Baltacı Avukatlık Ofisi
  • Anasayfa
  • Kurumsal
    • Hakkımızda
    • Uluslararası
    • Sektörler
    • Diğer Hizmetlerimiz
    • Ofisimiz
    • İşbirliklerimiz
  • Ekibimiz
    • Arif Baltacı
    • Ebru Gülüm Gök
    • Mustafa Gürdal
    • Bahadır Halil Baltacı
    • Abdurrahman Enes Çakar
    • Serhad Ciğer
    • Doç. Dr. Nuri Baltacı
    • Mustapha Boumeshad
    • Aykut Özger
    • Rüstem Yektaş
    • Aytaç Yeni
    • Betül Doğan
    • Aynur Çaylı
    • Muhsin Niyazi Küçük
    • Recep Esen
    • Osman Aydın
  • Uzmanlıklar
  • Hukuki Bilgi
    • Makaleler
    • Dilekçe Örnekleri
    • Basında Biz
    • Haberler
    • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim





Adli Para Cezası Hakkında Yargıtay Kararları

12 May, 2016
Okunma: 152.368
Sosyal Ağlarda Paylaş:
fb-share-icon
Tweet
Pin Share

Adli Para Cezası Hakkında Yargıtay Kararları

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2011/7-314

K. 2012/80

T. 6.3.2012 

• KAÇAKÇILIK ( Beraat Hükmü Kurulması – “Yukarı Sınırı On Milyar Lirayı Geçmeyen Para Cezasını Gerektiren Suçlardan Dolayı Verilen Beraat Kararı” Söz Konusu Olmadığından Hükmün Kesin Nitelikte Bulunmadığının Kabulünde Zorunluluk Bulunduğu)

• KESİN HÜKÜM ( Kaçakçılık/Lehe Kanun Değerlendirmesi Uyarınca Beraat Hükmü Kurulması – “Yukarı Sınırı On Milyar Lirayı Geçmeyen Para Cezasını Gerektiren Suçlardan Dolayı Verilen Beraat Kararı” Söz Konusu Olmadığından Hükmün Kesin Nitelikte Bulunmadığı)

• ADLİ PARA CEZA ( Sanığın Aracında Yakalanan Motorinin Gerek Piyasa Değerinin Gerekse Gümrüklenmiş Değerinin Fahiş Olmaması Göz Önüne Alındığında Verilebilecek Adli Para Cezası En Fazla Yakalanan Akaryakıtın Gümrüklenmiş Değerinin Altı Katı Olabileceği)

• BERAAT KARARININ KESİN HÜKÜM NİTELİĞİ ( Kaçakçılık – “Yukarı Sınırı On Milyar Lirayı Geçmeyen Para Cezasını Gerektiren Suçlardan Dolayı Verilen Beraat Kararı” Söz Konusu Olmadığından Hükmün Kesin Nitelikte Bulunmadığı) 

1412/m.305

4926/m.4 

ÖZET : Sanığın aracında yakalanan motorinin gerek piyasa değerinin, gerekse gümrüklenmiş değerinin fahiş olmaması göz önüne alındığında, 4926 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca sanığa verilebilecek adli para cezası, en fazla yakalanan akaryakıtın gümrüklenmiş değeri olan 472,4 Liranın altı katı, yani 2.834,4 lira olabilecektir. Yerel mahkemece sanığın eyleminde 5015 Sayılı Petrol Piyasası Yasasının, 5576 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik ek 5. maddesinde belirtilen “ticari amaç” unsuru bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiğine göre, 5015 Sayılı Petrol Piyasası Yasasının 5576 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik ek 5. maddesindeki yaptırım olarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası” öngörülmüş olması ve yerel mahkemece de anılan Kanunun sanık lehine olduğu kabul edilip, bu Yasaya dayalı olarak beraat hükmü kurulmuş olması karşısında, 1412 Sayılı CYUY’nın 305. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendi uyarınca “yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat kararı” söz konusu olmadığından, hükmün kesin nitelikte bulunmadığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır. 

DAVA : Kaçakçılık suçundan sanık A. A.’ın, atılı suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle beraatına ve suça konu akaryakıtın zoralımına ilişkin, Ağrı 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 26.11.2007 gün ve 926-734 Sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 13.6.2011 gün ve 17902-7973 sayı ile;

“… Kararın niteliğine, mahkumiyet halinde hükmolunabilecek cezanın nevi ve miktarına ve müsadere konusu eşyanın belirlenen değerine göre, 21 Temmuz 2004 gün ve 25529 Sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5219 Sayılı Kanunun 2/A-c ve 3/B madde ve fıkralarıyla değişik H.U.M.K.nın 427 ve 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 305/1. maddelerine göre hükmün temyizi kabil bulunmadığından 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 317. maddeleri uyarınca katılan vekilinin temyiz talebinin reddine…” karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 6.9.2011 gün ve 112189 sayı ile;

“… İtiraz hükmün reddine dair kararın kaldırılmasına ve sair yönlerden incelenmesine yöneliktir.

Yasal mevzuatımız incelendiğinde;

1-) 5607 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu uyarınca 31.3.2007 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılan 4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunun 3/1-a maddesi şöyledir.

‘Aşağıda yazılı filleri işlemek kaçakçılıktır.

1-) Herhangi bir eşyayı gümrük kapılarından geçirmeksizin Türkiye’ye ithal veya buna teşebbüs emek.

2-) Herhangi bir eşyayı gümrük işlemine tabi tutmaksızın Türkiye’ye ithal veya buna teşebbüs etmek.

3-) Transit rejimi çerçevesinde taşınan serbest dolaşımda bulunmayan eşyayı, rejim hükümlerine aykırı olarak gümrük bölgesinde bırakmak veya buna teşebbüs etmek.

4-) Yukarıdaki alt bentlerde belirtilen eşyayı bilerek; taşımak, satmak, satın almak, saklamak, satışa arz etmek ya da alınıp satılmasına aracılık etmek.’

4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 4/a-2 nci maddesi ise şöyledir.

‘Bu Kanunun;

a-) 3. maddesinin ( a) bendinin;

1-) …

2-) ( 2), ( 3) ve ( 4) numaralı alt bentlerinde belirtilen fiilleri işleyenler hakkında eşyanın gümrüklenmiş değerinin üç katından az, altı katından fazla olmamak üzere adli para cezasına hükmolunur.’

2-) 5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanununun 13.2.2007 günü yayımlanarak yürürlüğe giren 5576 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik Ek 5/1. maddesi ise; ‘kaçak petrolü satışa arz eden, satan bulunduran, bu özelliğini bilerek ticari amaçla satın alan, taşıyan veya saklayan kişi, iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezasıyla cezalandırılır. Kaçak petrol ve kaçakçılıkta kullanılan suç araç ve gereçlerinin müsaderesine hükmolunur’ şeklindedir.

3-) 5320 Sayılı Kanun uyarınca suç ve hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 1412 Sayılı C.M.K.nun 305/1-2 nci maddesi ise, ‘iki milyar liraya kadar ( iki milyar dahil) para cezalarına dair olan hükümler, yukarı sınırı on milyon lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri, temyiz olunamaz’ şeklindedir.

Yasal mevzuat ışığında somut olay incelendiğinde,

Sanık A. A. hakkında, suç tarihinde yürürlükte olan 4926 Kanunun 3/a-4. maddesi uyarınca aracında ikiyüz elli litre kaçak motorin bulundurduğu iddiasıyla bireysel kaçakçılık fiilinden kamu davası açılmıştır.

5015 Sayılı Petrol Piyasası Kanununun 13.2.2007 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 5576 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik Ek 5/1. maddesiyle kanun koyucu tarafından yargılama aşamasında kaçak petrole dair olarak daha önceden sadece tazmini nitelikte adli para cezası gerektiren eylem hakkında, yeni ve özel bir düzenleme yapılarak eylemin hürriyeti bağlayıcı cezayla birlikte adli para cezasına dönüştürüldüğü, ancak sanık ve/veya sanıkların cezalandırılmalarında, 4926 Sayılı Yasadan farklı olarak kaçak petrolü satın alan, taşıyan ve saklayanlar hakkında ise ticari amaç unsurunun getirildiği anlaşılmaktadır.

Mahkeme tarafından ticari amaç unsuru irdelenip, sanıkta yakalanan motorinin ticari amaçla bulundurulmadığı kanaati ile T.C.K.nun 7/2 nci maddesi de gözetilerek beraat kararı verilerek, kaçak olduğu bilirkişi raporuyla sabit olan motorinin 5015 Sayılı Yasayla değişik 5576 Sayılı Kanun uyarınca müsaderesine karar verilmiştir.

Suç tarihinde yürürlükte bulunan ve sanığın eylemine uyan 4926 Sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununun 4/a-2 nci maddesinin eşyanın gümrüklenmiş değerinin üç katından az, altı katından fazla olmamak üzere adli para cezası getirdiği sabit ise de sanık hakkındaki beraat hükmünün, hüküm tarihinde yürürlükte bulunan ve hürriyeti bağlayıcı ceza getirdiği anlaşılan 5015 Sayılı Petrol Piyasası Yasasından verildiği sabittir.

Bu durumda temyiz incelemesine konu hükmün, 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 305/1-2 nci maddesi kapsamında kesin nitelikte olup olmadığı hususundaki değerlendirmenin mahkemece verilen beraat kararının dayandığı yasa maddesi uyarınca yapılması zorunludur. Bu durumda hükmün kesin sayılmasına olanak bulunmamaktadır.

Sanık hakkında verilen beraat kararına konu eylem, mahkumiyet halinde hapis cezası getirdiğinden kesin nitelikte sayılmayacaktır. Bu durumda Dairece hükmün esasına geçilerek inceleme yapılması gerekmektedir…”,

Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurmuştur.

Dosya, Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 

KARAR : Sanığın kaçakçılık suçundan beraatına ve suça konu motorinin müsaderesine karar verilen olayda, Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; hükmün temyiz edilebilir nitelikte olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğine göre;

Jandarma görevlilerince yapılan yol kontrolü esnasında sanığın kullandığı kamyonun orijinal deposunda faturasız olarak iki yüzeli litre motorin bulunduğunun tespit edildiği ve söz konusu yakıta el konulduğu,

Sanığın, aracında bulunan akaryakıtı, çalıştığı şirketin anlaşmalı olduğu istasyondan veresiye fişi karşılığında aldığını, kaçak olup olmadığını bilmediğini savunduğu,

Soruşturma aşamasında sanığa, suça konu akaryakıtın gümrüklenmiş değerinin üç katı olan 1.416 Lira tutarında ön ödeme önerisinde bulunulduğu, ancak sanığın yasal süresi içinde ön ödeme önerisini yerine getirmediği,

Yerel mahkemece yapılan keşifte hazır bulunan ölçü ayar memuru bilirkişinin, “suça konu motorinin, yerli motorinden, renk, koku, akışkanlık ve yoğunluk farkı bulunduğunu, bu sebeple kaçak olduğunu” beyan ettiği ve yapılan yargılama sonucunda; “her ne kadar sanık hakkında bireysel motorin kaçakçılığı suçundan kamu davası açılmış ise de; T.C.K.nın 7/2 nci maddesi nazara alınarak, sanığın eyleminin 13.2.2007 tarihinde yürürlüğe giren 5576 Sayılı Kanunun ek 5/1. maddesinde yeniden düzenlendiği ve bu maddenin unsurları itibarıyla sanık yararına olduğu anlaşılmakla, lehe olan bu Yasa maddesindeki sanığın üzerine atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluştuğu hususunda, sanığın savunmasının aksini doğrulayacak ve mahkumiyetini gerektirecek nitelik ve yeterlilikte kanıt elde edilemediğinden C.M.K.nın 223/2-e maddesi gereği beraatine” karar verildiği, Anlaşılmaktadır.

Ceza yargılaması sonucunda verilebilecek hükümler, 5271 Sayılı Ceza Yargılaması Yasasının 223. maddesinde; “beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkumiyet, güvenlik tedbiri, davanın reddi, düşmesi ve adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı” şeklinde sınırlı sayıda gösterilmiştir.

5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince uygulanma zorunluluğu bulunan 1412 Sayılı Ceza Yargılamaları Usulü Yasasının 305. maddesinin karar tarihi itibarıyla yürürlükte olan şekli uyarınca, ceza mahkemelerince verilen hükümler temyiz yasa yoluna tabidir. Ancak yasa koyucu aynı maddede; bir kısım hükümlerin kesin olduğunu belirtmek suretiyle bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulamayacağını, yalnızca yasa yararına bozma yasa yoluna başvurulabileceğini belirtmiştir. Buna göre; iki milyar liraya kadar ( iki milyar dahil) para cezalarına dair hükümlerle yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasada açıkça kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.

Suç tarihi itibarıyla yürürlükte olan 4926 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca, sanığın üzerine atılı suçun yaptırımı, “suça konu eşyanın gümrüklenmiş değerinin üç katından az ve altı katından fazla olmamak üzere adli para cezası” yakalanan eşyanın değerinin fahiş olması halinde ise yukarda anılan adli para cezasıyla birlikte “bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası” olarak düzenlenmiştir.

Suç tarihinden sonra yürürlüğe giren, hüküm tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan ve yerel mahkemece de sanık lehine olduğu kabul edilen 5015 Sayılı Petrol Piyasası Yasasının, 5576 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik ek 5. maddesinde ise, sanığa atılı suça yaptırım olarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası” öngörülmüş, ayrıca suçun oluşumu için ticari amaç da aranmıştır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın aracında yakalanan motorinin gerek piyasa değerinin, gerekse gümrüklenmiş değerinin fahiş olmaması göz önüne alındığında, 4926 Sayılı Kanunun 4. maddesi uyarınca sanığa verilebilecek adli para cezası, en fazla yakalanan akaryakıtın gümrüklenmiş değeri olan 472,4 Liranın altı katı, yani 2.834,4 lira olabilecektir.

Yerel mahkemece sanığın eyleminde 5015 Sayılı Petrol Piyasası Yasasının, 5576 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik ek 5. maddesinde belirtilen “ticari amaç” unsuru bulunmadığı gerekçesiyle beraat kararı verildiğine göre, 5015 Sayılı Petrol Piyasası Yasasının 5576 Sayılı Kanunun 3. maddesiyle değişik ek 5. maddesindeki yaptırım olarak “iki yıldan beş yıla kadar hapis ve yirmi bin güne kadar adli para cezası” öngörülmüş olması ve yerel mahkemece de anılan Kanunun sanık lehine olduğu kabul edilip, bu Yasaya dayalı olarak beraat hükmü kurulmuş olması karşısında, 1412 Sayılı cyuy’nın 305. maddesinin 1. fıkrasının 2. bendi uyarınca “yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat kararı” söz konusu olmadığından, hükmün kesin nitelikte bulunmadığının kabulünde zorunluluk bulunmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesi gerekmektedir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,

2-) Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 13.6.2011 gün ve 17902-7973 Sayılı temyiz isteminin reddi kararının kaldırılmasına,

3-) Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi amacıyla Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 06.03.2012 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. 

 

T.C.

YARGITAY

3. CEZA DAİRESİ

E. 2004/13270

K. 2005/4093

T. 9.5.2005

• ADLİ PARA CEZALARI ( Hüküm Tarihinden Sonra Yürürlüğe Giren 5335 Sayılı Yasa 22 5083 Sayılı Yasa 2 TCY 2. Maddeleri Gereğince Yeni Türk Lirası Üzerinden Hesaplanması ve Hesaplamanın Her Aşamasında 1 YTL Nin Küsuratının Hesaplamadan Çıkarılması Gereği )

• YENİ TÜRK LİRASI ÜZERİNDEN HESAPLAMA ( Adli Para Cezalarında Hesaplamanın Her Aşamasında 1 YTL nin Küsuratının Hesaplamadan Çıkarılması Gereği )

• GECİKME FAİZİ ( Suç Tarihinde Yürürlükte Bulunmayan 647 Sayılı Yasanın 5/5 Maddesindeki Gecikme Faizine Hükmolunması Bozmayı Gerektirdiği )

5083/m.2

647/m.5/5 

ÖZET : 1-Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5335 Sayılı Yasa 22, 5083 Sayılı Yasa 2, TCY 2. maddeleri gereğince adli para cezalarının yeni Türk Lirası üzerinden hesaplanması ve hesaplamanın her aşamasında 1 YTL nin küsuratının hesaplamadan çıkarılması zorunluluğu,

2-Suç tarihinde yürürlükte bulunmayan 647 Sayılı Yasanın 5/5 maddesindeki gecikme faizine hükmolunması, bozmayı gerektirmiştir.

DAVA : Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunarak;

Gereği görüşülüp düşünüldü: 

KARAR : 1 yıl 8 ay hapis cezasının kısa süreli olmadığı gözetilmeden paraya çevrilmiş olması karşı temyiz bulunmadığından,

Sonuç ceza üzerinden değil de, her suça verilen ceza üzerinden erteleme hususunun irdelenmiş olması da karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine,

Ancak;

1-Hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5335 Sayılı Yasa 22, 5083 Sayılı Yasa 2, TCY 2. maddeleri gereğince adli para cezalarının yeni Türk Lirası üzerinden hesaplanması ve hesaplamanın her aşamasında 1 YTL nin küsuratının hesaplamadan çıkarılması zorunluluğu,

2-Suç tarihinde yürürlükte bulunmayan 647 Sayılı Yasanın 5/5 maddesindeki gecikme faizine hükmolunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık Çetin Yılmaz müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden Ceza Yargılama Yasası 322. maddesi uyarınca;

Yasın İnce’yi yaralamaktan verilen ağır para cezasının 117 YTL, Kema Kanat’ı yaralamaktan verilen ağır para cezasının 2.420 YTL.sına indirilmesine,

Gecikme faizinin uygulanmasına ilişkin hüküm fıkrasının karardan çıkartılması, 

SONUÇ : Suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09.05.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

5. CEZA DAİRESİ

E. 2011/9907

K. 2011/24208

T. 23.11.2011

• MÜHÜR BOZMA SUÇU (Onaysız Fotokopiden İbaret Mühürleme Tutanaklarına İtibar Edilerek Hüküm Kurulamayacağı)

• TEKERRÜR (Mühür Bozma Suçu – Sonraki Suça İlişkin Kanun Maddesinde Seçimlik Olarak Hapis Cezası İle Adli Para Cezası Öngörülmüşse Hapis Cezasına Hükmolunur Hükmüne Aykırı Davranılamayacağı)

• ADLİ PARA CEZALARI İÇİN MÜKERRİRLERE ÖZGÜ İNFAZ REJİMİ ÖNGÖRÜLMEDİĞİ (Mühür Bozma Suçundan Adli Para Cezasına Hükmolunan Sanık Hakkında Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejiminin ve Cezanın İnfazından Sonra Denetimli Serbestlik Tedbirinin Uygulanamayacağı) 

5237/m.58/3, 203 

ÖZET : Onaysız fotokopiden ibaret mühürleme tutanaklarına itibar edilerek mühür bozma suçuna ilişkin hüküm kurulması hukuka aykırıdır. Sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının gün yerine ay olarak belirlenmesi, tekerrür halinde sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur hükmüne aykırı davranılması, adli para cezasına hükmolunan sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi hukuka aykırıdır. 

DAVA : Mühür bozma suçundan sanık D.A.’nın yapılan yargılanması sonunda; atılı suçtan mahkümiyetine dair, Gümüşhane Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 19.12.2008 gün ve 2008/138 Esas, 2008/227 Karar sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ve Yüksek 4. Ceza Dairesi’nden gönderme kararı ile Daireye verilmekle incelenerek gereği düşünüldü: 

KARAR : Onaysız fotokopiden ibaret mühürleme tutanaklarına itibar edilerek hüküm kurulması,

Kabule göre de;

Sanık hakkında hükmedilen adli para cezasının gün yerine ay olarak belirlenmesi,

5237 sayılı TCK.nun 58/3 maddesi uyarınca, tekerrür halinde, sonraki suça ilişkin kanun maddesinde seçimlik olarak hapis cezası ile adli para cezası öngörülmüşse, hapis cezasına hükmolunur hükmüne aykırı davranılması,

5237 ve 5275 sayılı Kanunlarda adli para cezaları için mükerrirlere özgü bir infaz rejimi öngörülmemesine rağmen, adli para cezasına hükmolunan sanık hakkında TCK.nun 58. maddesi gereğince mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321 ve 326. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 23.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2011/8-142

K. 2011/165

T. 12.7.2011 

• ADLİ PARA CEZALARINA İLİŞKİN ERTELEME VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ( “Sanığın Başka Suçtan Tutuklu Olması” İfadesi Yasal Olmamakla Birlikte Yerel Mahkemece Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Yer Olmadığına Karar Verilirken Kullanılan Diğer Gerekçeler İse Tamamen Yasal ve Yeterli Olduğu )

• HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ( Hapis Cezasına Mahkûm Edilen Kişinin Cezasının Ertelenebileceğine İlişkin 5237 S. Yasanın 51. Md.sinin Açık Hükmü İle Sanığın Kişilik Özellikleri ve Duruşmadaki Tutum ve Davranışlarını Gözlemleyen Yerel Mahkemenin Kararında Gösterdiği Gerekçe Yasal ve Yeterli Olduğu )

• ERTELEME VE HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ( “Sanığın Başka Suçtan Tutuklu Olması” İfadesi Yasal Olmamakla Birlikte Yerel Mahkemece Erteleme ve Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Yer Olmadığına Karar Verilirken Kullanılan Diğer Gerekçeler İse Tamamen Yasal ve Yeterli Olduğu ) 

5237/m.51,62

5271/m.223 

ÖZET : Somut olayda yerel mahkemece, doğrudan verilen ve hapis cezasından çevrilen adli para cezalarına ilişkin erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının uygulanmamasına yönelik; “sanığın başka suçtan tutuklu bulunması ve kaçamaklı savunması nazara alınarak bir daha suç işlemekten çekineceği yönünde olumlu kanaat oluşmadığı” şeklinde gerekçe gösterilmiştir.

Yerel mahkeme gerekçesinde bulunan “sanığın başka suçtan tutuklu olması” ifadesi, yasal olmamakla birlikte, yerel mahkemece erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken kullanılan diğer gerekçeler ise, tamamen yasal ve yeterlidir. Bu durum karşısında yerel mahkemece sanığın başka suçtan tutuklu olduğuna ilişkin kullanılan bu ifade sonuca etkili görülmemiştir.

Yalnızca hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceğine ilişkin 5237 sayılı Yasanın 51. maddesinin açık hükmü ile sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışlarını gözlemleyen yerel mahkemenin kararında gösterdiği gerekçe yasal ve yeterlidir. 

DAVA : Ruhsatsız silah taşıma suçundan sanık M. E. A.’ın, 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 5237 sayılı TCY’nın 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5237 sayılı Yasanın 50/1 ve 52/2. maddeleri uyarınca hapis cezasının, bir günü 20 Liradan olmak üzere 6.000 Lira adli para cezasına çevrilmesine, taksitlendirmeye ve zoralıma ilişkin, Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 18.06.2008 gün ve 334-620 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 13.12.2010 gün ve 17747-13995 sayı ile;

“… Yerinde görülmeyen sair itirazların reddine,

Ancak;

Sanık hakkında kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle, geçmişteki hali itibariyle sabıkalı olmasına dayanılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,

5237 sayılı TCK’nin 51. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde, sanığın daha önce üç aydan fazla hapis cezası ile cezalandırılmamış olması koşulu ve b bendinde, suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işleyemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması hükmü getirilmiş olmakla, adli sicil kaydına göre ertelemeye engel sabıkası olmayan sanığın, yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık irdelenmeden, adli sicil kaydında birden çok sabıkası bulunmasına dayanılarak yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle cezasının ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi…”,

İsabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.

Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesince 08.02.2011 gün ve 15-65 sayı ile;

“… Yargıtay 8. Ceza Dairesi bozma ilamında; ‘sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak; sanık hakkında kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçe ile geçmişteki hali itibariyle sabıkalı olmasına dayanılarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi ve 5237 sayılı TCK’nun 51. maddesinin 1. fıkrasının a bendinde sanığın daha önce 3 aydan fazla hapis cezası ile cezalandırılmamış olması koşulu ve b bendinde suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısı ile tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması hükmü getirilmiş olmakla, adli sicil kaydına göre ertelemeye engel sabıkası olmayan sanığın, yargılama sürecindeki gösterdiği pişmanlık irdelenmeden, adli sicil kaydında birden çok sabıkası bulunmasına dayanılarak yasal ve yeterli olmayan gerekçe ile cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilmesi’ gerekçesi ile bozulmuş ise de, mahkememizin bozmaya konu kararında CMK’nun 231 ve TCK’nun 51. maddelerinin uygulanmamasına gerekçe olarak; ‘sanığın başka suçtan tutuklu olması, kaçamaklı savunması nazara alınarak bir daha suç işlemekten çekineceği yönünde mahkememizde olumlu kanaat oluşmadığı’ hususu belirtilmiş olup, Yargıtay Bozma İlamında belirtildiği gibi, sanığın sabıkalı olması hususunun gerekçe olarak gösterilmediği, bu itibarla Yargıtay ilamındaki bozma gerekçesi ile mahkememizin bozmaya konu kararındaki CMK’nun 231 ve TCK’nun 51. maddelerinin uygulanmamasına yönelik gerekçeler arasında hukuki bağlantı olmadığı, karardaki gerekçeler sanığın kişilik özellikleri, yargılama aşamasındaki pişmanlık göstermemeye yönelik kaçamaklı beyanlarına dayandırılmış olup yasal ve yeterli olduğu…” şeklindeki gerekçe ile ilk hükümde direnilmiştir.

Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istemli, 17.05.2011 gün ve 138490 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 

KARAR : Sanık M. E. A.’ın, ruhsatsız silah taşıma suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezanın ertelenmesine yer olmadığına karar verilirken, yasal ve yeterli gerekçe gösterilip gösterilmediğinin belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Yerel mahkemece sanığın, ruhsatsız silah taşıma suçundan 6136 sayılı Yasanın 13/1 ve 5237 sayılı TCY’nın 62. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına, hapis cezasının da 5237 sayılı Yasanın 50 ve 52. maddeleri uyarınca adli para cezasına çevrilmesine ve “başka bir suçtan tutuklu olması ve kaçamaklı savunması göz önüne alınarak bir daha suç işlemekten çekineceği yönünde olumlu kanaat oluşmadığından cezasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına” karar verildiği,

Özel Dairece, yerel mahkemenin, “sanığın cezasının ertelenmesine ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına” karar verirken gösterdiği gerekçenin yasal ve yeterli bulunmadığı ve bu nedenle hükmün bozulduğu, yerel mahkemece önceki hükümde direnildiği, dosyada bulunan adli sicil kaydına göre de sanığın sabıkasının bulunmadığı, anlaşılmaktadır.

Ayrıntılarına Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararı başta olmak üzere bir çok kararında açıkça yer verildiği gibi; sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip olan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak, kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile Devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.

Suça ilişkin olarak; yapılan yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması ve suçun, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Yasalarında yer alan suçlardan olmaması koşulları ile sanığa ilişkin olarak da; daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tamamen giderilmesi, sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak, sanığın yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması ve sanığın da kabul etmesi koşullarının varlığı halinde mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecektir.

Erteleme ise 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesinde düzenlenmiş olup, bu düzenleme uyarınca;

“İşlediği suçtan dolayı iki yıl veya daha az süreyle hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezası ertelenebilir, bu sürenin üst sınırı, fiili işlediği sırada onsekiz yaşını doldurmamış veya altmışbeş yaşını bitirmiş olan kişiler bakımından üç yıldır, ancak erteleme kararının verilebilmesi için kişinin;

a ) Daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkûm edilmemiş olması,

b ) Suçu işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkemede bir kanaatin oluşması, gerekir.”

Anılan Yasa maddesi uyarınca, yalnızca hapis cezalarının ertelenmesi olanaklı olup, hapis cezasından çevrilen veya doğrudan verilen adli para cezaların ertelenmesi olanağı ise bulunmamaktadır.

Bu bilgiler ışığında değerlendirme yapıldığında;

Somut olayda yerel mahkemece, doğrudan verilen ve hapis cezasından çevrilen adli para cezalarına ilişkin erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumlarının uygulanmamasına yönelik; “sanığın başka suçtan tutuklu bulunması ve kaçamaklı savunması nazara alınarak bir daha suç işlemekten çekineceği yönünde olumlu kanaat oluşmadığı” şeklinde gerekçe gösterilmiştir.

Yerel mahkeme gerekçesinde bulunan “sanığın başka suçtan tutuklu olması” ifadesi, yasal olmamakla birlikte, yerel mahkemece erteleme ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilirken kullanılan diğer gerekçeler ise, tamamen yasal ve yeterlidir. Bu durum karşısında yerel mahkemece sanığın başka suçtan tutuklu olduğuna ilişkin kullanılan bu ifade sonuca etkili görülmemiştir. Ayrıca, Özel Daire bozma ilamında belirtildiği gibi yerel mahkemece, sanığın birden fazla sabıkası bulunduğuna ilişkin bir gerekçeye de yer verilmemiştir.

Yalnızca hapis cezasına mahkûm edilen kişinin cezasının ertelenebileceğine ilişkin 5237 sayılı Yasanın 51. maddesinin açık hükmü ile sanığın kişilik özellikleri ve duruşmadaki tutum ve davranışlarını gözlemleyen yerel mahkemenin kararında gösterdiği gerekçe yasal ve yeterli olduğundan, isabetli bulunan direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir. 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- İsabetli bulunan Gaziantep 5. Asliye Ceza Mahkemesinin 08.02.2011 gün ve 15-65 sayılı direnme hükmünün ONANMASINA,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 12.07.2011 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

10. CEZA DAİRESİ

E. 2007/2770

K. 2007/2148

T. 26.2.2007

• ADLİ PARA CEZALARININ ÖDENMEMESİ ( 765 S.K. Uyarınca Yerine Çektirilecek Hapis Cezasının 5 Yıldan Fazla Olması – Bozma Nedeni )

• ADLİ PARA CEZASI YERİNE ÇEKTİRİLECEK HAPİS CEZASI ( Para Cezasının Ödenmemesi – Yerine Çektirilecek Hapis Cezasının 5 Yıldan Fazla Olamayacağı )

• KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK ( Adli Para Cezasına Hükmedilmesi – Ödenmemesi Halinde Yerine Çektirilecek Hapis Cezasının 5 Yıldan Fazla Olması/Bozma Nedeni ) 

765/m.77

ÖZET : Karşılıksız çek keşide etmek suçundan sanık hakkında hükmolunan para cezalarının ödenmemesi sebebiyle yerine çektirilecek hapis cezasının 765 sayılı TCK’nın 77/4. maddesi gereğince 5 yıldan fazla olamayacağının gözetilmesi gerekir. 

DAVA : Karşılıksız çek keşide etmek suçundan çeşitli mahkemelerin ilamları ile hükümlü hakkında verilen para cezalarının Şişli 8. Asliye Ceza Mahkemesinin 12.05.2006 tarihli ve 2003/1168 esas, 2004/1109 karar, 2006/77 müteferrik sayılı kararı ile içtima ettirilmesi sonucu bulunan 252.551,95.-YTL adli para cezasının hapis cezasına çevrilmesi sonucu bulunan 2522 gün hapis cezasının, azami sınır olan 5 yıl hapis olarak infazına karar verildiği, bu karara yönelik itiraz üzerine, itirazın kabulü ile içtimalı para cezasından çevrili hapis cezasının azami 3 yıl hapis olarak infazına ilişkin İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.12.2006 tarihli ve 2006/354 müteferrik sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığı’nın Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 16.01.2007 tarihli ve 1976 sayılı kanun yararına bozma talebi üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 07.02.2007 tarihli ve 2006/13808 sayılı tebliğnamesi ile dosya Dairemize gönderilmekle incelenip, gereği görüşülüp düşünüldü: 

KARAR : Kanun yararına bozma talebi ve tebliğnamede, “… Sanık hakkında hükmolunan para cezalarının ödenmemesi sebebiyle yerine çektirilecek hapis cezasının 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 77/4. maddesi gereğince 5 yıldan fazla olamayacağı gözetilmeden, itirazın reddi yerine, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir…” denilerek, İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin anılan kararının bozulması istenmiştir. 

SONUÇ : Kanun yararına bozma talebine dayanan ihbarnamede ileri sürülen düşünce yerinde görüldüğünden; İstanbul 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 01.12.2006 tarihli ve 2006/354 müteferrik sayılı kararının 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA; aynı Kanun’un 309/4-b maddesi uyarınca, dosyanın müteakip işlemlerin yapılması için anılan mahkemeye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı makamına tevdiine, 26.02.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2010/3-84

K. 2010/119

T. 25.5.2010 

• KASTEN YARALAMA ( 5237 Sayılı TCY’nın 50. Maddesi Uyarınca Kısa Süreli Hürriyeti Bağlayıcı Cezaya Seçenek Olarak veya 52. Madde Uyarınca Doğrudan Hükmedilen İki Milyar Lirayı Aşmayan Adli Para Cezalarına İlişkin Hükümlerin Temyiz Yeteneği Bulunmadığı )

• ADLİ PARA CEZALARININ TEMYİZİ ( Kasten Yaralama – Kısa Süreli Hürriyeti Bağlayıcı Cezaya Seçenek Olarak veya 52. Madde Uyarınca Doğrudan Hükmedilen İki Milyar Lirayı Aşmayan Adli Para Cezalarına İlişkin Hükümlerin Temyiz Yeteneği Bulunmadığı )

• TEMYİZ ( Kasten Yaralama – Kısa Süreli Hürriyeti Bağlayıcı Cezaya Seçenek Olarak veya 52. Madde Uyarınca Doğrudan Hükmedilen İki Milyar Lirayı Aşmayan Adli Para Cezalarına İlişkin Hükümlerin Temyiz Yeteneği Bulunmadığı )

• KISA SÜRELİ HAPİS CEZASINA SEÇENEK YAPTIRIMLAR ( veya 52. Madde Uyarınca Doğrudan Hükmedilen İki Milyar Lirayı Aşmayan Adli Para Cezalarına İlişkin Hükümlerin Temyiz Yeteneği Bulunmadığı )

647/m.4

5237/m.50 

ÖZET : 647 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4. fıkrasındaki; “Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi olanaklı ise de, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı tedbirlere çevrilmesi yönünde 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki ilkelere benzer şekilde yer veren 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinde, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir” hükmüne yer verilmesine karşın, “Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmüne yer verilmemesi nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak veya 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen iki milyar Lira ( 2000 YTL. )’yı aşmayan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır. 

DAVA : Kasten yaralama suçundan, sanık S… U…’un 765 sayılı TCY’nın 456/2, 458, 51/1, 55/3, 95/2 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri uyarınca 2.080.260.000 Lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Tarsus 2. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.03.2004 gün ve 720-219 sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.07.2005 gün ve 4400-9819 sayı ile;

“… 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesinde ‘zaman bakımından uygulama’ 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9. maddesinde ise, ‘lehe olan hükümlerin uygulanmasında usul’ kurallarının düzenlenmesi, ayrıca 5252 sayılı Kanunun 12. maddesi ile 765 sayılı Türk Ceza Kanununun yürürlükten kaldırılması, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve Kanunların hükümden sonra 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe girmiş bulunması karşısında;

5237 sayılı Kanunun 7. ve 5252 sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca, sanığın hukuki durumunun 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun Hükümleri de nazara alınarak yeniden değerlen¬dirilmesinde zorunluluk bulunması” gerekçesiyle bozulmuştur.

Bozmaya uyan yerel mahkemece yapılan değerlendirme sonucu sanığın bu kez 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 87/3, 88/1, 29/1, 31/3, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca sonuç olarak 1.100 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilmiş, sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.02.2010 gün ve 629-1747 sayı ile; hüküm

“Cumhuriyet savcısı duruşmaya katılmadığı halde gerekçeli kararda C.Savcısı gösterilip huzurunda ve talebe uygun olarak karar verilmesi mahallinde düzeltilebilir hata olarak görüldüğünden bozma sebebi yapılmamıştır…” eleştirisiyle onanmıştır.

Yargıtay C. Başsavcılığınca, 01.04.2010 gün ve 267362 sayı ile;

“… 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun 50. maddesinin 5. fıkrası ile uygulamada asıl mahkûmiyetin bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbir olduğunun belirtilmesi ve sanık hakkında da 765 sayılı TCK’nun yerine 5237 sayılı TCK’nun lehe kabul edilerek uygulanması karşısında;

Hükmün 14.07.2004 gün ve 5211 sayılı Kanunun 3/b maddesi ile değişik 1412 sayılı CMUK’nun 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olduğu temyizi mümkün bulunmadığının gözetilerek CMUK’nun 317. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddedilmesi yerine yazılı şekilde onanmasına karar verilmesinin…” isabetsiz olduğu görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, onama kararının kaldırılıp, temyiz isteminin reddine karar verilmesi talep olunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 

KARAR : Sanık S… U…’un kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, 5237 sayılı TCY hükümleri uygulanmak suretiyle verilen 1100 Lira adli para cezasından ibaret hükmün kesin nitelikte olup olmadığının belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.

5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesine göre, ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz yasa yoluna tabidir.

Hükümler ise, 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesinde; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirine hükmedilmesi, davanın reddi, davanın düşmesi ve adlî yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararı olarak gösterilmiştir.

1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca, yukarıda sayılan hükümlerden birinin verilmesi durumunda, kural olarak bu kararlara karşı başvurulabilecek olağan yasa yolu temyizdir. Ancak, yasa koyucu bir kısım hükümlerin kesin olduğunu belirtmek suretiyle bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulamayacağını, yalnızca yasa yararına bozma yoluna başvurulabileceğini, yine aynı maddede belirtmiştir. Buna göre; iki milyar liraya kadar ( iki milyar dâhil ) para cezalarına dair olan hükümler ile yukarı sınırı on milyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri ve yasalarda kesin olduğu belirtilen hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.

1412 sayılı CYUY’nın 315. maddesi uyarınca, temyiz istemi üzerine hükmü veren mahkemece öncelikle, hükmün temyizinin olanaklı bulunup bulunmadığı, süresinde açılmış bir temyiz davası olup olmadığı, istemde bulunanların buna hak ve yetkileri bulunup bulunmadığı değerlendirilerek bu koşulların birinin eksik olduğunun saptanması halinde temyiz isteminin reddine karar verilecektir. Yerel mahkemece bu hususlarda yanlış bir değerlendirme yapılması veya hiç değerlendirme yapılmaması halinde ise, Yargıtay’ca öncelikle bu üç husus 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddesi uyarınca değerlendirilerek, temyiz koşullarının bulunup bulunmadığı saptanacak, ancak temyiz koşullarının varlığı saptandığında temyiz incelemesi yapılacaktır. Aksinin kabulü, hukuka aykırılık taşıyan her hükmün temyizen incelenebileceği sonucunu doğurur.

Öte yandan, 647 sayılı Yasanın yürürlükte bulunduğu dönemde işlenen suçlar yönünden 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezadan çevrilen para cezalarının, anılan maddenin 4. fıkrasındaki; “Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmü uyarınca, miktarına bakılmaksızın temyizi olanaklı ise de, kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların paraya veya maddede yazılı tedbirlere çevrilmesi yönünde 647 sayılı Yasanın 4. maddesindeki ilkelere benzer şekilde yer veren 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesinde, “Uygulamada asıl mahkûmiyet, bu madde hükümlerine göre çevrilen adli para cezası veya tedbirdir” hükmüne yer verilmesine karşın, “Bu hükmün uygulanması, kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” hükmüne yer verilmemesi nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 50. maddesi uyarınca kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaya seçenek olarak veya 52. madde uyarınca doğrudan hükmedilen iki milyar Lira ( 2000 YTL. )’yı aşmayan adli para cezalarına ilişkin hükümlerin temyiz yeteneği bulunmamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanık hakkında 5237 sayılı TCY’nın 86/1, 87/3, 88/1, 29/1, 31/3, 62/1, 50/1-a ve 52/2. maddeleri uyarınca sonuç olarak 1.100 Lira adli para cezasına hükmedilmiş olup, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca ceza miktarı 2000 Liranın altında kaldığından bu hükmün temyiz yeteneği bulunmamaktadır.

Bu nedenle sanık S… U… müdafiinin temyiz isteminin, Özel Daire tarafından 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına ilişkin inceleme yapılarak hükmün onanmasına karar verilmesi isabetsizdir.

Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C. Başsavcılığının itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, sanık müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı CYUY’nın 317. maddeleri uyarınca reddine karar verilmelidir. 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 3. Ceza Dairesince 08.02.2010 gün ve 629-1747 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,

3- Sanık müdafiinin temyiz isteminin, 5320 sayılı Yasanın 8 ve 1412 sayılı Yasanın 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,

4- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 25.05.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. 

 

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2010/3-118

K. 2010/139

T. 8.6.2010 

• ORMAN YASASINA AYKIRILIK ( Doğrudan Tayin Olunan Adli Para Cezası İle Özgürlüğü Bağlayıcı Cezadan Çevrilen Adli Para Cezasının Toplamının Temyiz Sınırında Nazara Alınacağı )

• HÜKMÜN KESİNLEŞMESİ ( Orman Yasasına Aykırılık – Doğrudan Tayin Olunan Adli Para Cezası İle Özgürlüğü Bağlayıcı Cezadan Çevrilen Adli Para Cezasının Toplamının Temyiz Sınırında Nazara Alınacağı/Miktar Yönünden Temyizin Olanaklı Olduğu )

• KESİNLİK SINIRI ( Orman Yasasına Aykırılık – Doğrudan Tayin Olunan Adli Para Cezası İle Özgürlüğü Bağlayıcı Cezadan Çevrilen Adli Para Cezasının Toplamının Temyiz Sınırında Nazara Alınacağı/Miktar Yönünden Temyizin Olanaklı Olduğu )

• ADLİ PARA CEZALARININ TOPLANMASI ( Orman Yasasına Aykırılık – Doğrudan Tayin Olunan Adli Para Cezası İle Özgürlüğü Bağlayıcı Cezadan Çevrilen Adli Para Cezasının Toplamının Temyiz Sınırında Nazara Alınacağı )

1412/m.305

6831/m.91 

ÖZET : Orman Yasasına aykırılık suçunda; uyuşmazlık, hükmün kesin olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Sanık hakkında doğrudan tayin olunan adli para cezası ile özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrilen adli para cezasının toplamı temyiz sınırının belirlenmesinde nazara alınacağından, hükmün temyizinin olanaklı olduğu dikkate alınmalıdır. 

DAVA : Orman Yasasına aykırılık suçundan, sanık K… D…’ın, 6831 sayılı Orman Yasasının 91/5-son, 5237 sayılı TCY’nın 62/1. maddeleri uyarınca 2 ay 15 gün hapis ve 1.125 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, sanık hakkında tayin olunan özgürlüğü bağlayıcı cezanın TCY’nın 50/1-a maddesi uyarınca günlüğü 20 Liradan 1.500 Lira adli para cezasına çevrilmesine, para cezalarının 5275 sayılı CGTİY’nın 99. maddesi uyarınca toplanmasına ve sanığın sonuçta 2.625 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, suçta kullanılan tahranın 6831 sayılı Yasanın 108/son maddesi uyarınca zoralımına ilişkin, Ulukışla Sulh Ceza Mahkemesince 29.03.2006 gün ve 24-48 sayı ile verilen kararın, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 23.06.2008 gün ve 12426-8929 sayı ile;

“… Tayin edilen cezanın tür ve miktarı ile müsaderesine karar verilen suça konu emval ve suç aleti tahranın muhtemel değerlerine, 5237 sayılı TCK’nun 50/5 ve 42 maddelerine, Yargıtay C.G.K’nun 26.12.2006 gün 2006/317 esas ve 2006/319 karar sayılı kararı ve buna uyum gösteren Yargıtay Ceza Daireleri uygulamaları gereğince içtima olmadığından hükmün 14.07.2004 gün ve 5219 sayılı Kanunla değişik HUMK’nun 427 ve 1412 sayılı CMUK’nun 305/1 maddesi gereğince temyizi mümkün olmadığından sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK’nun 317. maddesi uyarınca reddine…”, karar verilmiştir.

Yargıtay C. Başsavcılığı ise, 17.05.2010 gün ve 73380 sayı ve özetle; mevzuat hükümleri ile Ceza Genel Kurulunun konuya ilişkin 15.07.2008 gün ve 174-191 sayılı kararına da dayanmak suretiyle, sanık hakkında sonuç olarak hükmolunan adli para cezalarının toplamının, ikibin Liralık temyiz sınırının üzerinde olduğu ve hükmün temyizi kabil olduğu görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılması için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini talep etmiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 

KARAR : Sanığın, 6831 sayılı Orman Yasasına aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, hükmün kesin olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren yeni ceza adalet sisteminde, önceki sistemde var olan “cezaların içtimaı” hükümlerine yer verilmemiştir. Bununla birlikte verilen cezaların toplanamayacağı veya hangi şartlarda toplanabileceğine ilişkin tek düzenleme, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Yasanın, “Birden fazla hükümdeki cezaların toplanması” başlığını taşıyan 99. maddesinin; “Bir kişi hakkında hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar. Ancak bir kişi hakkında başka başka kesinleşmiş hükümler bulunur ise, 107. maddenin uygulanabilmesi yönünden mahkemeden bir toplama kararı istenir” şeklindeki hükmüdür. Şu halde, birden fazla hükümde yer alan cezalar sadece koşullu salıvermenin hesaplanması amacına dönük olarak infaz aşamasında toplanabilir, bunun dışında ise “cezaların içtimaı” mümkün değildir.

Öte yandan, 1412 sayılı CYUY’nın halen yürürlükte bulunan ve temyiz yasa yolunu düzenleyen 305. maddesinin ilk fıkrası; “Ceza mahkemelerinden verilen hükümler temyiz olunabilir…” şeklinde başlamakta, maddenin 1. bendinde ise “İkimilyar Liraya kadar ( ikimilyar dahil ) para cezalarına dair olan hükümler … temyiz olunamaz” hükmü yer almaktadır.

Bu hükme göre, bir kararın temyiz edilebilmesi için, o kararın “hüküm” niteliğini taşıması gerekmektedir. Hangi kararların hüküm sayılacağı ise, 1412 sayılı Yasanın 253. ve 5271 sayılı Yasanın 223. maddelerinde sayılmıştır. 1412 sayılı Yasanın 253. maddesine göre sanığın beraatına veya mahkûmiyetine ilişkin kararlarla, davanın reddine, durmasına ve düşmesine dair kararlar hükümdür. 5271 sayılı Yasanın 223. maddesinde de; beraat, ceza verilmesine yer olmadığı, mahkûmiyet, güvenlik tedbirlerine hükmedilmesi, davanın reddi ve davanın düşmesi kararlarının hüküm oldukları belirtildikten sonra, adli yargı dışındaki bir yargı merciine yönelik görevsizlik kararının da kanun yolu bakımından hüküm sayılacağı ifade edilmiştir.

Bir suç nedeniyle verilen karar içerisinde yer alan cezalardan her biri ayrı bir hükmü oluşturmayıp, bu cezaların tamamı tek bir hükmü meydana getirmektedir. Bu nedenle de; çeşitli nedenlerle hükmün içerisinde, birden fazla “cezanın” bulunduğu hallerde, temyiz sınırının belirlenmesi açısından cezaların her birinin miktarına değil, toplam ceza miktarına bakılması gerekir. Buna karşılık, aynı kararın içerisinde birden çok hükmün bulunması halinde, temyiz sınırı her hüküm için diğerinden bağımsız olarak ayrı ayrı değerlendirilmelidir.

5275 sayılı İnfaz Yasasının 99. maddesindeki düzenleme ise, “birden fazla hükümdeki cezaların” temyiz yasa yoluna başvurma sınırı ile ilgili değil, fakat infaz işlemleri ile ilgili olarak cezaların toplanması ya da toplanamamasına ilişkindir.

Kaldı ki, “temyiz yasa yoluna başvurma” kişiye tanınmış bir hak olduğuna göre, bu hakkın daraltılması yorum yoluyla değil, ancak açık bir yasal bir düzenleme ile sağlanabilir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın sabit görülen eylemi nedeniyle sonuç olarak 2 ay 15 gün hapis ve 1125 Lira adli para cezasına hükmedildikten sonra, özgürlüğü bağlayıcı cezasının da bir gün karşılığı 20 Liradan hesaplanarak, 1500 Lira adli para cezasına çevrildiği ve sanık hakkında aynı suç nedeniyle 1500 Lira ve 1125 Lira olmak üzere, iki ayrı adli para cezasına hükmedildikten sonra verilen para cezalarının taksitlendirildiği anlaşılmaktadır. Verilen para cezalarından 1125 Lira doğrudan para cezası, 1500 Lira ise özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrilmiş para cezasıdır. Sanık hakkında doğrudan tayin olunan adli para cezası ile özgürlüğü bağlayıcı cezadan çevrilen adli para cezasının toplamı 2625 Lira olup, temyiz sınırının belirlenmesinde de bu miktar nazara alınacağından, 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca hükmün temyizi olanaklıdır.

Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Dairenin temyiz isteminin reddine ilişkin kararının kaldırılmasına ve dosyanın temyiz incelemesi yapılmak üzere Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir. 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 3. Ceza Dairesinin 23.06.2008 gün ve 12426-8929 sayılı temyiz isteminin reddine ilişkin kararının

KALDIRILMASINA,

3- Dosyanın, sanık K… D…’ın temyiz istemi ile ilgili inceleme yapılmak üzere, Yargıtay 3. Ceza Dairesine gönderilmesi için, Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.06.2010 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi. 

 

T.C.

YARGITAY

10. CEZA DAİRESİ

E. 2007/19883

K. 2007/13660

T. 26.11.2007 

• ÇEK KARNESİNİ İADE ETMEMEK ( 01.06.2005 Tarihinden Önce İşlenen Suçlar İçin de 2.000 YTL’yi Geçmeyen Adli Para Cezasına İlişkin Hükümlerin Kesin Olduğundan Temyiz Edilemeyeceği )

• KESİN HÜKÜM ( 01.06.2005 Tarihinden Önce İşlenen Suçlar İçin de 2.000 YTL’yi Geçmeyen Adli Para Cezasına İlişkin Hükümler – Çek Karnesini İade Etmemek )

• ADLİ PARA CEZASI ( 01.06.2005 Tarihinden Önce İşlenen Suçlar İçin de 2.000 YTL’yi Geçmeyen Adli Para Cezasına İlişkin Hükümlerin Kesin Olduğundan Temyiz Edilemeyeceği )

• TEMYİZ ( 01.06.2005 Tarihinden Önce İşlenen Suçlar İçin de 2.000 YTL’yi Geçmeyen Adli Para Cezasına İlişkin Hükümlerin Kesin Olması Nedeniyle ) 

1412/m. 305,317

ÖZET : 01.06.2005 tarihinden önce işlenen suçlar için de, 2.000 YTL. ‘yi geçmeyen adli para cezasına ilişkin hükümler kesindir.

DAVA : Çek karnesini iade etmemek suçundan sanık A.G. hakkında Kırklareli Sulh Ceza Mahkemesi’nce yapılan yargılama sonucu, 14.10.2005 tarihinde 2005/315 esas ve 2005/659 karar sayı ile kurulan mahkumiyet hükmünün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine,dava dosyasının Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın ret isteyen tebliğnamesi ile 06.11.2007 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi:

Gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : Hükmolunan cezanın niteliği ve miktarı itibariyle 5320 sayılı Kanun’un 8/1. ve 1412 sayılı CMUK’nın 305. maddesi gereğince hükmün temyiz kabiliyeti bulunmadığından, 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca sanığın temyiz isteğinin REDDİNE, 26.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2008/10-60

K. 2008/72

T. 8.4.2008

• KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETMEK ( Suçunun Yaptırımının Adli Para Cezası Olduğu – 765 Sayılı TCK. m. 102/4 ve 104/2’de Bu Suç Bakımından Öngörülen Kesintili Dava Zamanaşımı Süresinin İse Yedi Sene 6 Ay Olduğu )

• ADLİ PARA CEZASI ( 3167 Sayılı Yasanın m. 16/1’de Düzenlenen İlk Kez Karşılıksız Çek Keşide Etmek Suçunun Yaptırımının Olduğu )

• DAVA ZAMANAŞIMI ( Karşılıksız Çek Keşide Etmek – 765 Sayılı TCK. m. 102/4 ve 104/2’de Bu Suç Bakımından Öngörülen Kesintili Dava Zamanaşımı Süresinin Yedi Sene 6 Ay Olduğu )

3167-1/m.16/1

765/m.102/4,104/2

ÖZET : Sanığa yüklenen ve 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesinde düzenlenen ilk kez karşılıksız çek keşide etmek suçunun yaptırımı adli para cezasıdır. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 102/4 ve 104/2. maddesinde bu suç bakımından öngörülen kesintili dava zamanaşımı süresi ise yedi sene 6 aydır. 

DAVA : Sanık Eyüp Kaya’nın karşılıksız çek keşide etmek suçundan 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesi uyarınca çek bedeli olan 150.000.000 lira ağır para cezası ile cezalandırılmasına, bir yıl süre ile çek hesabı açmaktan ve çek keşide etmekten yasaklanmasına ilişkin olarak İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 16.02.2004 gün ve 1984-128 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 10. Ceza Dairesi 09.10.2007 gün ve 19397-11752 sayı ile; ağır para cezasını adli para cezasına dönüştürmek, sanığın çek keşidesinden yasaklanması ibaresini karardan çıkartmak ve kararda Türk Lirası olarak ifade edilen miktarları Yeni Türk Lirası cinsinden ifade etmek suretiyle hükmü düzelterek onamıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 13.03.2008 gün ve 38043 sayı ile;

“Suçun 7 yıl 6 aylık kesintili zamanaşımına tabi olduğunu, suç tarihi olan 09.02.2000 ile Özel Dairenin inceleme yaptığı 09.10.2007 tarihleri arasında bu sürenin dolduğu”nu belirterek itiraz etmiş, onama kararının kaldırılmasını, davanın zamanaşımı nedeniyle düşürülmesini istemiştir.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. 

KARAR : Sanığa yüklenen ve 3167 sayılı Yasanın 16/1. maddesinde düzenlenen ilk kez karşılıksız çek keşide etmek suçunun yaptırımı adli para cezasıdır. Suç tarihinde yürürlükte bulunan 765 sayılı Türk Ceza Yasası’nın 102/4 ve 104/2. maddesinde bu suç bakımından öngörülen kesintili dava zamanaşımı süresi ise yedi sene 6 aydır.

Somut olayda, çekin bankaya ibrazı ile karşılıksız olduğuna ilişkin şerhin vurulduğu, bu suretle karşılıksız çek keşidesi suçunun işlendiği 09.02.2000 tarihi ile Özel Dairece incelemenin yapıldığı 09.10.2007 tarihleri arasında bu süre geçmiş bulunduğundan, itirazın kabulü ile Özel Daire kararının kaldırılıp Yerel Mahkeme hükmünün bozulması, zamanaşımının gerçekleşmesi nedeniyle sanık hakkındaki kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi gerekir.

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 10. Ceza Dairesinin 09.10.2007 gün ve 19397-11752 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

3- İstanbul 13. Asliye Ceza Mahkemesinin 16.02.2004 gün ve 1984-128 sayılı hükmünün BOZULMASINA,

4- Sanık Eyüp Kaya hakkındaki kamu davasının gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCY’nın 102/4 ve 104/2. maddeleri ile 5271 sayılı CYY’nın 223/8. maddesi uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE,

5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 08.04.2008 günü oybirliği ile karar verildi.

 

T.C.

YARGITAY

9. CEZA DAİRESİ

E. 2006/2166

K. 2006/3259

T. 7.6.2006 

• SENDİKALAR KANUNUNA MUHALEFET ( İşten Çıkış Bildirgesini Süresinde Vermemek – Adli Para Cezasının 5237 Sayılı TCK’nuna Göre Daha Az Adli Para Cezası Öngören 2821 Sayıl Sendikalar Kanununa Göre Tayini Gereği )

• İŞTEN ÇIKIŞ BİLDİRGESİNİ SÜRESİNDE KURUMA VERMEMEK ( Sanayi Kesiminde Çalışan İşçiler İçin Asgari Ücretin Aylık Bürüt Tutarın Beşte Biri Olduğu – 2821 Sayılı Yasada Öngörülen Adli Para Cezasının Maktu Olduğu 5237 Sayılı TCK’nuna Göre Daha Lehe Olduğundan Cezanın Sendikalar Kanununa Göre Belirlenmesi Gereği )

• ADLİ PARA CEZASI ( 5 Günden Az 730 Günden Fazla Olamayacağı – Belirlenen Tam Gün Sayısının En Az 20 En Fazla 100 YTL Üzerinden Belirlenecek Miktar ile Çarpılması Sonucunda Tespit Edilmesi Gereği ) 

2821/m. 59/1

5237/m. 52 

ÖZET : 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 59/1.madde 2.cümlesinde bildirim yükümlülüğüne uymamanın cezası sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen asgari ücretin aylık brüt tutarının beşte biri olarak gösterilmiştir. 

DAVA : İşten çıkış bildirgesini süresinde kuruma vermemek suçundan sanık G.A.’ın 2821 sayılı Sendikalar Kanununun 59/1, 62, 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5/2.maddeleri gereğince 450 Yeni Türk Lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair, Nazilli Sulh Ceza Mahkemesinin 22.12.2005 tarihli ve 2005/959-1101 sayılı kararının;

2821 sayılı Sendikalar Kanununun 59/1.madde 2.cümlesinde bildirim yükümlülüğüne uymamanın cezası sanayi kesiminde çalışan 16 yaşından büyük işçiler için belirlenen asgari ücretin aylık brüt tutarının beşte biri olarak gösterilmiş olup, suçun işlendiği 2005 yılında brüt asgari ücretin 488.70 Yeni Türk Lirası olduğu nazara alındığında, bu miktarın 1/5’inin 97.00 Yeni Türk Lirası olacağı, ancak 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 52.maddesi uyarınca adli para cezasının 5 günden az, 730 günden fazla olmamak üzere belirlenen tam gün sayısının, en az 20 ve en fazla 100 Türk Lirası üzerinden belirlenecek miktar ile çarpılması sonucunda tespit edileceğinin belirtildiği, bu durumda en az para cezası miktarının 100 Yeni Türk Lirası olacağı, olayda 5252 sayılı Kanunun 5/2.maddesinin de uygulama alanı bulunmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde fazla ceza tayin olunmasında isabet görülmediğinden bahisle, 5271 sayılı CMK.nun 309.maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığının 22.3.2006 gün ve 12569 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak, Yargıtay C.Başsavcılığının 1.5.2006 gün ve 2006/60710 sayılı tebliğnamesi ile daireye ihbar ve dava evrakı tevdii kılınmakla dosya incelenerek gereği düşünüldü: 

KARAR : 5252 Sayılı Yasanın Geçici 1.maddesinin “Diğer kanunların, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanununun Birinci Kitabında yer alan düzenlemelere aykırı hükümleri,ilgili kanunlarda gerekli değişiklikler yapılıncaya ve en geç 31 Aralık 2006 tarihine kadar uygulanır.” hükmü karşısında 2821 Sayılı Sendikalar Kanununa muhalefet suçu nedeniyle sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 52.maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı, anılan Yasanın 59.maddesinin 1.fıkrası 2.cümlesinde öngörülen ağır para cezası maktu nitelikte olup suç tarihinin Dairemizin istikrar kazanan kararlarına göre işçinin işe giriş tarihini takip eden ayın onaltıncı günü olan 16.4.2004 olması nedeniyle bu tarih itibarıyla 765 sayılı TCK.nun 4421 sayılı Yasa ile değişik 19.maddesi uyarınca, 440 YTL. adli para cezasını gerektirdiği buna göre de 5252 sayılı Yasanın 5/2.maddesinde öngörülen 450 YTL adli para cezasına göre daha lehe olduğu anlaşılmış olup, kanun yararına bozma istemi bu nedenle yerinde görüldüğünden, 

SONUÇ : Nazilli Sulh Ceza Mahkemesinin 22.12.2002 tarih ve 2005/959-1101 sayılı kararının CMK.nun 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre uygulama yapılarak sanığın 2821 sayılı Yasanın 59/1 ve 62.maddeleri uyarınca ve 765 sayılı TCK.nun 19.maddesi dikkate alınarak 440 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına karardaki diğer hususların aynen bırakılmasına infazın buna göre yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 07.06.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

12. CEZA DAİRESİ

E. 2011/18060

K. 2012/2818

T. 14.2.2012

• TAKSİRLE YARALAMA ( Adli Para Cezasının Ödenmesi İçin Mehil Verilmesi ya da Taksitlendirilmesi Seçeneklerinden Birinin Tercih Edilmesiyle Yetinileceği – Hem Mehil Verilip Hem Cezanın Taksitlendirilemeyeceği )

• ADLİ PARA CEZASI ( Adli Para Cezasının Ödenmesi İçin Mehil Verilmesi ya da Taksitlendirilmesi Seçeneklerinden Birinin Tercih Edilmesiyle Yetinileceği – Taksirle Yaralama )

• AYNI ANDA ADLİ PARA CEZASININ ÖDENMESİ İÇİN HEM MEHİL VERİLİP HEM TAKSİTLENDİRİLMESİ ( Taksirle Yaralama – Adli Para Cezasının Ödenmesi İçin Mehil Verilmesi ya da Taksitlendirilmesi Seçeneklerinden Birinin Tercih Edilmesiyle Yetinileceği ) 

5237/m.52, 89 

ÖZET : Taksirle yaralama suçunda; adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesi ya da taksitlendirilmesi seçeneklerinden birinin tercih edilmesiyle yetinilmesi gerekirken; sanıklara adli para cezalarını ödenmeleri için 6 ay mehil verilip, ayrıca cezaların taksitlendirilmesine karar verilmesi hukuka aykırıdır. 

DAVA : Taksirle yaralama suçundan sanık İ.’ın mahkumiyetine ilişkin hüküm mağdur, sanık ve katılan sanık; katılan sanık Ş.’in mahkumiyetine ilişkin hüküm mağdur ve katılan sanık tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü: 

KARAR : A) Mağdur S.’in temyiz isteminin incelenmesinde;

Davaya katılma yönünde bir istemi bulunmadığı gibi, duruşmaya katılan olarak kabulüne dair bir karar da verilmemiş olan mağdur S.’in, meydana gelen trafik kazası sonucu yaralanmayıp, kazaya karışan kamyonet sahibi olarak soruşturma aşamasında katılan sanıktan şikayetçi olduğunu belirttikten sonra, kovuşturma aşamasında istinabe yoluyla Çankırı 2. Asliye Mahkemesi’nce alınan 18.01.2008 tarihli beyanında “kimseden şikayetçi değilim” şeklinde ifadede bulunarak sanık ve katılan sanıktan şikayetçi olmaması karşısında, hükümleri temyiz etme hakkı bulunmadığı anlaşılmakla; mağdur S.’in temyiz isteminin 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi gereğince isteme uygun olarak REDDİNE,

B) Sanık ve katılan sanığın temyiz istemlerinin incelenmesine gelince;

İddianamenin anlatım kısmında yaralandığı ve şikayetçi olduğu belirtilen E.’ın soruşturma aşamasında alınan 12.08.2007 tarihli ifadesinde katılan sanık Ş.’i kastederek “… Bedfort kamyon sürücüsünden davacı ve şikayetçiyim…” dedikten sonra aynı ifadenin devamında “…Bu olaydan dolayı kimseden şikayetçi değilim…” şeklinde ifadede bulunup kendisine okunan ve okutulan ifade tutanağını da imzalamış bulunması karşısında, mağdur E.’ın katılan sanık Ş.’e yönelik şikayetini devam ettirdiğinin kabul edilemeyecek olması ve katılan sanık Ş.’in aleyhine temyizde bulunulmaması karşısında, tebliğnamedeki “iddianamede yaralandığı ve şikayetçi olduğu bildirilen E.’ın dinlenerek sonucuna göre katılan sanığın eyleminin 89/4. maddesine uyup uymadığı belirlenmeden eksik araştırma ile hüküm kurulduğu” düşüncesiyle bozma öneren görüşe iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık ve katılan sanığın kusur durumuna ilişkin ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

1- Sanık ve katılan sanığa iddianame okunmadan sorguları yapılıp, savunma hakları kısıtlanarak 5271 sayılı CMK’nun 147 ve 191. maddelerine aykırı hareket edilmesi,

2- 5237 sayılı TCK’nın 52/4 maddesinin “Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adli para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir” şeklindeki düzenlemesinden açıkça anlaşılacağı üzere; adli para cezasının ödenmesi için mehil verilmesi ya da taksitlendirilmesi seçeneklerinden birinin tercih edilmesiyle yetinilmesi gerekirken; sanıklara adli para cezalarını ödenmeleri için 6 ay mehil verilip, ayrıca cezaların taksitlendirilmesine karar verilmesi, 

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık ve katılan sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olup, hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, katılan sanık Ş. bakımından 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesinin saklı tutulmasına, 14.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2009/1-95

K. 2009/180

T. 30.6.2009 

• ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNUNA MUHALEFET ( Sanığın Adli Sicil Kaydının Bulunmadığı – Diğer Koşulların da Oluştuğu Gözönüne Alınarak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verileceği )

• HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ( Ateşli Silahlar Kanununa Muhalefet/Sanığın Adli Sicil Kaydının Bulunmadığı – Diğer Koşulların da Oluştuğu Gözönüne Alınarak Kararın Verilmesi Gerektiği )

• ADLİ PARA CEZASI ( Ateşli Silahlar Kanununa Muhalefet/Sanığa Adli Para Cezası Verildiği – Koşulları Oluştuğundan Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verilmesi Gereği )

• ADLİ SİCİL KAYDI ( Ateşli Silahlar Kanununa Muhalefet/Sanığa Adli Para Cezası Verildiği – Sanığın Kaydının Bulunmadığı/Diğer Koşulların da Oluştuğu Gözönüne Alınarak Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılmasına Karar Verileceği ) 

6136/m.13

5271/m.231 

ÖZET : Uyuşmazlık; Ateşli Silahlar Kanununa aykırılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi yönünden bozulmasına karar verilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkindir. Adli Sicil Kaydı bulunmayan sanık hakkında, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sonuç olarak hükmedilen adli para cezası yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü gerekir.

DAVA : Sanık K…Ö…’in kasten öldürmeye teşebbüs suçunun yanında 6136 sayılı Yasanın 13/3, 62/1, 50/l-a ve 52/2-4. maddeleri uyarınca sonuç olarak 6000 ve 375 YTL. adli para cezası ile cezalandırılmasına ilişkin E… Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.05.2006 gün ve 719-262 sayılı hüküm, o yer C.Savcısı ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 18.06.2008 gün ve 3072-5153 sayı ile onanmıştır.

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.04.2009 gün ve 40576 sayı ile;

“… 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinde yer alan ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile şikâyete bağlı olma şartı kaldırılarak, İnkılâp kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçlar bakımından hükmolunan iki yıl ve daha az süreli hapis veya adli para cezalarını kapsayacak şekilde yeniden düzenlenmiştir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 19.02.2008 gün ve 346-25 sayılı kararında kurumun hukuki niteliği itibariyle, sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan bu kurumun denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK’nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan bu haliyle sanık ile devlet arasındaki cezai ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birini oluşturduğu kabul edilmiştir.

Mahkemece sanık hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan dolayı hükmolunan sonuç 6.000 YTL. ve 375 YTL. adli para cezaları bakımından 5271 sayılı CMK’nun 231/5. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı yönünden mahkemesince yeni bir değerlendirme yapılması zorunluluğu bulunduğu görüşüyle…” itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Dairenin onama kararının sanık K…Ö…’in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu yönünden kaldırılarak, yerel mahkeme hükmünün 5728 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 

KARAR : Yargıtay C.Başsavcılığı ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının değerlendirilmesi yönünden bozulmasına karar verilmesinin gerekip gerekmediğine ilişkindir.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Yasasının 23. maddesi ile büyükler hakkında ise 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesine 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Yasanın 23. maddesiyle eklenen 5-14. fıkralar ile kabul edilmiş, aynı Yasanın 40. maddesiyle 5395 sayılı Yasanın 23. maddesi değiştirilmek suretiyle de denetim süresindeki farklılık hariç olmak koşuluyla, çocuk suçlular ile yetişkin suçlular hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı koşullara tabi kılınmıştır.

Başlangıçta yetişkin sanıklar yönünden şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak, hükmolunan bir yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası için kabul edilen bu müessese, 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklik ile hükmolunan iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezaları için uygulanabilir hale getirilmiş ve Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan İnkılâp Kanunlarında yer alan suçlar ayrık olmak üzere tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiştir.

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CYY’nın 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucunu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır. Yeni sistemde cezaların içtimaı müessesine yer verilmemesi ve düşme sebeplerinin her suç yönünden ayrı ayrı dikkate alınması zorunluluğu nedeniyle birden fazla suçtan mahkûmiyet halinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşulları her suç yönünden ayrı ayrı değerlendirilmeli, ancak mahkemece bu olguların sanığın suç işleme hususundaki eğilimi kapsamında değerlendirilebileceği de gözden uzak tutulmamalıdır.

Dosyanın incelenmesinde, adli sicil kaydı bulunmayan sanık Kemal Özer hakkında, 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sonuç olarak hükmedilen 6000 ve 375 Lira adli para cezası yönünden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin objektif koşulların gerçekleştiği anlaşılmaktadır.

Bu itibarla, Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının sanık K…Ö… hakkındaki 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu açısından kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün, hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi amacıyla bozulmasına karar verilmelidir. 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2- Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 18.06.2008 gün ve 3072-5153 sayılı onama kararının sanık hakkındaki 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu yönünden KALDIRILMASINA,

3- E. Ağır Ceza Mahkemesinin 02.05.2006 gün ve 719-262 sayılı kararının, sanık hakkındaki 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçu yönünden, hükümden sonra 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren, 23.01.2008 gün ve 5728 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CYY’nın 231. maddesi uyarınca, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının subjektif koşullarının, oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi zorunluluğundan BOZULMASINA,

4- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 30.06.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

2. CEZA DAİRESİ

E. 2008/20163

K. 2009/26563

T. 2.6.2009 

• LEHE KANUN UYGULAMASI ( Sanığın Eyleminin Uyduğu Kabul Edilen 765 ve 5237 Sayılı TCK.Nun İlgili Tüm Hükümleri Olaya Ayrı Ayrı Uygulanmak Suretiyle Sonuçlar Belirlenmesi Gerektiği )

• SEÇENEK YAPTIRIMLAR ( Sonuç Cezaların Özellikle Cezası Ertelenmeyen Sanık Hakkında Seçenek Yaptırımlardan Adli Para Cezasının Tercih Edilmesi Durumunda Adli Para Cezasının Alt Sınırının 5 Gün Olması Karşısında 5237 S. TCK’nun 106/1. Fıkra 2. Cümlesinin Sanık Lehine Olacağı )

• ADLİ PARA CEZASI ( Cezası Ertelenmeyen Sanık Hakkında Seçenek Yaptırımlardan Adli Para Cezasının Tercih Edilmesi Durumunda Adli Para Cezasının Alt Sınırının 5 Gün Olması Karşısında 5237 S. TCK’nun 106/1. Fıkra 2. Cümlesinin Sanık Lehine Olacağı )

5237/m.7,106/1

5252/m.9 

ÖZET : 5237 Sayılı TCK.nun 7. ve 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca sanığın eyleminin uyduğu kabul edilen 765 ve 5237 sayılı TCK.nun ilgili tüm hükümleri olaya ayrı ayrı uygulanmak suretiyle sonuçlar belirlenmesi, bu şekilde bulunan sonuç cezaların özellikle cezası ertelenmeyen sanık hakkında seçenek yaptırımlardan adli para cezasının tercih edilmesi durumunda adli para cezasının alt sınırının 5 gün olması karşısında 5237 sayılı TCK.nun 106/1. fıkra 2. cümlesinin sanık lehine olacağı da gözetilerek karşılaştırılması ve sonucuna göre lehe kanunun belirlenmesi gerekir. 

DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü: 

KARAR : Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olduğu anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için aranan, 5271 sayılı CMK’nın 231/6. maddesinin ( a ) bendinde yazılı “kasıtlı bir suçtan mahkum olmama” koşulunun bulunmaması nedeniyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede; 

Dosya içeriğine göre sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- 5237 Sayılı TCK.nun 7. ve 5252 Sayılı Kanunun 9. maddeleri uyarınca sanığın eyleminin uyduğu kabul edilen 765 ve 5237 sayılı TCK.nun ilgili tüm hükümleri olaya ayrı ayrı uygulanmak suretiyle sonuçlar belirlenmesi, bu şekilde bulunan sonuç cezaların özellikle cezası ertelenmeyen sanık hakkında seçenek yaptırımlardan adli para cezasının tercih edilmesi durumunda adli para cezasının alt sınırının 5 gün olması karşısında 5237 sayılı TCK.nun 106/1. fıkra 2. cümlesinin sanık lehine olacağı da gözetilerek karşılaştırılması ve sonucuna göre lehe kanunun belirlenmesi gerekirken açıklanan şekilde ve denetime olanak verecek biçimde cezalar hesaplanıp sonuçlar belirlenmeden, 765 sayılı TCK gereğince yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Sanığın eylemini düzenleyen 5237 Sayılı TCK.nun 106/1. fıkra 2. cümlesinin kovuşturulmasının şikayete bağlı tutulması nedeniyle uzlaşma işlemlerinin; 5271 sayılı CMK’nun 253 ve 254. madde fıkralarında öngörülen yöntemin izlenmesi suretiyle yerine getirilmesi zorunluluğu karşısında, anılan yasa maddelerine uygun biçimde uzlaştırma işlemlerine girişilmeden, eksik soruşturmaya dayalı olarak hüküm kurulması,

3- Gerekçeli karar başlığında suçun işlendiği yer ve zaman diliminin yazılmaması suretiyle 5271 Sayılı CMK.nun 232/2-c maddesine aykırı davranılması, 

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 02.06.2009 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

11. CEZA DAİRESİ

E. 2010/12872

K. 2010/11063

T. 12.10.2010 

• DOLANDIRICILIK ( Sanığın Yardım Amacıyla Aradığını Belirtip Şikayetçileri Aldatarak Diğer Sanık Vasıtasıyla Adı Geçen Sanıkların Banka Hesaplarına Para Yatırılmasını Sağladığı – Suçun İşlenişine Yaptıkları Katkı Gözetildiğinde Sanıkların Müşterek Fail Olarak Kabul Edilecekleri )

• YARDIM İÇİN OLDUĞUNU SÖYLEYİP ALDATARAK BANKA HESABINA PARA YATIRTILMASINI SAĞLAMAK ( Suçun İşlenişine Yaptıkları Katkı Gözetilediğinde Sanıkların Müşterek Fail Olarak Kabul Edilecekleri – Yardım Etme Nedeniyle Cezada İndirim Uygulanamayacağı )

• FAİLLİK ( Sanığın Yardım Amacıyla Aradığını Belirtip Şikayetçileri Aldatarak Diğer Sanık Vasıtasıyla Adı Geçen Sanıkların Banka Hesaplarına Para Yatırılmasını Sağladığı – Suçun İşlenişine Yaptıkları Katkı Gözetildiğinde Sanıkların Müşterek Fail Olarak Kabul Edilecekleri )

• YARDIM ETME ( Sanığın Yardım Amacıyla Aradığını Belirtip Şikayetçileri Aldatarak Diğer Sanık Vasıtasıyla Adı Geçen Sanıkların Banka Hesaplarına Para Yatırılmasını Sağladığı – Müşterek Faillik Söz Konusu Olduğundan Yardım Etme Nedeniyle Cezada İndirim Uygulanamayacağı )

• KAMU KURUM VE KURULUŞLARININ ZARARINA DOLANDIRICILIK ( Sanıkların Belediye ve Kooperatifleri Arayıp Aldatarak Hesaplarına Para Yatırılmasını Sağladığı – Belediyelere Yönelik Eylemleri Nedeniyle Nitelikli Dolandırıcılık Suçunun Oluşacağı )

• ADLİ PARA CEZASI ( Dolandırıcılık – Bulunan Tutarın Haksız Menfaatin İki Katından Az Olamayacağı )

• ETKİN PİŞMANLIK ( Nitelikli Dolandırıcılık – Kovuşturma Başlamadan Bedelin Belediye Hesabına İade Edildiği/Uygulanıp Uygulanmayacağının Araştırılacağı )

• CEZANIN BELİRLENMESİ ( Dolandırıcılık/ Adı Geçen Kurum Adlarının Aynı Kooperatife Ait Olduğu – İkinci Kez Ceza Verilemeyeceği ) 

5237/m.37, 157, 158, 168 

ÖZET : Sanığın şikayetçilere telefon ederek uyuşturucuyla mücadele faaliyetleri ve lösemili çocuklara yardım amacıyla kitap satışı yaptıklarından bahisle onları aldatıp diğer sanık vasıtası ile adı geçen sanıkların banka hesaplarına para yatırılmasını sağlayıp elde ettikleri menfaati paylaştıkları olayda, sanıkların suçun işlenmesindeki rolleri, fiilin işlenmesi veya sonuçsuz kalmasının her birinin elinde bulunması, suçun işlenişine yaptıkları katkının suçun icrası yönünden birbirini tamamlayıcı nitelikte olması ve her bir sanığın suçun işlenişinde ortak bir hakimiyet kurmaları, iştirak katkıları gözetildiğinde suçu müşterek fail olarak gerçekleştirdikleri kabul edilmelidir. Yardım etmeden hüküm kurulması isabetsizdir.

Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanıldığının kabulü için, bu kurumlara ait maddi bir varlığın kullanılması gerektiğinden, telefonla yapılan görüşme sırasında, o kurum, kuruluş, vakıf veya dernek tüzel kişiliği yada orada görevli gerçek kişi isimlerinin kullanılmasının mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmayacağı ve kurum ve kuruluşların maddi varlıklarının kullanılmadığı dikkate alınarak, sanıkların belediyelere yönelik eylemlerinin 158/1-e-son maddesine uyacağı, Kooperatif ve Meslek Odalarına yönelik eylemleri yönünden ise, 5237 Sayılı TCK’nun 157/1. maddesinde yer alan oluşacağı gözetilmelidir.

Sanıkların her iki belediyeye karşı eylemleri nedeniyle, adli para cezasının takdir olunacak birim gün sayısı üzerinden artırım maddesi uygulanarak tespit olunacak sonuç gün ile bir gün karşılığı takdir edilecek miktarın çarpılması sonucu bulunan tutarın haksız menfaatin iki katından az olamayacağının gözetilmemesi,

Sanıkların adı geçen belediyeye karşı eylemleri yönünden, kovuşturma başlamadan bedelin belediye hesabına iade edildiğinin anlaşılması ve adı geçen sanığın son oturumda yakınanın zararının giderildiğini ifade etmesi karşısında, etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

İddianame ve gerekçeli karar başlığında yalnızca adı geçen Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifine yönelik eylemin konu edilip, bir kez Kooperatifi adına para yatırıldığının belirlenmesi karşısında, anılan kooperatiflerin aynı kişi oldukları gözetilmeksizin ayrıca ikinci kez cezalandırılması suretiyle fazla ceza verilmesi, hukuka aykırıdır. 

DAVA : Sanık S. D.; 5237 S.Y.nın 158/1-d, 39/1, 62/1, 52/2. maddelerine göre 4 kez 6040 YTL APC ile cezalandırılmasına. 5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 4 kez 1yıl3ay hapis ve 400 YTL APC ile cezalandırılmasına,

Sanık H.Ö.; 5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 4 kez 1 yıl 3 ay Hapis ve 400 YTL APC ile cezalandırılmasına, 5237 S.Y.nın 158/1-d, 39/1, 62/1, 52/2. maddelerine göre 6040 YTL APC ile cezalandırılmasına, 5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 4 kez 1 yıl 3 ay Hapis ve 820 YTL APC ile cezalandırılmasına,

Sanık A. I.; 5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 1 yıl 3 ay Hapis ve 820 YTL APC ile cezalandırılmasına,

5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 1 yıl 3 ay Hapis ve 400 YTL APC ile cezalandırılmasına,

5237 S.Y.nın 158/1-d, 39/1, 62/1, 52/2. maddelerine göre 22 kez 6040 YTL APC ile cezalandırılmasına. Sanık B.Y.; 5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 43/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 3 yıl 15 gün hapis ve 1100 YTL APC ile cezalandırılmasına. Sanık N. Ç.; 5237 S.Y.nın 158/1-d, 39/1, 62/1, 52/2. maddelerine göre 4 kez 6040 YTL APC ile cezalandırılmasına,

5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 10 kez 1 yıl 3 ay Hapis ve 400 YTL APC ile cezalandırılmasına,

5237 S.Y.nın 158/1-d-e-son, 39/1, 62/1, 52/2 ve 53. maddelerine göre 2 kez 1 yıl 3 ay Hapis ve 820 YTL APC ile cezalandırılmasına,

5237 S.Y.nın 158/1-d, 39/1, 62/1, 52/2. maddelerine göre 26 kez 6040 YTL APC ile cezalandırılmasına, 

İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılan 2006/180-116 sayılı kararda birleştirilen, Ermenek Taşıyıcılar Kooperatifi Başkanlığı’na yönelik dava ile sanıklardan A. I. hakkındaki 2007/67-43 sayılı davalara konu ve 02.04.2007 günlü oturumda, birleştirme uyuşmazlığına konu edilip, Yargıtay 5. Ceza Dairesi’nin 22.12.2008 tarih ve 2008/14079 Esas,-11966 Karar sayılı ilamıyla İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde birleştirilmesine karar verilen, İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2006/264 Esas ve 2007/20 Karar sayılı davasına konu, eylemler nedeniyle zamanaşımı içinde mahallinde hüküm kurulması mümkün görülmüştür. 

KARAR : I- )Sanık H.Ö.’ün İskenderli, Akalan, Kumdanlı, Arslanköy ve Gölgeli Belediyelerine karşı “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından mahkumiyeti ile sanık B. Y.’ın mahkumiyetine dair hükümlere yönelik sanıklar ve müdafiilerinin temyiz itirazlarının incelenmesinde,

A )Sanık N. Ç.’nin şikayetçilere telefon ederek uyuşturucuyla mücadele faaliyetleri ve lösemili çocuklara yardım amacıyla kitap satışı yaptıklarından bahisle onları aldatıp sanık B.Y. vasıtasıyla sanıklar H., S. ve A. adına açılan banka hesaplarına para yatırılmasını sağlayıp elde ettikleri menfaati paylaştıkları olayda; sanıkların suçun işlenmesindeki rolleri, fiilin işlenmesi veya sonuçsuz kalmasının her birinin elinde bulunması, suçun işlenişine yaptıkları katkının suçun icrası yönünden birbirini tamamlayıcı nitelikte olması ve her bir sanığın suçun işlenişinde ortak bir hakimiyet kurmaları, iştirak katkıları gözetildiğinde suçu müşterek fail olarak gerçekleştirdiklerinden 5237 sayılı TCK’nun 37/1 maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde yardım edenlere ilişkin 39. madde uyarınca cezalardan indirim yapılması,

B )5237 sayılı TCK’nun 158/1-d madde ve bendi uyarınca, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanıldığının kabulü için, bu kurumlara ait maddi bir varlığın kullanılması gerektiğinden, telefonla yapılan görüşme sırasında, o kurum, kuruluş, vakıf veya dernek tüzel kişiliği yada orada görevli gerçek kişi isimlerinin kullanılmasının mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmayacağı ve olayda sayılan kamu kurumu ve kuruluşlarının maddi varlığının kullanılmadığı gözetilmeden, anılan bendin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

C )Sanık B.Y.’ın sanıklar A. I. ve S. D. adına açılan hesaplara para yatıran yakınanların her birine yönelik eyleme, hesaba yatan paraları sanık N. Ç.’ye ulaştırmak suretiyle yardım ettiğinin kabul edilmesi karşısında, farklı zamanlarda farklı yakınanlara yönelik eylemlere yardım etmesi nedeniyle, her bir yakınana yönelik eyleminin bağımsız suç olduğu ve zincirleme suç hükümlerinin uygulanamayacağının ve kabule göre de, 158/1-son maddesi gereğince belirlenecek adli para cezasının toplam menfeatin iki katından az olamayacağının gözetilmemesi ve 158/1-d-e-son, 39/1, 43/1 maddeleri uygulanarak belirlenen 3 Yıl 9 Ay hapis ve 62 birim gün karşılığı adli para cezasından TCK’nun 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapıldığında 3 Yıl 1 Ay 15 gün hapis ve 51 birim gün karşılığı, 52/2 maddesi uyarınca, günlüğü 20TL’den 1020TL adli para cezası yerine yazılı şekilde, hapis cezasının eksik tayini, adli para cezası fazla tayin olunmuşsa da hükmolunması gereken adli para cezasına göre noksan hükmolunduğu cihetle sanıklar aleyhine temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış, uygulama maddesi olarak 5237 sayılı TCK’nun 158. maddesinin 1. fıkrasının ( e-son ) bendi ile yetinilmesi gerekirken anılan fıkranın ( d ) bendinin de gösterilmesi mahallinde düzeltilebilir maddi hata kabul edilmiştir.

Sanık H.Ö.’ün daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olması, sanık B.Y. açısından ise ceza miktarı nedeniyle 5728 sayılı yasayla değişik 5271 sayılı CMK’nun 231. maddesinin uygulanamayacağı anlaşıldığından, toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklara yüklenen suçların sübutu kabul, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı ve azaltıcı sebeplerin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiriler dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan sanıklar ve müdafiilerinin, kasıt ve kusurlarının bulunmadığına, suçun unsurlarının oluşmadığına, beraatlerine karar verilmesi gerektiğine ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,

II- )Sanıklar S. D. ve A. I.’in “nitelikli dolandırıcılık” suçlarından mahkumiyetlerine dair tüm hükümlere, sanıklardan H.Ö.’ün ise, Kumru Şoförler odasına karşı “nitelikli dolandırıcılık” suçundan mahkumiyetine dair hükümle sınırlı olmak üzere sanıklar ve müdafileri ile sanıklardan N. Ç.’nin aynı suçtan mahkumiyetine dair hükümlere yönelik sanık, müdafii ve o yer C.Savcısının temyiz itirazlarına gelince,

Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık N. Ç. ve müdafiinin, suçun unsurlarının oluşmadığına, kastının bulunmadığına, eksik araştırmaya, beraat isteğine ve tüm eylemlerin tek suç sayılması gerektiğine, sanık H.Ö. ve müdafiilerinin, suç kastının ve kusurlarının bulunmadığına, unsurları itibariyle oluşmayan suçtan beraat etmeleri gerektiğine, sanık A. I. ile sanık S. D. müdafiilerinin ise bir nedene dayanmayan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

( 1 )Sanık N. Ç.’nin şikayetçilere telefon ederek uyuşturucuyla mücadele faaliyetleri ve lösemili çocuklara yardım amacıyla kitap satışı yaptıklarından bahisle onları aldatıp sanık B.Y. vasıtasıyla sanıklar H., S. ve A. adına açılan banka hesaplarına para yatırılmasını sağlayıp elde ettikleri menfaati paylaştıkları olayda, sanıkların suçun işlenmesindeki rolleri, fiilin işlenmesi veya sonuçsuz kalmasının her birinin elinde bulunması, suçun işlenişine yaptıkları katkının suçun icrası yönünden birbirini tamamlayıcı nitelikte olması ve her bir sanığın suçun işlenişinde ortak bir hakimiyet kurmaları, iştirak katkıları gözetildiğinde suçu müşterek fail olarak gerçekleştirdiklerinden tüm sanıkların 5237 sayılı TCK’nun 37/1 maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde yardım edenlere ilişkin 39. madde uyarınca cezalardan indirim yapılması, ayrıca sanıklardan N. Ç.’nin 38. madde uyarınca azmettiren olarak kabul edilmesinin ardından 39. madde uyarınca indirim yapılarak çelişkiye neden olunması,

( 2 )5237 sayılı TCK’nun 158/1-d madde ve bendi uyarınca, Kamu kurum ve kuruluşlarının, kamu meslek kuruluşlarının, vakıf veya dernek tüzel kişiliklerinin araç olarak kullanıldığının kabulü için, bu kurumlara ait maddi bir varlığın kullanılması gerektiğinden, telefonla yapılan görüşme sırasında, o kurum, kuruluş, vakıf veya dernek tüzel kişiliği yada orada görevli gerçek kişi isimlerinin kullanılmasının mağdurun denetleme olanağını ortadan kaldırmayacağı ve anılan kurum ve kuruluşların maddi varlıklarının kullanılmadığı dikkate alınarak, sanıkların belediyelere yönelik eylemleri nedeniyle anılan bendin uygulanamayacağı ve eylemin 158/1-e-son maddesine uyacağı, Kooperatif ve Meslek Odalarına yönelik eylemleri yönünden ise, 5237 Sayılı TCK’nun 157/1. maddesinde yazılı suçun oluşacağı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,

( 3 )5237 Sayılı Türk Ceza Kanununda cezaların içtimaına ilişkin bir hüküm bulunmadığı, 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 99. maddesinde “…hükmolunan her bir ceza diğerinden bağımsızdır, varlıklarını ayrı ayrı korurlar” düzenlemesine yer verildiği gözetilmeden her bir ceza toplanarak 6040 TL adli para cezasına hükmedilmesi suretiyle infazda karışıklığa yol açılması,

( 4 )Sanıkların 5237 sayılı TCK’nun 158/1-d, 39/1, 62 maddeleri uygulanarak 10 Ay Hapis ve 2 gün adli para cezasıyla cezalandırılmalarından sonra TCK’nun 50. maddesinde düzenlenen seçenek yaptırımlara dair takdir, uygulama nedenleri ile maddesi gösterilmeden hapis cezasının paraya çevrilmesi, sanıklardan S. D.’un Elmalı Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifine yönelik eylemi nedeniyle mahkumiyetine ilişkin hükümde, 158/1-d maddesi uyarınca 2 YIL Hapis ve 6 gün adli para cezası belirlenip, yarı oranında indirim yapılırken uygulama maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK.nun 34, 230, 232.maddelerine aykırı davranılması,

( 5 )Sanık S. D. ile N. Ç.’nin Hanımın Çiftliği Belediyesine karşı eylemleri yönünden, Hanımın Çiftliği Belediye Başkanı A. Ş.’nın Valilikte bulunduğu sırada telefonla aranması üzerine arayan kişinin söylediği gibi İçişleri Bakanlığında görevli müfettiş olmadığını anlaması, sanıkların yakalanması için polisle işbirliği içinde 300 TL’yi blokeli olarak yatırması nedeniyle sonradan bloke edilmeyip sanığın bu para üzerinde tasarruf etme olanağı doğmadığından suçun teşebbüs aşamasında kaldığı gözetilmeksizin yazılı şekilde tamamlanmış suçtan cezalandırılmaları,

( 6 ) Sanık S. D.’un Gölpazarı, A. I.’in Barbaros, sanık N. Ç.’nin ise her iki belediyeye karşı eylemleri nedeniyle, TCK.nun 158/1-son maddesi uyarınca takdir olunacak birim gün sayısı üzerinden artırım maddesi uygulanarak tespit olunacak sonuç gün ile bir gün karşılığı takdir edilecek miktarın çarpılması sonucu bulunan tutarın haksız menfaatin iki katından az olamayacağının gözetilmemesi,

( 7 ) Sanık S. D. ile N. Ç.’nin Gölpazarı belediyesine karşı eylemleri yönünden, Gölpazarı Belediye Başkanı tarafından hesaba para yatırılmadığının belirtilmesine rağmen, sanık adına Fortis Bank Levent Çarşı Şubesinde bulunan 1681296 numaralı hesaba 27.01.2006 tarihinde 999.89TL yatırılıp, kovuşturma başlamadan önce, 06.02.2006 tarihinde belediye hesabına iade edildiğinin anlaşılması ve sanık S. D.’un da 19.10.2007 tarihli son oturumda yakınanın zararının giderildiğini ifade etmesi karşısında, 5237 sayılı TCK’nun 168 maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükmünün uygulanıp uygulanmayacağının tartışılmaması,

( 8 )Sanıklardan N. Ç. yönünden;

A )İddianame ve gerekçeli karar başlığında yalnızca Kınık Motorlu Taşıyıcılar Kooperatifine yönelik eylemin konu edilip, Yeni Kınık Motorlu Taşıtlar Kooperatifi yada Kınık Kamyoncular Kooperatifinden bahsedilmemesi ve kooperatif başkanı olarak yalnızca katılan C. D.’in dinlenip, A. I.’in Akbank Şişli Şubesindeki hesabına bir kez Yeni Kınık Motorlu Taşıtlar Kooperatifi adına 23.12.2005 tarihinde 500TL yatırıldığının belirlenmesi karşısında, anılan kooperatiflerin aynı kişi oldukları gözetilmeksizin ayrıca Kınık Kamyoncular Kooperatifine yönelik eyleminden bahisle hüküm fıkrasının E-37 fıkrası dışında ayrıca E-40 fıkrasıyla ikinci kez cezalandırılması suretiyle fazla ceza verilmesi,

B )İddianamede Fethiye Şoförler Odası Başkanı, Gerekçeli Karar başlığında ise 163 Nolu Kooperatif sorumlusu olarak gösterilen katılan F. S.’a yönelik eylemin sanık ve katılan tarafından ifade tarihi itibariyle iki yıl önce yani 2004 yılında gerçekleştiği belirtilip, ayrıntılı banka hesap detaylarında ödeme bilgisine ulaşılamayan eylem yönünden, sanığın bu olay nedeniyle daha önce yargılandığını savunduğu dikkate alınarak, ikinci kez cezalandırılma olasılığı karşısında ve suç tarihinin 2004 yılı olması halinde suç tarihinde yürürlükte olan 765 sayılı TCK ile sonradan yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK hükümlerinin karşılaştırılması gerektiği gözetilmeksizin, eksik soruşturma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

C )İddianame ve gerekçeli karar başlığında yalnızca İskenderli Belediyesi’ne yönelik eylemin konu edilip, İskenderiye Belediyesi’nden bahsedilmemesi ve Belediye başkanı olarak yalnızca katılan F. A.dinlenip, H.Ö.’ün Akbank Yeşilpınar Şubesindeki hesabına bir kez İskenderli Belediyesi adına 15.02.2006 tarihinde 300TL yatırıldığının belirlenmesi karşısında, İskenderiye Belediyesi’ne karşı bir eylem nedeniyle dava bulunmadığı gözetilmeksizin, İskenderiye Belediyesi’ne karşı eyleminden bahisle hükmün E-9 fıkrası dışında ayrıca E-39 fıkrasıyla cezalandırılması yasaya aykırı,

Kabule göre de

Sanıklar N. Ç., S. D. ve A. I. yönünden; bir kısmının adli sicil özetinde yer alan ceza bilgilerinden infaz durumları belirlenemediği ve adli sicilden silinme koşulları denetlenemediğinden, bir kısmının ise ayrıntıları, CGK’nun 06.05.2008 tarih ve 2007/4-27, 2008/95 sayılı kararında açıklandığı üzere, suç tarihinden sonra karar verilmiş olması nedeniyle engel bulunmadığı dikkate alınarak, 5237 sayılı TCK.nun 7/2. maddesi uyarınca; 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 sayılı Yasanın 562. maddesi ile değişik CMK.nun 231. maddesi uyarınca “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının” takdir ve değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması, 

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanıklar, müdafiileri ve o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin anılan sebeplerden dolayı, 5320 sayılı Kanunun 8/1 maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca kısmen istem gibi, BOZULMASINA, sonuç ceza miktarları itibariyle kazanılmış hakların saklı tutulmasına, 12.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

  

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2009/7-216

K. 2009/289

T. 8.12.2009 

• FİKİR VE SANAT ESERLERİ KANUNU’NA AYKIRILIK ( Sanık Hakkında Hükmedilen Adli Para Cezası Kesinlik Sınırı Altında Kaldığından Temyizi Kabil Olmadığı )

• ADLİ PARA CEZASI ( Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na Aykırılık – Sanık Hakkında Hükmedilen Adli Para Cezası Kesinlik Sınırı Altında Kaldığından Temyizi Kabil Olmadığının Dikkate Alınacağı )

• TEMYİZİ KABİL OLMAYAN ADLİ PARA CEZASI ( Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’na Aykırılık – Sanık Hakkında Hükmedilen Adli Para Cezası Kesinlik Sınırı Altında Kaldığından Temyizi Kabil Olmadığının Dikkate Alınacağı )

1412/m.305 

ÖZET : Fikir ve sanat eserleri kanununa aykırılık suçunda; uyuşmazlık; 5237 sayılı Türk Ceza Yasası hükümleri nazara alınmak suretiyle hükmedilen 2000 Liradan aşağı adli para cezasının kesin nitelikte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Başkaca herhangi bir hak kısıtlaması doğurmayan 2000 Liraya kadar ( 2000 Lira dahil ) adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükümleri kesin nitelikte olup bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulamayacağı dikkate alınmalıdır.

DAVA : Sanıkların 5846 sayılı Yasaya aykırılık suçundan, 5846 sayılı Yasanın 71/1-5. maddesi uyarınca 1’er ay hapis, hürriyeti bağlayıcı cezaların 5237 sayılı TCY’nın 50 ve 52. maddeleri gereğince günlüğü takdiren 20 Liradan paraya çevrilmesi suretiyle de, ayrı ayrı 600’er Lira adli para cezası ile cezalandırılmalarına ve sanıklara verilen cezanın 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine ilişkin, Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesince verilen 02.02.2009 gün ve 402-34 sayılı hüküm, sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 18.06.2009 gün ve 10540-7264 sayı ile;

“… Hükmolunan cezanın nevi ve miktarına göre 21 Temmuz 2004 gün ve 25529 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5219 sayılı Kanunun 3/B madde ve fıkrası ile değişik 1412 sayılı CMUK.nun 305/1. maddesi uyarınca hükmün temyizi kabil bulunmadığından 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddeleri uyarınca sanıklar müdafiilerinin temyiz isteminin reddine…” karar verilmiştir.

Yargıtay C.Başsavcılığınca ise 26.10.2009 gün ve 95344 sayı ile;

“… Suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 5846 sayılı Yasanın 71. maddesinin seçimlik ceza öngördüğü ve yerel mahkemenin de sanık lehine olan para cezasını tercih ettiği tartışmasızdır.

Yerel mahkeme 02.02.2009 tarihli kararını tesis ederken tamamen sanık lehine değerlendirmeler yaparak karar vermiştir. Çünkü suç tarihi itibariyle para cezasının son karardaki sonuç cezadan daha fazla olduğu düşüncesiyle hareket etmiş ve 5237 sayılı TCY’nın 51. maddesine aykırı olacak şekilde karma uygulama yapmak suretiyle cezanın ertelenmesine karar vermiştir.

Cezaların önem sırasına bakıldığında, gerek 765 sayılı gerekse 5237 sayılı Kanunlarımızda, hapis cezasının para cezalarına göre daha ağır olduğu ve sanık aleyhine sonuç doğurduğu tartışma kabul etmeyecektir. 1412 sayılı CMUK.nun 305. maddesindeki temyiz edilebilirlik sınırı, ceza adaletinde doğrudan para cezası verilebilecek suçların önemsiz sayılabilecek suçlar kapsamında olması mantığına dayalı olarak kabul edilebilecek bir sisteme dayanmaktadır. Hapis cezaları açısından bu mantığın kabulü ise mümkün değildir.

Yerel mahkeme 26.05.2009 tarihli tebliğnamenin 2. kısmında da belirtildiği üzere hatalı bir uygulama yaparak sanıklar lehine olan durumu sonuçları itibariyle sanıklar aleyhine çevirmiştir. Aleyhe durum para cezasına göre daha ağır olan hapis cezasının seçilmesi olduğu gibi, verilen kararın temyiz denetimi dışına çıkartılması da olacaktır.

Sanıkların karşı karşıya oldukları olay üniversite çevresinde intihal olarak bilinen yüz kızartıcı bir suçtur. Atılı suçun idari yaptırımları da dikkate alındığında, yerel mahkemenin uygulama hatasının sonuçlarını sanıklara yüklemek ceza adaletiyle bağdaşmayacaktır…” gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire red kararının kaldırılması ve temyiz incelemesi yapılmak üzere dosyanın Yargıtay 7. Ceza Dairesine gönderilmesi talep olunmuştur. 

Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır: 

KARAR : Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümü gereken uyuşmazlık; 5237 sayılı Yasa hükümleri nazara alınmak suretiyle hükmedilen 2000 Liradan aşağı adli para cezasının kesin nitelikte olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.03.2009 gün ve 43-56 sayılı kararı ile yerleşmiş kararlarında vurgulandığı üzere, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi gereğince halen uygulanma zorunluluğu bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi uyarınca ceza mahkemesince verilen hükümler temyiz yasa yoluna tabidir.

Ancak;

1 – İkimilyar liraya kadar ( ikimilyar dahil ) para cezalarına dair olan hükümler,

2 – Yukarı sınırı onmilyar lirayı geçmeyen para cezasını gerektiren suçlardan dolayı verilen beraat hükümleri,

3 – Bu Kanun ile sair kanunlarda kesin olduğu yazılı bulunan hükümler,

Kesin olup, bu hükümler hakkında temyiz yasa yoluna başvurulamaz.

5271 sayılı Yasanın 223 ve 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddeleri ile yargısal kararlarda varılan ilkeler dikkate alındığında, 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uygulanmak suretiyle tayin edilen sonuç adli para cezasının miktarına bakılmaksızın, maddedeki “Bu hükmün uygulanması kanun yollarına başvurmada engel teşkil etmez” düzenlemesi uyarınca temyiz yeteneği bulunmakta ise de, benzer düzenlemeye yer verilmemesi nedeniyle 5237 sayılı TCY’nın 50 veya 52. maddeleri uygulanmak suretiyle hükmolunan ve başkaca herhangi bir hak kısıtlaması doğurmayan 2000 Liraya kadar ( 2000 Lira dahil ) adli para cezasına ilişkin mahkumiyet hükümleri kesin nitelikte olup bu hükümlere karşı temyiz yasa yoluna başvurulamaz.

Somut olay bu kapsamda değerlendirildiğinde, 5846 sayılı Yasanın 71/1-5 ve 5237 sayılı TCY’nın 50/1-a maddeleri uyarınca 1 ay hapse karşılık seçenek yaptırım olarak hükmedilen 600 TL adli para cezasına ilişkin hüküm, 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nın 305. maddesi gereğince kesin nitelikte olup hükmün temyiz yeteneği bulunmadığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir. 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.12.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.



Önceki Yazı Sonraki Yazı 



Avukata Soru Sor

Kategoriler

  • Makaleler
  • Dilekçe Örnekleri
  • Yargıtay Kararı
  • Basında Biz
  • Mevzuat
  • Haberler

Takipte Kalın

Yasal Uyarı

“Web sitemizdeki bilgi ve açıklamalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği’nin ilgili mevzuatına uygun olarak hazırlanmıştır. Sitemizdeki hukuki bilgiler reklam teklif hukuki öneri veya hukuki danışmanlık teşkil etmez. Sitede yapılan bütün açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır ve bu bilgiler iş geliştirmeye yönelik olarak kullanılamaz. Sitemizde kullanılan bütün içerikler Baltacı Avukatlık Ofisi’ne aittir ve Elektronik İmzalı Zaman Damgası ile tescil edilmiştir. Ofisimizin açıkça yazılı izni olmadan yazı, resim ve sair bilgileri kullananlar hakkında yasal işlem yapılır. Bu siteyi ziyaret ederek yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılırsınız.”


© Copyright 2018 Önem & Baltacı Hukuk Bürosu