Ağaç Bedeli ve Ağaçlandırma Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/12963
K. 2005/12292
T. 17.11.2005
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ (Haksız Eylem Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini-Eşyaların Yeddiemin Tarafından Gereken Özen Gösterilmediğinden Telef Olması)
EŞYALARIN TESLİMİ (Davacının Resmi Makam Olması/İşlemlerinde Bazı Bürokratik Prosedüre Uyulması Gerektiğinden Teslim Alma Süresinin Makul Olduğu)
HAKSIZ EYLEM (Eşyaların Zamanında Teslim Edilmemesi-Malların Zarar Görmesi)
AĞAÇ BEDELİ (Ağaçlar Tedbire Konu Olduklarından Ağaç Bedeline Yönelik Davanın Reddedilemeyeceği)
818/m.46, 47
ÖZET: Dava kamulaştırılmış oteldeki menkul, mütemmim cüz ve teferruat niteliğindeki şeylerin yeddiemin tarafından gereken özen gösterilmediğinden telef olması sebebiyle uğranılan zararın tazmini talebine ilişkindir. Davalı yeddiemin kendisine eşyaların teslim edilmesi talebi yapılmış olmasına rağmen malları teslim etmemiş ve daha sonra davacı tarafı malları teslim almada savsaması olduğu iddiasında bulunmuştur. Davacının resmi bir makam olduğu ve işlemlerinde bazı bürokratik prosedüre uyulması gerektiği de düşünüldüğünde teslim alma süresi makuldür.
DAVA: Davacı Kültür Bakanlığı vekili Avukat Figen Pelek tarafından, davalı Mehmet Sevil aleyhine 22.7.1998 gününde verilen dilekçe ile haksız eylem nedeniyle tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 21.6.2005 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi taraflar vekillerince süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR: 1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; Dava, haksız eylem nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın reddine ilişkin karar dairece bozulmuş bozmaya uyularak davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen karar taraflarca temyiz edilmiştir.
A )Davacı, kamulaştırdığı dava konusu olan otel tesislerindeki menkul, mütemmim cüz ve teferruat niteliğindeki şeylerin yeddiemin olan davalı tarafından gereken özen gösterilmediğinden telef olması nedeniyle uğradığı zararın tazminini istemiştir. Yerel mahkemenin ilk kararı tedbir devam ettiğine göre davalının eşya üzerindeki bakım-gözetim yükümlülüğü de devam edeceğinden zararın kapsamının belirlenmesi için bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak Borçlar Kanunu’nun 44. maddesine göre yarı oranında indirim yapılmak üzere dava kısmen kabul edilmiştir. Gerekçede indirim nedeni davalının tedbir kararı sona ermeden idareye başvurmasına rağmen idarenin iki-üç ay girişimde bulunmaması ve eşyaların teslim alınması yönünde eyleminin olmaması olarak gösterilmiştir. Dosyanın incelenmesinden, davalının 29/4/1997’de eşyaların teslim alınmasını tedbir kararı devam ederken istediği, tedbirin 6/5/1997’de sona erdiği, bu karar üzerine 20/5/1997’de yeddieminden malların alınması yönünde yazışmalar yapıldığı, davalıya 17/7/1997’de malları teslim etmesi için yazı yazıldığı ancak davalının bu tarihte otel kilitli olup malları teslime yanaşmadığı bunun üzerine yasal olarak gerekenin yapılması için resmi yazışmalar yapıldığı ve icra takibinin 11/8/1997’de başlatıldığı ve nihayet bu takip ile malların zarar gördüğü belirlenerek otelin tahliyesinin gerçekleştiği anlaşılmaktadır. Şu durumda somut olayın gelişimi itibariyle davacının yeddiemindeki malları teslim almada bir savsaması söz konusu değildir. Bu nedenle davacıya kusur yüklenemez. Davacının resmi bir makam olduğu ve işlemlerinde bazı bürokratik prosedüre uyulması gerektiği de düşünüldüğünde teslim alma süresi makul olup, davanın kısmen kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
B )Ağaç bedeline yönelik davanın reddi ise ağaçlar tedbire konu olduklarından usul ve yasaya aykırı olup, bu kalem isteminde kabul edilmek üzere kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda 2 ( A-B ) nolu bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA, davalının tüm, davacının diğer temyiz itirazlarının yukarıda 1 nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine, 17.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/1-577
K. 2009/608
T. 30.12.2009
ELATMANIN ÖNLENMESİ (Elbirliği Mülkiyetinde Kanunda Aksine Hüküm Bulunmadıkça Ortakların Birlikte Hareket Etmeleri Gerektiği)
ELBİRLİĞİ MÜLKİYETİ (Ağaç Bedeli Eski Hale Getirme ve Maden Bedeli Gibi Taksimi Mümkün Taleplere İlişkin Davanın Tüm Mirasçılarca Birlikte Açılması Gerektiği – Dava Davacıların Paylarına Hasren Açıldığından Diğer Mirasçılarının Olurlarının Alınması Gerektiği)
TAZMİNAT VE ESKİ HALE GETİRME TALEBİ (Taksimi Mümkün Taleplere İlişkin Davanın Tüm Mirasçılarca Birlikte Açılması Gerektiği – Elbirliği Mülkiyeti)
AĞAÇ BEDELİ (Eski Hale Getirme Gibi Taksimi Mümkün Taleplere İlişkin Dava Tüm Mirasçılarca Birlikte Açılması Gerektiği)
4721/m.640, 702
1086/m.38, 43
3213/m. 46
ÖZET: Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, tazminat ve eski hale getirme taleplerine ilişkindir. Elbirliği mülkiyetinde, kanunda aksine hüküm bulunmadıkça ortakların birlikte hareket etmeleri gerekmektedir. Olağan koruma eylemleri ve buna bağlı onarımlar, mahsullerin toplanması, bozulacak olanların satılması, acele yapılması gereken işlemlerin yerine getirilmesi, istihkak, el atmanın önlenmesi, tapuda hak sahipliğinin saptanması gibi talepler, ortaklardan her biri tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir. Ağaç bedeli, eski hale getirme ve maden bedeli gibi taksimi mümkün taleplere ilişkin davanın ise tüm mirasçılarca birlikte açılması gerekir. Somut olayda dava, davacıların paylarına hasren açılmıştır. Bu durumda diğer mirasçılarının olurlarının alınması veya miras şirketine temsilci atanması suretiyle davaya devam edilmesine ilişkin kuralın uygulanması mümkün değildir.
DAVA: Taraflar arasındaki “El Atmanın Önlenmesi, Tazminat ve Eski Hale Getirme” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Nevşehir 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın “reddine” dair verilen 11.06.2008 gün ve 2007/370 – 2008/180 sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 05.03.2009 gün ve 2009/1430-2785 sayılı ilamı ile;
( … Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, tazminat ve eski hale getirme isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile davalının el atmasının önlenmesine, diğer taleplerin reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden, dava konusu 5406 parsel sayılı taşınmazın davacıların miras bırakanı adına kayıtlı olduğu, taşınmazda davacılar dışında dava dışı mirasçının da paydaş olduğu görülmektedir. Davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkının bulunmadığı, ancak taşınmazı maden istihracı suretiyle kullandığı anlaşılmaktadır.
Davacı, taşınmazdaki toprağın boşaltılması nedeniyle doğal ve fiziki yapısının bozulduğunu, ekim ve dikime elverişliliğinin ortadan kalkması sebebiyle de, taşınmazı kullanamadığını belirterek davalının taşınmaza el atmasının önlenmesini, uğradığı zararın tazminini ve taşınmazın eski hale getirilmesini ileri sürmek suretiyle eldeki davayı açmıştır.
Davalı şirketin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Maden Dairesi Başkanlığından alınan 07.04.2004 tarihli ruhsata dayanarak maden istihraç ettiğini, davacının da paydaşı olduğu taşınmazın ruhsat sahaları dışında kaldığını, belirterek davanın reddini savunmuştur.
Gerçekten de, davalı şirketin Anayasa’nın 168. maddesi delaletiyle 3213 sayılı Maden Yasası hükümleri uyarınca maden arama ve işletme ruhsatına sahip olduğu ve yine davacıların paydaşı bulunduğu 8100 m2 yüzölçümündeki çekişmeli 5406 sayılı parselin 1500 m2’lik kısmında maden olduğu, aynı yasanın 2. maddesiyle kabul edilen “bims” ve “pomza taşı” çıkartmak suretiyle el attığı keşfen ve dosya kapsamı ile sabittir.
Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanunu’nda taşınmaz mülkiyet kapsamı açıkça belirlenmiş, 718. maddesiyle dikey, 719. maddesiyle de yatay sınırları çizilmiştir. Bu sınırlar içerisinde kalan taşınmaz mülkiyetinin haksız el atmalara karşı nasıl korunacağı da söz konusu yasanın 683/2. maddesinde hükme bağlanmıştır.
Ancak, Anayasa’nın “Tabii Servetlerin ve Kaynakların Aranması ve İşletilmesi” başlığını taşıyan 168. maddesinde aynen; “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı Devlete aittir. Devlet, bu hakkını belli bir süre için, gerçek ve tüzel kişilere devredebilir. Hangi tabii servet ve kaynağın arama ve işletmesinin Devletin gerçek ve tüzel kişilerle ortak olarak veya doğrudan gerçek ve tüzel kişiler eliyle yapılacağı, kanunun açık iznine bağlıdır. Bu durumda, gerçek ve tüzel kişilerin uyması gereken şartlar ve Devletçe yapılacak gözetim, denetim usul ve esasları ve müeyyideler kanunda gösterilir.” denilmek suretiyle ve 3213 sayılı Maden Kanunu’nun “Madenler Devletin hüküm ve tasarrufu altında olup, içinde bulundukları arzın mülkiyetine tabi değildir” hükmünü içeren 4. maddesi ile madenlerin özel mülkiyete konu olamayacağı hükme bağlanmıştır.
O halde, taşınmaz malikinin veya maliklerinin taşınmazın dikey mülkiyet kapsamında barındırdığı madenden kaynaklanan bir hakkının bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Öyleyse, taşınmazın yeryüzündeki özel mülkiyete konu bölümü kullanılırken toprak altındaki madenlerin kullanılmasına engel olunmasına karşılıklı olarak hak sahiplerinin yarar ve zarar dengesinin korunmasına özen göstermelerinin mülkiyet hukuku açısından büyük önem taşıdığı tartışmasızdır. İşte bu amaçla, yasa koyucu özel bir yasa çıkarmak zorunluluğunu duymuş, maden yataklarının nasıl araştırılıp işletileceği detaylı olarak açıklanmış ve bu çalışmaların devamı sırasında arz sahibinin haklarının korunması, zararlarının karşılanması yolları gösterilmiştir.
3213 sayılı Maden Yasası’nın 46. maddesinde açıkça belirtildiği gibi maden arama çalışmasının niteliğine göre özel mülkiyete konu taşınmaz üzerinde kullanma amacına özgü olmak üzere bedeli karşılığı irtifak veya intifa hakkı kurulabilir. Maden arama çalışması, arz sahibinin mülkiyet hakkını kullanmasına engel olmayacak biçimde sınırlı kalıyor veya irtifak ve intifa hakkı kurulmasını gerektirmeyecek kadar az zarar veriyorsa, aynı madde hükmü gereğince ruhsat sahibi madenci, arz sahibine adli merciilerde belirlenecek tazminatı ödemeye ve sahayı ( taşınmazı ) kullanabilir hale getirdikten sonra terk etmeye zorlanabilir. Ancak, maden yatağı işletme aşamasına gelmişse ve taraflar anlaşamıyorsa, yine söz konusu madde hükmüne göre kamulaştırma yoluna gidilmesi gerekmektedir. Yetkili merciilerden alınmış olsa dahi maden işletme ruhsat, hukuk devletinde kutsal olduğu kabul edilen özel mülkiyete el atma hakkını vermez.
Bu yasal düzenlemeler çerçevesinde olaya bakıldığında davalı şirketin davacıların paydaşı olduğu taşınmazda hışır madeni çıkarmak suretiyle taşınmaza haksız olarak el attığı, taşınmazın tamamen kullanılamaz hale geldiği dosya kapsamı ile sabittir.
Bu itibarla; davalının, davacıların paydaşı olduğu çekişmeli taşınmazı kullanması, niteliğini bozması şeklindeki davacıyı zararlandırıcı faaliyet ve fiilinin haklı ve geçerli bir hukuki sebebinin varlığı kabul edilemez. Bu nenenle el atmanın önlenmesi isteğinin kabulü doğrudur. Davalının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Davacının temyiz itirazlarına gelince;
Davalının davacı karşısındaki hukuki durumu ise fuzuli şagil olmaktır. Başka bir deyişle, haksız işgalci konumundadır. O halde, davacının taşınmazı kullanamamaktan kaynaklanan isteğinin ecrimisil ( haksız işgal tazminatı ) olduğu kuşkusuzdur. Bilindiği üzere; ecrimisil en az kira bedeli, en fazla gelir kaybıdır.
Öyleyse, davacının taşınmazı kullanamamaktan ötürü, tazminat istediği gözetilerek, belirlenecek tazminatın hüküm altına alınması gerekeceği açıktır.
Ayrıca, davacının el atmanın önlenmesi, tazminat isteği yanında davada taşınmazın eski hale getirilmesi isteğinde de bulunduğu görülmektedir. Buna göre ve özellikle çıkartılan madenin tekrar yerine konularak taşınmazın eski hale getirilmesi olanaksız bulunduğuna göre, Borçlar Kanunu’nun 43. ve 44. madde hükümleri de gözetilmek suretiyle, davacıların payına isabet edecek eski hale getirme bedelinin taşınmazın belirlenecek sürüm değerinden, davacıların payına düşecek miktarından fazla olmamak koşuluyla davalıdan alınarak davacılara verilmesi şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Kaldı ki, eldeki davadaki tüm istekler, özellikle, istenilen tazminat, eski hale getirilme bedeli ve el atılan yerin değerinin toplamının müddeabihi oluşturacağı, bunun da harca esas değer olacağı, buna göre mahkemece 492 sayılı Harçlar Yasası’nın 27, 28, 30, 32. maddelerinin düzenlediği kamu düzeniyle ilgili hükümlerin dahi göz ardı edilmek suretiyle, müddeabihin bir bölümü üzerinden harç tahsili ile bu şekilde neticeye gidilmesi de isabetsizdir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Dava, çaplı taşınmaza el atmanın önlenmesi, ağaç bedeli, eski hale getirme bedeli ve maden bedeli isteklerine ilişkin olup, davacının bir ecrimisil talebi bulunmamaktadır.
Mahkemece, davalının el atmasının önlenmesi yönündeki talebin kabulüne, diğer taleplerin ise davacı mirasçıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmaması nedeniyle reddine karar verilmiş, özel dairece yukarıda açıklanan nedenlerle hüküm bozulmuştur.
Uyuşmazlık, davacının el atmanın önlenmesi talebi dışındaki; ağaç bedeli, eski hale getirme bedeli ve maden bedeli taleplerinin, ancak tüm mirasçılar tarafından birlikte ileri sürülerek dava konusu edilebilecek talepler mi, yoksa her mirasçının tek başına açacağı dava ile takip edebileceği talepler mi olduğu noktasında toplanmaktadır.
Bu aşamada elbirliği mülkiyetinin niteliği ve özelliği ile açıklamalarda bulunmakta yarar bulunmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 701-703. maddelerinde düzenlenen elbirliği mülkiyetinin (ortaklığının) tüzel kişiliği olmadığı gibi ortaklardan her birinin doğrudan doğruya bir hakkı da bulunmamaktadır. Mülkiyet, bir bütün olarak ortakların hepsine aittir. Başka bir deyişle, ortaklık tasfiye ile sona erinceye kadar ortaklardan her birinin ayrı bir mal veya hakkı olmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet türünde malikler, mülkiyet paylan ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu ilke Medeni Kanun’un 701. maddesinde “…Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.
Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır…” biçiminde yer almıştır.
Bu itibarla elbirliği mülkiyetinde, ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Yasada veya elbirliği mülkiyetini oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunludur.
Medeni Kanun’un 702/2. maddesi “…Kanunda veya sözleşmede aksine bir hüküm bulunmadıkça, gerek yönetim, gerek tasarruf işlemleri için ortakların oybirliğiyle karar vermeleri gerekir…” hükmünü getirmiştir. Ne var ki bu kural, uygulamada yumuşatılarak, 11.10.1982 tarih, 1982/3-2 sayılı içtihadı Birleştirme Kararı’yla bir ortağın tek başına dava açabileceği; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Medeni Kanun’un 702/4. maddesinde “…ortaklardan her biri, topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabilir. Bu korumadan bütün ortaklar yararlanır…” hükmü öngörülmüştür. Medeni Kanun’un 640. maddesinde de vurgulanan korumadan yine Medeni Kanun’un 702/2. maddesinde sözü edilen tasarruf işlemleri sözlerinden anlaşılması gerekenin ne olduğu, uyuşmazlığın ana noktasını oluşturmaktadır.
1- 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu yürürlüğe girmeden önce elbirliği ile mülkiyet 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi’nin 581. maddesinde düzenlenmişti. Ancak uygulamada karşılaşılan bazı güçlüklerin giderilmesi için 4721 sayıl Türk Medeni Kanunu’nun 640. maddesine dördüncü fıkra eklenmiştir. Maddenin gerekçesinde de belirtildiği gibi, mirasta terekenin tabi olduğu elbirliği mülkiyetine yöneltilen en güçlü eleştiri, birlikte hareket etme zorunda olmaları nedeniyle mirasçıların bireysel olarak terekedeki hakların korunması amacıyla hareket edememeleriydi. Maddeye eklenen dördüncü fıkra, bu eksikliği giderme amacına yönelik olarak getirilmiştir.
Olağan koruma eylemleri ve buna bağlı olarak onarımlar, mahsullerin toplanması bozulacak olanların satılması, acele olarak yapılması zorunlu bulunan işlemin yerine getirilmesi ile istihkak, el atmanın önlenmesi, tapu sicilinde hak sahipliğinin saptanması gibi taksimi mümkün olmayan talepler, ortaklardan her biri tarafından dava yoluyla ileri sürülebilir. ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 23/6/2004 gün ve 2004/1-379 E., 382 K.; 16/2/2005 gün ve 2005/8-22 E. ve 64 K.; 7/2/2007 gün ve 2007/20-62 E., 56 K.; 11/7/2007 gün ve 2007/1-546 E., 546 K. sayılı ilamı )
Terekeye ait haklar üzerinde tasarruf söz konusu ise, ortakların oybirliği ile karar vermeleri Medeni Kanun’un 702/2. maddesinin açık hükmü gereği olduğuna ve taksimi mümkün olmayan taleplerin ancak ortaklar tümü tarafından açılacak bir dava yoluyla ileri sürülebileceğine göre; taksimi mümkün olduğu konusunda tereddüt bulunmayan, ağaç bedeli, eski hale getirme bedeli ve maden bedeli taleplerine ilişkin davanın tüm mirasçıların birlikte açması gerekir.
Dava davacı mirasçıların paylarına hasren açıldığından, 11.10.1982 tarih, 1982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı’yla açıklanan şekilde, bir kısım ortağın dava açabilecekleri; ancak, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığıyla davanın sürdürülmesi gerektiği kuralının da uygulanması mümkün değildir.
Bu açıklamaların ışığında somut olaya incelendiğinde, dava konusu 5406 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydı muris Mustafa adına kayıtlıdır. Muris Mustafa’nın Nevşehir Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 17/4/1986 gün ve 1986/395-375 sayılı veraset ilamına göre; 4 mirasçısı bulunduğu ve bunların eşi Şekure ve çocukları İbrahim, Yılmaz ve Halime olduğu anlaşılmaktadır.
Bununla birlikte, aynı mahkemeden alınan ve Şekure’ye ait olan 29/8/1989 gün ve 1989/594-622 sayılı veraset ilamına göre; Şekure’nin İbrahim ve Yılmaz isimli iki mirasçısının bulunduğu saptanmıştır. Eldeki dava ise, mirasçılardan Yılmaz ve İbrahim tarafından kendi paylarına hasren açılmıştır.
Sözü edilen iki veraset ilamı karşılaştırıldığında birbiri ile çelişkili olduğu, birincisinde ismi bulunan Halime’nin ikincisinde isminin bulunmadığı, bunun nedeninin de açıklanmadığı görülmektedir. Bu çelişki giderilmeden sağlıklı bir sonuca ulaşılması mümkün değildir.
Hal böyle olunca mahkemece yapılması gereken, veraset ilamlarındaki çelişkinin giderilmesi, eğer muris Mustafa’nın gerçekte iki mirasçısı var ve ikisi de davada temsil ediliyorsa, bu durumda aktif husumet ehliyetleri bakımından bir sorun bulunmadığından işin esasının incelenerek olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi, aksi durumda davacıların aktif husumet ehliyetlerinin bulunmaması ve başlangıçta paya hasren dava açıldığından diğer mirasçının davaya katılımının da söz konusu olmayacağından önceki hüküm gibi aktif husumet yokluğundan davanın reddine karar vermekten ibarettir.
2- Öte yandan; daire bozmasında ayrıca müddeabihin bir bölümü üzerinden harç tahsili ile bu şekilde neticeye gidilmesinin isabetsiz olduğu belirtilmiş ise de, el atmanın önlenmesi dışındaki talepler için, bildirilen dava değeri olan 15.083,55.-TL üzerinden hesaplanan harcın dava açıldığı sırada davacı tarafından yatırıldığı, el atmanın önlenmesi talebi yönünden ise keşfen belirlenen taşınmaz değeri olan 8.326,00.-TL üzerinden 115,00.-TL nispi tamamlama harcının yargılama sırasında ve karar öncesinde 2793 sıra nolu makbuz ile yine davacı tarafından 28.05.2008 tarihinde yatırıldığı ve dolayısı ile dosyada bir harç eksikliğinin bulunmadığı anlaşıldığından mahkemenin bu yöne ilişkin direnmesinin doğru olduğu anlaşılmıştır.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 30.12.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/12256
K. 2003/3703
T. 27.4.2003
KARŞILIK DAVA (Davacının Davalının Tapusu İçinde Kalan Yerdeki Ağaç Bedelini Davalının İse Karşılık Dava Açarak Aynı Yerle İlgili Ecrimisil Taleb Etmesi)
ECRİMİSİL (Davalının Tapulu Arazisinde Davacının Haksız Kullanımının Olduğundan Bahisle Karşılık Dava Açararak Ecrimisil Talep Etmesi)
TAMAMLAYICI PARÇA (Bedeli İstenen Ağaçların Medeni Kanun Gereğince Üzerinde Bulunduğu Taşınmazın Bütünleyici Parçası Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi)
AĞAÇ BEDELİ (Ağaçların Üzerinde Bulunduğu Taşınmazın Tamamlayıcı Parçası Olması Rağmen Ağaç Bedeline İlişkin İstemin Bir Bölümünün Kabul Edilmiş Olmasının Hukuka Aykırı Olması)
4721/m.684
ÖZET: Bedeli istenen ağaçlar meyve veren ağaçlar olup 4721 sayılı Medeni Yasanın 684. maddesine göre üzerinde bulunduğu taşınmazın bütünleyici parçası olduğundan bunların mülkiyetinin de taşınmaz ile birlikte davalı-karşılık davacıya geçtiğinin kabulü gerekir. Böyle olunca davacı-karşılık davalı ağaçların bedelini isteyemez. Açıklanan yönler gözetilmeden ağaç bedeline ilişkin istemin bir bölümünün kabul edilmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
DAVA: Davacı Arif E. vekili Avukat Nuri Alver tarafından, davalı Mustafa Ö. aleyhine 26.10.2000 gününde verilen dilekçe ile davalı tapusu içinde kalan yerdeki ağaç bedelinin, karşılık davacı tarafından da aynı yerle ilgili ecrimisil istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; her iki istemin de kısmen kabulüne dair verilen 28.5.2002 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ile davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR:
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacı-karşılık davalının tüm, davalı-karşılık davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalı-karşılık davacının diğer temyiz itirazlarına gelince; davacı-karşılık davalı, üzerinde zeytin ağaçları bulunan taşınmazı tapu kaydına dayanarak satın aldığını, daha sonra bir kısım zeytin ağacı dikip yetiştirdiğini, kadastro uygulaması sonucu taşınmazın bir bölümünün davalı-karşılık davacı tapusu içinde kaldığını belirterek, davalı-karşılık davacı tapusu içinde kalan yerdeki zeytin ağaçları bedelinin ödetilmesi isteminde bulunmuştur. Davalı-karşılık davacı ise; aynı yeri davacı-karşılık davalının haksız yere kullandığını belirterek ecrimisil bedeli ödetilmesini istemiştir. Mahkemece her iki istem de kısmen kabul edilmiş; karar taraflarca temyiz edilmiştir.
Davacı tarafından daha önce bedeli istenen zeytin ağaçlarının dikili olduğu taşınmaz mülkiyetinin hak düşürücü süre nedeniyle davalı-karşılık davacıya geçtiğine ilişkin davacı-karşılık davalının açtığı tapu iptali ve tescil davasında verilen hüküm kesinleşmiştir. Bedeli istenen ağaçlar meyve veren ağaçlar olup 4721 sayılı Medeni Yasanın 684. maddesine göre üzerinde bulunduğu taşınmazın bütünleyici parçası olduğundan bunların mülkiyetinin de taşınmaz ile birlikte davalı-karşılık davacıya geçtiğinin kabulü gerekir. Böyle olunca davacı-karşılık davalı ağaçların bedelini isteyemez. Açıklanan yönler gözetilmeden ağaç bedeline ilişkin istemin bir bölümünün kabul edilmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı-karşılık davacı yararına BOZULMASINA; davacı-karşılık davalının tüm, davalı-karşılık davacının öteki temyiz itirazlarının ( 1 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davalı-karşı davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 27.4.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/1294
K. 2004/4476
T. 12.4.2004
KAMULAŞTIRMASIZ EL ATMA (Kamulaştırmasız El Atılarak Yıkılan ve İmar Affı Başvurusu Bulunan Tapulu Taşınmaz Üzerindeki Kaçak Yapı ve Ağaç Bedelinin Tahsili)
AĞAÇ BEDELİ (Kamulaştırmasız El Atılarak Yıkılan ve İmar Affı Başvurusu Bulunan Tapulu Taşınmaz Üzerindeki Kaçak Yapı ve Ağaç Bedelinin Tahsili)
KAÇAK YAPI (Davacının Tapulu Taşınmazı Üzerinde Bulunan Kaçak Yapının Bedelinin Resmi Birim Fiyatları Esas Alınarak Yıpranma Payı da Düşülerek Tahsili)
RESMİ BİRİM FİYATI (Davacının Tapulu Taşınmazı Üzerinde Bulunan Kaçak Yapının Bedelinin Resmi Birim Fiyatları Esas Alınarak Yıpranma Payı da Düşülerek Tahsili)
YIPRANMA PAYI (Davacının Tapulu Taşınmazı Üzerinde Bulunan Kaçak Yapının Bedelinin Resmi Birim Fiyatları Esas Alınarak Yıpranma Payı da Düşülerek Tahsili)
BEDELİN TAHSİLİ (Davacının Tapulu Taşınmazı Üzerinde Bulunan Kaçak Yapının Bedelinin Resmi Birim Fiyatları Esas Alınarak Yıpranma Payı da Düşülerek Tahsili)
2942/m.11
4721/m.684,685
ÖZET: Davacının tapulu taşınmazı üzerinde bulunan kaçak yapıya resmi birim fiyatları esas alınarak, yıpranma payı da düşülerek, ağaçlara da yaş, cins ve verim durumu dikkate alınmak suretiyle değerinin biçilmesinde yapı ile ağaç bedelinin tahsiline karar verilmesi yerindedir.
DAVA: Taraflar arasındaki imar planında park alanında kalan, kamulaştırmasız el atılarak yıkılan ve imar affı başvurusu bulunan tapulu taşınmaz üzerindeki kaçak yapı ve ağaç bedelinin tahsili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı idare vekili yönünden verilen dilekçe ile istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Dava, imar planında park alanında kalan, kamulaştırmasız el atılarak yıkılan ve imar affı başvurusu bulunan tapulu taşınmaz üzerindeki kaçak yapı ve ağaç bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir.
Mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor yasa hükümlerine uygundur. Davacının tapulu taşınmazı üzerinde bulunan kaçak yapıya resmi birim fiyatları esas alınarak, yıpranma payı da düşülerek, ağaçlara da yaş, cins ve verim durumu dikkate alınmak suretiyle değerinin biçilmesinde yapı ile ağaç bedelinin tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
SONUÇ: Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı kalan onama harcının temyiz edenden alınmasına 12.04.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/15922
K. 2012/495
T. 19.1.2012
TAPU İPTALİ VE TESCİL (Davacının Taşınmazda Bulunan Ağaçların Bedelinin Tahsiline Yönelik İstemi Yönünden Taşınmazın Taraflar Arasında 1/3 Pay Oranında Mülkiyete Konu Olduğu Buna Göre Davalının Bilirkişilerce Bulunan Bedelin Yarısından Sorumlu Olacağı)
AĞAÇ BEDELİNİN TAHSİLİ (Taşınmazın Taraflar Arasında 1/3 Pay Oranında Mülkiyete Konu Olduğu Buna Göre Davalının Bilirkişilerce Bulunan Bedelin Yarısından Sorumlu Olacağı – Tapu İptali ve Tescil)
MUHDESAT BEDELİNİN TAHSİLİ (Tapu İptali ve Tescil – Ağaç Bedelinin Tahsiline Yönelik İstem Yönünden Taşınmazın Taraflar Arasında 1/3 Pay Oranında Mülkiyete Konu Olduğu Buna Göre Davalının Bilirkişilerce Bulunan Bedelin Yarısından Sorumlu Olacağı)
PAYLI MÜLKİYET (Tapu İptali ve Tescil – Taşınmazın Taraflar Arasında 1/3 Pay Oranında Mülkiyete Konu Olduğu ve Buna Göre Davalının Bilirkişilerce Bulunan Bedelin Yarısından Sorumlu Olacağı Gözetilmeden Bedelin Tamamının Davalıdan Tahsiline Karar Verilmesinin Doğru Olmadığı)
4721/m.722,723
ÖZET: Dava, tapu iptali ve tescil istemidir. Davacının taşınmazda bulunan ağaçların bedelinin tahsiline yönelik istemi yönünden, taşınmazın taraflar arasında 1/3 pay oranında mülkiyete konu olduğu, buna göre davalının bilirkişilerce bulunan bedelin yarısından sorumlu olacağı gözetilmeden, bedelin tamamının davalıdan tahsiline karar verilmesi doğru olmamıştır.
DAVA: Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 02.08.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptal ve tescil, tespit, alacak istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 22.02.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar ve davacı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı, birleşen dava ile 8927 sayılı parselin tapu kaydının iptali ve adına tescilini, 8677 parsel sayılı taşınmaz üzerlerindeki muhdesatın tespiti ve bedelinin tahsilini, 10967 sayılı parselde mevcut eski yapının onarımı sebebiyle yapılan faydalı giderler toplamı 1.200 TL’nin davalılardan tahsilini istemiş, asıl dava ile de faydalı giderlere ilişkin istemini 4.128,15. TL’ye çıkartmıştır.
Asıl ve birleşen davada davalılardan Fatime, davanın reddini savunmuş, diğer davalı K. A. birleşen davada davayı kabul etmiş, asıl davada davaya cevap vermemiştir.
Birleşen davada mahkemece tapu iptali ve tescil istemi reddedilmiş, faydalı giderlere ilişkin istemin kabulüne karar verilmiştir.
Mahkeme hükmü dairemizin 24.11.2010 tarihli ve 2010/11998-12917 sayılı ilamı ile özetle; davalılardan K. A.’nın kabul beyanı dikkate alınmadan karar verilmesi nedeni ile bozulmuştur.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde mahkemece, Asıl ve birleşen davada tapu iptali ve tescil ile muhdesatın bedelinin tahsili istemleri, davalı K. A. yönünden kabul edilmiş, faydalı giderlerin ise tüm davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
1- Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve özellikle bozma ilamımız doğrultusunda karar verilmiş olmasına göre davacı ve davalılardan F. A.’nın temyiz itirazlarının tümü ile davalı K. A.’nın aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde görülmemiş reddi gerekmiştir.
2- Davacının 8927 parsel sayılı taşınmazda bulunan ağaçların bedelinin tahsiline yönelik istemi yönünden, taşınmazın taraflar arasında 1/3 pay oranında mülkiyete konu olduğu, buna göre davalının bilirkişilerce bulunan bedelin yarısından sorumlu olacağı gözetilmeden, bedelin tamamın davalı K. A.’dan tahsiline karar verilmesi doğru olmamış hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı ve davalıların temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bent uyarınca hükmün davalı K. A. yararına BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının yatıran taraflara iadesine, 19.01.2012 tarihinde karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5867
K. 2012/11483
T. 31.5.2012
KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ (Net Geliri Esas Alınarak Kapitalizasyon Faiz Oranı da Uygulanmak Suretiyle Belirlenecek Arazi ve Ağaç Bedelinden Taşınmazın Zemininin Ekilebilecek Münavebe Ürün Gelirine Göre Biçilecek Değeri Düşülmek Suretiyle Ağaç Bedellerinin de Değerinin Tespit Edilmesi Gerektiği)
AĞAÇ BEDELLERİ (Belirlenecek Arazi ve Ağaç Bedelinden Taşınmazın Zemininin Ekilebilecek Münavebe Ürün Gelirine Göre Biçilecek Değeri Düşülmek Suretiyle Ağaç Bedellerinin de Değerinin Tespit Edilmesi Gerektiği – Kamulaştırma Bedelinin Tespiti)
TAŞINMAZIN HAZİNE ADINA TESCİLİ (Kamulaştırma Bedelinin Tespiti – Net Geliri Esas Alınarak Kapitalizasyon Faiz Oranı da Uygulanmak Suretiyle Belirlenecek Arazi ve Ağaç Bedelinden Taşınmazın Zemininin Ekilebilecek Münavebe Ürün Gelirine Göre Biçilecek Değeri Düşülmek Suretiyle Ağaç Bedellerinin de Değerinin Tespit Edilmesi Gerektiği)
2942/m.10
ÖZET: Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili istemine ilişkindir. Taşınmaz, üzerinde bulunan meyve ağaçlarının sayısına göre kapama karışık meyve bahçesi niteliğinde olduğu anlaşıldığından, ortalama verim miktarı ile değerlendirme tarihi olan yılın kilogram satış fiyatı çarpılıp, üretim masrafları düşüldükten sonra bulunacak net geliri esas alınarak, kapitalizasyon faiz oranı da uygulanmak suretiyle belirlenecek arazi ve ağaç bedelinden; taşınmazın zemininin, ekilebilecek münavebe ürün gelirine göre biçilecek değeri düşülmek suretiyle ağaç bedellerinin de değerinin tespit edilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi, davalılardan N. A. vekili ile davalılardan İ. K. tarafından verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Dava, 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan N. A. vekili ve davalı İ. K.’nca temyiz edilmiştir.
Arsa niteliğindeki taşınmaza, emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere ve bilirkişi raporunda belirtilen özelliklerine göre taşınmaz, üzerinde bulunan meyve ağaçlarının sayısına göre kapama karışık meyve bahçesi niteliğinde olduğu anlaşıldığından, ortalama verim miktarı ile değerlendirme tarihi olan 2010 yılı kilogram satış fiyatı çarpılıp, üretim masrafları düşüldükten sonra bulunacak net geliri esas alınarak, kapitalizasyon faiz oranı da uygulanmak suretiyle belirlenecek arazi ve ağaç bedelinden; taşınmazın zemininin, ekilebilecek münavebe ürün gelirine göre biçilecek değeri düşülmek suretiyle ağaç bedellerinin de değerinin tespit edilmesi gerekirken, eksik inceleme ile sadece zemine değer biçilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davalılardan N. A. vekili ve davalı İ. K.’nun temyiz itirazları yerinde olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyenlere iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 31.05.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4996
K. 2011/12987
T. 12.7.2011
KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESBİTİ (Tespit Edilecek Bedel İçerisinde Karışık Meyve Bahçesi Dışında Kalan Diğer Ağaçların Değerinin de Bulunduğu Dikkate Alınarak Ayrıca Bu Ağaçların Bedelinin Dahil Edilmemesi Gerektiği)
ENKAZ BEDELİ (Mülkiyetin İdareye Geçmesi ve Mahkemece Verilen Tescil Kararı İle Olacağından Ağaç Bedelleri Hesaplanırken Enkaz Bedelinin Düşülmemesi Gerektiği – Değişik Oranlarda Enkaz Bedeli İndirilmek Suretiyle Bedel Tesbitinin Doğru Olmadığı)
AĞAÇ BEDELLERİNİN HESAPLANMASI (Kamulaştırma Bedelinin Tesbiti – Kamulaştırma Kanununun 25. Md. Uyarınca Mülkiyetin İdareye Geçmesi ve Mahkemece Verilen Tescil Kararı İle Olacağından Ağaç Bedelleri Hesaplanırken Enkaz Bedelinin Düşülmemesi Gerektiği)
KAPİTAL FAİZ (Kapama Karışık Meyve Bahçesi Olarak Getireceği Net Gelirin Hesaplanması ve Hesaplanan Bu Net Gelire Kapital Faiz Uygulanmak Suretiyle M2 Bedelinin Tesbit Edilmesi Gerektiği)
2942/m.10,11,25
ÖZET: Dava, Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tesbiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili istemine ilişkindir. Dava konusu taşınmazın tamamındaki verim çağına gelmiş olduğu saptanan ağaçların cins ve yaşları itibariyle dekar başına ortalama verim miktarları ve 2010 yılına ait üretim ve dekar başına masrafları ile hasat dönemindeki toptan kg. satış fiyatlarının öncelikle İlçe ve İl Tarım Müdürlüğünden getirtilmesinden sonra, bu verilere göre kapama karışık meyve bahçesi olarak getireceği net gelirin hesaplanması ve hesaplanan bu net gelire kapital faiz uygulanmak suretiyle m2 bedelinin tesbit edilmesi, tesbit edilecek bu bedel içerisinde karışık meyve bahçesi dışında kalan diğer ağaçların değerinin de bulunduğu dikkate alınarak ayrıca bu ağaçların bedelinin dahil edilmemesi gerektiği düşünülmeden, yasaya ve Yargıtay uygulamalarına aykırı biçimde hesaplama yapan rapora göre kamulaştırma bedeline hükmedilmesi,
Kamulaştırma Kanununun 25. maddesi uyarınca mülkiyetin idareye geçmesi, mahkemece verilen tescil kararı ile olacağından, ağaç bedelleri hesaplanırken enkaz bedelinin düşülmemesi gerektiği gözetilmeden, değişik oranlarda enkaz bedeli indirilmek suretiyle bedel tesbiti, doğru değildir.
DAVA: Taraflar arasındaki 4650 Sayılı Kanun ile değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tesbiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili davasının kabulüne dair verilen yukarda tarih ve numaraları yazılı hükümün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş, davacı idare vekilince de temyiz dilekçesinde duruşma isteminde bulunulmuş olmakla, duruşma için belirlenen 12.7.2011 günü temyiz eden davacı idare vekilleri ve davalı vekilinin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp, taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Dava, 4650 Sayılı Kanun ile değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tesbiti ve kamulaştırılan taşınmazın Hazine adına tescili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemeleri yaptırılmıştır. Alınan raporlar ve yapılan inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki;
1-)Davalı Y. B. tapu maliki olmadığından hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilip, tapu maliki Y. Z. B.’ın davaya dahil etmesi için davacı idareye süre verilerek sonucuna göre hüküm kurulması gerektiği düşünülmeden, eksik inceleme sonucu malik olmayan davalı hakkında karar verilmesi,
2-)Davacı idarece tanzim edilen Kıymet Takdir Komisyonu raporu ile yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarından, davaya konu taşınmazın üzerinde değişik cins ve yaşta ağaç bulunduğu, bunlardan büyük çoğunluğunun da yaşı ve cinsi itibariyle verim çağına gelmiş çeşitli meyve ağaçları olduğu anlaşılmıştır.
Taşınmazın yüzölçümü ile verim çağına gelmiş bulunan ağaçların sayısı dikkate alındığında taşınmazın kapama karışık meyve bahçesi olarak değerlendirilmesi gerekir.
2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 4650 Sayılı Kanun ile değişik 11/1-f maddesine göre arazilerde, taşınmazın değerinin tesbitinde kamulaştırma (değerlendirme) tarihindeki mevki ve şartlarına göre, olduğu gibi kullanılması halinde getireceği net gelirin esas alınacağı ön görülmektedir.
Yasanın bu maddesi uyarınca, davaya konu taşınmazın tamamındaki verim çağına gelmiş olduğu saptanan ağaçların cins ve yaşları itibariyle dekar başına ortalama verim miktarları ve 2010 yılına ait üretim ve dekar başına masrafları ile hasat dönemindeki toptan kg. satış fiyatlarının öncelikle İlçe ve İl Tarım Müdürlüğünden getirtilmesinden sonra, bu verilere göre kapama karışık meyve bahçesi olarak getireceği net gelirin hesaplanması ve hesaplanan bu net gelire kapital faiz uygulanmak suretiyle m2 bedelinin tesbit edilmesi, tesbit edilecek bu bedel içerisinde karışık meyve bahçesi dışında kalan diğer ağaçların değerinin de bulunduğu dikkate alınarak ayrıca bu ağaçların bedelinin dahil edilmemesi gerektiği düşünülmeden, yasaya ve Yargıtay uygulamalarına aykırı biçimde hesaplama yapan rapora göre kamulaştırma bedeline hükmedilmesi,
3-)Kamulaştırma Kanununun 25. maddesi uyarınca mülkiyetin idareye geçmesi, mahkemece verilen tescil kararı ile olacağından, ağaç bedelleri hesaplanırken enkaz bedelinin düşülmemesi gerektiği gözetilmeden, değişik oranlarda enkaz bedeli indirilmek suretiyle bedel tesbiti,
4-)Ağaçların toplam alanı teknik olarak kamulaştırılan alandan büyük olmasına karşın sınırlara yakın dikildiğinden bahisle yasal olmayan gerekçe ile değer azalışı verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükümün açıklanan sebeple H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflara karşılıklı olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 825,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacı idareye 825,00-TL vekalet ücretinin de davacı idareden alınarak davalıya verilmesine, taraflardan peşin alınan temyiz harçlarının istenildiğinde ödeyenlere iadesine ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 12.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/6869
K. 2011/11147
T. 21.6.2011
KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESBİTİ VE TESCİL (Taşınmaz Üzerinde Bulunan Zeytin Ağaçlarına Biçilen Değer Yönünden İlçe Tarım Müdürlüğünden Resmi Veriler Getirtilip Rapor da Denetlenmek Suretiyle Ağaç Bedellerine Hükmedilmesi Gerektiği)
AĞAÇ BEDELLERİNE HÜKMEDİLMESİ (Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Tescil – Taşınmaz Üzerinde Bulunan Zeytin Ağaçlarına Biçilen Değer Yönünden İlçe Tarım Müdürlüğünden Resmi Veriler Getirtilerek Ağaç Bedellerine Hükmedilmesi Gerektiği)
KAMULAŞTIRMADAN ARTA KALAN BÖLÜM (Taşınmazın Kamulaştırmadan Arta Kalan Bölümlerin Yapılaşmaya Müsait Olup Olmadığı ve İnşaat İzni Verilip Verilmeyeceği Hususu Araştırılmadan Karar Verilemeyeceği)
2942/m.11
ÖZET: Dava, kamulaştırma bedelinin tesbiti ve tescil istemidir.
1-) Taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarına biçilen değer yönünden İlçe Tarım Müdürlüğünden resmi veriler getirtilip rapor da denetlenmek suretiyle ağaç bedellerine hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu ağaç bedellerinin tespiti,
2-) Dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan bölümlerin yapılaşmaya müsait olup olmadığı ve inşaat izni verilip verilmeyeceği hususu araştırılmadan, eksik inceleme sonucu %20 oranında değer azalışı veren rapora göre hüküm kurulması, doğru görülmemiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki kamulaştırma bedelinin tesbiti ve tescil davasının kabulüne dair verilen yukarda tarih ve numaraları yazılı hükümün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekillerince verilen dilekçelerle istenilmiş, davalı vekilince de temyiz dilekçesinde duruşma isteminde bulunulmuş olmakla duruşma için belirlenen 21.6.2011 günü temyiz eden davacı idare vekili ile davalı vekilinin yüzlerine karşı duruşmaya başlanarak temyiz isteminin süresinde olduğu görülüp, taraf vekillerinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Mahkemece bozma kararına uyulmuşsa da, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmemiştir. Şöyle ki;
1-)Bozma sonrası yapılan keşifler sonucu düzenlenen bilirkişi kumlu raporları arasında m2 birim bedelleri yönünden fahiş fark olduğu gibi, hükme esas raporda da tarafların bildirdiği ve emlakçılar tarafından beyan edilen satışların ortalaması alınmak suretiyle değer biçildiğinden raporlar geçersizdir.
Bu nedenle, taraflara yeniden emsal bildirmeleri için imkan tanınması, gerektiğinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak, bilirkişi kurulunca davaya konu taşınmaz ile emsalin üstün ve eksik yönleri ile oranları belirtildikten sonra, Arsa Metrekare Rayiç Bedeli Takdir Komisyonunca değerlendirme tarihindeki resen belirlenen emlak vergisine esas değerleri de oranlamada dikkate alınmak suretiyle değer biçilmesi gerekirken geçersiz rapora göre hüküm kurulması,
2-)Taşınmaz üzerinde bulunan zeytin ağaçlarına biçilen değer yönünden İlçe Tarım Müdürlüğünden resmi veriler getirtilip rapor da denetlenmek suretiyle ağaç bedellerine hükmedilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu ağaç bedellerinin tespiti,
3-)Dava konusu taşınmazın kamulaştırmadan arta kalan bölümlerin yapılaşmaya müsait olup olmadığı ve inşaat izni verilip verilmeyeceği hususu araştırılmadan, eksik inceleme sonucu %20 oranında değer azalışı veren rapora göre hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Taraf vekillerinin vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükümün açıklanan sebeple H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, taraflara karşılıklı olarak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 825,00-YTL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya, 825,00-YTL vekalet ücretinin de davacıdan alınarak davalı ya verilmesine, davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 21.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.