Baltacı Avukatlık Ofisi
  • Anasayfa
  • Kurumsal
    • Hakkımızda
    • Uluslararası
    • Sektörler
    • Diğer Hizmetlerimiz
    • Ofisimiz
    • İşbirliklerimiz
  • Ekibimiz
    • Arif Baltacı
    • Ebru Gülüm Gök
    • Mustafa Gürdal
    • Bahadır Halil Baltacı
    • Abdurrahman Enes Çakar
    • Serhad Ciğer
    • Doç. Dr. Nuri Baltacı
    • Mustapha Boumeshad
    • Aykut Özger
    • Rüstem Yektaş
    • Aytaç Yeni
    • Betül Doğan
    • Aynur Çaylı
    • Muhsin Niyazi Küçük
    • Recep Esen
    • Osman Aydın
  • Uzmanlıklar
  • Hukuki Bilgi
    • Makaleler
    • Dilekçe Örnekleri
    • Basında Biz
    • Haberler
    • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim





Alt İşveren – Asıl İşveren Hakkında Yargıtay Kararları

14 May, 2016
Okunma: 215.550
Sosyal Ağlarda Paylaş:
fb-share-icon
Tweet
Pin Share

Alt İşveren – Asıl İşveren Hakkında Yargıtay Kararları

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/8980

K. 2007/16382

T. 24.5.2007

• ÇALIŞILAN İŞYERİ ( Davalı Davacının Nezdinde Çalıştığı Kabul Edilen Şirket İle Alt-Üst İşverenlik İlişkisi Olmadığını Savunduğu – Davacı Bu Dönem Münhasıran Davalıya Ait İşyerinde Çalıştığını Kanıtlaması Gereği )

• İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI (Davalı Davacının Nezdinde Çalıştığı Kabul Edilen Şirket İle Alt-Üst İşverenlik İlişkisi Olmadığını Savunduğu – Davacı Bu Dönem Münhasıran Davalıya Ait İşyerinde Çalıştığını Kanıtlaması Gereği)

• İŞÇİLİK ALACAKLARI TALEBİ ( Davalı Davacının Nezdinde Çalıştığı Kabul Edilen Şirket İle Alt-Üst İşverenlik İlişkisi Olmadığını Savunduğundan Davacı Bu Dönem Münhasıran Davalıya Ait İşyerinde Çalıştığını Kanıtlaması Gereği – İhbar Kıdem Tazminatı )

• ALT – ÜST İŞVERENLİK İLİŞKİSİ ( Davalı Davacının Nezdinde Çalıştığı Kabul Edilen Şirket İle Alt-Üst İşverenlik İlişkisi Olmadığını Savunduğundan Davacı Bu Dönem Münhasıran Davalıya Ait İşyerinde Çalıştığını Kanıtlaması Gereği – İhbar Kıdem Tazminatı )

4857/m.1,2,18

1475/m.14

ÖZET : Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin ile genele tatil alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili bilirkişi raporundan sonra, davacının nezdinde çalıştığı kabul edilen .. Ltd. Şti. ile alt-üst işverenlik ilişkisi olmadığını savunmuştur. Davacı bu dönem münhasıran davalıya ait işyerinde çalıştığını kanıtlamalıdır. Bu konuda varsa delilleri istenmeli, celbedilerek incelenmeli, mevcut delillerle birlikte bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir.

DAVA : Davacı, ihbar, kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin ile genele tatil alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalılar avukatı tarafından temyiz edilmiş davalılardan Altay Madencilik Şti avukatınca duruşma talep edilmiş ise de; HUMK.nun 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Davalı vekili bilirkişi raporundan sonra, 20.3.1997-15.3.1998 tarihleri arasında davacının nezdinde çalıştığı kabul edilen İpek Ltd. Şti. ile alt-üst işverenlik ilişkisi olmadığını savunmuştur. Davacı bu dönem münhasıran davalı Çukobirlik’e ait işyerinde çalıştığını kanıtlamalıdır. Bu konuda varsa delilleri istenmeli, celbedilerek incelenmeli, mevcut delillerle birlikte bir değerlendirmeye tabi tutularak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 24.05.2007 tarihinde karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/33290

K. 2009/2942

T. 19.2.2009

• KIDEM TAZMİNATI VE İZİN ÜCRETİ ( Mal veya Hizmet Üretimine Dair Bir İşin Varlığı İşçilerin Sadece Asıl İşverenden Alınan İş Kapsamında Çalıştırılması ve Tarafların Muvazaalı Bir İlişki İçine Girmemeleri Gerektiği )

• MAL VEYA HİZMET ÜRETİMİ ( Alt İşveren – Asıl İşveren İlişkisi – Bir İşin Varlığı İşçilerin Sadece Asıl İşverenden Alınan İş Kapsamında Çalıştırılması ve Tarafların Muvazaalı Bir İlişki İçine Girmemeleri Gerektiği )

• ALT İŞVEREN – ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Bir İşin Varlığı İşçilerin Sadece Asıl İşverenden Alınan İş Kapsamında Çalıştırılması ve Tarafların Muvazaalı Bir İlişki İçine Girmemeleri Gerektiği )

• ALT İŞVEREN – ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Alt İşverenin İş Aldığı İşveren İse Asıl İşveren Olarak Adlandırılabileceği – Asıl İşveren Alt İşveren İlişkisinin Unsurları İki Ayrı İşverenin Olması Mal veya Hizmet Üretimine Dair Bir İşin Varlığı İşçilerin Sadece Asıl İşverenden Alınan İş Kapsamında Çalıştırılması Gerektiği )

4857/m.2, 5

1475/m.14

ÖZET : Davacı, kıdem tazminatı ile izin ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir.

DAVA : Davacı, kıdem tazminatı ile izin ücreti alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde taraflar avukatlarınca temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ş.Kırmaz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2- Taraflar arasında temel uyuşmazlık davalılar arasındaki asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayanıp dayanmadığı noktasında toplanmaktadır.

Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı iş Kanununun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır.

İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Bu kriterler, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi sureti ile haklarının kısıtlanması veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması olarak belirtilmiştir.

Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. Bundan başka 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin kanıtlanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.

5538 sayılı yasa ile 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesine bazı fıkralar eklenmiş ve kamı kurum ve kuruluşlarıyla sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait olduğu ortaklıklara dair ayrık durumlar tanınmıştır. Bununla birlikte maddenin diğer hükümleri değişikliğe tabi tutulmadığından, asıl işveren alt işveren ilişkisinin öğeleri ve muvazaa öğeleri değişmemiştir. Öyle ki, alt işveren verilmesi mümkün olmayan bir işin bırakılması ya da muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 6. fıkrasında açık biçimde öngörülmüştür. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunmaz. Gerçekten muvazaalı ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi ise, kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi, 4857 sayılı İş Kanununun 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine koşulların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması, anayasal temeli olan sendikal haklan engelleyen bir durumdur. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu içtihatlar bu doğrultudadır ( Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2008/33977 E, 2008/ 28424 K. )

Somut olayda davacı elektrik enerjisi üretimi yapılan Seyit Ömer Termik Santrali ‘nde elektrik üretiminde kullanılan ve kömür ile çalışan tribünlerin ( değirmenlerin ) bakım işinde çalışmıştır. Davalı işyerinde değirmen, transport, periyodik yağlama, kinci, elek, izalesyon, sıhhi tesisat bakımı ve onarımı işi ihale sözleşmeleri neticesinde uzun yıllardır alt işveren şirketler eliyle yürütülmüş davacıda bu şirketlerin işçisi olarak ihale ile iş alan şirketler değişmesine rağmen ara vermeden termik santralde çalışmasını sürdürmüştür. Davacının, davalı, işletmenin ihtiyaç duyduğu elaman istihdamının en ucuz şekilde temin amacıyla muvazaalı olarak asıl işleri taşeron şirketlere verdiği iddiası mahkemece gerekçe gösterilmeksizin reddedilmiştir. 4857 Sayılı İş Kanunun 2. maddesinin 6. ‘ncı fırkası gereğince, asıl işin bir bölümünde işletme ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler alt işverene devredilebilecektir. Anılan düzenlemede baskın öğe, ” teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren ” işlerdir. Başka bir anlatımla işletmenin ve işin gereği ancak teknolojik nedenler var ise göz önünde tutulur. Dolayısıyla söz konusu hükümdeki şartlar gerçekleşmeden asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi halinde, asıl işveren- alt işveren ilişkisi geçersiz olacaktır. Bu sebeple mahkemece üniversite öğretim üyelerinden seçilecek 3 kişilik bilirkişi heyeti marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak raporla alt işverene verilen işin bu madde kapsamında verilip verilemeyeceği tespit edilmeli, muvazaa iddiası her türlü şüpheden uzak bir şekilde dosyada mevcut tüm delillerle birlikte alt işveren uygulamasına yönelik sözleşme ve teknik şartnamelerde göz önünde bulundurulmak suretiyle değerlendirilerek açıklığa kavuşturulmalıdır. Yazılı şekilde eksik inceleme ile sonuca gidilmesi hatalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 19.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/50104

K. 2010/6643

T. 15.3.2010

• FESHİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE ( Geçerli ve Muvazaaya Dayanmayan Bir Asıl İşveren-Alt İşverenlik Sözleşmesi Bulunduğu – Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisinin Muvazaalı Olduğu Sonucuna Varılarak Davacının Davalı Bakanlığa Ait İşyerine İadesinin Doğru Olmadığı )

• MUVAZAA ( Asıl İşverenin Denetim Yetkisi İşyeri Güvenliği ve İşçilik Alacaklarına Karşı Müteselsil Sorumluluğu Nedeniyle Bu Tür Düzenlemelere Yer Vermesi Olağan Karşılanacağı – Sözü Edilen Hükümler Alt İşverenlik Sözleşmesinin Muvazaaya Dayandığını Göstermediği )

• ALT İŞVEREN – ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Alt İşverenlerin Değişmesine Rağmen İşçinin Ara Vermeden Yine Alt İşverene Bağlı Olarak Çalışmış Olması da Alt İşverenlik Uygulamasının Muvazaalı Olduğunu Kabule Yeterli Olmadığı )

• HİZMET ALIM SÖZLEŞMESİ ( Konusu Olan Hizmetlerin Tamamı Yardımcı İşler Olup Davacının Temizlik İşçisi Olmasına Rağmen Fiilen Sözleşmenin Kapsamı Dışında Hastabakıcılık Hemşirelik Gibi Aslı İşlerde Çalıştırıldığı İddia ve İspat Edilmediği )

4857/m.2, 5, 20

ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Hizmet alım sözleşmesinin konusu olan hizmetlerin tamamı yardımcı işler olup, davacının temizlik işçisi olmasına rağmen fiilen sözleşmenin kapsamı dışında hastabakıcılık, hemşirelik gibi aslı işlerde çalıştırıldığı iddia ve ispat edilmiş değildir. Davalı Bakanlığın yardımcı işlerini alt işverene vermesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6-7. maddesi uyarınca mümkündür. İdari ve teknik şartnamelerde yüklenicinin eleman seçiminde ve değişikliğinde idarenin uygun görüşünü alacağı, görev yerlerinin yüklenicinin bilgisi olmadan değiştirilmemesi, yıllık izin kullanma sürelerinin belirlenmesi konusunda idarenin bilgisi ve isteği doğrultusunda hareket edilmesi gibi düzenlemeler yer almakta ise de asıl işverenin denetim yetkisi, işyeri güvenliği ve işçilik alacaklarına karşı müteselsil sorumluluğu nedeniyle bu tür düzenlemelere yer vermesi olağan karşılanmalıdır. Bu nedenle sözü edilen hükümler alt işverenlik sözleşmesinin muvazaaya dayandığını göstermez. Keza, alt işverenlerin değişmesine rağmen işçinin ara vermeden yine alt işverene bağlı olarak çalışmış olması da alt işverenlik uygulamasının muvazaalı olduğunu kabule yeterli değildir. Mevcut olgulara göre geçerli ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren-alt işverenlik sözleşmesi bulunmaktadır. Mahkemece asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu sonucuna varılarak davacının davalı Bakanlığa ait işyerine iadesi doğru olmamıştır.

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalılardan Sağlık Bakanlığı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi S.Göktaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı işçi, davalı Sağlık Bakanlığı’na bağlı Adana Numune araştırma Hastanesi Başhekimliği işyerinin temizlik işinin ihale ile diğer davalı Ceren Temizlik Ltd. Şti.ne verildiğini, bu işyerinde belirsiz süreli hizmet akdi ile çalışmakta iken iş sözleşmesinin davalı işveren tarafından sebepsiz olarak fesih edildiğini asıl işverenin Sağlık Bakanlığı olduğunu bildirerek, davalı işveren tarafından yapılan fesih işleminin geçersizliğine ve müvekkilinin işe iadesine karar verilmesi talep etmiştir.

Davalı Bakanlık, davacı ile aralarında iş sözleşmesi bulunmadığını, temizlik işlerini ihale ile üstlenen davalı şirketin işçisi olduğunu davanın husumet yönünden reddi gerektiğini savunmuştur.

Davalı şirket, ihaleye girmek sureti ile ihalenin kazanılmasına bağlı olarak ve idarenin teminini istediği işçi sayısına göre işçi alımı yapmakta olduğunu, bu nedenlerle işçilerle zorunlu olarak ve işin gereği olarak belirli süreli iş sözleşmesi yapmakta olduğunu, idarenin isteğine bağlı olarak önceden 516 kişi ile yapılan temizlik işini, idarenin bundan böyle aynı hizmeti 350 kişi ile yapmak istemesi neticesinde işçi sayısını 350’ye düşürmek zorunda olduğunu, çünkü müvekkili şirketin hizmet faaliyetinin sadece kazanılan ihaledeki işçi sayısı ile belirlendiğini, davacı da dahil olmak üzere, işten çıkarılmak zorunda kalınan işçilerin diğer davalı Sağlık Bakanlığına bağlı idarenin isteği ile belirlendiğini, idarenin belirlediği esaslara göre 350 kişi ile yapılması öngörülen hizmet işinin, yine ihalenin kazanılması sureti ile yapılmaya devam edilmekte olduğunu fakat işçi sayısının 516 kişiden 350 kişiye düşürülmesini ve yine çıkarılacak işçilerin isimlerinin belirlenmesi dahi idarenin inisiyatifinde olan bir durum olduğunu bu nedenle açılan davanın reddine karar verilmesini bulunmuştur.

Mahkemece davacının iş sözleşmesinin yazılı bir fesih bildirimi olmadan feshedildiği, davacının çalışmalarının kesintisiz olduğu, ihale dönemleri ve ihaleyi alan firmaların değişmesine rağmen işyerinin ve yaptığı işin değişmediği, taraflardan arasında imzalanan sözleşmenin birden fazla yenilenmesi ve davacının yaptığı işin süreklilik arz eden işlerden olması nedeni ile davacının belirsiz süreli iş sözleşmesi ile davalı Sağlık Bakanlığına bağlı olarak çalıştığı gerekçesi ile davalı Sağlık Bakanlığın hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı yönünden ise davanın husumetten reddine karar verilmiştir.

Karar davalı Sağlık Bakanlığı tarafından temyiz edilmiştir.

Dosya içeriğine göre davacının iş sözleşmensin yazılı fesih bildiriminde bulunulmadan feshedildiği anlaşıldığından feshin geçerli nedene dayanmadığının kabulü isabetli olmuştur.

Taraflar arasında diğer bir uyuşmazlık konusu da davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin geçerli olarak kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığıdır.

Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır.

İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir.

Muvazaa Borçlar Kanunu’nda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir. Bundan başka 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin kanıtlanmasının mümkün olduğu kabul edilmelidir.

5538 sayılı yasa ile 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesine bazı fıkralar eklenmiş ve kamu kurum ve kuruluşlarıyla sermayesinin yarısından fazlasının kamuya ait olduğu ortaklıklara dair ayrık durumlar tanınmıştır. Bununla birlikte maddenin diğer hükümleri değişikliğe tabi tutulmadığından, asıl işveren alt işveren ilişkisinin öğeleri ve muvazaa öğeleri değişmemiştir. Öyle ki, alt işveren verilmesi mümkün olmayan bir işin bırakılması ya da muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinin 6. fıkrasında açık biçimde öngörülmüştür. Kamu işverenleri bakımından farklı bir uygulamaya gidilmesi hukuken korunmaz. Gerçekten muvazaalı ilişkide işçi, gerçek işverenin işçisi ise, kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturur. Yine koşulların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamaması, anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durumdur. Dairemizin 2008 yılında vermiş olduğu içtihatlar bu doğrultudadır ( Yargıtay 9.HD. 24.10.2008 gün 2008/33977 E, 2008/28424 K. )

Somut olayda davalı Bakanlığa bağlı Adana Numune ve Araştırma Hastanesi ile davalı Ceren Temizlik Ltd. Şti. arasında yapılan 14.1.2009 tarihli hizmet alım sözleşmesine göre hastanenin malzemeli temizlik ve hastane destek hizmeti ( sekreterya, teknik destek ve kalorifercilik hizmeti, yük taşıma, bahçıvanlık, hasta karşılama, yönlendirme, bilgilendirme, santral hizmeti ve evrak tranportu ) hizmetleri davalı Ceren Temizlik Ltd. Şti.’ne verilmiştir. Davacı anılan sözleşme kapsamında davalı şirkete bağlı olarak sözleşme kapsamındaki işte çalışmış olup, iş sözleşmesi yazılı bir fesih bildirimi olmadan davalı şirketçe feshedilmiştir.

Hizmet alım sözleşmesinin konusu olan hizmetlerin tamamı yardımcı işler olup, davacının temizlik işçisi olmasına rağmen fiilen sözleşmenin kapsamı dışında hastabakıcılık, hemşirelik gibi aslı işlerde çalıştırıldığı iddia ve ispat edilmiş değildir. Davalı Bakanlığın yardımcı işlerini alt işverene vermesi 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6-7. maddesi uyarınca mümkündür. İdari ve teknik şartnamelerde yüklenicinin eleman seçiminde ve değişikliğinde idarenin uygun görüşünü alacağı, görev yerlerinin yüklenicinin bilgisi olmadan değiştirilmemesi, yıllık izin kullanma sürelerinin belirlenmesi konusunda idarenin bilgisi ve isteği doğrultusunda hareket edilmesi gibi düzenlemeler yer almakta ise de asıl işverenin denetim yetkisi, işyeri güvenliği ve işçilik alacaklarına karşı müteselsil sorumluluğu nedeniyle bu tür düzenlemelere yer vermesi olağan karşılanmalıdır. Bu nedenle sözü edilen hükümler alt işverenlik sözleşmesinin muvazaaya dayandığını göstermez. Keza, alt işverenlerin değişmesine rağmen işçinin ara vermeden yine alt işverene bağlı olarak çalışmış olması da alt işverenlik uygulamasının muvazaalı olduğunu kabule yeterli değildir. Mevcut olgulara göre geçerli ve muvazaaya dayanmayan bir asıl işveren-alt işverenlik sözleşmesi bulunmaktadır. Mahkemece asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğu sonucuna varılarak davacının davalı Bakanlığa ait işyerine iadesi doğru olmamıştır.

Belirtilen nedenlerle, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda belirtilen nedenlerle;

1- Yerel Mahkemenin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,

2- İşverence yapılan feshin geçersizliğine ve davacının davalı Ceren Temizlik Ltd. Şti.’ne ait işyerindeki işine iadesine,

3- Davacının yasal sürede işe başvurmasına rağmen, işverenin süresi içinde işe başlatmaması halinde davalılar tarafından müştereken ve müteselsilen ödenmesi gereken tazminat miktarının fesih nedeni ve kıdemi dikkate alınarak 4 aylık ücreti olarak belirlenmesine,

4- Davacının işe iade için işverene süresi içinde başvurması halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar doğacak olan en çok dört aylık ücret ve diğer haklarının davalılardan müştereken ve müteselsilen davacıya ödenmesi gerektiğinin belirlenmesine, davacının işe başlatılması halinde varsa ödenen ihbar ve kıdem tazminatının bu alacaktan mahsubuna,

5- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,

6- Davacı vekille temsil edildiğinden, karar tarihinde yürürlükte olan tarifeye göre 1.000.TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine,

7- Davacı tarafından yapılan ( 46.40 ) TL yargılama giderinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, kesin olarak 15.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/10901

K. 2010/12451

T. 6.5.2010

• İŞÇİLİK ALACAKLARI ( Davacının Ayrı Bir Tüzel Kişiliği Bulunan Davalı Dernek Tarafından İşletilen Kantinde İş Sözleşmesi İlişkisi İle Çalıştığı – Davalılar Arasında Asıl-Alt İşveren İlişkisinin Var Olduğunun Kabulünün Hatalı Olduğu )

• ALT İŞVEREN – ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ ( İşçilik Alacakları – Davacının Ayrı Bir Tüzel Kişiliği Bulunan Davalı Dernek Tarafından İşletilen Kantinde İş Sözleşmesi İlişkisi İle Çalıştığı/Davalılar Arasında Asıl-Alt İşveren İlişkisinin Var Olduğunun Kabul Edilemeyeceği )

• KANTİN İŞLETMECİLİĞİ ( Davacının Devlet Hastanesi Bahçesinde Bulunan Kantinde Çalıştığı – Kantin İşletmeciliği Davalı Edirne İl Sağlık Müdürlüğü Açısından Yardımcı İş ya da Asıl İşin Bir Bölümü ya da Teknolojik Nedenlerle Uzmanlık Gerektiren Bir İş Niteliğinde Olduğu )

4857/m.2

ÖZET : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin ücreti, fazla mesai, genel tatil alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Somut olayda davacının Edirne Devlet Hastanesi bahçesinde bulunan kantinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Kantin işletmeciliği davalı Edirne İl Sağlık Müdürlüğü açısından yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü ya da teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş niteliğinde değildir. Davacının ayrı bir tüzel kişiliği bulunan davalı dernek tarafından işletilen kantinde iş sözleşmesi ilişkisi ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisinin var olduğunun kabulü hatalıdır. Buna göre davalı derneğin sorumluluğuna karar verilmesi gerekir.

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin ücreti, fazla mesai, genel tatil alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı Edime İl Sağlık Müdürlüğü avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Göçer tarafından düzenlenen rapor dinlendikten soma dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı; davalı işyerinde çalışmakta iken iş sözleşmesinin haksız olarak fesih edildiğini belirterek ihbar ve kıdem tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.

Mahkemece; davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesi ile davalıların birlikte sorumluluğuna karar verilmiştir.

Alt işveren, bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlanabilir. Alt işverenin iş aldığı işveren ise, asıl işveren olarak adlandırılabilir. Bu tanımdan yola çıkıldığında asıl işveren alt işveren ilişkisinin unsurları, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı, işçilerin sadece asıl işverenden alman iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri gerekir. Alt işverene yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü, ancak teknolojik nedenlerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebilecektir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada olması gerektiği belirtilmelidir. 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesinin 6. ve 7. fıkralarında tamamen aynı biçimde “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” sözcüklerine yer verilmiş olması bu kararlılığı ortaya koymaktadır.

Somut olayda davacının Edirne Devlet Hastanesi bahçesinde bulunan kantinde çalıştığı anlaşılmaktadır. Kantin işletmeciliği davalı Edirne İl Sağlık Müdürlüğü açısından yardımcı iş, ya da asıl işin bir bölümü ya da teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş niteliğinde değildir. Davacının ayrı bir tüzel kişiliği bulunan davalı dernek tarafından işletilen kantinde iş sözleşmesi ilişkisi ile çalıştığı anlaşılmaktadır. Davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisinin var olduğunun kabulü hatalıdır. Buna göre davalı derneğin sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken davalı İl Sağlık Müdürlüğünün asıl işveren olarak birlikte sorumluluğuna karar verilmesi hatalı olup bozma nedenidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 06.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2010/21-739

K. 2011/5

T. 2.2.2011

• İŞ KAZASI SONUCU MALULİYET ( Davalı Ticaret Odasının Temizlik İşinin Tamamını Diğer Davalı Olan Temizlik Firmasına Devretmediği/Üst İşverenlik Sıfatının Devam Ettiği – Davalı Odanın Manevi Tazminattan Müştereken ve Mütesesilsilen Sorumlu Tutulacağı )

• ALT İŞVEREN – ÜST İŞVEREN ( İş Kazası Sonucu Maluliyete Dayanan Manevi Tazminat Davası/Davalı Ticaret Odasının Üst İşverenlik Sıfatının Devam Ettiği – Davalı Odanın Manevi Tazminattan Müştereken ve Mütesesilsilen Sorumlu Tutulacağı )

• MANEVİ TAZMİNAT ( İş Kazası Sonucu Maluliyete Dayanan Manevi Tazminat Davası/Davalı Odanın Üst İşverenlik Sıfatının Devam Ettiği – Davalı Odanın Manevi Tazminattan Müştereken ve Mütesesilsilen Sorumlu Tutulması Gerektiği )

• TEMİZLİK İŞİNİN DEVREDİLMESİ ( İş Kazası Nedeniyle Manevi Tazminat Davası/Davalı Ticaret Odasının Temizlik İşinin Tamamını Diğer Davalı Olan Temizlik Firmasına Devretmediği – Üst İşverenlik Sıfatının Devam Ettiğinin Gözetileceği )

4857/m.2

ÖZET : Dava, iş kazası sonucu maluliyetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Davalı Ticaret Odasının diğer davalı temizlik firmasına işin tamamını devretmediği, yapılacak her türlü temizlik, personel durumları ve benzeri işlerin takip ve kontrolünün Ticaret Odası İdari İşler Müdürlüğünce yerine getirileceği ve dolayısı ile Ticaret Odasının üst işverenlik sıfatının devam ettiği anlaşılmakla; Yerel Mahkemece, davalılardan Ticaret Odası Başkanlığı’nın asıl işveren olduğunun kabulü ile davacı sigortalı işçinin manevi zararından alt işveren şirket ile birlikte davalı Ticaret Odası Başkanlığı’nın da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş olması yerindedir.

DAVA : Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 14. İş Mahkemesince maddi tazminat davasının rededine, manevi tazminat davasının kabulüne dair verilen 05.03.2008 gün ve 2003/109 E-2008/172 K sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 05.02.2009 gün ve 2008/8645 E-2009/1395 K. sayılı ilamı ile;

( … 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlere göre, davacı ile davalılardan A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’nin tüm temyiz itirazlarının reddine,

2-Davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın temyizine gelince;

Dava, davalılardan A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’nin diğer davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’ndan aldığı temizlik işinde çalışan davacının, 04.09.2002 tarihinde, cam silme işini yapmaya başlaması, ancak camın dışına çıkması, çıktığı yerin kaygan olması ve emniyet kemeri kullanmaması nedeniyle üçüncü kattan aşağı düşmesi sonucu meydana gelen iş kazasında, %37,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğraması sonucu maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece, davalı taraflar arasındaki sözleşmenin bir eser sözleşmesi niteliğinde olmadığı, davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın asıl işveren sıfatıyla iş kazasından diğer davalıyla birlikte sorumlu olduğu gerekçeleriyle davacının maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin kabulü ile 12.000,00.-YTL manevi tazminatın 04.09.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiş ise de, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı hakkında kurulan hüküm doğru değildir.

Gerçekten, bir iş kazası sonucu zarara uğrayan işçinin veya hak sahiplerinin tazminat davası, işveren veya kusurlu üçüncü kişilere karşı yöneltilir. Bundan başka, aracı olarak nitelendirilen kişilerce işe alınan işçilerin uğrayacakları zarardan dolayı asıl işverenin aracı ile birlikte sorumlu olacağı, olay tarihinde yürürlükte bulunan 1475 sayılı Yasa’nın 1. maddesi gereğidir.

Somut olayda çözümlenmesi gerekli sorun, davalılardan A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. ile davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı arasındaki hukuki ilişkinin işveren-aracı veya üst-alt işveren biçiminde olup olmadığıdır. Üst-alt işveren arasındaki ilişkinin bireysel iş hukukundaki sonuçları, 1475 sayılı eski İş Kanunu’nun 1. maddesinde, 4857 sayılı yeni İş Kanunu’nun 2. maddesinde; sigorta ilişkisi de 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 87. maddesinde düzenlenmiş bulunmaktadır.

Olay tarihinde yürürlükte bulunan 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1/son ve 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun 87/2. maddesindeki açıklamalar ışığında aracıdan ( taşerondan ) söz edebilmek için öncelikle üst işveren ve bunun tarafından ortaya konulan bir iş olmalı ve görülmekte olan bu işin bölüm ve eklentilerinden bir iş alt işverene devredilmelidir. Buna karşın bir işin bütünüyle bir işverene devri durumunda veya anahtar teslimi denilen biçimde işin verilmesi durumunda artık üst-alt işveren ilişkisi söz konusu olamaz.

506 sayılı Yasa’nın 87/2. maddesinin “aracı” olarak nitelediği üçüncü kişi, gerek mevzuatta, gerekse öğreti ve yargı kararlarında, alt işveren, taşeron, tali işveren, alt müteahhit, alt ısmarlanan vb. adlarla anılmaktadır.

Ekonomide yaşanan yoğun rekabet ortamı ve teknolojide ulaşılan seviye, tüm alanlarda uzmanlaşmaya giderek hızlı, kaliteli ve daha uygun maliyetli mal ve hizmet üretimini zorunlu kılmaktadır. Bu gereksinime paralel olarak yeni üretim ve çalışma ilişkileri ortaya çıkmıştır.

Bunlardan, asıl işverenin yanında “taşeron” olarak adlandırılan başka işverenlerinde işyerinden iş almaları ve kendi sigortalılarını çalıştırmaları ile uygulama kazanmış olan “asıl işveren-alt işveren” ilişkisini Sosyal Sigortalar Kanunu açısından ele alan, 506 sayılı Yasa’nın 87. maddesi hükmü, tıpkı 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1/son ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6. maddelerinde olduğu gibi aracının yanında asıl işvereni de sorumlu tutan bir içerik taşımaktadır. Amaç, sigortalının sosyal güvenlik hakkının yanında, halefi konumundaki Sosyal Sigortalar Kurumu’nun prim tahsilatının, alt işverenin yanında asıl işverenin de sorumluluğunu öngören düzenlemelerle güvence altına alınmasını sağlamaktır.

Üçüncü kişinin aracılığı başlıklı, 506 sayılı Yasa 87. maddesi “sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun iş verene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl işveren de sorumludur. Bir işte veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm ile asıl işverenin sorumluluğunun kapsamı belirlenmeye çalışılmıştır.

506 sayılı Yasa’ya göre, aracıdan söz edebilmek ve asıl işvereni, aracının borçlarından ötürü sorumlu tutabilmek için, maddenin tanımından ortaya çıkan bir takım zorunlu unsurlar bulunmaktadır. Aracı kavramı her şeyden önce, bir asıl işverenin varlığını, bir başka işverenin asıl işverene ait işin bir bölümünü yapmayı üstlenmeyi ve nihayet asıl işverene ait işyerinde veya işyerinin bir bölümünde iş alanın kendi adına sigortalı çalıştırmayı gerektirir. Asıl işverenle, aracı arasındaki sözleşmenin hukuki niteliğinin önemi yoktur. Önemli olan yön, asıl işverene ait işin aracı tarafından yapımının sağlanmasıdır.

Aracının asıl işverenden bir bölüm iş alması ve bu işte kendi adına sigortalı çalıştırması, aracı kavramının belirleyici özelliğini oluşturmaktadır. Aracı her şeyden önce bir “asıl işveren”in varlığını zorunlu kılmaktadır. Maddede belirtilen koşullardan birisinin dahi yokluğu durumunda aracıdan söz edilemez.

İşveren, 506 sayılı Yasa’nın 4/1. maddesinde, “… bu Kanunun 2. maddesinde belirtilen sigortalıları çalıştıran gerçek yada tüzel kişi…”, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1/1. maddesinde “bir hizmet akdine dayanarak … işçi çalıştıran tüzel veya gerçek kişi …”, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde ise “bir iş sözleşmesine dayanarak … işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişi, yahut tüzel kişiliği olmayan kurum veya kuruluşlar…” olarak tanımlanmakta olup, işveren niteliği işçi çalıştırmanın doğal sonucudur. Yasanın tanımından hareketle, “asıl işveren-alt işveren” ilişkisi için, işyerinde iş sahibinin de işçi çalıştırıyor olması koşulu aranır. Sigortalı çalıştırmayan “işveren” sıfatını kazanamayacağı için, bu durumdaki kişilerden iş alanlarda aracı sayılmayacak ve anılan madde kapsamında dayanışmalı sorumluluk doğmayacaktır.

İşin bütünü başka bir işverene bırakıldığında, 506 sayılı Yasa anlamında bir alt işverenlik, dolayısıyla dayanışmalı sorumluluk söz konusu olmayacaktır. Benzer şekilde, işveren kendisi sigortalı çalıştırmaksızın işi bölerek, ihale suretiyle farklı kişilere vermişse, iş sahibi ( ihale makamı ) Yasanın tanımladığı anlamda asıl işveren olmayacağından, bir alt-üst işveren ilişkisi bulunmayacaktır. Burada önemli olan yön, “devir” olgusunun somut olayda gerçekleşmesidir. Bu kapsamda, devirden amaçlanan, yapılmakta olan işin, bölüm ve eklentilerinden tamamen bağımsız bir sonuç elde etmeye yönelik, işi alana bağımsız bir işveren kimliği kazandıracak bir işin devridir. Ekonomik olarak birbirleriyle bağlantılı bulunsalar da, bu işyerleri bağımsız sonuç elde etmeye yöneliktirler. İşin devri söz konusu değilse, bu kişiler işveren vekili olarak kabul edilebilecek, bu durumda Yasanın öngördüğü ödevlerden, işi bölüp dağıtan iş sahibi, işveren niteliği ile sorumlu olacaktır.

Diğer işyerlerinde sigortalı çalıştırması nedeniyle “işveren” sıfatına sahip olan kimse de, işverenlik sıfatına ( devredilen iş dolayısıyla ) sahip olmadığı için, asıl işveren olarak sorumlu bulunmayacaktır.

Aynı şekilde, işi alan kişinin de işverenlik sıfatını, alınan işte ve o iş nedeniyle sigortalı çalıştırılması sonucunda kazanmış olması aranacaktır. Alınan işte sigortalı çalıştırmayıp, tek başına ya da ortakları ile işi yürüten kişi alt işveren olarak nitelendirilemeyecektir. Bu kişinin diğer bir takım işyerlerinde çalıştırdığı sigortalılar nedeniyle kazandığı işverenlik sıfatının sonuca etkisi ise bulunmamaktadır.

Yasa, alt işverenlik için, bir işte, bir işin bölüm yada eklentilerinde işverenden iş almayı aramaktadır. 87. madde anlamında aracıdan söz edebilmek için, aracının aldığı iş, işverenin asıl işinin bölüm ve eklentilerindeki işin bir kesimi ya da yardımcı işler kapsamında bulunmalıdır. Bir diğer anlatımla, bir işverene ait işyerindeki üretim sürecine, başka bir işverenin dahil olması durumunda “aracıdan” söz edilebilecektir. Bu anlamda bir bağlantının varlığı için, işyerinde üretilen mal ya da hizmetin niteliğine bakılması gerekir.

Asıl işverenden alınan iş onun sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir işyeri olarak işi alanın adına tescil edilmiş ise, işi alan kimse kural olarak alt işveren değil işveren sayılır ( A. Can TUNCAY: Sosyal Güvenlik Hukuku Dersleri, İstanbul, 2002, B.10, s. 207 ). Bu noktada belirleyici yön, yapılan işin, diğerinin bütünleyici, yardımcı parçası olup olmadığıdır. İşyerindeki üretimle ilgili olmayan ve asıl işin tamamlayıcısı niteliğinde bulunmayan bir işin üstlenilmesi halinde, 506 sayılı Yasa uygulaması yönünden aracıdan söz etme olanağı kalmayacak, ortada iki bağımsız işveren bulunacaktır. Aracının aldığı iş, işverenin sigortalı çalıştırdığı işe göre ayrı ve bağımsız bir nitelik taşıyorsa, işveren üçüncü kişinin aracılığı nedeniyle doğan ödevlerden sorumlu tutulamaz ( Yargıtay 21. Hukuk Dairesi’nin 14.10.1996 gün ve E:3281, K:5643 sayılı kararı ). Nitekim, Yargıtay 10. Hukuk Dairesi’nin 13.09.2001 gün ve E:4151, K:5593 sayılı kararında da, sadece işyerinin temizlenmesi işini alan temizlik şirketinin aracı niteliği kazanmadığından, asıl işverenin temizlik şirketinin borcundan ötürü Kuruma karşı teselsül hükümleri uyarınca sorumlu tutulamayacağı belirtilmiştir.

Somut olayda, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın temizlik hizmetlerinin davalılardan A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. tarafından yapılmakta olduğu ve davacının da davalılardan A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’nin işçisi olduğu dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın faaliyet alanı ile hizmet binasının temizlenmesi işinin birbirinden bağımsız ve ayrı işler olması ve temizlik işinin bütünüyle diğer davalı A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesi nedeniyle davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı ile temizlik işini üstlenen A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. arasında alt üst işveren ilişkisinin bulunmadığı ortadadır. İşin tamamı devrolunduğunda devreden kişinin işverenlik sıfatı devam etmediğinden, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1/son maddesi gereğince sorumluluğu bulunmamaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 04.04.2001 gün ve 2001/10-309-332 sayılı ilamı, 02.06.2004 gün ve 2004/21-326-328 sayılı ilamı, 05.05.2004 gün ve 2004/10-233-262 sayılı ilamı ile 20.12.2006 gün ve 2006/21-796-812 sayılı ilamında da aynı ilkeler benimsenmiştir.

Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.

O halde, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır… ),

Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.

Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, iş kazası sonucu maluliyetten kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Davalılardan A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’nin diğer davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’ndan aldığı temizlik işinde çalışan davacı, 04.09.2002 tarihinde, cam silme işini yaparken camın dışına çıkması, çıktığı yerin kaygan olması ve emniyet kemeri kullanmaması nedeniyle üçüncü kattan aşağı düşmesi sonucu meydana gelen iş kazasında, %37,00 oranında sürekli iş göremezliğe uğramış; eldeki tazminat davasını açmıştır.

Mahkemece, davalı taraflar arasındaki sözleşmenin bir eser sözleşmesi niteliğinde olmadığı, davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın asıl işveren sıfatıyla iş kazasından diğer davalıyla birlikte sorumlu olduğu gerekçeleriyle davacının maddi tazminat talebinin reddine, manevi tazminat talebinin ise kabulü ile 12.000,00.-YTL manevi tazminatın 04.09.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine karar verilmiştir. Hükmü taraf vekilleri temyiz etmiştir.

Özel Dairece; davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın faaliyet alanı ile hizmet binasının temizlenmesi işinin birbirinden bağımsız ve ayrı işler olması; temizlik işinin bütünüyle diğer davalı A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’ne verilmesi nedeniyle davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı ile temizlik işini üstlenen A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti. arasında alt üst işveren ilişkisinin bulunmadığı; işin tamamı devrolunduğunda devreden kişinin işverenlik sıfatı devam etmediğinden, 1475 sayılı İş Kanunu’nun 1/son maddesi gereğince sorumluluğu bulunmadığı gerekçeleri ile davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı yönünden kurulan hüküm bozulmuş; davacı ile diğer davalının temyiz itirazları ise reddedilmiştir.

Mahkeme, önceki kararında direnmiş; hükmü davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı vekili temyiz etmiştir.

Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın sorumluluğunun tespitine yönelik olarak davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

Öncelikle belirtilmelidir ki, iş kazasının meydana geldiği 04.09.2002 tarihinde yürürlükte bulunan halen mülga 1475 sayılı İş Kanunu’nun “Tarifler” başlıklı 1/son maddesinde bir işverenden belirli bir işin bir bölümünde veya eklentilerinde iş alan ve işçilerini münhasıran o işyerinde ve eklentilerinde çalıştıran diğer bir işverenin kendi işçilerine karşı o işyeri ile ilgili ve bu Kanundan ve iş akdinden doğan yükümlülüklerinden asıl işverenin de sorumlu olacağı, düzenlemesi yer almaktadır. 1475 sayılı Kanunda alt işverene verilen işin mutlaka işyerindeki üretim veya faaliyet süreci içerisinde bir iş olacağına ilişkin bir açıklık ta bulunmamaktadır.

10.06.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4857 sayılı İş Kanunu’nun “Tanımlar” başlıklı 2. maddesinin 6.fıkrasında ise asıl işveren-alt işveren ilişkisi; “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” Şeklinde tanımlanmış; aynı maddenin 7 fıkrasında: “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.” Hükmüne yer verilmiştir. Böylece, salt işyerinde üretilen mal ve hizmet üretimine ilişkin bir işin verilmesi halinde asıl işveren alt işveren ilişkisinin ortaya çıkacağı kabul edilmiş; ayrıca asıl işi tamamlayıcı nitelikteki yardımcı işler de işyerinde yürütülen mal ve hizmet üretiminin bir parçası sayılmıştır.

Diğer taraftan, mülga 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu’nun “Üçüncü Kişinin Aracılığı” başlıklı 87.maddesi “Sigortalılar üçüncü bir kişinin aracılığı ile işe girmiş ve bununla sözleşme yapmış olsalar bile, bu kanunun işverene yüklediği ödevlerden dolayı, aracı olan üçüncü kişi ile birlikte asıl iş veren de sorumludur. Bir işde veya bir işin bölüm veya eklentilerinde işverenden iş alan ve kendi adına sigortalı çalıştıran üçüncü kişiye aracı denir.” Hükmünü içermektedir. Görüldüğü üzere, kanunda verilecek işin yapılan asıl işle ilgili olacağına ilişkin bir belirleme yapılmamıştır.

Davanın dayanağı olayın meydana geldiği 04.09.2002 tarihinde de yukarıda açıklanan 1475 ve 506 sayılı Kanun hükümleri yürürlüktedir.

İş ve Sosyal Sigortalar Kanunlarının temel amacı işçiyi korumaktır. Kanunda boşluk olan durumlarda yorumla kural getirilirken işçi menfaati gözetilmelidir. Zaman içinde gelişen durumlar da nazara alınarak maddi içerikleri tartışılmalıdır.

Asıl işveren-alt işveren ilişkisinin doğabilmesi için, işyerinde işçi çalıştıran bir asıl işverenin bulunması, bu işverenin işyerine ait bir işin yine ona ait işyerinde görülüyor olması gerekir.

Burada önemli olan asıl işverene ait “iş” kavramının hangi iş olduğudur. Asıl işverene ait olan ve alt işverenin yapacağı iş, asıl işverenin ürettiği mal ve hizmet süreci içinde veya tamamlayıcı olmalıdır ( Fevzi Şahlanan, Türk Hukukunda Alt İşveren, MESS Yayını, Temmuz 1995, s. 45 ). Örnek olarak; dokuma iş kolunda faaliyet gören bir işverenin ek bir bina yapımını bir başkasına vermesi o kişiyi alt işveren konumuna getirmez. Ancak, yine dokuma ile ilgili bir bölüm boyama vs. işinin verilmesi halinde asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulmuş olur. Keza dokuma işinin temizlik, yemek taşıma ilişkisine asıl işin tamamlayıcısı özelliği nedeniyle anılan ilişki kapsamında değerlendirilmelidir ( Fevzi Şahlanan, age., s.45-46; Mustafa Kılıçoğlu, İş Kanunu Şerhi, Ankara 1999, s.185-186 ).

Günümüzde pek çok iş yerinde, teknolojik ve işin gereği uzmanlık gerektirici bir çok iş alt işverene verilmektedir. Bu bağlamda akıllı binalarda, gökdelenlerde, iş yapan firmalar elbette ki temizlik işi gibi özen ve bilgi isteyen bir işi bir başka işverene yaptırması ( alt işverene ) madde kapsamında görülmelidir. Uygulamada, bilindiği gibi, çoğu zaman temizlik işlerini sözleşme ile alan firmalar değiştiği halde, temizlik işinde çalışan işçiler değişmemektedir.

Önemle vurgulanmalıdır ki; asıl işverenin asıl işi veya yardımcı işi veya teknolojik nedenle veya işin gereği uzmanlık gerektiren işle hiç ilgisi olmayan, görülen işe tamamen yabancı bir eser, yapı inşası, çatı tamiri, iş yerinin badana boyası gibi geçici işler yönünden elbette ki, alt işveren-üst işveren ilişkisinden bahsedilemez. Asıl işveren işi anahtar teslimi üstlenen işverenin kusurundan sorumlu tutulamaz. Yine bu bağlamda hizmet akdi ile çalışması kabul edilmeyen gündeliğe gelen temizlikçinin durumu da bundan farklıdır. Zira gündelikçi ile ev sahibi arasındaki işçi işveren ilişkisi yoktur ve bu hallerde genel hükümler uygulanır ( 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunun 3/D.maddesi ).

Somut olaya gelince;

Davalılar arasındaki 05.12.2001 tarihli “Temizlik Hizmeti Sözleşmesi” ile Ankara Ticaret Odası Başkanlığınca Söğütözü Mevkii Ankara adresinde bulunan ( ATO ) binasının ( içinde bulunduğu tüm boş alanlar, bahçe, otopark ve benzeri işyerlerinin bu sözleşme esaslarına göre ) genel temizliğinin yaptırılması işi diğer davalı A… Tem. Güv. Hiz. Tur. ve İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti.’ne verilmiştir. Anılan sözleşmenin “Kapsam” başlıklı 3. maddesinin e bendinde; “İş bu sözleşme şartlarına ve esaslarına göre yapılacak her türlü temizlik, personel durumları ve benzeri işlerin takibi ve kontrolü ( ATO ) İdari İşler Müdürlüğünce yürütülecektir.” ibaresi bulunmaktadır.

Sözleşmenin açıklanan niteliğine göre, davalı Ankara Ticaret Odasının diğer davalı temizlik firmasına işin tamamını devretmediği, yapılacak her türlü temizlik, personel durumları ve benzeri işlerin takip ve kontrolünün ATO İdari İşler Müdürlüğünce yerine getirileceği ve dolayısı ile ATO’nun üst işverenlik sıfatının devam ettiği anlaşılmakla; Yerel Mahkemece, davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın asıl işveren olduğunun kabulü ile davacı sigortalı işçinin manevi zararından alt işveren şirket ile birlikte davalı Ankara Ticaret Odası Başkanlığı’nın da müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulmuş olması yerinde olup, karar usul ve yasaya uygun olmakla onanması gerekir.

SONUÇ : Davalılardan Ankara Ticaret Odası Başkanlığı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı ( 650,8 ) lira bakiye temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 02.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

22. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/13200

K. 2012/16490

T. 10.7.2012

• İŞE İADE DAVASI ( Asıl İşverenin Alt İşverenin İşçilerine Karşı O İşyeri İle İlgili Olarak Taraf Olduğu Toplu İş Sözleşmesinden Doğan Yükümlülüklerden Alt İşverenle Birlikte Sorumlu Olduğu – Davalı İşverenler Arasındaki Hukuki İlişkinin Tespiti Gereği/SGK Kayıtlarından İşverenlerin Unvanlarının Belirleneceği )

• ALT İŞVEREN – ÜST İŞVEREN İLİŞKİSİ ( İşe İadesi – Davalı Arasındaki Hukuki İlişkinin Tespiti Gereği/SGK Kayıtlarından İşverenlerin Unvanlarının Belirleneceği )

• ÇALIŞMA SÜRESİNİN BELİRLENMESİ ( İşe İade Davası/Davalı İşverenler Arasındaki Hukuki İlişkinin Tespiti Gereği – SGK Kayıtlarından İşverenlerin Unvanlarının Belirleneceği )

• TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN SORUMLULUK ( Asıl İşverenin Alt İşverenin İşçilerine Karşı O İşyeri İle İlgili Olarak Taraf Olduğu Toplu İş Sözleşmesinden Doğan Yükümlülüklerden Alt İşverenle Birlikte Sorumlu Olduğu )

4857/m.2,20

ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. Davalılar arasındaki hukuki ilişki net olarak anlaşılamamaktadır. Öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında yer alan işverenlerin unvanları araştırılarak, çalışma süreleri belirlenmelidir. Diğer taraftan davalılar arasında varsa hizmet alım sözleşmesi, dayanağı şartnameler getirtilmelidir. Diğer davalı belediyenin bir iştiraki olup olmadığının anlaşılması açısından ticaret sicili kayıtları da dosya arasına alınmalıdır. Davacının iddia ettiği çalışma süresinin hangi işveren ya da işverenler nezdinde geçtiği, öncesinde başka alt işverenler yanında çalışmasının bulunup bulunmadığı da açıklığa kavuşturulmalıdır.

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Z. Ayan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin Eğirdir Belediye Başkanlığı nezninde 20.11.2008 tarihinden 31.12.2008 tarihine kadar, diğer davalı şirket nezninde 01.01.2009 tarihinden 02.06.2009 tarihine kadar işçi olarak çalıştığını, davalılardan G… İmar İnş. ve Tur. Ltd. Şti.’nin esasen %95 hissesinin, Eğirdir Belediyesine ait olan ve çalışanların tamamının Eğirdir Belediye bünyesinde çalışan bir şirket olduğunu, Eğirdir Belediye Başkanlığının asıl işveren, davalı şirketin ise alt işveren olduğunu, zaten müvekkilinin de işe başladığı 20.11.2008 tarihinden iş sözleşmesine son verildiği 02.06.2009 tarihine kadar Eğirdir Belediyesi Zabıta Amirliği bünyesinde zabıta görevlisi olarak çalıştığını, davalı şirket müdürü tarafından imzalı 02.06.2009 tarihli yazı ile müvekkilinin iş sözleşmesinin tek taraflı olarak 02.06.2009 tarihi itibarı ile fesih edildiğini belirterek, müvekkilinin işe iadesine ve kanuni haklarına karar verilmesini istemiştir.

Davalılar vekilleri davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.

Mahkemece, davalı belediye ile davalı şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle, feshin geçersizliğine, davacının davalılardan G… İmar İnş. ve Tur. Ltd. Şti. işyerinde işe iadesine, haklardan davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiştir.

Hüküm her iki davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. 4857 sayılı Kanun ile asıl işverenin, bu Kanundan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden sorumlu tutulması şeklindeki düzenleme, asıl işverenin sorumluluğunun genişletilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda, ihbar, kıdem, kötüniyet ve işe iade sonucu işe başlatmama tazminatları ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatili, yıllık izin, ikramiye, pirim, yemek yardımı, yol yardımı gibi tüm işçilik haklarından birlikte sorumluluk esastır.

Feshin geçersizliği ve işe iade davasının alt ve asıl işveren ilişkisinde, her iki işverene birlikte açılması halinde, davacı işçi alt işveren işçisi olup, iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden, feshin geçersizliği ve işe iade yükümlülüğü alt işverenindir. Asıl işverenin iş ilişkisinde sözleşmenin taraf sıfatı bulunmadığından, asıl işverenin işe iade yönünde bir yükümlülüğünden söz edilemez. Asıl işverenin işe iade kararı sonrası işçinin işe başlamak için başvurması ve alt işverenin işe almamasından kaynaklanan işe başlatmama tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücretinden yukarda belirtilen hüküm sebebi ile alt işverenle birlikte sorumluluğu vardır.

Dosya içeriğinden, davalılar arasındaki hukuki ilişki net olarak anlaşılamamaktadır. Öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında yer alan işverenlerin unvanları araştırılarak, çalışma süreleri belirlenmelidir. Diğer taraftan davalılar arasında varsa hizmet alım sözleşmesi, dayanağı şartnameler getirtilmelidir. Davalılardan G… İmar İnş. ve Tur. Ltd. Şti.’nin, diğer davalı belediyenin bir iştiraki olup olmadığının anlaşılması açısından ticaret sicili kayıtları da dosya arasına alınmalıdır. Davacının iddia ettiği çalışma süresinin hangi işveren ya da işverenler nezdinde geçtiği, öncesinde başka alt işverenler yanında çalışmasının bulunup bulunmadığı da açıklığa kavuşturulmalıdır. Mahkemece belirtilen eksiklikler giderilerek diğer delillerle birlikte değerlendirilmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2007/42748

K. 2008/18066

T. 30.6.2008

• İŞE İADE DAVASI ( İş Sözleşmesinden veya Alt İşverenin Taraf Olduğu Toplu İş Sözleşmesinden Doğan Yükümlülüklerden Alt İşverenle Birlikte Sorumlu Olduğundan Bağlı Bulunan İşe Başlatmama Tazminatı ve Boşta Geçen Süre Ücret Alacağından Alt İşverenle Birlikte Sorumluluğuna Karar Verilmesi Gerektiği )

• ALT İŞVEREN – ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Yasaya Uygun Kurulduğu – Muvazaa Bulunmadığı Durumda İse İşçi Alt İşveren İşçisi Sayılacağından Feshin Geçersizliği ve İşe İade Hükmünün Alt İşveren Hakkında Kurulması Gerektiği )

• MUVAZAA ( Asıl İşveren Alt İşveren İlişkisinin Yasaya Uygun Kurulduğu – Muvazaa Bulunmadığı Durumda İse İşçi Alt İşveren İşçisi Sayılacağından Feshin Geçersizliği ve İşe İade Hükmünün Alt İşveren Hakkında Kurulması Gerektiği )

• İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATI ( İş Sözleşmesinden veya Alt İşverenin Taraf Olduğu Toplu İş Sözleşmesinden Doğan Yükümlülüklerden Alt İşverenle Birlikte Sorumlu Olduğundan Bağlı Bulunan İşe Başlatmama Tazminatı ve Boşta Geçen Süre Ücret Alacağından Alt İşverenle Birlikte Sorumluluğuna Karar Verilmesi Gerektiği )

4857/m.2,18,21

ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Asıl alt işveren ilişkisinde, aralarındaki sözleşmenin muvazaalı olması halinde, işçi başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılacağından, feshin geçersizliği ve işe iade ile buna bağlı işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden asıl işveren sorumlu tutulacak ve hüküm asıl işveren hakkında kurulacaktır.

Asıl işveren alt işveren ilişkisinin yasaya uygun kurulduğu, kısaca muvazaa bulunmadığı durumda ise, işçi alt işveren işçisi sayılacağından feshin geçersizliği ve işe iade hükmünün alt işveren hakkında kurulması gerekir. Ancak asıl işveren aynı madde uyarınca İş Kanunundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumlu olduğundan bağlı bulunan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağından alt işverenle birlikte sorumluluğuna karar verilmelidir.

DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, davanın Petlas A.Şirketi yönünden husumetten reddine , diğer davalı şirket yönünden ise kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm süresi içinde davacı ve davalı TİTiZ şirket vekilleri tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davalı PETLAS A.Şirket işyerinde diğer davalı TİTİZ Limited şirket işçisi olarak çalıştığını, işyerinde iş kazası geçirdiğini, bu kaza sonrası her iki davalı aleyhine dava açtığını, bunun üzerine iş sözleşmesinin feshedildiğini, feshin geçerli nedene dayanmadığını belirten davacı işçi, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı işverenler vekili, davacının iş sözleşmesinin işyerini izinsiz terk etmesi ve verilen işleri yapmaması nedeni ile feshedildiğini, feshin geçerli nedene dayandığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davacının TİTİZ Şirket işçisi olarak işe başladığı, iş sözleşmesinin de bu şirket tarafından feshedildiği, PETLAS şirketinin işçisi olmadığı, fesih bildiriminde fesih sebebi bildirilmediği, gibi davacının hangi işi yapmadığının açıklanmadığı, haklı feshin kanıtlanmadığı gerekçesi ile davanın PETLAS A. Şirketi yönünden husumetten reddine, diğer davalı şirket yönünden ise kabulüne karar verilmiştir.

Karar davacı vekili tarafından PETLAS şirketinin de sorumlu olduğu gerekçesi ile, davalı TİTİZ şirket vekili tarafından ise cevap nedenleri ile temyiz edilmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6 maddesi uyarınca, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir.

Alt işveren uygulaması bir işletmesel karardır. Alt işverene devrin işletme gereklerine dayanan geçerli fesih nedeni olması, İş Kanunu’nun 2’nci maddesinin 6 ve 7’nci fıkraları uyarınca geçerli ve muvazaaya dayanmayan asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kurulması şartına bağlıdır. Muvazaa Borçlar Kanununda düzenlenmiş olup, tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabilir. Üçüncü kişileri aldatmak kastı vardır ve sözleşmedeki gerçek amaç gizlenmektedir. Muvazaanın ispatı genel ispat kurallarına tabidir.

İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek istenmiş ve 4857 sayılı İş Kanununun 2/7 maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verilmiştir. Bu kriterler, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi sureti ile haklarının kısıtlanması veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması olarak belirtilmiştir.

4857 sayılı İş Kanunu’nun 2’nci maddesinde belirtilen unsurları taşımayan alt işveren uygulaması, fesih için geçerli neden kabul edilemez. İş Kanunu’da yardımcı işlerin alt işverene verilmesinin herhangi bir koşula bağlanmaması nedeniyle, bu nevi işlerin muvazaa olmaması kaydıyla alt işverene devri sebebiyle iş sözleşmesinin feshedilmesi hâlinde, feshin geçerli nedene dayandığı kabul edilebilir. Buna karşılık, 6’ncı fıkra gereğince, asıl işin bir bölümünde işletme ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler alt işverene devredilebilecektir. Anılan düzenlemede baskın öğe, “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren” işlerdir. Başka bir anlatımla işletmenin ve işin gereği ancak teknolojik nedenler var ise göz önünde tutulur. Dolayısıyla, söz konusu hükümdeki şartlar gerçekleşmeden asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi hâlinde, asıl işveren-alt işveren ilişkisi geçersiz olacağından iş sözleşmesinin feshi de geçersiz olacaktır.

Asıl alt işveren ilişkisinde, aralarındaki sözleşmenin muvazaalı olması halinde, işçi başlangıçtan itibaren asıl işveren işçisi sayılacağından, feshin geçersizliği ve işe iade ile buna bağlı işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden asıl işveren sorumlu tutulacak ve hüküm asıl işveren hakkında kurulacaktır.

Asıl işveren alt işveren ilişkisinin yukarda belirtilen 6. fıkraya uygun kurulduğu, kısaca muvazaa bulunmadığı durumda ise, işçi alt işveren işçisi sayılacağından feshin geçersizliği ve işe iade hükmünün alt işveren hakkında kurulması gerekir. Ancak asıl işveren aynı madde uyarınca İş Kanunundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumlu olduğundan bağlı bulunan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret alacağından alt işverenle birlikte sorumluluğuna karar verilmelidir.

Dosya içeriğine göre, davalı TİTİZ Limidet şirketi tarafından gerçekleştirilen davacının iş sözleşmesi feshinin haklı ve geçerli nedene dayanmadığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle feshin geçersizliğine karar verilmesi yerindedir. Ancak davalılar arasındaki sözleşme getirilmeden, alt işveren asıl işveren ilişkisi belirlenmeden, aralarındaki sözleşmenin muvazaaya dayanıp dayanmadığı araştırılmadan, eksik inceleme ile özellikle davalı PETLAS A. Şirketi hakkında davanın husumetten reddi hatalıdır.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 30.06.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/36577

K. 2006/5670

T. 7.3.2006

• İHBAR VE KIDEM TAZMİNATI ( Geçerli Bir Asıl İşveren-Alt İşveren İlişkisi Varsa Davacı İşçi Alt İşverene Ait İşyerinde Çalışmış Olmakla ve Asıl İşverenin Sorumluluğu Alt İşverenin Ödemekle Yükümlü Olduğu İşçilik Alacakları İle Sınırlı Olduğu )

• İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ ( Geçerli Bir Asıl İşveren Alt İşveren İlişkisinin Varlığının Belirlenmesi Durumunda Bu Dönem İçin İlave Tediye Alacağına Hak Kazanılamayacağı )

• ALT İŞVEREN – ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Varsa Davacı İşçi Alt İşverene Ait İşyerinde Çalışmış Olmakla ve Asıl İşverenin Sorumluluğu Alt İşverenin Ödemekle Yükümlü Olduğu İşçilik Alacakları İle Sınırlı Olduğu )

• KULLANILMAYAN YILLIK İZİN ÜCRETİ ( İş Sözleşmesinin Feshi İle Alacağa Dönüştüğü – Anılan Alacak İçin İş Sözleşmesinin Feshedildiği Tarihten Daha Önceki Bir Tarihte İşverenin Temerrüde Düşürülemeyeceği )

• İŞVERENİN TEMERRÜDÜ ( İş Sözleşmesinin Feshedildiği Tarihten Daha Önceki Bir Tarihte İşverenin Temerrüde Düşürülemeyeceği )

4857/m.34

6772/m.1

ÖZET : Kıdemli işçiliği teşvik pirimi bakımından davacı işçinin sendika üyeliğinin işveren bildirildiği tarih öncesinde kalan dönemlerde de davalının gerçek işçisi olup olmadığının tespiti önem kazanmaktadır. Gerçekten, 2000 yılı öncesinde geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi varsa, davacı işçi alt işverene ait işyerinde çalışmış olmakla ve asıl işverenin sorumluluğu alt işverenin ödemekle yükümlü olduğu işçilik alacakları ile sınırlı olduğundan 2000 yılı öncesindeki sürenin kıdemli işçiliği teşvik primine esas alınacak sürenin tespitinde dikkate alınmaması gerekir.

Geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığının belirlenmesi durumunda bu dönem için ilave tediye alacağına hak kazanılması mümkün değildir. Kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretler iş sözleşmesinin feshi ile alacağa dönüşür. Anılan alacak için iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten daha önceki bir tarihte işverenin temerrüde düşürülmesi mümkün değildir.

DAVA : Taraflar arasındaki ihbar, kıdem ve sendikal tazminat, ücret farkı, sosyal yardım, ilave tediye, prim, ikramiye, kıdemli işçiliği teşvik primi ile taşıt ve giyim yardımı alacaklarının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde duruşmalı olarak temyizen incelenmesi davalı avukatınca istenilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 7.3.2006 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davalı adına Avukat O. ile karşı taraf adına Avukat S. geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : 1. Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2. Davacının iş sözleşmesinin feshedildiği tarihte işyerinde uygulanmakta olan toplu iş sözleşmesinin 71. maddesinde, 10. kıdem yılını dolduranlara, bu kıdem süresinin sonunda 40 günlük ücreti tutarında kıdemli işçiliği teşvik pirimi ödeneceği kurala bağlanmıştır. Davacı işçi anılan pirimi talep etmiş, mahkemece istek doğrultusunda karar verilmiştir.

Davacı işçinin işyerine ilk olarak girdiğinde alt işveren işçisi olarak gösterilmek suretiyle çalışmaya başladığı dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı işçi 2000 yılında sendikaya üye olmuş ve üyeliğin işverene bildirildiği tarihten sonra alt işveren ile asıl işveren arasındaki ilişkinin muvazaaya dayandığı, davalının tarafı olduğu toplu iş sözleşmesinden yararlanması gerektiği yönünde taleplerde bulunmuştur. Asıl işveren ile alt işveren arasındaki ilişkinin sendika üyeliğinin işverene bildirildiği tarih sonrası için muvazaaya dayandığı kesinleşmiş yargı kararlarıyla sabit olmuştur. Ancak üyeliğin işverene bildirildiği tarih ten önceki dönemde gerçek bir asıl işveren alt işveren ilişkisi olup olmadığı belirlenmiş değildir. Bir kısım davalarda alt işverenler yanında geçen sürelerin kıdem süresine eklenmiş olması sonuca etkili görülmemiştir.

Kıdemli işçiliği teşvik pirimi bakımından davacı işçinin sendika üyeliğinin işveren bildirildiği tarih öncesinde kalan dönemlerde de davalının gerçek işçisi olup olmadığının tespiti önem kazanmaktadır. Gerçekten, 2000 yılı öncesinde geçerli bir asıl işveren-alt işveren ilişkisi varsa, davacı işçi alt işverene ait işyerinde çalışmış olmakla ve asıl işverenin sorumluluğu alt işverenin ödemekle yükümlü olduğu işçilik alacakları ile sınırlı olduğundan 2000 yılı öncesindeki sürenin kıdemli işçiliği teşvik primine esas alınacak sürenin tespitinde dikkate alınmaması gerekir.

Ancak 2000 yılı öncesinde de asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının belirlenmesi durumunda davacının tüm çalışmalarının davalı işveren nezdinde geçtiği kabul edilerek kıdemli işçiliği teşvik primine esas sürenin tespitinde söz konusu hizmetlerin tamamı dikkate alınmalıdır.

Mahkemece davacının sendika üyeliğinin işverene bildirildiği tarih öncesinde kalan dönem itibarıyla ihale sözleşmeleri getirtilmeli ve asıl işveren-alt işveren arasındaki ilişkinin muvazaaya dayalı olup olmadığı belirlenmelidir. Sonucuna göre davaya konu olan kıdemli işçiliği teşvik primine hak kazanılıp kazanılamayacağı noktasında bir karar verilmelidir. Konuyla ilgili olarak eksik incelemeyle sonuca gidilmesi hatalı olmuştur.

3. Davacı işçi 6772 sayılı yasa uyarınca ödenmesi gereken ilave tediye ücretlerini talep etmiş söz konusu istek yönünden zamanaşımı defi dikkate alınarak 1999 yılından itibaren hesaplamalar yapılmıştır. Davacının sendikaya üyeliğinin davalı işverene bildirildiği ve asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaaya dayandığının tespit olunduğu tarih olan 2000 yılı öncesinde kalan dönemler için ilave tediye hesaplanması yukarıdaki bent uyarınca yapılması gereken incelemeyle bağlantılı bir durumdur. Gerçekten, geçerli bir asıl işveren alt işveren ilişkisinin varlığının belirlenmesi durumunda bu dönem için ilave tediye alacağına hak kazanılması mümkün değildir. Bu konuda da yukarıdaki bent uyarınca yapılacak olan incelemenin sonucuna göre karar verilmelidir.

4. Kullanılmayan yıllık izin sürelerine ait ücretler iş sözleşmesinin feshi ile alacağa dönüşür. Anılan alacak için iş sözleşmesinin feshedildiği tarihten daha önceki bir tarihte işverenin temerrüde düşürülmesi mümkün değildir. Mahkemece izin ücreti yönünden fesih tarihinden önceki bir tarihten faize karar verilmesi hatalıdır. Yine söz konusu istek için 4857 sayılı İş Kanununun 34. maddesinin uygulanması suretiyle bankalarca mevduata uygulanan en yüksek faize karar verilmesi hatalı olmuştur. İş sözleşmesinin feshi ile alacağa dönüşen ve çalışma karşılığı olmayan izin ücretine 4857 sayılı İş Kanununun 34. maddesinde öngörülen özel faizin uygulanması doğru olmaz. Anılan istek yönünden dava tarihinden itibaren yasal faize karar verilmelidir.

5. Hüküm altına alınan işçilik alacakları için temerrüt tarihinden itibaren faiz yürütülmüş ise de, bahsi geçen işçilik alacaklarının bir kısmı işverenin temerrüde düşürülmesinden sonra doğmuştur. Bu durumda temerrütten sonra doğan alacaklar için dava tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir. Gerektiği taktirde bilirkişiden bu yönden de ek hesap raporu alınması suretiyle sonuca gidilmelidir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 450 YTL. duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 7.3.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2009/10187

K. 2009/33819

T. 7.12.2009

• ALT İŞVEREN – ASIL İŞVEREN İLİŞKİSİ ( Mevcudiyeti Halinde Davacının İşe İadesinin Alt İşverene Yapılarak Fer’i Haklar Konusunda Davalıların Dayanışmalı Sorumluluğu Yoluna Gidilmesi Gerektiği )

• FER’İ HAKLAR ( Asıl -Alt İşverenine İlişkisinin Mevcudiyeti Halinde Davacının İşe İadesinin Alt İşverene Yapılarak Fer’i Haklar Konusunda Davalıların Dayanışmalı Sorumluluğu Yoluna Gidilmesi Gerektiği )

• ALT İŞVEREN İLİŞKİSİNİN MUVAZAALI OLMASI ( Alt İşveren Yönünden Açılan Davada Husumet Yokluğundan Red Kararı Verilerek Davacının Asıl İşverene İadesinin Yapılması Gerektiği )

• MUVAZAA ( Davalılar Arasındaki İlişkinin Muvazaalı Olduğu Kabul Edilirse Alt İşveren Yönünden Açılan Davada Husumet Yokluğundan Red Kararı Verilerek Davacının Asıl İşverene İadesinin Yapılması Gerektiği )

4857/m.2, 18, 21

ÖZET : Davacı, işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Davacı vekilince, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun iddia edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalılar arasındaki sözleşme getirtilerek, asıl -alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı, muvazaalı olup olmadığı, muvazaalı olmasa dahi İş Kanunu anlamında alt işverene verilebilecek nitelikte bir iş olup olmadığı belirlenerek, Dairemiz yerleşik uygulaması gereğince, asıl -alt işverenine ilişkisinin mevcudiyeti halinde, davacının işe iadesinin alt işverene yapılarak fer’i haklar konusunda davalıların dayanışmalı sorumluluğu yoluna gidilmesi, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilirse, alt işveren yönünden açılan davada husumet yokluğundan red kararı verilerek davacının asıl işverene iadesinin yapılması gerekir.

DAVA : Davacı, işe iadesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi M.A. Bostancı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten soma dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

KARAR : Davacı vekili, davacının iş sözleşmesinin, geçerli neden olmadan, davalı işveren tarafından feshedildiğini belirterek, feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar vekilleri, davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, “Davacı Çetin Kara’nın, davalı Pozitif Denizcilik Ltd. Şti.nin elemanı olarak, davalı Dearsan Gemi İnşaat Sanayi A.Ş.ye ait tersanede çalıştığı, işyerinde genel tatillerde çalıştırıldığı, ücretini aldığına dair belge imzalatılmak istendiği, davacıda ücretini alamadığı için belgeyi imzalamadığı, bu nedenle 14.06.2008 tarihinde işveren tarafından işten çıkarıldığı, dinlenen davacı tanıklarının beyanları ve tüm dosya kapsamından anlaşılmakla, davacının iş akdi haklı ve geçerli nedenlere dayanmaksızın işveren tarafından feshedildiği” gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.

Hüküm, davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.

Yerel mahkemece, değinilen gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmişse de, davacı işçinin hangi davalı bünyesindeki işe iade edildiğine dair hükümde bir açıklık bulunmamaktadır. Dosya içeriğinden, davacı vekilince, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğunun iddia edildiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, davalılar arasındaki sözleşme getirtilerek, asıl -alt işveren ilişkisinin bulunup bulunmadığı, muvazaalı olup olmadığı, muvazaalı olmasa dahi İş Kanunu anlamında alt işverene verilebilecek nitelikte bir iş olup olmadığı belirlenerek, Dairemiz yerleşik uygulaması gereğince, asıl -alt işverenine ilişkisinin mevcudiyeti halinde, davacının işe iadesinin alt işverene yapılarak fer’i haklar konusunda davalıların dayanışmalı sorumluluğu yoluna gidilmesi, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilirse, alt işveren yönünden açılan davada husumet yokluğundan red kararı verilerek davacının asıl işverene iadesinin yapılması gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 07.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Etiketler:   Alt İşveren SorumluluğuAlt İşveren – Asıl İşverenAlt – Üst İşverenlik İlişkisiÇalışma Süresinin Belirlenmesiİş Kazası Sonucu Maluliyetİşçilik Alacaklarıİşveren Borç Ödememesiİşverenin SorumluluğuTaşeron SorumlulukÜst İşveren Sorumluluk

Önceki Yazı Sonraki Yazı 

Benzer Yazılar

  • Yargıtay Kararı – İşçilik Alacaklarında Zamanaşımı

  • Ağır ve Tehlikeli İşler Hakkında Yargıtay Kararları

  • Asıl İşveren Alt İşveren İlişkisi Yargıtay Kararları

  • Asıl İşveren – Alt İşveren Hakkında Yargıtay Kararları




Avukata Soru Sor

Kategoriler

  • Makaleler
  • Dilekçe Örnekleri
  • Yargıtay Kararı
  • Basında Biz
  • Mevzuat
  • Haberler

Takipte Kalın

Yasal Uyarı

“Web sitemizdeki bilgi ve açıklamalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği’nin ilgili mevzuatına uygun olarak hazırlanmıştır. Sitemizdeki hukuki bilgiler reklam teklif hukuki öneri veya hukuki danışmanlık teşkil etmez. Sitede yapılan bütün açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır ve bu bilgiler iş geliştirmeye yönelik olarak kullanılamaz. Sitemizde kullanılan bütün içerikler Baltacı Avukatlık Ofisi’ne aittir ve Elektronik İmzalı Zaman Damgası ile tescil edilmiştir. Ofisimizin açıkça yazılı izni olmadan yazı, resim ve sair bilgileri kullananlar hakkında yasal işlem yapılır. Bu siteyi ziyaret ederek yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılırsınız.”


© Copyright 2018 Önem & Baltacı Hukuk Bürosu