Baltacı Avukatlık Ofisi
  • Anasayfa
  • Kurumsal
    • Hakkımızda
    • Uluslararası
    • Sektörler
    • Diğer Hizmetlerimiz
    • Ofisimiz
    • İşbirliklerimiz
  • Ekibimiz
    • Arif Baltacı
    • Ebru Gülüm Gök
    • Mustafa Gürdal
    • Bahadır Halil Baltacı
    • Abdurrahman Enes Çakar
    • Serhad Ciğer
    • Doç. Dr. Nuri Baltacı
    • Mustapha Boumeshad
    • Aykut Özger
    • Rüstem Yektaş
    • Aytaç Yeni
    • Betül Doğan
    • Aynur Çaylı
    • Muhsin Niyazi Küçük
    • Recep Esen
    • Osman Aydın
  • Uzmanlıklar
  • Hukuki Bilgi
    • Makaleler
    • Dilekçe Örnekleri
    • Basında Biz
    • Haberler
    • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim





Askerlik İle İlgili Yargıtay Kararları

11 May, 2016
Okunma: 22.526
Sosyal Ağlarda Paylaş:

Askerlik İle İlgili Yargıtay Kararları

T.C.

YARGITAY

2. CEZA DAİRESİ

E. 2007/19880

K. 2008/1496

T. 31.1.2008

 

ASKERE GİRMEDEN VEYA ÇAĞRILMADAN ÖNCE İŞLENEN SUÇ ( Er ve Erbaşlar İle Yedek Subaylar – 2 Yıla Kadar Hapis Cezasını Gerektiren Suçlara Ait Davalarda Soruşturma ve Kovuşturma İşlemleri Askerlik Bitimine Kadar Geri Bırakılacağı )

ER ERBAŞ İLE YEDEK SUBAYLAR ( Askere Girmeden Veya Çağrılmadan Önce İşledikleri Suçlar – 2 Yıla Kadar Hapis Cezasını Gerektiren Suçlara Ait Davalarda Soruşturma ve Kovuşturma İşlemleri Askerlik Bitimine Kadar Geri Bırakılacağı )

SORUŞTURMA VE KOVUŞTURMA İŞLEMLERİNİN GERİ BIRAKILMASI ( Er ve Erbaşlar İle Yedek Subayların 2 Yıla Kadar Hapis Cezasını Gerektiren Suçlara Ait Davalarda Askerlik Bitimine Kadar Geri Bırakılacağı )

 

353/m. 20/1

 

ÖZET : Er ve erbaşlar ile yedek subayların askere girmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi iki yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlara ait davalarda, soruşturma ve kovuşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır.

 

DAVA : Hakaret ve kasden yaralama suçlarından şüpheli Nejmi Yorulmaz hakkında yapılan soruşturma evresi sonunda Tokat Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 04.09.2007 tarihli ve 2006/2725 soruşturma, 2007/505 sayılı İddianamenin 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 174. maddesi gereğince iadesine dair Tokat 1.Sulh Ceza Mahkemesinin 14.09.2007 tarihli ve 2007/507 iddianame değerlendirme sayılı kararına yönelik itirazın kabulüne ilişkin,Tokat 1.Asliye Ceza Mahkemesinin 20.09.2007 tarihli ve 2007/166 D.İş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 07.11.2007 gün ve 2007/56291 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak, dava dosyası Yargıtay C. Başsavcılığının 05.12.2007 gün ve 2007/250913 sayılı tebliğnamesiyle Dairemize gönderilmekle okundu;

 

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

 

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usûlü Kanunu’nun 20/1. maddesinde; “Er ve erbaşlar ile yedek subayların askere girmeden veya silah altına çağrılmadan önce işledikleri yukarı haddi iki yıla kadar hapis cezasını gerektiren suçlara ait davalarda, soruşturma ve kovuşturma işlemleri askerliklerini bitirmelerine kadar geri bırakılır.” hükmünün yer aldığı,şüpheli Nejmi Yorulmaz’ın üzerine atılı bulunan 5237 sayılı TCK’nun 125/1. ve 86/2. maddelerinde belirtilen suçların yukarı haddinin iki yılı geçmemesi karşısında,itirazın reddine karar verilmesi gerekirken,yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

 

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ :

 

KARAR VE SONUÇ : Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden itiraz üzerine Tokat 1.Asliye Ceza Mahkemesince verilip kesinleşen 20.09.2007 gün ve 2007/166 D.İş sayılı kararın 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının ( a ) bendi uyarınca BOZULMASINA, sonraki işlemlerin yerel makamlarca yerine getirilmesine, 31.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

CEZA GENEL KURULU

E. 2011/3-116

K. 2011/157

T. 5.7.2011

 

YARGI YOLUNUN BELİRLENMESİ ( Kasten Yaralama/Askerlik Görevi Sırasında İzin Kullanan Sanığın Memleketinde Aralarında Husumet Bulunan ve Yine Asker Olan Katılanı Husumet Nedeniyle Yaraladığı – Davanın Askeri Mahkemede Görülemeyeceği )

KASTEN YARALAMA ( Askerlik Görevi Sırasında İzin Kullanan Sanığın Memleketinde Aralarında Husumet Bulunan ve Yine Asker Olan Katılanı Husumet Nedeniyle Yaraladığı – Sanığın Sonradan Askerlik İle İlişiğinin de Kesildiği/Davanın Askeri Yargıda Değil Adli Yargıda Çözümleneceği )

İZİN KULLANAN ASKER SANIĞIN BU ESNADA SUÇ İŞLEMESİ ( Sanığın Memleketinde Aralarında Husumet Bulunan ve Yine Asker Olan Katılanı Husumet Nedeniyle Yaraladığı – Sanığın Sonradan Askerlik İle İlişiğinin de Kesildiği/Davanın Askeri Yargıda Değil Adli Yargıda Çözümleneceği )

ASKERİ ALAN DIŞINDA KİŞİSEL SEBEPLERLE İŞLENEN SUÇ ( Askerlik Görevi Sırasında İzin Kullanan Sanığın Memleketinde Aralarında Husumet Bulunan ve Yine Asker Olan Katılanı Husumet Nedeniyle Yaraladığı – Davanın Askeri Mahkemede Görülemeyeceği )

 

765/m.456

353/m.17

 

ÖZET : Kasten yaralama suçunda; uyuşmazlık; sanığı yargılama görevinin askeri yargıya mı yoksa adli yargıya mı ait olduğunun belirlenmesine ilişkindir. Katılanın sanığın kız kardeşinin eski eşi olduğu, boşanma davası sürecinde yaşanan olaylar nedeniyle aralarında husumet bulunduğu, suç tarihinde izinli olarak memleketlerinde bulundukları sırada sanığın katılan ile karşılaştığı, aralarında başlayan sözlü tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu sanığın katılanı Adli Tıp Kurumu Kuruluraporuna göre sağ gözünde uzuv tatili oluşacak derecede kasten yaraladığı anlaşılmaktadır. Sanık da katılan da suç tarihinde askerdir. Sanığın izinli olunan bir zamanda kişisel nedenlerle, askeri olmayan bir alanda işlendiği ve askeri suç olmadığı göz önüne alındığında askeri yargıda görülmesine olanak bulunmamaktadır. Ayrıca ordudan ilişiği kesilen ve artık asker kişi olmayan sanığın bu aşamadan sonra askeri mahkemede yargılanması da olanaklı değildir. Bu husus gözetilmelidir.

 

DAVA : Kasten yaralama suçundan sanığın, Sultandağı Asliye Ceza Mahkemesince verilen 22.01.2004 gün ve 22-33 sayılı görevsizlik kararı üzerine yapılan yargılaması sonucunda 765 sayılı TCY’nın 456/3, 51/1, 59 ve 31. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün ağır hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 3 ay süre ile kamu hizmetlerinden yasaklanmasına ilişkin Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince verilen 02.06.2004 gün ve 32-95 sayılı hüküm, katılan vekili ve sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 06.07.2005 gün ve 8144-8732 sayı ile, yürürlüğe giren yeni yasaların değerlendirilmesi amacıyla bozulmuştur.

 

Bozmaya uyan Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince 24.09.2008 gün ve 168-156 sayı ile; sanığın 765 sayılı TCY’nın 456/3, 51/1, 59 ve 31. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 3 yıl süre ile kamu hizmetlerinden yasaklanmasına karar verilmiştir.

 

Katılan vekili ve sanık müdafiinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 13.10.2010 gün ve 6478-14322 sayı ile; yerel mahkeme hükmü onanmıştır.

 

Yargıtay C.Başsavcılığı ise 28.04.2011 gün ve 161117 sayı ile;

 

“… Olay tarihinde sanık E. Ö., Kayseri 1. Tugay emrinde görevli astsubay üstçavuş, mağdur katılan Y. E. ise İzmir İstihkâm Okul Komutanlığında görevli bir uzman çavuştur. Dolayısıyla hem fail hem mağdur asker kişilerdir. Her ne kadar boşanma vaki olsa da taraflar enişte-kayınbirader olup birbirlerinin asker kişi olduklarını ve rütbelerini, aralarında astlık-üstlük münasebeti bulunduğunu önceden bilmektedirler. Bu durumda işlenen suç tipik bir askeri suç olan asta müessir fiil suçudur.

 

Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Hakkındaki 353 sayılı Yasanın ‘Genel görev’ başlıklı 9.uncu maddesinde ‘Askeri Mahkemeler, kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ve bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler’ hükmünü amirdir.

 

Sanık olay tarihinde astsubay üstçavuş olduğu için mağdur uzman çavuşa nazaran üst durumundadır. Bu nedenle eylemi 1632 sayılı Askeri Ceza Kanunu’nun 117 ve 118. maddelerinde yazılı asta müessir fiil suçunu oluşturmaktadır. Burada suçun görev nedeni ile işlenip işlenmediği, askeri mahalde işlenip işlenmediği, suçun unsurlarından değildir. Suçun izinli iken işlenmesi askeri olma vasfını ortadan kaldırmaz. Aralarında ast-üst münasebetinin bulunması ve bunun taraflarca bilinmesi yeterlidir.

 

Bu nedenle sanığın Askeri mahkemede yargılanması gerekmekte olup Bolvadin Ağır Ceza Mahkemesince görevsizlik kararı verilmelidir…”

 

Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunmuştur.

 

Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

 

KARAR : Sanığın kasten yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yargıtay C. Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığı yargılama görevinin askeri yargıya mı yoksa adli yargıya mı ait olduğunun belirlenmesine ilişkindir.

 

İncelenen dosya içeriğinden;

 

Sanığın suç tarihinde Kayseri’de astsubay üstçavuş, katılanın ise İzmir’de uzman çavuş olarak görev yapmakta olduğu, katılanın sanığın kız kardeşinin eski eşi olduğu, boşanma davası sürecinde yaşanan olaylar nedeniyle aralarında husumet bulunduğu, suç tarihinde izinli olarak memleketleri olan Sultandağı İlçesinde bulundukları sırada hayvan pazarına kurbanlık hayvan almak için giden sanığın katılan ile karşılaştığı, aralarında başlayan sözlü tartışmanın kavgaya dönüşmesi sonucu sanığın katılanı Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulunun 09.05.2007 tarihli raporuna göre sağ gözünde uzuv tatili oluşacak derecede kasten yaraladığı, yargılama sırasında mağdurun Gülhane Askeri Tıp Akademisinin 11.10.2002 gün ve 7412 sayılı raporuyla gözünde oluşan uzuv tatili nedeniyle askerliğe elverişli olmadığına karar verilerek malulen emekli edildiği, yerel mahkemece verilen hükmün Özel Daire tarafından 13.10.2010 tarihinde onanmasından sonra sanığın 07.03.2001 gün ve 15 sayılı karar ile Türk Silahlı Kuvvetlerinden ilişiğinin kesildiği anlaşılmaktadır.

 

26.10.1963 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 353 sayılı Yasanın “Genel Görev” başlıklı 9. maddesi uyarınca; “Askeri mahkemeler kanunlarda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler”.

 

Bu maddeye göre askeri mahkemelerin bakacağı suçlar da:

 

1-Asker kişilerin askeri suçları,

 

2-Asker kişilerin asker kişiler aleyhine işledikleri suçlar,

 

3-Asker kişilerin askeri mahallerde işledikleri suçlar,

 

4-Asker kişilerin askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlar.

 

Askeri suç öğreti ve uygulamada; unsurları ve cezalarının tamamı Askeri Ceza Yasasında yazılı olan suçlar, unsurları kısmen Askeri Ceza Yasasında kısmen diğer ceza yasalarında gösterilen suçlar ve TCY’na atıf suretiyle askeri suç haline dönüştürülen suçlar olarak gösterilmektedir.

 

353 sayılı Yasanın “Barış Zamanında Sivil Kişilerin Askerî Ceza Kanununa Tâbi Suçlarında Yargılama Mercii” başlıklı 13. maddesinde; “Askerî Ceza Kanununun 55, 56, 57, 58, 59, 61, 63, 64, 75, 79, 80, 81, 93, 94, 95, 114 ve 131. maddelerinde yazılı suçlar, askerî mahkemelerin yargı yetkisine tâbi olmayan sivil kişiler tarafından barış zamanında işlenirse; bu kişilerin yargılanması, adlî yargı mahkemeleri tarafından, Askerî Ceza Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle yapılır”,

 

“Askeri Mahkemelerde Yargılamayı Gerektiren İlginin Kesilmesi” başlıklı 17. maddesinde; “Askeri mahkemelerde yargılamayı gerektiren ilginin kesilmesi, daha önce işlenen suçlara ait davalara bu mahkemelerin bakma görevini değiştirmez. Ancak suçun; askeri bir suç olmaması, askeri bir suça bağlı bulunmaması halinde askeri mahkemenin görevi sona erer”,

 

5271 sayılı CYY’nın 5918 sayılı Yasanın 6. maddesiyle değiştirilen “Görev” başlıklı 3. maddesinin ikinci fıkrasında ise; “Barış zamanında, asker olmayan kişilerin Askeri Ceza Kanununda veya diğer kanunlarda yer alan askerî mahkemelerin yargı yetkisine tabi bir suçu tek başına veya asker kişilerle iştirâk halinde işlemesi durumunda asker olmayan kişilerin soruşturmaları Cumhuriyet savcıları, kovuşturmaları adlî yargı mahkemeleri tarafından yapılır” şeklinde düzenlemeler bulunmaktadır.

 

T.C. Anayasası’nın “Askeri Yargı” başlıklı 145. maddesinin 1. ve 2. fıkrası; “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler, asker kişilerin; askerî olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerî mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler.

 

Askerî mahkemeler, asker olmayan kişilerin özel kanunda belirtilen askerî suçları ile kanunda gösterilen görevlerini ifa ettikleri sırada veya kanunda gösterilen askerî mahallerde askerlere karşı işledikleri suçlara da bakmakla görevlidirler” şeklinde iken 07.05.2010 gün ve 5982 sayılı Yasanın 15. maddesiyle; “Askerî yargı, askerî mahkemeler ve disiplin mahkemeleri tarafından yürütülür. Bu mahkemeler; asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar ile bunların asker kişiler aleyhine veya askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidir. Devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı suçlara ait davalar her halde adliye mahkemelerinde görülür.

 

Savaş hali haricinde, asker olmayan kişiler askerî mahkemelerde yargılanamaz” biçiminde değiştirilmiş ve bu suretle de askeri yargının görev alanı oldukça daraltılmıştır.

 

Bu değişikliğin nedeni madde gerekçesinde şöyle açıklanmıştır: “Mevcut hükümde askerî yargının görev alanı oldukça geniş düzenlenmiş olup bu durum, değişik uluslararası belgelerde ( Katılım Ortaklığı Belgesi, İlerleme Raporları, İstişari Ziyaret Raporları vb. ) vurgulanmıştır. Yine, Yargı Reformu Stratejisinde ve Avrupa Birliği müktesebatının Türkiye Cumhuriyeti tarafından üstlenilmesine yönelik olarak hazırlanan ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak yürürlüğe giren 2008 Yılı Ulusal Programında, askerî mahkemelerin görev alanının demokratik hukuk devletinin gerektirdiği ölçüler çerçevesinde yeniden tanımlanması öngörülmüştür.

 

Mukayeseli hukuk da göstermektedir ki, pek çok ülkede ayrı bir askerî yargı sistemi bulunmamakta ve asker kişiler de adliye mahkemelerinde yargılanmaktadır. Bazı ülkelerde ise, askerî mahkemeler sadece disiplin mahkemesi olarak, oldukça sınırlı bir alanda görev yapmaktadır. Buna karşın askerî yargı ülkemizde, demokrasi ve hukuk devleti standartlarının dışında, geniş bir görev alanına sahiptir. Askerî yargının görev alanının geniş belirlenmiş olması, bazen yargı mercileri arasında görev uyuşmazlıklarına da neden olabilmektedir.

 

Getirilen düzenlemeyle askerî mahkemelerin görev alanı, askerî suçların yargılanmasıyla sınırlandırılmaktadır. Askerî suç ise yüksek mahkemelerce tanımlanmış bir kavramdır. Anayasa Mahkemesinin 25.10.1994 tarihli ve E. 1994/2, K. 1994/76 sayılı kararında, askerî suçun unsurları, askerî bir yararı ihlâl etmek ve askerî nitelikte olmak biçiminde açıklanmıştır. Bir suçun Askerî Ceza Kanununda açıkça yer almış olmasının, onun askerî suç sayılmasına yetmeyeceği belirtilmiştir. Yine 01.07.1998 tarihli ve E. 1996/74, K. 1998/45 sayılı kararında askerî mahkemelerin görev alanının, ‘askerî hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık üstlük ilişkileri dikkate alınarak’ belirlenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu veriler göz önüne alınarak, askerî mahkemelerin görev alanı, çağdaş ülkelerde olduğu gibi daraltılmakta ve asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalarla sınırlı tutulmaktadır”.

 

T.C. Anayasası’nın 145. maddesinde yapılan değişikliğin gerekçesinde atıf yapılan Anayasa Mahkemesinin 25.10.1994 gün ve 2-76 sayılı kararında; “Asker veya asker olmayan herhangi bir kişi tarafından işlenen suçun, askerî bir yararı ihlâl etmediği, dolayısıyla askerî nitelikten yoksun bulunduğu belirgin ise, suçun Askerî Ceza Yasası’nda açıkça yer almış olması onun askerî suç sayılmasına yetmeyecektir”,

 

01.07.1998 gün ve 74-45 sayılı kararında ise, askeri yargının görev alanını belirleyen Anayasanın 145. maddesinin 5982 sayılı Yasa ile değiştirilmeden önceki metnine ilişkin olarak; “Anayasa’nın ‘Askerî yargı’ başlıklı 145. maddesinde. denilerek askerî hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık üstlük ilişkileri dikkate alınarak bu mahkemelerin görev alanı ve asker olmayan kişilerin hangi hallerde askerî mahkemelerde yargılanabilecekleri belirtilmiştir” değerlendirmesini yapmıştır.

 

Diğer taraftan Anayasamızın 2. maddesine göre Türkiye Cumhuriyeti demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir.

 

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

 

Suç tarihinde gerek katılanın gerekse sanığın asker kişi olduğu olayda uyuşmazlığın çözümünde yalnızca 26.10.1963 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 353 sayılı Yasanın 9. maddesinin hükümlerinin değil yukarıda ayrıntısı verilen başta Anayasa olmak üzere tüm mevzuatın ve Uyuşmazlık Mahkemesi ile Anayasa Mahkemesinin kararlarının da göz önüne alınması gerektiğinde kuşku bulunmamaktadır.

 

Anayasa Mahkemesinin yukarıda ayrıntısı verilen 25.10.1994 ve 01.07.1998 tarihli kararlarında vurgulandığı üzere, askerî mahkemelerin görev alanının; “askerî hizmetlerin yürütülmesindeki özellikler, disiplinin korunması, asker kişilerin astlık üstlük ilişkileri dikkate alınarak” belirlenmesi gerekmektedir. Ülkemizde adliye mahkemelerinin yanında görev yapmakta olan askeri mahkemelerin görev alanı, son yıllarda Anayasa’da ve yasalarda yapılan değişikliklerle önemli ölçüde daraltılmıştır. Bu bağlamda, Anayasamızın 145. maddesinde ve CYY’nın 3. maddesinde yapılan değişikliklerle askeri yargının görev alanının sınırları daraltılarak tekrar belirlenmiştir. Nitekim yasa koyucunun bu iradesi Anayasamızın 145. maddesinin değişiklik gerekçesinde de; “askerî mahkemelerin görev alanı, çağdaş ülkelerde olduğu gibi daraltılmakta ve asker kişilerin, sadece askerlik hizmet ve görevleriyle ilgili olarak işledikleri askerî suçlara ait davalarla sınırlı tutulmaktadır” şeklinde açıkça ifade edilmiştir

 

Bu nedenle, suç tarihinde Kayseri’de görevli astsubay olan sanığın, İzmir’de uzman çavuş olarak görev yapan ve kız kardeşinin eski eşi olan katılanı, boşanma davası sürecinde yaşanan olaylardan kaynaklanan husumetten dolayı izinli olarak geldiği memleketi Sultandağı İlçesinde sağ gözünde uzuv tatili oluşacak derecede kasten yaralaması şeklindeki eyleminin, askerlik görev ve hizmeti ile ilgili olmayıp tamamen kişisel nedenle, izinli olunan bir zamanda, askeri olmayan bir alanda işlendiği ve askeri suç olmadığı göz önüne alındığında askeri yargıda görülmesine olanak bulunmamaktadır. Gerçekleşme şekli yukarıda açıklanan suçun, sanık ve katılanın suç tarihinde asker kişi olmaları nedeniyle askeri yargıda görülmesi gerektiğini ileriye sürmenin, yasa koyucunun açıklanan yasal mevzuatla açıkça ortaya koyduğu iradesine de uygun düşmeyecektir.

 

Kaldı ki, Anayasamızın 145/2, 5271 sayılı CYY’nın 3/2, 353 sayılı Yasanın 17. maddeleri uyarınca ordudan ilişiği kesilen ve artık asker kişi olmayan sanığın bu aşamadan sonra askeri mahkemede yargılanması da olanaklı değildir. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi de birçok kararında; askeri mahalde asker kişinin asker kişi aleyhine işlemiş olduğu, askeri suç olmayan ve askeri bir suçla bağlantılı olmayan suçlarda bile 353 sayılı Yasanın 17. maddesi uyarınca askeri mahkemelerde yargılanmayı gerektiren ilginin kesilmesiyle yargılamanın adli yargı mahkemelerinde yapılması gerektiğini açıkça hükme bağlamaktadır ( Uyuşmazlık Mahkemesinin 13.04.2009 gün ve 15-15, 02.03.2009 gün ve 10-10, 02.02.2009 gün ve 1-1, 13.10.2008 gün ve 33-33 sayılı kararları ).

 

Bu itibarla, sanığın adli yargı mahkemesinde yargılamasında bir isabetsizlik bulunmadığından itirazın reddine karar verilmesi gerekmektedir.

 

Çoğunluk görüşüne katılmayan bir Genel Kurul Üyesi; “sanıkların askeri mahkemede yargılanması gerektiği” düşüncesiyle karşıoy kullanmıştır.

 

SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;

 

1- Yargıtay C. Başsavcılığı itirazının REDDİNE,

 

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2011 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

 

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/10308

K. 2012/14137

T. 3.10.2012

 

ASKERİ EŞYA BEDELİNİN RUCÜEN TAHSİLİ DAVASI ( Davalının Zimmetindeyken Kaybolduğu İddiası – Davalının Savunması Gözetilerek Davalıdan Önce Görev Yapan İkmal Subayının Görev Yaptığı Dönemden Kalan Eksikliklerin Tespit Edilmesi Gereği )

ASKERİ EŞYANIN KAYBOLMASI ( Rucüen Tazminat – Davalının Astsubay Başçavuş Sıfatı Nedeniyle İkmal Subaylığına Vekaleten Görevlendirilmesinin Uygun Olmadığı/Kaybolan Eşya Nedeniyle Ortaya Çıkan Zaradan Uygun Bir İndirim Yapılması Gerektiği )

DEVİR TESLİM SIRASINDA EKSİKLİK BULUNDUĞU İDDİASI ( Davalının Sıfatı Nedeniyle İkmal Subaylığına Vekaleten Görevlendirilmiş Olmasının Uygun Olmadığından Belirlenecek Zarar Tutarından Uygun Bir Miktar İndirim Yapılması Gereği )

DAVALININ SAVUNMASININ DİKKATE ALINMASI ( Davalıdan Önce Hakkında Dava Açılan Subayın Görev Yaptığı Dönemde Eksiklik Olup Olmadığının Konusunda Uzman ve Tarafsız Bilirkişi Tarafından İnceleneceği – O Dönemdeki Zararların Tespit Edileceği )

UZMAN VE TARAFSIZ BİLİRKİŞİ ARAŞTIRMASI ( Davalıdan Önce Hakkında Dava Açılan Subayın Görev Yaptığı Dönemde Eksiklik Olup Olmadığının Konusunda Uzman ve Tarafsız Bilirkişi Tarafından İnceleneceği – O Dönemdeki Zararların Tespit Edileceği )

 

818/m. 43,44

 

ÖZET : Dava, davalının zimmetindeyken kaybolan askeri eşya bedelinin rucÜen tahsili istemine ilişkindir. Davalı, eksikliğin kendisinden önce görev yapan ve hakkında dava açılan ikmal subayının görev yaptığı dönemden kalan eksiklikler olduğunu idda etmişir.Davalının savunması ile dosya arasına giren bilgi ve belgeler gözetildiğinde; davalıdan önceki dönemde davaya konu askeri eşyaları teslim alan komutanlar ve varsa o dönemlerdeki eşya eksiklikleri tespit edildikten sonra eksik olan eşyaların niteliği de gözetilerek konusunda uzman ve tarafsız bilirkişiden zarar tutarına yönelik rapor alınmalı, davalının sıfatı nedeniyle ikmal subaylığına vekaleten görevlendirilmiş olmasının da uygun olmadığı gözetilerek belirlenecek zarar tutarından uygun bir indirim de yapılmalıdır.

 

DAVA : Davacı Milli Savunma Bakanlığı vekili tarafından, davalı aleyhine 11/04/2008 gününde verilen dilekçe ile rucüen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/06/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

 

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

 

2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, davalının zimmetindeyken kaybolan askeri eşya bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

 

Davacı, davalının zimmetine teslim edilen askeri eşyaların yapılan sayımda eksik çıkması nedeniyle oluşan kurum zararının tahsilini istemiştir.

 

Davalı davaya verdiği cevap dilekçesinde; eşyaları teslim alırken bir kısım eşyaların eksik olduğunu farkettiğini ancak bu eksikliğin kendisinden önce görev yapan ve hakkında bu nedenle dava açılan ikmal subayı Yaşar O.’un görev yaptığı dönemden kalan eksiklikler olduğu, eksikliklerden dolayı kendisinin sorumlu tutulmayacağının söylenmesi üzerine evrak üzerinden eşyaları teslim aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

 

Dosya kapsamından; Astsubay Başçavuş olarak görev yapan davalının, 1995 yılında bir kısım subay ve astsubayların OHAL bölgesinde görevlendirilmesi nedeniyle 23.Piyade Tabur Komutanlığı emrinde ikmal subaylığına vekaleten görevlendirildiği, ordu-donatım, istihkam, levazım, mühimmat, akaryakıt ve sıhhiye olmak üzere askeri nitelikli eşyaların zimmetine teslim edildiği, 1998 yılında yapılan sayımda bir kısım eşyaların kaybolduğunun tutanakla tespit edildiği, aynı birimde daha önce ikmal subayı olarak görev yapan Yaşar O. hakkında Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1. Ordu Askeri Mahkemesinin 1999/75 esas sayılı dosyasında; 1992-1993 dönemine ilişkin askeri eşya açığına sebep olmaktan dolayı görevi ihmal suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.Davalının savunması ile dosya arasına giren bilgi ve belgeler gözetildiğinde; davalıdan önceki dönemde davaya konu askeri eşyaları teslim alan komutanlar ve varsa o dönemlerdeki eşya eksiklikleri tespit edildikten sonra eksik olan eşyaların niteliği de gözetilerek konusunda uzman ve tarafsız bilirkişiden zarar tutarına yönelik rapor alınmalı, davalının sıfatı nedeniyle ikmal subaylığına vekaleten görevlendirilmiş olmasının da uygun olmadığı gözetilerek belirlenecek zarar tutarından uygun bir indirim yapılması gerekirken eksik incelemeyle yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

 

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 03.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/10308

K. 2012/14137

T. 3.10.2012

 

ASKERİ EŞYA BEDELİNİN RUCÜEN TAHSİLİ DAVASI ( Davalının Zimmetindeyken Kaybolduğu İddiası – Davalının Savunması Gözetilerek Davalıdan Önce Görev Yapan İkmal Subayının Görev Yaptığı Dönemden Kalan Eksikliklerin Tespit Edilmesi Gereği )

ASKERİ EŞYANIN KAYBOLMASI ( Rucüen Tazminat – Davalının Astsubay Başçavuş Sıfatı Nedeniyle İkmal Subaylığına Vekaleten Görevlendirilmesinin Uygun Olmadığı/Kaybolan Eşya Nedeniyle Ortaya Çıkan Zaradan Uygun Bir İndirim Yapılması Gerektiği )

DEVİR TESLİM SIRASINDA EKSİKLİK BULUNDUĞU İDDİASI ( Davalının Sıfatı Nedeniyle İkmal Subaylığına Vekaleten Görevlendirilmiş Olmasının Uygun Olmadığından Belirlenecek Zarar Tutarından Uygun Bir Miktar İndirim Yapılması Gereği )

DAVALININ SAVUNMASININ DİKKATE ALINMASI ( Davalıdan Önce Hakkında Dava Açılan Subayın Görev Yaptığı Dönemde Eksiklik Olup Olmadığının Konusunda Uzman ve Tarafsız Bilirkişi Tarafından İnceleneceği – O Dönemdeki Zararların Tespit Edileceği )

UZMAN VE TARAFSIZ BİLİRKİŞİ ARAŞTIRMASI ( Davalıdan Önce Hakkında Dava Açılan Subayın Görev Yaptığı Dönemde Eksiklik Olup Olmadığının Konusunda Uzman ve Tarafsız Bilirkişi Tarafından İnceleneceği – O Dönemdeki Zararların Tespit Edileceği )

 

818/m. 43,44

 

ÖZET : Dava, davalının zimmetindeyken kaybolan askeri eşya bedelinin rucÜen tahsili istemine ilişkindir. Davalı, eksikliğin kendisinden önce görev yapan ve hakkında dava açılan ikmal subayının görev yaptığı dönemden kalan eksiklikler olduğunu idda etmişir.Davalının savunması ile dosya arasına giren bilgi ve belgeler gözetildiğinde; davalıdan önceki dönemde davaya konu askeri eşyaları teslim alan komutanlar ve varsa o dönemlerdeki eşya eksiklikleri tespit edildikten sonra eksik olan eşyaların niteliği de gözetilerek konusunda uzman ve tarafsız bilirkişiden zarar tutarına yönelik rapor alınmalı, davalının sıfatı nedeniyle ikmal subaylığına vekaleten görevlendirilmiş olmasının da uygun olmadığı gözetilerek belirlenecek zarar tutarından uygun bir indirim de yapılmalıdır.

 

DAVA : Davacı Milli Savunma Bakanlığı vekili tarafından, davalı aleyhine 11/04/2008 gününde verilen dilekçe ile rucüen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25/06/2009 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

 

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

 

2-Davalının diğer temyiz itirazlarına gelince; dava, davalının zimmetindeyken kaybolan askeri eşya bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, istemin kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

 

Davacı, davalının zimmetine teslim edilen askeri eşyaların yapılan sayımda eksik çıkması nedeniyle oluşan kurum zararının tahsilini istemiştir.

 

Davalı davaya verdiği cevap dilekçesinde; eşyaları teslim alırken bir kısım eşyaların eksik olduğunu farkettiğini ancak bu eksikliğin kendisinden önce görev yapan ve hakkında bu nedenle dava açılan ikmal subayı Yaşar O.’un görev yaptığı dönemden kalan eksiklikler olduğu, eksikliklerden dolayı kendisinin sorumlu tutulmayacağının söylenmesi üzerine evrak üzerinden eşyaları teslim aldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

 

Dosya kapsamından; Astsubay Başçavuş olarak görev yapan davalının, 1995 yılında bir kısım subay ve astsubayların OHAL bölgesinde görevlendirilmesi nedeniyle 23.Piyade Tabur Komutanlığı emrinde ikmal subaylığına vekaleten görevlendirildiği, ordu-donatım, istihkam, levazım, mühimmat, akaryakıt ve sıhhiye olmak üzere askeri nitelikli eşyaların zimmetine teslim edildiği, 1998 yılında yapılan sayımda bir kısım eşyaların kaybolduğunun tutanakla tespit edildiği, aynı birimde daha önce ikmal subayı olarak görev yapan Yaşar O. hakkında Kara Kuvvetleri Komutanlığı 1. Ordu Askeri Mahkemesinin 1999/75 esas sayılı dosyasında; 1992-1993 dönemine ilişkin askeri eşya açığına sebep olmaktan dolayı görevi ihmal suçundan kamu davası açıldığı anlaşılmaktadır.Davalının savunması ile dosya arasına giren bilgi ve belgeler gözetildiğinde; davalıdan önceki dönemde davaya konu askeri eşyaları teslim alan komutanlar ve varsa o dönemlerdeki eşya eksiklikleri tespit edildikten sonra eksik olan eşyaların niteliği de gözetilerek konusunda uzman ve tarafsız bilirkişiden zarar tutarına yönelik rapor alınmalı, davalının sıfatı nedeniyle ikmal subaylığına vekaleten görevlendirilmiş olmasının da uygun olmadığı gözetilerek belirlenecek zarar tutarından uygun bir indirim yapılması gerekirken eksik incelemeyle yetersiz bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.

 

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, öteki temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 03.10.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/9611

K. 2011/3043

T. 7.3.2011

 

KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ ( Taşınmaz Üzerinden Su İsale Hattı Geçirmek Üzere İrtifak Hakkı Tesisinde İrtifakın Geçtiği Yere ve Alanına Taşınmazın Yüzölçümüne ve Niteliği İle Daireye İntikal Eden Benzer Dosyalarda Uygulanıp Uygun Bulunan Oranlara Göre Karar Verileceği )

ASKERİ GÜVENLİK BÖLGESİ İÇİNDE BULUNAN TAŞINMAZ ( Bu Durumunun Taşınmazların Değerinde Düşüklüğe Yol Açması Mutlak Olduğundan Bu Kayıp Oranının Belirlenmesi ve Kamulaştırma Bedelinin Bu Husus da Dikkate Alınarak Belirlenmesi Gerektiği )

KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN BELİRLENMESİ ( Askeri Güvenlik Bölgesi İçinde Bulunan Taşınmaz – Bu Durumunun Taşınmazların Değerinde Düşüklüğe Yol Açması Mutlak Olduğundan Bu Kayıp Oranı Belirlenerek Belirlenmesi Gerektiği )

 

2942/m.11

 

ÖZET : 1- ) Dava, kamulaştırma bedelinin tespiti ve irtifak hakkının idare adına tescili istenilmiştir. 1- Dava konusu taşınmaz üzerinden su isale hattı geçirmek üzere irtifak hakkı tesisinde, irtifakın geçtiği yere ve alanına, taşınmazın yüzölçümüne ve niteliği ile Daireye intikal eden benzer dosyalarda uygulanıp, uygun bulunan oranlara göre bu değer kaybının, 33 numaralı parsel için %04, 42 numaralı parsel için %14 oranından fazla olamayacağının düşünülmemesi,

 

2- Kamulaştırılan taşınmazların tapu kayıtlarında Askeri Güvenlik Bölgesi içinde bulunduğuna ilişkin şerh mevcuttur. Bu durumunun taşınmazların değerinde düşüklüğe yol açması mutlak olduğundan, bu kayıp oranının belirlenmesi ve kamulaştırma bedelinin bu husus da dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi, doğru görülmemiştir.

 

DAVA : Dava dilekçesinde, Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve irtifak hakkının idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

KARAR : Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme ile alınan bilirkişi raporu hükme yeterli değildir. Şöyle ki,

 

1- ) İrtifak hakkı tesis edilmek amacıyla yapılan kamulaştırma işleminde kamulaştırma bedeli, taşınmazın irtifak hakkı tesisinden önceki değeri ile irtifak hakkı tesis edildikten sonraki değeri arasındaki farktan ibarettir. Taşınmazın niteliğine göre Kamulaştırma Kanunu’nun 11. maddesinin 3. fıkrası hükmü gereğince taşınmazın tamamının bir bütün olarak değeri tespit edildikten sonra aynı maddenin son fıkrası uyarınca irtifak kurulması sebebiyle taşınmazda meydana gelecek değer düşüklüğünün oran ve tutarının gerekçeleri ile belirtilmesi gerekir. İrtifak kurulması sebebiyle taşınmazda meydana gelecek değer düşüklüğünün oranı, taşınmazın cinsi, niteliği, kullanım şekli, irtifak hakkının niteliği ( boru hattı, enerji nakil hattı vs. ), taşınmazda kapladığı alan ve yeri, istikameti dikkate alınarak belirlenir. Yargıtay uygulamalarında, taşınmazın niteliğine uygun kullanımını önemli ölçüde etkileyen özel bir durum söz konusu olmaması halinde arazilerde irtifak sebebiyle olabilecek değer kaybının irtifaktan etkilenen alanın mülkiyet değerinin %35 ini aşmaması gerektiği kabul edilmektedir.

 

Dava konusu taşınmaz üzerinden su isale hattı geçirmek üzere irtifak hakkı tesisinde, irtifakın geçtiği yere ve alanına, taşınmazın yüzölçümüne ve niteliği ile Daireye intikal eden benzer dosyalarda uygulanıp, uygun bulunan oranlara göre bu değer kaybının, 33 numaralı parsel için %04, 42 numaralı parsel için %14 oranından fazla olamayacağının düşünülmemesi,

 

2- ) Kamulaştırılan taşınmazların tapu kayıtlarında Askeri Güvenlik Bölgesi içinde bulunduğuna ilişkin şerh mevcuttur. Bu durumunun taşınmazların değerinde düşüklüğe yol açması mutlak olduğundan, bu kayıp oranının belirlenmesi ve kamulaştırma bedelinin bu husus da dikkate alınarak belirlenmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

 

3- ) Bilirkişi kurulunun somut emsal aldığı taşınmazın, emsal alınan satış işleminin taraflarını, satış tarihini ve satış bedelini de gösteren tapu kayıt örneğinin dosyaya getirtilip raporun denetlenmemesi,

 

Doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükümün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 7.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

3. HUKUK DAİRESİ

E. 2012/1313

K. 2012/12716

T. 21.5.2012

 

ECRİMİSİL (Taşınmazın Etrafının Davalı Tarafından Duvar ile Çevrildiği/Tapu Kaydında Askeri Güvenlik Bölgesi Şerhi Bulunduğu – Davacıların Hisselerine Yönelik Ecrimisil Şartlarının Oluşup Oluşmadığı Araştırılıp Değerlendirilerek Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği)

HAKSIZ İŞGAL (Taşınmazın Etrafının Davalı Tarafından Duvar ile Çevrilmesi Nedeniyle Ecrimisil – Davalının Davacılara Herhangi Bir Bedel Ödemeden Taşınmazın Etrafına Fiilen El Atması Suretiyle Davacıların Tasarruf Hakkını Kısıtlamasının Yerinde Olmadığı)

ASKERİ GÜVENLİK BÖLGESİ ŞERHİ BULUNAN TAŞINMAZ (Tapu Kaydında Bulunduğu – Kamulaştırma Olmaksızın Elatmanın Mevcut Olduğu/Davacıların Hisselerine Yönelik Ecrimisil Şartlarının Oluşup Oluşmadığı Araştırılıp Değerlendirilerek Karar Verileceği)

KAMULAŞTIRMA (Ecrimisil İstemi – Tapu Kaydında Askeri Güvenlik Bölgesi Şerhi Bulunduğu/Davacıların Hisselerine Yönelik Ecrimisil Şartlarının Oluşup Oluşmadığı Araştırılıp Değerlendirilerek Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği)

 

2565/m.21

1086/m.428

 

ÖZET : Dava, ecmisilin faiz ve masraflarla birlikte tahsili istemine ilişkindir. Somut olayda; tapu kaydında askeri güvenlik bölgesi şerhi bulunduğu yazılı ise de, bu şerhin nezaman nasıl ve neye göre konulduğuna ilişkin belgeler ve dayanakları dosyada bulunmamaktadır. Mahkemece, bu yönde araştırma da yapılmamıştır. Mahallinde yapılan keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın etrafı davalı tarafından duvar ile çevrildiği belirtilmiştir. 2565 sayılı Yasanın 21.maddesine göre bölge içerisindeki gerçek ve tüzel kişilerin mallarının kamulaştırılabileceği bildirilmiştir. Davalı idarece kamulaştırma yapılmamış, davacılar tarafından açılan kamulaştırmasız el atma sonucunda, davacılar lehine tazminata hükmolunmuş ve dava konusu taşınmazın davalı idare adına tesciline karar verilmiştir. Davalının davacılara herhangi bir bedel ödemeden taşınmazın etrafına fiilen el atması (etrafına duvar çevirerek) suretiyle davacıların tasarruf hakkını kısıtlaması yerinde değildir. Bu nedenle; davacıların payları yönünden davanın yazılı şekilde (Tapu kaydında ki askeri güvenlik bölgesi şerhi nazara alınarak) reddine ilişkin gerekçede belirtilen hususlar yerinde değildir. Davacıların hisselerine yönelik ecrimisil şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılıp, değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

 

DAVA : Dava dilekçesinde 1.600.000 TL ecrimisilin faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın muris F. P.’dan kalan pay yönünden husumetten reddi, davacıların kendi paylarına yönelik kısım yönünden esastan reddine dair verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacılar vekili tarafından istenilmekle; taraflara yapılan tebligat üzerine duruşma için tayin olunan günde temyiz eden Davacılar vekili geldi. Aleyhine temyiz olunan Davalı Vekili geldi. Gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için 21/05/2012 gününe bırakılması uygun görüldüğünden, belli günde dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, tetkik hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, 4511 ada, 3 parsel sayılı 32.000 m² alanlı taşınmazın 14400/172800 hissesinin davacıların, 28800/172800 hissesinin davacıların murisleri F. P.’nın sahip olduğunu, davalı kurum tarafından bu taşınmazın etrafının duvar çevrilmesi sonucunda haksız olarak işgal edildiğini, müvekkilleri tarafından davalı aleyhine 22/03/2005 tarihinde Kartal 2.Asliye Hukuk Mahkemesinde kamulaştırmasız el atma davası açtıklarını ve mahkemenin 27/12/2007 tarihli 2007/532 E.- 2007/532 K.sayılı ilamı ile müvekkilinin lehine 1.600.000 TL tazminata hükmedildiğini, ilamın Yargıtay’ca onanarak kesinleştiğini, halen işgalin davam ettiği ileri sürülerek, davacılar Bekir ve İnci için 22/03/2000 ile 30/06/2008 arasındaki, murisleri Feridenin hissesi için 22/02/2000 ile 28/06/2007 arasındaki 1.600.000 TL ecrimisilin davalıdan tahsili talep ve dava edilmiştir.

 

Mahkemece; davanın muris Feride hissesi yönünden husumetten, davacıların payları yönünden ise, dava konusu taşınmazın tapu kaydında “Askeri Güvenlik Bölgesi” şerhinin yer aldığını, bu kayda göre davalı idarenin dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgeyi Askeri Güvenlik Bölge ilan ettiğini, bu nedenle davalı idarenin bu yeri 2565 sayılı Askeri Güvenlik Bölgelerinin oluşturulmasına ilişkin kanuna dayalı olarak tasarrufta bulunduğunu, ecrimisil şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

 

Dava konusu taşınmazın tapu kaydının incelenmesinde; 20/10/2006 tarihli 9850 yevmiye nolu Askeri Güvenlik Bölgesi Şerhi mevcuttur.

 

Somut olayda; tapu kaydında askeri güvenlik bölgesi şerhi bulunduğu yazılı ise de, bu şerhin nezaman nasıl ve neye göre konulduğuna ilişkin belgeler ve dayanakları dosyada bulunmamaktadır. Mahkemece, bu yönde araştırma da yapılmamıştır. Mahallinde yapılan keşif sonucunda düzenlenen bilirkişi raporunda, dava konusu taşınmazın etrafı davalı tarafından duvar ile çevrildiği belirtilmiştir. 2565 sayılı Yasanın 21.maddesine göre bölge içerisindeki gerçek ve tüzel kişilerin mallarının kamulaştırılabileceği bildirilmiştir. Davalı idarece kamulaştırma yapılmamış, davacılar tarafından 22/02/2005 tarihinde açılan kamulaştırmasız el atma sonucunda, davacılar lehine 1.600.000 TL tazminata hükmolunmuş ve dava konusu taşınmazın davalı idare adına tesciline karar verilmiştir. Davalının davacılara herhangi bir bedel ödemeden taşınmazın etrafına fiilen el atması (etrafına duvar çevirerek) suretiyle davacıların tasarruf hakkını kısıtlaması yerinde değildir. Bu nedenle; davacıların payları yönünden davanın yazılı şekilde(Tapu kaydında ki askeri güvenlik bölgesi şerhi nazara alınarak) reddine ilişkin gerekçede belirtilen hususlar yerinde değildir.

 

Ancak;

 

Mahkemece dosya içerisine celbedilen Kartal 2.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/532 E.- 2007/522 K.sayılı kamulaştırmasız elatma nedeniyle tazminat dosyası ve eldeki dosya içerisinde karar örneği bulunan aynı yere ilişkin davacılar tarafından kamulaştırmasız el atma davasının dava tarihi olan 22/02/2005 tarihi öncesi 5 yıllık ecrimisil dönemine ilişkin olarak açılan ve kısmen kabulüne karar verilen Kartal 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/680 E.- 2010/545 K.sayılı dosyasıda celbedilip her iki dosya incelenerek bu dosyalara göre davacıların hisselerine yönelik ecrimisil şartlarının oluşup oluşmadığı araştırılıp, değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik inceleme ve araştırma ile karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 900 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacı tarafa verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 21.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/3968

K. 2011/5638

T. 26.4.2011

 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM GİDERLERİ ( Askeri Lise Masrafı – Yükümlüye Yapılan Masrafa Masrafın Sarf Tarihinden Dava Tarihine Kadar Faiz Yürütülebileceği )

ASKERİ LİSE MASRAFI ( Eğitim Öğretim Gideri – Yükümlü Askeri Lisede Yapılan Masrafların Öğretim Döneminin Sonundan Dava Tarihine Kadar İslemiş Faizinden Sorumlu Olacağı )

 

926/m. 112

 

ÖZET : Yükümlü adına askeri lisede yapılan masrafların sarf tarihlerinden, bir başka deyişle öğretim dönemi sonundan itibaren dava tarihine kadar işlemiş faizinin bilirkişiye hesap ettirilip hüküm altına alınması gerekir.

 

DAVA : Dava ve ıslah dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderinden kaynaklanan 15.343,98 TL.nin sarf tarihinden itibaren faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

KARAR : Davacı vekili dava ve ıslah dilekçesinde, davalılardan E. Ç.’in Harp Okulu öğrencisi iken ilişiğinin kesildiğini; davalıya yapılan 15.343,98 TL masrafın sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle beraber davalılardan tahsilini istemiş; mahkemece, 15.343,98 TL alacağın dava tarihinden itibaren faiziyle beraber davalılardan tahsiline karar verilmiştir.

 

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

 

Ancak;

 

Dosya içerisinde bulunan Beyoğlu 23. Noterliği’nce düzenlenmiş 14.8.2003 tarihli yüklenme senedinde yükümlüye yapılan masrafların sarf tarihlerinden itibaren işleyecek faiziyle beraber davacı idareye ödeneceği taahhüt edilmiş, davacı tarafça da yükümlüye yapılan masrafların sarf tarihinden itibaren faiziyle beraber tahsili istenmiştir. Bu durum karşısında yükümlü adına askeri lisede yapılan masrafların sarf tarihlerinden -Yargıtay uygulamalarına göre öğretim dönemi sonundan- itibaren dava tarihine kadar işlemiş faizinin bilirkişiye hesap ettirilip hüküm altına alınması gerekirken, mahkemece; dava tarihinden önce davalıların temerrüde düşürülmediği gerekçesiyle asıl alacağın dava tarihinden itibaren faiziyle beraber tahsiline karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükümün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 26.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

9. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/37677

K. 2010/27952

T. 7.10.2010

 

İŞÇİLİK ALACAKLARI ( Mülkiyeti Hazineye Ait Olan Davalı Askeri Lojman Konut Kapıcılığı İşyerinde İşçilik Alacaklarının Davalı Milli Savunma Bakanlığından Talep Edilmesi Gerektiği )

ASKERİ LOJMAN KONUT KAPICILIĞI İŞYERİ ( Mülkiyeti Hazineye Ait Olan – İşçilik Alacaklarının Davalı Milli Savunma Bakanlığından Talep Edilmesi Gerektiği )

KONUT KAPICILARININ İŞVERENİ ( 1475 S. İş Kanunun Ek 1. Maddesinde Konut Maliki ve Ortakları Olduğu – Konut Yöneticisinin İse İşveren Vekili Olup Mali Sorumluluklar İşverene Ait Olmak Üzere İş Kanununun Uygulanmasında İşverenin Temsilcisi Bulunduğu )

KONUT KAPICILIĞI ( İşçilik Alacakları – Mülkiyeti Hazineye Ait Olan Davalı Askeri Lojman Konut Kapıcılığı İşyerinde İşçilik Alacaklarının Davalı Milli Savunma Bakanlığından Talep Edilmesi Gerektiği )

 

4857/m.2/1,110

1475/m.Ek.1

 

ÖZET : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin, ücreti, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. 4857 Sayılı İş Kanununun 2/I. Maddesinde işçi çalıştıran tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlarında işveren olarak kabul edilmesi 1475 Sayılı İş Kanununun 1. maddesinde işçi çalıştıran tüzel kişiliği bulunmayan kişi topluluklarını da kapsama alması yönünden olup, esasen konut kapıcılarının işverenin 1475 Sayılı İş kanunun Ek 1. maddesinde konut maliki ve ortakları olduğu, konut yöneticisinin ise işveren vekili olup, mali sorumluluklar işverene ait olmak üzere, yargı uyuşmazlıklarında ve İş Kanununun uygulanmasında işverenin temsilcisi bulunduğu hükme bağlanmıştır.

 

Mülkiyeti hazineye ait olan davalı askeri lojman konut kapıcılığı işyerinde işçilik alacaklarının davalı Milli Savunma Bakanlığından talep edilmesi gerekir. Mahkemece işveren Milli Savunma Bakanlığı aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

 

DAVA : Davacı, kıdem, ihbar tazminatı, izin, ücreti, fazla mesai, hafta tatili, genel tatil alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine karar vermiştir.

 

Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Göçer tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:

 

KARAR : Davacı; davalı kuruma ait lojmanda kapıcı olarak çalıştığını, iş sözleşmesinin fesih edildiğini belirterek kıdem ve ihbar tazminatı ile bir kısım işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı; husumet itirazında bulunmuştur.

 

Mahkemece savunmaya değer verilerek davacının K.K.K. 1. Komando Tugayında görevli askeri personelin kaldığı İnönü Lojmanları isimli yerde bina görevlisi olarak çalıştığı, iş sözleşmesinin lojman yönetim kurulu başkanı tarafından imzalandığı, işe giriş bildirgesinin lojman yönetim kurulu başkanı tarafından S.G.K.ya verildiği, davacının ücretlerinin lojman sakinleri tarafından ödendiği, bu itibarla davanın lojman yönetim kuruluna veya temsilen yönetim kurulu başkanlığına yöneltilmesi gerektiği, gerekçesi ile davacının davasının husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmiştir.

 

Davacı davalı Milli Savunma Bakanlığının yararlanma, hazinenin mülkiyet hakkına sahip olduğu apartmanda kapıcı olarak çalışmıştır. Konut kapıcılarının özel çalışma koşullarının düzenlenmesiyle ilgili yönetmelik 4857 Sayılı İş Kanununun 110. maddesi uyarınca çıkarılmıştır.

 

Konut Kapıcıları Yönetmeliğinin 3. maddesinde konut kapıcısı işvereninin konutun maliki veya ortakları olduğu 4. maddeye göre konut yöneticisinin İş Kanunu ve bu Yönetmeliğin uygulanması ile yargı uyuşmazlıklarında işverenin temsilcisi bulunduğu, belirtilmiştir.

 

4857 Sayılı İş Kanununun 2/I. Maddesinde işçi çalıştıran tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlarında işveren olarak kabul edilmesi 1475 Sayılı İş Kanununun 1. maddesinde işçi çalıştıran tüzel kişiliği bulunmayan kişi topluluklarını da kapsama alması yönünden olup, esasen konut kapıcılarının işverenin 1475 Sayılı İş kanunun Ek 1. maddesinde konut maliki ve ortakları olduğu, konut yöneticisinin ise işveren vekili olup, mali sorumluluklar işverene ait olmak üzere, yargı uyuşmazlıklarında ve İş Kanununun uygulanmasında işverenin temsilcisi bulunduğu hükme bağlanmıştır.

 

Bu sebeple mülkiyeti hazineye ait olan davalı askeri lojman konut kapıcılığı işyerinde işçilik alacaklarının davalı Milli Savunma Bakanlığından talep edilmesi gerekir. Mahkemece işveren Milli Savunma Bakanlığı aleyhine açılan davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi hatalı olup, bozmayı gerektirmiştir.

 

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepten BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, 7.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/898

K. 2011/8232

T. 11.7.2011

 

ASKERİ MALZEME BEDELİNİN ÖDETİLMESİ İSTEMİ ( Zararın Varlığının Belirlendiği Durumlarda Zarar Tutarının Belirlenememesi İstemin Reddedilmesini Gerektirmediği – Zararın Tutarı Belirlenemiyorsa Yargıç B.Y’nın 42. Md. Gereğince Tüm Olguları Gözeterek Hakve Adalete Uygun Bir Tutarda Tazminat Alınmasına Karar Vereceği )

ZARAR TUTARI ( Askeri Malzeme Bedelinin Ödetilmesi İstemi – Zararın Varlığının Belirlendiği Durumlarda Zarar Tutarının Belirlenememesi İstemin Reddedilmesini Gerektirmediği/ Zararın Tutarı Belirlenemiyorsa Yargıç B.Y’nın 42. Md. Gereğince Tüm Olguları Gözeterek Hak ve Adalete Uygun Bir Tutarda Tazminat Alınmasına Karar Vereceği )

ZARAR TUTARININ BELİRLENEMEMESİ ( İstemin Reddedilmesini Gerektirmediği – Zararın Tutarı Belirlenemiyorsa Yargıç B.Y’nın 42. Md. Gereğince Tüm Olguları Gözeterek Hakve Adalete Uygun Bir Tutarda Tazminat Alınmasına Karar Vereceği )

 

818/m.42,43,44

 

ÖZET : Davacı bakanlık, ikmal subaylığı görevini yürüten davalıdan devir teslim işlemi sırasında eksik çıkan askeri malzeme bedelinin ödetilmesini istemiştir. Zararın varlığının belirlendiği durumlarda zarar tutarının belirlenememesi istemin reddedilmesini gerektirmez. Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda zararın tutarı belirlenemiyorsa yargıç, Borçlar Yasası’nın 42. maddesi gereğince tüm olguları gözeterek hak ve adalete uygun bir tutarda tazminat alınmasına karar verir.

 

Davalının sorumlu tutulacağı tazminatın biçim ve tutarı yukarıda açıklandığı biçimde belirlenirken, kusur ile birlikte Borçlar Yasası’nın 43 maddesi gereğince, durum ve koşulların özelliklerinin göz önünde tutulması gerektiği gibi idari işleyişteki aksamaların aynı Yasa’nın 44. maddesi gereğince, zararın artmasına neden olup olmadığı da gözetilmelidir.

 

DAVA : Davacı Milli Savunma Bakanlığı vekili Avukat Rızvan Çopur tarafından, davalı İ. S. aleyhine 23/10/2002 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 30/03/2006 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

 

KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.

 

2-Davacının diğer temyiz itirazına gelince:

 

Davacı bakanlık, 1995-1997 yılları arasında İkmal subaylığı görevini yürüten davalıdan devir teslim işlemi sırasında eksik çıkan askeri malzeme bedelinin ödetilmesini istemiştir.

 

Davalı ise; kendisine zimmetle teslim edilen malzemenin kaybolmasında kusurunun bulunmadığını, sayımın geç yapıldığını, sayım yapıldığında da başkalarına zimmetli olan ve kaybolduğu belirlenen tüm askeri malzemenin kendisine zimmet açığı olarak yazıldığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

 

Yerel mahkemece, istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.

 

Dava konusu olayda; davalı, birliğinden 4.11.1997 tarihinde tedavi amacıyla ayrılmış, 11.11.1997 tarihinde de iki ay hava değişimine gitmiş, 14.01.1998 tarihinde dönmesi gerekirken birliğine geri dönmemiş ve firar durumuna düşmüştür. Davalı, 15.06.1998 günü birliğine teslim olmuş, tutuklanmış ve davalının tutukluluk durumu 14.07.1998 tarihine kadar devam etmiştir. Açıklanan bu duruma göre davalının, 4.11.1997- 14.07.1998 tarihleri arasında görevi başında olmadığı anlaşılmaktadır. Ordu Malları Yönetmeliğine göre devir teslim yapmadan veya yapamadan ayrılanlar için devir ve teslim işi, 45 gün içinde birlik komutanlığınca oluşturulacak sayım heyeti tarafından yapılması gerekirken bu süreye uyulmamış ve 20.08.1998 tarihinde sayım heyeti oluşturularak devir ve teslim işlemi yapılmış, eksik malzemelerin listesi hazırlanmış ve davalıya zimmet açığı çıkarılmıştır.

 

Davalı hakkında askeri malzeme ile ilgili sorumluluk görevini ihmal suçundan dolayı açılan kamu davası, 4616 sayılı Yasa gereğince ertelenmiştir. Olayda meydana geldiği iddia edilen ordu donatım, istihkam, levazım ve muhabere malzemeleri bedeli toplamı 22.140,00 TL Hazine zararının ödetilmesi amacıyla eldeki dava açılmıştır.

 

Yerel mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Yargılama sırasında alınan ilk bilirkişi raporunda: 45 gün içinde sayım heyeti oluşturularak sayım yapılmaması nedeniyle malzemelerin 9-10 ay gibi uzun bir süre sahipsiz bırakıldığı, teslim edilmediği ileri sürülen levazım malzeme listesinin afaki olarak yazıldığının anlaşıldığı, 116 adet karyolanın eksik olarak gösterildiği, bu miktarda karyolanın kayıp olması halinde bir bölük yani 232 kişinin yatacak yerinin olmayacağı, bunun da hayatın olağan akışına uygun olmadığı, davalıdan ziyade davalının devir teslim tutanağı düzenlemeden birlikten ayrılmasından sonra ordu mallarını 8-9 ay sahipsiz bırakan sayım yapmayarak eksik malzemeleri tespit etmeyen birliğin ihmali olduğu belirtilmiştir. Davacının itiraz etmesi üzerine başka bilirkişilerden alınan ikinci bilirkişi raporunda da; devir teslimin 45 gün içinde yapılmadığı, eksik malzeme listesinin abartılı ve hayatın normal akışına aykırı olduğu, bu nedenle eksik malzeme listesinin itibar edilebilir nitelikte olmadığı, davalının uhdesinde kalan malzemenin belli olmadığı, dosya içeriği ve mevcut delillere göre rakamsal bir zarar miktarının belirlenemeyeceği açıklanmıştır.

 

Tüm dosya kapsamından; davalının, kendisine verilen izne tecavüz ederek izin ve hava değişiminden dönmeyerek firar durumuna düşmesi sonucu 4.11.1997- 14.07.1998 tarihleri arasında görevi başında olmadığı, davalıya teslim edilen askeri malzemenin uzun süre kontrolsüz kaldığı, birlik komutanlığınca sayım işinin geciktirilmiş olduğu, sayım sırasında da davalıya teslim edilen malzeme listesi bulunamadığından depoda bulunamayan tüm eksik malzemelerin davalının zimmet açığı olarak gösterildiği anlaşılmaktadır.

 

Davalının kendi kusuru ile görevi başında olmadığı 4.11.1997-14.07.1998 tarihleri arasında askeri malzeme kontrolsüz kalmıştır. Davalı, bu tarihler arasındaki kayıplardan dolayı kusurlu olup sorumluluğu bulunmaktadır. Ancak tüm dosya kapsamına göre davalının kusuru ile neden olduğu zararın miktar yönünden tam olarak belirlenemeyeceği anlaşılmaktadır.

 

Zararın varlığının belirlendiği durumlarda zarar tutarının belirlenememesi istemin reddedilmesini gerektirmez. Yapılan araştırma ve inceleme sonucunda zararın tutarı belirlenemiyorsa yargıç, Borçlar Yasası’nın 42. maddesi gereğince tüm olguları gözeterek hak ve adalete uygun bir tutarda tazminat alınmasına karar verir.

 

Davalının sorumlu tutulacağı tazminatın biçim ve tutarı yukarıda açıklandığı biçimde belirlenirken, kusur ile birlikte Borçlar Yasası’nın 43 maddesi gereğince, durum ve koşulların özelliklerinin göz önünde tutulması gerektiği gibi idari işleyişteki aksamaların aynı Yasa’nın 44. maddesi gereğince, zararın artmasına neden olup olmadığı da gözetilmelidir.

 

Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek, dosya içeriğine uymayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

 

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle BOZULMASINA; davacının öteki temyiz itirazlarının ilk bentte açıklanan nedenlerle reddine, 11.07.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2011/2716

K. 2011/4504

T. 4.4.2011

 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM GİDERLERİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK ( Askeri Okullara Alınan Öğrenciler ve Silahlı Kuvvetler Hesabına Fakülte ve Yüksek Okullarda Okuyan Öğrenciler – Eğitim Sırasında Yapılan Masraflar İçinde Yer Alan Personel ve Amortisman Giderinden Yükümlünün Sorumlu Tutulmayacağı)

ASKERİ OKULLARA ALINAN ÖĞRENCİLER VE SİLAHLI KUVVETLER HESABINA FAKÜLTE VE YÜKSEK OKUL OKUYANLAR ( Eğtim ve Öğretim Giderleri – Eğitim Masrafları İçinde Yer Alan Personel ve Amortisman Giderlerinden Yükümlünün Sorumlu Tutulmayacağı)

 

926/m. 115

 

ÖZET : Yükümlüye eğitimi sırasında yapılan masraflar içerisinde yer alan personel ve amortisman giderinden sorumlu tutulmaması gerekir.

 

DAVA : Dava dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderinden kaynaklanan 50.665,80 TL alacağın ilişik kesme tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

 

Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, davalılardan E. A.’ın Kara Harp Okulu öğrencisi iken kendi isteğiyle 02.03.2004 tarihinde okuldan ayrıldığını, davalıya eğitimi boyunca 50.665,80 TL masraf yapıldığını ileri sürerek yapılan bu masrafın ilişik kesme tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.

 

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

 

Ancak;

 

1-Askeri Okullara Alınan Öğrenciler İle Silahlı Kuvvetler Hesabına Fakülte ve Yüksek Okullarda Okuyan Öğrenciler İçin Yüklenme Senedi Düzenlenmesine ve Bu Okullardan Çeşitli Sebeplerle Ayrılacak Öğrencilere veya Kefillerine Ödettirilecek Tazminata Dair Yönetmelik hükümlerine uygun olarak düzenlenen ve dosya içerisinde bulunan Kadıköy 3. Noterliğince düzenlenmiş 29.09.2003 gün ve 15102 yevmiye numaralı yüklenme senedinde, yükümlünün okulla ilişiğinin kesilmesi halinde Harp Okulu dönemine ilişkin ödeyeceği masraf kalemleri arasında personel ve amortisman giderleri de sayılmış ise de; 30.06.2010 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6000 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 18. maddesiyle 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu’nun 115. maddesinin birinci fıkrasının son cümlesinde yapılan değişiklikle personel ve amortisman giderlerinin bundan böyle yükümlünün tazminat hesabında dikkate alınmayacağı öngörülmüştür. Bu durum karşısında mahkemece; davalıların yükümlüye eğitimi sırasında yapılan masraflar içerisinde yer alan personel ve amortisman giderinden sorumlu tutulmaması gerekirken bu kalem masraflardan da sorumlu tutan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması,

 

2-Dosya içerisinde bulunan masraflar, yükümlü E. A. için Kara Harp Okulu ile ilişiği kesilene kadar yapılan masraflar olduğu halde; hükme esas alınan bilirkişi raporunda, yükümlünün eğitim dönemin bitmesine üç ay kala ilişiğinin kesildiği düşüncesiyle, bu üç aya karşılık gelen oranda masraflardan indirim yapılması,

 

3-Dosya içerisinde bulunan yüklenme ve kefalet senetlerine göre; davalılardan İ. E. yükümlüye Askeri Lisede yapılan masrafların 9.127,787 TL’sine; diğer davalı C. A. ise yükümlüye Harp Okulunda yapılan masrafların 34.825,531 TL’sine kefil olmuştur. Askeri Lise ve Harp Okulu dönemine ait masraflarla işlemiş faizinin bilirkişiye ayrı ayrı hesap ettirilip, yapılan bu hesap dikkate alınarak kefillerin ilişik kesme tarihi itibarıyla sorumlu olacağa miktara hükmedilmesi gerektiğinin dikkate alınmaması,

 

4-Hükme esas alınan bilirkişi raporunda yükümlüye yapılan masraflar ile bu masrafların sarf tarihlerinden ilişik kesme tarihine kadar işlemiş faizi hesap edilmiştir. Bu durumda mahkemece; hüküm altına alınan asıl alacağın tahsiline kadar işleyecek faizin başlangıç tarihinin ilişik kesme tarihi olacağı dikkate alınmadan, daha sonraki bir tarihin faiz başlangıcına esas alınması,

 

5-Kefillerin kefalet limitlerinin hükümde açıkça gösterilmemiş olması, Doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükümün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 04.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2008/11616

K. 2009/2662

T. 16.3.2009

 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM GİDERİNDEN KAYNAKLANAN ALACAĞIN TAHSİLİ ( Yükümlü Subay Nasbedildikten Sonra Ordudan Ayrıldığına Göre Masrafların Yapıldığı Yıldan Dava Tarihine Kadar Geçen Sürede İşlemiş Faizden de Sorumlu Olduğu )

ASKERİ ÖĞRENCİ ( Eğitim ve Öğretim Giderinden Kaynaklanan Alacağın Tahsili – Yükümlü Subay Nasbedildikten Sonra Ordudan Ayrıldığına Göre Masrafların Yapıldığı Yıldan Dava Tarihine Kadar Geçen Sürede İşlemiş Faizden de Sorumlu Olduğu )

ÖĞRENİM MASRAFLARI ( Yükümlü Subay Nasbedildikten Sonra Ordudan Ayrıldığına Göre Masrafların Yapıldığı Yıldan Dava Tarihine Kadar Geçen Sürede İşlemiş Faizden de Sorumlu Olduğu )

FAİZ ( Eğitim ve Öğretim Giderinden Kaynaklanan Alacağın Tahsili – Yükümlü Subay Nasbedildikten Sonra Ordudan Ayrıldığına Göre Masrafların Yapıldığı Yıldan Dava Tarihine Kadar Geçen Sürede İşlemiş Faizden de Sorumlu Olduğu )

 

926/m.112

 

ÖZET : Dava dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderinden kaynaklanan alacağın sarf tarihinden itibaren faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Yükümlü subay nasbedildikten sonra ordudan ayrıldığına göre masrafların yapıldığı yıldan dava tarihine kadar geçen sürede işlemiş faizden de sorumludur.

 

DAVA : Dava dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderinden kaynaklanan 42.691.550.000 TL alacağın sarf tarihinden itibaren faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

 

Temyiz istemlerinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:

 

KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, 30.08.1999 tarihinde orduya katılan davalının firarda olması nedeniyle 24.01.2002 tarihinde ilişiğinin kesildiğini, bu nedenle kalan mecburi hizmetine karşılık gelen 42.691.550.000 TL alacağın sarf tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsilini istemiş, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davalının kalan mecburi hizmetine karşılık gelen borcu ve borcun sarf tarihinden itibaren subay nasbedilinceye kadar işlemiş faizi belirlenmiş, mahkemece de belirlenen bu alacağın ilişik kesme tarihi olan 24.01.2002 tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmiştir.

 

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

 

Ancak;

 

Dosya içerisinde bulunan bilgi ve belgelerden, yükümlü Çiğdem’in 199551999 tarihleri arasında Harp Okulu’nda eğitim gördükten sonra 30.08.1999 tarihinde subay nasbedildiği ve 24.01.2002 tarihinde firarda olması nedeniyle ilişiğinin kesildiği anlaşılmıştır. Yükümlü subay nasbedildikten sonra ordudan ayrıldığından hakkında uygulanması gereken 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Yasası’nın 112. maddesine 4861 sayılı Yasa’nın 7. ve 4917 sayılı Yasa’nın 5. maddeleri uyarınca eklenen ek fıkraya göre; yükümlünün öğretim, eğitim ve yetiştirme masraflarının yükümlülük süresinin eksik kalan kısmı ile orantılı olarak kanuni faizi ile birlikte ödemesi gerekecektir. Faizin başlangıç tarihinin ise, Milli Savunma Bakanlığı’nca hazırlanan 17.12.2005 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren Türk Silahlı Kuvvetleri Personelinin Öğrenim, Eğitim ve Yetiştirme Masraflarının Tespitine Dair Yönetmelik hükümleri uyarınca belirlenmesi gerekir.

 

Sözü edilen yönetmeliğin 6. maddesinin ( b ) bendinde “masrafların yapıldığı yıl esas alınarak ayrıldığı veya ilişiğinin kesildiği tarihe kadar kanuni faizi hesaplanarak tazminat hesabı yapılır” hükmü yer almaktadır. Bu sebeple, davacı dava dilekçesinde, yükümlüye yapılan masraflardan kalan mecburi hizmetine karşılık gelen miktarı ve bu miktara sarf tarihlerinden ilişik kesme tarihine kadar işlemiş faizini de istediğine göre; mahkemece, yukarıda sözü edilen yönetmelik hükümleri çerçevesinde masrafların yapıldığı yıldan itibaren dava tarihine kadar işlemiş faizin bilirkişiye hesap ettirilip hüküm altına alınması gerekirken, sadece subay nasbedilinceye kadar faiz hesabı yapan bilirkişi raporuna göre hüküm tesis edilmek suretiyle eksik faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 16.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/4878

K. 2010/9041

T. 15.6.2010

 

MENFİ TESPİT DAVASI ( Askeri Öğrenci ile İlgili Yüklenme Senedi Nedeniyle Tahakkuk Ettirilen Borca Karşı Açılacak Davalar Adli Yargının Görev Alanında Olduğu )

ASKERİ ÖĞRENCİ İLE İLGİLİ YÜKLENME SENEDİ ( Menfi Tespit Davası – Tahakkuk Ettirilen Borca Karşı Açılacak Davalar Adli Yargının Görev Alanında Olduğu )

GÖREVLİ MAHKEME ( Menfi Tespit Davası – Askeri Öğrenci ile İlgili Yüklenme Senedi Nedeniyle Tahakkuk Ettirilen Borca Karşı Açılacak Davalar Adli Yargının Görev Alanında Olduğu )

 

1086/m.7, 27

5401-1/m.1

 

ÖZET : Dava, niteliği itibariyle menfi tespit davası olup, 5401 sayılı Askeri Öğrencilerden Başarı Göstermiyenler Hakkındaki Kanun’dan kaynaklanmaktadır. Bu yasaya göre de yargılama yapma yetkisi adli yargı mahkemelerine aittir ve HUMK’nun yetki ve göreve dair genel kuralları uygulanmalıdır. Mahkemece davacının borçlu olmadığını iddia ettiği miktar açıklattırılarak görevli mahkeme belirlenerek buna göre görevsizlik kararı verilmesi gerekir.

 

DAVA : Dava dilekçesinde, borç miktarının yeniden belirlenmesi ile makul rakama çekilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kâğıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

KARAR : Davacı dava dilekçesinde, velisi bulunduğu oğlu F.’un Deniz Lisesi’nde okurken kendi isteği ile okuldan ayrıldığını, okula başlarken verilen yüklenme senedi hükümleri gereğince adına 36.171,97.-TL borç tahakkuk ettirildiğini, istenen bu miktarın fahiş olduğunu ileri sürerek borç miktarının yeniden değerlendirilerek makul bir miktara çekilmesini ve ödeme kolaylığının sağlanmasını istemiş; mahkemece taraflar arasındaki ihtilafın 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 Sayılı Yasa kapsamında kalan bir dava olmadığı, okul tarafından çıkarılan tazminatın tahsiline ilişkin olduğu, bu hali ile yargılamada idari yargının görevli olduğu gerekçesiyle dilekçenin görev yönünden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

 

Dava, niteliği itibariyle menfi tespit davası olup, 5401 sayılı Askeri Öğrencilerden Başarı Göstermiyenler Hakkındaki Kanun’dan kaynaklanmaktadır. Bu yasaya göre de yargılama yapma yetkisi adli yargı mahkemelerine aittir ve HUMK’nun yetki ve göreve dair genel kuralları uygulanmalıdır. Somut olayda mahkemece davacının borçlu olmadığını iddia ettiği miktar açıklattırılarak görevli mahkeme belirlenerek buna göre görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçe ile idari yargının görevli olduğuna karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 15.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

18. HUKUK DAİRESİ

E. 2010/358

K. 2010/2213

T. 16.2.2010

 

EĞİTİM VE ÖĞRETİM GİDERİNİN TAHSİLİ ( Yargılama Sırasında Yükümlünün Reşit Olduğu Bu Nedenle Velayeten Yüklenme Senedini İmzalayan Veli Hakkındaki Davanın Pasif Husumet Ehliyeti Yokluğu Nedeniyle Reddi Gerektiği )

HUSUMET ( Eğitim ve Öğretim Giderinin Tahsili – Yargılama Sırasında Yükümlünün Reşit Olduğu/Velayeten Yüklenme Senedini İmzalayan Veli Hakkındaki Davanın Pasif Husumet Ehliyeti Yokluğu Nedeniyle Reddedileceği )

VELAYETEN YÜKLENME SENEDİNİ İMZALAYAN VELİ (Yargılama Sırasında Yükümlünün Reşit Olduğu/Veli Hakkındaki Davanın Pasif Husumet Ehliyeti Yokluğu Nedeniyle Reddedileceği – Eğitim ve Öğretim Giderinin Tahsili)

MASRAF ÇİZELGESİNE GÖRE BELİRLENEN BORÇ (Enflasyon Katsayısı Uygulanmak Suretiyle Güncelleştirilmiş Giderler Olduğu/Yasa ve Yüklenme Senedi Hükümlerine Uygun Belirlendiğinden Söz Edilemeyeceği – Eğitim ve Öğretim Giderinin Tahsili )

ASKERİ ÖĞRENCİLERDEN BAŞARI GÖSTEREMEYENLER (Sağlık Sebepleri Dışında Okullarla Yükseköğretim Kurumlarından Çıkarılan Öğrencilere Devlet Tarafından Yapılan Bilumum Masraflar Faizi İle Birlikte Mukavelesi Gereğince Ödettirileceği)

 

5401-1/m.3

 

ÖZET : Dava, eğitim öğretim giderinin tahsili istemidir. Yükümlü .. Lisesi okuluna girerken verilen yüklenme senedinin düzenlendiği tarihte ergin olmaması nedeniyle velisi olarak babası tarafından imzalandığı ancak yargılama sırasında yükümlünün reşit olduğu, bu nedenle velayeten yüklenme senedini imzalayan veli hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.

 

Askeri Öğrencilerden Başarı Göstermeyenler, sağlık sebepleri dışında okullarla yükseköğretim kurumlarından çıkarılan öğrencilere Devlet tarafından yapılan bilumum masraflar faizi ile birlikte mukavelesi gereğince ödettirilecektir. Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığından getirtilen masraf çizelgesi, daha önce yargılama sırasında dosya içersine getirtilen masraf çizelgesiyle aynı olup, ekinde yer alan son dönem maliyet çizelgesinin enflasyon katsayısı uygulanmak suretiyle güncelleştirilmiş giderler olduğu anlaşıldığından, bu masraf çizelgesine göre belirlenen borcun yasa ve yüklenme senedi hükümlerine uygun belirlendiğinden söz edilemez. Bu sebeple, davalı .. Lisesi öğrencisi iken yapılan gerçek, enflasyon katsayısı uygulanmamış, güncelleştirilmemiş son dönem giderleri dikkate alınarak dava tarihi itibarıyla borçlu olduğu miktarın bilirkişiye hesap ettirilip oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmesi gerekir.

 

DAVA : Dava dilekçesinde, eğitim ve öğretim giderinden kaynaklanan 18.150.000.000 TL ( 18.150,00 YTL ) alacağın sarftan faiziyle tahsili, ödenen 1.705.960.000 TL’nin ( 1.705,96 YTL ) ödeme tarihine kadar işlemiş faizinin tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

 

Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

 

KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.

 

Ancak;

 

1-Yükümlü E. B. S., D. Lisesi okuluna girerken verilen yüklenme senedinin düzenlendiği tarihte ergin olmaması nedeniyle velisi olarak babası M. S. S. tarafından imzalandığı ancak yargılama sırasında yükümlünün reşit olduğu, bu nedenle velayeten yüklenme senedini imzalayan veli M. S. S. hakkındaki davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, tespit edilen borçtan sorumlu tutulmuş olması,

 

2-Dosya içersinde bulunan Adalar Noterliğince düzenlenmiş 20.08.2001 gün ve 001852 yevmiye numaralı kefalet senedine göre, davalılardan R. Y., yükümlü E. B. S.’a öğrenciliği döneminde yapılan masrafların tahsiline kadar işleyecek yasal faiziyle beraber 29.580.399.000 TL’sine kefil olmuştur. Bu durum karşısında, davalı R. Y.’ın alacağın tahsiline kadar işleyecek faiziyle beraber kefalet limitindeki miktarla sorumlu olduğu yolunda hüküm kurulmaması,

 

3-5401 sayılı Askeri Öğrencilerden Başarı Göstermeyenler Hakkında Yasa’nın 3. maddesinde, sağlık sebepleri dışında okullarla yükseköğretim kurumlarından çıkarılan öğrencilere Devlet tarafından yapılan bilumum masraflar faizi ile birlikte mukavelesi gereğince ödettirileceği hükmüne yer verilmiştir. Yargıtay uygulamalarında ise, borç miktarı saptanırken askeri okula başlarken verilen yüklenme senetleri içeriği dikkate alınmaktadır.

 

Davalılar tarafından Deniz Lisesi’nde eğitime başlarken verilmiş bulunan Adalar Noterliğince 20.08.2001 günlü yüklenme senedinde; davalının okulla ilişiğinin kesilmesi halinde kendisine yapılan masrafları güncelleştirilmiş yada enflasyon katsayısı uygulanmış haliyle ödeyeceğine dair bir hükme yer verilmemiştir.

 

Geri çevirme kararı üzerine dosyaya yeniden Genelkurmay Başkanlığı Deniz Kuvvetleri Komutanlığından getirtilen masraf çizelgesi, daha önce yargılama sırasında dosya içersine getirtilen masraf çizelgesiyle aynı olup, ekinde yer alan son dönem maliyet çizelgesinin enflasyon katsayısı uygulanmak suretiyle güncelleştirilmiş giderler olduğu anlaşıldığından, bu masraf çizelgesine göre belirlenen borcun yasa ve yüklenme senedi hükümlerine uygun belirlendiğinden söz edilemez.

 

Bu sebeple, yukardaki açıklamalar dikkate alınarak; davalı E. B. S.’a Deniz Lisesi öğrencisi iken yapılan gerçek, enflasyon katsayısı uygulanmamış, güncelleştirilmemiş son dönem giderleri dikkate alınarak dava tarihi itibarıyla borçlu olduğu miktarın bilirkişiye hesap ettirilip oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmesi gerekirken güncelleştirilmiş son dönem masrafları üzerinden davalıların borçlu olduğu miktarı belirleyen bilirkişi raporunun hükme esas alınması,

 

Doğru görülmemiştir

 

SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edenlerden davalı tarafa iadesine, 16.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

 

 

T.C.

YARGITAY

7. CEZA DAİRESİ

E. 2008/17857

K. 2011/3339

T. 4.4.2011

 

KAÇAKÇILIK ( Sanığın Eyleminin Askeri Ceza Yasası Kapsamında Kalmadığı/Eylemin Askeri Suça Bağlı Olmadığı – Asliye Ceza Mahkemesinin Görevli Olacağı )

ASKERİ SUÇ ( Kaçakçılık/Sanığın Eyleminin Askeri Ceza Yasası Kapsamında Kalmadığı – Eylemin Askeri Suça Bağlı Olmadığı/Asliye Ceza Mahkemesinin Görevli Olacağı )

GÖREVLİ MAHKEME ( Kaçakçılık/Sanığın Eyleminin Askeri Ceza Yasası Kapsamında Kalmadığı – Eylemin Askeri Suça Bağlı Olmadığı/Asliye Ceza Mahkemesinin Görevli Olduğu )

 

5607/m. 17

353/m. 9

 

ÖZET : Kaçakçılık suçunda sanığın eyleminin Askeri Ceza Yasası kapsamında kalmadığı, eylemin askeri suça bağlı olmaması karşısında Asliye Ceza Mahkemesinin görevli olduğu dikkate alınmalıdır.

 

DAVA : Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:

 

KARAR : Yargı yerini değiştiren görevsizlik kararlarının temyizi mümkün görülerek yapılan inceleme neticesinde,

 

353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nun 9. maddesi “Askeri mahkemeler kanunda aksi yazılı olmadıkça, asker kişilerin askeri olan suçları ile bunların asker kişiler aleyhine veya askeri mahallerde yahut askerlik hizmet ve görevleri ile ilgili olarak işledikleri suçlara ait davalara bakmakla görevlidirler” hükmünü içerdiği, 5607 sayılı Yasa’nın 17/2. maddesi ise kaçakçılık suçlarında görevli mahkemeyi adli yargı bünyesinde olan asliye ceza mahkemesini belirlemesi karşısında sanığa isnat edilen eylemin Askeri Ceza Yasası kapsamında kalmadığı, eylemin askeri suça bağlı olmaması, bu konuda 353 sayılı Yasa’nın 9. maddesinde belirtildiği gibi 5607 sayılı Yasa’da göreve ilişkin hüküm bulunması karşısında yargılamanın devamı yerine yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi,

 

SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), 04.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.



Etiketler:   Asker SuçlarıAskere zimmetli eşyaAskeri Bölgede KamulaştırmaAskeri Eşyanın KaybolmasıAskeri Eşyanın ZayiiAskeri Güvenlik bölgesindeki TaşınmazAskeri izinde suçAskeri Lise masrafıAskerin İşlediği suçkasten yaralama

Önceki Yazı Sonraki Yazı 

Benzer Yazılar

  • Akıl Hastalığı Hakkında Yargıtay Kararları

  • Azmettirme Hakkında Yargıtay Kararları

  • Askerler Hakkında Yargıtay Kararları

  • Yargıtay Kararı – Kasten Adam Öldürme




Avukata Soru Sor

Kategoriler

  • Makaleler
  • Dilekçe Örnekleri
  • Yargıtay Kararı
  • Basında Biz
  • Mevzuat
  • Haberler

Takipte Kalın

Yasal Uyarı

“Web sitemizdeki bilgi ve açıklamalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği’nin ilgili mevzuatına uygun olarak hazırlanmıştır. Sitemizdeki hukuki bilgiler reklam teklif hukuki öneri veya hukuki danışmanlık teşkil etmez. Sitede yapılan bütün açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır ve bu bilgiler iş geliştirmeye yönelik olarak kullanılamaz. Sitemizde kullanılan bütün içerikler Baltacı Avukatlık Ofisi’ne aittir ve Elektronik İmzalı Zaman Damgası ile tescil edilmiştir. Ofisimizin açıkça yazılı izni olmadan yazı, resim ve sair bilgileri kullananlar hakkında yasal işlem yapılır. Bu siteyi ziyaret ederek yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılırsınız.”


© Copyright 2018 Önem & Baltacı Hukuk Bürosu