Baltacı Avukatlık Ofisi
  • Anasayfa
  • Kurumsal
    • Hakkımızda
    • Uluslararası
    • Sektörler
    • Diğer Hizmetlerimiz
    • Ofisimiz
    • İşbirliklerimiz
  • Ekibimiz
    • Arif Baltacı
    • Ebru Gülüm Gök
    • Mustafa Gürdal
    • Bahadır Halil Baltacı
    • Abdurrahman Enes Çakar
    • Serhad Ciğer
    • Doç. Dr. Nuri Baltacı
    • Mustapha Boumeshad
    • Aykut Özger
    • Rüstem Yektaş
    • Aytaç Yeni
    • Betül Doğan
    • Aynur Çaylı
    • Muhsin Niyazi Küçük
    • Recep Esen
    • Osman Aydın
  • Uzmanlıklar
  • Hukuki Bilgi
    • Makaleler
    • Dilekçe Örnekleri
    • Basında Biz
    • Haberler
    • Sıkça Sorulan Sorular
  • İletişim





Atatürk’e Karşı İşlenen Suçlar Hakkında Yargıtay Kararları

25 Nis, 2016
Okunma: 90.339
Sosyal Ağlarda Paylaş:
fb-share-icon
Tweet
Pin Share

Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Yargıtay Kararları

T.C.

YARGITAY

11. CEZA DAİRESİ

E. 2005/9628

K. 2006/7531

T. 26.9.2006

• ATATÜRK ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR ( Vajine Monologları Adlı Tiyatro Oyununun Afişinin Atatürk Büstüne Asılması – Sanıkların Atatürk’ün Manevi Şahsiyetini Tahkir Özel Kastı ile Hareket Ettiklerinin Kabulü Gereği )

• ATATÜRK’ÜN MANEVİ ŞAHSİYETİNİ TAHKİR ( Atatürk Büstüne Vajina Monologları Adlı Tiyatro Oyununun Afişini Asan Sanıkların Özel Kasıtla Haret Ettikleri )

• ÖZEL KAST ( Atatürk Aleyhine İşlenen Suç – Atatürk’ün Manevi Şahsiyetini Tahkir )

5816/m.

ÖZET : Atatürk’ün büstüne “Vajina monologları” adlı tiyatro oyununa ait afişin yazılı kısmının bütün alın, burun ve yüz kısmını kapatacak şekilde konduğunu görmeleri üzerine kendilerini Emniyet Müdürlüğüne götürdüklerini beyan etmeleri, sanıkların da kısmen tanıkların anlatımlarını doğrulamaları karşısında, mahkumiyetleri yerine Atatürk’ün manevi şahsiyetini tahkir özel kastı ile hareket etmediklerinden bahisle beraatlerine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

DAVA VE KARAR : Yapılan yargılamaya, toplanan delillere, dosya içeriğine göre sanık B.A müdafiinin, suçun maddi unsurlarının oluşmadığına ilişkin temyiz istemlerini yerinde görülmemiştir. Tanıklar Y.B. ve H.T.’in sanıkların okulun kapısından 5- 6 metre mesafedeki Atatürk’ün büstüne “Vajina monologları” adlı tiyatro oyununa ait afişin yazılı kısmının bütün alın, burun ve yüz kısmını kapatacak şekilde konduğunu görmeleri üzerine kendilerini Emniyet Müdürlüğüne götürdüklerini beyan etmeleri, sanıkların da kısmen tanıkların anlatımlarını doğrulamaları karşısında, mahkumiyetleri yerine Atatürk’ün manevi şahsiyetini tahkir özel kastı ile hareket etmediklerinden bahisle beraatlerine karar verilmesi,

SONUÇ : Yasaya aykırı, o yer C.Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, 26.09.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 

 

T.C.

YARGITAY

11. CEZA DAİRESİ

E. 2002/5333

K. 2002/5786

T. 13.6.2002

• 5816 SAYILI YASAYA MUHALEFET ( Sanığın Konuşması Sırasında Atatürk’ü Küçük Düşürücü Söz Sarfetmemesine Rağmen Mahkumiyet Verilmesinin Yasaya Aykırı Olması )

• ATATÜRK’E HAKARET ( Sanığın Konuşması Sırasında Atatürk’ü Küçük Düşürücü Söz Sarfetmemesine Rağmen Mahkumiyet Verilmesinin Yasaya Aykırı Olması )

• GÖREVLİ MEMURA ETKİN DİRENME ( Suç Tarihinde Onsekiz Yaşını Tamamlamayan Sanık Hakkında Verilen Kısa Süreli Hürriyeti Bağlayıcı Cezanın Tedbire Çevrilmesi )

765/m.55/3,59/2,266/3,258/3

5816/m.1

647/m.4

ÖZET : Sanığın, Milli Eğitim Bakanı’nı protesto etmek amacıyla üzerinde “Atatürk İlah değildir” yazılı pankartı açıp, aynı şekilde bağırdığı olayda konuşma yapan Bakana yönelik eylemi sırasında Atatürk’den bahsettiği ve ancak konuşma sırasında Atatürk’ü küçük düşürücü bir söz sarfetmediği ve davranışta bulunulmadığı gözetilmeden Atatürk’e hakaret suçundan beraati yerine mahkümiyetine karar verilmesi yasaya aykırıdır.

DAVA : Görevli memura direnme, sövme ve 5816 Sayılı Kanuna Muhalefet suçlarından sanık Neslihan D’in yapılan yargılanması sonunda: TCK. nun 266/3, 55/3, 59/2, 258/3, 5816 SK. nun 1-2 ve 71 maddeleri gereğince 14 ay 13 gün hapis ve 50.700.000-TL ağır para cezasıyla mahkümiyetine dair ESKİPAZAR Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 29.3.2001 gün ve 2000/56 Esas, 2001/51 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık vekili ve C. Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının bozma isteyen 24.4.2002 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin tahkikat neticelerine uygun olarak tecelli eden kanaat ve takdirine, tetkik olunan dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:

1- Sanığın, Milli Eğitim Bakanı’nı protesto etmek amacıyla üzerinde “Atatürk İlah değildir” yazılı pankartı açıp aynı şekilde bağırdığı olayda konuşma yapan Bakana yönelik eylemi sırasında Atatürk’den bahsettiği ve ancak konuşma sırasında Atatürk’ü küçük düşürücü bir söz sarfetmediği ve davranışta bulunulmadığı gözetilmeden Atatürk’e hakaret suçundan beraati yerine yazılı gerekçelerle mahkümiyetine karar verilmesi,

2- Kayden 2.1.1984 doğumlu olup suç tarihinde 18 yaşını tamamlamayan sanık hakkında görevli memura etkin direnme ve sövme suçlarından hükmolunan kısa süreli hürriyeti bağlayıcı cezaların, 647 Sayılı Yasanın 4. maddesinde yazılı ceza veya tedbirlerden birine çevrilmesi zorunluluğu bulunduğunun gözetilmemesi,

SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık vekili ve C. Savcısı temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi CMUK’nun 321 nci maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.6.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
 

 

T.C.

YARGITAY

4. HUKUK DAİRESİ

E. 2005/5324

K. 2005/6909

T. 23.6.2005

• HAKSIZ ŞİKAYET NEDENİYLE MANEVİ TAZMİNAT ( Tanıkların Yeniden Çağrılarak Davacının Atatürk’e ve Çocuklara Hakaret Ettiği İddiasıyla İlgili Bilgi ve Görgüleri Sorulup Varılacak Sonuca Göre Karar Verilmesi Gerektiği)

• ATATÜRK’E VE ÇOCUKLARA HAKARET ETTİĞİ İDDİASI ( Tanıkların Yeniden Çağrılarak Davacının Atatürk’e ve Çocuklara Hakaret Ettiği İddiasıyla İlgili Bilgi ve Görgüleri Sorulup Varılacak Sonuca Göre Karar Verilmesi Gerektiği – Manevi Tazminat )

818/m.49

4721/m.24

ÖZET : Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacının Atatürk’ün manevi şahsiyetine ve çocuklara hakaret ettiği iddiası tanıklara sorulmamış, bu hususta beyanları alınmamıştır. Bu haliyle yapılan inceleme eksik olup anılan tanıkların yeniden çağrılarak davacının Atatürk’e ve çocuklara hakaret ettiği iddiasıyla ilgili bilgi ve görgüleri sorulup varılacak sonuca göre karar verilmelidir.

DAVA : Davacı C… Ö…. vekili Avukat M… K…. tarafından, davalı E… Ş… aleyhine 6.9.2002 gününde verilen dilekçe ile haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 1.12.2003 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, haksız şikayet nedeniyle manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece istem kısmen kabul edilmiş, karar taraflarca temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının İçişleri Bakanlığına ve Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği şikayet dilekçeleri ile “belde halkından Cami İhtiyaçları için toplanan paraların yatılı kuran kurslarına, Hizbullah vb. şeriat örgütlerine aktarıldığı yolunda söylentiler olduğunu; beldeden bir kısım çocukların belediyeye ait tabelayı tahrip ettiklerinden bahisle davacının adliyeye çocukları şikayet etmesi üzerine ricaya gelen kişilere “bunlar Beton Mustafa Atatürk’ün piçleridir diyerek Atatürk’e hakaret ettiği, bu şikayetlerin bildirildiği Jandarma Komutanının davacı hakkında işlem yapmayarak şeriatçı yobaz zihniyete sahip çıktığı” şeklinde ağır ithamlarda bulunarak kişilik haklarına saldırıda bulunduğundan bahisle manevi tazminat istemiştir. Davalı cevabında, şikayet hakkını kullandığını belirterek davanın reddini savunmuş, iddiaların belde halkı arasında söylenti haline geldiği konusunda da tanık dinletmiştir. Mahkemece davacı hakkında taşıt kanununa muhalefet, yardım toplama kanununa muhalefet ve usulsüz traktör-bilgisayar alımları nedeniyle açılan kamu davaları olduğu, bu hususlarda şikayet hakkı sınırlarının aşılmadığı, ancak Atatürk’ün manevi şahsiyetine ve çocuklara hakaret ile illegal örgütlere yardım ve yataklık ettiği iddiaları konusunda şikayet hakkı sınırlarının aşıldığı gerekçesiyle istem kısmen kabul edilmiştir. Dosya kapsamında dinlenen davalı tanıkları belde halkı arasında belediye araçları ile toplanan kurban derilerinin kur’an kurslarına ve Hizbullah’a verildiği konusunda söylenti olduğunu belirtmişlerdir. Davacının Atatürk’ün manevi şahsiyetine ve çocuklara hakaret ettiği iddiası tanıklara sorulmamış, bu hususta beyanları alınmamıştır. Bu haliyle yapılan inceleme eksik olup anılan tanıkların yeniden çağrılarak davacının Atatürk’e ve çocuklara hakaret ettiği iddiasıyla ilgili bilgi ve görgüleri sorulup varılacak sonuca göre karar verilmelidir. Anılan yön gözetilmeden eksik inceleme sonucu verilen karar usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına ve temyiz eden taraflardan peşin alınan harcların istekleri halinde geri verilmesine, 23.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.

 

 

T.C.

YARGITAY

11. CEZA DAİRESİ

E. 2003/16517

K. 2005/1184

T. 17.3.2005

• ATATÜRK’ÜN HATIRASINA ALENEN HAKARET ( TCK. Md. 59’un Uygulanmamasının İsabetsizliğine 647 S.K. Md. 4 ve 6’nın Uygulamamasına İlişkin Gerekçenin Yetersiz Olduğuna İlişen Temyiz İtirazlarının Reddi )

5816/m.1

765/m.59

ÖZET : Sanık vekillerinin suçun unsurlarının oluşmadığına, suç kastının bulunmadığına, TCK. nun 59. maddesinin uygulanmamasının isabetsizliğine, 647 Sayılı Yasanın 4 ve 6. maddelerinin uygulamamasına ilişkin gerekçenin yetersiz olduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi doğrudur.

DAVA : Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret suçundan sanık Ö… F… Ö….’nin yapılan yargılaması sonunda: 5816 Sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 1 yıl hapis cezasıyla mahkümiyetine dair İZMİR 17. Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 27.5.2002 gün ve 2001/516 Esas, 2002/321 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık vekilleri tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığının onama isteyen 22.12.2003 tarihli tebliğnamesi ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği görüşüldü:

KARAR : Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı bir sebep bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan,

SONUÇ : Sanık vekillerinin suçun unsurlarının oluşmadığına, suç kastının bulunmadığına, TCK. nun 59. maddesinin uygulanmamasının isabetsizliğine, 647 Sayılı Yasanın 4 ve 6. maddelerinin uygulamamasına ilişkin gerekçenin yetersiz olduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, 17.3.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.

 

 

T.C.

YARGITAY

HUKUK GENEL KURULU

E. 2004/4-253

K. 2004/270

T. 12.5.2004

• BASIN ÖZGÜRLÜĞÜNÜN SINIRLARI ( Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Talebi – Atatürk’ün Doğduğu Eve Bomba Atılmasıyla İlgili Yargılanıp Beraat Eden Davacı Hakkında İddiaların Tekrar Gündeme Getirilmesi )

• MANEVİ TAZMİNAT TALEBİ ( Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle – Atatürk’ün Doğduğu Eve Bomba Atılmasıyla İlgili Yargılanıp Beraat Eden Davacı Hakkındaki İddiaların Tekrar Gündeme Getirilmesi )

• KİŞİLİK HAKLARINA SALDIRI NİTELİĞİ ( Atatürk’ün Doğduğu Eve Bomba Atılmasıyla İlgili Yargılanıp Beraat Eden Davacı Hakkındaki İddiaların Yayın Yoluyla Tekrar Gündeme Getirilmesi – Manevi Tazminat Talebi )

• ATATÜRK’ÜN DOĞDUĞU EVE BOMBA ATILMASI OLAYIYLA İLGİLİ YARGILANIP BERAAT EDEN DAVACI HAKKINDAKİ İDDİALARIN UZUN SÜRE SONRA YENİDEN GÜNDEME GETİRİLMESİ ( Yayın Yoluyla Kişilik Haklarına Saldırı Nedeniyle Manevi Tazminat Talebi )

4721/m.25

818/m.49

ÖZET : Yayın yoluyla kişilik haklarının saldırıya uğradığı iddiasına dayanan manevi tazminat davasında basının özgürlüğü, kişilik değerlerinin sınırları ile sınırlıdır. Hukuk düzeninin, çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Toplumun çıkarı dışında hiçbir çıkar gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de koruması gerekir. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Dava konusu yayında, 6-7 Eylül olayları olarak bilinen Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki eve bomba atılmasından sonra İstanbul’da gelişen olaylar anlatılırken, bu olaylardaki davacı ile ilgili iddialara da yer verilmiştir. Davacı hakkındaki iddiaların asılsız olduğunun anlaşılmasına rağmen bunun yeniden açıklanmasının kişilik haklarına haksız biçimde zarar verdiği gerekçesiyle manevi tazminat istenmektedir. Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerden davacının Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki eve bomba atılması eylemi nedeniyle hem Yunanistan’da hem de daha sonra döndüğü Türkiye’de yargılandığı ve beraat ettiği anlaşılmaktadır. Olayla bir ilgisi olmadığı anlaşılmasına rağmen davacı hakkındaki söylentileri yeniden gündeme getiren dava konusu kitaptaki ifadelerin kişilik haklarına saldırı teşkil ettiğinin kabulüyle manevi tazminat takdirine ilişkin yerel mahkeme kararı usul ve yasaya uygundur.

DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 9. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 18.09.2002 gün ve 2000/326-2002/599 sayılı kararın incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 10.06.2003 gün ve 2002/14172-2003/7502 sayılı ilamı ile ; ( “Davacı, yapılan yayının hukuka aykırı olması nedeniyle kişilik haklarının saldırıya uğradığı savı ile manevi tazminat isteminde bulunmuştur. Davalılar yayının, Basın Yasasının, tanıdığı sınırlar dışına çıkılmadan, özle biçim arasındaki denge korunarak verildiğini bu nedenle davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuşlardır. Mahkemece, istem kısmen kabul edilmiş, karar davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, yayın yoluyla kişilik haklarının saldırıya uğradığı savına dayanmaktadır. Diğer bir anlatımla dava, yapılan yayında yer alan açıklamaların kişilik değerlerine saldırı içerdiği ve böylece hukuka aykırı olduğu ileri sürülmüştür. Böyle bir uyuşmazlığın çözüme kavuşturulmasında, genel durumlardaki hukuka aykırılık teşkil eden eylemlerden farklı bir yöntemin izlenmesi ve ayrı ölçütlerin koşul olarak aranması gerekmektedir. Bunun nedeni, Anayasanın 28. maddesindeki basının özgür olduğu güvencesine ve bu ilkeyi güçlendiren 5680 sayılı Basın Yasasının 1. maddesindeki düzenlemedir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması ile olanaklıdır. Diğer bir anlatımla basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bunun içindir ki basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. İşte bu farklılık ve ayrık durum gözetilerek yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluk sınırı belirlenmelidir. Basın dışı bir olaydaki davranış biçiminin hukuka aykırılık oluşturduğu kabul edildiği durumlarda, basın yoluyla yapılan bir yayındaki olay hukuka aykırılık oluşturmayabilir. İşte basının bu nedenle ayrı bir konumu bulunmaktadır. Ne var ki basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi ve gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan ve gerekse MK.nun 24 ve 25 maddesinde ve yine özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan kişilik haklarına saldırıda bulunmaması da yasal ve hukuki bir zorunluluk ve gerekliliktir. Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı üzere, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği, diğer bir anlatımla, hukuk düzenince koruma altına alınan yararların birbirine karşı çatışma içinde bulundukları biçiminde bir görünümün var olduğu kanısı uyanmaktadır. Halbuki hukuk düzeninin, çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına alması düşünülemez. Aksı halde hukukun kendisi, kendi kuralları ile çatışmış olur. Aslında yapılan düzenleme, hukukun diğer temel kavramları ile birlikte incelendiğinde, iki yararın aynı anda ve aynı olayda birbiri ile çatışmadıkları, somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği anlaşılacaktır. Bunun sonucunda da, daha az üstün olan yarar, daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında, o olayda ve o an için hukuk düzenince korumasız kalmasının uygunluğu kabul edilecektir. Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Diğer bir anlatımla yayın salt toplumun yararı gözetilerek yapılmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir çıkar gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini ve haber verilirken özle biçim arasındaki dengeyi de korumalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Aksi bir yayının ise, gerek Anayasa ve Basın Yasası ve gerekse basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir. Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. 0 an için o olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen her şeyi araştırmak, incelemek ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen ve var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. 0 anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.

Dava konusu yayında, 6-7 Eylül olayları olarak bilinen Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki eve bomba atılmasından sonra İstanbul’da gelişen olaylar anlatılırken, bu olaylardaki davacı ile ilgili iddialara da yer verilmiştir. Davacı hakkındaki iddiaların asılsız olduğunun anlaşılmasına rağmen bunun yeniden açıklanmasının kişilik haklarına haksız biçimde zarar verdiği gerekçesiyle manevi tazminat istenmektedir. Dava dosyasında mevcut bilgi ve belgelerden davacının Atatürk’ün doğduğu Selanik’teki eve bomba atılması eylemi nedeniyle hem Yunanistan’da hem de daha sonra döndüğü Türkiye’de yargılandığı anlaşılmaktadır. Davacının Türkiye’deki yargılamada beraat etmiş olması, ülkenin yakın tarihi ile ilgili böylesine ciddi bir olayla ilgili gelişmelerin anlatılması sırasında davacı ile ilgili resmi belgelere de geçmiş olan iddiaların açıklanmasına engel teşkil etmez. Bu nedenlerle yayının hukuka uygun bulunduğu anlaşıldığından davanın reddine karar verilmelidir. Yerel mahkemece bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirmiştir. ” ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:

KARAR : Dava, yayın yoluyla kişilik haklarına saldırıdan kaynaklanan manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemenin davanın kabulüne ilişkin kararı yukarıda karar başlığında açıklanan gerekçeyle Özel Dairece bozulmuştur. Yerel mahkeme önceki kararında direnmiş, hükmü davalı Doğan Yayıncılık A.Ş. vekili temyize getirmiştir. Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, mahkeme kararında açıklanan gerektirici nedenlere, delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, usul ve yasaya uygun bulunan anılan kitabın davaya konu bölümlerinde yer alan ifadelerin kişilik haklarına saldırı niteliğinde bulunduğuna ilişkin direnme kararı yerindedir. Ne var ki, Özel Daire’ce bozma nedenine nazaran davalı vekilinin tazminat miktarına yönelik temyiz itirazları incelenmemiştir. Dosyanın bu konuda inceleme yapılmak üzere Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

SONUÇ : Yukarıda belirtilen gerekçeye göre, direnme kararı yerinde olup, davalı vekilinin tazminat miktarına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 12.05.2004 gününde, oyçokluğu ile karar verildi.

 



Etiketler:   5816 Sayılı Yasaya MuhalefetAtatürk Aleyhine İşlenen SuçlarAtatürk'e HakaretAtatürke hakaret edilmesiAtatürke Karşı işlenen suçlarAtatürk’ün Hatırasına Alenen HakaretAtatürk’ün Manevi Şahsiyetini TahkirÖzel Kast

Önceki Yazı Sonraki Yazı 



Avukata Soru Sor

Kategoriler

  • Makaleler
  • Dilekçe Örnekleri
  • Yargıtay Kararı
  • Basında Biz
  • Mevzuat
  • Haberler

Takipte Kalın

Yasal Uyarı

“Web sitemizdeki bilgi ve açıklamalar yalnızca bilgilendirme amaçlı olup Türkiye Cumhuriyeti Barolar Birliği’nin ilgili mevzuatına uygun olarak hazırlanmıştır. Sitemizdeki hukuki bilgiler reklam teklif hukuki öneri veya hukuki danışmanlık teşkil etmez. Sitede yapılan bütün açıklamalar bilgilendirme amaçlıdır ve bu bilgiler iş geliştirmeye yönelik olarak kullanılamaz. Sitemizde kullanılan bütün içerikler Baltacı Avukatlık Ofisi’ne aittir ve Elektronik İmzalı Zaman Damgası ile tescil edilmiştir. Ofisimizin açıkça yazılı izni olmadan yazı, resim ve sair bilgileri kullananlar hakkında yasal işlem yapılır. Bu siteyi ziyaret ederek yukarıdaki şartları kabul etmiş sayılırsınız.”


© Copyright 2018 Önem & Baltacı Hukuk Bürosu