Ayıplı Mal Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5583
K. 2011/3458
T. 17.3.2011
• TAZMİNAT İSTEMİ ( Davacı Şirket Yetkilisi Tarafından Davalı Tarafa Bir Şikayet Mektubu Yazıldığı ve Davalı Tarafından da Davacı Tarafa E-Mail ve Aynı İçerikli Faks Çekildiği – Mahkemece Bu E-Mail ve Faks Metni Üzerinde Durularak Karar Verilmesi Gerektiği )
• AYIPLI MAL DAVASI ( Süresinde Ayıp İhbarında Bulunulup Bulunulmadığına İlişkin Uyuşmazlık – Davalı Tarafından Davacı Tarafa E-Mail ve Aynı İçerikli Faks Çekildiği/Mahkemece Bu E-Mail ve Faks Metni Üzerinde Durularak Karar Verilmesi Gerektiği )
• SÜRESİNDE AYIP İHBARINDA BULUNULUP BULUNULMADIĞINA İLİŞKİN UYUŞMAZLIK ( Tazminat Davası – Davalı Tarafından Davacı Tarafa E-Mail ve Aynı İçerikli Faks Çekildiği/Mahkemece Bu E-Mail ve Faks Metni Üzerinde Durularak Karar Verilmesi Gerektiği )
6762/m.25
ÖZET : Dava, tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık satıma konu baskı makinesinin ayıplı olup olmadığı ve süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır. Davacı şirket yetkilisi tarafından davalı tarafa bir şikayet mektubu yazıldığı, davalı tarafından da davacı tarafa e-mail ve aynı içerikli faks çekildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece bu e-mail ve faks metni üzerinde durulup, değerlendirilme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirilip uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın T.T.K.nun 25/3. ve 4. maddeleri uyarınca hak düşürücü süre yönünden reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin gazete ve matbaa işleri ile uğraştığını ve davalı ile baskı makinesi alımı hususunda anlaşmaya vardıklarını, ancak davalının makine hakkında müvekkiline yanlış ve yanıltıcı bilgiler verdiği, makinenin özelliklerinin gizlendiği ve gerekli eğitim verilmeden müvekkilinin istediği özellikleri taşımayan makineyi satın almak zorunda kaldığını ve bedelin tamamen ödendiğini, malın taahhüt edilen süreden ( 2 ) ay gecikme ile müvekkiline teslim edildiğini, ancak makinenin verimli çalışmadığını, baskı süresinin çok uzun zaman aldığını, ayrıca renkli film çıktılarının hatalı olduğunu renklerin çakıştığını, durumun davalıya bildirilerek malın geri alınmasının istendiğini, yapılan yazılı ve sözlü başvurulara rağmen bundan sonuç alınamadığının davalıya 18.12.208 tarihinde ihtarname keşide edildiğini, davalının karşı ihtar ile müvekkilinin taleplerini reddettiğini, bunun üzerine dava açma zarureti doğduğunu belirterek malın davalıya iadesi ile ödenen bedelin faizi ile istirdadına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davaya bakma yetkisinin müvekkilinin ikametgahı mahkemesi olan Bakırköy’e ait olduğunu, ayrıca davacının davaya konu ürünü üretici firma olan yabancı merkezli T… İmaging Systems’den satın aldığını, müvekkilinin adı geçen firmanın Türkiye temsilcisi de olmayıp sadece, ondan mal ithal ettiğini, dava dışı yabancı firma ithalat prosedürünü aşmak için müvekkili firmanın elinde hazır bulunan makinenin davacı ya teslimini istemesi üzerine de müvekkilinin teslimatı yaptığını, davacının süresi içinde T.T.K.nun 25/3. maddesi uyarınca ihbarda bulunmadığını, davacının malı 19.8.2008 tarihinde satın alıp ihbar tarihinin ise 19.12.2008 olduğunu öne sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, taraflar arasında baskı makinesi alımı hususunda ticari ilişki olduğu ve malın 1908.2008 tarihinde davacı alıcıya teslim edildiği davacının T.T.K.nun 25/4. maddesi uyarınca gerekli inceleme ve muayeneyi yaptırıp açık ayıplar için ( 2 ) gün gizli ayıplar için ise ( 8 ) gün içinde ayıp ihbarında bulunması gerekirken, 2.9.2008 tarihinde mektuplar 18.12.2008 tarihinde ise noter ihtarı ile ayıp ihbarında bulunduğu, ihbarın süresi içinde olmaması nedeni ile hak düşürücü süre geçtiği için davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında uyuşmazlık satıma konu baskı makinesinin ayıplı olup olmadığı ve süresinde ayıp ihbarında bulunulup bulunulmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır. Davacı şirket yetkilisi tarafından davalı tarafa 2.9.2008 tarihli bir şikayet mektubu yazıldığı, davalı tarafından da 3.9.2008 tarihinde davacı tarafa e-mail ve aynı içerikli faks çekildiği dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece bu e-mail ve faks metni üzerinde durulup, değerlendirilme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirilip uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 17.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/5714
K. 2011/7645
T. 8.6.2011
• AYIPLI MALIN İADESİ İSTEMİ ( Mahkemece Raporlar Arasındaki Çelişkinin Giderilmesi İçin Yeni Seçilecek Bilirkişi veya Bilirkişi Kurulu Aracılığıyla İnceleme Yaptırılıp Çelişkiyi Giderecek Şekilde Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• BİLİRKİŞİ RAPORUNA İTİRAZ EDİLMESİ ( Ayıplı Malın İadesi İstemi – Mahkemece Raporlar Arasındaki Çelişkinin Giderilmesi İçin Yeni Seçilecek Bilirkişi veya Bilirkişi Kurulu Aracılığıyla İnceleme Yaptırılıp Çelişkiyi Giderecek Şekilde Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• HUSUMET ( Davalı Hakkındaki Davanın Husumet Sebebiyle Reddedildiği Halde Anılan Davalının Harç Yargılama Gideri ve Vekalet Ücreti İle Sorumlu Tutulmasının Doğru Görülmediği )
818/m. 198
1086/m.275
ÖZET : Dava, ayıplı malın iadesi istemine ilişkindir. Bilirkişi raporları arasında, maddi vakıanın tespiti ve olayın irdelenmesi bakımından çelişkiler bulunduğu, bilirkişi raporuna da davacı tarafça itiraz edildiği, bu durumda mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni seçilecek bilirkişi veya bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yaptırılıp çelişkiyi giderecek şekilde bir karar verilmesi gerekir.
Davalı hakkındaki davanın husumet sebebiyle reddedildiği halde anılan davalının harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı malın iadesi davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı D… Bilişim A.Ş. ile T… İç ve Dış Tic. A.Ş. vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, ayıplı malın iadesi istemine ilişkindir.
Davanın reddine ilişkin ilk karar davacının temyizi üzerine, Dairemizin 2007/5412 Esas, 2007/10831 Karar sayılı ve 3.12.2007 tarihli ilamıyla; Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Kararında gösterilen bilirkişi Tubider Bilişim Sektörü Derneğinden N. Ö.’in 1.7.2004 tarihli raporu ile mahkemece alınan 28.9.2006 tarihli bilirkişi raporları arasında, maddi vakıanın tespiti ve olayın irdelenmesi bakımından çelişkiler bulunduğu, bilirkişi raporuna da davacı tarafça itiraz edildiği, bu durumda mahkemece raporlar arasındaki çelişkinin giderilmesi için yeni seçilecek bilirkişi veya bilirkişi kurulu aracılığıyla inceleme yaptırılıp çelişkiyi giderecek şekilde ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, çelişki giderilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, tüm davalılar ile ilgili manevi tazminat isteminin feragat sebebiyle reddine, davalı D… Bilişim Destek Hizm A.Ş. aleyhine açılan davanın husumet yokluğu sebebiyle reddine, benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davalılar T… A.Ş. ve Dek… A.Ş. aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, bir adet Dell Latitude 800 notebook bilgisayarın davacı elindeki bilgisayar ile değiştirilmesine, aynen değiştirilmesi kabil değil ise davacı bilgisayarının teslimi şartıyla 1.500-TL’nin dava tarihinden işleyecek faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı T… A.Ş. ve davalı D… Bilişim Destek Hizm. A.Ş. vekillerince temyiz edilmiştir.
1- )Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenmeyeceğine göre, davalı Teknosa A.Ş. vekilinin yerinde olmayan tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- )Davalı D… Bilişim Destek Hizm. A.Ş. nin temyizine gelince, bu davalı hakkındaki davanın husumet sebebiyle reddedildiği halde anılan davalının harç, yargılama gideri ve vekalet ücreti ile sorumlu tutulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 )no, lu bentte açıklanan sebeplerle davalı T… vekilinin tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün davalı D… Bilişim Destek Hizm. A.Ş. yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 8.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/4-621
K. 2011/712
T. 30.11.2011
• AYIPLI MALIN YOL AÇTIĞI ZARARDAN KAYNAKLANAN TAZMİNAT DAVASI ( İtfaiye ve Bilirkişi Raporunda Yangının Ayıplı Üretilmiş Televizyondaki Şaseden Kaynaklandığının Tespit Edildiği – Zararın Kapsamının Belirlenip Davalının Sorumluluğuna Hükmedileceği )
• YANGININ AYIPLI MALDAN KAYNAKLANMASINA DAYALI MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( İtfaiye ve Bilirkişi Raporunda Yangının Ayıplı Üretilmiş Televizyondaki Şaseden Kaynaklandığının Tespit Edildiği – Zararın Kapsamının Belirlenip Davalının Sorumluluğuna Karar Verileceği )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( İtfaiye ve Bilirkişi Raporunda Yangının Ayıplı Üretilmiş Televizyondaki Şaseden Kaynaklandığının Tespit Edildiği – Zararın Kapsamının Belirlenip Davalının Sorumluluğuna Karar Verileceği )
818/m.41, 49
ÖZET : Tazminat davasında; davacı davalının ürettiği televiyonu satın aldığını, televizyondan çıkan yangının perdeleri de tutuşturarak yayılması nedeniyle maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. İtfaiye yangın raporu, tespit sonucu alınan elektrik mühendisi bilirkişisinin raporu ve tanık anlatımlarına göre yangının ayıplı üretilmiş televizyondaki şaseden kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır. Davacıların uğradığı zararın kapsamı belirlenip davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekir
DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bakırköy Tüketici Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 10.06.2010 gün ve 2008/804 E., 2010/380K.sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 04.11.2010 gün ve 2010/11766-11398 sayılı ilamı ile;
( … Davacılar, davalının ürettiği televizyonu satın aldıklarını, 27.02.2006 günü yetkili servis tarafından kurulan televizyonu 02.07.2007 günü işten gelen davacılardan D. D.’ın açtığını, bir süre sonra duman kokusu fark ettiğini ve televizyonun alevler içinde yandığını gördüğünü, itfaiye gelinceye kadar yayılan yangında ev ve çeyiz eşyası ile manevi değeri olan CD ve fotoğrafların yandığını, olaydan psikolojik olarak etkilendiklerini belirterek, gizli ayıplı olduğunu iddia ettikleri televizyonun yanması nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın ödetilmesini istemişlerdir.
Davalı ise, yangının televizyondan çıktığının saptanamadığını, nedensellik bağı bulunduğunu davacıların kanıtlaması gerektiğini ileri sürerek, istemin reddedilmesini istemiştir.
Yerel mahkemece, zarar ile televizyonun ayıplı üretildiği ve yangının bundan çıktığına ilişkin nedensellik bağının davacı tarafından kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir.
Dosyada bulunan ve olay sonrasında yapılan tespit üzerine alınan elektrik mühendisince düzenlenen bilirkişi raporunda “…yangının televizyonda meydana gelen şase sonucu çıktığı kanaatine…” varıldığı belirtilmiş; itfaiye tarafından düzenlenen yangın raporunda da “…yangını Vestel marka televizyon çalışırken her nasılsa şase yapması sonucu çıkan kıvılcımların önce içinde bulunan kabloları tutuşturup daha sonra etrafa sırayet etmesinden çıktığı…” belirtilmiştir. Dinlenen davacı tanıkları ise; yangının televizyonun arkasından başlayıp perdeleri tutuşturduğunu ve salonun tamamının ateş içerisinde kaldığını gördüklerini bildirmişlerdir. İtfaiye yangın raporu, tespit sonucu alınan elektrik mühendisi bilirkişisinin raporu ve tanık anlatımlarına göre yangının ayıplı üretilmiş televizyondaki şaseden kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır.
Yerel mahkemece açıklanan olgular gözetilerek, davacıların uğradığı zararın kapsamı belirlenip davalının sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken, yerinde olmayan yazılı gerekçeyle istemin tümden reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6217 sayılı Kanunun 30.maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429.Maddesi gereğince BOZULMASINA, halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 30.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/328
K. 2012/47
T. 11.1.2012
• AYIPLI MAL DAVASI ( Bilirkişilerin Uyuşmazlığa Konu Olan Deri Mamuldeki Açık ya da Gizli Ayıbı Tespit Edecek Bilirkişi Vasfında Olmadığı – Ürün Üzerinde Bu Alanda Uzmanlık Niteliğine Haiz Kişilerden Seçilerek İnceleme Yapılarak Karar Verilmesi Gerektiği )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Ayıplı Mal Davası – Bilirkişilerin Uyuşmazlığa Konu Olan Deri Mamuldeki Açık ya da Gizli Ayıbı Tespit Edecek Bilirkişi Vasfında Olmadığı/Ürün Üzerinde Bu Alanda Uzmanlık Niteliğine Haiz Kişilerden Seçilerek İnceleme Yapılarak Karar Verilmesi Gerektiği )
• GİZLİ AYIP ( Ayıplı Mal Davası – Bilirkişilerin Uyuşmazlığa Konu Olan Deri Mamuldeki Açık ya da Gizli Ayıbı Tespit Edecek Bilirkişi Vasfında Olmadığından Bu Alanda Uzmanlık Niteliğine Haiz Kişilerden Seçilerek İnceleme Yapılarak Karar Verilmesi Gerektiği )
1086/m.275
6100/m.266
ÖZET : Davacı, davalı şirketten çanta satını aldığını ancak bir süre sonra üründe sökülmeler meydana geldiğini bu nedenle ürün bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir. Dava konusu ürünün deriden mamül bayan çantası olduğu sabittir. Oysa ürün üzerinde inceleme yapan bilirkişilerin ise uzmanlık alanının makine mühendisliği ve hukukçu olduğu görülmüştür. Buna göre inceleme yapan bilirkişilerin uyuşmazlığa konu olan deri mamuldeki açık yada gizli ayıbı tespit edecek bilirkişi vasfında olmadığı açıktır. Davaya konu ürünün ‘deriden’ mamul olması nedeniyle ürün üzerinde bu alanda uzmanlık niteliğine haiz kişilerden seçilerek inceleme yapılarak karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı şirketten 22.04.2009 tarihinde çanta satını aldığını ancak bir süre sonra üründe sökülmeler meydana geldiğini bu nedenle ürün bedelinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, öncelikle alacağının zaman aşımına uğradığını üründe ayıp bulunmadığını bu nedenle davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu ürünün deriden mamül bayan çantası olduğu sabittir. Oysa ürün üzerinde inceleme yapan bilirkişilerin ise uzmanlık alanının makine mühendisliği ve hukukçu olduğu görülmüştür. Buna göre inceleme yapan bilirkişilerin uyuşmazlığa konu olan deri mamuldeki açık yada gizli ayıbı tespit edecek bilirkişi vasfında olmadığı açıktır.
HUMK’un 275 ve HMK’nın 266 uyarınca ‘Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözümlenmesi mümkün olan konularda bilirkişiye başvurulamaz’ ancak mahkeme uyuşmazlığın çözümü hukuk dışında teknik bilgi gerektiren hallerin mevcut olması halinde tayin olunan bilirkişinin kendi uzmanlığı ile ilgili alanda hakime yardımcı olması asıldır. Bu nedenle davaya konu ürünün ‘deriden’ mamul olması nedeniyle ürün üzerinde bu alanda uzmanlık niteliğine haiz kişilerden seçilerek inceleme yapılarak karar verilmesi gerekirken, HMK’nın 266 maddesine aykırı olarak bilirkişi tayini ve ardından hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 11.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/87
K. 2011/1288
T. 3.3.2011
• İŞ BEDELİNİN İSTİRDADI ( Davalı Tarafından Satış ve Montajı Yapılan Kuaför Malzemelerinin Ayıplı Olduğu İddiası İle B.K.nın 360. Md. Hükümlerine Dayanılarak Dava Açıldığı – Konunun Uzmanı Teknik Bilirkişiden Rapor Alınması Gerektiği )
• İMALAT HATASI ( İş Bedelinin İstirdadı – Teknik Bilirkişiden Rapor Alınarak Kuaför Malzemelerinde İmalat Hatası Olup Olmadığı ve Kusurun İmalattan veya Kullanım Hatasından Kaynaklandığı Hususlarını Tesbit Ettirmek ve Kullanım Hatası İse Davayı Reddetmek Gerektiği )
• AYIPLI MALZEMENİN İADESİ ( İş Bedelinin İstirdadı – İmalattan Kaynaklandığı Anlaşıldığında Ayıbın Bedelden İndirimle Kabulünün Yapılabileceğine ve Eserin Tümüyle Reddini Gerektiren Ayıp Saptanır İse Şimdiki Gibi Ayıplı Malzemenin İadesiyle Davanın Kabulü Gerektiği )
818/m.360
ÖZET : Dava, eser sözleşmesine dayalı ayıplı imalatın reddiyle, ödenen iş bedelinin istirdadı istemiyle açılmıştır. Somut olayda davalı tarafından satış ve montajı yapılan kuaför malzemelerinin ayıplı olduğu iddiası ile B.K.nın 360. maddesi hükümlerine dayanılarak dava açılmıştır. Davalı ayıbın kullanım hatasından kaynaklandığını savunmuştur. Bu durumda konunun uzmanı teknik bilirkişiden rapor alınması gerekirken uyuşmazlıkla ilgili hususta uzmanlığı bulunmayan hukukçu bilirkişiden rapor alınması isabetsizdir.
O halde yapılması gereken iş teknik bilirkişiden rapor alınarak kuaför malzemelerinde imalat hatası olup olmadığı, kusurun imalattan veya kullanım hatasından kaynaklandığı hususlarını tesbit ettirmek, kullanım hatası ise davayı reddetmek, imalattan kaynaklandığı anlaşıldığında B.K.nın 360. maddesi hükümlerince ayıbın bedelden indirimle kabulünün yapılabileceğine, eserin tümüyle reddini gerektiren ayıp saptanır ise şimdiki gibi ayıplı malzemenin iadesiyle, davanın kabulü gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükümün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik sebebiyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, eser sözleşmesine dayalı ayıplı imalatın reddiyle, ödenen iş bedelinin istirdadı istemiyle açılmış, davalı reddini savunmuş, mahkemenin davanın kabulüne dair kararı, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verilir ( H.U.M.K.nın 275. maddesi ). Somut olayda davalı tarafından satış ve montajı yapılan kuaför malzemelerinin ayıplı olduğu iddiası ile B.K.nın 360. maddesi hükümlerine dayanılarak dava açılmıştır. Davalı ayıbın kullanım hatasından kaynaklandığını savunmuştur. Bu durumda konunun uzmanı teknik bilirkişiden rapor alınması gerekirken uyuşmazlıkla ilgili hususta uzmanlığı bulunmayan hukukçu bilirkişiden rapor alınması isabetsizdir.
O halde yapılması gereken iş teknik bilirkişiden rapor alınarak kuaför malzemelerinde imalat hatası olup olmadığı, kusurun imalattan veya kullanım hatasından kaynaklandığı hususlarını tesbit ettirmek, kullanım hatası ise davayı reddetmek, imalattan kaynaklandığı anlaşıldığında B.K.nın 360. maddesi hükümlerince ayıbın bedelden indirimle kabulünün yapılabileceğine, eserin tümüyle reddini gerektiren ayıp saptanır ise şimdiki gibi ayıplı malzemenin iadesiyle, davanın kabulüne karar verilmesinden ibarettir. Yetersiz bilirkişi raporuyla hükme varılması usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 3.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2009/13-542
K. 2009/551
T. 25.11.2009
• BİR MALIN EL DEĞİŞTİRMİŞ OLMASI ( Garanti Borcunu ve 4077 SK’nın Tüketiciye Sağladığı Hakları Ortadan Kaldırmadığı )
• GARANTİ BORCU ( Bir Malın El Değiştirmiş Olması Garanti Borcunu ve 4077 SK’nın Tüketiciye Sağladığı Hakları Ortadan Kaldırmadığı )
• AYIPLI OLDUĞU İLERİ SÜRÜLEN OTOMOBİLİN YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Tüketici Niteliğindeki Kişi Bir Malı veya Hizmeti Satıcı Niteliğinde Olmayan Bir Kişiden Satın Almış Olsa Bile Garanti Süresi İçinde Üreticiye Karşı 4077 SK’dan Kaynaklanan Haklarını Kullanabileceği )
4077/m.3
Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik m. 14/a
ÖZET : Dava, ayıplı olduğu ileri sürülen otomobilin yenisiyle değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsili talebine ilişkindir. Gerçek veya tüzel kişinin tüketici sayılmasının tek koşulu, mal veya hizmetin ticari veya mesleki olmayan nedenlerle alınmış veya kullanılmış olmasıdır. Tüketici niteliğindeki kişi, bir malı veya hizmeti satıcı niteliğinde olmayan bir kişiden satın almış olsa bile garanti süresi içinde üreticiye karşı 4077 SK’dan kaynaklanan haklarını kullanabilir. Bir malın el değiştirmiş olması garanti borcunu ve 4077 SK’nın tüketiciye sağladığı hakları ortadan kaldırmaz. Otomobil garanti belgesi ile satılması gerekli maldır. Garanti süresi içinde malın el değiştirmiş olması garanti borcunu ortadan kaldırmaz.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı malın değiştirilmesi davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; ( tüketici mahkemesi ) sıfatıyla Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesi’nce görevsizliğe dair verilen 16.04.2008 gün ve 2007/339-2008/113 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 25.12.2008 gün ve 2008/8872-15664 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, maliki olduğu …. marka otomobilin ayıplı olduğunu ileri sürerek aynı marka ve model ayıpsız araç ile değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde bugünkü bayi satış değerinin nakden ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … San. A.Ş., aracın ikinci el olduğunu, ikinci el araçta meydana gelen arızalara ilişkin davanın tüketici mahkemesinde görülemeyeceğini savunarak görevsizlik kararı verilmesini istemiş, diğer davalı Fahrettin cevap vermemiştir.
Mahkemece, görevsizlik ve dosyanın Kocaeli Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, imalatçısı … San. A.Ş. olan aracı diğer davalıdan ikinci el satın aldığını ileri sürerek garanti süresi içerisinde aracın ayıplı olması nedeniyle 4077 Sayılı Kanunun 4/A maddesine dayalı olarak eldeki bu davayı açmıştır. Davacı, … San. A.Ş. hakkında 4077 Sayılı Kanuna dayanarak dava açtığına göre, davacı ile bu davalı hakkındaki davaya bakmak tüketici mahkemesinin görevindedir. Davalı Fahrettin ile ilgili davada kural olarak genel mahkeme görevli ise de, genel mahkeme ile özel mahkemedeki davaların birlikte görülmesi gereken hallerde özel mahkemede davaya devam olunması gerektiğinden bu davalı yönünden de davaya tüketici mahkemesinde bakılması gerekir. Mahkemece yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, ayıplı olduğu ileri sürülen otomobilin yenisiyle değiştirilmesi, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsili istemine ilişkin olup, tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmek üzere asliye hukuk mahkemesinde açılmıştır.
Davacı Canatan, tüketici mahkemesi sıfatıyla Karamürsel Asliye Hukuk Mahkemesi’ne hitaben düzenleyerek verdiği 08.11.2007 günlü dava dilekçesinde; maliki bulunduğu … … … plaka sayılı … marka 2006 model otomobilin 30.000 km. bakımını 2007 yılı Temmuz ayında yaptırdığını, yaklaşık bir ay sonra aracın klimasında koku meydana geldiğini, aracı önce Yalova’da daha sonra da Kocaeli’de yetkili servislere götürmesine rağmen kokunun giderilemediğini; araçta ayrıca elektrik hidrolik direksiyon arızası ve başka bazı arızalar oluştuğunu, yetkili servislerde muhtelif incelemeler yapılmasına rağmen bunların da ortadan kaldırılmadığını; bu arızaların, 14.06.2003 tarih ve 25138 sayılı R.G.’de yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’in 14/a maddesinde belirtilen şekilde garanti süresi içerisinde ve bir yılda altı defadan daha fazla meydana geldiğini, davalı üretici firmanın araçta arıza tespiti yapamadığını bildirip, zararı telafi etmekten kaçındığını ileri sürerek ve başvurduğu Tüketici Sorunları İl Hakem Heyeti’nin de aracın yenisiyle değiştirilmesi yönünde karar verdiğini belirterek, zararının giderilmesi için aracın aynı marka ve modeldeki yenisiyle değiştirilmesine, üretimi sona ermiş ise yenisini veya aynı özellikleri taşıyan başka bir aracı bedelsiz olarak alabilmesi için dava tarihindeki bayi satış değerinin kendisine nakden ödenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan … San. A.Ş. vekili, davacının davaya konu aracın ilk maliki olmadığını, ikinci el olarak diğer davalı galerici Fahrettin’den satın aldığını, aracın ikinci el olarak satın alınmış olması karşısında görevin tüketici mahkemesine ait bulunmadığını, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, davanın bu nedenle görev yönünden reddi gerektiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı Fahrettin cevap dilekçesi vermemiş, duruşmalara da katılmamıştır.
Yerel mahkemece verilen; davanın ayıplı malın iadesi istemine ilişkin olduğu, davacının dava konusu aracı ikinci el olarak satın aldığı, ikinci el araçların 4077 Sayılı Kanun kapsamında bulunmadığı, bu nedenle davaya bakma görevinin ticaret mahkemesine ait olduğu gerekçesine dayalı görevsizlik kararı, özel dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; yerel mahkeme, gerekçesini tekrarlayıp genişleterek ve bazı Yargıtay kararlarının da aynı yönde olduğunu belirterek önceki kararında direnmiş, direnme kararını da davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava konusu … … … plaka sayılı … marka 2006 model otomobilin, davalılardan … San. A.Ş.’in yetkili bayii durumundaki dava dışı N… Otomotiv Paz. San. ve Tic. A.Ş. tarafından 19.09.2005 tarihinde yine dava dışı Serkan’a satıldığı, davacının Kocaeli 5. Noterince düzenlenen 06.04.2007 tarihli “Kati Satış Sözleşmesi” ile dava konusu aracı dava dışı İsa’dan satın aldığı, bu satışa istinaden aracın davacı adına 12.04.2007 tarihinde trafik siciline kaydedildiği, davalılardan Fahrettin’in otomobil galericisi olduğu ve bu satışa aracılık ettiği; davacının dava konusu araçta meydana geldiğini ileri sürdüğü arızalarla ilgili olarak, 17.04.2007 ila 22.10.2007 arasındaki muhtelif tarihlerde Kocaeli ve Yalova’daki üç ayrı … yetkili servisine başvurduğu, ayrıca, davalılardan … Otomotiv San. A.Ş.’ne 26.09.2007 tarihli ihtarnameyi göndererek, ayıplı olarak imal edildiğini ileri sürdüğü aracın 15 gün içerisinde değiştirilmesini istediği, 04.10.2007 tarihli cevabi faks mesajında, aracın ücretsiz olarak değiştirilmesini gerektirecek bir durumun söz konusu olmadığı yönünde açıklama yapıldığı; davacının … San. A.Ş. ( eldeki davanın davalısı durumundaki üretici ) hakkındaki 24.09.2007 günlü şikayet dilekçesi üzerine, Kocaeli Tüketici Sorunları İl Hakem Heyeti Başkanlığı’nca verilen 22.10.2007 gün ve 20/25 sayılı kararın hüküm fıkrasında, “Tüketici Canatan’ın 2. el … aracının direksiyon kilitlenmesi ve klimadan koku gelmesi hakkındaki şikayeti görüşülmüş olup, araç bir yıl içinde 6’dan fazla servise gittiğinden ve garanti süresi dolmadığından…” şeklindeki gerekçeyle ve 14.06.2003 tarih ve 25138 sayılı R.G.’de yayımlanan Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik’in 14/a maddesindeki hükme dayalı olarak “…Tüketicinin değişim talebinde haklılığına, ilgili firmanın aracı ayıpsız bir yenisiyle değiştirmesine…” karar verildiği, akabinde eldeki davanın açıldığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır.
Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, maddi olgunun ve davanın açıklanan içeriğine göre, davaya bakma görevinin tüketici mahkemesine ait olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Yukarıda belirtildiği üzere, eldeki dava tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmek üzere asliye hukuk mahkemesinde açılmış; dava dilekçesinde hem üretici firma hem de davacının aracı satın almasına aracılık ettiği belirtilen otomobil galericisi davalı olarak gösterilmiş; iddia ve talep de, açıkça 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’a ve ilgili yönetmelik hükümlerine dayandırılmıştır. Başka bir ifadeyle, eldeki dava, davalılardan … tarafından üretilip, dava dışı yetkili bayi tarafından yine dava dışı bir kişiye satılan ve el değiştirmeler sonucunda davacının mülkiyetine geçip, adına trafiğe kaydedilen otomobildeki ayıplar nedeniyle, üreticinin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’da düzenlenen sorumluluklarına dayanılarak açılmıştır.
Bu noktada, konuya ilişkin kanuni düzenlemelere değinilmesinde yarar bulunmaktadır:
4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesi,
“Bu kanunun uygulanmasında;
e ) Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi,
f ) Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri,
l ) İmalatçı-Üretici: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine kendi ayırt edici işaretini, ticari markasını veya unvanını koyarak satışa sunanları,
İfade eder.” hükmünü taşımaktadır.
Davalılardan … San. A.Ş.’in davaya konu aracı ürettiği çekişmesiz ve bu nedenle de 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un metni yukarıda bulunan 3/e maddesi anlamında ‘üretici’ niteliğinde bulunduğu açıktır.
Davacının, aynı maddenin ( 1 ) bendi anlamında ‘tüketici’ olarak kabul edilip, edilemeyeceğine gelince; önemle belirtilmelidir ki; anılan hükmün, bir gerçek veya tüzel kişinin tüketici olarak kabul edilebilmesi için aradığı tek koşul, onun bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinmiş, kullanmış veya yararlanmış olmasıdır. Somut olaydaki gibi, bir malın satın alınmasının söz konusu olduğu hallerde, malın alıcı tarafından daha sonra başkasına ve hatta onun tarafından da başkalarına satılmış olması, dahası son satıcının metni yukarıda bulunan ( f ) bendi anlamında satıcı niteliğini taşımaması, garanti süresi dolmuş olmadıkça, son alıcı sıfatıyla o malın maliki olan gerçek veya tüzel kişinin tüketici sıfatı taşımasına engel değildir. Başka bir ifadeyle; kanunun aradığı anlamda ‘tüketici’ niteliğinde bulunan bir kişi, malı ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişi niteliği taşımayan, dolayısıyla kanun anlamında ‘satıcı’ olarak kabul edilemeyecek durumda bulunan bir kişiden satın almış dahi olsa, malın garanti süresi içerisinde üreticiye karşı kanundan kaynaklanan haklarını ileri sürme ve kullanma olanağına sahiptir. Otomobil, garanti belgesi ile birlikte satılması zorunlu olan bir maldır ve garanti süresi içinde el değiştirmesi durumunda dahi garanti borcu ortadan kalkmaz; satın alan tüketici de sağlanan garantiden yararlanabilir.
Somut olayda, davacının dava konusu aracı ticari veya mesleki bir amaçla edinmediği çekişmesiz ve bu nedenle de yukarıda belirtilen kanun hükümleri çerçevesinde -garantiye ilişkin koşulların mevcut bulunması halinde- tüketici olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.
Somut olay garanti kavramı yönünden irdelendiğinde:
Dava konusu aracın garanti süresi konusunda yerel mahkemece herhangi bir araştırma ve değerlendirme yapılmamıştır. Dosyada Örneği bulunan “Garanti Şartları ( Tüketici )” başlıklı belgenin 1. maddesinde “Garanti süresi malın teslim tarihinden itibaren başlar ve 2 yıl/100.000 km.’dir ( hangisi önce gerçekleşirse )” hükmü bulunmakta ise de; bu belgenin dava konusu araçla ilgili olup olmadığı belirli bulunmadığı gibi, belgede sözü edilen koşulların dava konusu araç yönünden gerçekleşmiş olup, olmadığı yönünde yapılmış bir inceleme ve araştırma da yoktur. Dahası Hukuk Genel Kurulu’nun 05.10.2005 gün ve Esas: 2005/4-487, Karar: 2005/553 sayılı kararında da belirtildiği üzere, ortaya çıkan ayıp gizli ayıp niteliğinde ise, garanti süresinin dolmuş olması sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Böylesi bir durumda, alıcı ( malik ) 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun hükümlerine dayanarak hak talebinde bulunma olanağına sahiptir.
Öte yandan, anılan kanunun 23. maddesi, “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” hükmünü taşımaktadır. Böylece, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun, dava türleri açısından herhangi bir ayırım yapmaksızın, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramıştır.
Bu durumda; özel daire bozma ilamında da belirtildiği üzere, davalı üretici şirket hakkındaki dava yönünden görev tüketici mahkemesine aittir. Yine, bozma ilamında açıklandığı gibi, somut olayda davacının aracı satın almasına aracılık ettiği dosya kapsamından anlaşılan diğer davalı Fahrettin hakkındaki dava yönünden genel mahkemeler görevli ise de, genel ve özel mahkemelerin görevinde bulunan davaların birlikte görülmesi gereken hallerde, her iki davanın özel mahkemede görülmesi zorunludur. Kaldı ki; davacı vekili, 01.02.2008 havale günlü dilekçesinde, davalılardan Fahrettin hakkındaki davadan feragat ettiğini bildirmiş; yerel mahkeme iş bu feragat beyanını dikkate almamış, feragatle ilgili bir hüküm kurmamıştır.
Hal böyle olunca; yerel mahkemece, öncelikle, dava konusu araçta var olduğu davacı tarafça ileri sürülen ayıpların garanti süresi içerisinde ortaya çıkmış olup, olmadıklarının yöntemince araştırılıp, saptanması; bunların garanti süresi içerisinde ortaya çıktıklarının saptanması halinde davaya bakma görevinin kendisine ait olduğunun benimsenmesi; eğer bu ayıplar garanti süresinin dolmasından sonra ortaya çıkmış iseler, bu kez, gizli ayıp niteliğinde olup olmadıklarının yine yöntemince ve bilirkişi aracılığıyla belirlenmesi, gizli ayıp niteliğinde olmaları halinde de yine görevin benimsenmesi ve davaya devam olunması, aksi takdirde şimdiki gibi görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile ve gerek kanuna ve gerekse atıf yapılan Yargıtay kararlarına uygun olmayan gerekçelerle direnme kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı, özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerle ve açıklanan bu ek gerekçeyle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı ve ayrıca yukarıda açıklanan ek gerekçeyle H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 25.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/12119
K. 2006/16550
T. 19.12.2006
• AYIPLI MALIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( Tüketicinin Onarım Hakkını Kullanması – Maldan Yararlanamamanın Süreklilik Arz Etmesi veya Tamir İçin Gereken Azami Sürenin Aşılması veya Tamirin Mümkün Olmadığının Anlaşılması Halinde Yasada Tanınan Diğer Seçimlik Hakların Kullanılabileceği )
• TÜKETİCİNİN ONARIM HAKKINI KULLANMASI ( Garanti Süresi İçinde Sık Arızalanma Nedeniyle Maldan Yararlanamamanın Süreklilik Arz Etmesi veya Tamir İçin Gereken Azami Sürenin Aşılması veya Tamirin Mümkün Olmadığı )
• GARANTİ SÜRESİ İÇİNDE SIK ARIZALANAN ARAÇ ( Yararlanamamanın Süreklilik Arz Etmesi veya Tamir İçin Gereken Azami Sürenin Aşılması veya Tamirin Mümkün Olmadığı – Yenisi İle Değiştirilmesi )
• ARACIN YENİSİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ ( Tüketicinin Onarım Hakkını Kullanması – Maldan Yararlanamamanın Süreklilik Arz Etmesi veya Tamir İçin Gereken Azami Sürenin Aşılması veya Tamirin Mümkün Olmadığının Anlaşılması Halinde Yasada Tanınan Diğer Seçimlik Hakların Kullanılabileceği )
4077/m. 4, 13.
Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik/m. 14
ÖZET : Davacı, ayıplı aracın yenisi ile değiştirilmesini, olmadığı takdirde bedelinin iadesine karar verilmesini talep etmiştir. Tüketici, onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içinde sık arızalanma nedeniyle maldan yararlanamamanın süreklilik arz etmesi veya tamir için gereken azami sürenin aşılması veya tamirin mümkün olmadığının anlaşılması halinde yasada tanınan diğer seçimlik haklarını kullanabilir. Dosya kapsamından farklı nedenlerle yedi kez servise gidildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda maldan yararlanamamanın süreklilik kazandığının ve bu ayıbın gizli ayıp olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı malın yenisi ile değiştirilmesi veya bedelinin ödenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Karar Davacı, davalı … Motorlu Araçlar Tic. Ltd. Şti.’nden 01.11.2004 tarihinde … araç satın aldığını, aracın sık sık arıza yaptığını, tüketici hakem heyetinin aracın değiştirilmesine karar verdiği halde, aracın değiştirilmediğini belirterek, aracın yenisi ile değiştirilmesini, olmadığı takdirde bedelinin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı 01.11.2004 tarihinde davalılardan satın aldığı aracın bir çok kez arızalanarak servise gittiğini, beklenen faydayı sağlamadığını ve arızanın süreklilik arz ettiğini ileri sürerek talepte bulunmuş; davalılar ise araçta arıza olmadığını savunmuşlardır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 13. maddesinin 3. fıkrasında “tüketici onarım hakkını kullanmışsa, garanti süresi içerisinde sık arızalanması nedeniyle maldan yararlanmasının süreklilik arz etmesi veya tamiri için gereken azami sürenin aşılması veya tamirin mümkün bulunmadığının anlaşılması halinde, 4. maddede yer alan diğer seçimlik haklarını kullanabilir” yazılıdır. Yine Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14. maddesinde de “tüketicinin onarım hakkını kullanılmasına rağmen malın tüketiciye teslim edildiği tarihten itibaren, belirlenen garanti süresi içerisinde kalmak kaydıyla bir yıl içerisinde aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanması veya farklı arızaların dörtten fazla meydana gelmesi veya belirlenen garanti süresi içerisinde farklı arızaların toplamının 6’dan fazla olması unsurlarının yanı sıra bu arızaların maldan yararlanamamayı sürekli kılması durumunda tüketicinin malın ücretsiz değiştirilmesini talep edebileceği” öngörülmüştür.
Somut olay kanun ve yönetmelik ışığı altında değerlendirildiğinde 01.11.2004 tarihinde davacı tarafından satın alınan araçta çeşitli arızaların meydana geldiği, sadece geç çalışmadan dolayı 12.05.2005, 13.05.2005, 17.06.2005 ve 26.05.2006 tarihlerinde garanti süresi içerisinde 4 kez servise girdiği, farklı nedenlerle toplam 7 kez servise girdiği, böylece yönetmelikte belirtilen ikiden fazla aynı arızanın tekrarlaması ve maldan yararlanamamanın süreklilik kazanması şartlarının oluştuğu, bu arızanın da gizli ayıp niteliğinde olduğu ve şikayetin giderilmediği dosya içerisindeki 26.06.2006 tarihli bilirkişi raporundan anlaşılmıştır. Açıklanan nedenlerle mahkemece, aracın yenisi ile değiştirilmesine karar verilmelidir.
Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 19.12.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8333
K. 2010/16575
T. 13.12.2010
• AYIPLI MAL SATIŞI DAVASI ( Araç Bedelinin Tahsili – Jantların Ayıplı Olduğunun Anlaşıldığı ve Mahkemenin de Kabulü Bu Yönde Olduğuna Göre Çoğun İçinde Az da Vardır Kuralı Gereğince Ayıplı Olan Jant Kapaklarının Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği )
• ARAÇ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Jantların Ayıplı Olduğunun Anlaşıldığı ve Mahkemenin de Kabulü Bu Yönde Olduğuna Göre Çoğun İçinde Az da Vardır Kuralı Gereğince Ayıplı Olan Jant Kapaklarının Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği )
• JANTLARIN AYIPLI OLMASI ( Mahkemenin de Kabulü Bu Yönde Olduğuna Göre Çoğun İçinde Az da Vardır Kuralı Gereğince Ayıplı Olan Jant Kapaklarının Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği – Araç Bedelinin Tahsili )
818/m.202
4077/m.30
ÖZET : Davacı, satın aldığı aracın ayıplı olması nedeniyle araç bedelinin tahsilini bu mümkün olmaz ise aracın yenisi ile değiştirilemesi isteminde bulunmuş, davalılar davanın reddini savunmuş, mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelemesine göre jant kapaklarının değiştirilmesi gerektiğini ancak davacının talebinin bedel iadesine yönelik olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. 4077 sayılı Yasanın 30. maddesine göre, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır. B.K.202 maddesi ise hakim hal icabı satımın feshi ni muhik görmüyorsa semenin tenziline karar verileceğini hüküm altına almıştır. Öyle olunca araç değişimi veya bedel iadesi şartları oluşmamışsada, dosya kapsamından jantların ayıplı olduğu anlaşıldığı ve mahkemeninde kabulü bu yönde olduğuna göre çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince ayıplı olan jant kapaklarının bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal satışı davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı E… İnş.Tic. Ve San.Ltd.Şti.’den satın aldığı aracın teslim alınmasından itibaren sürekli arızalandığını, arızaların giderildiğini, jant kapağı ve kapı boya dökülmelerinin rütüş ile giderildiğini, jant kapaklarındaki boya dökülmelerinin tekrarladığını, kapak değişim talebinin ret edildiğini ileri sürerek araç bedelinin tahsiline, bu mümkün olmaz ise aracın yenisi ile değiştirilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, Davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, satın aldığı aracın ayıplı olması nedeniyle araç bedelinin tahsilini bu mümkün olmaz ise aracın yenisi ile değiştirilemesi isteminde bulunmuş, davalılar davanın reddini savunmuş, mahkemece, yaptırılan bilirkişi incelemesine göre jant kapaklarının değiştirilmesi gerektiğini ancak davacının talebinin bedel iadesine yönelik olduğundan bahisle davanın reddine karar verilmiştir. 4077 sayılı Yasanın 30. maddesine göre, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde genel hükümler uygulanır.B.K.202 maddesi ise hakim hal icabı satımın feshi ni muhik görmüyorsa semenin tenziline karar verileceğini hüküm altına almıştır. Öyle olunca araç değişimi veya bedel iadesi şartları oluşmamışsada, dosya kapsamından jantların ayıplı olduğu anlaşıldığı ve mahkemeninde kabulü bu yönde olduğuna göre çoğun içinde azda vardır kuralı gereğince ayıplı olan jant kapaklarının bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda bir nolu bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinolu bentte açıklanan nedenelerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 17.15 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 13.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/11543
K. 2010/5406
T. 4.5.2010
• AYIPLI MAL SATIŞINDAN KAYNAKLANAN DAVA ( İğfalin Dayanakları İle Davacının Ne Şekilde İğfal Edilmiş Olduğu ve Bunlara Ait Deliller Açıkça Gösterilmesi Gerektiği )
• İĞFALİN DAYANAKLARI ( Davacının Ne Şekilde İğfal Edilmiş Olduğu ve Bunlara Ait Deliller Açıkça Gösterilmesi Gerektiği – Ayıplı Mal Satışından Kaynaklanan Dava )
• İADE FATURASINA EKLİ YAZI ( Davacının Davalı Tarafından Satılan Mal İle Üretilen Süngerlerde Bir Süre Sonra Ağır Koku Oluştuğu Yolunda Müşteri Şikayetleri Geldiğinden Söz Edildiği – Ayıp Halinin En Azından O Tarihte Öğrenildiğinin Kabulü Gerektiği )
• KAYIP İHBARI ( TTK’nun 25/3.Md.sindeki 2 ve 8 Günlü Kayıp İhbar Süreleri İçinde Davalıya TTK’nun 20. Md.sinde Öngörülen Usuller Çerçevesinde Kayıp İhbarında Bulunup Bulunulmadığının Yeterince Araştırması Gerektiği )
6762/m.20,25
ÖZET : Uyuşmazlık, ayıplı mal satıldığı iddiasından kaynaklanmaktadır. Davalı zamanaşımı def’inde bulunmuş ve davanın TTK. nun 25/4.maddesinde öngörülen ticari satışlardaki 6 aylık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını savunmuştur. Bunun yanında, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı da davalının savunmaları arasında yer almaktadır. Her ne kadar mahkemenin gerekçesinde davacının iğfal edildiğinden söz edilerek, somut olayda ayıplı mal satışı ile ilgili zamanaşımı hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmişse de, iğfalin dayanakları ile davacının ne şekilde iğfal edilmiş olduğu ve bunlara ait deliller açıkça gösterilmemiştir.
Dosyaya sunulan davacı tarafından sunulan iade faturasına ekli yazıda, davacının davalı tarafından satılan mal ile üretilen süngerlerde bir süre sonra ağır koku oluştuğu yolunda müşteri şikayetleri geldiğinden söz edilmiş olduğuna göre, ayıp halinin en azından o tarihte öğrenildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, TTK. nun 25/3.maddesindeki 2 ve 8 günlü kayıp ihbar süreleri içinde davalıya TTK. nun 20. maddesinde öngörülen usuller çerçevesinde kayıp ihbarında bulunup bulunulmadığının yeterince araştırması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün taraf vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. ile davalı vek.’in gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçelerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, poliüretan sünger imalatı yapan müvekkilinin davalıdan polyol isimli hammadde satın aldığını, bu malzemeyi kullanarak ürettikleri süngerlerde kötü kokular oluştuğunu, bunun üzerine 15 ton polyol malzemesinin davalıya iade edildiğini, davalıdan satın aldığı hammaddelerin uluslar arası kalitede olmadığı ve ayıplı bulunduğunu, müvekkili şirketin maddi ve manevi zarara uğradığını ileri sürerek 300.000. YTL maddi ve 300.000.YTL manevi tazminata, fazlaya ait hakları saklı tutularak karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının süresinde ayıp ihbarında bulunmadığını ve mal tesliminden itibaren 6 aylık süre içinde dava açılmadığından zamanaşımına uğradığını, davanın reddedilmesi gerektiğini belirtmiş, davanın esastan da reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, maddi tazminat yönünden davanın kısmen kabulüne, 172.817 TL tazminatın 22.6.2009 ıslah tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ait isteğin ve manevi tazminat talebinin reddine, karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık, ayıplı mal satıldığı iddiasından kaynaklanmaktadır. Davalı zamanaşımı def’inde bulunmuş ve davanın TTK. nun 25/4.maddesinde öngörülen ticari satışlardaki 6 aylık zamanaşımı süresi içinde açılmadığını savunmuştur. Bunun yanında, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı da davalının savunmaları arasında yer almaktadır. Her ne kadar mahkemenin gerekçesinde davacının iğfal edildiğinden söz edilerek, somut olayda ayıplı mal satışı ile ilgili zamanaşımı hükümlerinin uygulanamayacağı belirtilmişse de, iğfalin dayanakları ile davacının ne şekilde iğfal edilmiş olduğu ve bunlara ait deliller açıkça gösterilmemiştir.
Öte yandan, dosyaya sunulan 29.01.2008 tarihli davacı tarafından sunulan iade faturasına ekli yazıda, davacının davalı tarafından satılan mal ile üretilen süngerlerde bir süre sonra ağır koku oluştuğu yolunda müşteri şikayetleri geldiğinden söz edilmiş olduğuna göre, ayıp halinin en azından o tarihte öğrenildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, 29.01.2008 tarihinden itibaren TTK. nun 25/3.maddesindeki 2 ve 8 günlü kayıp ihbar süreleri içinde davalıya TTK. nun 20. maddesinde öngörülen usuller çerçevesinde kayıp ihbarında bulunup bulunulmadığının yeterince araştırması gerekirken, bu yönler üzerinde durulup, gerekli inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyizi ile hükmün bu nedenle BOZULMASINA, bozma nedenine göre, davacının tüm, davalının öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 750.00. YTL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, peşin harçların istek halinde iadesine, 04.05.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/4211
K. 2008/11276
T. 20.11.2008
• AYIPLI MAKİNE ( Makinenin Henüz 6 Aylık Dava Açma Süresi Dolmadan Sevk İrsaliyesi İle Davalı Tarafa Gönderildiği/İrsaliye Üzerinde Ayar İçin Gönderildiği İbaresi Bulunduğu – Araç Ayıp Nedeni İle Gönderilmişse Bu Hususun Dava Açma Süresi Yönünden Dikkate Alınacağı )
• FİNANSAL KİRALAMA ( Davacının Kiralanan Aracın Ayıplı Olduğu Yönündeki İddiası/Makinenin Henüz 6 Aylık Dava Açma Süresi Dolmadan Sevk İrsaliyesi İle Davalı Tarafa Gönderildiği – Araç Ayıp Nedeni İle Gönderilmişse Bu Hususun Dava Açma Süresi Yönünden Gözetileceği )
• AYIPLI MALIN TAMİR EDİLMESİ ( Finansal Kiralama İle Teslim Alınan Aracın Kiralayan Davalıya İade Edildiği – Makine Ayıplı Olması Nedeniyle Gönderilmiş ve Davalı Tarafça Bu Husus Benimsenerek Arıza Giderilmişse Bunun Dava Açma Süresinin Hesabında Dikkate Alınacağı )
• DAVA AÇMA SÜRESİ ( Finansal Kiralama İle Teslim Alınan Aracın Kiralayan Davalıya İade Edildiği – Makine Ayıplı Olması Nedeniyle Gönderilmiş ve Davalı Tarafça Bu Husus Benimsenerek Arıza Giderilmişse Bunun Dava Açma Süresinin Hesabında Gözetileceği )
6762/m.25
ÖZET : Davacılar vekili, müvekkili Ltd. Şti.’nin davalı firma tarafından üretilen flanş makinesini finansal kiralama yoluyla kiraladığını, makinenin ayıplı olduğunu, işlenen hammaddeye zarar verdiğini ileri sürerek zararın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Satım sözleşmesine konu makine henüz 6 aylık dava açma süresi dolmadan sevk irsaliyesi ile davalı tarafa gönderilmiştir. Makinenin gönderilme nedeni konusunda taraflar farklı iddialarda bulunmuşlardır. Sevk irsaliyesinde ayar için gönderildiği bildirilmiştir. Şayet makine ayıplı olması nedeniyle gönderilmiş ve davalı tarafça bu husus benimsenerek arıza giderilmişse bu olgu dava açma süresinin hesabında gözetilmelidir. Bu nedenle mahkemece sözleşme konusu makinenin neden götürüldüğü açıklığa kavuşturularak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar vekilince duruşmalı , davalı vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı Mecitoğulları Tesisat Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti. vek. Av. Cüneyt Şengül ile davalı vek. Av. Tayfun Aksoy’ un gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkili Mecitoğulları Ltd. Şti.’nin davalı firma tarafından üretilen flanş makinesini 22.09.2005 tarihinde finansal kiralama yoluyla kiraladığını, makinenin ayıplı olduğunu, işlenen hammaddeye zarar verdiğini ileri sürerek 100.000 YTL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevabında davacı Mecitoğulları Ltd. Şti.’nin davacı sıfatı bulunmadığını, makinenin 19.09.2005 tarihinde teslim edildiğini, davanın süresinden sonra açıldığını, makinenin ayıplı olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan delillere göre dava konusu makinenin 22.09.2005 tarihinde teslim edildiği TTK.’nun 25/4. maddesinde öngörülen 6 ay içinde davanın açılmadığı gerekçesiyle zamanaşımı nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Satım sözleşmesine konu makine 22.09.2005 tarihinde davacı tarafa teslim edilmiştir. Henüz 6 aylık dava açma süresi ( TTK. M. 25/4 ) dolmadan 27.03.2006 tarihli sevk irsaliyesi ile makine davalı tarafa gönderilmiştir. Makinenin gönderilme nedeni konusunda taraflar farklı iddialarda bulunmuşlardır. Sevk irsaliyesinde ayar için gönderildiği bildirilmiştir. Şayet makine ayıplı olması nedeniyle gönderilmiş ve davalı tarafça bu husus benimsenerek arıza giderilmişse bu olgu dava açma süresinin hesabında gözetilmelidir. Bu nedenle mahkemece sözleşme konusu makinenin İzmir’e neden götürüldüğü açıklığa kavuşturularak varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 550.00.YTL duruşma vekalet ücretinin, davalıdan alınarak, davacılardan Mecitoğulları Tes. Gıda San. ve Tic. Ltd. Şti.’ye ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/6195
K. 2011/14088
T. 26.9.2011
• MÜTESELSİL SORUMLULUK ( İmalatçı-Üretici Satıcı Bayi Acente İthalatçı ve 10. Md.nin 5. Fıkrasına Göre Kredi Veren Ayıplı Maldan ve Tüketicinin Bu Maddede Yer Alan Seçimlik Haklarından Dolayı Müteselsilen Sorumlu Olduğu )
• AYIPLI MALIN SEBEP OLDUĞU ZARAR ( Birden Fazla Kimse Sorumlu Olduğu Takdirde Bunlar Müteselsilen Sorumlu Oldukları – Satılan Malın Ayıplı Olduğunun Bilinmemesi Bu Sorumluluğu Ortadan Kaldırmadığı )
• SATILAN MALIN AYIPLI OLDUĞUNUN BİLİNMEMESİ ( Bu Sorumluluğu Ortadan Kaldırmadığı – Kredi Veren Tüketiciye Karşı Satıcı veya Sağlayıcı İle Birlikte Müteselsilen Sorumlu Oldukları )
4077/m.4,10
ÖZET : “İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10. maddenin 5. fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın sebep olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.”; ayrıca aynı Kanun’un 10. maddesinin 5. fıkrasında, “Kredi verenin, tüketici kredisini, belirli marka bir mal veya hizmet satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile vermesi durumunda satılan malın veya hizmetin hiç veya zamanında teslim edilmemesi halinde kredi veren tüketiciye karşı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olur.” hükümleri kredi verenin sorumluluğunu düzenlemiştir. Bu nedenle, ürünün satıcı şirket tarafından tüketiciye teslim edilmediği gibi ürünün teslim edilmemesinden diğer davalı finans şirketi de bağlı kredi sebebiyle sorumlu olduğu açıktır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı finansman şirketinin kredisi ile diğer davalı satıcı firmadan bilgisayar satın almak için sözleşme imzaladığını ve bununla ilgili olarak ödemeleri yaptığını, ancak, ürünün satıcı firma tarafından kendisine teslim edilmediğini belirterek, ürün bedelinin her iki davalıdan ticari faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı, finans şirketi cevap dilekçesinde müvekkil şirketin bilgisayarın alınması için kredi kullandırdığını, bunun dışında başkaca bir yükümlülüğünün bulunmadığını, bu sebeple davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, satıcı beyannamesinde ürünün teslim alındığına ilişkin tüketici imzası olduğundan bahisle açılan davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
Her ne kadar, kredi sözleşmesinde malın teslim alındığına ilişkin tüketici imzası bulunduğundan bahisle dava reddedilmiş ise de, adı geçen sözleşme kredi sağlayan kuruluş tarafından ürünün tesliminden önce matbu olarak hazırlanıp, tüketiciye imzalattırıldığı açıktır.
4822 Sayılı Kanunla değişik 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un ayıplı mal ile ilgili 4. maddesinin 3. fıkrasında, “İmalatçı-üretici, satıcı, bayi, acente, ithalatçı ve 10. maddenin 5. fıkrasına göre kredi veren ayıplı maldan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilen sorumludur. Ayıplı malın sebep olduğu zarardan dolayı birden fazla kimse sorumlu olduğu takdirde bunlar müteselsilen sorumludurlar. Satılan malın ayıplı olduğunun bilinmemesi bu sorumluluğu ortadan kaldırmaz.”; ayrıca aynı Kanun’un 10. maddesinin 5. fıkrasında, “Kredi verenin, tüketici kredisini, belirli marka bir mal veya hizmet satın alınması ya da belirli bir satıcı veya sağlayıcı ile yapılacak satış sözleşmesi şartı ile vermesi durumunda satılan malın veya hizmetin hiç veya zamanında teslim edilmemesi halinde kredi veren tüketiciye karşı satıcı veya sağlayıcı ile birlikte müteselsilen sorumlu olur.” hükümleri kredi verenin sorumluluğunu düzenlemiştir.
Bu nedenle, ürünün satıcı şirket tarafından tüketiciye teslim edilmediği gibi ürünün teslim edilmemesinden diğer davalı finans şirketi de bağlı kredi sebebiyle sorumlu olduğu açıktır.
Somut olayda davacı ile davalı kredi veren arasındaki kredi sözleşmesinde, davaya konu bilgisayar için kredinin verildiği açıkça anlaşıldığına göre, bağlı kredi kullandıran davalı yanın sorumlu olduğunun kabulü gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 26.09.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.