Anonim Şirketlerde Azınlık Oyu Hakkında Yargıtay Kararları
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2003/4-92
K. 2003/149
T. 13.5.2003
GÖREVDE YETKİYİ KÖTÜYE KULLANMA (Dava Konusu Olayda Bilirkişi Olan Sanığın Fazla Para Almak İçin Bilirkişi Raporunda Hileli Bir Takım Davranışlar İçerisine Girdiğinin İddia Edilmesi)
SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ (Soruşturmanın Genişletilmesi Yönünde Oy Kullanan Azınlık Üyenin Bu Görüşünün Çözülmesi Gerekli Bir Ön Sorun Teşkil Ettiğinin Kabul Edilmesinin Gerekmesi)
ÖN SORUN (Dava Konusu Olayda Azınlık Oylarının Özde Davayı Sonuçlandırıcı Nitelikte Oylarının Bulunmadığının Kabul Edilmesinin Gerekmesi)
AZINLIK OYU (Soruşturmanın Genişletilmesi Yönünde Oy Kullanan Azınlık Üyenin Bu Görüşünün Çözülmesi Gerekli Bir Ön Sorun Teşkil Ettiğinin Kabul Edilmesinin Gerekmesi)
1412/m.135,240,256,381,384,385
765/m.240
ÖZET: Özel Dairenin çoğunluk oyunu oluşturan üç Üyesi, yüklenen suçun oluşmadığı gerekçesi ile hükmün bozulması doğrultusunda oy kullanarak esasa ilişkin görüşlerini açıklamışlardır. Azınlık oyunu oluşturan iki Üye ise, sanık hakkında TCY.sının 240 ıncı maddesinin hangi fıkrasının uygulanması gerektiği yönünde soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu görüş CYUY.nın 384. maddesi uyarınca çözülmesi gereken bir ön sorundur. Azınlık görüşü, soruşturmanın genişletilmesi ve sonucuna göre elde edilen kanıtlar nazara alınarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir. Bu aşama sonuçlandıktan sonra esas hakkında oy kullanacağından, azınlık oyları özde davayı sonuçlandırıcı oy niteliğinde bulunmamaktadır.Bu itibarla, yukarıda açıklanan buyurucu usûl kurallarına aykırı olarak verilen Özel Daire bozma kararı ve bu karara yönelik direnmenin sair yönleri incelenmeksizin kaldırılmasına, verilen kararın niteliği itibariyle bu aşamada uyuşmazlık konusunun görüşülmesine de gerek bulunmadığına karar verilmelidir.
DAVA: Görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan sanık Mustafa Uğurlu’nun TCY.nın 240/1 ve 647 sayılı Yasanın 6. maddeleri uyarınca 1 yıl hapis, 2.620.000 lira ağır para ve 3 ay süre ile memuriyetten yoksun bırakılması cezaları ile cezalandırılmasına ve cezalarının ertelenmesine ilişkin Ankara 18. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 5.7.2000 gün ve 116-781 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz olunmakla, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 28.11.2001 gün ve 14327-15433 sayı ile;
“1- Bilirkişi olan sanığın, 4 sahifelik tercüme evrakını 79 sahife olarak tercüme ederek ücret alması, bu işlemi yaptıran yargıcın takdir yetkisinin dayanak verdiği sarf kararı ile olduğundan ve fazla ücret alınmasında bilirkişinin herhangi bir yetki ve sorumluluğu bulunmadığından, sanığın beraati yerine, yazılı şekilde hükümlülüğüne karar verilmesi,
2- Kabule göre; CYUY.nın 135. maddesine göre susma hakkı bulanan sanığın savunmasının, yadsımaya ( inkara ) yönelik bulunduğu biçimindeki yasal olmayan gerekçe ile TCY.nın 59. maddesinin uygulanmayacağına karar verilmesi” isabetsizliğinden Daire Başkanı ve bir üyenin, “takdir edilen bilirkişi ücretinin sanığa ödenip ödenmediği araştırılarak, ödenmediğinin saptanması halinde TCY.nın 240. maddesinin 2. cümlesinin uygulanması gerekip gerekmediği gerekçesiyle bozulması gerektiği yönündeki karşı oyları ile oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkeme ise 22.5.2002 gün ve 589-466 sayı ile, sanığa ödeme yapılıp, yapılmadığı araştırılarak, “Bilirkişilere ücret belirlenmesi hakim takdirinde ise de; bilirkişiye yeminle verilen işin tamamen teknik bir konu olması ve tercüme işinin usulüne uygun yapılıp yapılmadığının hakim tarafından bilinmesinin sözkonusu olamayacağı, aksi durumda işin usule uygun yapılıp yapılmadığının belirlenmesi bakımından yeni bir bilirkişi incelemesi yaptırmasının gerekeceği gibi bir durum ortaya çıkar ki, bunun da kabul edilmesi düşünülemez. Bilirkişi olarak görevlendirilen sanık mahkemeyi ve hakimi aldatmıştır. Bütün bu durumlar değerlendirildiğinde sanığın görevini kötüye kullanma kastı ile hareket ederek atılı suçu işlediğinin kabulü gerekeceği” gerekçesi ile ilk hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyizi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 21.3.2003 gün ve 90507 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderil-mekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Sanığın görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçundan TCY.nın 240/1 ve 647 sayılı Yasanın 6. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına ilişkin Yerel Mahkeme kararı; sanığın temyizi üzerine Özel Dairece, taktir edilen bilirkişi ücretinin sanığa ödenip ödenmediği araştırılarak, ödenmediğinin tespiti halinde TCY.nın 240. maddesinin 2. cümlesinin uygulanması gerekip gerekmeyeceğinin tartışılması gerektiği karşı oyu ile ve oyçokluğuyla bozulmuştur. Özel Dairece karşı oy doğrultusunda araştırma yapılarak ilk hükümde direnilmiştir.
Uyuşmazlığın esasının görüşülmesine geçilmeden önce Özel Dairece usulüne uygun şekilde oylama yapılmış olup olmadığı, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca “ön sorun” olarak ele alınmıştır.
Özel Daire bozma kararında iki grup oy kullanılmıştır. Bunlardan çoğunluğu oluşturan grup, toplanan kanıtların yeterli olduğu ve unsurları itibariyle oluşmayan suçtan sanığın beraetine karar verilmesi gerektiği görüşüyle hükmün bozulması, ikinci grup ise sanığın eyleminin TCY.sının 240 ıncı maddesinin 1 inci fıkrasına mı yoksa 2 nci fıkrasına mı uyduğunun belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesi gerektiği görüşüyle hükmün bozulması yönündedir.
CYUY.nın 256, 381, 384 ve 385. maddelerinde son kararın verilmesini sağlamaya yönelik “müzakere, rey verme, reylerin dağılması, reylerin toplanması” ile ilgili kurallar yer almaktadır. Hüküm kurulması sırasında ortaya çıkan tâli sorunların öncelikle çözülmesi ve sonraki aşamada son ( nihai ) kararın verilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun 4.3.2003 gün ve 4-46/14, 9.5.2000 gün ve 4-96/102 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere, soruşturmanın genişletilmesi CYUY.nın 384. maddesinde yazılı sorunlardan olup bu yöndeki oylar, 385. maddeye göre kendisine yakın olan oya ilâve edilebilecek, davayı sonuçlandırıcı oylardan değildir. Bu nedenle soruşturmanın genişletilmesine ilişkin görüş, “ön sorun” olarak CYUY.nın 384. maddesi uyarınca öncelikle oylanmalı, oylama sonucunda bu konudaki oylar azınlıkta kalmış ise, azınlık oyunu oluşturan üyelerin de katılımı ile davanın esası hakkında nihai ( sonuçlandırıcı ) oylama yapılmalıdır.
İncelenen dosyada, Özel Dairenin çoğunluk oyunu oluşturan üç Üyesi, yüklenen suçun oluşmadığı gerekçesi ile hükmün bozulması doğrultusunda oy kullanarak esasa ilişkin görüşlerini açıklamışlardır. Azınlık oyunu oluşturan iki Üye ise, sanık hakkında TCY.sının 240 ıncı maddesinin hangi fıkrasının uygulanması gerektiği yönünde soruşturmanın genişletilmesi gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Bu görüş CYUY.nın 384. maddesi uyarınca çözülmesi gereken bir ön sorundur. Azınlık görüşü, soruşturmanın genişletilmesi ve sonucuna göre elde edilen kanıtlar nazara alınarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğine ilişkindir. Bu aşama sonuçlandıktan sonra esas hakkında oy kullanacağından, azınlık oyları özde davayı sonuçlandırıcı oy niteliğinde bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yukarıda açıklanan buyurucu usûl kurallarına aykırı olarak verilen Özel Daire bozma kararı ve bu karara yönelik direnmenin sair yönleri incelenmeksizin kaldırılmasına, verilen kararın niteliği itibariyle bu aşamada uyuşmazlık konusunun görüşülmesine de gerek bulunmadığına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle; hukuken yok hükmünde bulunan Yargıtay 4.Ceza Dairesinin 28.11.2001 gün ve 14327-15433 sayılı bozma kararı ile Yerel Mahkeme direnme hükmünün KALDIRILMASINA, işin esası hakkında karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 13.05.2003 günü oybir-liğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2003/6-231
K. 2003/264
T. 4.11.2003
İHKAKI HAK (Dava Konusu Olayda Yerel Mahkemenin Sanıklarla İlgili İhkakı Hak Suçunun Gerçekleştiği Yönünde Kanaate Varmış Olması)
MÜZAKERE VE REY VERME USULÜ (CYUY’da Son Kararın Verilmesini Sağlamaya Yönelik Müzakere Rey Verme Reylerin Dağılması Reylerin Toplanması ile İlgili Hükümlerin Bulunduğunun Gözetilmesi)
SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMESİ (Bu Proplemin Öncelikli Olarak Oylanması ve Azınlık Oyunu Oluşturan Üyelerin de Katılımı ile Davanın Esası Hakkında Nihai Sonuca Ulaşılmasının Gerekmesi)
ÖN SORUN (Soruşturmanın Genişletilmesi Hakkındaki Görüşünün Ön Sorun Niteliğinde Kabul Edilmesi ile Öncelikli Olarak Oylanmasının Gerekmesi)
NİHAİ OYLAMA (Soruşturmanın Genişletilmesinin Öncelikli Olarak Oylanması ve Azınlık Oyunu Oluşturan Üyelerin de Katılımı ile Davanın Esası Hakkında Nihai Sonuca Ulaşılmasının Gerekmesi)
AZINLIK OYU (Soruşturmanın Genişletilmesinin Öncelikli Olarak Oylanması ve Azınlık Oyunu Oluşturan Üyelerin de Katılımı ile Davanın Esası Hakkında Nihai Sonuca Ulaşılmasının Gerekmesi)
765/m.64,499,497
1412/m.384,385
ÖZET: CYUY.nın 256, 381, 384 ve 385. maddelerinde son kararın verilmesini sağlamaya yönelik “müzakere, rey verme, reylerin dağılması, reylerin toplanması” ile ilgili kurallar yer almaktadır. Hüküm kurulması sırasında ortaya çıkan tâli sorunların öncelikle çözülmesi ve sonraki aşamada son ( nihai ) kararın verilmesi gerekmektedir. Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, soruşturmanın genişletilmesi CYUY.nın 384. maddesinde yazılı sorunlardan olup bu yöndeki oylar, 385. maddeye göre kendisine yakın olan oya ilâve edilebilecek, davayı sonuçlandırıcı oylardan değildir. Bu nedenle soruşturmanın genişletilmesine ilişkin görüş, “ön sorun” olarak CYUY.nın 384. maddesi uyarınca öncelikle oylanmalı, oylama sonucunda bu konudaki oylar azınlıkta kalmış ise, azınlık oyunu oluşturan üyelerin de katılımı ile davanın esası hakkında nihai ( sonuçlandırıcı ) oylama yapılmalıdır. İncelenen dosyada, hükmün esasını oluşturan ve katılan ve sanıklar vekillerinin yüzlerine karşı tefhim edilen kısa kararda kullanılan karşı oyun işin esasına ilişkin olup olmadığı hususu mahkeme başkanınca tutanağa geçirilmeyip yalnızca oyçokluğu ile karar verildiğinin belirtilmesi karşısında ve yukarıda açıklanan karşı oyun, niteliği itibariyle soruşturmanın genişletilmesine yönelik olup adı geçen hakimin işin esası hakkında görüşünü açıklayacak şekilde oy kullanmadığı, bu suretle CYUY.nın 384. maddesi hükmüne aykırı davranılmak suretiyle usulüne uygun bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.Soruşturmanın genişletilmesine ilişkin görüş, “ön sorun” olarak CYUY.nın 384. maddesi uyarınca öncelikle oylanmalı, oylama sonucunda bu konudaki oylar azınlıkta kalmış ise, azınlık oyunu oluşturan üyelerin de katılımı ile davanın esası hakkında nihai ( sonuçlandırıcı ) oylama yapılmalıdır.
DAVA: Yağma suçu sanıklarından Ahmet’in beraatına, sanıklar Musa ve Sabahattin’nin TCY.nın 308/3. maddesi uyarınca 4 ay hapis ve 860.000 lira ağır para cezası ve sanık Ersin’in ise TCY.nın 308/3, 81/2-3. maddeleri uyarınca 4 ay 10 gün hapis ve 860.000 lira ağır para cezasıyla cezalandırılmalarına, 50.000.000 lira maddi tazminatın bu sanıklardan alınarak katılana verilmesine, emanette bulunan ve suçta kullanılan av tüfeği ile gaz tabancasının TCY.nın 36. maddesi uyarınca zoralımına ilişkin Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesince 27.01.1999 gün ve 36-11 sayı ile verilen kararın sanıklar vekili ile katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 6.Ceza Dairesince 08.02.2001 gün ve 990-1127 sayı ile;
“Olay zamanı hayatta olan babası Ramazan’dan alacaklı olduğunu belirten ve bunun düzeltilmesini isteyen sanık Musa’nın önerisini derhal red eden müdahili, sorumlu olmadığı borcu ödemeye mecbur kılmak için, diğer sanıklar ile anlaşıp mağdurun evine dönüşte kullandığı yol güzergahında bekleyerek onu silah zoru ile etkisiz hale getirip, başka bir yere birlikte götüren ve tehditle açığa imzalı senet alan tüm sanıkların eylemlerinin sübutu oluş ve kabulden anlaşılması karşısında; olay mahallinde keşif yapılarak, senet alma eyleminin gerçekleştiği yerin tenha bir yer olup olmadığı saptandıktan sonra sonucuna göre, eylemin TCK.nun 64/1. maddesi yollamasıyla 499/1 veya 497/2. maddelerinden hangisine uyduğunun tartışılması gerekirken, eksik soruşturma ile ve yazılı gerekçeye dayanılarak tüm sanıklar hakkında ihkak-ı hak nedeniyle hüküm kurulması,” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 19.11.2001 gün ve 135-384 sayı ile ;”katılanın, babası ile sanık Musa arasındaki meselenin tamamen dışında bulunmadığı, bilakis babasının kiraladığı tarla için alınan gübre bedeline sanık Musa’nın kefil olmasından kaynaklanan bu parayı babası ödemeyip kefil sıfatıyla sanık Musa’nın ödemesi gündeme gelince sanığa kefillikten çıkmasını, borcu kendisinin ödeyeceğini bildirerek aslında bu borcun sabitlenmiş olduğu, gerek sanıklar Musa, Ersin ve Sabahattin’in sıcağı sıcağına alınan ifadelerinde gerekse tanıkların anlatımlarından anlaşıldığı üzere bu borcu üstlendiği ancak ödeme için süre isteyip karşılığında çek ya da senet vermeyi kabul etmediği taraflar arasındaki ihtilafın da bu noktada çıktığı, esasen katılanın babasının yargılama aşamasında öldüğünde bu hususlarda beyanının tespitinin de mümkün olmadığı, bu durumun da aleyhe değerlendirilemeyeceği, kefil olduğu bu borcu traktörünü satarak ödemek durumunda kalan sanık Musa’nın, bu borcu ödeyeceğini söyleyen ancak belge vermeyen ve hemen de ödeme yapmayıp süre isteyen katılandan silah tehdidiyle güvence teşkil etmek üzere senet almasıyla, katılanla aralarında hiçbir şekilde hukuki ilişki bulunmayan üçüncü bir kişinin haksız, gayrımeşru bir menfaat temini için silah tehdidiyle senet alması eylemini aynı bağlamda değerlendirmenin hak ve nesafet kavramlarıyla ve adalet duygusuyla da bağdaşmayacağı, buna göre sanıkların sabit olan eylemlerinin silahla ihkak-ı hak suçunu oluşturduğu, sanık Ahmet’in diğer sanıkların eylemlerine suç kastı ile eylemsel ya da düşünsel olarak katıldığına ve atılı suçu işlediğine dair iddia dışında delil bulunmadığı” gerekçesiyle ve oyçokluğuyla suç vasfına ilişkin olarak önceki hükümde direnmiş, bu kez 4616 sayılı Yasanın 1/4. maddesi uyarınca sanıklar Ersin, Musa ve Sabahattin haklarındaki kamu davasının kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine karar vermiştir.
Bu kararın da katılan vekili ile o yer C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “bozma” istekli 08.09.2003 günlü tebliğnamesiyle Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: İşin esasının görüşülmesine geçilmeden önce, Yerel Mahkemece direnme kararı verilirken usulüne uygun şekilde oylama yapılmış olup olmadığı, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca “ön sorun” olarak ele alınmıştır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Bozmadan sonra yapılan yargılamada, direnme hükmüne katılmış olan Yargıç, her ne kadar gerekçeli kararda, olay hakkında ayrıntılı açıklamalarda bulunduktan sonra sanıkların eylemlerinin TCY.nın 496. maddesi yollamasıyla 499/1. maddesine uyan suçu oluşturduğu görüşünde olduğu şeklinde karşı oyunu açıklamışsa da hükmün esasını oluşturan ve tefhimle geçerli bulunan kısa kararda aynen;
“Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 8.2.2001 günlü bozma ilamında belirtildiği üzere olay mahallinde keşif yapılarak senet alma eyleminin gerçekleştiği yerin tenha bir yer olup olmadığı saptandıktan sonra sonucuna göre sanıkların TCK.nun 64/1. maddesi delaletiyle 499/1 veya 497/2. maddesi uyarınca cezalandırılması gerektiği görüşünde olduğumdan çoğunluğun görüşüne muhalifim.” şeklinde soruşturmanın genişletilmesi yönünde karşı oy kullandığı anlaşılmaktadır.
CYUY.nın 256, 381, 384 ve 385. maddelerinde son kararın verilmesini sağlamaya yönelik “müzakere, rey verme, reylerin dağılması, reylerin toplanması” ile ilgili kurallar yer almaktadır. Hüküm kurulması sırasında ortaya çıkan tâli sorunların öncelikle çözülmesi ve sonraki aşamada son ( nihai ) kararın verilmesi gerekmektedir.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren kararlarında da açıklandığı üzere, soruşturmanın genişletilmesi CYUY.nın 384. maddesinde yazılı sorunlardan olup bu yöndeki oylar, 385. maddeye göre kendisine yakın olan oya ilâve edilebilecek, davayı sonuçlandırıcı oylardan değildir. Bu nedenle soruşturmanın genişletilmesine ilişkin görüş, “ön sorun” olarak CYUY.nın 384. maddesi uyarınca öncelikle oylanmalı, oylama sonucunda bu konudaki oylar azınlıkta kalmış ise, azınlık oyunu oluşturan üyelerin de katılımı ile davanın esası hakkında nihai ( sonuçlandırıcı ) oylama yapılmalıdır.
İncelenen dosyada, hükmün esasını oluşturan ve katılan ve sanıklar vekillerinin yüzlerine karşı tefhim edilen kısa kararda kullanılan karşı oyun işin esasına ilişkin olup olmadığı hususu mahkeme başkanınca tutanağa geçirilmeyip yalnızca oyçokluğu ile karar verildiğinin belirtilmesi karşısında ve yukarıda açıklanan karşı oyun, niteliği itibariyle soruşturmanın genişletilmesine yönelik olup adı geçen hakimin işin esası hakkında görüşünü açıklayacak şekilde oy kullanmadığı, bu suretle CYUY.nın 384. maddesi hükmüne aykırı davranılmak suretiyle usulüne uygun bir karar verilmediği anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemece CYUY.nın 384. maddesi uyarınca bu husus öncelikle oylanıp, Yargıç Kapkara’nın sonuç doğurucu oy kullanması sağlanmadığından, hukuken yok hükmünde bulunan direnme kararının ortadan kaldırılmasına, dosyanın usulüne uygun oylama yapılarak karar verilmek üzere yerine iadesine karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle hukuken yok hükmünde bulunan Denizli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 19.11.2001 gün ve 135-384 sayılı direnme kararının KALDIRILMASINA, işin esası hakkında usulüne uygun bir karar verilmek üzere dosyanın yerine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine 04.11.2003 günü oybirliğiyle karar verildi.