Yargıtay Kararı – İcra İnkar Tazminatı
T.C
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/5833
K. 2014/868
T. 21.1.2014
KAVRAMLAR
İcra İnkar Tazminatı
İtirazın İptali
Yargı Yolu
Kamu Düzenine İlişkin Şartlar
Muhtaçlık Aylığı Bağlanması
İş Mahkemesinin Görevli Olmaması
DAVA: Dava, İcra takibine vaki itirazın iptaliyle İcra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Mahkeme; yazılı biçimde davanın kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
KARAR: Mahkemelerin görevi ve yargı yolu “yasa” ile belirlenmiş olup, kamu düzenine dair olduğundan yargılamanın her safhasında mahkemece resen nazara alınır.(H.M.K.1. madde)
Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalı anneye, 1983 tarihinde ölen Emekli Sandığı iştirakçisi kızından dolayı 5434 Sayılı Kanun kapsamında muhtaçlık aylığı bağlandığı, 18.10.2007 tarihli ilçe idare kurulu kararında muhtaçlığın 1.9.1995 tarihinde sona erdiğinin belirtilmesi sebebiyle de 5434 Sayılı Kanunun 121. maddesi gözetilerek 1.9.2002-31.1.2007 arası dönemde yapılan 26.179,54 TL ödemenin İcra yoluyla tahsilinin talep edilip, itiraz edilmesi üzerine de eldeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
İş Mahkemeleri, 5521 Sayılı Kanunla kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 106. maddesiyle mülga 506 Sayılı Kanunun 134. maddesinde, bu Kanunun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların, yetkili iş mahkemelerinde veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görüleceği, 5510 Sayılı Kanun’un 101 . maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde. 5510 Sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir. 5510 Sayılı Kanun’un geçici 4. maddesinde ise; “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla 8.6.1949 tarihli ve 5434 Sayılı Yasaya göre; aylık, tazminat, harp malullüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 8.2.2006 tarihli ve 5454 Sayılı Kanunun 1. maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 Sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ila 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32 nci, 34. ve 37. maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir… Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlarla emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 Sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 Sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır.” hükmü öngörülmüştür.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmeye göre; davaya konu uyuşmazlık 5434 Sayılı Kanun hükümlerine tabi olduğundan, uyuşmazlığın çözümünde, ne 506 ve 1479 Sayılı Kanun ne de 5510 Sayılı Kanun’un uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda sözü edilen 101. madde hükümlerine göre sınırlı yetkiyle donatılmış iş mahkemesi görevli değildir.
Öte yandan; 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesine göre kimler aleyhine idari yargıda dava açılabileceği açıklanmış olup, gerçek kişilerle özel hukuk tüzel kişileri hakkında idari yargı yerinde dava açılamayacağı ve davaya konu uyuşmazlığın çözümünde genel mahkemelerin görevli olduğu nazara alınmaksızın, işin esasına girilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 21.1.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.