Acenta İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
7. CEZA DAİRESİ
E. 2002/10360
K. 2002/9522
T. 19.6.2002
• SEYAHAT ACENTALIĞI ( Belgesiz Seyahat Acentalığı Faaliyetinde Bulunan Acentanın Sahip ve Sorumlu Müdürleri Hakkında 1618 Sayılı Kanunun İlgili Maddesinin Uygulanması )
• 1618 SAYILI KANUNUN UYGULANMASI ( Belgesiz Seyahat Acentalığı Faaliyetinde Bulunan Acentanın Sahip ve Sorumlu Müdürleri Hakkında 1618 Sayılı Kanunun İlgili Maddesinin Uygulanması )
• ACENTA ( Belgesiz Seyahat Acentalığı Faaliyetinde Bulunan Acentanın Sahip ve Sorumlu Müdürleri Hakkında 1618 Sayılı Kanunun İlgili Maddesinin Uygulanması )
1618/m.30
ÖZET : 1618 sayılı kanunun 30. maddesinin belgesiz seyahat acentalığı faaliyetinde bulunan acentanın sahip ve sorumlu müdürleri hakkında uygulanabileceği, sanığın dava konusu yerin sahip veya sorumlu müdürü olmadığı gibi, yurtdışına çıkacak hacı adaylarının kayıtlarını yapıp bir kısmından para toplamaktan ibaret eyleminde de atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : 1618 sayılı kanuna muhalefetten sanık, Ramazan Y. hakkında yapılan duruşma sonunda: Hükümlülüğüne dair SİNCANLI Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 22.3.2001 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi, sanık tarafından süresinde istenilerek dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığının onama isteyen 9.5.2002 tarihli tebliğnamesiyle daireye verilmekle dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1618 sayılı kanunun 30.maddesinin belgesiz seyahat acentalığı faaliyetinde bulunan acentanın sahip ve sorumlu müdürleri hakkında uygulanabileceği, sanığın merkezi İzmir’de bulunan Y..1 Turizm’in sahip veya sorumlu müdürü olmadığı gibi, yurtdışına çıkacak hacı adaylarının kayıtlarını yapıp bir kısmından para toplamaktan ibaret eyleminde atılı suçun yasal unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün, BOZULMASINA, 19.06.2002 günü oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/5678
K. 2006/5536
T. 11.5.2006
• İPTAL EDİLEN SİGORTA POLİÇESİ ( Prim Bedellerinin İadesi Amacıyla Yapılan Takibe Vaki İtirazın İptali Talebi – Davalı Sigorta Şirketinin Acentenin Sözleşmesinin Feshedildiği Primlerin Şirkete İntikal Ettirilmediği Savunması/Acente İle Davalı Şirketi Arasındaki İç İlişkinin Davacıyı İlgilendirmeyeceği )
• SİGORTA POLİÇESİNİN İPTAL EDİLMESİ ( Prim Bedellerinin İadesi Talebi – Sigortacının Primlerin Acentece Kendisine İntikal Ettirilmediği Savunmasının Yetkili Acenteye Ödeme Yapıldığının Tespiti Halinde Hukuki Değer Taşımayacağı )
• ACENTA İLE SİGORTA ŞİRKETİ ARASINDAKİ İÇ İLİŞKİ ( İptal Edilen Sigorta Poliçesi Nedeniyle Prim Bedellerinin İadesi Talebi – Sigorta Şirketinin Acentenin Primleri Şirkete İntikal Ettirilmediği Savunması/Aralarındaki İç İlişkinin Davacıyı İlgilendirmeyeceği )
• SİGORTA ŞİRKETİ İLE ACENTA ARASINDAKİ İÇ İLİŞKİ ( Davacıyı İlgilendirmeyeceği – İptal Edilen Sigorta Poliçesi Nedeniyle Prim Bedellerinin İadesi Talebi – Sigorta Şirketinin Acentenin Primleri Şirkete İntikal Ettirilmediği Savunması )
2004/m. 67
6762/m. 1263, 1294, 1298
ÖZET : Dava, iptal edilen sigorta poliçesi nedeniyle prim bedellerinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. Davalı sigorta şirketi, iptal edilen sigorta poliçelerini düzenleyen acentenin sözleşmesinin feshedildiğini, primlerin şirketlerine intikal ettirilmediğini savunmuştur. Acente ile davalı sigorta şirketi arasındaki iç ilişki davacıyı ilgilendirmez. Yetkili acenteye ödeme yapıldığının tespiti halinde söz konusu savunma hukuki değer taşımaz. Bu durumda iadesi istenen primlerin ödenip ödenmediği araştırılarak sonuca göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 3. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 24.02.2005 tarih ve 2003/622 – 2005/33 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi D.C. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin oto kiralama işiyle uğraştığını, kiralanan araçların davalıya sigortalı iken zeyilname ile iptal edildiğini, prim bedellerinin iadesi için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına, % 40’tan aşağı olmamak üzere İcra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, iptal edilen sigorta poliçelerini düzenleyen acentenin sözleşmesinin feshedildiğini, primlerin intikal etmediğini savunarak, davanın reddine, % 40’tan az olmamak üzere İcra inkar tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, zeyilnamelerin düzenlendiği tarihte acentelik sözleşmesinin feshedilmediği, primlerin davalıya intikal ettirilmemesinin acente ile davalı arasında olup, davacının iade talebini engellemeyeceği gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 5.303.5l0.401.-TL asıl alacağın takip tarihinden itibaren faizi ile tahsiline, hüküm altına alınan miktar üzerinden 2.l21.404.l60.-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınmasına karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve sigorta poliçesinin iptali nedeniyle prim iadesi isteminin dair ve mürtehinin muvafakatını gerektirmemesine göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dava, iptal edilen sigorta poliçesi nedeniyle prim iade bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Her ne kadar davalı tarafından, acentenin tahsil ettiği prim bedellerinin kendilerine intikal ettirilmediği savunulmuş ise de, acente ile davalı sigorta arasındaki iç ilişki davacıyı ilgilendirmez. Ancak, prim iadesi nedeniyle açılan işbu davada primlerin davalı ya da prim tahsiline yetkili acentesi tarafından tahsil edilip edilmediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Bilirkişi raporunda poliçe ve temlikname içeriğine göre iadesi istenilen prim bedelleri saptanmış olup, kasko ve ihtiyari mali sorumluluk poliçesi niteliğinde bulunan davaya konu Müşterek Sigorta Poliçeleri makbuz hükmünde değildir.
O halde mahkemece, prim bedelinin tahsiline ilişkin olduğu belirtilen çek de incelenmek suretiyle davalı şirket ve acentenin defter ve kayıtları üzerinde inceleme yaptırılıp, iadesi istenilen prim bedellerinin ödenip ödenmediği üzerinde durularak sonucuna göre bir karar vermek gerekirken yazılı olduğu şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Bozma neden ve şekline göre davalının İcra-inkar tazminatına ilişkin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerden dolayı davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı yararına BOZULMASINA, ( 3 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine,11.05.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/13604
K. 2007/313
T. 16.1.2007
• ACENTELİK SÖZLEŞMESİ ( Acentenin Tahsil Ettiği Sigorta Primlerini Zamanında Sigorta Şirketine İntikal Ettirmemesi – En Geç Bir Hafta İçinde Sigorta Şirketine İntikal Ettirilmesi Gereken Primlerin Temerrüt Tarihinden İtibaren Avans Faizi ile Birlikte Tahsiline Karar Verilmesi Gereği )
• ACENTA TARAFINDAN TAHSİL EDİLEN SİGORTA PRİMLERİ ( Komisyon ve Vergiler Düşüldükten Sonra En Geç Bir Hafta İçinde Sigortaya İntikal Edilmesi Gereği – Sigorta Şirketine İntikal Ettirilmeyen Primlerin Temerrüt Tarihinden İtibaren Avans Faizi ile Birlikte Tahsiline Karar Verilmesi Gereği )
7397/m. 27
ÖZET : Acente olan davalının sözleşme ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 27 nci maddesi uyarınca, tahsil ettiği primleri komisyon ve ilgili vergiler düşüldükten sonra kalan kısmı en geç bir hafta içinde sigorta şirketine intikal ettirmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kadıköy Asliye 4.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.07.2005 tarih ve 2004/1180-2005/548 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Abdullah Turgut tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket arasında acentelik sözleşmesi bulunduğunu, davalının tahsil ettiği 34.439.393.317 TL tutarlı primi müvekkiline intikal ettirmemesi üzerine sözleşmenin feshedildiğini, bu alacaklarının 10.000.000.000 TL’lık kısmına ilişkin olarak davalı taraftan alınan teminat ipotek senedi alındığını, teminat ile karşılanmayan 24.439.393.317 TL’lık kısma ilişkin olarak ise fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla icra takibine giriştiklerini, davalının haksız itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile davalının icra-inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, 26.05.2005 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporu ile toplam alacaklarının 34.255.193.317 TL olarak tespit edildiğini belirterek, anılan meblağın avans faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiş, ıslaha ilişkin olarak ise, ıslah yolu ile davanın konusunun değiştirilemeyeceğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, acente olan davalının sözleşme ve 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanunu’nun 27 nci maddesi uyarınca, tahsil ettiği primleri komisyon ve ilgili vergiler düşüldükten sonra kalan kısmı en geç bir hafta içinde sigorta şirketine intikal ettirmesi gerektiği, davalının bu hükümlere uymayarak tahsil ettiği 34.255.193.317 TL tutarlı primi davacı şirkete intikal ettirmeyerek uhdesinde tuttuğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile anılan meblağın temerrüt tarihinden itibaren avans faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 1.386,78 YTL. temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 16.01.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/11527
K. 2006/15206
T. 23.5.2006
• TAŞIMA İŞLERİ KOMİSYONCULUĞU ( Davacı İle Davalı Arasında İş Sözleşmesinin Bulunmadığı – Davalı İle Dava Dışı A.Ş. Arasında TTK Gereğince Taşıma İşleri Komisyonculuğu Sözleşmesinin Kurulduğu/Davanın Reddi Gerektiği )
• İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ ( Davacı İle Davalı Arasında İş Sözleşmesinin Bulunmadığı – Davalı İle Dava Dışı A.Ş. Arasında TTK Gereğince Taşıma İşleri Komisyonculuğu Sözleşmesi Kurulduğu/Davanın Reddi Gerektiği )
• ACENTALIK SÖZLEŞMESİ (Davacı İle Davalı Arasında İş Sözleşmesinin Bulunmadığı – Davalı İle Dava Dışı A.Ş. Arasında TTK Gereğince Taşıma İşleri Komisyonculuğu Sözleşmesinin Kurulduğu/İşçilik Alacaklarına İlişkin Talebin Reddi Gereği)
• TARAFLAR ARASINDA İŞ SÖZLEŞMESİ BULUNMAMASI ( Davalı İle Dava Dışı A.Ş. Arasında TTK Gereğince Taşıma İşleri Komisyonculuğu Sözleşmesinin Kurulduğu – İşçilik Alacaklarına İlişkin Talebin Reddi Gereği )
4857/m.32,41
6762/m.808
ÖZET : Dosya içeriğinden özellikle davalı ile dava dışı A.Ş. arasında düzenlenen “Acentalık sözleşmesi” başlıklı belgeden dava dışı A.Ş.’in davalı ile yaptığı sözleşme gereği G.’te kendi adına açıp kuruma tescil ettirdiği işyerinde davalı Y. K. AŞ. araçlarının getirdiği kolileri teslim aldığı ve kendi elemanları ile bunları adreslerine teslim ettiği, keza davalı şirket vasıtası ile başka şehirlere gönderilen kolileri teslim aldığı, bunları davalı şirketin araçlarına teslim ettiği, bu işlemlerde çalışan davacının işe giriş ve prim bildirgelerini dava dışı A. Ş. tarafından, A. Ş.’in işçisi olarak bildirilip ücretlerinde bu kişi tarafından ödendiği davacının dava dışı A.Ş.’in işçisi olduğu davacı ile davalı arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı, davalı ile dava dışı A.Ş. arasında TTK gereğince taşıma işleri Komisyonculuğu sözleşmesi kurulduğu bu nedenlerle davalının işvereni olmayan Y. K. AŞ. pasif husumet ehliyeti bulunmadığı açıklanan sebeplerle Y. K. AŞ. hakkındaki davanın reddi gerektiği sonucuna ulaşıldığından işin esasına girilerek davalı hakkında hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı, fazla mesai, ücret, yemek parası ile ikramiye alacağının, karşı davacı ise ihbar tazminatının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, her iki davayı da kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davalı, cevap dilekçesinde davacı ile arasında hizmet akdi ilişkisi bulunmadığını, pasif husumet yokluğu sebebi ile davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Mahkemece bu savunma üzerinde durulmadan ve tartışılmadan dava konusu işçilik alacaklarının davalıdan tahsiline karar verilmiştir. Dosya içeriğinden özellikle davalı Y. K. AŞ.ile dava dışı A. S. arasında düzenlenen “Acentalık sözleşmesi” başlıklı belgeden dava dışı A. S.’in davalı ile yaptığı sözleşme gereği G.’te kendi adına açıp kuruma tescil ettirdiği işyerinde davalı Y. K. AŞ.araçlarının getirdiği kolileri teslim aldığı ve kendi elemanları ile bunları adreslerine teslim ettiği, keza davalı şirket vasıtası ile başka şehirlere gönderilen kolileri teslim aldığı, bunları davalı şirketin araçlarına teslim ettiği, bu işlemlerde çalışan davacının işe giriş ve prim bildirgelerini dava dışı A. S. tarafından, A. S.’in işçisi olarak bildirilip ücretlerinde bu kişi tarafından ödendiği davacının dava dışı A. S.’in işçisi olduğu davacı ile davalı arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı, davalı ile dava dışı A. S. arasında TTK.nın 808 ve devamı maddeleri gereğince taşıma işleri Komisyonculuğu sözleşmesi kurulduğu bu nedenlerle davalının işvereni olmayan Y. K. AŞ.pasif husumet ehliyeti bulunmadığı açıklanan sebeplerle Y. K. AŞ.hakkındaki davanın reddi gerektiği sonucuna ulaşıldığından işin esasına girilerek davalı hakkında hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alman temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 23.05.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/11755
K. 2007/3311
T. 22.2.2007
• ACENTANIN TEMİNAT AMACIYLA İPOTEK OLUŞTURMASI (Davalının Oluşan Borcu Ödememesi Nedeniyle Alacak Talebi – Sigorta Muhasebesi Konusunda Uzman Bilirkişinin de Bulunduğu Kuruldan Alınacak Rapor İle Saptanması Gereği)
• İPOTEK NEDENİYLE ALACAK TALEBİ ( İpoteğin Varlığına Nazaran Tüm Alacak İçin Açılan Davada Belirlenen Alacağın Tümünün Tahsiline Karar Verilmesi İİK’daki Borçlu Lehine Düzenlemeye Aykırı Olduğu )
• ACENTALIK SÖZLEŞMESİ ( Fesihten Sonra Davalı Acenta Tarafından Üretilmiş Poliçelerin Liste Halinde Davalıdan İstenip Davacı Kayıtları İle Örtüştüğü Oranda Prim Taksitlerinin İbrazı Gereği )
2004/m.45
1086/m.287
ÖZET : Davacı, davalı şirketin acentelik sözleşmesi gereğince oluşan borcunu ödemediğini, diğer davalıların sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imza koyduklarını ileri sürüp ipoteklerin mevcut olduğu belirtilerek alacak talebinde bulunulmuştur.
İpoteğin varlığına nazaran tüm alacak için açılan davada belirlenen alacağın tümünün tahsiline karar verilmesi, İİK’daki borçlu lehine düzenlemeye aykırıdır.
Taraflar arasındaki acentalık ilişkisinin devamı sırasında ve fesihten sonra davalı acenta tarafından üretilmiş poliçelerin liste halinde davalıdan istenip davacı kayıtları ile örtüştüğü oranda prim taksitleri, davalının komisyonları ve ödemeye ilişkin yasal delilleri ibraz ettirilip, aralarında sigorta muhasebesi konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu kuruldan alınacak ve davalının itirazlarını karşılayacak niteliğe sahip rapor ile saptanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir Asliye 1. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 15.04.2005 tarih ve 2001/1736 – 2005/204 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalılardan DS Deniz Sigorta Aracılık Hiz. Ltd. Şti. vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 20.02.2007 gününde davalılardan DS Deniz Sigorta Aracılık Hiz. Ltd. Şti. avukatı Musa Bulut gelip, diğer davalı ve davacı avukatı tebliğe rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirketin acentelik sözleşmesi gereğince oluşan borcunu ödemediğini, diğer davalıların sözleşmeye müşterek borçlu müteselsil kefil olarak imza koyduklarını ileri sürerek, 67.896.470 TL’nın reeskont oranı üzerinden temerrüt faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı şirket vekili, sözleşmede şirkete yapılacak ödemenin şekil ve şartlarının düzenlendiğini, eldeki davanın bilanço düzenlemek amacıyla açıldığını, sözleşmenin haksız nedenlerle feshedildiğini, borç miktarının müşteri ve poliçe bazında dökümü yapılmadığını, müvekkilinin ödemelerinin hesaba geçilmediğini, komisyon ve vergilerin düşülmediğini, müşterilerin doğrudan ödemelerinin göz önüne alınmadığını ve iptal edilen poliçeler için dahi borç çıkarıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalılar yanıt vermemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, taraflar arasında imzalanan 03.04.2000 tarihli acentalık sözleşmesinin 31.12.2001 tarihi itibarıyla davacı yanca tek taraflı olarak feshedildiği, sözleşmenin 15 ve 16. maddelerinde prim taksitlerinin ne şekilde yapılıp davacıya ödeneceğinin ve hesap mutabakatsızlığı durumunda da davacı şirket kayıtlarının delil niteliğinde olduğunun benimsendiği, davalı gerçek kişilerin kefaletinin 250.000.000 TL ile sınırlı tutulduğu, dava tarihi itibarıyla davalı acentanın 43.648.590.462 TL vadesi gelmiş borcu bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davalı D.S. Deniz Sigorta Aracılık Hizmetleri Ltd. Şti vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dilekçesinde, borçlu acentanın borçlarına teminat oluşturmak amacıyla 15.000 YTL’lık ipoteklerin mevcut olduğu belirtilmiştir. Mahkeme kararında da 25.000 YTL’lık ipoteğin varlığından sözedilmiştir.
İİK.nun 45. maddesine göre rehinde temin edilmiş bir alacağın borçlusu hakkında yalnız rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılabilir. Ancak, rehin tutarı borcu ödemeye yetmediği takdirde kalan alacak için takip yapılması mümkündür.
Yasa’nın bu amir hükmü gözetildiğinde, davacının da kabulünde olan ipoteğin varlığına nazaran tüm alacak için açılan davada belirlenen alacağın tümünün tahsiline karar verilmesi, İİK’daki borçlu lehine düzenlemeye aykırıdır. O halde mahkemece, ipoteğe ilişkin belgelerin getirtilip miktarının tespit edilmesi ve acentanın borcundan ipotek miktarı dışındaki alacak açısından hüküm kurulması gerekir iken yazılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2- Yanlar arasındaki acentalık sözleşmesinin feshi üzerine davalı acentanın uhdesinde kalan ve davacının alacağını oluşturan tutarın saptanmasında yanlar arasındaki acentalık sözleşmesinin 17/son maddesi gereğince davacı şirketin kayıtlarının HUMK. 287. maddesinde düzenlenen münhasır delil sözleşmesi çerçevesinde delil olarak kabul edileceği benimsenmiştir. Kural olarak böyle bir delil sözleşmesinin varlığı halinde uyuşmazlığın çözümlenmesinde davacıya ait defter ve kayıtların esas alınması asıl ise de, bu husus aynı konuda acentanın yasal delillerini karşı delil olarak sunma olanağının ortadan kaldırmaz. Özellikle davacı şirketten sadır davalı elindeki delillerin mahkemece gözetilmesi zorunludur.
O halde, mahkemece, taraflar arasındaki acentalık ilişkisinin devamı sırasında ve fesihten sonra davalı acenta tarafından üretilmiş poliçelerin liste halinde davalıdan istenip davacı kayıtları ile örtüştüğü ( özellikle davacının kayıtlarına intikal etmemiş fakat davalı acenta tarafından uhdesinde tutulmuş olmakla beraber bu poliçeler için tahsil edip davacıya intikal ettirdiği primler varsa davacı kayıtlarında görünmezse dahi, primleri kabul edilmiş olmakla geçerliliği benimsenmiş poliçeler ) oranda prim taksitleri, davalının komisyonları ve ödemeye ilişkin yasal delilleri ibraz ettirilip, aralarında sigorta muhasebesi konusunda uzman bilirkişinin de bulunduğu kuruldan alınacak ve davalının itirazlarını karşılayacak niteliğe sahip rapor ile saptanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekir iken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulması da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA; takdir edilen 500.00.-YTL duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalı DS Demir Sigorta Aracılık Hiz. Ltd. Şti.’ne verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 22.02.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/10519
K. 2005/12250
T. 7.6.2005
• ACENTANIN ARACILIK ETTİĞİ MUKAVELE ( Doğan İhtilaflarda Acentanın Müvekkili Namına Dava Açabileceği Gibi Müvekkiline İzafeten Kendisine Karşı Da Dava Açılabileceği )
• ACENTANIN SORUMLULUĞU ( Vekilin Sorumluluğu Gibi Olduğu – Takip Alacaklısının Vekil Acentanın Şahsi Mallarına Yönelik Haciz Talimatının İptaline İlişkin Kararın Usul Ve Yasaya Uygun Olduğu )
• ACENTANIN ŞAHSİ MALLARINA YÖNELİK TAKİP ( Haciz Talimatının İptaline İlişkin Kararın Usul Ve Yasaya Uygun Olduğu – Acentanın Sorumluluğunun Vekilin Sorumluluğu Gibi Olduğu )
• HACİZ TALİMATININ İPTALİ ( Vekil Acentanın Şahsi Mallarına Yönelik Talimatın İptaline İlişkin İcra Mahkemesi Kararının Usul Ve Yasaya Uygun Olduğu – Acentanın Sorumluluğunun Vekilin Sorumluluğu Gibi Olduğu )
6762/m.119
1086/m.38
ÖZET : Acenta aracılık ettiği veya akdettiği mukaveleden doğan ihtilaflarda müvekkili namına dava açabileceği gibi müvekkiline izafeten kendisine karşı da dava açılabilir. Ancak hüküm müvekkil hakkında kurulur. Çünkü acentanın sorumluluğu, vekilin sorumluluğu gibidir. Açıklanan nedenlerle takip alacaklısının vekil acentanın şahsi mallarına yönelik haciz talimatının iptaline ilişkin icra mahkemesi kararı usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Mahkeme kararının bozulmasını mutazammın 31.3.2005 tarih, 2544-6910 sayılı daire ilamının müddeti içinde tashihen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : TTK’nun 119. maddesi uyarınca acenta aracılıkta bulunduğu veya akdettiği mukavelelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar veya protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili namına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Bu gibi mukavelelerde çıkacak ihtilaflardan dolayı acenta müvekkili namına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir.
Nitekim somut olayda gözlendiği gibi takip dayanağı ilamın asıl borçlusuna izafeten acenta aleyhine açılan dava sonucunda alındığı ve hükmün de acenta aleyhine değil, asıl borçluya izafeten kurulduğu ve icra takibinin de bu kurallara uygun olarak yapıldığı görülmüştür.
Yukarıda açılanan maddeden de anlaşılacağı üzere acentanın sorumluluğu aynen bir vekilin sorumluluğu gibi olup borçtan şahsi sorumluluğu doğmaz. Dairemizin süregelen içtihatlarında ve Hukuk Genel Kurulu’nun 08.10.1997 tarih 1997/12-517 Esas, 1997/776 Karar sayılı kararında da açıklandığı üzere “ilamların infaz edilecek kısmı hüküm bölümüdür. Hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur.
İcra mahkemesince ilamın infaz edilecek kısmı yorum yolu ile belirlenemez” yönündeki kural istisnasız olarak uygulanmakta ise de; bu kural, genel nitelikte olup, takip dayanağı ilamda yer alan asıl borçluya izafeten acentanın sorumluluğu ( aynen bir vekilin sorumluluğu gibi olduğundan ) ile örtüşmediğinden takip alacaklısının vekil acentanın şahsi mallarına yönelik haciz talimatının iptaline ilişkin icra mahkemesi kararı yerindedir. O halde mahkeme kararının onanması gerekirken bozulduğu anlaşılmakla müşteki vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ : Şikayetçi vekilinin karar düzeltme itirazlarının kabulü ile dairemizin 31.03.2005 tarih 2005/2544-6910 sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 438. maddeleri uyarınca ONANMASINA, 11.20 YTL onama harcı peşin alındığından mahsubuna, başkaca harç alınmasına yer olmadığına, 07.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/15858
K. 2008/19443
T. 6.11.2008
• ACENTANIN KONUMU ( Müvekkilini Temsil Eden Acenteye Karşı Müvekkilinin Borcunun Ödenmesi İçin İcra Emri Gönderilebileceği )
• İCRA EMRİ ( Müvekkilini Temsil Eden Acenteye Karşı Müvekkilinin Borcunun Ödenmesi İçin Gönderilebileceği )
• ARACILIK FAALİYETİ ( Acente Aracılıkta Bulunduğu veya Akdettiği Mukavelelerle İlgili Her Türlü İhtar İhbar ve Protesto Gibi Hakkı Koruyan Beyanları Müvekkili Namına Yapmaya ve Bunları Kabule Yetkili Olduğu )
6762/m.119
ÖZET : Acente, aracılıkta bulunduğu veya akdettiği mukavelelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili namına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Müvekkilini temsil eden acenteye karşı müvekkilinin borcunun ödenmesi için icra emri gönderilebilir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : TTK’nın 119. maddesi uyarınca acente, aracılıkta bulunduğu veya akdettiği mukavelelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili namına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. Bu gibi mukavelelerden çıkacak ihtilaflardan dolayı acente, müvekkili namına dava açabileceği gibi kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Takibe konu İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20,9.2005 tarih ve 2002/563E. – 2005/542K. sayılı kararında S.W. International Co. Ltd’ye izafeten acente M. Hava Deniz Kargo Tas. ve Turizm İşlt. Ltd. Şti. hakkında bu kurala uygun olarak dava açılmış ve karar alınmıştır. Bu durumda ilamda belirtilen asıl borçlu şirkete karşı takip yapılıp icra emri çıkartılabileceği gibi şikayetçi acenteye de asıl borçluya izafeten takip yapılıp icra emri çıkartılabilir. Bu durumda şikayetin reddi yerine kabulü isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 06.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/7838
K. 2010/3031
T. 1.4.2010
• KASKO SİGORTA POLİÇESİNDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Hükme Esas Alınan Bilirkişi Raporunda Tarafların İleri Sürdükleri Hususlar Yeterince İrdelenip Değerlendirilmemiş Olup Eksik İnceleme İle Hüküm Kurulamayacağı )
• İHTARIN TEBLİĞ EDİLİP EDİLMEDİĞİ ( Sigorta Primlerinin Tahsiline Yetecek Miktarda Her İki Kredi Kartının Hesabının Müsait Olup-Olmadığı ve Acentadan Gelecek Yazı Cevabına Göre Sigorta Priminin Tahsil Edilememesinde Davalı veya Acentasının Kusurunun Bulunup-Bulunmadığı Hususlarında Rapor Düzenlettirilmesi Gerektiği )
• ACENTANIN KUSURU ( Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat – Acentadan Gelecek Yazı Cevabına Göre Sigorta Priminin Tahsil Edilememesinde Davalı veya Acentasının Kusurunun Bulunup-Bulunmadığı Hususlarında Rapor Düzenlettirilmesi Gerektiği )
6762/m.1282,1295
ÖZET : Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların ileri sürdükleri hususlar yeterince irdelenip, değerlendirilmemiş olup, eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, limiti yeterli olmadığından sigorta primi tahsil edilemeyen kredi kartının kime ait olduğu ilgili bankadan sorulup, buna ilişkin belgeler temin edildikten sonra dosyanın 2 bankacı ve 1 sigorta hukukçusundan oluşan bilirkişi kuruluna kayıtlar üzerinde inceleme yetkisi verilerek sigorta primlerinin tahsiline yetecek miktarda her iki kredi kartının hesabının müsait olup – olmadığı, acentadan gelecek yazı cevabına göre sigorta priminin tahsil edilememesinde davalı veya acentasının kusurunun bulunup – bulunmadığı hususlarında rapor düzenlettirilmesi, ayrıca davalı tarafından davacıya gönderildiği ileri sürülen ihtarın sigortalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilip – edilmediği, tebliğ yapıldığı bildirilen şahsın sigortalı ile tebliğ tarihinde ilgisinin bulunup bulunmadığı konusunun da araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükümün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait, davalıya kasko sigortalı aracın, trafik kazası sonucu hasarlandığını belirterek, fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere 19.796. 86 TL hasar tazminatının 7.11.2007 kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, kaza tarihine kadar poliçe peşinatı ve primlerinin ödenmediğini belirtip, hasara ve faize itiraz ederek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulüyle, 16.000, 00 TL tazminatın 15.11.2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-) Dava kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, davacı sigorta ettirenin prim peşinatını olaydan önce yatırıp – yatırmadığı, dolayısıyla davalı sigortanın sorumluluğunun başlayıp, başlamadığı noktasında toplanmaktadır.
Sigorta hukukunda kural olarak, sigorta sözleşmesinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için T.T.K.nun 1282 ve 1295. maddeleri hükmünce, kazadan önce primin tamamının veya ilk taksitinin ödenmiş olması zorunludur. Ancak ; prim peşinatının rizikodan önce yatırılmaması sebebiyle sigortacının sorumluluğunun T.T.K.nun 1295/3 maddesi hükmü uyarınca başlamadığı hallerde, sigortacının olaydan ve ihbardan, diğer anlatımla rizikoyu öğrendikten sonra primleri tahsil etmesi, sonrasında geri vermemesi ve bir ihtarla da sözleşmeyi feshetmemesi hallerinde sigortacının sözleşmeyi ayakta tutması karşısında, tahsil öncesi gerçekleşen rizikodan sorumludur.
Açıklanan ilkeler doğrultusunda somut olaya baktığımızda, taraflar arasında 18.9.2007-18.9.2008 tarihleri arasını kapsayan kasko sigorta poliçesi düzenlenmiş olup, poliçede 243, 90 TL. prim peşinatının 18.9.2007 tarihinde, kalan 145, 00 TL. ‘lik 5 eşit taksitin ise 18.10.2007 ile 18.2.2008 tarihleri arasında ödenmesi kararlaştırılmıştır. Her ne kadar davalı sigorta şirketince 5571 numaralı kredi kartıyla müteaddit defalarca prim borcunun tahsil edilmesine çalışıldığı ancak kredi kartı limitinin yetersiz olması sebebiyle prim borcunun tahsil edilemediği iddia edilmişse de, dosya kapsamında davacı sigortalı tarafından bu karta istinaden verilmiş ödeme talimatına rastlanmamıştır. Yine dosyada bulunan kredi kartı ile poliçe ödeme formuna göre 6.11.2007 tarihinde, davacı tarafından 4273 numaralı kredi kartıyla prim borcunun tahsil edilmesi istenmiş, ilgili bankadan verilen cevaba göre 6.11.2007 tarihinde bu kartın limitinin müsait olduğu bildirilmiş, bu karta istinaden 13.11.2007 tarihinde 278, 90 TL prim peşinatı ve 1. taksit tahsil edilmiştir. Davaya konu riziko 7.11.2007 tarihinde meydana gelmiş ve aynı gün hasar davalı şirkete ihbar olunmuş, davalı sigorta sigorta şirketince araç çekici ile servise götürülmüştür.
Her ne kadar davalı sigortacı tarafından davacıya 22.10.2007 tarihli ihtar ile sigorta prim peşinat ve taksitleri ödenmediğinden söz edilerek ihtarın tebliğinden itibaren 7 gün içinde peşinat ve taksitlerin ödenmesi aksi halde poliçenin kendiliğinden feshedilmiş sayılacağı bildirilmiş ve bu ihtarın 24.10.2007 tarihinde Müjgan Bozyel isimli şahsa tebliğ edildiği iddia edilmiş ise de, davacı taraf bu ihtardan haberdar olmadığını, ihtarın tebliğ edildiği bildirilen kişinin kendileri ile ilgisi olmadığını ileri sürmüş, davalı şirket 21.11.2007 tarihinde davacının kredi kartından tahsil edilen 278. 90 TL’yi sigortalıya iade etmiştir.
Hükme esas alınan bilirkişi raporunda tarafların ileri sürdükleri hususlar yeterince irdelenip, değerlendirilmemiş olup, eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. Bu durumda mahkemece, limiti yeterli olmadığından sigorta primi tahsil edilemeyen 5571 numaralı kredi kartının kime ait olduğu ilgili bankadan sorulup, buna ilişkin belgeler temin edildikten sonra dosyanın 2 bankacı ve 1 sigorta hukukçusundan oluşan bilirkişi kuruluna kayıtlar üzerinde inceleme yetkisi verilerek 18.9.2007 tarihinden 7.11.2007 olay tarihine kadar sigorta primlerinin tahsiline yetecek miktarda her iki kredi kartının hesabının müsait olup – olmadığı, acentadan gelecek yazı cevabına göre sigorta priminin tahsil edilememesinde davalı veya acentasının kusurunun bulunup – bulunmadığı hususlarında rapor düzenlettirilmesi, ayrıca davalı tarafından davacıya gönderildiği ileri sürülen 22.10.2007 tarihli ihtarın sigortalıya usulüne uygun şekilde tebliğ edilip – edilmediği, tebliğ yapıldığı bildirilen şahsın sigortalı ile tebliğ tarihinde ilgisinin bulunup bulunmadığı konusunun da araştırılarak sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı olduğu biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 1.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/7474
K. 2008/10222
T. 13.5.2008
• ACENTANIN SORUMLULUĞU ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Acentanın Malları Üzerinde Doğrudan Haciz Uygulanamayacağı )
• İCRA EMRİ ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Acentanın Malları Üzerinde Doğrudan Haciz Uygulanamayacağı )
• ACENTANIN MALLARI ÜZERİNDE DOĞRUDAN HACİZ UYGULANAMAMASI ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Uygulanamayacağı )
• İLAM HÜKMÜNÜN İCRASI ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Acentanın Malları Üzerinde Doğrudan Haciz Uygulanamayacağı )
6762/m.116, 119
ÖZET : Acentaya vekil sıfatıyla ilam hükmünün icrası için icra emri çıkarılması yerinde ise de, borcun tahsiline yönelik olarak acentanın malları üzerinde doğrudan haciz uygulanamaz.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : TTK’nın 119. maddesi uyarınca acenta aracılıkta bulunduğu veya akdettiği sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili namına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. TTK’nın 116. maddesinde tarif edilen acentanın bu gibi sözleşmelerden çıkacak ihtilaflarından dolayı acente müvekkili namına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Ancak, acenta müvekkili adına sözleşme yapma ve TTK’nın 116. vd. maddelerinde belirtildiği gibi müvekkili adına işlem yapmakla yetkili olup, müvekkili adına i1amla hükmedilen borçtan doğrudan sorumlu değildir. Takip dayanağı ilamın incelenmesinde müşteki acentanın Ş … B … Gemisi Donatanına izafeten ilamda yer aldığı ve i1amın hüküm fıkrasında hükmedilen alacağın davalıdan tahsiline hükmedildiği görülmüştür. Bu durumda müşteki acentaya vekil sıfatıyla icra emri çıkarılması yerinde ise de borcun tahsiline yönelik olarak acentanın malları üzerinde doğrudan haciz uygulanamaz.
Mahkemece; müşteki acentanın şikayetinin kabulü yerine yukarıda açıklanan kurallara aykırı olarak reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nın 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 13.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/5874
K. 2002/10562
T. 18.11.2002
• MALİK OLMAYAN SÜRÜCÜNÜN DAVACI OLMASI ( Malik Olmayan Sürücünün Araçta Oluşan Hasar Bedelini İstemekte Aktif Dava Ehliyetinin Olmaması )
• HASAR BEDELİNDEN TAZMİNAT ( Davacıların Maliki ve Sürücüsü Bulundukları Araçta Oluşan Hasar Bedelinin Zarar İlgililerinden Tahsili Talebi )
• ACENTANIN PASİF DAVA EHLİYETİ ( Acentenin Akteddiği Ya Da Aracılık Ettiği Sözleşmelerden Doğan İhtilaflar Hakkında Acentaya Karşı Dava Açılabilmesi )
• SİGORTA ŞİRKETİ NAMINA ACENTAYA DAVA AÇILMASI ( Acentenin Akteddiği Ya Da Aracılık Ettiği Sözleşmelerden Doğan İhtilaflar Hakkında Acentaya Karşı Dava Açılabilmesi )
6762/m.119
2918/m.96,97,98
ÖZET : Malik olmayan sürücünün araçta oluşan hasar bedelini istemekte aktif dava ehliyeti yoktur. TTK’nun 119’uncu maddesine göre; acentanın akdettiği veya akdinde aracılık ettiği sözleşmelerden dolayı müvekkile izafeten acentaya yöneltilebilmesi için her şeyden önce sözleşmenin temsilen aktedilmesi veya kuruluşuna aracılık etmesi gerekir, dolayısıyla müvekkilin akit dışı sorumluluğuna dayalı dava acentaya değil asıl davalı sigorta şirketine açılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Karşıyaka Asliye 5.Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14.12.2001 tarih ve 2001/172 2001/862 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı sigorta şirketi vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalıların, maliki, sürücüsü ve sigortacısı oldukları aracın, müvekkillerinin sürücüsü ve maliki oldukları vasıtaya çarparak hasarlanmasına neden olduğunu ileri sürerek, ( 588.555.000.- ) TL maddi tazminat ile ( 57.050.000.- ) TL hasar tespit masrafı toplamı olan ( 645.550.000.- ) TL:nın kaza tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı acente vekili, davanın Ş… Sigorta A.Ş. aleyhine açılması gerektiğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı Ali Ö. vekili, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, ( 588.555.000.- ) TL.nın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte, davalı sigorta şirketinin sorumluluğunun poliçe teminatıyla sınırlı olması kaydıyla davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
Karar, Ş… Sigorta A.Ş. vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava, davacıların maliki ve sürücüsü bulundukları araçta oluşan hasar bedelinin zarar ilgililerinden tahsili istemine ilişkin olup, davacı Tuncay’ın sadece aracın sürücüsü olması ve araçta oluşan hasar bedelini talep etmekte menfaatinin bulunmaması nedeniyle, onun tarafından açılan davanın aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde onun tarafından açılan davanın dahi kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2-TTK.nun 119 ncu maddesi uyarınca, acentenin akdettiği veya akdinde aracılık yaptığı sözleşmelerden doğan ihtilaflardan dolayı müvekkili namına acenteye karşı dava açılabilir. Anılan, yasa hükmünün açık söyleminden anlaşılacağı üzere, müvekkil aleyhine açılan davanın müvekkile izafeten acenteye yöneltilebilmesi için dava konusu uyuşmazlığın her şeyden önce bir sözleşmeyi temsilen akdetmesi veya sözleşmenin kuruluşuna aracılık etmesi gerekir. Diğer bir deyişle, müvekkilin akit dışı sorumluluğuna dayalı bir dava müvekkile izafeten acenteye karşı açılamaz. Bu durum karşısında mahkemece, asıl davalı olan sigorta şirketine dava dilekçesini tebliğ ettirmesi için davacı tarafa mehil verilerek, hasıl olacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken, bu yönde verilen ara kararı gereği hatalı yerine getirildiği halde, yargılamaya devamla hüküm tesisi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
3-Bozma sebep ve şekline göre, davalı sigorta şirketi vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) ve ( 2 ) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı sigorta şirketi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı sigortacı yararına BOZULMASINA, ( 3 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.11.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/7474
K. 2008/10222
T. 13.5.2008
• ACENTANIN SORUMLULUĞU ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Acentanın Malları Üzerinde Doğrudan Haciz Uygulanamayacağı )
• İCRA EMRİ ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Acentanın Malları Üzerinde Doğrudan Haciz Uygulanamayacağı )
• ACENTANIN MALLARI ÜZERİNDE DOĞRUDAN HACİZ UYGULANAMAMASI ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Uygulanamayacağı )
• İLAM HÜKMÜNÜN İCRASI ( Acentaya Vekil Sıfatıyla İlam Hükmünün İcrası İçin İcra Emri Çıkarılması Yerinde İse de Borcun Tahsiline Yönelik Olarak Acentanın Malları Üzerinde Doğrudan Haciz Uygulanamayacağı )
6762/m.116, 119
ÖZET : Acentaya vekil sıfatıyla ilam hükmünün icrası için icra emri çıkarılması yerinde ise de, borcun tahsiline yönelik olarak acentanın malları üzerinde doğrudan haciz uygulanamaz.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : TTK’nın 119. maddesi uyarınca acenta aracılıkta bulunduğu veya akdettiği sözleşmelerle ilgili her türlü ihtar, ihbar ve protesto gibi hakkı koruyan beyanları müvekkili namına yapmaya ve bunları kabule yetkilidir. TTK’nın 116. maddesinde tarif edilen acentanın bu gibi sözleşmelerden çıkacak ihtilaflarından dolayı acente müvekkili namına dava açabileceği gibi, kendisine karşı da aynı sıfatla dava açılabilir. Ancak, acenta müvekkili adına sözleşme yapma ve TTK’nın 116. vd. maddelerinde belirtildiği gibi müvekkili adına işlem yapmakla yetkili olup, müvekkili adına i1amla hükmedilen borçtan doğrudan sorumlu değildir. Takip dayanağı ilamın incelenmesinde müşteki acentanın Ş … B … Gemisi Donatanına izafeten ilamda yer aldığı ve i1amın hüküm fıkrasında hükmedilen alacağın davalıdan tahsiline hükmedildiği görülmüştür. Bu durumda müşteki acentaya vekil sıfatıyla icra emri çıkarılması yerinde ise de borcun tahsiline yönelik olarak acentanın malları üzerinde doğrudan haciz uygulanamaz.
Mahkemece; müşteki acentanın şikayetinin kabulü yerine yukarıda açıklanan kurallara aykırı olarak reddine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nın 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 13.05.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4018
K. 2011/4299
T. 5.5.2011
• TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Çalınan Aracının Sigorta Teminatı Kapsamında Olduğu İddiası/Kasko Sigorta Sözleşmesinden Kaynaklandığı – Sigorta Priminin Tamamının Rizikodan Önce Ödendiği )
• RİZİKO PRİMİ ( Acente Kaşesi ve İmzası Bulunan Belgede Poliçeye İstinaden Primin Rizikodan Önce Ödendiğinin Anlaşıldığı – Primin Acente Ya Da Sigorta Şirketinin Kayıtlarına İntikal Ettirilmesinin Davacı Sigortalıyı Bağlamayacağı )
• PRİMİN KAZADAN ÖNCE ÖDENMESİ ( Acente Kaşesi ve İmzası Bulunan Belgede Poliçeye İstinaden Primin Rizikodan Önce Ödendiğinin Anlaşıldığı – Primin Acente Ya Da Sigorta Şirketinin Kayıtlarına İntikal Ettirilmesinin Davacı Sigortalıyı Bağlamayacağı )
• PRİMİN SİGORTA ŞİRKETİ KAYITLARINA GEÇ İNTİKAL ETTİRİLMESİ ( Primin Acente Ya Da Sigorta Şirketinin Kayıtlarına İntikal Ettirilmesinin Davacı Sigortalıyı Bağlamayacağı )
• ACENTE ( Acente Kaşesi ve İmzası Bulunan Belgede Poliçeye İstinaden Primin Rizikodan Önce Ödendiğinin Anlaşıldığı – Primin Acente Ya Da Sigorta Şirketinin Kayıtlarına İntikal Ettirilmesinin Davacı Sigortalıyı Bağlamayacağı )
6762/m.1282,1295
ÖZET : Her ne kadar acente tarafından kesilen prim tahsilat makbuzunun tarihi 18.4.2006 ise de; acente tarafından düzenlenip davacıya verilen ve aynı zamanda davalı sigorta şirketine hitaben yazılan acente kaşesi ve imzası bulunan imzası inkar edilmeyen belgede ilgili poliçeye istinaden 6.3.2006 tarihinde primin ödendiği bellidir. Aksi usule uygun şekilde davalı tarafça ispat edilememiştir. Dosya kapsamına göre primin tamamının rizikodan önce ödendiği, primin acente ya da sigorta şirketinin kayıtlarına intikal ettirilip ettirilmemesinin acente ile davalı sigorta şirketi arasındaki iç ilişki olduğu bu hususun davacıyı bağlamayacağı açık olduğundan rizikodan önce gerçekleştirilen prim tahsilatı sebebiyle sigorta şirketinin sorumluluğunun başladığının kabulü gerekmektedir. İç ilişki sebebiyle poliçeyi tanzim eden acentenin daha sonra davalı sigorta şirketine yazdığı belgeye ve talimatla alınan ifadesinde priminin riziko gerçekleştikten sonra 7.3.2006 tarihinde ödendiğine dair beyanına değer verilemez.Bu durumda mahkemece, davalı sigorta şirketinin hasardan sorumlu olduğunun kabulüyle işin esasına girilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükümün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirkete kasko sigortalı müvekkiline ait aracın çalındığını, olayın davalı sigortacıya ihbar edilmesine rağmen, hasarın teminat dışında kaldığından bahisle araç bedelinin ödenmediğini belirterek 38.500 TL sigorta bedelinin ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının sigorta primini riziko gerçekleştikten sonra ödediğini bu sebeple sorumluluklarının başlamadığını ve zarardan sorumlu olmadıklarını kabule göre de sigorta bedelinin değil gerçek zararın talep edilebileceğini, ticari faiz istenemeyeceğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
7.4.2008 gün 2006/607-2008/216 Sayılı davanın kısmen kabulüne dair önceki hükümün davalı vekili tarafından temyizi üzerine Dairenin 5.2.2009 gün 2008/4507-2009/431 Sayılı ilamı ile hükümün bozulmasına karar verilmiş, davacı vekilinin karar düzeltme talebi reddedilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmasından sonra davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- )Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- )Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Sigorta hukukunda kural olarak sigorta sözleşmesinin meydana gelmiş olması, sigortacının sorumluluğunun başlamış olmasını gerektirmez. Sigortacının sorumluluğunun başlayabilmesi için T.T.K.nun 1282 ve 1295 maddeleri hükmünce kazadan önce primin tamamının veya ilk taksitin ödenmiş olması zorunludur.
Somut olayda 6.3.2006/6.3.2007 vadeli kasko sigorta poliçesi 6.3.2006 günü saat 9.24’te düzenlendiği sigorta priminin 1.096,94 TL olduğu ve poliçede peşin ödeme indirimin uygulandığı anlaşılmıştır. Davacı aracı 7.3.2006 gün saat 1.30’da park edildiği yerden çalınmıştır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık sigorta priminin zamanında yatırılıp yatırılmadığı davalı sigortacının sorumluluğunun başlayıp başlamadığı noktasında toplanmaktadır.
Her ne kadar acente tarafından kesilen prim tahsilat makbuzunun tarihi 18.4.2006 ise de; acente tarafından düzenlenip davacıya verilen ve aynı zamanda davalı sigorta şirketine hitaben yazılan acente kaşesi ve imzası bulunan imzası inkar edilmeyen belgede ilgili poliçeye istinaden 6.3.2006 tarihinde primin ödendiği bellidir. Aksi usule uygun şekilde davalı tarafça ispat edilememiştir. Dosya kapsamına göre primin tamamının rizikodan önce ödendiği, primin acente ya da sigorta şirketinin kayıtlarına intikal ettirilip ettirilmemesinin acente ile davalı sigorta şirketi arasındaki iç ilişki olduğu bu hususun davacıyı bağlamayacağı açık olduğundan rizikodan önce gerçekleştirilen prim tahsilatı sebebiyle sigorta şirketinin sorumluluğunun başladığının kabulü gerekmektedir. İç ilişki sebebiyle poliçeyi tanzim eden acentenin daha sonra davalı sigorta şirketine yazdığı belgeye ve talimatla alınan ifadesinde priminin riziko gerçekleştikten sonra 7.3.2006 tarihinde ödendiğine dair beyanına değer verilemez.
Bu durumda mahkemece, davalı sigorta şirketinin hasardan sorumlu olduğunun kabulüyle işin esasına girilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı . vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 5.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/12870
K. 2005/10641
T. 7.11.2005
• KASKO SİGORTA POLİÇESİ ( Kaynaklanan Sigorta Tazminat Bedelinin Tahsili/İtirazın İptali – Gerçek Zarar Miktarının Belirlenmesi Yönünden Hiçbir İnceleme Yapılmaksızın Ekspertiz Raporundaki Zarar Miktarını Esas Alan Bilirkişi Raporu İle Yetinilmesinin Yanlış Olduğu )
• SİGORTA TAZMİNAT BEDELİNİN TAHSİLİ ( Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan – Gerçek Zarar Miktarının Belirlenmesi Yönünden Hiçbir İnceleme Yapılmaksızın Ekspertiz Raporundaki Zarar Miktarını Esas Alan Bilirkişi Raporu İle Yetinilmesinin Yanlış Olduğu )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Bilirkişilerden ya da Konunun Uzmanı Bir Bilirkişi ya da Bilirkişi Kurulundan Denetime Elverişli Rapor Alınarak Gerçek Zarar Miktarı Saptanıp Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gerektiği )
• HUSUMET ( Kasko Sigorta Poliçesinden Kaynaklanan Sigorta Tazminat Bedelinin Tahsili – Acenteye Karşı Ancak Müvekkiline İzafeten Dava Açılabileceği/Asil Davada Taraf Olduğuna Göre Temsilciye Husumet Yöneltilemeyeceği )
• ACENTE ( Ancak Müvekkiline İzafeten Dava Açılabileceği – Asil Davada Taraf Olduğuna Göre Temsilciye Husumet Yöneltilemeyeceği )
6762/m.119/2
ÖZET : Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan sigorta tazminat bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, gerçek zarar miktarının belirlenmesi yönünden hiçbir inceleme yapılmaksızın, ekspertiz raporundaki zarar miktarını esas alan bilirkişi raporu ile yetinilmesi yanlış olmuş ve kararın açıklanan nedenle davalı sigorta şirketi yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Sigorta tazminatının belirlenmesinde KTKS Genel Şartlar B.3.3.1 gereğince rizikonun gerçekleşmesi anındaki gerçek tazmin değeri esas alınır. O halde mahkemece bilirkişilerden ya da konunun uzmanı bir bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan denetime elverişli rapor alınarak, gerçek zarar miktarı saptanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı miktar üzerinden hüküm tesisi doğru olmamıştır.
Türk Ticaret Kanununun 119/2. maddesi uyarınca acenteye karşı ancak müvekkiline izafeten dava açılabileceği, kaldı ki asil davada taraf olduğuna göre temsilciye husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek, acente durumunda olan davalı banka hakkında açılan davanın pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 10. Ticaret Mahkemesi’nce verilen 23.12.2003 tarih ve 2003/192-2003/1843 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deyiş Cesur tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı bankadan kredi ile satın alınan müvekkiline ait kamyonun, acenta banka aracığıyla diğer davalı sigorta şirketine sigortalandığını, prim bedelinin davalı banka aracılığıyla ödenmesine karşın trafik kazası sonucu hasarlanan kamyondaki zararın davalılarca karşılanmadığını, alacağın tahsili için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz edildiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, %40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta vekili, riziko tarihi itibariyle poliçede belirtilen peşinatın ödenmemesi nedeniyle sigorta teminatının başlamadığını, hasarın geç bildirilerek poliçenin hasarsızlık kaydı ile tahakkuka alınmasının sağlandığını, doğru beyanda bulunulmadığını savunarak, davanın reddini istemiş, %40 tazminat talep etmiştir.
Davalı banka vekili, müvekkili bankanın diğer davalının acentesi olduğunu bu nedenle husumet yöneltilemeyeceğini, davacının sigorta primlerini zamanında yatırmadığını, süresi içinde hasar ihbarında bulunmadığını, hasarın teminat dışı olduğunu, faiz talebinin fahiş olduğunu, gelir kaybının teminat kapsamında bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporun göre sigortacının acentesi tarafından sigorta primleri alınmak ve poliçe düzenlemek suretiyle olaydan önce yapılan sigorta sözleşmesinin geçerli olduğu, davalı bankanın tahsil ettiği primleri kaza tarihinden sonra sigortacıya havale etmesi nedeniyle sorumlu olacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüyle 4.487.777.778 TL. üzerinden itirazın iptali ile asıl alacağa reeskont faizi uygulanmasına, icra inkar tazminatının reddine karar verilmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı sigorta vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıda ( 2 ) ve ( 3 ) no’lu bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan sigorta tazminat bedelinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olup, mahkemece, gerçek zarar miktarının belirlenmesi yönünden hiçbir inceleme yapılmaksızın, ekspertiz raporundaki zarar miktarını esas alan bilirkişi raporu ile yetinilmesi yanlış olmuş ve kararın açıklanan nedenle davalı sigorta şirketi yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir. Sigorta tazminatının belirlenmesinde KTKS Genel Şartlar B.3.3.1 gereğince rizikonun gerçekleşmesi anındaki gerçek tazmin değeri esas alınır. O halde mahkemece bilirkişilerden ya da konunun uzmanı bir bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan denetime elverişli rapor alınarak, gerçek zarar miktarı saptanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön üzerinde durulmadan, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı miktar üzerinden hüküm tesisi doğru olmamıştır.
3- Kabule göre de, B.K.104/son maddesine aykırı olarak faize faiz yürütülecek şekilde hüküm kurulması da doğru olmamış, kararın bu nedenle de bozulması gerekmiştir.
4- Diğer davalı yönünden yapılan temyiz incelemesine gelince; Türk Ticaret Kanununun 119/2. maddesi uyarınca acenteye karşı ancak müvekkiline izafeten dava açılabileceği, kaldı ki asil davada taraf olduğuna göre temsilciye husumet yöneltilemeyeceği gözetilerek, acente durumunda olan davalı banka hakkında açılan davanın pasif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken davaya devamla yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden kararın bu nedenle de davalı banka yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı sigorta vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, hükmün ( 2 ) ve ( 3 ) no’lu bentlerde yazılı nedenlerle sigorta şirketi, ( 4 ) no’lu bentte yazılı nedenle ise davalı banka yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edenlere iadesine, 07.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/2510
K. 2010/8271
T. 12.7.2010
• ACENTE SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK ( Vekalet Ücreti ve Diğer Yargılama Giderleri – Ret Gerekçesi Farklı Olan Davalılar Yönünden Vekalet Ücreti ve Yargılama Giderinin Alacaktan Sorumluluklarına Göre Farklı Belirlenmesi Gereği )
• RET GEREKÇESİ FARKLI KARARDA YARGILAMA GİDERİ ( Davalılar Yönünden Vekalet Ücreti ve Yargılama Giderinin Alacaktan Sorumluluklarına Göre Farklı Belirlenmesi Gereği )
1136/m. 164
ÖZET : Davalılar açısından davanın ret gerekçesi farklı olacağından yargılama gideriyle vekalet ücretinin buna göre belirlenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İzmir 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 18.9.2008 tarih ve 2006/275 – 2008/486 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi tarafların vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Numan Acar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekil, müvekkilinin acentesi olan davalı şirketin tahsil ettiği poliçe primlerini süresinde müvekkiline intikal ettirmemesi sebebiyle acentelik sözleşmesinin feshedildiğini, diğer davalılar gerçek kişilerin de sözleşmenin kefili olduklarını ileri sürerek. 1.344.853,00 TL’nin davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerinden Birol ve Aydın’ın kefaletlerinin 250,00 TL ile sınırlı olduğunu, müvekkili şirketin ise 1.703.000,00 TL’lik hazine bonosunu rehin olarak vermiş olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın konusu kalmadığından reddine ilişkin olarak verilen kararın Dairemizce ( davalılardan gerçek kişilerin kefaletlerinin 250,00 TL ile sınırlı olduğu ve taraf iddialarının uzman bilirkişilerce değerlendirilmesi gerektiği ) gerekçesiyle bozulması sonrasında, bozma kararına uyan yerel mahkemece yeniden yapılan yargılama da, davalılardan şirket tarafından rehin olarak verilen hazine bonolarının nakde çevrilmesi sonucu davaya konu prim borcunun dava tarihinden sonra fazlasıyla tahsil edildiğinden davanın konusunu kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve taraflar yararına vekalet ücretine hükmedilmiştir.
Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, acente sözleşmesinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir.
Mahkemece verilen ilk kararın bozulmasına ilişkin Dairemizin 27.2.2006 tarihli ilamında da belirtildiği üzere davalılardan Birol ile Aydın davaya konu borçtan kefalet limitleri ile sınırlı olarak sorumludurlar. Bunun doğal sonucu olarak da limiti aşan bölüm için mahkemenin kabul şekline göre verilen ret kararı açısından davalılardan şirket ile mümeyyiz davalılar açısından davanın ret gerekçesi farklı olacağından yargılama gideriyle vekalet ücretinin buna göre belirlenmesi gerekecektir.
Ayrıca, dava dilekçesinde dava değeri 1.344.853,00 TL olarak gösterilmiş olup, mahkemenin kabul şekline göre de işbu davada davacının isteyebileceği alacak tutarının 1.037, 248.88 TL olduğu belirtildiği ve dava tarihinden sonra davaya konu edilen alacak ödendiği için davanın konusuz kaldığı belirtildiğine göre mahkemece kurulacak hükümün tüm bu sonuçları gözetecek şekilde kurulması gerekirken, yargılama gideri ve vekalet ücretlerinin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde ret kararı verilmesi yerinde görülmediğinden kararın bu sebeple taraflar yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan sebeplerle taraf vekillerinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın taraflar yararına BOZULMASINA, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 12.7.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2887
K. 2012/8380
T. 28.6.2012
• KASKO SİGORTASI POLİÇESİNDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Poliçeyi Tanzim Eden Acente Yetkilisinin Babasının Hesabına Yatırılan Prim Taksiti Hakkında Bu Kişinin Hesabının Acente Hesabı Olarak Kullanılıp Kullanılmadığının Araştırılacağı )
• ACENTE YETKİLİSİNİN BABASININ HESABINA YATIRILAN PRİM TAKSİTİ ( Bu Hesabın Acente Hesabı Olarak Kullanılıp Kullanılmadığı Yada Babanın Hesabından Acente Hesabına Para Aktarımı Yapılıp Yapılmadığının Araştırılması Gerektiği )
• SİGORTA ŞİRKETİNİN DEFTER VE KAYITLARININ İNCELENMESİ ( Kasko Sigortası Poliçesinden Kaynaklanan Tazminat Davası – Acenteye Yatırılan Prim Taksitleri Hakkındaki Hesaplar Arasındaki Geçişlerinin Bilirkişi Marifetiyle İncelenmesi Gereği )
• POLİÇE PRİM TAKSİTİNİN GEÇ YATIRILMASI ( Davalının İhtarnamesinden Sonra Acente Yetkilisinin Babasının Hesabına Yatılan Prim Taksitiyle İlgili Araştırmanın Yapılmadığı – Yatırılan Hesabın Acente Hesabı Olup Olmadığının Araştırılacağı )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Sigorta Şirketinin Defter ve Kayıtlarının İncelenceği – Kasko Sigortasından Kaynaklanan Tazminat )
6762/m. 1280,1281,1282
ÖZET : Dava, kasko sigortası poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davalı, davacı sigortalı tarafından poliçenin 5. prim taksitinin ödenmediğini, hatırlatma ihtarına rağmen ödeme yapılmaması nedeniyle poliçenin kazadan önce iptal edildiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.Davacı ise ihtar üzerine 5. taksit miktarının süresi içerisinde poliçeyi tanzim eden acentenin yetkilisinin babasının hesabına kazadan önce yatırıldığını ileri sürmüş ve ödemeye ilişkin dekontu dosyaya ibraz etmiştir. Mahkemece, poliçeyi tanzim eden acente yetkilisinin babası olduğu iddia edilen kişinin hesabının önceden beri acente hesabı olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılmalıdır. Bu hesaba davacı tarafından yatırılan miktarın ödemenin acente veya sigorta şirketi hesabı olarak kullanılan başka bir hesaba aktarılıp aktarılmadığının tespiti için acente ve davalı sigorta şirketinin defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait, davalıya kasko sigortalı aracın, tek taraflı kaza sonucu hasarlandığını, araçtaki hasarın mahkeme aracılığı ile tespit edildiğini, aracın pert olduğunu, davalı sigorta şirketinin başvuruya rağmen hasar bedelini ödemediğini belirterek ıslahla birlikte 55.000 TL tazminatın 29/12/2009 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacı sigortalı tarafından poliçenin 5. prim taksitinin ödenmediğini, hatırlatma ihtarına rağmen ödeme yapılmaması nedeniyle poliçenin kazadan önce iptal edildiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kabulü ile 10.000 TL tazminatın 05/01/2010 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte, 45.000 TL tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dava, kasko sigortası poliçesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
Davalı sigorta şirketi, 31.08.2009 tarihinde ödenmesi gereken poliçe priminin 5. taksitinin ödenmemesi nedeniyle davacı sigortalıya ödeme ihtarı gönderildiğini, ihtarda bir ay içerisinde ödemenin yapılması gerektiğinin aksi takdirde poliçenin feshedileceğinin bildirildiğini, buna rağmen davacı sigortalı tarafından primin ödenmediğini, bunun üzerine poliçenin haklı şekilde kazadan önce 04/11/2009 tarihinde zeyilname ile feshedildiğini bildirmiş, buna karşın davacı sigortalı ise ihtar üzerine 5. taksit miktarı olan 255 TL’nin süresi içerisinde poliçeyi tanzim eden acentenin yetkilisi Ö. N. B.’un babası olan M. B. hesabına kazadan önce 09/11/2009 tarihinde yatırıldığını ileri sürmüştür. Davalı sigorta şirketinin ihtarnamesinin 23/09/2009 tarihli olduğu, ihtarın taahhütlü şekilde davalı sigortalıya gönderildiği anlaşılmış ancak tebliğ edilip edilmediği tespit edilememiştir. Davacı sigortalı ise, 09/11/2009 tarihli, M. B. hesabına yatırılan 255 TL’lik ödemeye ilişkin dekontu dosyaya sunmuştur. Bu durumda mahkemece, poliçeyi tanzim eden acente yetkilisinin babası olduğu iddia edilen M. B.’a ait hesabın önceden beri acente hesabı olarak kullanılıp kullanılmadığının araştırılması, bu hesaba davacı tarafından yatırılan 255 TL’lik ödemenin acente veya sigorta şirketi hesabı olarak kullanılan başka bir hesaba aktarılıp aktarılmadığının tespiti için acente ve davalı sigorta şirketinin defter ve kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
2-Kara Taşıtları Kasko Sigortası Genel Şartları’nın B.3.1. maddesine göre sigortacı, hasar miktarına ilişkin belgelerin kendisine verilmesinden itibaren en geç 15 gün içinde gerekli incelemeleri tamamlayıp, hasar ve tazminat miktarını tespit edip sigortalıya bildirmek zorundadır. Dolayısıyla sigortalı araçtaki hasarın belirlenmesi bir incelemeyi gerektirmektedir.
Somut olayda, dosyada ekspertiz raporu bulunmadığından, davalı sigorta şirketine davacı tarafından gönderilen ihtarnamenin tebliğ edildiği 15.06.2010 tarihi esas alınarak davalının bu tarihten 15 gün sonra temerrüde düştüğünün kabulü gerekirken davalı sigorta şirketine tebliğ edilmeyen tespit dosyasındaki bilirkişi raporu tarihinin faiz başlangıcı olarak esas alınması isabetli olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 28.06.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
