Adam Çalıştıranın Sorumluluğu İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/9647
K. 2003/2110
T. 10.3.2003
• TAZMİNAT DAVASI ( Bankaların Sorumluluğu Kusursuz Sorumluluk Olduğundan Davacının Hesabından Üçüncü Şahıs Tarafından Çekilen Paranın Tazmininin Gerekmesi )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Bankalar Bu Sıfat İlede Sorumlu Olduklarından Davacının Hesabından Üçüncü Şahıs Tarafından Çekilen Paranın Tazmininin Gerekmesi )
• ÖDÜNÇ SÖZLEŞMESİ ( Ödünç Alanın Aktin Sonunda Ödünç Verilen Parayı İade ve Eğer Kararlaştırılmışsa Faizi İle Birlikte İadeye Mecbur Olması )
• MEVDUAT HESABI ( Ödünç İle Usülsuz Tevdi Sözleşmelerinin Niteliklerini Taşıyan Kendine Özgü Bir Sözleşme Olması )
•USULSÜZ TEVDİİ ( Saklayanın Parayı Kendi Yararına Kullanabilmesi-Ancak Mudinin İstediği Zamanda İade İle Yükümlü Olması )
818/m.306,307,372/1
ÖZET : Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede aynen veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usülsuz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK.306 ve 307.maddeler uyarınca ödünç alan, aktin sonunda ödünç verilen parayı iade ve eğer kararlaştırılmışsa faizi ile birlikte iadeye mecburdur. Aynı yasanın 372/1 maddesi uyarınca usulsüz tevdi de paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Ancak, mudinin istediği zamanda iade ile yükümlüdür. Bankalar hiçbir bahane ile yararlandıkları bu mevduatı mudilere iadeden kaçınamazlar. Nitekim, yasa koyucu, birer güven kurumu olan Bankaların bazı sorumluluğunu kusursuz sorumluluk olarak vasıflandırmıştır. Ayrıca, Bankalar adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludurlar.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Adana Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 15/02/2002 tarih ve 2000/964-2002/52 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Biltekin tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davacı bankanın Karşıyaka Şubesi’nin müşterisi olduğunu, hesabından müvekkiline ait nüfus cüzdanı ibraz edilerek 3. şahıs tarafından Karşıyaka Şubesi’nden 750.000.000.- TL , Gaziantep Şubesi’nden 100.000.000.- TL olmak üzere toplam 1.350.000.000.- TL’ nin çekildiğini, bankanın bu işlemler sırasında gerekli özeni göstermediğini ileri sürerek, 1.350.000.000.- TL’ nin ödeme tarihinden itibaren temerrüd faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının nüfus cüzdanını saklamada gerekli özeni göstermediğini, gizli olan hesap numarasını yanında çalışan ve paraları bankadan çeken Sedat Yücel’ e söylediğini, cüzdanının çalındığını işlemlerden sonra bildirdiğini, davacının ağır kusurlu olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından diğer şubelerden yapılan ödemelerde nüfus cüzdanı ve hesap no bildirildiğinden bankanın imza karşılaştırma imkanı bulunmadığından kusurlu olmadığını, hesabın bulunduğu Karşıyaka Şubesi’nin imza karşılaştırması yapmaması nedeniyle bankanın buradaki işlemde kusurlu olduğu, davacını da nüfus cüzdanını kaybetmekle ve yanında çalışana banka hesap no’sunu bildirmekle kusurlu olup, kusur oranının % 50 şer olduğu gerekçesi iel davanın kısmen kabulü ile 375.000.000TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalıdan tahsiline fazla istemin reddine karar verilmistir.
Kararı, taraf vekilleri temiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. Davacı vekilinin ise aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Dava, davacıya ait olan ve davalı bankanın kusuru ile üçüncü kişi tarafından çekilen paranın tazminine ilişkindir. Davacı, dava dilekçesinde mahkemenin asıl hesabın bulunduğu Karşıyaka Şubesindeki hesabı dışında, Gazipaşa Şubesi’nden 500.000.000 TL. ve Saydam Şubesi’nden 100.000.000.TL nüfus cüzdanı ve banka hesap numarası ile yanında çalışanı Sedat Y. tarafından çekildiği ileri sürerek bu meblağlarında davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Bankalar yazılı ve sözlü duyurularla halktan faiz veya ivaz karşılığında topladıkları paraları ülke ekonomisinin güçlenmesi doğrultusunda değerlendiren ve aynı zamanda bu mevduatlardan para kazanan kuruluşlardır. Bankalar kendilerine yatırılan paraları mudilere istendiğinde veya belli bir vadede aynen veya misli olarak iade etmekle yükümlüdür. Bu tanımlamaya göre, mevduat ödünç ile usülsuz tevdi sözleşmelerinin niteliklerini taşıyan kendine özgü bir sözleşmedir. BK.306 ve 307.maddeler uyarınca ödünç alan, aktin sonunda ödünç verilen parayı iade ve eğer kararlaştırılmışsa faizi ile birlikte iadeye mecburdur. Aynı yasanın 372/1 maddesi uyarınca usulsüz tevdi de paranın nef’i ve hasarı mutlak şekilde saklayana geçtiği için ayrıca açıklamaya gerek kalmadan saklayan bu parayı kendi yararına kullanabilir. Ancak, mudinin istediği zamanda iade ile yükümlüdür. Bankalar hiçbir bahane ile yararlandıkları bu mevduatı mudilere iadeden kaçınamazlar. Nitekim, yasa koyucu, birer güven kurumu olan Bankaların bazı sorumluluğunu kusursuz sorumluluk olarak vasıflandırmıştır.
Ayrıca, Bankalar adam çalıştıran sıfatı ile de sorumludurlar. Adam çalıştıranın sorumluluğu bir kusur sorumluluğu olmayıp, olağan sebep sorumluluğudur. Sorumluluğun doğması için objektif özen yükümlülüğünün ihlali ile meydana gelen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması yeterli kabul edilmiştir.
Bu itibarla, davacının diğer banka şubelerinden çekilen paraları içinde davalı bankanın yükümlülüğü, hesabın bulunduğu Karşıyaka Şubesi’nden farklı değildir. O halde, mahkemece, tarafların bu şubelerden üçüncü şahıs tarafından çekilen para yönünden müterafik kusurlu oldukları kabul edilerek sonucuna göre karar vermek gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3- Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince; dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ( 3 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle bozma sebep ve şekline göre davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine; aşağıda yazılı bakiye 15.180.000 lira temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 10.03.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/7-673
K. 2011/2
T. 2.2.2011
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Davalı Belediyenin Alt Geçit Yol Düzenleme İşlerini Başka Şirketler Eliyle Eser Sözleşmesine Dayalı Olarak Yaptırdığı – Üçüncü Kişilere Verilen Zararların Giderilmesi Amacıyla Açılan Davaların Adli Yargıda Görüleceği )
• BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİNİN ALTGEÇİT VE BENZERİ DÜZENLEMELERİ BAŞKA ŞİRKETLER ELİYLE YAPTIRMASI ( Eser Sözleşmesine Dayalı Olarak – Üçüncü Kişilere Verilen Zarara İlişkin Davanın Adam Çalıştıranın Sorumluluğu Kapsamında Değerlendirileceği/Hizmet Kusuru Olmadığı )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Davalı Belediyenin Alt Geçit Yol Düzenleme İşlerini Başka Şirketler Eliyle Eser Sözleşmesine Dayalı Olarak Yaptırdığı – Üçüncü Kişilere Verilen Zararların Giderilmesi Amacıyla Açılan Davaların Adam Çalıştıranın Sorumluluğu Kapsamında Adli Yargıda Görüleceği )
• ESER SÖZLEŞMESİ ( Davalı Belediyenin Alt Geçit Yol Düzenleme İşlerini Başka Şirketler Eliyle Eser Sözleşmesine Dayalı Olarak Yaptırdığı – Üçüncü Kişilere Verilen Zararların Giderilmesi Amacıyla Açılan Davaların Adam Çalıştıranın Sorumluluğu Kapsamında Değerlendirileceği/Hizmet Kusuru Olmadığı )
818/m.55
2577/m.2, 15
6098/m.66
ÖZET : Dava, haksız eyleme dayalı tazminat istemine ilişkindir. Davalı Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı “… altgeçit, yol ve meydan düzenleme inşaatı yapımı” işini; bizzat ve plan – projeye uygun biçimde yerine getirmemiş, aksine özel hukuk ilişkisine girerek, haklarındaki hüküm bozma dışı kalmakla kesinleşen diğer davalı şirketlerle arasında düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olmak üzere, bu şirketler eliyle yaptırmıştır. Davalılar Belediye Başkanlığı ile yüklenici ortak girişim arasında düzenlenen özel hukuk hükümlerine tabi bu eser sözleşmesinin ve yüklenici ile taşeron ( alt yüklenici ) arasında düzenlenen sözleşmenin; işe ilişkin talimatların işverenin görevlendireceği kişi tarafından verileceği, buna yüklenicinin ( ve taşeronun ) uyacağı kararlaştırılmıştır.
Eldeki dava, davalı Büyükşehir Belediyesi Bakanlığının hizmet kusuruna değil, adam çalıştıran sıfatıyla gözetimi altında ve talimatına uyarak çalışan yüklenici ile taşeronun eylem ve işlemlerinden 818 Sayılı B.K.’nun 55. maddesi gereğince sorumlu olduğu iddiasına, dayalı tazminat istemine ilişkin bulunmakla açık biçimde adli yargı mercilerinin görev alanında kalmaktadır. Öte yandan, davalılar arasındaki sözleşme, kamu hizmeti vermekle yükümlü olan davalı belediyenin lehine düzenlenmiş bir idari sözleşme olmayıp, açık biçimde özel hukuk hükümlerine tabi eser sözleşmesidir. Sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere verilen zararların giderilmesi amacıyla açılan davaların çözüm mercii de idari yargı olarak düşünülemez. Bu husus gözetilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Sultanbeyli Sulh Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 3.11.2008 gün ve 2007/432 E. 2008/732 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili ve davalılardan Belediye Başkanlığı, A… A… Grup İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile M… Yapı ve Ticaret Ltd. Şti vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 7. Hukuk Dairesinin 10.11.2009 gün ve 2009/3588 E. 2009/5102 K sayılı ilamı ile;
( … 1- Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
İddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine ve özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgilerine başvurulan ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdirine, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere göre davacı ve davalılar M… Yapı ile A… A… Grup şirketlerinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının REDDİNE, peşin alınan harcın mahsubu ile fazla alınan 47,00 TL’nin davacı tarafa iadesine, peşin alınan 172,60 TL harcın mahsubu ile geriye kalan 144,87 TL harcın davalılar M… Yapı ve A… A …Grup şirketlerinden alınmasına,
2-Davalı Belediye Başkanlığının temyiz itirazlarına gelince; kamu hizmeti görmekle yükümlü olan davalı belediyenin, kamu hizmeti sırasında verdiği zararlardan dolayı özel hukuk hükümlerine tabi olmadığı, hizmet kusurundan dolayı açılan davaların İdari Yargılama Usulü Hakkındaki Kanununun 2.maddesi hükmü uyarınca tam yargı davası olarak idari yargı yerinde açılması gerektiği, görev kurallarının kamu düzenine ilişkin olup, mahkemelerce istek olmasa bile “resen” kendiliğinden dikkate alınmasının zorunlu olduğu, hal böyle olunca davalı Belediye Tüzel Kişiliğine yöneltilen dava hakkında yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, mahkemece az yukarda açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak, davalı belediye hakkında açılan dava yönünden yargı yolu bakımından görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir… ),
Gerekçesiyle karar davalı Belediye Başkanlığı lehine bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız eyleme dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı tarafından “Sultanbeyli’de altgeçit, yol ve meydan düzenleme inşaatı” işi, hakkında hüküm kesinleşen, diğer davalı A… A… Grup İnşaat San. Tic. A.Ş. – M… Yapı ve Ticaret Ltd. Şti ortak girişimine ihale edilmiş; taraflar arasında 16.03.2006 tarihinde imzalanan sözleşme gereğince 20.03.2006 tarihinde yer teslimi yapılmış; yüklenici ortak girişimle, hakkında hüküm kesinleşen diğer davalı V… İnşaat Turizm Eğitim Tic. Ltd. Şti arasında düzenlenen 28.03.2006 tarihli sözleşmeyle de işin tamamı alt yüklenici olarak V… İnşaat Turizm Eğitim Tic. Ltd. Şti ‘ne devredilmiştir.
Davacı Türk Telekomünikasyon A.Ş., davalılar tarafından “Sultanbeyli’de altgeçit, yol ve meydan düzenleme inşaatı” yapımı sırasında tesis ve kablolarına zarar verildiğini ileri sürerek, haksız eylemden kaynaklanan zararın tazmini için eldeki davayı açmıştır.
Yerel Mahkemece; somut olayda iş sahibi olan davalı İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın adam çalıştıran sıfatıyla, diğer davalı V… İnş. Ltd. Şti’nin verdiği zarardan kusursuz sorumluluğu olduğu; taraflar arasında yapılan sözleşmede üçüncü kişilere verilen zararlardan yüklenicinin sorumlu olacağı kararlaştırılmış ise de, sözleşmenin nispiliği gereği bu şartın, tarafların iç ilişkisine ait olup, zarar gören üçüncü kişi davacıyı bağlamayacağı; ayrıca yapılan işin niteliği ve davalı belediyenin özel hukuk sözleşmesi ilişkisine girmesi sebebiyle yargı yolu bakımından görev itirazı yerinde görülmeyerek, davalı V… İnş. Ltd. Şti’nin yüklenici olarak yaptığı çalışma sonucunda davacıya ait tesis ve kablolara zarar verdiği ispatlandığından, davanın kabulüne, 4.634.80 TL’nin tüm davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Yüksek Özel Dairece; davalı şirketlerin temyiz itirazları reddedilmiş; davalı belediyeye ilişkin hüküm, davanın idari yargıda görülmesi gerektiği gerekçesi ile yargı yolu ( görev ) noktasından bozulmuştur.
Yerel mahkemece, davaya bakma görevinin adli yargıya ait olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş; hükmü davalı Belediye Başkanlığı vekili temyize getirmiştir.
İlk karar, bozma ve direnme kararlarının kapsamı itibariyle davalı yüklenici ve alt yüklenici şirketler hakkında verilen davanın kabulüne ilişkin hükme yönelik temyiz itirazları reddedilmiş olmakla bu davalılar hakkındaki hüküm kesinleşmiş olup, direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; davalı belediye hakkındaki davaya bakma görevinin adli yargı yerine mi, yoksa idari yargı yerine mi ait olduğu noktasındadır.
Öncelikle, konuya ilişkin yasal durum ve yargısal uygulamalar ile somut olay özelliklerinin açıklanmasında yarar vardır:
2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu ( İYUK )’nun “İdari Dava Türleri ve İdari Yargı Yetkisinin Sınırı” başlıklı 2.maddesinde idari dava türleri sayılmıştır. Bu hükme göre, idari davalar; İdari işlemler hakkında açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalardan ibarettir.
Şu hale göre, idari eylem ve işlemlerden dolayı zarar gören kişiler tarafından açılacak “tam yargı” davaları idari yargı yerinde görülür ve çözümlenir. İdari eylem, kamu idare ve kurumlarının kamu görevine ilişkin, idare hukuku kural ve gereklerine göre yaptığı olumlu veya olumsuz davranış ve fiillerden ibarettir. İdari işlem ise, idari kanunlara dayanılarak yapılan muamelelerdir. İdarenin eylem ve işlemleri, onun kamu hukuku alanındaki kamu gücüne ( kamu otoritesini ) kullanarak, idare hukuku kural ve gerekleri uyarınca yaptığı faaliyetlerin, hukuki ve maddi hayattaki görünümleridir.
Diğer taraftan, 2577 Sayılı İYUK’nun 15/1-a maddesinde adli yargının görevli olduğu konularda açılan davaların reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır. Böylece, kanunların açıkça adli yargıyı görevli saydığı haller idari yargının kapsamı dışında bırakılmış; bu hallerde davanın, davaya konu işlemin niteliğine bakılmaksızın adli yargıda görüleceği benimsenmiştir.
Nitekim, kamu tüzel kişilerinin, kamu hizmetlerine ilişkin olmakla beraber özel hukuk kuralları altında, özel hukuk tüzel kişisi gibi yaptığı eylem ve işlemler özel hukuk alanına girmekle, bunlar idari eylem ve işlem olarak nitelendirilemezler. Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin ( egemenlik hakkının ) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusu olup, idari yargının görev alanı söz konusu olduğu halde, özel hukuk tüzel kişisi olarak yürüttüğü faaliyetler sırasında meydana gelen zararlardan ötürü ilgili kamu tüzel kişisinin sorumluluğunun özel hukuk hükümleri ve ilkeleri uyarınca belirlenmesi gerekir.
Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 6.12.1999 gün ve E:1999/38 K:1999/40 Sayılı kararında ise; “idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu plan ve projeye göre meydana getirdiği yol, kanal, baraj, su yolları, su şebekesi gibi tesislerin kurulması işletilmesi ve bakımı sırasında kişilere verdiği zararların tazmini istemiyle açılacak davaların görüm ve çözümünün idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları muhtel olanlar tarafından açılacak tam yargı davaları kapsamında yargısal denetim yapan idari yargı yerine ait olduğu” vurgulandıktan sonra; “Kamu hizmetinin, yöntemine ve hukuka uygun olarak yürütülüp yürütülmediğinin; kamu yararına uygun şekilde işletilip işletilmediğinin; dolayısıyla, olayda hizmet kusuru ya da başka bir sebeple idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığının yargısal denetiminin, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2.maddesinde “idari dava türleri” arasında sayılan “idari işlem ve eylemlerden dolayı zarara uğrayanlar tarafından açılacak tam yargı davası” kapsamında idari yargı yerlerince yapılacağına” işaret edilmiş ve idarenin görevinde olan kamu hizmetini yürüttüğü sıradaki eyleminden doğan zararın giderilmesine yönelik olarak açılan davanın idari yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna ulaşılmıştır.
Kamu idare ve kurumlarının, kamu otoritesinin ( egemenlik hakkının ) bir temsilcisi olarak yaptığı faaliyetlerinde veya ondan doğan eylemlerinde hizmet unsuru söz konusudur ve kamu kurumlarının faaliyet alanı içerisine giren bu kamu hizmetlerini yerine getirirken sebebiyet verdikleri zararların tazmini için açılan davaların da -hizmet kusuruna dayanması nedeniyle-, 2577 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi gereğince idari yargı yerinde görülüp sonuçlandırılması gerekir.
Nitekim, aynı ilkeler H.G.K.’nun 7.12.2005 gün ve 2005/4-650 E. 2005/711 K.; 4.4.2007 gün ve 2007/4-141 E.2007/188 K sayılı ilamlarında da vurgulanmıştır.
Hemen belirtmelidir ki, bir kamu hizmetinin yasa ile idareye görev olarak verilmiş olması, bir hakka yapılan müdahalenin önlenmesi, tazmini isteğiyle açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi için yeterli sayılamaz. 11.02.1959 gün ve E:1958/17, K:1959/15 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının 1.bendinde de açıklandığı üzere; bir kamu kurumu tarafından verilen kararlar üzerine plan ve projesine göre bir yol yapılması dolayısıyla evinin duvarı yıkılan veya bodrumunu sel basan, su tesisinin bozukluğu yahut bakımındaki ihmal yüzünden tarlasını sular basıp, tarlası kullanılamaz hale gelen kimsenin uğradığı zararlar gibi zararlar, idari kararın ve fiilin neticesinde meydana gelen zararlardır. Zira bir kamu kurumunun görevlerinden olan bir işi yapmayı kararlaştırması idari bir karar olduğu gibi, bu kararı yerine getirmek üzere plan ve projeler yapıp, o plan ve projeler gereğince işi görmesi de kararın neticesi olan birer idari eylemdir. O halde bu fiillerden doğan zararların ödettirilmesi istekleri, 2557 Sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesi hükmünce bir tam yargı davasıdır ve bu davalara bakmaya idari yargı yeri görevlidir. Yapılan işlerin plan veya projelere aykırı olması halinde ise, ortada idari kararın tatbiki olan bir fiil bulunmadığından, bu iddia ile açılmış bir davada haksız eyleme ilişkin özel hukuk hükümleri uygulanacaktır. Haksız fiilden doğan zararların tazminine ilişkin davaların özel hukuk hükümlerine göre çözüm mercii ise adli yargı yeridir.
Somut olaya gelince; eldeki dava haksız eyleme dayanılarak davalı Belediye Başkanlığı ve hakkında hüküm kesinleşen diğer davalılar yüklenici ve alt yüklenici aleyhine adli yargı merciinde açılmıştır.
Hiç kuşku yoktur ki, kamu hizmeti vermekle yükümlü olan davalı belediye, bu hizmeti doğrudan kendisi yerine getirmiş ve bir idari kararın plan ve projelere uygun biçimde uygulanmasından bir zarar doğmuş olsaydı, üçüncü kişiler bu zarar sebebiyle açacakları davada hizmet kusuruna dayanacaklarından, bu dava tam yargı davası, bunun çözüm mercii de idari yargı olacaktı.
Somut olayda ise; davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı “Sultanbeyli’de altgeçit, yol ve meydan düzenleme inşaatı yapımı” işini; bizzat ve plan-projeye uygun biçimde yerine getirmemiş, aksine özel hukuk ilişkisine girerek, haklarındaki hüküm bozma dışı kalmakla kesinleşen diğer davalı şirketlerle arasında düzenlenen eser sözleşmesine dayalı olmak üzere, bu şirketler eliyle yaptırmıştır. Davalılar Belediye Başkanlığı ile yüklenici ortak girişim arasında düzenlenen özel hukuk hükümlerine tabi bu eser sözleşmesinin 21 ve yüklenici ile taşeron ( alt yüklenici ) arasında düzenlenen sözleşmenin 20.1 maddelerinde de; işe ilişkin talimatların işverenin görevlendireceği kişi tarafından verileceği, buna yüklenicinin ( ve taşeronun ) uyacağı kararlaştırılmıştır.
Hal böyle olunca; eldeki dava, davalı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Bakanlığının hizmet kusuruna değil, adam çalıştıran sıfatıyla gözetimi altında ve talimatına uyarak çalışan yüklenici ile taşeronun eylem ve işlemlerinden 818 Sayılı B.K.’nun 55. maddesi gereğince sorumlu olduğu iddiasına, dayalı tazminat istemine ilişkin bulunmakla açık biçimde adli yargı mercilerinin görev alanında kalmaktadır.
Öte yandan, davalılar arasındaki sözleşme, kamu hizmeti vermekle yükümlü olan davalı belediyenin lehine düzenlenmiş bir idari sözleşme olmayıp, açık biçimde özel hukuk hükümlerine tabi eser sözleşmesidir. Bu sözleşmenin tarafları arasında çıkacak uyuşmazlıkların çözüm yeri idari yargı olmadığına göre, bu sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında sözleşmenin tarafı olmayan üçüncü kişilere verilen zararların giderilmesi amacıyla açılan davaların çözüm mercii de idari yargı olarak düşünülemez ( Yargıtay H.G.K.’nun 28.4.2010 gün ve 2010/7-216 E. 2010/231 K. sayılı ilamı ).
Sonuçta, açıklanan özellikleri karşısında eldeki davaya bakmakla idari yargı yeri değil, adli yargı yerinin görevli olduğunda duraksama bulunmamaktadır. Bu nedenle, davaya bakmakla görevli olduğunu kabulle işin esasına girmesi yerindedir.
Ne var ki, işin esasına ilişkin hükme yönelik davalı vekilinin temyiz itirazları Özel Dairesince incelenmemiştir.
Bu sebeple işin esasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, “adli yargının davaya bakmakla görevli olduğuna ilişkin” direnme kararı uygun olup, işin esasına yönelik diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 7. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 02.02.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/7779
K. 2004/2432
T. 11.4.2004
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davalıların Kazı Çalışması Sırasında Verdikleri Hasar Bedeli için Başlatılan İcra Takibine Vaki İtiraz Nedeniyle )
• HUKUKİ İLİŞKİNİN TESPİTİ ( Davalılar ARasındaki Sözleşmenin ve Eklerinin Aslı veya Onaylı Örnekleri Getirtilip Aralarındaki Hukuki İlişkinin Değerlendirilerek Sonucuna Göre Karar Verilmesinin Gerekmesi )
• MADDİ TAZMİNAT ( Hasarın Meydana Geldiği Kazı Çalışmasına Davacının Nezaret Ettiği Açık Olmadığından Zararda Davacının da Müterafik Kusurunun Bulunduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Davalılar Arasında Yapılan Sözleşme Getirtilerek Davalılar Arasındaki Hukuki İlişki Değerlendirildikten Sonra Hüküm Kurulmasının Gerekmesi )
• MÜTERAFİK KUSUR ( Hasarın Meydana Geldiği Kazı Çalışmasına Davacının Nezaret Ettiği Açık Olmadığından Zararda Davacının da Kusurunun Bulunduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )
818/m.44,55
2004/m.67
ÖZET : Mahkemece davalı İSKİ Genel Müdürlüğü’nün zarara neden olan işin asıl sahibi olduğu nazara alınarak hüküm kurulmuştur. Davalılar arasındaki sözleşmenin ve eklerinin aslı veya onaylı örnekleri getirtilip aralarındaki hukuki ilişki değerlendirilerek, davalı İski Genel Müdürlüğü’nün adam çalıştıran konumunda olup olmadığı, sözleşmenin eser niteliğinde bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturularak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kadıköy Asliye 3.Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14.04.2003 tarih ve 2002/606 – 2003/379 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı İSKİ Genel Müdürlüğü vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalıların kazı çalışması sırasında müvekkiline ait kabloyu hasara uğrattıklarını, zararın tahsili için yapılan icra takibine davalıların itiraz ettiklerini iddia ederek, itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı İSKİ Genel Müdürlüğü vekili, zarara neden olanın diğer davalı bulunduğunu, kendilerine husumet düşmeyeceğini, yüklenicinin sorumlu olduğunu, istenilen tazminatın fahiş bulunduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalıların davacıya ait kabloya zarar verdikleri gerekçesiyle davanın kabulüne, davalıların Kadıköy 6.İcra Müdürlüğü’nün 2002/2378 Esas sayılı takip dosyasına vaki itirazlarının iptaline, 408.578.489.-TL üzerinden takibin devamına karar verilmiştir.
Kararı, davalı İSKİ Genel Müdürlüğü vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere,mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı İski Genel Müdürlüğü vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, tacirler arası haksız fiilden doğan tazminat alacağının tahsiline yönelik icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davalı İSKİ Genel Müdürlüğü’nün zarara neden olan işin asıl sahibi olduğu nazara alınarak hüküm kurulmuştur. Ancak, davalılar arasında nasıl bir hukuki ilişkinin olduğu noktasında inceleme yapılmadığı gibi, karar gerekçesinde yeterli bir açıklamaya da rastlanılmamıştır. O halde, mahkemece, davalılar arasındaki sözleşmenin ve eklerinin aslı veya onaylı örnekleri getirtilip aralarındaki hukuki ilişki değerlendirilerek, davalı İski Genel Müdürlüğü’nün adam çalıştıran konumunda olup olmadığı, sözleşmenin eser niteliğinde bulunup bulunmadığı açıklığa kavuşturularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeyle hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
3-Ayrıca, mahkemece bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, rapor, hasarın oluş şekli ve kusur durumu itibariyle dosya kapsamına uygun düşmemektedir. Zira, davacı personelinin tanzim ettiği tutanaktan açıkça anlaşılacağı üzere, hasar, 11.12.2001 günü saat 11.00 de meydana gelmiştir. Davacı tanığı Mehmet A de davacının kazı kontrol memuru olduğunu, hasar anında orada bulunduğunu ifade etmiştir. Bilirkişi raporunda ise, davacı idare elemanlarının kazı çalışmalarına nezaret ettiği, hasarın, kontrol memurunun yemeğe çıktığı öğle tatilinde meydana geldiği, davalı inşaat şirketinin tam kusurlu olduğu açıklanmıştır. Ancak, dosya kapsamı ve davacı tanık beyanlarında bu yönde bir bilgiye rastlanılmamıştır. O halde, hasarın meydana geldiği kazı çalışmasına davacının nezaret ettiği açık bulunmasına göre, meydana gelen zararda davacının da müterafik kusurunun bulunduğu kabul edilerek, kusur oranın belirlenmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi de doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı İski Genel Müdürlüğü vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) ve ( 3 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı İski Genel Müdürlüğü yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 11.04.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/3827
K. 2009/5272
T. 17.11.2009
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT ( Davalının da Diğer Davalı İle Birlikte Zarardan Müteselsil Olarak Sorumlu Tutulması Gerektiği – 3. Kişilere Karşı Öne Sürülmesi Mümkün Bulunmayan Sözleşme Hükümlerine Dayanılamayacağı )
• MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Haksız Fiilden Kaynaklanan Tazminat/3. Kişilere Karşı Öne Sürülmesi Mümkün Bulunmayan Sözleşme Hükümlerine Dayanılamayacağı – İş Sahibi İle Yüklenici Arasında Bağımlılık İlişkisi Kurulmuş Olacağından İş Sahibinin “Adam Çalıştıran” Sıfatıyla Zarardan Sorumlu Tutulması Gerektiği )
• SÖZLEŞMEYE DAYANILAMAMASI ( Haksız Fiilden Kaynaklanan Tazminat – 3. Kişilere Karşı Öne Sürülmesi Mümkün Bulunmayan Sözleşme Hükümlerine Dayanılamayacağı/İş Sahibinin “Adam Çalıştıran” Sıfatıyla Zarardan Müteselsil Sorumlu Tutulması Gerektiği )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Haksız Fiilden Kaynaklanan Tazminat – 3. Kişilere Karşı Öne Sürülmesi Mümkün Bulunmayan Sözleşme Hükümlerine Dayanılamayacağı/İş Sahibinin “Adam Çalıştıran” Sıfatıyla Zarardan Müteselsil Sorumlu Tutulması Gerektiği )
818/m.41,51/2
ÖZET : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir. Davalı ile dava dışı yüklenici şirket arasındaki ” Köprülü Kavşak İnşaat Sözleşmesi ” hükümleri bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde iş sahibi olan davalı ASKİ’nin işin yapımı sırasında dava dışı yüklenici şirkete emir ve talimat verme, işi kontrol ve denetleme yetkisinin tanındığı görülmektedir. Davalı ASKİ’nin de diğer davalı ile birlikte zarardan ortak ( müteselsil ) olarak sorumlu tutulması gerekirken davalılar arasındaki iç ilişkiyi düzenleyen ve zarar gören üçüncü kişilere karşı öne sürülmesi mümkün bulunmayan sözleşme hükümleri gerekçe gösterilerek davalı ASKİ hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay’ca incelenmesi davacı BEDAŞ tarafından istenilmekle, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu. Tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, haksız fiilden kaynaklanan tazminat alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalı ile dava dışı yüklenici şirket arasında düzenlenen sözleşme hükümlerine göre iş sahibi davalı ASKİ’nin sorumluluğunun bulunmadığı gerekçe gösterilerek hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine, dosya içeriğine uygun düşmemiştir.
Eser sözleşmelerinde kural olarak, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi bulunmamakta, yüklenici iş sahibinden bağımsız olarak üstlendiği işi sözleşme koşullarına uygun olarak tamamlayıp teslim etmeyi üstlenmektedir. Bu özellik dikkate alındığında bağımlılık ilişkisi, bir başka deyişle iş sahibinin adam çalıştıran sıfatı bulunmadığından eser sözleşmelerinin yerine getirilmesi ve işin yapımı sırasında yüklenicinin üçüncü kişilere zarar vermesi halinde iş sahibinin zarardan sorumlu tutulamayacağı kabul edilmektedir. Ancak bu kesin bir kural değildir. İş sahibi ile yüklenici arasındaki sözleşmede iş sahibine yükleniciye emir ve talimat verme, yapılan işi kontrol ve denetleme yetkisinin tanınmış olması halinde, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi kurulmuş olacağından iş sahibinin “adam çalıştıran” sıfatıyla zarardan sorumlu tutulması gerektiği ve sorumluluk türünün de Borçlar Kanunu’nun 51/2 maddesi hükmü uyarınca müteselsil ( zincirleme ) sorumluluk olacağı kuşkusuzdur.
Somut olayda, davalı ile dava dışı yüklenici şirket arasındaki ” Köprülü Kavşak İnşaat Sözleşmesi ” hükümleri bir bütün olarak incelenip değerlendirildiğinde iş sahibi olan davalı ASKİ’nin işin yapımı sırasında dava dışı yüklenici şirkete emir ve talimat verme, işi kontrol ve denetleme yetkisinin tanındığı görülmektedir.
Hal böyle olunca, az yukarıda açıklanan hukuki olgular dikkate alındığında davalı ASKİ’nin de diğer davalı ile birlikte zarardan ortak ( müteselsil ) olarak sorumlu tutulması gerekirken davalılar arasındaki iç ilişkiyi düzenleyen ve zarar gören üçüncü kişilere karşı öne sürülmesi mümkün bulunmayan sözleşme hükümleri gerekçe gösterilerek davalı ASKİ hakkında yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz, davacı tarafın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile,
SONUÇ : Hükmün BOZULMASINA, peşin alınan 82,80 TL harcın istek halinde davacı tarafa iadesine, 17.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/3211
K. 2010/2580
T. 10.3.2010
• HAKSIZ EYLEM NEDENİYLE YARALANMA ( Davalıların Sorumlulukları Bu Şirketlerdeki Görevleri Nedeniyle Gerçekleşen Eylemden Doğduğu – Adam Çalıştıran Konumunda Bulunan İki Davalı Şirketin de Adam Çalıştıranın Hukuki Sorumluluğu Gereğince Sorumlu Tutulmaları Gerektiği )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Haksız Eylem Nedeniyle Yaralanma – Adam Çalıştıran Konumunda Bulunan İki Davalı Şirketin de Adam Çalıştıranın Hukuki Sorumluluğu Gereğince Sorumlu Tutulmaları Gerektiği )
• YARALANMA NEDENİYLE TAZMİNAT ( Haksız Eylem Nedeniyle – Davalıların Sorumlulukları Bu Şirketlerdeki Görevleri Nedeniyle Gerçekleşen Eylemden Doğduğu/Adam Çalıştıran Konumunda Bulunan İki Davalı Şirketin de Adam Çalıştıranın Hukuki Sorumluluğu Gereğince Sorumlu Tutulmaları Gerektiği )
818/m.41,55
ÖZET : Dava, haksız eylem nedeniyle yaralanan dava dışı görevliye 2330 Sayılı Yasa gereğince ödenen nakdi tazminatın, haksız eylem sorumlusu olan davalıdan alınması istemine ilişkindir. Dava konusu olay ile ilgili olarak yürütülen ceza yargılaması sırasında alınan raporda, bir kısım davalıların 2/8’er oranlarda kusurlu olduklarının belirlendiği, bu kusur oranlarına göre düzenlenen tazminat raporuna göre bu davalıların kusurları oranında sorumlu tutuldukları, diğer davalılar hakkındaki istemin ise reddedildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, hakkında sorumluluk kararı verilen davalılar S.Ç. ile U.A.’ün davalılardan A… Petrol Gıda Turizm Ltd. Ş.’nin; diğer davalılar M.S.P. ile Y.K.’in ise diğer davalılardan B… Mühendislik Petrol Nakliyat Ltd Ş.’nin çalışanı oldukları, sorumluluklarını bu Şirketlerdeki görevleri nedeniyle gerçekleşen eylemden doğduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, adam çalıştıran konumunda bulunan bu iki davalı Şirketin de adam çalıştıranın hukuki sorumluluğuna ilişkin Borçlar Yasası’nın 55. maddesi gereğince sorumlu tutulmaları gerekir.
DAVA : Davacı İçişleri Bakanlığı vekili tarafından, davalı B… Mühendislik Petrol Nak. San. Tic. Ltd. Şti ve diğerleri aleyhine 18.02.2005 gününde verilen dilekçe ile tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 02.04.2008 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı ile davalılardan S.Ç. ve U.A. vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalıların tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2- Davacının diğer temyiz itirazına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle yaralanan dava dışı görevliye 2330 Sayılı Yasa gereğince ödenen nakdi tazminatın, haksız eylem sorumlusu olan davalıdan alınması istemine ilişkindir. Yerel Mahkemece bir kısım davalılar hakkındaki istemin bir bölümü kabul edilmiş; diğer davalılar hakkındaki istem reddedilmiş; karar, davacı ile davalılardan S.Ç. ve U.A. tarafından temyiz olunmuştur.
Dava konusu olay ile ilgili olarak yürütülen ceza yargılaması sırasında alınan raporda, davalılardan S.Ç., U.A., M.S.P. ve Y. K.’in 2/8’er oranlarda kusurlu olduklarının belirlendiği, bu kusur oranlarına göre düzenlenen tazminat raporuna göre bu davalıların kusurları oranında sorumlu tutuldukları, diğer davalılar hakkındaki istemin ise reddedildiği anlaşılmaktadır.
Ancak, hakkında sorumluluk kararı verilen davalılar S.Ç. ile U.A.’ün davalılardan A… Petrol Gıda Turizm Ltd. Ş.’nin; diğer davalılar M.S.P. ile Y.K.’in ise diğer davalılardan B… Mühendislik Petrol Nakliyat Ltd Ş.’nin çalışanı oldukları, sorumluluklarını bu Şirketlerdeki görevleri nedeniyle gerçekleşen eylemden doğduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda, adam çalıştıran konumunda bulunan bu iki davalı Şirketin de adam çalıştıranın hukuki sorumluluğuna ilişkin Borçlar Yasası’nın 55. maddesi gereğince sorumlu tutulmaları gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilmeyerek davalılardan A… Petrol Gıda Turizm Ltd. Ş. ile B… Mühendislik Petrol Nakliyat Ltd. Şti. hakkındaki istemin reddedilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda ( 2 ) sayılı bentte gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA; davalılardan S.Ç. ile U.A.’ün tüm, davacının öteki temyiz itirazlarının ilk bentteki nedenlerle reddine, 10.03.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Uyuşmazlık, tüzel kişiliği olan şirket veya kurumlarda ortak, üye, temsilci ve çalışanların şirket veya kurumun işlem ve eylemleri nedeniyle şirket veya kurum yanında veya şirket veya kurumdan ayrı olarak dava açmalarının veya kendilerine karşı dava açılmasının mümkün olup olmadığı, diğer bir deyişle aktif davacı, pasif davalı husumet ehliyet ve sıfatlarının olmadığı hususlarından kaynaklanmaktadır.
Yargıtay 4. Hukuk Dairemiz bilindiği gibi haksız fiilden kaynaklanan tazminat davalarına bakmaktadır. Çoğunluk görüşünün uygulamalarına göre, şayet yukarıda açıklandığı gibi tüzel kişiliği olan şirket veya kurumların yetkilileri, çalışanları haksız fiili bizzat yapmışlarsa veya haksız fiilin meydana gelmesinde söz, imza ve fiilleri ile katkıda bulunmuşlar ise veya haksız fiil nedeniyle kusurlu görülüp ceza mahkemelerince mahkum edilmişler ise açılan hukuk davalarında şirket veya kurum yanında veya şirket veya kurumdan ayrı olarak sorumlu tutulmakta, dolayısıyla bunların pasif davalı ehliyet ve sıfatlarının bulunduğu kendilerine dava açılabileceği kabul edilmektedir.
Ben sayın çoğunluğun bu görüşlerine katılmıyorum. Zira;
Şirket veya kurumların tüzel kişiliği vardır. Bu kişilik fiziki ve gerçek bir kişilik olmayıp hukuken kabul edilen hukuki bir kişiliktir. Tüzel kişilik olarak şirketlerin veya kurumların dava açmaları halinde davacı olma, kendilerine karşı dava açılması halinde ise davalı olma sıfatları, diğer bir deyişle aktif ve pasif husumet ehliyetleri vardır.
Tüzel kişilikleri olan şirket veya kurumların yukarıda açıklanan ortak ve çalışanları tüzel kişi olan şirket veya kurumları oluşturan kişilerdir. Bunlar olmazsa şirket veya kurum tüzel kişi olarak hukuki kişilik kazanamaz. Tüzel kişi olarak şirket veya kurumun aktif ve pasif husumet ehliyeti olduğunu kabul ettiğimiz takdirde, ( hukuken öyledir. ) tüzel kişiliği oluşturan şirket veya kurum ortak ve çalışanlarının şirket veya kurumdan ayrı olarak aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin olduğunu kabul etmek mümkün değildir. Aksi halde bu kişilerin oluşturduğu ve tüzel kişi olarak hukuken kabul edilen şirket veya kurumun varlığını inkar etmiş oluruz. Diğer yandan, hem şirket veya kurumun hem de ortak ve çalışanlarının aktif ve pasif husumet ehliyetlerini kabul ettiğimiz takdirde kendi kendimizle tezata düşmüş oluruz.
Tüzel kişi olarak şirket veya kurumların varlığı hukuken kabul edilirken bunların hukuki işiler gibi fiziki ve gerçek bir kişilikleri olmadığından şirket ve kurumlar işlem ve eylemlerini bizzat yapamayıp ortak ve çalışanları olan gerçek kişiler aracılığı ( vasıtası ) ile yaparlar. Dolayısıyla tüzel kişi olan şirket veya kurumu oluşturan ve hakiki kişi olan ortak ve çalışanların tüzel kişilik adına yapılan işlem ve eylemler sırasında meydana gelebilecek kasıt, kusur ve kabahatler tüzel kişi olan şirket veya kurumun kasıt, kusur ve kabahatini oluşturur.
Sonuç olarak, tüzel kişi olarak şirket veya kurum adına şirket veya kurumun ortak ve çalışanlarının yapmış olduğu işlem ve eylemlerden dolayı şirket veya kurum yanında veya onlardan ayrı olarak şirket veya kurumun ortak ve çalışanları kendi adına dava açamaz ve kendilerine karşı dava açılamaz ve sorumlu tutulamazlar. Diğer bir deyişle aktif ve pasif husumet ehliyetleri yoktur.
Dolayısıyla, şirket veya kurumun ortak ve çalışanı konumunda olan davalılar yönünden davanın reddine karar verilmesi düşüncesindeyim.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/11599
K. 2005/11613
T. 19.12.2005
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( İadenin Kapsamı İcra Dosyasındaki Asıl Alacak Hüküm Kesinleşinceye Kadar İşlemiş Faizi Hükmedilen Vekalet Ücreti Yargılama Giderleri İle İcra Takip Giderleri Ve Vekalet Ücretinden İbaret Olduğu )
• RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( İadenin Kapsamı İcra Dosyasındaki Asıl Alacak Hüküm Kesinleşinceye Kadar İşlemiş Faizi Hükmedilen Vekalet Ücreti Yargılama Giderleri İle İcra Takip Giderleri Ve Vekalet Ücretinden İbaret Olduğu )
• İADENİN KAPSAMI ( İcra Dosyasındaki Asıl Alacak Hüküm Kesinleşinceye Kadar İşlemiş Faizi Hükmedilen Vekalet Ücreti Yargılama Giderleri İle İcra Takip Giderleri Ve Vekalet Ücretinden İbaret Olduğu )
818/m.55
ÖZET : Davacı, kendisine ait, davalının sevk ve idaresindeki araçla dava dışı üçüncü kişiye çarptığını belirterek üçüncü kişiye adam çalıştıran sıfatıyla, icra yoluyla ödediği tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı, üçüncü kişinin tazminat talep ettiği ilk davanın tarafı olmadığına göre, iadenin kapsamı, icra dosyasındaki asıl alacak, hüküm kesinleşinceye kadar işlemiş faizi, hükmedilen vekalet ücreti, yargılama giderleri ile icra takip giderleri ve vekalet ücretinden ibarettir. Mahkemece, bu kurala göre iadenin kapsamı belirlenmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki rucuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline ait, davalının sevk ve idaresindeki 48 … 5315 plakalı aracıyla dava dışı Mehmet’e ait 35 … 275 plakalı araca çarptığını, ( Selçuk Asliye Hukuk Mahkemesi )nin 2000/264 Esas 2001/350 Karar sayılı davası sonunda kesinleşen ilam nedeniyle dava dışı Mehmet’e icra yoluyla 4.784.000.000 TL.’si tazminat ödediklerini belirterek 4.784.000.000 TL.’si tazminatın 19.09.2002 ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kusur oranı ve istenen tazminat miktarını kabul etmeyerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan delillere göre davanın kısmen kabulü ile 4.190.775 TL.’si tazminatın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davalı vekili, delillerini 09.07.2003 tarihli delil listesinde bildirmiştir. Usul hükümlerine uygun biçimde ihtaratlı kesin süre verilerek davalı delillerinin toplanması ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken savunma hakkının kısıtlanması ve eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli görülmemiştir. Davalının taraf olmadığı Selçuk Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/264 Esas 2001/350 Karar sayılı davasında alınan bilirkişi raporu davalıyı bağlamaz ve hükme esas alınması isabetli değildir. Mahkemece, yapılacak iş tarafların delillerini toplamak, uzman bilirkişiye inceletmek ve sonucuna göre hüküm kurmaktan ibarettir.
2- Davacı, adam çalıştıran sıfatıyla üçüncü kişiye hükmen ödediği tazminatın halefiyet esasına göre rucuen tahsilini istemiştir. Davalı ilk davanın tarafı olmadığına göre, iadenin kapsamı; icra dosyasındaki asıl alacak, hüküm kesinleşinceye kadar işlemiş faizi, hükmedilen vekalet ücreti, yargılama giderleri ile icra takip giderleri ve vekalet ücretinden ibarettir. Bu kurala göre, iadenin kapsamı belirlenmesi gerekirken icra müdürlüğünün 19.09.2003 tarihli hesap dokümanının hükme esas alınması da isabetli görülmemiştir.
3- Kabule göre; taraflara davanın kabul ve ret oranına göre ücreti vekalet ve yargılama gideri hükmedilmesi gerekirken, yargılama giderlerinin tamamının davalıya yüklenmesi ve davalı yararına ücreti vekalet hükmedilmesi de isabetli değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz edene geri verilmesine 19.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/6736
K. 2009/1124
T. 7.4.2009
• ESER SÖZLEŞMESİ ( Haksız Fiilden Kaynaklanan Maddi Tazminat – İş Sahibinin Adam Çalıştıran Sıfatı Bulunmadığından İşin Yerine Getirilmesi Sırasında Yüklenicinin 3. Kişilere Zarar Vermesi Halinde İş Sahibi Zarardan Sorumlu Tutulamayacağı )
• HAKSIZ FİİLDEN KAYNAKLANAN MADDİ TAZMİNAT ( İş Sahibinin Adam Çalıştıran Sıfatı Bulunmadığından İşin Yerine Getirilmesi Sırasında Yüklenicinin 3. Kişilere Zarar Vermesi Halinde İş Sahibinin Zarardan Sorumlu Tutulamayacağı )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( İş Sahibi İle Yüklenici Arasında Yapılan Sözleşmede İş Sahibine Yükleniciye Emir ve Talimat Verme Yapılan İşi Kontrol ve Denetleme Yetkisinin Tanınmış Olması Halinde İş Sahibinin Zarardan Sorumlu Olduğu )
• İŞ SAHİBİNİN SORUMLULUĞU ( Haksız Fiilden Kaynaklanan Maddi Tazminat – İş Sahibinin Adam Çalıştıran Sıfatı Bulunmadığından İşin Yerine Getirilmesi Sırasında Yüklenicinin 3. Kişilere Zarar Vermesi Halinde İş Sahibinin Zarardan Sorumlu Tutulamayacağı )
• MÜTESELSİL SORUMLULUK ( İş Sahibi İle Yüklenici Arasında Bağımlılık İlişkisi Kurulması Halinde İş Sahibinin “Adam Çalıştıran” Sıfatıyla Zarardan Sorumlu Tutulması Gerektiği – Sorumluluk Türünün de Müteselsil ( Zincirleme )Sorumluluk Olacağı )
818/m.51
ÖZET : Dava, niteliği ve içeriği itibarıyla tacir ya da tacir sayılan taraflar arasında haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir. İş sahibinin adam çalıştıran sıfatı bulunmadığından, işin yerine getirilmesi sırasında yüklenicinin üçüncü kişilere zarar vermesi halinde, iş sahibi zarardan sorumlu tutulamaz. Ancak, iş sahibi ile yüklenici arasında yapılan sözleşmede iş sahibine yükleniciye emir ve talimat verme, yapılan işi kontrol ve denetleme yetkisinin tanınmış olması halinde, iş sahibi” adam çalıştıran” sıfatıyla zarardan sorumludur.
DAVA : Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davacı ve davalılardan B … Sağ. Eğit. Tıbbi Malz. Teks. Tur. Tic. Ltd. Şti. tarafından istenilmiş olup, temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmakla; dosya incelendi, dosyadaki belgeler okundu, tetkik hakiminin açıklamaları dinlendi. Gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, niteliği ve içeriği itibarıyla tacir ya da tacir sayılan taraflar arasında haksız fiilden kaynaklanan maddi tazminat alacağının tahsili istemine ilişkindir.
1- iddia ve savunmaya, duruşma tutanaklarına yansıyan bilgi ve belgelere, bu yolla saptanan dava niteliğine ve özellikle iddia ve savunmanın kıymetlendirilmesi yönünden bilgilerine başvurulan ve hükme dayanak yapılan uzman bilirkişi raporunun niteliği, içeriği ve dosya kapsamında toplanıp değerlendirilen delillere, delillerin takdir, tahlil ve tartışımına ilişkin hükümde gösterilen gerekçelere, hükmedilen vekalet ücretinin Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine uygun bulunmasına göre, davacı tarafın hükmedilen tazminat miktarına ve vekalet ücretine yönelik yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının REDDİNE,
2- Davacı tarafın hükmedilen faizin niteliğine, davalı tarafın da hükmün esasına yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece davalıların meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu oldukları gerekçe gösterilerek davanın kısmen kabulüne, hükmedilen tazminatın hasar tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmiş ise de, varılan sonuç davanın niteliğine, tarafların sıfatına ve dosya kapsamında toplanan delillere uygun düşmemiştir.
Toplanan delillerden davalı şirketler arasında hastane ek inşaatının temel kazısı ve hafriyatı işinin yapılması için “Hafriyat Sözleşmesi” imzalandığı, davaya konu zararın bu işin yapımı sırasında yüklenici davalı Ö … K … Hafriyat Ltd. Şti. tarafından meydana getirildiği anlaşılmaktadır.
Eser sözleşmelerinde kural olarak, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi bulunmamakta, yüklenici iş sahibinden bağımsız olarak üstlendiği işi sözleşme koşullarına uygun olarak tamamlayıp teslim etmeyi üstlenmektedir. Bu özellik dikkate alındığında, eser sözleşmelerinde bağımlılık ilişkisi, bir başka deyişle iş sahibinin adam çalıştıran sıfatı bulunmadığından sözleşme ile üstlenilen işin yerine getirilmesi sırasında yüklenicinin üçüncü kişilere zarar vermesi halinde iş sahibinin zarardan sorumlu tutulamayacağı kabul edilmektedir. Ancak, bu kesin bir kural değildir. İş sahibi ile yüklenici arasındaki sözleşmede iş sahibine yükleniciye emir ve talimat verme, yapılan işi kontrol ve denetleme yetkisinin tanınmış olması halinde, iş sahibi ile yüklenici arasında bağımlılık ilişkisi kurulmuş olacağından iş sahibinin “adam çalıştıran” sıfatıyla zarardan sorumlu tutulması gerekeceği ve sorumluluk türünün de aynı Kanun’un 51/2. maddesi hükmü uyarınca müteselsil ( zincirleme )sorumluluk olacağı kuşkusuzdur.
Somut olaya gelince; davalı şirketler arasında düzenlenen sözleşme niteliği bakımından eser sözleşmesi olmakla birlikte, sözleşmede iş sahibi olan davalı B … Sağ. Eğit. Tıbbi Malz. Teks. Tur. Tic. Ltd. Şti.’ye sözleşme konusuna giren işleri kontrol, denetleme ve yükleniciye talimat verme yetkisinin tanınmadığı görülmektedir. Bu olgu dikkate alındığında, davalı iş sahibinin işin yapımı sırasında yüklenici olan davalı tarafından üçüncü kişilere verilecek zararlardan dolayı zincirleme ( müteselsil )sorumluluğunun bulunmadığının kabul edilmesi gerekir.
SONUÇ : Hal böyle olunca mahkemece açıklanan maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davalı B … Sağlık Eğitim Tıbbi Malz. Teks. Tur. Tic. Ltd. Şti.’nin husumete yönelik itirazının kabulü ile bu davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken, sözleşmenin niteliğinde ve sözleşme hükümlerinin yorumunda yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsiz olduğu gibi, 3095 sayılı Yasa’nın 2/3. maddesi uyarınca gerçek veya tüzel kişi tacirler arasında haksız eylem dahil her türlü nedenden kaynaklanan alacaklarda istek halinde T.C. Merkez Bankası’nın kısa vadeli kredilere uyguladığı avans faizi oranında temerrüt faizine hükmedilmesi zorunlu olup, davanın niteliği, tarafların sıfatı, dava dilekçesindeki istem dikkate alındığında haksız fiil tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizine hükmedilmesi gerekirken yasal faize hükmedilmesi dahi isabetsiz, davacı ve davalı B … Sağ. Eğit. Tıbbi Malz. Teks. Tur. Tic. Ltd. Şti.’nin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), peşin ödenen temyiz harçlarının istek halinde ilgilisine iadesine, 07.04.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/16513
K. 2011/4791
T. 5.4.2011
• İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜM ( Sigortalı Sürücünün “Devamlı Viraj” Trafik Levhasının Varlığına Rağmen Hızını Dik Eğilimli Virajlı Yol Durumuna Göre Ayarlamaması Sebebiyle Sebep Olduğu ve %100 Oranında Kusurlu Bulunduğunun Adli Tıp Kurumundan Alınan Kusur Raporuyla Belirlenmesi Gerektiği )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU (Sigortalı Sürücünün Kusurundan Dolayı Davalı İşverenin Sorumlu Tutulmasının Mümkün Bulunmamasına Göre Davalı İşveren Hakkındaki Davanın Reddine Karar Vermesi Gerektiği)
• KUSUR RAPORU ( İş Kazası Sonucu Ölüm – Sigortalı Sürücünün “Devamlı Viraj” Trafik Levhasının Varlığına Rağmen Hızını Dik Eğilimli Virajlı Yol Durumuna Göre Ayarlamaması Sebebiyle Sebep Olduğu ve %100 Oranında Kusurlu Bulunduğunun Adli Tıp Kurumundan Alınan Kusur Raporuyla Belirlenmesi Gerektiği )
506/m.26
818/m.55
ÖZET : Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin 506 Sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkindir. Zararlandırıcı sigorta olayının, mülkiyeti davalı işveren şirkete ait olup, sigortalı idaresindeki aracın, direksiyon hakimiyeti kaybı sebebiyle ve tek taraflı kaza sonucu, yoldan çıkıp devrilmesi ve sigortalı sürücünün ölmesi biçiminde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. 506 Sayılı yasanın 26/1. maddesine göre işveren rücu alacağından sorumluluğu, ancak maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Anılan maddede, işverenin sorumluluğunu gerektiren eylem ve davranışlar ise, “İşverenin kastı”, “İşverenin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi” ve “İşverenin suç sayılır eylemi” olarak belirtilmiştir. Sigortalı sürücünün, “devamlı viraj” trafik levhasının varlığına rağmen hızını, dik eğilimli virajlı yol durumuna göre ayarlamaması sebebiyle direksiyon hakimiyetini yitirip aracın devrilmesine sebep olduğunun ve %100 oranında kusurlu bulunduğunun Adli Tıp Kurumundan alınan kusur raporuyla belirlenmesi gerekir. B.K.nun 55. maddesi uyarınca sigortalı sürücünün kusurundan dolayı davalı işverenin sorumlu tutulmasının mümkün bulunmamasına göre, davalı işveren hakkındaki davanın reddine karar vermesi gerekir.
DAVA : Dava, iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin 506 Sayılı Kanunun 26. maddesi uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
Mahkeme, Anayasa Mahkemesi iptal kararını da gözeterek, yazılı biçimde davanın kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı işveren avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mustafa Taş tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava, iş kazasından doğan rücu tazminatı istemine ilişkin olup, 506 Sayılı Kanunun 26/1. maddesindeki “… sigortalı veya hak sahibi kimselerin işverenden isteyebilecekleri miktarlarla sınırlı olmak üzere…” bölümünün, Anayasa Mahkemesince 23.11.2006 tarih ve 2003/10 Esas 2006/106 Karar sayılı kararı ile iptal edilmiş olması karşısında, Kurumun bu maddeden doğan rücu hakkının, “halefiyete” değil, “kanundan doğan basit rücu hakkına” dayandığının kabul edilmesi ve bu kabul çerçevesinde, Kurumun rücu alacağının, ilk peşin değerin kusura tekabül eden miktarıyla sınırlı bulunmasına, öte yandan, kesinleşen önceki rücu davalarında hükmolunan miktarın mahsubu yapılırken, sigortalıya bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin esas alınması gerektiğine; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirle birlikte artışlara da hükmedilmişse, artışların hükmolunacak rücu tazminatından mahsup edilmesine olanak bulunmamasına, bu çevrede meseleye fiili ödemeler açısından bakıldığında ise fiili ödemenin mevcudiyeti halinde, kurumun talep edebileceği miktarın hesabının da aynı şekilde gerçekleştirilmesi gerekmekte olup; şayet ilk peşin sermaye değerli gelirin kusur karşılığı, fiili ödeme miktarından düşük ise o takdirde ilk peşin sermaye değerine itibar edilmesi; aksine fiili ödeme miktarı ilk peşin değerden düşük ise o takdirde de fiili ödeme miktarının esas alınması gerektiğine göre, mahkemece, Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararının derdest davalara uygulanması gerektiği gerekçe gösterilerek, yargılama yapılıp, hüküm tesis edilmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Zararlandırıcı sigorta olayının, mülkiyeti davalı işveren şirkete ait olup, sigortalı idaresindeki aracın, direksiyon hakimiyeti kaybı sebebiyle ve tek taraflı kaza sonucu, yoldan çıkıp devrilmesi ve sigortalı sürücünün ölmesi biçiminde gerçekleştiği anlaşılmaktadır. 506 Sayılı yasanın 26/1. maddesine göre işveren rücu alacağından sorumluluğu, ancak maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesine bağlıdır. Anılan maddede, işverenin sorumluluğunu gerektiren eylem ve davranışlar ise, “İşverenin kastı”, “İşverenin işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliğiyle ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi” ve “İşverenin suç sayılır eylemi” olarak belirtilmiştir. Sigortalı sürücünün, “devamlı viraj” trafik levhasının varlığına rağmen hızını, dik eğilimli virajlı yol durumuna göre ayarlamaması sebebiyle direksiyon hakimiyetini yitirip aracın devrilmesine sebep olduğunun ve %100 oranında kusurlu bulunduğunun Adli Tıp Kurumundan alınan kusur raporuyla belirlenmesi, 22.8.2006 tarihli trafik iş kazası sonucu ölen sigortalının 1999 tarihinden bu yana ( E )sınıfı ehliyet sahibi olduğunun ve en son 19.8.2006’da detaylı bakımı yapılan 2003 model aracın değişik yıl ve tarihlerde bakım ve onarımın yapıldığına ilişkin periyodik bakım kartlarının mevcut olduğunun dosya kapsamıyla sabit olup, müfettiş tespitiyle teyit edilmesi, yukarda açıklanan sebeplerle B.K.nun 55. maddesi uyarınca sigortalı sürücünün kusurundan dolayı davalı işverenin sorumlu tutulmasının mümkün bulunmamasına göre, davalı işveren hakkındaki davanın reddine karar vermesi gerekirken, yazılı biçimde kabulüne hükmedilmesi, usul ve yasaya aykırı görülmüştür.
O halde, davalı işveren avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükümün BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde davalıya iadesine, 05.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/12772
K. 2007/14555
T. 20.11.2007
• ESER SÖZLEŞMESİ ( Yüklenicinin Kendi Hesabına ve İş Sahibinden Bağımsız Olarak Sözleşmeye Konu İşi Yapmayı Üstlenmesi – Başkalarına Verdiği Zararlardan Bizzat Sorumlu Olduğu )
• İSTİHDAM EDENİN MESULİYETİ ( Sorumluluğunun Nedeninin Bağımlılıktan Doğan Özen Gösterme Ödevine Aykırılıktan Kaynaklanması )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Sorumluluğunun Nedeninin Bağımlılıktan Doğan Özen Gösterme Ödevine Aykırılıktan Kaynaklanması )
• ÖZEN GÖSTERME ÖDEVİNE AYKIRILIK ( Adam Çalıştıranın Sorumluluğunun Nedeninin Bağımlılıktan Doğan Özen Gösterme Ödevine Aykırılıktan Kaynaklanması )
818/m. 55,355
ÖZET : Adam çalıştıranın sorumluluğunda temel unsur, bağımlılık ilişkisidir. Bu anlamda çalıştırılan, adam çalıştıranın buyruğu altında olmalı, onun gözetim ve denetiminde iş yapılmalıdır. Sorumluluğun nedeni de, bağımlılıktan kaynaklanan özen gösterme ödevine aykırılıktır. Eser sözleşmesinde ise, yüklenici kendi hesabına ve iş sahibinden bağımsız olarak sözleşmeye konu işi yapmayı üstlenmiştir. Bu nedenle, iş sırasında başkalarına verdiği zararlardan bizzat sorumludur. Bağımlılık ilişkisi bulunmadığı için de, iş sahibinin sorumlu tutulma olanağı yoktur.
DAVA : Davacı Fikriye . tarafından, davalı E. Genel Müdürlüğü vd. aleyhine 15/06/2005 gününde verilen dilekçe ile maddi tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 18/04/2006 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi E.Genel Müdürlüğü, duruşmasız olarak incelenmesi de E. Yatırım A.Ş vekilleri taraflarından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 20/11/2007 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı E. A.Ş vekili Av. Oya geldi, karşı taraftan davacı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine, özellikle davacının zarar gören binasının imara aykırı niteliği ve yapım eksiklikleri nedeniyle tazminat tutarından indirim yapılmaması doğru değilse de; bu yönün, hüküm altına alınan miktar itibariyle sonuca etkili bulunmamasına ve açılabilecek ek davada gözetilebileceğine göre davalılardan E. Yatırım A.Ş’nin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalı E.Genel Müdürlüğü’nün temyiz itirazlarına gelince; dava, haksız eylem nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılardan E.Yatırım A.Ş. ve E. Genel Müdürlüğü tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, davalılardan E.Yatırım A.Ş. tarafından yapılan hafriyat çalışması sırasında taşınmazına verilen zarar nedeniyle tazminat talebinde bulunmuştur. Davalı E. Genel Müdürlüğü, zararın yüklenici sıfatını taşıyan diğer davalının eyleminden kaynaklandığını ve iş sahibi olarak sorumluluğunun bulunmadığını savunmuştur. Mahkemece, iş sahibi davalının işin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığını denetleme görevini yerine getirmediği gerekçesiyle sorumluluğu yönünde hüküm oluşturulmuştur.
Temyiz eden davalılar arasında eser sözleşmesinin varlığı ile zararlandırıcı sonucun bu sözleşmenin yerine getirilmesi sırasında oluştuğu yönü çekişmesizdir. Sorun, davalı iş sahibinin sorumluluğuna ilişkindir.
BK’nun 55. maddesi gereğince adam çalıştıranın sorumluluğunda temel unsur, bağımlılık ilişkisidir. Bu anlamda çalıştırılan, adam çalıştıranın buyruğu altında olmalı, onun gözetim ve denetiminde iş yapılmalıdır. Sorumluluğun nedeni de, bağımlılıktan kaynaklanan özen gösterme ödevine aykırılıktır. Eser sözleşmesinde ise, yüklenici kendi hesabına ve iş sahibinden bağımsız olarak sözleşmeye konu işi yapmayı üstlenmiştir. Bu nedenle, iş sırasında başkalarına verdiği zararlardan bizzat sorumludur. Bağımlılık ilişkisi bulunmadığı için de, iş sahibinin sorumlu tutulma olanağı yoktur. Bu yönde Yargıtay uygulaması yerleşiktir. Açıklanan nedenlerle, davalı iş sahibi zararlı sonuçtan sorumlu tutulamaz. Mahkemece, davalı E. Genel Müdürlüğü hakkındaki davanın reddi yerine kabulüne karar verilmiş olması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenle davalılardan E.. Genel Müdürlüğü yararına BOZULMASINA; davalı E. Yatırım A.Ş.’nin temyiz itirazlarının ise ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle reddine ve temyiz eden davalı E. Genel Müdürlüğü yararına takdir olunan 500,00 YTL duruşma avukatlık ücretinin davacıya yükletilmesine ve E. Genel Müdürlüğü’nden peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 20.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/116
K. 2010/3837
T. 6.4.2010
• HESAPLARDAKİ PARANIN ÖDENMEDİĞİ İDDİASI (Davacının İyi Niyetli 3. Kişi Bulunmadığı ve Hesapların Fiktif Açıldığı ve İşlemleri Bilen veya Bilmesi Gereken Konumunun Olduğu – Davanın Reddi Gereği)
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU (Olarak Davalının BK’nun 55 ve 100 ve TTK’nun 449. Md. Uyarınca Çalışanlarının Eylemlerinden Sorumlu Olduğu – Ancak Bu Sorumluluğun Doğması İçin Bankaya Güven Duygusu İle Para Yatırılmasının Gerektiği)
• İYİNİYET (Hesaplardaki Paranın Ödenmediği İddiası – Davacının İyi Niyetli 3. Kişi Bulunmadığı ve Hesapların Fiktif Açıldığı ve İşlemleri Bilen veya Bilmesi Gereken Konumunun Olduğu/Davanın Reddi Gereği)
818/m.55, 100
4721/m.2
6762/m.449
ÖZET : Davacı adına açılan TL ve DEM hesaplarına başka hesaplardan virman yapılarak paralar yatırıldığı, bu virmanların hiçbir talimata dayanmadığı, işlemleri yapan kişinin davalının çalışanı olan Ö.Ö. olduğu, davacının eşinin bu işlemleri yapan personelin örtülü olarak ortak bulunduğu şirketlerde ortaklığının bulunduğu, davacı hesaplarının gerçek durumu yansıtmadığı, para teslimatının olmadığı, personelin mevcut hesaplardan paralar virman ederek gerçeğe aykırı şekilde, kendisi, kardeşi ve dolaylı ortaklığının bulunduğu firmalar, firma ortakları ve ortak yakınları adına fiktif hesaplar açtığı, nakit çekmeler veya ilgisi olduğu kişilere havale gerçekleştirdiği, kural olarak davalının BK’nun 55, 100 ve TTK’nun 449. maddesi uyarınca çalışanlarının eylemlerinden sorumlu olduğu, ancak bu sorumluluğun doğması için bankaya güven duygusu ile para yatırılmasının gerektiği, davalının personeli ile davacının eşinin ticari ilişkileri, hesap hareketleri ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere davacının iyi niyetli üçüncü kişi bulunmadığı, hesapların fiktif açıldığı, işlemleri bilen veya bilmesi gereken konumunun olduğu, her ne kadar hesap cüzdanı var ise de dayanağı fiili para yatırma olgusunun bulunmadığı, davacının davasının TMK’nun 2. maddesiyle bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın reddi isabetlidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kayseri Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27.02.2008 gün ve 2005/696-2008/65 sayılı kararı onayan Daire’nin 12.12.2009 gün ve 2008/5543-2009/10441 sayılı kararı aleyhinde davacı vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalıya devir edilen Egebank A.Ş. Kayseri Şubesinde DEM ve TL hesabı olduğunu, kendisine hesap cüzdanı da verildiğini, anılan şubede çalışan personelinin yolsuzluklarının ortaya çıktığını, müvekkiline hesaplarındaki paranın ödenmediğini ileri sürerek, 6.100.00 YTL ve 8.495.35 YTL’nin vade tarihlerinden itibaren faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, hesap cüzdanının yasal unsurları taşımadığını, hesabın fiktif olarak açıldığını, davacının yolsuz işlemleri yapan personele işbirliği yapan kişinin eşi olduğunu, bir alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı adına açılan TL ve DEM hesaplarına başka hesaplardan virman yapılarak paralar yatırıldığı, bu virmanların hiçbir talimata dayanmadığı, işlemleri yapan kişinin davalının çalışanı olan Ö.Ö. olduğu, davacının eşinin bu işlemleri yapan personelin örtülü olarak ortak bulunduğu şirketlerde ortaklığının bulunduğu, davacı hesaplarının gerçek durumu yansıtmadığı, para teslimatının olmadığı, personelin mevcut hesaplardan paralar virman ederek gerçeğe aykırı şekilde, kendisi, kardeşi ve dolaylı ortaklığının bulunduğu firmalar, firma ortakları ve ortak yakınları adına fiktif hesaplar açtığı, nakit çekmeler veya ilgisi olduğu kişilere havale gerçekleştirdiği, kural olarak davalının BK’nun 55, 100 ve TTK’nun 449. maddesi uyarınca çalışanlarının eylemlerinden sorumlu olduğu, ancak bu sorumluluğun doğması için bankaya güven duygusu ile para yatırılmasının gerektiği, davalının personeli ile davacının eşinin ticari ilişkileri, hesap hareketleri ve tüm dosya kapsamından anlaşılacağı üzere davacının iyi niyetli üçüncü kişi bulunmadığı, hesapların fiktif açıldığı, işlemleri bilen veya bilmesi gereken konumunun olduğu, her ne kadar hesap cüzdanı var ise de dayanağı fiili para yatırma olgusunun bulunmadığı, davacının davasının TMK’nun 2’nci maddesiyle bağdaşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 12.12.2009 tarihli kararı onanmıştır.
Davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK’nun 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin HUMK.’nun 442. maddesi gereğince REDDİNE, aşağıda yazılı bakiye 03,20 TL karar düzeltme harcının ve 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK.’nun 442/3. maddesi hükmü uyarınca takdiren 172.00 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyenden alınarak hazineye gelir kaydedilmesine, 06.04.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.