Adli Tatil Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/14-831
K. 2009/3
T. 21.1.2009
ADLİ TATİL ( Karar Düzeltme Dilekçesinin En Geç Tatili Takip Eden İlk Mesai Günü Verilmesi Gerektiği )
KARAR DÜZELTME DİLEKÇESİNİN VERİLME SÜRESİ (En Geç Tatili Takip Eden İlk Mesai Günü Verilmesi Gerektiği)
YASAL SÜRENİN ADLİ TATİLE RASTLAMASI ( Karar Düzeltme Dilekçesinin En Geç Tatili Takip Eden İlk Mesai Günü Verilmesi Gerektiği)
4721/m.162,175,177
ÖZET: Adli tatil, her yılın eylül ayının beşinci günü sona erer. Dolayısıyla, yeni adli yıl, o yılın altı eylül günü başlar. Somut olaydaki gibi, 15 günlük karar düzeltme süresinin bittiği gününün resmi tatil günü olan cumartesiye rastlaması, bu hükmün uygulanması yönünden sonuca etkili değildir ve 177.madde uyarınca yedi günlük uzama böylesi bir durumda söz konusu olamaz. O halde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 162.maddesi uyarınca karar düzeltme dilekçesinin en geç, tatili takip eden ilk mesai günü verilmesi gerekirdi.
DAVA: Davacı-karşı davalı vekilinin, Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 gün ve 2008/14-496-502 sayılı bozma ilamına ilişkin 09.09.2008 tarihli karar düzeltme dilekçesi, Hukuk Genel Kurulu’nun 05.11.2008 gün ve 2004/14-700-659 sayılı ilamıyla süre yönünden reddedilmiş; davacı-karşı davalı vekili, 28.11.2008 günlü dilekçesiyle, iş bu ret kararının maddi hataya dayalı bulunduğunu, gerçekte söz konusu dilekçenin yasal süre içerisinde verilmiş olduğunu ileri sürmek suretiyle, dosyanın yeniden ele alınmasını ve esasının incelenmesini istemiştir.
KARAR: 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 175.maddesi “Her sene bilumum mahkemeler Ağustos’un birinden Eylül’ün beşine kadar tatil olunur.” hükmünü taşımakta; 177.maddede ise “Bu kanunun tayin ettiği mühletlerin bitmesi tatil zamanına tesadüf ederse bu müddetler ayrıca bir karar vermeğe lüzum olmaksızın tatilin bittiği günden itibaren yedi gün evvel uzatılmış addolunur.” hükmü bulunmaktadır.
Bu hükümlere göre; adli tatilde bakılamayacak olan davalarla ilgili olarak Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu tarafından belirlenen sürelerin son günü adli tatile rastladığı takdirde, bu süreler, adli tatilin bittiği günden itibaren yedi gün uzatılmış sayılır. Önemle vurgulanmalıdır ki; Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 177.maddesinde öngörülen yedi günlük uzama, sadece sürenin adli tatil içerisinde bitmesi, eş söyleyişle, sürenin son gününün adli tatil içerisinde kalması halinde mümkündür. Buna karşılık, sürenin son günü adli tatilin bitiminden sonraki bir tarihe rastladığı takdirde, herhangi bir uzama söz konusu olamaz.
Adli tatilin bitiminden sonraya rastlayan son günün resmi tatil olması da bu yönden sonuca etkili değildir.
Somut olayda; Hukuk Genel Kurulu’nun 16.07.2008 gün ve 2008/14-496-502 sayılı bozma ilamı davacı-karşı davalı vekiline 22.08.2008 günü tebliğ edilmiş, 15 günlük karar düzeltme süresi 06.09.2008 Cumartesi günü sona ermiş, karar düzeltme talebine ilişkin dilekçe ise 09.09.2008 Salı günü verilmiştir.
Yukarıda belirtildiği üzere, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 175.maddesi uyarınca adli tatil, her yılın eylül ayının beşinci günü sona erer. Dolayısıyla, yeni adli yıl, o yılın altı eylül günü başlar. Somut olaydaki gibi, 15 günlük karar düzeltme süresinin bittiği 06.09.2008 gününün resmi tatil günü olan cumartesiye rastlaması, bu hükmün uygulanması yönünden sonuca etkili değildir ve 177.madde uyarınca yedi günlük uzama böylesi bir durumda söz konusu olamaz. O halde, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 162.maddesi uyarınca karar düzeltme dilekçesinin en geç, tatili takip eden ilk mesai günü olan 08.09.2008 pazartesi günü verilmesi gerekirdi.
Olayda, karar düzeltme dilekçesi 09.09.2008 Salı günü verilmiş olmakla, yasal süre içerisinde verilmemiştir ve bu nedenle dilekçenin reddine ilişkin Hukuk Genel Kurulu’nun 05.11.2008 gün ve 2004/14-700-659 sayılı ilamı maddi hataya dayalı değildir.
Hal böyle olunca; davacı-karşı davalı vekilinin maddi hata iddiasına dayalı 28.11.2008 günlü dilekçesinin de reddi gerekir.
SONUÇ: Açıklanan nedenle davacı-karşı davalı vekilinin 28.11.2008 günlü dilekçesinin REDDİNE, 21.01.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/19672
K. 2004/24524
T. 26.11.2004
ADLİ TATİL (İcra ve İflas Daireleri ve İcra Mahkemelerinin Adli Tatilde de İş Başında Oldukları – Basit Yargılama Usulüne Tabi Olan İtiraz Şikayet ve Bu Nevi Davalarda HUMK. Md. 177’nin Uygulama Olanağı Bulunmadığı)
İCRA VE İFLAS DAİRELERİ VE MAHKEMELERİNİNİ ADLİ TATİLDE İŞBAŞINDA OLDUKLARI (Basit Yargılama Usulüne Tabi Olan İtiraz Şikayet ve Bu Nevi Davalarda HUMK. Md. 177’nin Uygulama Olanağı Bulunmadığı)
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( İhtilafın Niteliği İİK.’nundan Kaynaklandığından HUMK. Md. 177’nin Uygulama Olanağı Bulunmadığı – İcra ve İflas Daireleri ve İcra Mahkemelerinin Adli Tatilde de İş Başında Oldukları )
1086/m. 176/11, 177
ÖZET: İcra ve İflas Daireleri ve Mahkemeleri Adli Tatilde de iş başında olmakla basit yargılama usulüne tabi olan İcra İflas Yasasından kaynaklanan itiraz, şikayet ve bu nevi davalarda HUMK.nun 177. maddesinin uygulama olanağı yoktur.
DAVA: Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: İcra ve İflas Daireleri ile İcra Mahkemesinde adli tatil hükümleri uygulanmaz. Zira İcra ve İflas Daireleri ve Mahkemeleri Adli Tatilde de iş başında olmakla basit yargılama usulüne tabi olan İcra İflas Yasasından kaynaklanan itiraz, şikayet ve bu nevi davalarda HUMK.nun 177. maddesinin uygulama olanağı yoktur. Nitekim H.G.K.nun 3.5.1967 tarih 1729 Esas, 236 sayılı kararında da benimsendiği üzere HUMK.nun 177. maddesi Hukuk Usulünün tayin ettiği sürelerde uygulanacağından İİK.nun tayin ettiği sürelerde ise itirazın iptali için açılan davada da ihtilafın niteliği İİK.nundan kaynaklandığından uygulanmaz. Açıklanan nedenlerle HUMK.nun 176/11. maddesi gözardı edilmek suretiyle somut olayda uygulama yeri bulunmayan HUMK.nun 177. maddesi gerekçesi yapılarak yazılı şekilde sonuca gidilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, 26.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/7660
K. 2006/8427
T. 19.7.2006
İŞYERLERİNDE PROJE DIŞI YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN ESKİ HALE GETİRİLMESİ İSTEMİ ( Uyuşmazlık Kooperatifler Kanunu’ndan Kaynaklanmakta Olup Bu Tür Davalarda Basit Yargılama Usulünün Uygulanacağı )
KOOPERATİFLER KANUNUNDAN DOĞAN UYUŞMAZLIK ( Bu Tür Davalarda Basit Yargılama Usulünün Uygulanacağı – İşyerlerinde Proje Dışı Yapılan Değişikliklerin Eski Hale Getirilmesi İstemi )
BASİT YARGILAMA USULÜ ( İşyerlerinde Proje Dışı Yapılan Değişikliklerin Eski Hale Getirilmesi İstemi – Uyuşmazlık Kooperatifler Kanunu’ndan Kaynaklanmakta Olup Bu Tür Davalarda Basit Yargılama Usulünün Uygulanacağı )
ADLİ TATİL ( Uyuşmazlık Kooperatifler Kanunu’ndan Kaynaklanmakta Olup Bu Tür Davalarda Basit Yargılama Usulünün Uygulanacağından Davaların Adli Ara Vermede de Görüleceği )
1163/m.99
1086/m.176/11
ÖZET: Dava, davacıya taahhütte bulunulan zamanda teslim edilemeyen işyerleri nedeniyle davacının uğradığı zararın tazmini ile projeye göre teslimi gereken işyerlerinde proje dışı yapılan değişikliklerin eski hale getirilmesi istemlerine ilişkindir.
Davalı kooperatif vekilinin temyiz istemine gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık, Kooperatifler Kanunu’nun uygulanmasından kaynaklanmakta olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca bu tür davalarda basit yargılama usulü uygulanmaktadır. HUMK.nun 176/11. madde ve bendinde ise basit yargılama usulüne bağlı tutulan dava ve işlerin adli ara vermede de görüleceği açıklanmıştır.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Keşan Asliye 2.Hukuk Mahkemesi’nce verilen 01.07.2004 tarih ve 2003/26-2004/202 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mutlupınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalı kooperatif tarafından yapılmakta olan inşaattan iki adet işyerinin 8.000.000.000 TL karşılığı müvekkili tarafından satın alındığını, müvekkilinin sözleşme şartlarına göre taahhüdünü yerine getirdiğini ancak teslim tarihi olarak belirlenen 31.12.1999 tarihinde müvekkilinin işyerlerini teslim alamadığını, dükkanların anlaşma tarihinde teslimlerinin yapılması halinde kira geliri elde edecekken anlaşmaya uyulmaması sonucu kira kazancından mahrum kaldıklarını, ayrıca projede yapılan değişikliklerin yasal olmadığı gibi müvekkilinin iş yerine de zarar vereceğini ileri sürerek kira kaybı karşılığı olan 7.200.000.000 TL’nın faiziyle birlikte tahsiline ve proje harici yapılan işlerin eski hale getirilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davayı kabul etmediklerini, yapılan işin sözleşmeye uygun olduğunu, davacının kendi yapması gereken işleri yapmadığından kooperatif tarafından elektrik ve su tesisatının yapılamadığını savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, yapılan imalatların daha sonraki tarihlerde yapıldığı, bu durumda davacının üç yıl süresince kira kazancından mahrum kaldığı, iki işyerine ait üç yıllık toplam kira kaybının 8.880.000.000 TL olduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile, taleple bağlı kalınarak 7.200.000.000 TL’nın faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava, davacıya taahhütte bulunulan zamanda teslim edilemeyen işyerleri nedeniyle davacının uğradığı zararın tazmini ile projeye göre teslimi gereken işyerlerinde proje dışı yapılan değişikliklerin eski hale getirilmesi istemlerine ilişkindir. Mahkemece davacı tarafın tazminat kalemine ilişkin istemi hakkında bir karar verilmesine rağmen proje dışı yapılan işlerin eski hale getirilmesine yönelik istemi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiştir. O halde mahkemece, davacı tarafın bu yöne ilişkin isteminin incelenerek, söz konusu hususta taraf delillerinin toplanıp, değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan istem hakkında bir karar verilmemesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle davacı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Davalı kooperatif vekilinin temyiz istemine gelince; taraflar arasındaki uyuşmazlık, Kooperatifler Kanunu’nun uygulanmasından kaynaklanmakta olup, 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesi uyarınca bu tür davalarda basit yargılama usulü uygulanmaktadır. HUMK.nun 176/11. madde ve bendinde ise basit yargılama usulüne bağlı tutulan dava ve işlerin adli ara vermede de görüleceği açıklanmıştır.
Somut olayda, mahkeme kararı davalı vekiline 19.08.2004 tarihinde tebliğ edilmiş ve hüküm HUMK.nun 432. maddesinde yazılı süre geçirildikten sonra 06.09.2004 tarihinde aynı vekil tarafından temyiz edilmiştir. Aynı Yasa’nın 432/4. maddesine göre süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince Yargıtay da bu konuda karar verebileceğinden davalı kooperatif vekilinin temyiz isteminin süre yönünden reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz isteminin HUMK.nun 432/4. maddesi gereğince REDDİNE, istek halinde aşağıda yazılı 85.80 YTL. harcın temyiz eden davalıya iadesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 19.07.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2007/8-78
K. 2007/85
T. 10.4.2007
ADLİ TATİLDE KARAR TEBLİĞİ ( Yedi Günlük Temyiz Süresinin Adli Tatilin Bittiği Tarihten İtibaren Hesaplanması Gerektiği)
TEMYİZ SÜRESİ ( Adli Tatil İçinde Süre İşlemeyeceğinden Yedi Günlük Temyiz Süresinin Adli Tatilin Bittiği Tarihten İtibaren Hesaplanması Gerektiği )
ADLİ TATİL İÇİNDE GÖRÜLEMEYEN DAVA ( Davaya İlişkin Kararın Adli Tatil İçinde Tebliğ Edilmesi Halinde Yedi Günlük Temyiz Süresinin Adli Tatilin Bittiği Tarihten İtibaren Hesaplanması Gerektiği )
SÜRELERİN HESAPLANMASI ( Adli Tatil İçinde Süre İşlemeyeceğinden Yedi Günlük Temyiz Süresinin Adli Tatilin Bittiği Tarihten İtibaren Hesaplanması Gerektiği )
5271/m.331/1-4
ÖZET: Uyuşmazlık, adli tatil içinde görülmesi olanaklı bulunmayan bir davaya ilişkin kararın adli tatil içinde tebliğ edilmesi halinde, temyiz süresinin ne şekilde hesaplanacağına ilişkindir.
Adli tatil içinde süre işlemeyeceğinden, yedi günlük temyiz süresinin adli tatilin bittiği tarihten itibaren hesaplanması gerekir.
DAVA: Hakkı olmayanları seçmen kütüğüne yazmak suçundan sanık Veli Topsakal’ın 298 sayılı Yasanın 142, 765 sayılı TCY’nın 80. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin olarak Bala Asliye Ceza Mahkemesinden verilen 29.06.2005 gün ve 9-101 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesi 20.02.2007 gün ve 5788-1389 sayı ile;
`… 298 sayılı Kanunun 175. maddesi uyarınca bu kanunda yazılı suçların kovuşturmasının 3005 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılacağı belirtilmiş ise de, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Kanunun 18. maddesi ile 3005 sayılı
Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanununun yürürlükten kaldırıldığı, bu nedenle temyiz süresi yönünden karar tarihinde yürürlükte olan 5271 sayılı Yasa hükümlerinin geçerli olduğu ve gıyapta verilen hükmün sanık müdafiine 15.8.2005 tarihinde tebliğ edildiği ve sanık müdafiince hükmün 5271 sayılı Yasanın 331/1-4. madde ve fıkralarında belirtilen yasal süre geçtikten sonra 9.9.2005 tarihinde temyiz edildiği anlaşılmakla süresinde yapılmayan temyiz isteğinin CMUK.nun 317. maddesi uyarınca reddine…` karar vermiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 27.03.2007 gün ve 205511 sayı ile;
`Gıyapta verilen hükme ait tebligatın adli tatil süresi içinde yapılmış olması halinde, temyiz süresi adli tatilin bitiminden itibaren başlar ve bu süre 7 gündür.
1412 sayılı CMUK. ve 5271 sayılı CMK’da belirtilen 3 günlük süre uzaması ancak tebligat adli tatile girmeden yapılıp işleyen sürenin adli tatile rastlaması durumunda söz konusudur.
Sanık müdafiine adli tatil içinde 15.08.2005 tarihinde tebligat yapılmış olduğundan, 09.09.2005 havale tarihli temyiz dilekçesinin yasal sürede verildiği anlaşılmaktadır.` görüşü ile itiraz ederek, Özel Daire kararının kaldırılmasını, dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: İncelenen olayda;
Yerel Mahkeme sanığın yokluğunda verdiği 29.06.2005 gün ve 9-101 sayılı hükümle, sanığı seçmen kütüğüne yazılma hakkı olmayan birden çok seçmeni yazma suçundan dolayı 298 sayılı Yasanın 142, 765 sayılı TCY’nın 80. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezasına mahkum etmiştir.
Sanık müdafiinin hükmü temyiz etmesi üzerine Özel Daire, gerekçeli kararın sanık müdafiine 15.8.2005 tarihinde tebliğ edildiği, onun da yasal süre geçtikten sonra 9.9.2005 tarihinde hükmü temyiz ettiği saptamasına yer vererek temyiz isteğinin reddini kararlaştırmış, Yargıtay C.Başsavcılığı ise, temyiz isteminin süresinde olduğundan bahisle itiraz etmiştir.
Çözümü gereken hukuki uyuşmazlık, adli tatil içinde görülmesi olanaklı bulunmayan bir davaya ilişkin kararın adli tatil içinde tebliğ edilmesi halinde, temyiz süresinin ne şekilde hesaplanacağına ilişkindir.
Hüküm tarihinde yürürlüğe girmiş bulunan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 331. maddesinin 1. fıkrasında: ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil olunacağı, 2. fıkrasında: anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 4. fıkrasında ise; adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı ifade edilmiştir.
Bu düzenlemelere göre, adli tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili süreler adli tatil içinde de işleyecektir. Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adli tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adli tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adli tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Öte yandan, adli tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adli tatile rastlayan dönemde tebliği geçerlidir. Ancak tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehil adli tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır.
Somut olayda, yargılaması adli tatil içinde yapılamayan bir davaya ilişkin gerekçeli karar 15.08.2005 tarihinde sanık müdafiine tebliğ edilmiş, sanık müdafii de 09.09.2005 havale tarihli dilekçe ile hükmü temyiz etmiştir. Adli tatil içinde süre işlemeyeceğinden, yedi günlük temyiz süresinin adli tatilin bittiği tarihten itibaren hesaplanması gerekir. Bu durumda, 9 Eylül 2006 tarihinde gerçekleştirilen temyiz isteminin süresinde olduğu anlaşılmaktadır. Bu itibarla, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, temyiz isteminin süre yönünden reddine dair Özel Daire kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 20.02.2007 gün ve 5788-1389 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın temyiz incelemesi için Özel Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 10.04.2007 günü oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2012/4-99
K. 2012/201
T. 16.3.2012
YAZILI YARGILAMA USULÜNE TABİ DAVALAR ( Adli Tatilde Görülebilen Davalardan Olmadığı – Adli Tatil İçinde Biten Süreler İçin Öngörülen Yasal Uzatma Süresinin Uygulanamayacağı )
YASAL UZATMA SÜRESİ ( Adli Tatil İçinde Başlayıp Adli Tatilden Sonra Sona Eren Sürelerde Adli Tatil İçinde Biten Süreler İçin Öngörülen Uzatma Süresinin Uygulanamayacağı – Yazılı Yargılama Usulüne Tabi Dava )
ADLİ TATİL İÇİNDE BAŞLAYIP ADLİ TATİLDEN SONRA SONA EREN SÜRELER ( Adli Tatil İçinde Biten Süreler İçin Öngörülen Uzatma Süresinin Uygulanamayacağı – Tazminat Davası )
1086/m. 177, 432
ÖZET: Dava, tazminat istemli olup, yazılı yargılama usulüne tabidir ve adli tatilde görülebilen davalardan değildir. Asliye Hukuk Mahkemesi kararlarının temyizi üzerine verilen kararlara karşı karar düzeltme süresi tebliğ tarihinden itibaren 15 gündür. Adli tatil içinde başlayıp adli tatilden sonra sona eren sürelerde, adli tatil içinde biten süreler için öngörülen yasal uzatma süresinin uygulaması olanaklı değildir.
DAVA: Taraflar arasındaki davadan dolayı, bozma üzerine direnme yoluyla; Ankara 18.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23.12.2010 gün ve 2010/451 E.-2010/457 K. sayılı kararın bozulmasını kapsayan ve Yargıtay H.G.K.`ndan çıkan 13.7.2011 gün, 2011/4-410 Esas, 2011/511 Karar sayılı ilamın, karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacılar vekili tarafından verilen dilekçeyle istenilmiştir.
H.G.K.’nca dilekçe, düzeltilmesi istenen ilam ve dosyadaki ilgili bütün kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: H.G.K.ndaki görüşme sırasında, esasa girilmeden önce, H.G.K. kararına karşı karar düzeltme isteminin süresinde olup olmadığı, ön sorun olarak incelenmiştir.
Dava, tazminat istemli olup, yazılı yargılama usulüne tabidir ve adli tatilde görülebilen davalardan değildir. Asliye Hukuk Mahkemesi kararlarının temyizi üzerine verilen kararlara karşı karar düzeltme süresi tebliğ tarihinden itibaren 15 gündür.
H.G.K. kararı karar düzeltme isteyene adli tatil içinde 24.8.2011 tarihinde tebliğ edilmiş olup; yasal 15 günlük süre tatile rastlamayan 8.9.2011 günü sona ermesine karşın, karar düzeltme istemli dilekçe bu tarihten sonra 9.9.2011 tarihinde ibraz edilmiştir.
Bilindiği üzere; adli tatil içinde başlayıpda adli tatil bittikten sonra sona eren sürelerde, adli tatil içinde biten süreler için öngörülen yasal uzatma süresinin uygulaması olanaklı değildir.
Açıklanan sebeple süresi geçtikten sonra verilen karar düzeltme dilekçesinin reddi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeple davacılar vekilinin karar düzeltme dilekçesinin REDDİNE, 16.3.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2603
K. 2010/7405
T. 17.6.2010
ADLİ ARA VERME ( Gerek Uygulamada Gerekse Öğretide Tahliye Davalarının Acele Davalardan Olduğu – Adli Tatilde Görülen Davalar Arasında Tahliye Davaları da Sayıldığı )
TAHLİYE DAVASI ( Acele Davalardan Olduğu – Adli Tatilde Görülen Davalar Arasında Tahliye Davaları da Sayıldığı )
ADLİ TATİLDE GÖRÜLECEK DAVA VE İŞLER ( Adli Tatilde Görülen Davalar Arasında Tahliye Davaları da Sayıldığı )
1086/m.176
2004/m.194
ÖZET: Gerek uygulamada gerekse öğretide tahliye davalarının acele davalardan olduğu tartışmasızdır. Ayrıca adli ara vermeyi düzenleyen HUMK’nun 176. maddesinde adli tatilde görülen davalar arasında tahliye davaları da sayılmıştır. Zira tahliye davaları basit yargılamaya tabi, yasa koyucu tarafından bir an önce çözümü amaçlanan davalardandır.
DAVA: İcra mahkemesince verilmiş bulunan karar, davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine davalı borçlunun itiraz etmesi üzerine davacı, icra mahkemesinden itirazın kaldırılması ve tahliye isteminde bulunmuştur. Mahkemece, tedbir kararı bulunduğundan bahisle davanın reddine karar verilmesi üzerine karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Hukuk davalarının tatilini düzenleyen İİK.’nun 194. maddesi “acele haller müstesna olmak üzere müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ve ancak alacaklıların ikinci toplantısından 10 gün sonra devam olunabilir” hükmünü taşımaktadır. Gerek uygulamada gerekse öğretide tahliye davalarının acele davalardan olduğu tartışmasızdır. Ayrıca adli ara vermeyi düzenleyen HUMK.’nun 176. maddesinde adli tatilde görülen davalar arasında tahliye davaları da sayılmıştır. Zira tahliye davaları basit yargılamaya tabi, yasa koyucu tarafından bir an önce çözümü amaçlanan davalardandır.
Olayımıza gelince; davalı kiracının Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 03/12/2008 tarih ve 2008/1001 Esas sayılı kararı ile iflasın ertelenmesine kadar takip yapılmamasına ve yapılan takiplerin durdurulmasına karar verilmiştir. Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2008/1001 Esas sayılı ilamı iflas ile ilgili tedbir kararı olup sadece infazı etkiler. Mahkemece işin esasının incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda yazılı nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.06.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.