Akaryakıt İstasyonu İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2959
K. 2011/10466
T. 13.6.2011
• KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ VE KAMULAŞTIRILAN TAŞINMAZIN YOL OLARAK TAPUDAN TERKİNİ ( Akaryakıt İstasyonunun Faaliyetine Devam Edip Edemeyeceğinin ve Çalışma Ruhsatı Alınmasına Engel Bir Durum Bulunup Bulunmadığının Araştırılacağı )
• AKARYAKIT İSTASYONU FAALİYETİ ( Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Kamulaştırılan Taşınmazın Yol Olarak Tapudan Terkini/Konusunda Uzman Bilirkişi Kurulu İle Keşif Yapılacağı – İlgili Belediye Başkanlığı ve Bağlı Olduğu Akaryakıt Dağıtım Şirketinden Araştırma Yapılacağı )
• KEŞİF ( Kamulaştırma Bedelinin Tespiti ve Kamulaştırılan Taşınmazın Yol Olarak Tapudan Terkini – Akaryakıt İstasyonun Faaliyetine Devam Edip Edemeyeceğinin Araştırılması Gerektiği )
2942/m.10
Karayolları Kenarında Yapılacak ve Açılacak Tesisler Hakkındaki Yönetmelik m.41
ÖZET : Dava kamulaştırma bedelinin tesbiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir. Konusunda uzman bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak, taşınmazın üzerindeki idare binasının ve müştemilatının yola mesafesi ayrıntılı olarak tespit edilip idare binası yıkılmadan akaryakıt istasyonunun faaliyetine devam edip etmeyeceği, çalışma ruhsatı alınmasına engel bir durumun bulunup bulunmadığı, ilgili belediye başkanlığı ve bağlı olduğu akaryakıt dağıtım şirketinden araştırıldıktan sonra, sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki 4650 Sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tesbiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarda gün ve sayıları yazılı hükümün Yargıtay’ca incelenmesi tarafların vekilleri yönünden verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, 4650 Sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanunu’nun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tesbiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Arazi niteliğindeki taşınmaza net geliri esas alınarak değer biçilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu sebeple davacı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davalı vekilinin temyizine gelince;
Bilirkişi raporunda dosyada mevcut 7.4.2009 tarihli inceleme raporundan bahsedilerek taşınmazın kısmi kamulaştırılması sonucu akaryakıt istasyonunun ticari faaliyetini sürdüremeyeceği belirtilerek, bina değeri de hesaplanarak kamulaştırma bedeli tespit edilmiş iken, mahkemece yazılı gerekçeler ile sadece iki adet dispanser, saha betonu ve aydınlatma giderlerine hükmedilmiştir.
Karayolları Kenarında Yapılacak ve Açılacak Tesisler Hakkındaki Yönetmeliğin 41. maddesi uyarınca benzin istasyonunun geriye çekilmesi durumunda benzin pompalarını sökme, taşıma ve takma masraflarının, bu işlem sırasında kullanılmaz hale gelen bina ve sair muhtesatın aynı özelliklerine göre yeniden yapılma masraflarının belirlenmesi gerektiğinden;
Mahkemece, konusunda uzman bilirkişi kurulu ile keşif yapılarak, taşınmazın üzerindeki idare binasının ve müştemilatının yola mesafesi ayrıntılı olarak tespit edilip, yukarda anılan yönetmelik maddelerine göre idare binası yıkılmadan akaryakıt istasyonunun faaliyetine devam edip etmeyeceği, çalışma ruhsatı alınmasına engel bir durumun bulunup bulunmadığı, ilgili belediye başkanlığı ve bağlı olduğu akaryakıt dağıtım şirketinden araştırıldıktan sonra, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükümün açıklanan sebeplerle H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davacı idare harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına, davalıdan peşin alınan temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine ve temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 13.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/4542
K. 2010/7291
T. 10.5.2010
• KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ ( Satış Bedelinden Yapı Değeri Düşülmek Suretiyle Zemin Değerinin Tespit Edilemeyeceği – Akaryakıt İstasyonunun Satışı Ticari Rekabet Kuralları Çerçevesinde Gerçekleştiğinden İstasyonun Ticari Değerinin Objektif Tespiti Olanak Dışı Olup Böyle Bir Satışının Emsal Olamayacağı )
• AKARYAKIT İSTASYONU ( Satışı Ticari Rekabet Kuralları Çerçevesinde Gerçekleştiğinden İstasyonun Ticari Değerinin Objektif Tespiti Olanak Dışı Olup Böyle Bir Satışının Emsal Olamayacağı – Kamulaştırma Bedelinin Tespiti )
• ZEMİN DEĞERİNİN TESPİTİ ( Kamulaştırma Bedelinin Tespiti – Emsalin Özel Amaçlı Olmayan Özel Nitelikleri Bulunmayan Taşınmaz Mal Satışlarından Seçilmesi Gerektiğinin Düşünülmemesinin Doğru Görülmediği )
2942/m.11
ÖZET : Davada kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Hükme esas alınan bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda somut emsal olarak incelenen taşınmaza ait tapu kaydının ve ekindeki belgelerin incelenmesinden bir kısım paydaşların payları üzerinde Shell lehine, 1990 başlangıç tarihli, 20 yıl süreli kira şerhinin bulunduğu ve taşınmazın üzerindeki akaryakıt istasyonu ile birlikte satıldığı anlaşılmaktadır. Akaryakıt istasyonunun yapı değerinden başka ticari değeri de bulunup, satış bedelinden yapı değeri düşülmek suretiyle zemin değerinin tespit edilemeyeceği açıktır. Akaryakıt istasyonunun satışı ticari rekabet kuralları çerçevesinde gerçekleştiğinden istasyonun ticari değerinin objektif tespiti olanak dışı olup, böyle bir satış emsal olamaz. Bu sebeple emsalin, özel amaçlı olmayan, özel nitelikleri bulunmayan taşınmaz mal satışlarından seçilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Dava dilekçesinde Kamulaştırma Yasasının 4650 Sayılı Yasayla değişik hükümleri uyarınca, kamulaştırma bedelinin tespiti ve taşınmaz malın idare adına tescili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : 1-) Mahkeme kararı davacı vekiline 6.8.2009 günü tebliğ edilmiş olup, temyiz dilekçesi 11.9.2009 tarihinde temyiz defterine kaydedilmiştir. Bu durumda H.U.M.K. nun 432. maddesi hükmünde öngörülen 15 günlük temyiz süresi geçmiş bulunduğundan 1.6.1990 gün ve 1989/3 Esas 1990/4 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca temyiz isteminin REDDİNE,
2-) Davalı vekilinin temyizine gelince:
Hükme esas alınan bilirkişi kurulunca düzenlenen raporda somut emsal olarak incelenen 1038 Ada 3 parsel sayılı taşınmaz a ait tapu kaydının ve ekindeki belgelerin incelenmesinden paydaşlardan B. E., Ş. B.,Y. B. ve E. B.’ın payları üzerinde Shell lehine, 1990 başlangıç tarihli, 20 yıl süreli kira şerhinin bulunduğu ve taşınmazın üzerindeki akaryakıt istasyonu ile birlikte 19.10.2005 tarihinde satıldığı anlaşılmaktadır. Akaryakıt istasyonunun yapı değerinden başka ticari değeri de bulunup, satış bedelinden yapı değeri düşülmek suretiyle zemin değerinin tespit edilemeyeceği açıktır. Akaryakıt istasyonunun satışı ticari rekabet kuralları çerçevesinde gerçekleştiğinden istasyonun ticari değerinin objektif tespiti olanak dışı olup, böyle bir satış emsal olamaz. Bu sebeple emsalin, özel amaçlı olmayan, özel nitelikleri bulunmayan taşınmaz mal satışlarından seçilmesi gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
Mahkemece yeniden emsal araştırması yapılmalı, taraflardan emsal kayıtları istenmeli ve bozma nedenleri doğrultusunda ek raporlar alınmalı ve oluşacak sonuç doğrultusunda karar verilmelidir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükümün H.U.M.K. nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istenmesi halinde temyiz edenlere iadesine, 10.5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/766
K. 2002/2831
T. 28.3.2002
• KİRA SÖZLEŞMESİYLE DEVRALINAN AKARYAKIT İSTASYONUNUN İŞLETME SÖZLEŞMESİYLE BAŞKASINA VERİLMESİ ( Sözleşmeye Aykırı Olarak Katkılı Ürün Satarak Sözleşmenin Feshine Sebep Olan Davalının Müdahalesinin Men’ine Karar Verilmesi Gereği )
• MÜDAHALENİN MEN’İ DAVASI ( Davacının Kiraladığı Akaryakıt İstasyonunu İşletme Sözleşmesiyle Devrettiği Davalının Sözleşmeye Aykırı Davranarak Akdin Feshine Sebep Olması – Kiracının Elatmanın Önlenmesi Talebinin Kabulü Gereği )
• ELATMANIN ÖNLENMESİ TALEBİ ( Kiracının İşletme Sözleşmesiyle Davalıya Devrettiği Akaryakıt İstasyonu İçin – İşletme Sözleşmesinin Davalının Katkılı Ürün Satması ve Sözleşmeye Aykırı Davranışları Nedeniyle Haklı Nedenle Feshi )
• AKARYAKIT İSTASYONUNU KİRALAYAN DAVACININ BUNU İŞLETME SÖZLEŞMESİYLE DAVALIYA DEVRETMESİ ( Davalının Katkılı Ürün Satarak Sözleşmeye Muhalefet Etmesi Nedeniyle Akdin Haklı Nedenle Feshi – Kiracının Elatmanın Önlenmesi Talebinin Kabulü Gereği )
4721/m.982,983
ÖZET : Taraflar arasında düzenlenen ve tapuya şerhedilen 01.11.1987 tarihli kira sözleşmesi uyarınca, davacının dava konusu taşınmazı 20 yıl süreli kullanmak hakkı mevcuttur. Davacı 20 yıl süreli kiraladığı bu taşınmazı yine aynı tarihli işletme sözleşmesi ile davalıya teslim etmiştir. Davalı işletme sözleşmesine aykırı davranmak suretiyle davacının haklı olarak sözleşmeyi feshetmesine sebebiyet verdiğine ve mahkemece de bu şekilde kabul edildiğine göre, artık, davalının kira sözleşmesi süresince taşınmazı davacının rızası hilafına kullanması, işletmesi mümkün değildir. Bu durumda mahkemece, taşınmazı kullanma ve işletilmesinde hukuki dayanağı kalmayan, buna rağmen taşınmazı fiilen davacıya teslim etmekten kaçındığı anlaşılan davalı yönünden, davacının elatmanın önlenmesi ile ilgili talep ve davasının da kabulü gerekir.
DAVA : Davacı vekili, Kemalpaşa-Sütçüler Köyü 44 parselde bulunan Shell Akaryakıt istasyonu müvekkilince 20 yıllığına kiralanarak tapuya şerh edildiğini, 01.11.1987 tarihli sözleşme ile de işletme hakkının davalı şirkete verilip, istasyondaki teçhizat ve malzemelerin de davalıya teslim edildiğini, ancak, davalının sözleşmeye aykırı olarak haricen temin ettiği akaryakıt ürünlerini pazarladığı gibi, daha vahimi, Toluen vb. karışımlı standart dışı ürün sattığının belirlenmesi üzerine işletme sözleşmesinin feshedildiğini, buna rağmen davalının istasyonu, demirbaşları teslim etmediği gibi, müvekkiline ait amblem ve logoları haksız olarak kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek, davalının elatmasının önlenmesine, amblem ve markaya tecavüzünün önlenmesine, malzemelerin aynen veya bedelinin tazminine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taşınmazın hiçbir zaman davacıya teslim edilmediğini, cüzi bedel ile yapılan kira sözleşmesinin muvazaalı ve geçersiz olduğunu, demirbaş ve malzemelerin teslim alınabileceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve savunmaya, toplanan delillere nazaran, davalının sözleşmeye aykırı davrandığının sabit olup, davacının sözleşmeyi fesih hakkının doğduğu, ancak, işletme sözleşmesi ile davalıya teslim edilen yer ile ilgili sözleşmenin feshi ile başkaları ile sözleşme yapmanın mümkün olmadığı, davalının bir müdahalesinin de bulunmadığı gerekçesi ile, taraflar arasındaki 01.11.1987 tarihli sözleşmenin feshine, men-i müdahale ile ilgili talep ve davanın reddine, davacıya ait malzemelerin aynen, olmaz ise, ( 2.992.938.000.- ) TL değerinin tahsiline, davacıya ait amblem ve logoların kullanılmasının önlenmesine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
KARAR : Yukarıda da özetlendiği gibi, davacı, davalının ayıplı ve standart dışı akaryakıt satmak suretiyle taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı davrandığını ileri sürerek, işletme sözleşmesinin feshini, elatmanın ve haksız rekabetin önlenmesini, davalıya teslim edilen malzemelerin veya bedelinin tahsilini talep ve dava etmiş olup, davalının sözleşmeye aykırı olarak haricen temin ettiği, üstelik standart dışı akaryakıt pazarladığı dosya kapsamından anlaşıldığı gibi, esasen, mahkemece dahi bu husus kabul edilmiş ve işletme sözleşmesinin feshine karar verilmiş, bu şekilde verilen gerekçe ve karar davalı tarafça temyiz edilmemiştir. Taraflar arasında düzenlenen ve tapuya şerhedilen 01.11.1987 tarihli kira sözleşmesi uyarınca, davacının dava konusu taşınmazı 20 yıl süreli kullanmak hakkı mevcuttur. Davacı 20 yıl süreli kiraladığı bu taşınmazı yine aynı tarihli işletme sözleşmesi ile davalıya teslim etmiştir. Davalı işletme sözleşmesine aykırı davranmak suretiyle davacının haklı olarak sözleşmeyi feshetmesine sebebiyet verdiğine ve mahkemece de bu şekilde kabul edildiğine göre, artık, davalının kira sözleşmesi süresince taşınmazı davacının rızası hilafına kullanması, işletmesi mümkün değildir.
Bu durumda mahkemece, taşınmazı kullanma ve işletilmesinde hukuki dayanağı kalmayan, buna rağmen taşınmazı fiilen davacıya teslim etmekten kaçındığı anlaşılan davalı yönünden, davacının el atmanın önlenmesi ile ilgili talep ve davasının da kabulü gerekirken, kısmen kendi içinde çelişir şekilde yazılı olduğu gibi karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 28.3.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
E. 2006/6380
K. 2006/7271
T. 4.10.2006
• AKARYAKIT İSTASYONUNU YAKMAYA TEŞEBBÜS ( Yakarak Mala Zarar Verme Suçuna Kalkışma Niteliğinde Olduğu – Hakkında 5237 S. TCK’nun 151/1 ve 152/2-A Madde ve Fıkralarının Uygulanması Gerektiği )
• YAKARAK MALA ZARAR VERME ( Suçuna Kalkışma Niteliğinde Olduğu/Akaryakıt İstasyonunu Yakmaya Teşebbüste Bulunma – Hakkında 5237 S. TCK’nun 151/1 ve 152/2-A Madde ve Fıkralarının Uygulanması Gerektiği )
• TEŞEBBÜS ( Akaryakıt İstasyonunu Yakmaya Teşebbüste Bulunma – Yakarak Mala Zarar Verme Suçuna Kalkışma Niteliğinde Olduğu/Hakkında 5237 S. TCK’nun 151/1 ve 152/2-A Madde ve Fıkralarının Uygulanması Gerektiği )
• PİŞMANLIK GÖSTERİP GÖSTERMEME ( Sanığın Sosyal ve Ekonomik Durumu İle Yargılama Sürecinde Pişmanlık Gösterip Göstermediği Hususları Değerlendirme Dışı Bırakılarak 50. Maddesinin Uygulanmasına Yer Olmadığına Karar Verilmesinin Yasaya Aykırı Olduğu )
5237/m.50,151/1,152/2-a
ÖZET : 1- Müdahile ait akaryakıt istasyonunu yakmaya kalkışan sanığın eyleminin yakarak mala zarar verme suçuna kalkışma niteliğinde olduğu gözetilerek hakkında 5237 sayılı TCK.nun 151/1, 152/2-a, 35. madde ve fıkralarının uygulanması gerekir.
2- Sanığın, sosyal ve ekonomik durumu ile yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği hususları değerlendirme dışı bırakılarak yetersiz gerekçeyle 5237 sayılı TCK.nun 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi, yasaya aykırıdır.
DAVA : Akaryakıt istasyonunu yakmaya teşebbüste bulunma suçundan sanık Neşet Sağıroğlu’nun bozma üzerine yapılan yargılanması sonunda; Hükümlülüğüne dair ( ESKİŞEHİR ) Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 14.2.2006 gün ve 287 esas, 50 karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi O yer C.Savcısı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile 26.6.2006 günü daireye gönderilmekle incelendi:
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Bozmaya uyularak; yapılan duruşmaya toplanıp karar yerinde gösterilen kanıtlara, mahkemenin yargılama sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre yerinde görülmeyen sair itirazlarının reddine, Ancak;
1- Müdahile ait akaryakıt istasyonunu yakmaya kalkışan sanığın eyleminin yakarak mala zarar verme suçuna kalkışma niteliğinde olduğu gözetilerek hakkında 5237 sayılı TCK.nun 151/1, 152/2-a, 35. madde ve fıkralarının uygulanması gerekirken, suç vasfında yanılgıya düşülerek aynı Yasanın 170/1-a. madde ve fıkrası ile ceza tayini,
2- Uygulamaya göre de;
a- Sanığın, sosyal ve ekonomik durumu ile yargılama sürecinde pişmanlık gösterip göstermediği hususları değerlendirme dışı bırakılarak yetersiz gerekçeyle 5237 sayılı TCK.nun 50. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi,
b- 5237 sayılı TCK.nun 53. maddesi uygulanırken sanığın, maddenin 1. fıkrasının a, b, d, ve e bentlerindeki haklarından hapis cezası tamamlanıncaya kadar, c bendindeki haklarından ise aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş C.Savcısının temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), 04.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2009/21669
K. 2010/16659
T. 27.10.2010
• YAĞMA ( Gece Vakti Silahla Tehdit Etmek Suretiyle İşlendiğinden Nitelikli Yağma Suçunu Oluşturduğu – Akaryakıt İstasyonunun Yakıt Pompalarının Bulunduğu Bölüm İşyeri Niteliğinde Olmadığından 5237 S.K. Md.149/1 d Bendiyle Hüküm Kurulamayacağı )
• AKARYAKIT İSTASYONUNUN YAKIT POMPALARININ BULUNDUĞU BÖLÜMDE YAĞMA ( İşyeri Niteliğinde Olmadığı )
• DAHA ÇOĞUNU ALMA OLANAĞI VARKEN GEREKSİNİMİ KADAR ALMAK ( Değer Olarak Gerçekten Az Olan Araç Gazının Bedelini Ödememek İçin Nitelikli Yağma Suçunu İşleyen Sanık Hakkında İndirim Yapılacağı )
5237/m.2/3,149/1-a-h
ÖZET : Sanığın, gece vakti silahla tehdit etmek suretiyle yağma suçunu işlediği akaryakıt istasyonunun yakıt pompalarının bulunduğu bölümünün işyeri niteliğinde olmadığının anlaşılması karşısında TCK.nun 149. maddesinin 1. fıkrasının d bendiyle hüküm kurulması ve daha çoğunu alma olanağı varken gereksinimi kadar ve değer olarak da gerçekten az olan araç gazının bedelini ödememek için yağma suçunu işleyen sanık hakkında indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
KARAR : Haklarında dava konusu eylemle ilgili ek kovuşturmaya yer olmadığına karar verilen F. E., F. E., R. C. ve R. F.’ın, olaydan kısa bir süre sonra yanlarında sanık olmadığı halde suçun işlendiği akaryakıt istasyonuna dönüp, suça konu 10 lirayı yakınana vermek istedikleri ancak yakınanın olayı polise bildirdiğini söyleyerek parayı almadığı anlaşılmış ise de; adı geçenlerin parayı ödemeleri konusunda sanığın herhangi bir yönlendirmesinin bulunmadığı ve daha sonraki tarihlerde de yakınana 10 lira geri verilmediğinden, etkin pişmanlık koşullarının oluşmadığından, tebliğnamedeki ( 1 ) nolu bozma düşüncesi benimsenmemiştir.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 27.01.2009 gün ve 2008/6-203-2009/3 sayılı kararında belirtildiği gibi, “Nitelikli Yağma” suçunu yaptırıma bağlayan, 5237 sayılı TCK.nun 149. maddesinin 1.fıkrasının ( d ) bendinde “Yol kesmek suretiyle ya da konut veya işyerinde” ibaresine yer verilip ayrıca “eklenti ya da ayrılmaz parçadan” bahsedilmemesi nedeniyle, suçta ve cezada kanunilik ilkesini düzenleyen 5237 sayılı TCK.nun 2. maddesinin 3. fıkrasındaki; “Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz.” hükmü uyarınca; sanığın, gece saat 01:00 sıralarında silahla tehdit etmek suretiyle yağma suçunu işlediği akaryakıt istasyonunun yakıt pompalarının bulunduğu bölümünün işyeri niteliğinde olmadığının anlaşılması karşısında; temel cezanın belirlenmesi sırasında, ihlal edilen bend sayısının çokluğuna göre suçun işleniş biçimi gerekçe gösterilerek, TCK.nun 149. maddesinin 1. fıkrasının ( a ) ve ( h ) bendlerinin yanı sıra ayrıca ( d ) bendiyle de hüküm kurulması,
2-Suçun işleniş biçimi, olayın özelliği ve sanığın kastı da gözetildiğinde; daha çoğunu alma olanağı varken gereksinimi kadar ve değer olarak da gerçekten az olan araç gazının 10 lira olan bedelini ödememek için yağma suçunu işleyen sanık hakkında hükmolunan cezadan TCK.nun 150/2. maddesiyle indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık M. K. savunmanının temyiz itirazı bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle istem gibi BOZULMASINA, 27.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4291
K. 2011/10193
T. 27.6.2011
• AKARYAKIT BEDELİNİN TAHSİLİ ( Geri Alma Konusunda Davalının Tebliğ Edilen İhtarına Rağmen Davacının Geri Alma Konusundaki İradesini Kullandığı ve Dolayısı İle Sözleşmede Kendisine Tanınan Süreyi Fazlasıyla Geçirdiği )
• STANDARTLARA AYKIRI ÇIKAN AKARYAKIT ( Sözleşme Sürelerine Uyarak İade Almadığından Sözleşme Gereğince Teslim Ettiği Dava Konusu Akaryakıt Bedelini İsteyemeyeceği )
• GERİ ALMA İRADESİ ( Akaryakıt Bedelinin Tahsili – Geri Alma Konusunda Davalının Tebliğ Edilen İhtarına Rağmen Davacının Geri Alma Konusundaki İradesini Kullandığı ve Dolayısı İle Sözleşmede Kendisine Tanınan Süreyi Fazlasıyla Geçirdiği )
818/m.182
ÖZET : Davacı, sözleşme gereğince davacıya teslim edilen bir kamyon akaryakıtın, standartlara aykırı olduğunun tarafına bildirildiğini, akaryakıtın iadesini istediğinde, akaryakıtın kullanıldığının tarafına bildirildiğini ileri sürerek bu akaryakıt bedelinin tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 35. maddesinde “… Muayene sonucunda uygun çıkmayan malların idarenin deposundan 5 gün içerisinde geri alınacaktır…” hükmünün bulunduğu, geri alma konusunda davalının tebliğ edilen ihtarına rağmen, davacının geri alma konusundaki iradesini kullandığı, dolayısı ile sözleşmede kendisine tanınan süreyi fazlasıyla geçirdiği anlaşılmaktadır. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin eki niteliğindeki Tip İdari Şartnamenin 53.3 maddesi ise “… Teslim edilen yakıt numuneleri tahlil neticesinde bozuk çıkarsa parası ödenmeyecektir…” hükmü yer almakta olup her iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, davacının standartlara aykırı çıkan akaryakıtı sözleşme sürelerine uyarak iade almadığından sözleşme gereğince teslim ettiği davaya konu akaryakıt bedelini isteyemez. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili geldi, davacı tarafından gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı ile yaptığı sözleşme gereğince, davalıya akaryakıt teslim ettiğini, 1.9.2006 tarihinde 42 … … plakalı araç ile teslim edilen akaryakıtın, davalı tarafından 5.10.2006 tarihli yazı ile sözleşmeye uygun bulunmadığından bahisle 14.9.2006 tarihinde tarafına bildirildiğini, 17.12.2006 tarihli yazı ile akaryakıtın iadesini istediğini, 13.12.2006 tarihli yazı ile akaryakıtın kullanıldığının tarafına bildirildiğini ileri sürerek, teslim edilen akaryakıt bedeli olan 23.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir.
Davalı, teslim edilen akaryakıtın standarda uygun bulunmadığı, akaryakıtın kullanıldığını savunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, sözleşme gereğince davacıya teslim edilen bir kamyon akaryakıtın, standartlara aykırı olduğunun tarafına bildirildiğini, akaryakıtın iadesini istediğinde, akaryakıtın kullanıldığının tarafına bildirildiğini ileri sürerek bu akaryakıt bedelinin tahsili istemi ile eldeki davayı açmıştır. Davalı davanın reddini dilemiş, Mahkemece, Davalının ürünü kullanmakla sebepsiz zenginleştiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiştir. Davacı tarafından 1.9.2006 tarihinde 42 … … plakalı araç ile teslim edilen akaryakıtın standartlara aykırı olduğundan sözleşmede belirtilen sürede teslim alınması için, davalı ya yazı yazıldığı, bu yazının 14.9.2006 tarihinde davacıya tebliğ edildiği ve davacının 17.12.2006 tarihli yazı ile standartlara uygun bulunmayan akaryakıtın iadesinin istendiği hususu taraflar arasında tartışmasızdır. Ayrıca 13.12.2006 tarihli kullanıldığı belirtilen davalı yazısının ise davaya konu ürün ile ilgili değil parası ödenen 29.9.2006 tarihli teslimata ilişkin olduğu hususu da dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmenin 35. maddesinde “… Muayene sonucunda uygun çıkmayan malların idarenin deposundan 5 gün içerisinde geri alınacaktır…” hükmünün bulunduğu, geri alma konusunda davalının 14.9.2006 tarihinde tebliğ edilen ihtarına rağmen, davacının geri alma konusundaki iradesini 17.12.2006 tarihinde kullandığı, dolayısı ile sözleşmede kendisine tanınan süreyi fazlasıyla geçirdiği anlaşılmaktadır. Yine taraflar arasındaki sözleşmenin eki niteliğindeki Tip İdari Şartnamenin 53.3 maddesi ise “… Teslim edilen yakıt numuneleri tahlil neticesinde bozuk çıkarsa parası ödenmeyecektir…” hükmü yer almakta olup her iki hüküm birlikte değerlendirildiğinde, davacının standartlara aykırı çıkan akaryakıtı sözleşme sürelerine uyarak iade almadığından sözleşme gereğince teslim ettiği davaya konu akaryakıt bedelini isteyemez. Öyle olunca mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz edilen kararın davalı yararına bozulmasına 825,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalı ya ödenmesine, 27.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/4046
K. 2012/11124
T. 4.7.2012
• AKARYAKIT BEDELİNİN ÖDENMEMESİ NEDENİYLE BAŞLATILAN İCRA TAKİBİNE İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Dava Açılmadan Önce Davalının Borcun Bir Kısmını Ödediğinin Dosya Kapsamından Anlaşılması – Davacı Alacaklının Bu Ödemeyi Alacaktan Mahsup Etmediği )
• BORÇLU TARAFINDAN DAVADAN ÖNCE ÖDEME YAPILMASI ( Toplam Alacaktan Mahsup Edilmesi Gereği – Davadan Önce Yapılan Ödeme Tutarı Dikkate Alınarak Davacının Ödenen Bedel Yönünden Dava Açmakta Hukuki Yararının Bulunmadığının Kabulü Gerektiği )
• HUKUKİ YARAR ( Davalının Ödediği Kısım İçin Davacının Dava Açmakta Hukuki Yararının Bulunmadığı – Bu Bölüm İçin Davanın Reddi Gereği/Akaryakıt Bedelinin Ödenmemesi Nedeniyle Başlatılan İcra Takibine İtirazın İptali Davası/Kısmi Ödeme Yapılması )
2004/m. 67
ÖZET : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasında, akaryakıtın satılarak teslim edilmiş ise de bakiye borcununun ödenmediğinden bahisle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatı talep edilmişti. Davaya konu icra takibi kapsamında dava açılmadan önce davalının borcun bir bölümünü ödediği dosya içeriğinden anlaşılmakta ise de, davacı vekilinin bu ödemeyi mahsup etmeksizin icra takibine başlayarak iş bu davayı açtığı görülmektedir. Mahkemece, davadan önce yapılan ödememe tutarı gözetilerek davacı yanın anılan bedel yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle bu bölüm bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen yakıtmatik sözleşmesi kapsamında müvekkilince faturalar içeriğindeki akaryakıtın davalıya satılarak teslim edilmiş ise de bakiye borcun ödenmediğini, aleyhine girişilen takibe davalının itirazı sonucu takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacıya olan borcunun takip tarihi itibariyle 13.811 TL olup, dava açılmadan önce 6.686 TL’lik kısmi bir ödemenin yapıldığı halde davacı yanca gözetilmediği gibi talep edilen faiz oranının da fahiş bulunduğundan bahisle davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacı yanca talep edilen faiz oranının sözleşme hükümlerine uygun olduğu gibi benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda takip tarihi itibariyle davacının 13.712,90 TL asıl alacak, 144.11 TL faiz tutarı olmak üzere toplam 13.857,01 TL alacaklı olduğunun saptandığı takiple dava tarihi arasında davalı yanca yapılan kısmi ödemenin BK’nun 84.maddesi uyarınca infazda dikkate alınması gerektiği ve bu ödeme tutarının icra inkar tazminatı hesabında dikkate alınmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının 13.857,01 TL’ye yönelik itirazın iptaliyle takibin asıl alacak tutarı 13.712,90 TL’ye takip tarihinden itibaren %50 oranını aşmamak üzere sözleşme faizi uygulanmak suretiyle devamına, fazlaya dair istemin reddine, 7.026,90 TL üzerinden %40 icra inkar tazminatı tutarı 2.810,76 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davaya konu icra takibi kapsamında dava açılmadan önce 12.12.2006 tarihli dekont ile davalının 6686 TL tutarında ödeme yaptığı dosya içeriğinden anlaşılmakta ise de, davacı vekilinin bu ödemeyi mahsup etmeksizin icra takibine konu 15.173,29 TL üzerinden iş bu davayı açtığı görülmektedir. O halde mahkemece davadan önce yapılan ödememe tutarı gözetilerek davacı yanın anılan 6686 TL yönünden dava açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle bu bölüm bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm tesisinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma biçimine göre öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 04.07.2012 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
Genel hükümlere göre açılan davalarda kural olarak haklılık durumu dava tarihine göre belirlenir. İtirazın iptali davasının amacı itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamaktır. Bu nedenle davada haklılık durumu takip tarihi itibariyle belirlenmelidir ( HGK 16.10.1996,19-601/711 ). İtirazın iptali davasında takipten önce, takipten sonra ancak ödeme emrine itiraz süresi bitmeden yapılan ödemeler gözetilir. Ancak ödeme emrine itiraz süresinin geçmesinden sonra yapılan ödemeler ise dikkate alınmaz. Bu tür ödemeler kararın infazı sırasında icra müdürlüğünce dikkate alınıp borçtan mahsup edilmelidir. Aksi halde ödeme tarihleri itibariyle takip konusu alacağa faiz yürütülüp, ödemenin öncelikle faize mahsup edilmesinden sonra kalan alacak saptanarak hüküm kurulmalıdır. Bu şekilde yapılacak işlem sonucu bulunan meblağ üzerinden hüküm kurulması infazda tereddüt yaratır. Davacının davadan önce yapılan ödemeler yönünden tüm borç ödenip, infaz edilmediği sürece hukuki yararı bulunmaktadır. Mahkemenin bu yöne ilişkin gerekçesi yerinde olup, hükmün onanması gerekir. Sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüş ve gerekçesine katılamıyorum.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/8040
K. 2006/8398
T. 13.7.2006
• AKARYAKIT FİYAT FARKI ( İhale Tenzilatına Tabi Olmadığı – Davalı Tarafından Yapılan Kesintilerin KDV’si İle Birlikte Ödenmesi Gerektiği )
• YAPILAN KESİNTİLERİN KDV’Sİ İLE BİRLİKTE ÖDENMESİ ( Akaryakıt Fiyat Farkının İhale Tenzilatına Tabi Olmadığından Ödenmesi Gerektiği )
• İHALE TENZİLATI ( Akaryakıt Fiyat Farkının İhale Tenzilatına Tabi Olmadığı )
2886/m.2
ÖZET : Mahkemece, akaryakıt fiyat farkının ihale tenzilatına tabi olmadığı, bu nedenle davalı tarafından yapılan kesintilerin KDV’si ile birlikte ödenmesi gerektiği kanaatine varılarak hüküm kurulması isabetlidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Sincan Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 30.12.2004 tarih ve 2003/853 – 2004/424 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Deyiş Cesur tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirketin davalının “Stabilize Nakliye İşi” ihalesini kazanarak işi bitirdiğini ancak davacının akaryakıt fiyat farkından kaynaklanan miktarı ödemediğini ileri sürerek, 15.391.358.697.-TL.nın reeskont faizi ile tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre akaryakıt fiyat farkının ihale tenzilatına tabi olmadığı, bu nedenle davalı tarafından yapılan kesintilerin KDV’si ile birlikte ödenmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın kabulü ile 13.155.007.433.-TL.sı akaryakıt fiyat farkı ile 2.236.351.264.-TL.sı KDV’nin dava tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 13.07.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/6837
K. 2001/7774
T. 4.5.2001
• MÜTEMMİM CÜZ ( Petrol İstasyonlarındaki Akaryakıt Pompaları – Haczi)
• HACİZ ( Petrol İstasyonlarındaki Akaryakıt Pompaları – Mütemmim Cüz)
• AKARYAKIT POMPALARI ( Haczi – Mütemmim Cüz Niteliği)
743/m.619
ÖZET : Bilirkişi raporunda, hacz edilen pompaların kaideten her zaman sökme, takma işleminin mümkün olduğu belirtildiğine göre, “mütemmim cüz” olmadıkları anlaşılan , bu pompaların haczine ilişkin memurluk işlemi yerindedir.
DAVA : Merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye 19.4.2001 tarihinde gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü.
KARAR : Alacaklının talebi üzerine borçlu, şirkete ait petrol istasyonundaki 4 adet opet marka, numaraları ve diğer özellikleri haciz zabtında yazılı akaryakıt pompalarına memurlukça haciz konulmuştur. Borçlu süresinde merciye verdiği şikayet dilekçesinde haczedilen bu pompaların petrol istasyonunun mütemmim cüzü olduğundan bahisle konulan haczin kaldırılmasını istemiştir. Türk Medeni Kanununun 619. maddesinde nelerin mütemmim cüz olduğu açıklanmıştır. Madde hükmüne göre “mahalli örfe göre bir şeyin esaslı bir unsurunu teşkil eden o şeyin telef veya tahrip yahut tagyir edilmedikçe ondan ayrılması kabil olmayan cüz’ler, o şeyin mütemmim cüz’leridir” hükmünü getirmiştir. Tetkik konusu olayda bilirkişiler dosya içerisinde mevcut olan 12.2.2001 tarihli raporlarının ikinci maddesinde haczedilen 4 adet pompanın kaideten sökme takma işleminin mümkün olduğunu, bunun her zaman gerçekleştirilebileceği bildirilmiştir. Bu durumda adı geçen pompaların gayrimenkul tahrip ve tagyir edilmeden ondan ayrılması mümkün görülmekte ve bu durumu ile mütemmim cüzü niteliğinde olmadıkları anlaşılmaktadır. Bu pompalar söküldüğünde borçlunun daha sonra başka pompaları bunların yerine takması mümkün olduğuna göre memurlukça yapılan haciz işlemi yerinde olup, bilirkişilerin açıklamaları ile sonucu çelişkili olan raporu esas alınarak hüküm tesisi doğru değildir. Şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA), 4.5.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/2017
K. 2003/3060
T. 8.4.2003
• 3. KİŞİNİN İSTİHKAK DAVASI ( Haciz Borçlunun Borç Dayanağı Senette Belirttiği Davacı Şirket Adresinde Gerçekleştirildiği – Borçlu ve 3.Kişi Malı Birlikte Ellerinde Bulundurduklarından İİK.nun 97/A Maddesi Gereğince Mal Borçlu Elinde Sayıldığı )
• BİLİRKİŞİ ARACILIĞIYLA TESPİT ( Davacı 3.Kişi Ticaret Şirketi Olduğuna Göre Haczedilen Akaryakıt Pompalarının Usulüne Göre Şirket Envanterinde Kayıtlı Olup Olmadığı – İstihkak Davası )
• AKARYAKIT POMPALARININ HACZİ ( Davacı 3.Kişi Ticaret Şirketi Olduğuna Göre Haczedilen Akaryakıt Pompalarının Usulüne Göre Şirket Envanterinde Kayıtlı Olup Olmadığının Bilirkişi Aracılığı ile Tespit Edileceği – İstihkak Davası )
2004/m.97/a
ÖZET : Uyuşmazlık takip hukukuna dayalı 3.kişinin istihkak davasına ilişkindir. Haciz, borçlunun borç dayanağı senette belirttiği, davacı şirket adresinde gerçekleştirilmiştir. Bu durumda borçlu ve 3.kişi malı birlikte ellerinde bulundurduklarından İİK.nun 97/a maddesi gereğince mal borçlu elinde sayılır. Bu yasal karinenin aksini kanıt yükü davacıya ait olup, davacı tarafından yeterli ve inandırıcı kanıt sunulmamıştır. Davacı 3.kişi ticaret şirketi olduğuna göre, haczedilen akaryakıt pompalarının usulüne göre şirket envanterinde kayıtlı olup olmadığının bilirkişi aracılığıyla saptanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı kararın temyizen tetkiki davalı ( alacaklı ) vekili tarafından istenmiş, merciice ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar verilmiştir. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Nur Algan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Uyuşmazlık takip hukukuna dayalı 3.kişinin istihkak davasına ilişkindir.
Haciz, borçlunun borç dayanağı senette belirttiği, davacı şirket adresinde gerçekleştirilmiştir. Bu durumda borçlu ve 3.kişi malı birlikte ellerinde bulundurduklarından İİK.nun 97/a maddesi gereğince mal borçlu elinde sayılır. Bu yasal karinenin aksini kanıt yükü davacıya ait olup, davacı tarafından yeterli ve inandırıcı kanıt sunulmamıştır. Davacı 3.kişi ticaret şirketi olduğuna göre, haczedilen akaryakıt pompalarının usulüne göre şirket envanterinde kayıtlı olup olmadığının bilirkişi aracılığıyla saptanıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.04.2003 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2003/4-285
K. 2004/7
T. 20.1.2004
• TİCARETE HİLE KARIŞTIRMAK ( Motorine Hidro-karbon Karıştırıp Satılarak Bu Suçun İşlenmesi )
• DOLANDIRICILIK ( Niteliksiz Motorini Satmada Karşı Tarafın İradesinin Satkatlanmasının Hataya Düşürülmesinin Zarara Uğratılmasının Söz Konusu Olmaması Nedeniyle Bu Suçun Oluşmaması )
• MOTORİNE HİDRO-KARBON KARIŞTIRMAK ( Motorine Satıştan Önce Bu Maddenin Karıştırılması İle Ticarete Hile Karıştırmak Suçunun Oluşması )
• PETROL ARAŞTIRMA MERKEZİ ( Petrol Ürünlerinin Standartlara Uygunluğunun Bu Kurum Tarafından Yapılması )
• TİCARETE HİLE KARIŞTIRMAK SUÇUNDA AMAÇ ( Satıcıya Karşı Alıcıyı Koruyup Ticaretin Güvenle Yapılmasını Sağlamak Olması ) )
• DOLANDIRICILIK SUÇUNDA AMAÇ ( Bu Suçta Asıl Amacın Mal Varlığını Korumak Olması )
• FAİL ( Ticarete Hile Karıştırmak Suçunda Failin Tacir Olmasının Gerekmemesi-Satıcı Ya Da Onu Temsil Eden Biri Olmasının Yeterli Olması )
• FAİL ( Dolandırıcılık Suçunda Failin Herkes Olabilmesi )
• MALIN TESLİMİ İLE SUÇUN OLUŞUMU ( Ticarete Hile Karıştırmak Suçunun Teslim ile Tamamlanması )
• AKARYAKIT SATANIN YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Akaryakıt Satanın Standartlara Uygun Akaryakıt Satmakla Yükümlü Olması-Bu Akaryakıtın Başkası Tarafından Üretilmiş Veya İthal Edilmiş Olmasının Sorumluluğunu Kaldırmaması )
1705/m.6
765/m.61,363,503
ÖZET : Ticarete hile karıştırma suçu teslim anında oluştuğu halde dolandırıcılık suçunda suçun tamamlanabilmesi için zarar ve haksız çıkar unsurlarının gerçekleşmesi zorunludur. Belirtilen katkı maddesi ekleme eyleminin sanık tarafından yapıldığı kanısına varılırsa, satış öncesi hileli davranışta bulunarak niteliksiz motorini satışa sunma eylemi TCY.nın 503/1, 61. maddelerine uyan dolandırıcılık suçunu oluşturur. Sanığın satış öncesi herhangi bir hileli davranışta bulunmadığının ( motorine katkı maddesi eklenmediğinin ) belirlenmesi halinde, standarda aykırı motorini satışa sunma eyleminin, 1705 sayılı Yasanın 6. maddesi gereğince ticarete hile karıştırmak suçunu oluşturur. Ticarete hile karıştırma suçunda amaç satıcıya karşı alıcıyı koruyup ticaretin güvenle yapılmasını sağlamak olduğu halde dolandırıcılık suçunda amaç mal varlığını korumaktır.Ticarete hile karıştırma suçu teslim anında oluştuğu halde dolandırıcılık suçunda suçun tamamlanabilmesi için zarar ve haksız çıkar unsurlarının gerçekleşmesi zorunludur.
DAVA : Ticarete hile karıştırmak suçundan sanık Fahri’nin beraatına ilişkin Kastamonu Asliye Ceza Mahkemesince 06.12.2001 gün ve 335-784 sayı ile verilen kararın katılan idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 4. Ceza Dairesince 01.10.2003 gün ve 26245-8580 sayı ile;
“Petrol Araştırma Merkezi görevlilerince düzenlenen 23.10.2001 ve 5.10.2001 tarihli bilirkişi kurulu raporlarında standart dışı CFPP değeri ve kükürt miktarı nedeniyle motorinin TSE 3082 nolu standarda aykırı bulunduğunun ve anılan standarda aykırılığın üretim veya taşıma ya da depolama sonucu oluşmayıp, motorine sonradan ağır bir hidrokarbonun bilerek karıştırılması sonucu oluşabileceğinin belirtilmesi karşısında tüm kanıtlar değerlendirilerek;
1- Belirtilen katkı maddesi ekleme eyleminin sanık tarafından yapıldığı kanısına varılırsa, satış öncesi hileli davranışta bulunarak niteliksiz motorini satışa sunma eyleminin TCY.nın 503/1, 61. maddelerine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle beraat hükmü kurulması,
2- Sanığın satış öncesi herhangi bir hileli davranışta bulunmadığı ( motorine katkı maddesi eklenmediği ) belirlenir ise, standarda aykırı motorini satışa sunma eyleminin, 1705 sayılı Yasanın 6. maddesine,
Uyacağı gözetilmeden oluşa uygun bulunmayan gerekçeyle hüküm kurulması” isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 02.12.2003 gün ve 32408 sayı ile;
“Sanığın üzerine atılı TSE 3082 standardına aykırı motorini satışa sunmaktan ibaret eylemin, 1705 sayılı Kanunun 6. maddesi delaletiyle TCK.nun 363. maddesine mümas ticarete hile karıştırma suçu olup, fatura ibraz edilmesi ve standarda aykırılığın sanık tarafından yapıldığı ya da standarda aykırı olduğunu bilerek alıp satışa sunulduğuna dair dosyada mahkûmiyetine yeterli delil bulunmaması sebebiyle beraat hükmü tesis edilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, bozma kararında belirtilen katkı maddesi ekleme eyleminin sanık tarafından yapıldığı kanısına varılırsa, satış öncesi hileli davranışta bulunarak niteliksiz motorini satışa sunma eyleminin, TCK.nun 503/1 ve 61. maddelerine uyan dolandırıcılık suçunu oluşturacağına ilişkin düşünceye katılmak mümkün değildir.
Öncelikle sonradan içine ağır bir hidrakarbon karıştırılması sebebiyle TSE standardına aykırı olduğu belirtilen motorini sanığın standarda aykırı hale getirdiğine veya standarda aykırı olduğunu bilerek alıp satışa sunduğuna dair mahkûmiyetine yeterli delil bulunmadığına ilişkin beraat hükmündeki gerekçenin tartışılıp sonuca ulaşılması mümkün iken, yerel mahkemeden yeniden tüm delillerin değerlendirilmesini istemek gereksizdir. Zira, Yerel Mahkeme tüm kanıtları değerlendirerek belirtilen gerekçe ile beraat hükmü vermiştir.
Öte yandan, bozma kararında belirtildiği gibi katkı maddesi ekleme eyleminin petrol istasyonu sahibi sanık tarafından yapılmış olduğunu bir an için kabul etsek bile, bunun Yüksek Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 16.1.1984 tarih ve 281/3 sayılı kararı karşısında ticarete hile karıştırma suçu olduğu ve dolandırıcılık suçu olarak nitelendirilmesine olanak bulunmadığı açıktır.
Burada eylemin nitelendirilmesi bakımından, ticarete hile karıştırma suçu ile dolandırıcılık suçunun ortak ve ayrılan yönlerini açıklamakta fayda olduğu kuşkusuzdur. YCGK.nun söz konusu kararında da ayrıntılı biçimde açıklandığı üzere bunları şu şekilde sıralamak mümkündür:
1- Ticarete hile karıştırma suçunda amaç satıcıya karşı alıcıyı koruyup ticaretin güvenle yapılmasını sağlamak olduğu halde dolandırıcılık suçunda amaç mal varlığını korumaktır. Bu sebeple ticarete hile karıştırma suçu kamu güvenine karşı cürümler bölümünde yer almasına karşın, dolandırıcılık suçu mala karşı cürümler bölümünde düzenlenmiştir. Ancak, çoğu kez ticarete hile karıştırma suçunda meydana gelen zararın mal varlığında azalmaya yol açtığı inkar edilemez.
2- Dolandırıcılık suçunda herkesin fail olabilmesine karşılık ticarete hile karıştırma suçunda fail, satıcı ya da onu temsil eden biri olmalıdır. Fakat satıcının hukuki anlamda tacir olması gerekmez. Alış veriş sırasında satıcı durumunda olması yeterlidir.
3- Dolandırıcılıkta kandıracak nitelikte hile ya da sania kullanarak, yanılgıya düşürme ve haksız çıkar sağlayıp başkasına zarar verme suçun hareket unsurunu oluşturmaktadır. Burada aldatma çekirdek kavramdır. Dolandırıcılık hile ya da sanianın etkin kışkırtması sonucu aldatılmış irade ile işlenen bir suçtur. Ticarete hile karıştırma suçunda ise, hareket unsuru TCK.nun 363. maddesine göre bir kimsenin ticaret yaptığı sırada alıcısına bir şey yerine aynı şey olmak üzere, sözleşmeye aykırı olarak başka bir şey vermesidir. Dolandırıcılık suçunda, failin yaptığı hile ve sania mağdurun iradesi üzerinde etkili olduğu halde ticarete hile karıştırma suçunda alışveriş ilişkisinin kurulması aldatıcı eylemden değil, ticari hayattaki karşılıklı ve olağan güvenden ileri gelmektedir. O yüzden dolandırıcılık suçunda aranan boyut ve etkinlikte bir hile, ticarete hile karıştırma suçunda aranmamakta; mağdurun ufak bir dikkati ile bundan kaçınma olanağının bulunması durumunda bile, söz konusu suç oluşmaktadır.
4- Ticarete hile karıştırma suçu teslim anında oluştuğu halde dolandırıcılık suçunda suçun tamamlanabilmesi için zarar ve haksız çıkar unsurlarının gerçekleşmesi zorunludur. Oysa ticarete hile karıştırma suçunda kanuni tipte zarar unsuru yer almamıştır. Suçun mal varlığına karşı cürümler arasında yer almaması da bunu doğrulamaktadır.
Gerçekten bu hususları dikkate alan YCGK anılan kararında sanıkların 12 ayar zincirlere 18 ayar damgasını vurup ayrıca yapımcı adını yazarak, kuyumculuk yapan mağdurlara satmaktan ibaret eylemlerini dolandırıcılıktaki hile boyutlarına ulaşmayan bir etkinlik içinde kaldığını düşünerek, ticarete hile karıştırma suçu olarak kabul etmiştir. Nitekim, Yüksek Yargıtay 11. Ceza Dairesi de 23.5.2002 tarih, 3619-4653 sayılı kararında YCGK.nun bu husustaki görüşünü benimseyerek, suça konu motorine kükürt karıştırılmasından ibaret eylemin sübutunun kabulü halinde bile, dolandırıcılıktaki hile boyutlarına ulaşmayan etkinlik içinde işlendiği dikkate alınarak, sanık hakkında TCK.nun ticarete hile karıştırma suçunu oluşturan 363. maddesinin uygulanması gerekeceğini belirtmiştir.
Olayımızda standarda aykırı motorinin satışa sunulması hususunda failin alıcıları yanılgıya düşürecek herhangi bir faaliyeti veya dolandırıcılıkta aranan boyut ve etkinlikte hile sayılabilecek aktif bir hareketinin bulunduğu söylenemez. Ayrıca standarda aykırı motorini satışa sunmasında sanığın bir çıkarı veya alıcıların zararı söz konusu değildir. Bu durumda alışveriş ilişkisinin kurulmasına hile ve sanianın sebep olduğunu düşünmek alışverişin mahiyeti ve ticaretin işleyişi ile bağdaşmaz. Dolayısıyla sanığın üzerine atılı eylem dolandırıcılık değil, ticarete hile karıştırma suçu olup, 1705 sayılı Kanunun 6. maddesi delaletiyle TCK.nun 363. maddesine mümas bulunmaktadır.
Bozma kararındaki kabule göre de; sanığın motorine ilişkin olarak ibraz ettiği faturalardan birinin tarihinin 29.2.2000 numune alınma tarihinin ise, 23.3.2000 olması karşısında hayatın olağan akışına göre daha önce satışın gerçekleşmiş olduğunun kabulü gerekeceğinden, dolandırıcılık suçuna eksik teşebbüsten de söz edilemez.
Kaldı ki, sanığın söz konusu motorine sonradan ağır bir hidrakarbon karıştırarak, standarda aykırı hale getirdiğine veya standarda aykırı olduğunu bildiği halde alıp satışa sunduğuna dair her türlü şüpheden uzak mahkûmiyetine yeterli açıkça bir delil bulunmaması karşısında beraat hükmünün onanması gerekir.” görüşüyle itiraz yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün onanmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Birinci Başkanlığa gönderilmekle Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık; içine katkı maddesi karıştırılmış motorini sanığın bilerek satma eyleminin sabit olup olmadığı, eylemin sabit olduğunun kabul edilmesi halinde ise hangi suç niteliğine uyduğunun belirlenmesi noktalarında toplanmaktadır.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Sanık C.Savcılığında; kasten standartlara aykırı akaryakıt satmadıklarını, Devletin kontrolü ve denetimi ile Doğubayazıt, Iğdır ve Silopi’ye gelen akaryakıtlardan, her türlü vergisini ve masrafını ödeyerek fatura karşılığında aldıklarını, getirip yerli mazot dışındaki pompalarda daha ucuza sattıklarını, standarda aykırılık varsa Devletin kontrolünde ve denetiminde standartlara aykırılığın söz konusu olacağını, Devletin kusurunun da kendilerine yüklenmemesi gerektiğini, ya bu tür mazotların Türkiye’ye sokulmaması yahut da ülkeye girmesine izin veriliyorsa buna yasal bir çözüm getirilmesi gerektiğini beyan etmiştir.
Duruşmada; doğudan mazot aldıklarını, bu mazotların genelde standartlara uygun çıkmadığını, bu tür mazottan numune alındığını beyan etmiş ve ilgili fatura fotokopilerini mahkemeye sunmuştur. Bu faturaların incelenmesinde, Denizli adresinde bulunan Haşim Bakar tarafından düzenlenen 27.01.2000 tarihli faturanın 3.450.000.000 liralık motorin için, Iğdır adresinde bulunan Murat Ergezer tarafından düzenlenen 29.02.2000 tarihli faturanın ise 3.795.000.000 liralık motorin için düzenlendikleri anlaşılmaktadır.
23.03.2000 günlü tutanak kapsamına göre sanığa ait akaryakıt istasyonunda 03.03.2000 tarihinde, Turkuaz Kırıkkale adresinden alınmış olan 5112 seri nolu yerli motorin pompası ile, 10.03.2000 tarihinde Ağırkaya Petrol, Doğubayazıt adresinden, ve yine 14.03.2000 tarihinde Murat Ergezer Iğdır adresinden alınmış olan 2124 seri nolu ithal motorin pompasından numune alındığı anlaşılmaktadır.
Bu numunelerden 2124 seri nolu ithal motorin pompasından alınan motorin üzerinde Petrol Araştırma Merkezince yapılan analiz sonucunda düzenlenen 27.04.2000 gün ve 0444 sayılı raporda; 350 C ve 370 C’de ölçülen distilasyon davranışı nedeniyle TSE standardına uygun olmadığı, motorine ağır bir hidrakarbonun karıştırılmış olabileceği belirtilmiştir.
Yerel Mahkemece, PAL araştırma merkezinin daha önce başka dosyalarda gönderdiği raporlarda, kükürt oranındaki aykırılığın motorinlerin başka maddelerin muhafaza edildiği tankerlere konulmuş olmasından da oluşabileceğinin bildirilmesi dikkate alınarak, bu davadaki TSE aykırılığının herhangi bir şekilde taşıma, muhafaza veya satış aşaması ile ilgili olarak sanığa yüklenebilecek kusurun söz konusu olup olmadığı, üretici rafineri, ithalatçı ya da satıcıdan hangisinde kusur olduğu konusunda rapor istenmesi üzerine, Petrol Araştırma Merkezince düzenlenen 05.10.2001 tarihli raporda;
Söz konusu standarda aykırılığın taşıma, depolama ya da üretim sırasında oluşmayacağı, önceki raporda da belirtildiği gibi, motorine sonradan ağır bir hidrakarbonun bilerek karıştırılması sonucu oluşabileceği, ülkemizde tüketiciye sunulan bütün ürünlerde olduğu gibi akaryakıtlarda da ülkede üretildiğine ya da ithal edildiğine bakılmaksızın Türk Standartları Enstitüsünce belirlenen standartlara uymak zorunluluğunun bulunduğu, motorin için bu standardın TS 3082 nolu standart olduğu, bu standartlarda belirtilen bütün sayısal değerlerin, ülkemizde üretilen araçların teknik özellikleri, araçların güvenli kullanımı ve kaza riski ile birlikte ülkemizin iklim koşulları ve çevrenin korunması gözetilerek belirlendiği, herhangi bir akaryakıtın ithal ya da sınır ticareti yoluyla ülkemize sokulmuş olmasının bu standartlara uyma zorunluluğunu ortadan kaldırmayacağı, bu nedenle akaryakıt bayilerinin sattıkları malların standartlar dahilinde kalmaları için gerekli her türlü tedbiri almaları ve sattıkları malın kalitesini değiştirecek girişimlerde bulunmamaları gerektiği kanısında oldukları belirtilmiştir.
Ticarette Tağşişin Men’i ve İhracatın Murakabesi ve Korunması Hakkında 1705 sayılı Yasanın 6. maddesinde, “Bu Kanun uyarınca ilgili Bakanlıkça alınan kararlara ve düzenlemelere aykırı hareket edenler tacir olsunlar veya olmasınlar haklarında, mahkemelerce fiillerinin mahiyetine göre bir aydan altı aya kadar hapis cezası ve yüzmilyon liradan beşyüzmilyon liraya kadar ağır para cezasına hükmedilir. Şayet bu fiillerden dolayı Türk Ceza Kanunu ile diğer kanunlarda belirtilen cezalar daha ağır ise bu cezalar tatbik olunur. Bu şekilde cezalandırılanlar hakkında mahkemelerce verilen kararlar, masrafları hükümlüden alınmak suretiyle mahalli gazetelerde mahkemece hüküm özeti ilan ettirilebileceği gibi, tacir olanların isimleri ticaret veya sanayi odalarında bulunacak kara listelere de kaydettirilir. Bu madde hükümlerine aykırı davranışlarda bulunanlar o malın veya hizmetin imalatçı/üreticisi veya ithalatçısı değillerse, imalatçı/üreticisi veya ithalatçılar da bu eylemden dolayı sorumludurlar, bunlar hakkında da birinci ve ikinci cümle hükümleri uygulanır. Şu kadar ki, imalatçı/üretici veya ithalatçı sözkonusu aykırılığın kendi kusurlarından kaynaklanmadığını ispat ederse bu sorumluluktan kurtulabilir.” hükmü yer almaktadır.
Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün, 19.10.1995 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 95/3 sayılı tebliğinde; dizel otomotiv yakıtları için zorunlu uygulamada bulunan TS 3082 sayılı standart kapsamına giren ürünleri ithal edenlerin, üretenlerin ve satanların, bu standart hükümlerine uymalarının gerektiği belirtilmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Petrol Araştırma Merkezinin 27.04.2000 ve 05.10.2001 tarihli raporları nazara alındığında, akaryakıt satıcısı olan sanığın, içine ağır bir hidrakarbon maddesi karıştırılmış ve uygulamada zorunlu olan standartlara aykırı hale gelmiş motorini satışa arz ettiği sabittir. 1705 sayılı Yasanın 6. maddesi ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğünün 19.10.1995 gün ve 95/3 sayılı tebliği gereğince sanık standartlara uygun akaryakıt satmakla yükümlü olup, bu akaryakıtın başkası tarafından üretilmiş veya ithal edilmiş olması sorumluluğunu kaldırmamaktadır. Sanık, katkılı akaryakıt maddesi satmakla kusurludur.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığının, sanığın eyleminin sabit olmadığına ilişkin itiraz nedeni yerinde değildir.
Sanığın sabit olan standartlara aykırı motorin satmak eyleminin hangi suç niteliğine uyduğunun incelenmesinde;
Uyuşmazlık konusunda sağlıklı bir hukuki çözüme ulaşılabilmesi için, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin ve yargısal kararların incelenmesinde yarar vardır.
Ticarete hile karıştırmak suçu, TCY.nda kamu güvenine karşı işlenen suçların yer aldığı altıncı babının 363. maddesinde düzenlenmiştir. Bu hüküm ile ticari yaşamda güvenilir bir ortamın sağlanması, ekonomi ve toplumsal yaşamın gelişmesinin güvence altına alınması amacı güdülerek, ticari hileler cezalandırılmıştır. Taraflar arasındaki ilişki, ticari yaşamda kendiliğinden var olan karşılıklı güven nedeniyle kurulur. Anılan maddede düzenlenen suçun oluşumunda asıl olan sözleşmenin çiğnenmesi olup, zarar doğması olasılığının bulunması yeterlidir, ayrıca mağdurun mal varlığında azalma biçiminde bir zararın doğması gerekmez.
Dolandırıcılık suçu ise, TCY.nın mala karşı işlenen suçların yer aldığı onuncu babını 503. maddesinde düzenlenmiştir. Bu suçta, hile ve desiseler yaparak bir kişiyi hataya düşürüp onun veya başkasının zararına, kendisine veya bir başkasına haksız çıkar sağlamak eylemi cezalandırılmıştır. Taraflar arasındaki ilişki, failin hile ve desiseleri ile elde edilen, mağdurun sakatlanmış iradesi sonucu kurulmaktadır. Suç, mala karşı işlenen bir suç olduğundan, mağdurun mal varlığında bir azalma, bir başka anlatımla zarar doğması gerekmektedir. Öğretide de yaygın olarak kabul edildiği gibi dolandırıcılık suçu iki konulu bir cürümdür. Bu suç ile mal varlığı yanında kişinin irade serbestisi ve rıza özgürlüğü de korunmaktadır. ( F.EREM, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, C.4, sh.640 vd.; S.SELÇUK, Dolandırıcılık, sh.7 vd. )
Nitekim, Ceza Genel Kurulunun 16.01.1984 gün ve 281-3 sayılı ve 17.02.1998 gün ve 9-40 sayılı kararlarında da aynı esaslara yer verilerek, her iki suçu birbirinden ayıran ölçütler aynı şekilde kabul edilmiştir.
1705 sayılı Yasanın 6. maddesinde ise, gıda maddeleri dışındaki, iç ve dış ticarete konu mallarda tağşiş ve hile yapılmasına engel olmak üzere ilgili bakanlıkça yapılan düzenlemelere ve alınan kararlara aykırı davranmak eylemi yaptırıma bağlanmıştır. Ancak, bu eylemin TCY.da düzenlenen bir suçu da oluşturması halinde, fail hakkında TCY.da öngörülen yaptırımın uygulanacağı da madde metninden açıkça anlaşılmaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın sabit olan eylemi, içinde katkı maddesi bulunması nedeniyle standarda aykırı olan akaryakıtı satışa sunmaktır. Bu eylem görevlilerce numune alınıp inceleme yaptırılması sonucunda ortaya çıkmış olup, sanığın eylemi nedeniyle herhangi bir kimsenin iradesi sakatlanarak bir sözleşme yapılmadığı gibi, bir kimsenin mal varlığında azalma, bir zarar da tespit edilmemiştir. Sanık, standarda aykırı motorini, standarda uygun olarak satışa sunmakla, TCY.nın 363. maddesinde düzenlenen ticarete hile karıştırmak suçunu işlemiştir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının bu değişik gerekçe ile kabulüne, Yerel Mahkeme hükmünün, sanığın TCY.nın 363. maddesi uyarınca cezalandırılması yerine beraatına karar verilmesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, “TCY.nın 363. maddesinde düzenlenen ticarete hile karıştırmak suçunun unsurlarından biriside, ticarete konu şeyin karşı tarafa teslimidir. Somut olayda numune alınmış olup, teslim unsuru gerçekleşmediğinden ticarete hile karıştırmak suçunun oluşmadığı açıktır. Bu itibarla Özel Daire kararı haklı nedenlere dayandığından, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE, Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 01.10.2003 gün ve 26245-8580 sayılı kararının KALDIRILMASINA, Kastamonu Asliye Ceza Mahkemesinin 06.12.2001 gün ve 335-784 sayılı hükmünün, sanığın TCY.nın 363. maddesi uyarınca cezalandırılmasına yerine dosya kapsamına uymayan gerekçelerle beraatına karar verilmesi isabetsizliğinden BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.01.2004 günü oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2005/3556
K. 2005/7111
T. 25.4.2005
• AKARYAKIT SATIŞI ( Dağıtım Şirketiyle Bayilik Sözleşmesi Olmadan – Petrol Piyasası Kanunu Kapsamında Değerlendirilmesi Gereği/Yetkili Mercilerin Emirlerine Riayetsizlik Suçundan Hüküm Kurulamayacağı )
• BAYİLİK SÖZLEŞMESİ OLMADAN AKARYAKIT SATIŞI ( Yetkili Mercilerin Emirlerine Riayetsizlik Suçundan Hüküm Kurulamayacağı – Petrol Piyasası Kanunu Kapsamında Değerlendirilmesi Gereği )
• LİSANSSIZ AKARYAKIT SATIŞI (Dağıtım Şirketiyle Bayilik Sözleşmesi Olmadan – Petrol Piyasası Kanunu Kapsamında Değerlendirilmesi Gereği/Yetkili Mercilerin Emirlerine Riayetsizlik Suçundan Hüküm Kurulamayacağı)
5015/m.3/b,19
765/m.2,72,526
ÖZET : Sanığın bir dağıtım şirketiyle bayilik sözleşmesi olmadan benzin ve motorin satışı yapmaktan ibaret eyleminin TCK’nın 2. maddesi gözetildiğinde hükümden önce 20.12.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 3. maddesinin ( b ) bendi aracılığıyla aynı Kanunun 19. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirken unsurları oluşmayan TCK’nın 526/1. maddesindeki yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçundan hüküm kurulması Kanuna aykırıdır.
DAVA : Yetkili mercilerin emirlerine aykırı davranmak suçundan sanığın, Türk Ceza Kanunu’nun 526, 72, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanun’un 4. maddeleri uyarınca 606.534.000 Türk Lirası hafif para cezası ile cezalandırılmasına dair, Nurdağı Sulh Ceza Mahkemesinin 26.12.2003 tarih, 2003/243-230 sayılı ceza kararnamesine itirazın reddine ilişkin, Nurdağı Asliye Ceza Mahkemesinin 1.4.2004 tarih, 2004/18 müteferrik sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 28.3.2005 gün ve 13245 sayılı yazılı emre müsteniden dava dosyası C. Başsavcılığının 8.4.2005 gün ve 65214 sayılı ihbarnamesiyle daireye gönderilmekle okundu;
Mezkür ihbarnamede;
Sanığın lisanssız olarak akaryakıt satışı yapmak şeklinde belirlenen ve 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanunu kapsamında kalan eyleminde, Türk Ceza Kanunu’nun 526. maddesinde yazılı suçun kanuni unsurlarının oluşmadığı gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden CMUK’nın 343. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu yazılı emre atfen ihbar olunmuştur.
Gereği düşünüldü:
KARAR : Yazılı emre dayanan ihbarname münderecatı sanığın bir dağıtım şirketiyle bayilik sözleşmesi olmadan benzin ve motorin satışı yapmaktan ibaret eyleminin TCK’nın 2. maddesi gözetildiğinde hükümden önce 20.12.2003 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 5015 sayılı Petrol Piyasası Kanununun 3. maddesinin ( b ) bendi aracılığıyla aynı Kanunun 19. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerekirken unsurları oluşmayan TCK’nın 526/1. maddesindeki yetkili mercilerin emirlerine riayetsizlik suçundan hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı olup bu itibarla yerinde görüldüğünden Nurdağı Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 1.4.2004 gün ve 2004/18 mut. Karar sayılı hükmün CMUK’nın 343. maddesi gereğince BOZULMASINA ve sanık hakkında tayin olunan cezanın çektirilmemesine 25.4.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/1741
K. 2005/11739
T. 28.11.2005
• AKARYAKIT TAŞIMA İŞİ ( Kullanacağı Tankeri Satın Alırken Gerekli Kontrolleri Yaptırmayarak Özen Göstermediği ve Tanker Bölmelerindeki Ayıbın Gizli Ayıp Sayılamayacağı – Davacının Eyleminin M.K.nun 3. ve TTK’nun 25/3.Md. Kapsamında Değerlendirilmesi Gerektiği )
• GİZLİ AYIP ( Satış Akdinin Feshi-Tazminat Davası – Davacının Sırf Akaryakıt Taşıma İşinde Kullanacağı Tankeri Satın Alırken Gerekli Kontrolleri Yaptırmayarak Özen Göstermediği ve Tanker Bölmelerindeki Ayıbın Gizli Ayıp Sayılamayacağı )
• SATIŞ AKDİNİN FESHİ – TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Sırf Akaryakıt Taşıma İşinde Kullanacağı Tankeri Satın Alırken Gerekli Kontrolleri Yaptırmayarak Özen Göstermediği ve Tanker Bölmelerindeki Ayıbın Gizli Ayıp Sayılamayacağı )
4721/m.3
6762/m.25/3
ÖZET : Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davacının sırf akaryakıt taşıma işinde kullanacağı tankeri satın alırken gerekli kontrolleri yaptırmayarak özen göstermediği, tanker bölmelerindeki ayıbın gizli ayıp sayılamayacağı,davacının eyleminin M.K.nun 3. ve TTK.nun 25/3.maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçeleriyle asıl davanın, davacının dava açmakla davalıya yönelik haksız bir hareketi tespit edilmediği gerekçesiyle de birleşen davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.
DAVA : Taraflar arasındaki karşılıklı satış akdinin feshi-tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı her iki davanın da reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı-karşı davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan akaryakıt tankeri satın aldığını, taşıdığı akaryakıtın tankerin bölmeleri arasında delikler mevcut olduğundan birbirine karıştığını, davalıya ayıplı mal sattığının ihbar edildiğini, akaryakıtın birbirine karışması neticesi bir müşterinin aracının zarar görmesi sonucunda müvekkiline idari para cezası kesildiğini belirterek satışın iptaline, bedeli olan 2.500.000.000.-TL.nın faiziyle davalıdan alınmasına, müvekkili firmanın çarptırıldığı 4.300.000.000.-TL. para cezasının faiziyle ve 5.000.000.000.-TL. manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tarafların tacir olup, davacının TTK.nun 25/3.maddesinde öngörülen sürelerde ayıp ihbarında bulunmadığını, TTK.nun 25/4.maddesi uyarınca da davanın zamanaşımına uğradığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur. Davalı vekili, karşı davasında, müvekkiline yönelik böyle bir dava açılmasının üzücü ve müvekkilinin ticari hayatını olumsuz etkileyecek olduğunu iddia ederek 1.000.000.000.-TL. manevi tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre davacının sırf akaryakıt taşıma işinde kullanacağı tankeri satın alırken gerekli kontrolleri yaptırmayarak özen göstermediği, tanker bölmelerindeki ayıbın gizli ayıp sayılamayacağı,davacının eyleminin M.K.nun 3. ve TTK.nun 25/3.maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği gerekçeleriyle asıl davanın, davacının dava açmakla davalıya yönelik haksız bir hareketi tespit edilmediği gerekçesiyle de birleşen davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı-karşı davalı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı-karşı davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 28.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/14261
K. 2004/10854
T. 4.11.2004
• TAZMİNAT DAVASI ( Davalının Davacı ile İmzaladığı Akaryakıt Tankı ve Buna Bağlı Tesisatının Kiralanmasına İlişkin Sözleşmeyi Haksız Olarak Feshetmesi Nedeniyle Davacının Mahrum Kalınan Kâr ile Fiili Zararının Tazmini Talebi )
• SÖZLEŞMESİNİN HAKSIZ FESHİ ( Bu Nedenle Açılan Tazminat Davasında Davacının Zarar Miktarına Yönelik Beyanı Doğrultusunda Verilen İlk Karar Davacı Tarafından Temyiz Edilmediğinden Zarar Miktarı Yönünden Davacı Yararına Usuli Kazanılmış Hak Doğması )
• AKARYAKIT TANKI VE BAĞLI TESİSATIN KİRALANMASI ( Davacının Zarar Miktarına Yönelik Beyanı Doğrultusunda Verilen İlk Karar Davacı Tarafından Temyiz Edilmediğinden Zarar Miktarı Yönünden Davacı Yararına Usuli Kazanılmış Hak Doğması )
• FİİLİ ZARAR ( Mahrum Kalınan Kârın Elde Edilmesi için Yapılması Gerekli Zorunlu Gider Olması Nedeniyle Ayrıca Talep Edilememesi )
• USULİ KAZANILMIŞ HAK ( Davacının Temyiz Etmediği İlk Kararda Belirlenen Zarar Miktarı Davacı Yönünden Kesinleşmiş Olmakla Bozmadan Sonra Alınan Bilirkişi Raporu Doğrultusunda Zarar Miktarının Değiştirilememesi )
• BOZMADAN SONRA ALINAN BİLİRKİŞİ RAPORU ( Davacının Temyiz Etmediği Kararda Kabul Edilen Zarar Miktarının Davacı Yönünden Usuli Kazanılmış Hak Olması Nedeniyle Bozmadan Sonra Alınan Rapor Doğrultusunda Zarar Miktarının Değiştirilememesi )
818/m.105
ÖZET : Davacının temyiz etmediği 11.02.2000 tarihli kararda zarar miktarı 237.381.056.568.-TL olarak davacı açısından kesinleşmiş ve davalı lehine usul açısından kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda tesisin 66.000 ton/ay sirkülasyon sağlayacağı ve bu sirkülasyon esasa alındığında zararın 243.739.437.692.-TL olacağı, buna göre de 30.000 ton/ay sirkülasyon esas alındığında zararın 112.608.835.320.-TL olduğuna ilişkin rapor ve mahkemenin kabulü usul açısından kazanılmış hakları ihlal edici nitelikte olduğundan, hesaplamanın 237.781.056.568.-TL üzerinden 30.000 ton/ay’a isabet eden miktar olarak belirlenmesi gerekirken, fazlası esas alınarak hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 4.Ticaret Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 16.05.2003 tarih ve 2001/1776-2003/603 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 02.11.2004 günde davacı avukatı N.Kemal Ş ile davalı avukatı Veysel K gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ali Orhan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Temlik eden davacı vekili, taraflar arasında 5 adet akaryakıt tankı ve bunlara bağlı pompa ve tesisatların kiralanması işi ile ilgili 10.10.1991 tarihli sözleşme ve 25.01.1991 tarihli ek protokol imzalandığını, davalının sözleşmeyi 23.11.1991 tarihinde haksız olarak feshettiğini ileri sürerek, haksız fesih nedeniyle uğranılan 5.534.275.000.-TL fiili zarar ile 6.361.807 USD kâr mahrumiyeti zararının sözleşmenin feshi tarihinden itibaren faizi ile birlikte davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, sözleşmenin haklı nedenlerle feshedildiğini, henüz işletmeye başlanmadığından kâr mahrumiyeti istenemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, 239.894.728.092.-TL kâr mahrumiyetinin davalıdan tahsiline karar verilmiş, Yargıtay 13.Hukuk Dairesi’nin eksik incelemeye işaret eden bozmasından sonra 233.381.056.568.-TL.nın tahsiline ilişkin karar da yine anılan Dairece, ilk bozma kararındaki bir kısım hususların yeterince araştırılmadığına işaretle tekrar bozulmuştur. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek, sözleşmenin haksız feshi nedeniyle mahrum kalınan kârın 6.197.559 USD olduğu, bu miktardan fiili zararın, kârın elde edilmesi için zorunlu gider olması nedeniyle davacı üzerinde kalması gerektiği, asıl davada istenen 500.000 USD.nın ek dava tarihi kuru esas alınarak toplam 242.647.647.692.-TL olduğu, hesaplamanın 66.000 ton sirkülasyon üzerinden yapıldığı, ancak davacının 30.000 ton sirkülasyon beyanı kabul anlamına geldiği, buna göre istenebilecek kâr mahrumiyetinin toplam 112.608.835.320.-TL olduğu gerekçesiyle asıl dava için 5.091.795.000.-TL.na, dava tarihinden itibaren, ek davada ise 107.517.040.320.-TL.na ek dava tarihinden itibaren değişen oranlarda reeskont üzerinden faiz yürütülmek üzere davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen ve aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak, davacının temyiz etmediği 11.02.2000 tarihli kararda zarar miktarı 237.381.056.568.-TL olarak davacı açısından kesinleşmiş ve davalı lehine usul açısından kazanılmış hak oluşmuştur. Mahkemece, bozmadan sonra alınan bilirkişi raporunda tesisin 66.000 ton/ay sirkülasyon sağlayacağı ve bu sirkülasyon esasa alındığında zararın 243.739.437.692.-TL olacağı, buna göre de 30.000 ton/ay sirkülasyon esas alındığında zararın 112.608.835.320.-TL olduğuna ilişkin rapor ve mahkemenin kabulü usul açısından kazanılmış hakları ihlal edici nitelikte olduğundan, hesaplamanın 237.781.056.568.-TL üzerinden 30.000 ton/ay’a isabet eden miktar olarak belirlenmesi gerekirken, fazlası esas alınarak hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenle kararın davalı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 375.000.000.-TL duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 04.11.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
7. CEZA DAİRESİ
E. 2010/12257
K. 2012/21934
T. 5.6.2012
• KAÇAK PETROL ( Sanıklar Tarafından Satışı Yapılan ve Halk Arasında On Numara Yağ Olarak Bilinen Akaryakıta Dönüştürülmüş Petrol Ürününün de Kaçak Petrol Olarak Değerlendirileceği )
• ON NUMARA YAĞ SATIŞI ( Akaryakıta Dönüştürülmüş Petrol Ürününün de Kaçak Petrol Olarak Değerlendirileceği – Eylemin Petrol Piyasası Kanunu Kaçak Petrol İle İlgili Ceza Hükümleri Kapsamında Kaldığı Gözetilerek Sanıkların Cezalandırılmaları Gerektiği )
• AKARYAKITA DÖNÜŞTÜRÜLMÜŞ PETROL ÜRÜNÜ ( Sanıklar Tarafından Satışı Yapılan ve Halk Arasında On Numara Yağ Olarak Bilinen Akaryakıta Dönüştürülmüş Petrol Ürününün de Kaçak Petrol Olarak Değerlendirileceği )
5015/m.2, Ek.5
ÖZET : Sanıklar tarafından satışı yapılan ve halk arasında on numara yağ olarak bilinen, akaryakıta dönüştürülmüş petrol ürününün de kaçak petrol olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Sanıkların eyleminin Petrol Piyasası Kanunu kaçak petrol ile ilgili ceza hükümleri kapsamında kaldığı gözetilerek bu suçtan cezalandırılmaları gerekir.
DAVA : Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Üst Cumhuriyet Savcısının temyiz talebinin suç vasfına yönelik olduğu kabul edildiğinden tebliğnamedeki temyiz talebinin reddine dair görüşe iştirak edilmemiştir.
5015 sayılı yasanın kaçak petrol başlıklı 2.maddesinin 21.fıkrasının c alt bendi hükmüne göre;
“Kurumdan izin alınmadan; akaryakıt haricinde kalan solvent, madeni ve baz yağ, asfalt, solvent nafta ve benzeri petrol ürünlerinden elde edilen akaryakıt ya da akaryakıta dönüştürmek maksadıyla kullanılan veya bulundurulan akaryakıt haricinde kalan solvent, madeni yağ ve baz yağ, asfalt, solvent nafta ve benzeri petrol ürünleri” kaçak petrol kapsamı içinde sayılmıştır.
Somut olayda sanıklar tarafından satışı yapılan ve halk arasında on numara yağ olarak bilinen, akaryakıta dönüştürülmüş petrol ürününün de kaçak petrol olarak değerlendirilmesi gerekmektedir.
Bu kabule göre de, sanıkların eyleminin 5015 sayılı yasanın ek 5.maddesi kapsamında kaldığı gözetilerek bu suçtan cezalandırılmaları gerekirken dosya kapsamına uymayan 1705 sayılı yasa uyarınca yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, üst Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, değişik gerekçeyle hükmün bozulmasına dair üye Orhan Koçak’ın karşı oyu ve bozma gerekçesi yönünden oyçokluğu, hükmün bozulması yönünden ise oybirliği ile, 05.06.2012 günü karar verildi.
DEĞİŞİK GEREKÇE :
Satıcı olan sanıkların sattıkları yağı nereden satın aldıkları sorulup, faturaları varsa celbedilip zincirleme menşei araştırması yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle çoğunluğun bozma kararına değişik gerekçe ile katılıyorum.
T.C.
YARGITAY
7. CEZA DAİRESİ
E. 2008/3937
K. 2010/6998
T. 24.5.2010
• AKARYAKITIN TSE STANDARDINA UYGUN OLMAMASI ( Kaçakçılık Kanunu’na Muhalefet – Akaryakıtın Dayanağı Olduğu Öne Sürülerek İbraz Edilecek Faturayla İlgili Olarak İthale Kadar İnilerek Zincirleme Menşe Araştırmasının Tamamlanacağı/Müsadere Yönünden Hüküm Kurulması Gereği )
• MENŞE ARAŞTIRMASI ( Kaçakçılık Kanunu’na Muhalefet – Suça Konu Akaryakıtın Dayanağı Olduğu Öne Sürülerek İbraz Edilecek Faturayla İlgili Olarak İthale Kadar İnilerek Zincirleme Menşe Araştırmasının Tamamlanması Gereği/Müsadere veya İadeye İlişkin Hüküm Kurulması Gerektiği )
• MÜSADERE ( Kaçakçılık Kanunu’na Muhalefet – Ayniyet Tespiti İle Sonucuna Göre Akaryakıtın İadesi veya Müsaderesi Yönünden Bir Hüküm Kurulacağı )
• KAÇAKÇILIK KANUNU’NA MUHALEFET ( Ayniyet Tespiti İle Sonucuna Göre Akaryakıtın İadesi veya Müsaderesi Yönünden Bir Hüküm Kurulacağı )
5607/m. 3, Geç.4
ÖZET : Kaçakçılıkla Mücadele Kanununa muhalefetten sanık hakkkında; akaryakıtın distilasyon davranışı nedeniyle TSE standardına uygun olmadığının belirtildiği, petrol istasyonu sahibi olan sanığın akaryakıtla ilgili fatura, irsaliye ve evrakın bulunduğunu savunmasında belirtmesi karşısında, akaryakıtın yabancı menşeli olma ihtimaline göre suça konu akaryakıtın dayanağı olduğu öne sürülerek ibraz edilecek faturayla ilgili olarak; ithale kadar inilmek suretiyle zincirleme menşe araştırmasının tamamlanması, ayniyet tespiti ile sonucuna göre akaryakıtın iadesi veya müsaderesi yönünden bir hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle;başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Suç tarihi olan 16.10.2000 itibariyle temyiz inceleme gününde sanık lehine hükümler içeren 765 sayılı TCK’nun 102/4 ve 104/2.maddesinde öngörülen zamanaşımı gerçekleşmiş ise de, suça konu akaryakıtın müsaderesi bakımından yapılan incelemede;
Ele geçirilen akaryakıtla ilgili olarak Petrol Araştırma Merkezi tarafından düzenlenen 14.11.2000 tarihli raporda akaryakıtın distilasyon davranışı nedeniyle TSE standardına uygun olmadığının belirtildiği, petrol istasyonu sahibi olan sanığın akaryakıtla ilgili fatura, irsaliye ve evrakın bulunduğunu savunmasında belirtmesi karşısında, akaryakıtın yabancı menşeli olma ihtimaline göre suça konu akaryakıtın dayanağı olduğu öne sürülerek ibraz edilecek faturayla ilgili olarak; ithale kadar inilmek suretiyle zincirleme menşe araştırmasının tamamlanması ve ilgili gümrük idarelerinden gümrük giriş beyannameleri tüm ekleriyle birlikte getirtilip, tüm belgeler konusunda uzman bilirkişiye tevdi edilerek, ayniyet tespiti ile sonucuna göre akaryakıtın iadesi veya müsaderesi yönünden bir hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde müsadere kararı verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 5320 sayılı yasanın 8/1. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 24.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.