Akrabalık Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/9576
K. 2005/11193
T. 8.11.2005
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davacı Tarafından Yapılan Masrafların Davalı Hissesine Düşen Bölümün Tahsili Amacı ile Yapılan İcra Takibine Vaki İtiraz Nedeniyle )
• İSPAT ( Medeni Kanun’daki Düzenleme Gereğince Herkesin İddiasını İspat Etmekle Mükellef Olması )
• YEMİN ( Olayın Niteliği ve Uyuşmazlığın Miktarı İtibariyle Tanık Dinleme Olanağı Bulunmadığına ve Davacının da Dava Dilekçesinde Yemin Deliline Dayandığının Anlaşılması Karşısında Davacı Tarafa Yemin Teklif Etme Hakkının Bulunduğu Hatırlatılmasının Gerekmesi )
• AKRABA İLİŞKİLERİ ARASINDA TANIK DİNLENMESİ ( Dayı-Yeğen Arasındaki İlişki HUMK’da Tahdidi Olarak Sayılan Hısımlardan Olmamaları Nedeniyle Tanık Dinleme Olanağının Bulunmaması )
2004/m.67
4721/m.6
1086/m.293
ÖZET : MK.nun m. 6. gereğince “Herkes iddiasını ispat etmekle mükellefdir. Davacı ve davalı HUMK’nun 293. maddesinde tahdidi olarak sayılan hısımlardan olmadıklarından, davada tanık dinleme olanağı bulunmamaktadır.
Somut olayda, dava dışı mirasçının payının ödenmesi konusunda, her iki tarafda ödemeyi kendisinin yaptığını iddia ettiğine göre, mahkemece her iki taraftan bu konudaki delilleri ( yazılı belge,makbuz vs )istenerek ve gerektiğinde de yemin deliline başvurulmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Dava dilekçesinde 3.484.000.000 liralık takibe vaki itirazın iptali ile %40 inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili ile davalının dayı-yeğen olduklarını, ortak mirasın paylaşımı, müstakil tapuların alınabilmesi ve diğer paydaşlara paylarının ödenmesi konularında masrafların tamamının müvekkili tarafından üstlenildiğini, sonucunda da tapuda devir işlemlerinin gerçekleştirildiğini, davacı tarafından yapılan bu masraflardan davalının hissesine düşen bölümün tahsili amacı ile icra takibi yaptıklarını davalının da bu takibe itirazda bulunduğunu beyan ederek, itirazın iptali ile %40 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasından, davalı ile aralarında yaptıkları anlaşma gereğince tüm masrafların ortak karşılandığını, ayrıca dava dışı mirasçısının miras payına düşen bedeli de kendisinin ödediğini, buna ilişkin makbuzu olduğunu, diğer harcamalar yönünden ise davacı ile aralarındaki akrabalık ilişkisine güvenerek belge almadığını ifade etmiştir.
Mahkemece, davacının davalı adına yaptığı ödemelerin varlığını ispat edemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
MK.nun m. 6. gereğince “Herkes iddiasını ispat etmekle mükellefdir. Davacı ve davalı HUMK’nun 293. maddesinde tahdidi olarak sayılan hısımlardan olmadıklarından, davada tanık dinleme olanağı bulunmamaktadır.
Somut olayda, dava dışı mirasçının payının ödenmesi konusunda, her iki tarafda ödemeyi kendisinin yaptığını iddia ettiğine göre, mahkemece her iki taraftan bu konudaki delilleri ( yazılı belge,makbuz vs )istenerek ve gerektiğinde de yemin deliline başvurulmak suretiyle hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Diğer yandan, tapu masrafları yönünden de somut olayda, olayın niteliği ve uyuşmazlığın miktarı itibariyle tanık dinleme olanağı bulunmadığına ve davacının da dava dilekçesinde yemin deliline dayandığının anlaşılması karşısında ( yazılı belge sunamaması halinde )davacı tarafa yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak, yaptırtılacak yeminin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın reddine karar verilmesi gerektirmiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 08.11.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/15588
K. 2012/17309
T. 4.7.2012
• BORÇ VERİLEN PARANIN TAHSİLİ ( Davacıların Tanıkları ile Aralarındaki Akrabalık İlişkisinin Tanıkların Doğruyu Söylemediklerini Göstermediği – Asıl Olanın Tanıkların Doğruyu Söylediği Olduğu/Davacı Tanık Beyanlarının Esas Alınması Gerektiği )
• TANIK ( Tarafların Akraba Olmaları Nedeniyle Tanık Dinlenebileceği – Davacı İle Akrabalık İlşkisinin Tanıkların Doğruyu Söylemediğini Göstermediği/Asıl Olanın Tanıkların Doğru Söylediği Olduğu – Borç Paranın Tahsili İstemi )
• AKRABA OLAN TARAFLAR ( Borç Paranın Tahsili İstemi – Davacıların Tanıkları İle Aralarındaki Akrabalık İlişkisi Tanıkların Doğruyu Söylemediklerini Göstermediği/Asıl Olanın Tanıkların Doğru Söylediği Olduğu – Borç Paranın Tahsili Talebinde Davacı Tanık Beyanları Esas Alınarak Karar Verileceği )
1086/m.293
ÖZET : Dava, borç olarak ödenen paranın tahsili istemidir. Her ne kadar taraflar arasında davalıya gönderilen paranın borç olarak gönderildiğine dair yazılı bir belge yok ise de, tarafların HUMK’nun 293. maddesi kapsamında akraba olmaları nedeniyle tanık dinlenebilir. Davacıların tanıkları ile aralarındaki akrabalık ilişkisi tanıkların doğruyu söylemediklerini göstermez. Asıl olan tanıkların doğruyu söylediğidir. Öyle olunca mahkemece, davacı tanık beyanları esas alınarak sonuca uygun karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili’nin duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar, davalı Adile ile muris Ahmet’e banka havalesi ile toplam 260.000,00 Alman Markı gönderdiklerini, borcun ödemediğini öne sürerek 230.983,00 TL’nin davalılardan tahsilini istemişlerdir.
Davalı Adile, davacı oğlun anne ve babasına borç para vermesinin kesinlikle söz konusu olmadığını, Şenay ise, davacıların murisleri olan babası Ahmet’den 1997 yılında 300.000,00 DM borç para aldıklarını, bu paranın 260.000,00 DM olan kısmını 28/12/2000 tarihinde anne ve merhum babasının ortak hesaplarına havale göndererek ödediklerini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı tanıklarının anlatımları dava konusu havalenin borç para karşılığı verildiğini ispata yeterli olmadığı gerekçesiyle ispatlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, davalı Adile ile muris baba Ahmet’e borç olarak gönderilen 260.000,00 DM’ın ödenmediğinden bahisle bu davayı açmışlardır. Her ne kadar taraflar arasında davalıya gönderilen paranın borç olarak gönderildiğine dair yazılı bir belge yok ise de, tarafların HUMK’nun 293. maddesi kapsamında akraba olmaları nedeniyle tanık dinlenebilir. Nitekim mahkemece, dinlenen tanıklardan davacı Sevda’nın kardeşi Sevim, Almanya’ya gittiğinde Sevda’nın evinde kaldığını, 2000 ya da 2001 yılında davalı Adile ve Ahmet’in davacıların evine gelip onlardan 260.000,00 DM borç istediklerini, davacıların kabul ettiğini, bildiği kadarı ile bu paranın onlara verildiğini belirtmiştir. Diğer tanık ise, davalı Şenay’ın eski eşi olup, muris Ahmet’in para sıkıntısı olduğunu, bankalardan kredi çektiğini, hisse senetlerinin düşmesi üzerine kredi borcunu ödemek için davacı Metin’den borç para aldığını bildiğini söylemiştir. Davacıların tanıkları ile aralarındaki akrabalık ilişkisi tanıkların doğruyu söylemediklerini göstermez. Asıl olan tanıkların doğruyu söylediğidir. Öyle olunca mahkemece, davacı tanık beyanları esas alınarak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacılar yararına BOZULMASINA, 900,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 04.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/19402
K. 2011/20209
T. 29.11.2011
• TANIK BEYANLARI ( Aksine İnandırıcı Delil ve Olaylar Bulunmadıkça Asıl Olan Tanıkların Gerçeği Söylemiş Olmaları Olduğu – Akrabalık veya Diğer Bir Yakınlığın Başlı Başına Tanık Beyanını Değerden Düşürücü Bir Sebep Sayılamayacağı )
• AKRABA TANIK ( Diğer Bir Yakınlığın Başlı Başına Tanık Beyanını Değerden Düşürücü Bir Sebep Sayılamayacağı – Davalının Eşine Fiziki Şiddet Uyguladığına ve Evlilik Birliğine Dair Görevlerini Yerine Getirmediğine İlişkin Tanık Beyanlarına Değer Verileceği )
• EŞE ŞİDDET UYGULAMA ( Davalının Eşine Fiziki Şiddet Uyguladığına ve Evlilik Birliğine Dair Görevlerini Yerine Getirmediğine İlişkin ve Olaylara Çok Yakın Tanık Sözlerine Değer Verilmesi Gerektiği )
• TEDBİR NAFAKASI ( Boşanma veya Ayrılık Davası Üzerine Tarafların Ekonomik ve Sosyal Durumları da Gözetilerek Dava Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Anne Yanında Bulunan Müşterek Çocuk Yararına Uygun Miktarda Hükmedilmesi Gerektiği )
• BOŞANMA VEYA AYRILIK DAVASI ( Tarafların Ekonomik ve Sosyal Durumları da Gözetilerek Dava Tarihinden Geçerli Olmak Üzere Anne Yanında Bulunan Müşterek Çocuk Yararına Uygun Miktarda Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gerektiği )
6100/m. 255
4721/m. 185/3, 186/3
ÖZET : Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Davalının eşine fiziki şiddet uyguladığına ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediğine ilişkin ve olaylara çok yakın tanık sözlerine değer verilmelidir.
Boşanma veya ayrılık davası üzerine, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere anne yanında bulunan müşterek çocuk yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- ) Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. ( 6100 s. HMK. m. 255 ) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde davalının eşine fiziki şiddet uyguladığına ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediğine ilişkin ve olaylara çok yakın tanık sözlerine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön göz önünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
2- ) Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına ( TMK. md.186/1 ) geçimine, ( TMK md.185/3 ) malların yönetimine ( TMK. md. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215 ) ve çocukların bakım ve korunmasına ( TMK. md.185/2 ) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden ( resen ) almak zorundadır. ( TMK. md. 169 ) O halde; Türk Medeni Kanunu’nun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere anne yanında bulunan müşterek çocuk B. yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/13505
K. 2011/15046
T. 6.10.2011
• TANIK BEYANLARI ( Aksine Ciddi ve İnandırıcı Delil ve Olaylar Bulunmadıkça Asıl Olanın Tanıkların Gerçeği Söylemiş Olmaları – Akrabalık Veya Diğer Bir Yakınlığın Başlı Başına Beyanı Değerden Düşürücü Sebep Sayılamayacağı )
• AKRABA VEYA YAKININ TANIKLIĞI ( Başlı Başına Beyanı Değerden Düşürücü Sebep Sayılamayacağı – Aksine Ciddi ve İnandırıcı Delil ve Olaylar Bulunmadıkça Asıl Olanın Tanıkların Gerçeği Söylemiş Olmaları )
6100/m. 255
ÖZET : Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalı kocanın temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. ( 6100 s. H.M.K. m. 255 ) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. O halde davacı tanıklarının davalı kocanın davacı kadına hakaret ve tehdit içeren sözler söylediği yine annesini de tehdit ettiğine dair ve olaylara çok yakın tanık sözlerine değer verilerek isteğin kabulü gerekirken bu yön gözönünde tutulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan sair hususların ise 1. bentte gösterilen sebeplerle ONANMASINA, aşağıdaki yazılı harcın davalıya yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 73.90 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatıran davacıya iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.10.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3608
K. 2010/4916
T. 31.5.2010
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Borçlunun Taşınmazı Kayınpederine Sattığı/Bu Derece Yakın Akrabalar Arasında Yapılan Tasarrufların Bağışlama Sayılacağı – Kayınpederin Borçlu Damadının Alacaklılarından Mal Kaçırmak Kastının Bilebilecek Kişilerden Olduğu/Tasarrufun İptalina Karar Verileceği )
• AKRABALAR ARASI TAŞINMAZ SATIŞI ( Borçlunun Taşınmazı Kayınpederine Sattığı/Bu Derece Yakın Akrabalar Arasında Yapılan Tasarrufların Bağışlama Sayılacağı – Kayınpederin Borçlu Damadının Alacaklılarından Mal Kaçırmak Kastının Bilebilecek Kişilerden Olduğu/Tasarrufun İptalina Karar Verileceği )
• BORÇLUNUN ARACINI AYNI MAHALLEDE YAŞADIĞI KİŞİYE SATMASI ( Tasarrufun İptali Davası/Davalı Tanığının Beyanına Göre Davalı Borçlu İle Aynı Mahalleden Komşu Olduğu – Devralanın Borçlunun Alacaklılarından Mal Kaçırma Kastını Bilebilecek Durumda Olup Olmadığının Tespit Edileceği )
• ALACAKLILARDAN MAL KAÇIRMA KASTI ( Tasarrufun İptali Davası/Davalının Aracını Tanığın Beyanına Göre Aynı Mahalleden Komşusuna Verdiği – Devralanın Borçlunun Alacaklılarından Mal Kaçırma Kastını Bilebilecek Durumda Olup Olmadığının Tespit Edileceği )
2004/m.277
ÖZET : Dava İİK’nın 277 vd maddelerine dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Taşınmaz satışının borçlu ile kayınpeder arasında yapılmış olmasından dolayı hem bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayılmış olması hem de davalının borçlu olan damadının alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekir.
Davaya konu olan aracın satışı ile ilgili olarak dinlenen davalı tanığının beyanına göre davalı borçlu ile aynı mahalleden komşu olup davalının market işi ile uğraştığı ifade edilmiştir. Mahkemece davalı borçlu ile davalının birbirlerini tanıyıp tanımadıkları ve davalının, borçlunun alacaklılarından mal kaçırma ya da alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek durumda olup olmadığı mevcut adresleride gözönüne alınarak gerekli araştırma ve inceleme yapılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu Yusuf aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazını davalı kayınpederi Mehmet’e satışına dava konusu aracını da diğer davalı S. S.’ye satışına ilişkin tasarrufların iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı M. vekili ile S. S. vekili davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı borçlu usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, taşınmaz açısından bedel farkının tek başına iptal nedeni olmayacağı araç satışının ise davalı Suvat Sami’nin ihtiyacı olduğu için yapılmış olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK’nın 277 vd maddelerine dayalı olarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, borçlu ile davalı kayınpederi Mehmet arasında gerçekleştirilen satışta bedel farkının tek başına iptal nedeni olmayacağı ve araç satışının da davalı Sami’nin ihtiyacından dolayı alındığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamına uygun düşmemektedir.
Taşınmaz satışının borçlu ile kayınpeder arasında yapılmış olmasından dolayı hem İİY’nin 278/1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayılmış olması hem de davalı M.’in borçlu olan damadı Y.’un alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle tasarrufun iptali gerekmesine ( İİY. 280/II ) rağmen yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Davaya konu olan aracın satışı ile ilgili olarak dinlenen davalı S. S. tanığı M. A.’ın beyanına göre davalı borçlu ile Y.’un aynı mahalleden komşu olup davalı S.’ın market işi ile uğraştığı ifade edilmiştir. Mahkemece yukarıda sözü edilen İİK.nun 280/I maddesi hükmüne göre davalı borçlu ile davalı Suvat’ın birbirlerini tanıyıp tanımadıkları ve davalı S. S.’nin, borçlunun alacaklılarından mal kaçırma ya da alacaklılarını ızrar kastını bilebilecek durumda olup olmadığı mevcut adresleride gözönüne alınarak gerekli araştırma ve inceleme yapılmalıdır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 31.05.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/4524
K. 2010/9553
T. 8.11.2010
• TASARRUFUN İPTALİ ( Davalının Borçlunun Damadı ve Davalının da Borçlunun Eniştesi Olmasına İ.İ.K.nun 278/1 Md.sinde Bu Derece Akrabalar Arasında Yapılan Tasarrufların Bağışlama Hükmünde Sayıldığının ve İptale Tabi Olduğunun Kabulü Gereği )
• BAĞIŞLAMA HÜKMÜNDE SAYILAN TASARRUF ( Davalının Borçlunun Damadı ve Davalının da Borçlunun Eniştesi Olmasına İ.İ.K.nun 278/1 Md.sinde Bu Derece Akrabalar Arasında Yapılan Tasarrufların Bağışlama Hükmünde Sayıldığı ve İptale Tabi Olduğu )
• AKRABALAR ARASINDA YAPILAN TASARRUF ( Tasarrufun İptali İstemi – Davalının Borçlunun Damadı ve Davalının da Borçlunun Eniştesi Olmasına İ.İ.K.nun 278/1 Md.sinde Bu Derece Akrabalar Arasında Yapılan Tasarrufların Bağışlama Hükmünde Sayıldığı ve İptale Tabi Olduğu )
2004/m.278/1,280
ÖZET : Dava, tasarrufun iptaline ilişkindir. Davalı Agah’ın borçlunun damadı ve davalının da da borçlunun eniştesi olmasına İ.İ.K.nun 278/1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörülmesine buna ilaveten davalıların belirtilen yakınlıklarından dolayı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olmaları sebebiyle de tasarrufların iptali gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; karar da yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükümün süresi içinde davalılar İsmet Y. ve Ayhan M. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Hükmüne uyulan bozma ilamında, borçlunun taşınmazlarını İ.İ.K.nın 278/1 maddesinde belirtilen derecede yakın olan akrabalarına sattığı hususunda bir tereddüt bulunmadığı, anılan maddede belirtilen akrabalar arasında gerçekleşen satışların bağış niteliğinde olup satışların hangi amaçla yapıldığı veya bir bedel karşılığı olup olmadığının önemi bulunmadığı bundan dolayı mahkemece davanın diğer şartları araştırılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gereğine değinilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalılar İsmet ve Ayhan vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, bozmaya uygun karar verilmiş olmasına kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davalı Agah’ın borçlu İsmet’in damadı ve davalı Ayhan’ın da borçlunun eniştesi olmasına İ.İ.K.nun 278/1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörülmesine buna ilaveten davalılar Ayhan ve Agah’ın yukarda belirtilen yakınlıklarından dolayı borçlu İsmet’in alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olmaları sebebiyle de tasarrufların iptali gerekeceğine ( İ.İ.K. 280/II ) ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre;
SONUÇ : Davalı İsmet ve Ayhan vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükümün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 2.157,45 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılar İsmet Y. ve Ayhan M.’tan alınmasına, 8.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3180
K. 2010/5799
T. 22.6.2010
• TASARRUFUN İPTALİ (3.Kişinin Borçlunun Dayısının Kızı Olduğu/Bu Derece Akrabalar Arasında Yapılan Tasarrufların Bağışlama Hükmünde Sayıldığı ve İptale Tabi Olduğu – Borçlunun Alacaklılarından Mal Kaçırmak ya da Alacaklılarını Izrar Kastı İle Hareket Ettiğini Bilebilecek Kişilerden Olduğu)
• EDİMLER ARASINDA FAHİŞ FARK (3. Kişinin İyi Niyet İddiası Dinlenemeyeceği/Borçlunun Dayısının Kızına Yapılan Satışın Bağışlama Hükmünde Olduğu – Taşınmazın Tasarruf Tarihindeki Bilirkişice Belirlenen Değerinin Ödendiğinin Kanıtlanamadığı/Tasarrufun İptali Talebinin Kabulü)
• AKRABALAR ARASINDA YAPILAN TASARRUF (Bağışlama Hükmünde Olduğu ve İptale Tabi Olduğu – Borçlunun Dayısının Kızının Alacaklılarından Mal Kaçırmak ya da Alacaklılarını Izrar Kastı İle Hareket Ettiğini Bilebilecek Kişilerden Olduğu)
2004/m.278/1, 279/2, 280/2
ÖZET : Davacı, borçlunun, taşınmazını davalı dayısının kızına satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep etmiştir. 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğine, 3.kişinin borçlunun dayısının kızı olmasının bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığı ve iptale tabi olduğu buna ilaveten borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceğine, ayrıca taşınmazın borca karşılık devredildiği belirgin bulunmakla para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı suretle yapılan ödemelerin de batıl sayılmış olmasına göre davanın kabulü hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiş davalı Y.G.T. vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 22.6.2010 Salı günü davacı K.K.K vekili, davalı Y.G.T. vekili geldiler. Diğer davalı M.A. tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu Y.G.T. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazını davalı dayısının kızı M’ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekilleri davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, taşınmazın satış bedeli ile gerçek değeri arasında fahiş fark bulunduğu, davalıların yakın akraba oldukları ve davalı M’nin, borçlu olan Y.G’nin durumunu bilebilecek olduğu ve satışın mutad dışı ödeme şeklinde gerçekleştiği gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş hüküm davalılar vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, yapılan satışta edimler arasında aşırı fark bulunmasına, İİY’nın 278/2 maddesinde edimler arasındaki aşırı farkın bağışlama hükmünde sayılıp yapılan tasarrufun iptale tabi olduğunun öngörülmesine, 3. kişi tarafından taşınmazın tasarruf tarihindeki bilirkişilerce belirlenen gerçek değerinin ödendiğinin yasal ve inandırıcı delillerle kanıtlanamamasına, edimler arasında fahiş farkın bulunduğu hallerde 3. kişinin iyi niyet iddiasının dinlenemeyeceğine 3.kişi M.’nin borçlu Y.G’nin dayısının kızı olmasına İİY’nın 278/1 maddesinde bu derece akrabalar arasında yapılan tasarrufların bağışlama hükmünde sayıldığının ve iptale tabi olduğunun öngörülmesine buna ilaveten M’nin, borçlu olan halasının kızı Y.G’nin alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bilebilecek kişilerden olması nedeniyle de tasarrufun iptali gerekeceğine (İİY. 280/II) ayrıca taşınmazın bir borca karşılık devredildiği belirgin bulunmakla İİY’nin 279/2 bendine göre para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemelerin de batıl sayılmış olmasına,
SONUÇ : Ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, 750,00 TL vekalet ücretinin davalı Y.G.T’den alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine ve aşağıda dökümü yazılı 1.313,68 TL kalan onama harcının temyiz eden davalılardan alınmasına, 22.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10941
K. 2011/11381
T. 4.7.2011
• BOŞANMA DAVASI ( Eşini İstemediğini Söyleyen Koca İle Eşine Ağır Sözlerle Hakaret Eden Kadının İkisinin de Kusurlu Olduğu/Evlilik Birliğinin Sarsılmasında Birinin Kusurunun Diğerinin Kusuruna Üstün Tutulamayacağı – Davalı Davacı Kocanın Boşanma Davasının da Kabul Edileceği )
• TANIK ( Boşanma Davası/Aksine Ciddi ve İnandırıcı Delil ve Olaylar Bulunmadıkça Tanıkların Gerçeği Söylediklerinin Kabulü – Akrabalık Veya Diğer Bir Yakınlığın Başlı Başına Tanık Beyanını Değerden Düşürücü Bir Sebep Sayılamayacağı )
• AKRABALARIN TANIKLIĞI ( Boşanma Davası/Akrabalık veya Diğer Bir Yakınlığın Başlı Başına Tanık Beyanını Değerden Düşürücü Bir Sebep Sayılamayacağı – Aksine Ciddi ve İnandırıcı Delil ve Olaylar Bulunmadıkça Tanıkların Gerçeği Söylediklerinin Kabulü )
• KUSUR ( Eşini İstemediğini Söyleyen Koca İle Eşine Ağır Sözlerle Hakaret Eden Kadının İkisinin de Kusurlu Olduğu/Evlilik Birliğinin Sarsılmasında Birinin Kusurunun Diğerinin Kusuruna Üstün Tutulamayacağı – Davalı Davacı Kocanın Boşanma Davasının da Kabul Edileceği )
1086/m.254
4721/m.166/1
ÖZET : Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılmaz. Eşini istemediğini söyleyerek birlikte yaşamaktan kaçınan davalı-davacı koca yanında; eşine ağır sözlerle hakaret eden davacı-davalı kadın da kusurludur. Taraflardan birinin kusurunu diğerinden üstün tutma olanağı yoktur. Davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm her iki boşanma davası yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. ( H.U.M.K. madde 254 ) Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılmaz. O halde davalı-davacı tanığı Erol’un ifadesine diğer verilmesi gerekir. Toplanan delillerden evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına sebep olan olaylarda eşini istemediğini söyleyerek birlikte yaşamaktan kaçınan davalı-davacı koca yanında; eşine ağır sözlerle hakaret eden davacı-davalı kadın da kusurludur. Bu durumda, taraflardan birinin kusurunu diğerinden üstün tutma olanağı yoktur. Davalı-davacı kocanın boşanma davasının da kabulü ( T.M.K. m. 166/1 ) gerekirken; yazılı gerekçeyle reddine karar verilmiş olması isabetsiz olup; bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükümün yukarda gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma sebebine göre kadının kabul edilen boşanma davasına yönelik temyiz itirazlarının ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 4.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/150
K. 2008/273
T. 24.1.2008
• TASARRUFUN İPTALİ ( Bu Tür Davaları Elinde Muvakkat Yahut Kati Aciz Vesikası Bulunan Alacaklılar Açabileceği )
• AKTİF HUSUMET ( Tasarrufun İptali Davalarını Elinde Muvakkat Yahut Kati Aciz Vesikası Bulunan Alacaklılar Açabileceği )
• ACİZ HALİNİN TESPİTİ ( Olayda Adı Geçen ve Dava Konusu Olmayan Taşınmazlarının Değerlerinin Belirlenerek Borçlunun Aciz Halinde Olup Olmadığının Saptanması Gerektiği )
• AKRABALIK İLİŞKİSİ ( Davalılar Arasında Akrabalık İlişkisinin Bulunup Bulunmadığı Gerektiğinde Taraflardan Sorulmak ve Davalıların Anne ve Babalarına İlişkin Kayıtların da Tetkiki İle Yeterince Araştırılması Gerektiği – Tasarrufun İptali )
2004/m.105, 143, 277, 278, 280
ÖZET : Dava, İIK’nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Kural olarak bu tür davaları elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan alacaklılar açabilir. Kesin veya geçici aciz vesikasının bulunması iptal davasının açılması için bir önkoşuldur.
Olayda adı geçen ve dava konusu olmayan taşınmazlarının değerlerinin belirlenerek borçlunun aciz halinde olup olmadığı saptanmadan eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi, davalılar arasında akrabalık ilişkisinin bulunup bulunmadığı gerektiğinde taraflardan sorulmak ve davalıların anne ve babalarına ilişkin kayıtların da tetkiki ile yeterince araştırılmadan ve bunun sonucu olarak davada uygulama yeri olup olmadığı tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı M. Y. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davalı borçlu K. aleyhine icra takibi yapıldığını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını bu nedenle borçlunun adına kayıtlı Eskişehir, Mihalıççık İlçesi Üçbaşlı Köyünde kain 8 adet taşınmazın diğer davalı M.’ya satışına ilişkin tasarrufların iptaline ve taşınmazlar üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı M. vekili, borçlu ile müvekkili arasında akrabalık ilişkisi ve yakınlık bulunmadığını, alım-satımın bedel karşılığı yapıldığını borçlunun başka taşınmazları da bulunduğunu bu sebeple haciz tutanağının geçici aciz vesikası olarak kabul edilemeyeceğini belirterek davanın reddini talep etmiştir.
Diğer davalı usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalılar arasında yapılan tasarrufta akit tablosundaki satış değerlerinin gerçek bedelden düşük olduğu, davalıların aynı ilçeden olmaları ve takip başlatıldıktan sonra satış yapılması karşısında iyi niyetli olmadıkları gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı M. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- Dava, İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı olarak açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Kural olarak bu tür davaları elinde muvakkat yahut kati aciz vesikası bulunan ( İİK. Madde 105 ve 143 ) alacaklılar açabilir. Kesin veya geçici aciz vesikasının bulunması iptal davasının açılması için bir önkoşuldur. Somut olayda davalı borçluya ait olan ve tasarrufun iptali davasına konu edilmeyen üçbaşlı Köyü 142 ada 2 parsel, 150 ada 1 parsel, 153 ada 1 parsel, 144 ada 3 parsel, 144 ada 5 parsel, 105 ada 16 parsel sayılı taşınmazlarının bulunduğu anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca adı geçen ve dava konusu olmayan taşınmazlarının değerlerinin belirlenerek borçlunun aciz halinde olup olmadığı saptanmadan eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
2- Davalı M.’nın ekonomik durumu ve satış tarihindeki ikamet yerinin araştırılmasına ilişkin müzekkerelerde davalı K.’ın oğlunun beyanı alındığı ve davalı M.’yı akrabası olarak gösterdiği dikkate alınarak davalılar arasında akrabalık ilişkisinin bulunup bulunmadığı gerektiğinde taraflardan sorulmak ve davalıların anne ve babalarına ilişkin kayıtların da tetkiki ile yeterince araştırılmadan ve bunun sonucu olarak İİK’nun 278 ve 280 maddelerinin davada uygulama yeri olup olmadığı tartışılmadan yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) ve ( 2 ) nolu bentlerde açıklanan nedenlerle, davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı M. yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalı M. Y.’e geri verilmesine, 24.01.2008 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. CEZA DAİRESİ
E. 2009/5311
K. 2011/1961
T. 31.3.2011
• TASARLAYARAK ÖLDÜRME ( Sanığın Eşi Maktulü Kendi Akrabaları İle Birlikte Öldürdüğü – Sanıkların Öldürme Kararını Ne Zaman Verdikleri Kararlarında Sebat Edip Etmedikleri Konusunda Delil Bulunmadığı/Tasarlamadan Hüküm Verilemeyeceği )
• AKRABALIK İLİŞKİSİ ( Sanığın Eşi Maktulü Sanığın Kendi Akrabaları İle Birlikte Öldürdüğü – Sanıklar ve Maktul Arasındaki Akrabalık İlişkisinin 5237 S.K. Md. 82/1-d Kapsamında Değerlendirilemeyeceği )
• HAKSIZ TAHRİK ( Maktülün Eşi Olan Sanığı Sürekli Darp Ettiği – Olaydan Bir Gün Önce Maktulün Sanığı Tehdit Ettiği/Haksız Tahrikin Uygulanacağı )
• SANIĞIN MAKTULÜ SÜREKLİ DARP ETMESİ ( Maktulün Eşi Olan Sanığı Sürekli Darp Ettiği – Olaydan Bir Gün Önce Maktulün Sanığı Tehdit Ettiği/Haksız Tahrikin Uygulanacağı )
5237/m.29, 81, 82
ÖZET : Sanığın eşi olan maktulü, diğer sanıkla birlikte maktul uyurken çok sayıda bıçak darbesiyle öldürdükleri anlaşılmaktadır. Sanıkların maktulü öldürme kararını ne zaman verdikleri ve bu kararlarında suç işleme tarihine kadar sebat edip etmedikleri konusunda delil bulunmadığından, eylemde tasarlamanın koşullarının oluşmadığı dikkate alınmalıdır.
Maktul ile sanıklar arasında 5237 sayılı TCK.nun 82/1-“d” maddesinde sayılan bir akrabalık ilişkisi bulunmadığı halde, sanıklar hakkında bu maddenin uygulanması hukuka aykırıdır.
Sanığın eşi maktulün, sanığı sürekli darp ettiği ve olaydan bir gün önce maktulün sanığın ailesi ile yaşadığı evin önüne gelerek tehdit ettiği dikkate alındığında haksız tahrik indirimi uygulanmalıdır.
DAVA : F.’ın eşi A.’ı tasarlayarak öldürmekten sanıkların yapılan yargılanmaları sonunda: Hükümlülüklerine ilişkin İzmir Birinci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 23.07.2008 gün ve 229/272 sayılı hüküm re’sen temyize tabi olmakla beraber Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar müdafiileri ve müdahil vekili taraflarından da istenilmiş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle; incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık F.’nın kasten eşini öldürmek, sanıkların kasten insan öldürmek suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde sanık F.’nın suçunun niteliği tayin, bozma nedenleri saklı kalmak kaydıyla takdir ve tahrike ilişkin cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde, bozma nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, katılan vekilinin suçun canavarca hisle işlendiğine, takdiri indirim maddelerinin uygulanmasının yersizliğine vesaireye; sanıklar müdafiinin sanık F. yönünden bir nedene dayanmayan, diğer sanıklar yönünden sübuta vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Oluşa ve dosya içeriğine göre, sanık F. ile eşi olan maktul arasındaki geçimsizlik nedeniyle sanığın maktul ile birlikte oturdukları evi terk ederek, babası ve kardeşleri olan diğer sanıklarla birlikte yaşamaya başladığı, suç tarihinden yaklaşık 15 gün önce maktulün, sanık F.’yı yanında sanık S.’ın da bulunduğu sırada tehdit ettiği, olay günü maktulle telefonda tartışan sanık F.’nın, diğer sanıklarla birlikte eşi maktulün kaldığı eve saat 23.00 sıralarında, kapısını sanık F.’da bulunan anahtarla açmak suretiyle girdikleri ve uyumakta olan maktulü çok sayıda bıçak darbesiyle öldürdükleri olayda;
1 ) Olaydan önce sanıkların maktulü öldürme kararını ne zaman verdikleri ve bu kararlarında suç işleme tarihine kadar sebat edip etmedikleri konusunda delil bulunmadığından, eylemde tasarlamanın koşullarının oluşmadığı anlaşıldığı halde, yazılı şekilde tasarlayarak insan öldürmek suçundan hüküm kurulması,
2 ) Maktulün uyku halinde olması nedeniyle, “beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda” bulunduğu anlaşılmakla, sanıkların eylemlerinin 5237 sayılı TCK.nun 82/1-e maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
3 ) Maktul ile sanıklar M., M. ve S. arasında TCK.nun 82/1-“d” maddesinde sayılan bir akrabalık ilişkisi bulunmadığı halde, sanıklar hakkında TCK.nun 82/1-d maddesinin uygulanması,
4 ) Sanık F.’nın, eşi maktul ile birlikte yaşadığı evi aksi sabit olmayan sanık savunmalarına göre, maktulün kendisini sürekli darp etmesi, kendisine ve ailesine hakaret etmesi nedeniyle terk ettiği, babası sanık M.’in yanında kalmaya başladığı, olaydan bir süre önce maktulün alkollü olarak sanıkların evi önüne gelerek sanıkları rahatsız ettiği, olaydan yaklaşık 15 gün önce de sanık F. ile kardeşi sanık S.’i “sizin hepinizi keseceğim” diye tehdit ettiği olayda; maktulden kaynaklanan sanıklara yönelik haksız fiil niteliğindeki bu söz ve davaranışlarından dolayı, haksız tahrik nedeniyle 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören TCK.nun 29.maddesi ile uygulama yapıldığı sırada sanıklar hakkında alt ve üst sınırlar arasında olaya uygun makul bir ceza yerine 18 yıl hapis cezasına hükmedilmesi suretiyle eksik ceza tayini,
SONUÇ : Yasaya aykırı olup, katılan vekili ve sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, re’sen de temyize tabi bulunan hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ( BOZULMASINA ), sanıklar F. ve S.’a verilen ceza miktarı ve tutuklu kaldıkları süreye göre tahliye taleplerinin reddine, 31.03.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/14169
K. 2012/2585
T. 20.2.2012
• İKİ HAKLI İHTAR NEDENİYLE KİRALANANIN TAHLİYESİ ( Kural Olarak Kira İlişkisinin Varlığını Davacının Kira Parasının Ödendiğini Davalının Kanıtlamakla Yükümlü Olduğu )
• İSPAT YÜKÜ ( İki Haklı İhtar Nedeniyle Tahliye Talebi – Kural Olarak Kira İlişkisinin Varlığını Davacının Kira Parasının Ödendiğini Davalının Kanıtlamakla Yükümlü Olduğu )
• TANIK BEYANI ( Taraflar Arasında Yakın Akrabalık İlişkisi Bulunması Nedeniyle Kira İlişkisinin Varlığı Tanık Deliline Dayanarak Kanıtlanmak İstenmiş Olsa da Tanık Beyanlarının Akdi İlişkinin Varlığını Kanıtlamaya Yeterli Olmadığı – İki Haklı İhtar Nedeniyle Tahliye Talebi )
• AKRABALIK İLİŞKİSİ ( Taraflar Arasında Yakın Akrabalık İlişkisi Bulunması Nedeniyle Kira İlişkisinin Varlığı Tanık Deliline Dayanarak Kanıtlanmak İstenmiş Olsa da Tanık Beyanlarının Akdi İlişkinin Varlığını Kanıtlamaya Yeterli Olmadığı – İki Haklı İhtar Nedeniyle Tahliye Talebi )
• YEMİN ( İki Haklı İhtar Nedeniyle Tahliye Talebi – Dava Dilekçesinde Her Türlü Delile Dayandığından Davalıya Yemin Teklif Etme Hakkı Olduğunun Hatırlatılacağı )
6570/m.7
ÖZET : Dava, iki haklı ihtar nedeniyle kiralananın tahliyesi ve alacak isteğine ilişkindir. Kural olarak kira ilişkisinin varlığını davacı, kira parasının ödendiğini davalı kanıtlamakla yükümlüdür. Her ne kadar taraflar arasında yakın akrabalık ilişkisi bulunması nedeniyle kira ilişkisinin varlığı tanık deliline dayanarak kanıtlanmak istenmiş olsa da, tanık beyanları akdi ilişkinin varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Kira ilişkisinin varlığı konusunda davacı dava dilekçesinde her türlü delile dayandığından davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı tahliye ve alacak davasına dair karar, davacı-karşı davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, iki haklı ihtar nedeniyle kiralananın tahliyesi ve alacak isteğine ilişkindir. Mahkemece, Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş, hükmü, davacı- karşı davalı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekili, davalının taşınmazı 2006 Temmuz ayında kiraladığını, 2007 Temmuz ayından itibaren kira bedelini ödemediğini, kira bedelini ödemesi için kendisine iki defa ihtarname gönderildiği halde herhangi bir ödeme yapılmadığını belirterek 40 aylık kira borcunun tahsili ile davalının taşınmazdan tahliyesini talep etmiştir. Davalı ise, davacının eşinin üvey annesi olduğunu, taşınmazı, kayın pederinin kendilerinin kullanması için satın aldığını, bu nedenle taşınmaza iç tesisat bakım ve onarım için 35.000 TL masraf ettiklerini,davacı ile aralarında kira ilişkisi bulunmadığını, taşınmazın kendi namına alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Kural olarak kira ilişkisinin varlığını davacı, kira parasının ödendiğini davalı kanıtlamakla yükümlüdür. Her ne kadar taraflar arasında yakın akrabalık ilişkisi bulunması nedeniyle kira ilişkisinin varlığı tanık deliline dayanarak kanıtlanmak istenmiş olsa da, tanık beyanları akdi ilişkinin varlığını kanıtlamaya yeterli değildir. Kira ilişkisinin varlığı konusunda davacı dava dilekçesinde her türlü delile dayandığından davalıya yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılıp, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile görevsizlik kararı verilmesi isabetsizdir.
Hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir
Kabule göre de kira ilişkisinin varlığı kanıtlanamadığından davanın reddine karar vermek gerekirken görevsizlik kararı verilmesi hatalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 20.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/5563
K. 2011/7537
T. 14.7.2011
• TASARRUFUN İPTALİ İSTEMİ ( Davalılar Arasında Yakın Akrabalık Arkadaşlık İş Ortaklığı Gibi Bir Yakınlık Olup Olmadığının Araştırılarak Davalı Üçüncü ve Dördüncü Kişilerin Borçlu Davalının Alacaklıları Izrar Kastını Bilebilecek Kişilerden Olup Olmadıklarının İrdelenmesi Gerektiği )
• AKRABALIK İLİŞKİSİ ( Tasarrufun İptali İstemi – Davalılar Arasında Yakın Akrabalık Arkadaşlık İş Ortaklığı Gibi Bir Yakınlık Olup Olmadığının Araştırılarak Davalı Üçüncü ve Dördüncü Kişilerin Borçlu Davalının Alacaklıları Izrar Kastını Bilebilecek Kişilerden Olup Olmadıklarının İrdelenmesi Gerektiği )
• IZRAR KASTI ( Tasarrufun İptali İstemi – Davalı Üçüncü ve Dördüncü Kişilerin Borçlu Davalının Alacaklıları Izrar Kastını Bilebilecek Kişilerden Olup Olmadıklarının İrdelenmesi Gerektiği )
6183/m.24
2004/m.28,29,30,277
ÖZET : Dava, tasarrufun iptali istemidir. Mahkemece davalıların ızrar kastının kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davaya konu taşınmazların başında uzman bilirkişiler vasıtası ile keşif yapılarak taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi ve ivazlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması, ayrıca davalılar arasında yakın akrabalık, arkadaşlık, iş ortaklığı gibi bir yakınlık olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olup olmadıklarının irdelenmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; karar da yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükümün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davalılardan M. R. K.’nun ortağı olduğu şirketin vergi borcu sebebiyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazları diğer davalılara sattığını öne sürerek yapılan tasarrufların iptalini talep etmiştir.
Davalılardan M. R. K. davaya karşı cevap vermemiş, diğer davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 6183 Sayılı Kanunun 24 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun aciz yada iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da “iyiniyet kurallarına aykırılık” sebebiyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır. Davacı, iptal davası sabit olduğu takdirde, tasarruf konusu mal üzerinde cebri icra yolu ile hakkını almak yetkisini elde eder ve tasarruf konusu taşınmaz mal ise, davalı üçüncü kişi üzerindeki kaydın düzeltilmesine gerek olmadan o taşınmazın haciz ve satışını isteyebilir. Bu yasal sebeple iptal davası, alacaklıya alacağını tahsil olanağını sağlayan, nisbi nitelikte yasadan doğan bir dava olup; tasarrufa konu malların aynı ile ilgili değildir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İ.İ.K.’nun 28, 29 ve 30 maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır. Bu yasal sebeple de, davacı tarafından 6183. Sayılı Kanunun 28, 29 ve 30. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K. 25.11.1987 Tarih, 1987/15-380 Esâs ve 1987/872 Karar sayılı ilamı ) Genellikle, borçlunun iptal edilebilecek tasarrufları, alacaklılarından mal kaçırılmasına yönelik olarak yapılan ivazsız veya aciz halinde yapılan tasarruflar ile alacaklılarına zarar verme kastıyla yapılan tasarruflardır. İptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü kişi nakden tazmine ( davacının alacağından fazla olmamak üzere ) mahkum edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir.
Somut olayda mahkemece davalıların ızrar kastının kanıtlanamaması sebebiyle davanın reddine karar verilmiş ise de yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece davaya konu taşınmazların başında uzman bilirkişiler vasıtası ile keşif yapılarak taşınmazların tasarruf tarihindeki gerçek değerinin belirlenmesi ve ivazlar arasında fahiş fark olup olmadığının saptanması, ayrıca davalılar arasında yakın akrabalık, arkadaşlık , iş ortaklığı gibi bir yakınlık olup olmadığının araştırılarak davalı üçüncü ve dördüncü kişilerin borçlu davalının alacaklıları ızrar kastını bilebilecek kişilerden olup olmadıklarının irdelenmesi ondan sonra toplanan ve toplanacak tüm delillerin birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı olduğu üzere davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 14.7.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5314
K. 2012/20189
T. 4.9.2012
• BOŞANMA ( Akrabalık veya Diğer Bir Yakınlık Başlı Başına Tanık Beyanını Değerden Düşürücü Bir Sebep Sayılamayacağı – Davacı Kocanın Eşine Şiddet Uyguladığı/Evlilik Birliğinin Sarsılmasına Neden Olan Olaylarda Taraflar Eşit Kusurlu Olup Verilen Boşanma Kararının Doğru Olduğu )
• TANIK BEYANI ( Boşanma – Akrabalık veya Diğer Bir Yakınlık Başlı Başına Tanık Beyanını Değerden Düşürücü Bir Sebep Sayılamayacağı )
• AKRABALIK VEYA DİĞER BİR YAKINLIK ( Başlı Başına Tanık Beyanını Değerden Düşürücü Bir Sebep Sayılamayacağı – Davacı Kocanın Eşine Şiddet Uyguladığı/Evlilik Birliğinin Sarsılmasına Neden Olan Olaylarda Taraflar Eşit Kusurlu Olup Verilen Boşanma Kararının Doğru Olduğu )
• ŞİDDET UYGULAYAN KOCA ( Tarafların Birlik Görevlerini Yerine Getirmedikleri ve Davalı Kadının Güven Sarsıcı Davranışlarda Bulunduğu – Evlilik Birliğinin Sarsılmasına Neden Olan Olaylarda Taraflar Eşit Kusurlu Olup Verilen Boşanma Kararının Doğru Olduğu )
4721/m.166,175
ÖZET : Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada davalı tanıklarının olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. Mahkemece davalı kadın tam kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de yapılan soruşturma ve toplanan delillerden tarafların birlik görevlerini yerine getirmedikleri, davalı kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacı kocanın ise eşine şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda taraflar eşit kusurlu olup verilen boşanma kararı sonucu itibarıyla doğrudur.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Aksine ciddi ve inandırıcı delil ve olaylar bulunmadıkça asıl olan tanıkların gerçeği söylemiş olmalarıdır. Akrabalık veya diğer bir yakınlık başlı başına tanık beyanını değerden düşürücü bir sebep sayılamaz. Dosyada davalı tanıklarının olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve olgu da yoktur. Mahkemece davalı kadın tam kusurlu kabul edilerek boşanma kararı verilmiş ise de yapılan soruşturma ve toplanan delillerden tarafların birlik görevlerini yerine getirmedikleri, davalı kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, davacı kocanın ise eşine şiddet uyguladığı anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda taraflar eşit kusurlu olup verilen boşanma kararı sonucu itibarıyla doğrudur. Açıklanan sebeple davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının reddi ile boşanmaya yönelik hükmün gerekçesinin değiştirilmek suretiyle onanmasına karar vermek gerekmiş, aşağıdaki bentler kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.
2-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına ( TMK. md.186/1 ), geçimine ( TMK md.185/3 ), malların yönetimine ( TMK.m. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215 ) ve çocukların bakım ve korunmasına ( TMK.m.185/2 ) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden ( resen ) almak zorundadır ( TMK.m.169 ). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
3-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ( TMK.m.175 ) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle tedbir ve yoksulluk nafakası yönünden BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan yönlerden yukarıda l. bentte gösterilen sebeple boşanma hükmünün gerekçesi değiştirilmek suretiyle ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.09.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.