Aktif Dava Ehliyeti Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/4376
K. 2005/5877
T. 9.6.2005
• ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN İSTİHKAK DAVASI ( Dava Konusu Ev Eşyaları Davacının Kızı ve Borçlu Damadının Birlikte Oturdukları Evde Haczedildiği – Davacının İhalede Aldığı Malları Borçlunun Karısı Olan Kızına Bağışladığının Kabulü Gerektiğinden Davacının Aktif Dava Ehliyetinin Bulunmadığı )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( 3. Kişinin İstihkak Davası – Dava Konusu Ev Eşyaları Davacının Kızı ve Borçlu Damadının Birlikte Oturdukları Evde Haczedildiği/Davacının İhalede Aldığı Malları Borçlunun Karısı Olan Kızına Bağışladığının Kabulü Gerektiğinden Davacının Bulunmadığı )
• İHALEDEN ALINAN EŞYALARIN BAĞIŞLANMASI ( 3. Kişinin İstihkak Davası/Ev Eşyaları Davacının Kızı ve Borçlu Damadının Birlikte Oturdukları Evde Haczedildiği – Davacının Aktif Dava Ehliyetinin Bulunmadığı )
2004/m.96
ÖZET : Davacı 3. kişi; dava konusu ev eşyalarını ihaleden aldığını; borçlunun eşi olan kızı ili birlikte oturduklarını iddia ederek İ.İ.K’nun 96. ve devamı maddelerine dayanarak istihkak davası açmıştır. Dava konusu ev eşyaları davacının kızı ve borçlu damadının birlikte oturdukları evde haczedilmiştir. Bu halde; davacının ihalede aldığı malları borçlunun karısı olan kızına bağışladığının kabulü gerektiğinden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı açıktır. Her ne kadar davacı 3.kişi haciz adresinde, kızı ile birlikte yaşadığını iddia ederek bir kısım deliller sunmuş ise de; sunulan deliller haciz tarihinden sonraya ait olduğundan itibar edilmemiştir. Bu nedenle davanın reddi gerekir.
DAVA : Davacı, ( 3.Kişi ) Doğan Kayıhan vekili Avukat İnci Akoğlu ile davalı ( Alacaklı ) Gönül Yağman vekili Avukat Fadime Ersin aralarındaki istihkak davası hakkında Karşıyaka İcra Mahkemesinden verilen 19.2.2004 gün ve 1084/167 sayılı kararın Onanmasına ilişkin Dairemizin 7.12.2004 gün ve 7159/10789 sayılı ilamına karşı davalı ( Alacaklı ) vekili tarafından süresi içinde karar düzeltme yoluna başvurulmuş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı 3,Kişi; dava konusu ev eşyalarını ihaleden aldığını; borçlunun eşi olan kızı ili birlikte oturduklarını iddia ederek İ.İ.K’nun 96. ve devamı maddelerine dayanarak istihkak davası açmıştır. Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş ve Dairemizin 2004/7159 Esas ve 2004/10789 Karar sayılı ilamı ile anılan karar bozulmuştur. Davalı alacaklının karar düzeltim talebi üzerine yeniden yapılan inceleme sonuncunda; istemin yerinde olduğu anlaşılmıştır.
Gerçekten; dosya içerisindeki bilgi ve belgelerden davacının hacizli malları bir başka alacak nedeniyle yapılan ihaleden 12.6.2002 ve 28.8.2002 tarihinde satın aldığı sabittir. Bu halde, B.K. 231.madde gereğince mülkiyeti kazandığı tartışmasızdır. Ancak; davacı ihaleden aldığı bu malları icra dosyasına verdiği 23.9.2002 tarihli dilekçesinde bu eşyaların kullanımını kızına bıraktığını açıklamış ve 20.9.2002 tarihli hacizde; dava konusu ev eşyaları davacının kızı ve borçlu damadının birlikte oturdukları evde haczedilmiştir. Bu halde; davacının ihalede aldığı malları borçlunun karısı olan kızına bağışladığının kabulü gerektiğinden davacının aktif dava ehliyetinin bulunmadığı açıktır. Her ne kadar davacı 3.kişi haciz adresinde, kızı ile birlikte yaşadığını iddia ederek bir kısım deliller sunmuş ise de; sunulan deliller haciz tarihinden sonraya ait olduğundan itibar edilmemiştir.
SONUÇ : Tüm bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak; davacı 3.kişinin davasının reddi gerekirken kabulü usul ve yasaya aykırı olup, davalı alacaklının karar düzeltme talebinin kabulü ile; Mahkemenin 19.2.2004 tarihli kararının BOZULMASINA, karar düzeltme harcı ile Onama ilamından önce yatırılan 20.76.YTL temyiz harcının davalı alacaklıya iadesine, 09.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/13903
K. 2007/2213
T. 6.3.2007
• ALACAK VE İNANÇ SÖZLEŞMESİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davacının Sözleşmesinin Tarafı Olduğu – Sözleşmeden Kaynaklanan Haklarının İhlal Edildiği İddiasıyla Eldeki Davayı Açtığı Anlaşıldığından Aktif Dava Ehliyetinin Bulunduğu )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Alacak ve İnanç Sözleşmesine Dayalı – Davacının Sözleşmesinin Tarafı Olduğu/Sözleşmeden Kaynaklanan Haklarının İhlal Edildiği İddiasıyla Eldeki Davayı Açtığı Anlaşıldığından Aktif Dava Ehliyetinin Bulunduğu )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Alacak ve İnanç Sözleşmesine Dayalı Tapu İptali ve Tescil – Sözleşmeden Kaynaklanan Haklarının İhlal Edildiği İddiasıyla Eldeki Davayı Açtığı Anlaşıldığından Aktif Dava Ehliyetinin Bulunduğu )
• HUKUKİ YARAR ( Sözleşmeden Kaynaklanan Haklarının İhlal Edildiği İddiasıyla Eldeki Davayı Açtığı Anlaşıldığından Davacının Dava Açmakta Bulunduğu )
1086/m.38
ÖZET : Dava, alacak ve inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir. Davacının varlığını ileri sürdüğü ödünç sözleşmesi ve inanç sözleşmesinin tarafı olduğu, sözleşmeden kaynaklanan haklarının ihlal edildiği iddiasıyla eldeki davayı açtığı anlaşıldığına göre mahkemeden hukuki koruma istemekte hukuki yararının ve buna bağlı olarak da aktif dava ehliyetinin varlığının kabulü gerekir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 20.6.2003 gününde verilen dilekçe ile alacak, davalılar aleyhine 19.3.2003 tarihli dilekçesi ile de inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil istenmesi üzerine davalı Turgay Kök tarafından da her iki davada karşı dava olarak tazminat talep edilmiş yapılan muhakeme sonunda; asıl davaların husumetten, karşı davaların kanıtlanmadığı gerekçesiyle reddine dair verilen 16.5.2006 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davalı ( karşı davacı ) vekili tarafından duruşmasız temyizi ise davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 6.3.2007 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekilleri Av.Yıldırım Ak ve Av.Halime Şenli ile karşı taraftan temyiz eden davalılar vekili Av.Nejat Karakadılar geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı, Hollanda vatandaşı olduğunu, davalı Turgay Kök’ü uzun yıllardır tanıdığını, davalının bu ilişkiden yararlanarak kendisinden borç para aldığını ileri sürerek, alacağının tahsili isteminde bulunmuştur.
Eldeki dava ile birleştirilen davasında ise, yine davalı Turgay Kök’ün 6 parsel sayılı taşınmazı kendisi için satın almayı önerdiğini, satış bedelini taşınmaz sahiplerine gönderdiğini, ayrıca kendisinden yabancı ülke vatandaşı olması nedeniyle işlemlerin yürütülmesi amacıyla vekaletname de alındığını, ancak tapunun davalı Turgay’ın ailesi ile kurduğu şirket adına tescil edildiğini ileri sürerek, tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davacının her iki davada da ödemeleri kendisine ait şirket hesabından yaptığı, bu nedenle hukuki ilişkinin şirket adına kurulduğu bu nedenle kendi adına dava açamayacağı gerekçesiyle, aktif husumet ehliyeti yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü taraflar temyiz etmiştir.
Davalar, alacak ve inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, subjektif hakkının ihlal edildiğini ileri sürerek mahkemeden hukuki himaye isteyen kişidir. Eldeki davada da davacı gerek ödünç sözleşmesinin gerekse, inanç sözleşmesinin tarafının kendisi olduğunu, sahibi bulunduğu şirket adına hareket etmediğini ileri sürmektedir. Gerçekten de davacının taşınmaz alımı ve diğer hukuki işlemlerin yapılması için verdiği vekaletnamelerde kendi adını kullanmış, davalı Turgay Kök’ün davacıya verdiği belgelerde de davacıyı muhatap almıştır.
Davacının şirket ile ilişkisine gelince, Hollanda Yasalarına göre kurulan limited şirketin sahibi ve tek ortağı davacıdır. Uğraştığı iş ve gelir kaynağı olan şirket hesabından para göndermiş olması şirket adına hareket ettiğinin tek başına kanıtı kabul edilemez. Bu şirket ile davacı arasındaki iç ilişki olup eldeki davanın konusunu oluşturan bir husus değildir.
O halde davacının varlığını ileri sürdüğü ödünç sözleşmesi ve inanç sözleşmesinin tarafı olduğu, sözleşmeden kaynaklanan haklarının ihlal edildiği iddiasıyla eldeki davayı açtığı anlaşıldığına göre mahkemeden hukuki koruma istemekte hukuki yararının ve buna bağlı olarak da aktif dava ehliyetinin varlığının kabulü gerekir.
Mahkemece, aksine bazı düşüncelerle davanın aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Karar bozulmalıdır.
Bozma nedenine göre de davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer, davalının ise tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, davacı vekili yararına 500.00 YTL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 06.03.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7374
K. 2010/7816
T. 1.7.2010
• APARTMAN YÖNETİCİSİNİN AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Tüm Kat Maliklerinin 4/5 Çoğunlukla Olurlarının Alınması Halinde Dava Açabileceği – Kapıcı Dairesine Elatmanın Önlenmesi ve Ecrimisil )
• KAPICI DAİRESİNE ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL ( Apartmanı Genel Kurul Kararı İle Yöneticiye Dava Açma Yetkisi Verildiği – Yöneticinin Aktif Dava Ehliyeti Olmadığı Gerekçesiyle Davanın Reddedilemeyeceği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Apartman Yöneticisi/Tüm Kat Maliklerinin 4/5 Çoğunlukla Olurlarının Alınması Halinde Dava Açabileceği – Kapıcı Dairesine Elatmanın Önlenmesi ve Ecrimisil )
634/m. 35
ÖZET : Dava, apartmanının yöneticisi olan davacının, taşınmazdaki kapıcı dairesinin davalılar tarafından haksız biçimde kullanıldığını ileri sürüp, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Apartmanı genel kurulunun kararı ile yöneticiye davalıların taşınmaza müdahalelerine son verilmesi amacı ile dava açma yetkisi verildiği görülmektedir. Yöneticisinin aktif dava ehliyetine sahip olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi isabetsizdir.
DAVA : Karar, süresinde temyiz edilmiş olmakla, Tetkik Hakimi raporu okundu. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davacı apartman yöneticisinin aktif dava ehliyetine sahip olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 152 ada 1 parsel sayılı kat mülkiyeti kurulu taşınmazdaki A… Apartmanının yöneticisi olan davacının, taşınmazdaki kapıcı dairesinin davalılar tarafından haksız biçimde kullanıldığını ileri sürüp, eldeki davayı açtığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 634 Sayılı Yasanın 35. maddesinde düzenlendiği üzere, apartman yöneticisinin görevleri arasında “kat malikleri kurulunca verilen kararların yerine getirilmesi” de yer almakta olup, buna göre, tüm kat maliklerinin 4/5 çoğunlukla olurlarının alınması halinde yöneticinin dava açabileceğinde kuşku yoktur.
Somut olayda, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen belgelerden; A… Apartmanı genel kurulunun 09.06.2007 günlü kararı ile yönetici davacı S…’ya davalıların taşınmaza müdahalelerine son verilmesi amacı ile dava açma yetkisi verildiği görülmektedir.
Öte yandan, davacı S…’nın davalılar aleyhine aynı taşınmazla ilgili Bursa 3.Sulh Hukuk Mahkemesine açtığı tahliye ve kira bedelinin tahsili istekli 06.3.2008 tarih, 2007/2305, 2008/403 sayılı davanın, davalıların kiracı oldukları yönündeki savunmalarının kanıtlanamadığı gerekçesiyle reddedildiği ve kararın kesinleştiği görülmektedir.
Hal böyle olunca, tüm kat maliklerince 09.6.2007 tarihli karar ile yöneticinin dava açmasına izin verdikleri gözetilerek işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle, HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 01.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/13913
K. 2009/14427
T. 21.12.2009
• APARTMAN YÖNETİCİSİ ( Yetki Verilmiş Olmadıkça Ortak Alanlarla İlgili Elatmanın Önlenmesi Davası Açamayacağı )
• ELATMANIN ÖNLENMESİ DAVASI ( Yönetici Yetki Verilmiş Olmadıkça Ortak Alanlarla İlgili Davayı Açamayacağı )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Apartman Yöneticisi Yetki Verilmiş Olmadıkça Ortak Alanlarla İlgili Elatmanın Önlenmesi Davası Açamayacağı )
• GEÇİT HAKKI KURULMUŞ YER ( Apartman Yöneticisi Yetki Verilmiş Olmadıkça Apartman Lehine Geçit Hakkı Kurulmuş Yerle İlgili Olarak Elatmanın Önlenmesi Davası Açamayacağı )
• ORTAK ALAN ( Apartman Yöneticisi Yetki Verilmiş Olmadıkça Ortak Alanlarla İlgili Elatmanın Önlenmesi Davası Açamayacağı )
634/m. 35, 38, 40
4721/m.748
818/m.388
ÖZET : Davacı apartman yöneticisi, apartman lehine geçit hakkı kurulmuş yere davalının duvar yapmak suretiyle el attığı iddiasıyla el atmanın önlenmesini talep etmiştir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nda apartman yöneticisinin görev ve yetkileri ayrıntılı şekilde düzenlenmiştir. Yöneticinin, mülkiyet hakkı ile sıkı sıkıya bağlı olan ortak alana el atmanın önlenmesi davası açma görev ve yetkisi yoktur. Yetki verilmiş olmadıkça apartman lehine geçit hakkı kurulmuş yerle ilgili olarak el atmanın önlenmesi davası açamaz.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 27.06.2006 gününde verilen dilekçe ile el atmanın önlenmesi ve ecrimisil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 02.12.2008 günlü hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kâğıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı apartman yöneticisi, apartman lehine geçit hakkı kurulmuş yere davalının duvar yapmak suretiyle el atmasının önlenmesi istemiyle bu davayı açmıştır.
Davalı davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece bilirkişi krokisinde ( A )harfi ile gösterilen ve davacı parseli lehine geçit tesis edilmiş yere davalının el atmasının önlenmesine karar verilmiştir.
Hükmü davalı temyiz etmiştir.
Görüldüğü üzere dava, apartmanın ortak kullanımı için geçit irtifakı kurulduğu ileri sürülen yere müdahalenin önlenmesi istemiyle ve 21 sayılı parsel üzerindeki apartman yöneticisi tarafından açılmıştır.
Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 35. maddesi, yöneticinin bu sıfatı sebebiyle görev ve yetkilerinin neler olduğunu belirlemiştir. Bunların içinde apartman yöneticisinin eldeki davaya konu edilmiş bulunan ve mülkiyet hakkı ile sıkı sıkıya bağlı olan ortak alana el atma sebebiyle müdahalenin önlenmesi davası açma görev ve yetkisi yoktur. Aynı Yasanın 38. maddesi gereğince kat maliklerine karşı aynen bir vekil gibi sorumlu olup 40. maddesi hükmüne göre kural olarak vekilin haklarına sahip olan yönetici bu özel durumu sebebiyle Borçlar Kanunu’nun 388. maddesi hükmü karşısında hususi bir selahiyeti haiz olmadıkça dava açamaz.
Somut uyuşmazlıkta, kat malikleri kurulunca davacıya dava açılmadan önce açık bir yetki verilip verilmediği araştırılmamış, varsa dayanağı da dosyaya getirilmemiştir. Diğer yandan, kurulduğu iddia edilen geçitin Türk Medeni Kanunu’nun 748. maddesi uyarınca tescil edilip edilmediği de araştırma dışı bırakılmıştır. Öncelikle davacı apartman yöneticisinin dava açma yetkisi olup olmadığı, başka bir ifade ile aktif dava ehliyeti bulunup bulunmadığı yönü üzerinde durulmalı, dava açma ehliyeti varsa yukarıda sözü edilen tapu kayıtlarına 22 sayılı parsel üzerinden 21 sayılı parsel için geçit kurulup kurulmadığı ilgili tapu sicil müdürlüğünden sorulmalı, kurulmuşsa geçit krokisi de istenmelidir.
Değinilen hususlar üzerinde durulmadan davanın yazılı bazı gerekçelerle kabul edilmesi doğru görülmediğinden, karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 21.12.2009 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/1971
K. 2008/3329
T. 17.3.2008
• MÜDAHALENİN MEN’İ ( Mahkemece Apartman Yönetiminin Kat Maliklerinin Mülkiyet Hakkı İle Sıkı Sıkıya Bağlı Bir Davayı Açma Yetkisi ve Görevi Olmadığı Gözetilerek Davanın Aktif Dava Ehliyeti Yokluğu Nedeniyle Reddi Gerektiği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Apartman Yönetiminin Kat Maliklerinin Mülkiyet Hakkı İle Sıkı Sıkıya Bağlı Bir Davayı Açma Yetkisi ve Görevi Olmadığı Gözetilerek Davanın Ehliyet Yokluğu Nedeniyle Reddi Gerektiği )
• APARTMAN YÖNETİMİ TARAFINDAN AÇILAN DAVA ( Müdahalenin Men’i – Kat Maliklerinin Mülkiyet Hakkı İle Sıkı Sıkıya Bağlı Bir Davayı Açma Yetkisi ve Görevi Olmadığı Gözetilerek Davanın Aktif Dava Ehliyeti Yokluğu Nedeniyle Reddi Gerektiği )
634/m.35
ÖZET : Dava, apartmanı yönetimi tarafından diğer iki apartmanlar yönetimine karşı muarazanın kal suretiyle giderilmesi istemiyle açılmıştır. Mahkemece apartman yönetiminin kat maliklerinin mülkiyet hakkı ile sıkı sıkıya bağlı bir davayı açma yetkisi ve görevi olmadığı gözetilerek davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, çekişmenin esasının incelenerek yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 20.01.2006 gününde verilen dilekçe ile müdahalenin meni ve kal istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 15.11.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, Aydın Apartmanı yönetimi tarafından İkizler 1 ve İkizler 2 apartmanları yönetimine karşı muarazanın kal suretiyle giderilmesi istemiyle açılmıştır.
Davalılar dava konusu kalorifer sistemini ortak yönetim planı uyarınca kurulduğunu, bu yönün araştırılması gerektiğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava kabul edilmiştir.
Hükmü davalılar temyiz etmiştir.
634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanunun 35. maddesi hükmüne göre esas olarak yönetim planında belirtilen görevleri yapacak yönetici, yönetim planında aksine hüküm bulunmamak koşuluyla bu maddede sıralanan görevleri de yerine getirmek zorundadır. Yöneticinin görevlerini düzenleyen ve genel yönetim işlerinin görülmesine dair Yasanın 35. maddesinde yöneticinin kat malikleri tarafından yetki verilmiş olsa da ana yapının aynını ilgilendiren mülkiyet hakkına dayalı elatmanın önlenmesi ve kal isteği ile dava açabileceğine dair bir hüküm yoktur. Gerçekten; öne sürülen istek mülkiyet hakkı ile sıkı sıkıya bağlı bulunan haklar arasındadır. Kat mülkiyete geçilen taşınmazda malik, kat maliklerinin her biri olduğundan dava ancak kat malikleri tarafından doğrudan açılabilir. Mahkemece apartman yönetiminin kat maliklerinin mülkiyet hakkı ile sıkı sıkıya bağlı bir davayı açma yetkisi ve görevi olmadığı gözetilerek davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddi gerekirken, çekişmenin esasının incelenerek yazılı olduğu şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 17.03.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/8209
K. 2008/12100
T. 17.11.2008
• ANATAŞINMAZIN KORUNMASI ( Eski Hale Getirme İstemi – Davalının Maliki Olduğu Bağımsız Bölümün Balkonunu Mutfağa Katmış Olmasının İntifa Hakkı Sahibi Davacının Bu Hakkını Kullanmasını Engelleyen ya da Kısıtlayan Bir Eylem Niteliği Taşımadığı )
• BAĞIMSIZ BÖLÜMDE TADİLAT YAPILMASI ( Bağımsız Bölümün Balkonunu Mutfağa Katmış Olmasının İntifa Hakkı Sahibi Davacının Bu Hakkını Kullanmasını Kısıtlayan Bir Eylem Niteliği Taşımadığı – Davacının Aktif Husumet Ehliyetinin Oluşmadığı )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Bağımsız Bölümün Balkonunu Mutfağa Katmış Olmasının İntifa Hakkı Sahibi Davacının Bu Hakkını Kullanmasını Kısıtlayan Bir Eylem Niteliği Taşımadığı – Davacının Aktif Husumet Ehliyetinin Oluşmadığı )
• İNTİFA HAKKI ( Projesine Aykırı Olarak Mutfağa Katılan Balkonun Eski Hale Getirilmesi İstemi – Bağımsız Bölümün Balkonunu Mutfağa Katmış Olmasının İntifa Hakkı Sahibi Davacının Bu Hakkını Kullanmasını Kısıtlayan Bir Eylem Niteliği Taşımadığı )
634/m.19
ÖZET : Dava dilekçesinde, projesine aykırı olarak mutfağa katılan balkonun eski hale getirilmesi istenilmiştir. Davalının maliki olduğu bağımsız bölümün balkonunu mutfağa katmış olmasının, intifa hakkı sahibi davacının bu hakkını kullanmasını engelleyen ya da kısıtlayan bir eylem niteliği taşımadığı gözetilerek davacının aktif husumet ehliyetinin oluşmadığı dikkate alınmalıdır.
DAVA : Dava dilekçesinde, projesine aykırı olarak mutfağa katılan balkonun eski hale getirilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra, dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının maliki olduğu 2 no.lu bağımsız bölümün mutfak balkonunun kiriş altında bulunan destek duvarını kaldırarak balkonu mutfağa kattığını ileri sürerek, projeye aykırı bu değişikliğin eski hale getirilmesini istemiştir.
Dosyada toplanan bilgi ve belgeler, özellikle tapu kayıtları incelendiğinde; kat mülkiyetli anataşınmazda davalının 2 no.lu bağımsız bölümün maliki, davacının ise 4 no.lu bağımsız bölümde intifa hakkı sahibi olduğu anlaşılmaktadır. İntifa hakkı sahibi, bu hakkın konusunu oluşturan bağımsız bölümden ve dolayısıyla anataşınmazın ortak yerlerinden yararlanma hakkına sahip olup, ancak bu yerlerden yararlanmasının engellenmesi ya da kısıtlanması durumunda hakimin müdahalesini isteyebilir. Bir kat malikinin kendi bağımsız bölümünde veya ortak yerlerde yaptığı değişiklikler, başka bir kat malikinin bağımsız bölümü üzerinde intifa hakkı sahibi olan kişinin, bu hakka dayanarak yararlandığı bağımsız bölüme veya ortak yerlerden yararlanma hakkına müdahale oluşturmadıkça, intifa hakkı sahibinin bu değişikliğin eski hale getirilmesi için dava açma hakkı yoktur. Kat Mülkiyeti Yasası hükümlerine göre, intifa hakkı sahibinin bağımsız bölümü kullanmasını ve ortak yerlerden yararlanmasını engellemeyen ya da bu hakkını kısıtlamayan projeye aykırı değişikliklerin eski hale getirilmesini isteme hakkı anataşınmazda bağımsız bölüm maliki olanlara tanınmış bulunmaktadır. Somut olayda Kat Mülkiyeti Yasası’nın 19. maddesine aykırı olarak davalının mali ki olduğu 2 no.lu bağımsız bölümün balkonunu mutfağa katmış olmasının, davacının intifa hakkının konusunu oluşturan 4 no.lu bağımsız bölümü kullanmasını ve/veya ortak yerlerden yararlanmasını engelleyen ya da bu hakkını kısıtlayan bir eylem niteliği taşımadığı gözetilerek mahkemece böyle bir davada davacının aktif husumet ehliyetinin bulunmadığının kabulü ile davanın bu nedenle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 17.11.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/11314
K. 2008/875
T. 28.1.2008
• MUVAZAA ( Davacı Babasının Taşınmazını Mal Kaçırmak Amacıyla Ölünceye Kadar Bakma Akti İle Davalı Kızlarına Temlik Ettiği İddiasıyla – Kayıt Maliki Sağ Olup Davacının Aktif Dava Ehliyeti Bulunmadığı Gözetilmek Suretiyle Davanın Reddi Gerektiği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Davacı Babasının Taşınmazını Mal Kaçırmak Amacıyla Ölünceye Kadar Bakma Akti İle Davalı Kızlarına Temlik Ettiği İddiasıyla Tapu İptali ve Tescil İstemi – Kayıt Maliki Sağ Olup Davacının Aktif Dava Ehliyeti Bulunmadığı )
• HUSUMET ( Davacı Babasının Taşınmazını Mal Kaçırmak Amacıyla Ölünceye Kadar Bakma Akti İle Davalı Kızlarına Temlik Ettiği İddiasıyla Tapu İptali ve Tescil İstemi – Kayıt Maliki Sağ Olup Davacının Aktif Dava Ehliyetinin Bulunmadığı )
• TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davacı Babasının Taşınmazını Mal Kaçırmak Amacıyla Ölünceye Kadar Bakma Akti İle Davalı Kızlarına Temlik Ettiği İddiasıyla – Kayıt Maliki Sağ Olup Davacının Aktif Dava Ehliyetinin Bulunmadığından Reddi Gereği )
1086/m.38
ÖZET : Davacı, babasının taşınmazını mal kaçırmak amacıyla ölünceye kadar bakma akti ile davalı kızlarına temlik ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapunun payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir. Kayıt maliki sağ olup, davacının aktif dava ehliyeti ( taraf sıfatı ) bulunmadığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, babası Orhan Naci’nin 173 parsel sayılı taşınmazını mal kaçırmak amacıyla ölünceye kadar bakma akti ile davalı kızlarına temlik ettiğini, işlemin muvazaalı olduğunu ileri sürerek, tapunun payı oranında iptali ile adına tescilini istemiştir.
Davalılar, halen babalarının sağ olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Ülkü Akdoğan’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine, toplanan delillere hükmün dayandığı yasal ve hukuksal gerekçeye, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve özellikle kayıt maliki Orhan Naci Coşkuner sağ olup, davacının aktif dava ehliyeti ( taraf sıfatı ) bulunmadığı gözetilmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre; davacıdan temyiz itirazı yerinde değildir.
SONUÇ : Reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı 00.90.-YTL. bakiye onama harcının temyiz edenden alınmasına, 28.01.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/11222
K. 2011/11345
T. 3.10.2011
• TAPUDA İSİM TASHİHİ DAVASI ( Yetki Belgesine Dayanılarak Bu Davanın Açılabileceği/Eldeki Davada İse Yetki Belgesi İbraz Eden Şahsın Sadece Veraset Davası Açma Hakkının Bulunduğu – Yetki Belgesinin Kapsamının Genişletilemeyeceği/Yetki Belgesi )
• YETKİ BELGESİNİN KAPSAMI ( Dava Dosyasına İbraz Edilen Yetki Belgesinin Tapuda İsim Düzeltme Davasını Kapsamadığının Dikkate Alınacağı – Davacının Aktif Dava Ehliyetinin Bulunmadığı/Dava Açma Hakkı Bulunmadığından Davanın Reddi Gereği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Davacının İbraz Ettiği Yetki Belgesinin Kapsamının Veraset Davalarıyla Sınırlı Olduğundan Dava Açma Hakkının Bulunmadığının Kabulü – Tapuda İsim Tashihi Davası/Aktif Dava Ehliyeti Bulunmadığından Davanın Reddedileceği )
4721/m. 702
ÖZET : Dava, tapuda isim tashihi istemine ilişkindir.Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır. Eldeki davada dosyaya ibraz edilen yetki belgesinin ancak veraset davası açma hakkıyla ilgili olduğu, yetki belgesinin tapu kaydında isim tashihi davası açmak bakımından davacıya yetki vermediği, bir başka deyişle yetki belgesinin kapsamının genişletilemeyeceği sabittir. Yetki belgesi olmaksızın davacının dava açma hakkı bulunmadığından davanın aktif dava ehliyeti yönünden reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 15.3.2010 gününde verilen dilekçeyle tapuda isim tashihi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda, davanın kabulüne dair verilen 23.2.2011 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, tapu kaydında yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi istemine ilişkindir. Davalı davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü davalı Tapu Sicil Müdürlüğü vekili temyiz etmiştir.
Tapuda kayıt düzeltilmesi davasını, tapu malikiyle mirasçıları açabilir. Bunun yanı sıra 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren Türk Medeni Kanununun 702 nci maddesinin son fıkrası gereğince ortaklardan her birinin topluluğa giren hakların korunmasını sağlayabileceği ve bu korumadan bütün ortakların yararlanabileceği öngörüldüğünden elbirliği mülkiyetinde, ortaklardan her hangi biri de tek başına tapuda miras bırakanla ilgili olarak düzeltme isteyebilir. Ayrıca bu davaların, bir başka dava sebebiyle verilen yetkiye dayanılarak açılması da mümkündür. Böyle bir yetki verildiğinde yetkiye dayanarak dava açan kişinin aktif dava ehliyeti vardır.
Somut uyuşmazlıkta; davacı vekili, davaya konu taşınmazda ortaklığın giderilmesi amacıyla açtıkları davada almış oldukları yetkiye istinaden bu davayı açtıklarını belirtmiş, ancak yargılama sırasında dosya içerisine yetki belgesini sunamamış olduğundan Dairemizin 18.7.2011 tarihli ve 2011/8185 Esas. 2011/9450 Karar sayılı geri çevirme kararında adı geçen yetki belgesinin dosyaya ibrazı istenmiştir. Mahkemece 23.8.2011 gününde dosya içerisine alınan İğdır Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 22.9.2010 tarihli ve 2010/480 esas sayılı “yetki belgesidir başlıklı belgesinde “Davacı vekili Eyüp K.’e ölü olan dahili davalılar Mahbup B., Antika B., Teyfık B., İsmet B., Aydın B. ve Necati B.’ın veraset ilamlarının çıkartması için yetki verilmiştir.” ibaresi yer almaktadır. Buna göre dosyaya sunulan yetki belgesinin ancak veraset davası açma hakkı sağlayacağı, yetki belgesinin tapu kaydında isim tashihi davası açmak bakımından davacıya yetki vermeyeceği, bir başka deyişle yetki belgesinin kapsamının genişletilemeyeceği sabittir. Yetki belgesi olmaksızın davacının dava açma hakkı bulunmadığından davanın aktif dava ehliyeti yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, 03.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verilmiştir.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/5069
K. 2011/8188
T. 2.6.2011
• ALACAK DAVASI ( Davacı Şirketin Murise Sattığı Ameliyat Malzemeleri Bedelinin Talep Edilmesi/Aktif Dava Ehliyeti Yokluğu Nedeniyle Yerel Mahkemece Red Kararı Verilmesinin Hatalı Olduğun – Alacağın Temliki Koşulu Aranmaksızın Davacının Taraf Sıfatının Bulunduğunun Kabulü Gerektiği )
• SGK’NIN TEMİN ETMESİ GEREKEN MALZEME ( Sigortalının Dava Konusu Malzemeleri Davacı Şirketten Temin Ettiği/Bu Malzemelere İlişkin SSK Adına Düzenlenmiş Faturaların Bulunduğu – Davacı Şirketin Sigortalının Ameliyatında Kullanılan Malzemenin Bedelini Kurumdan Taleb Edebilmesinin Mümkün Olduğu )
• DAVA HAKKI ( SGK’nın Temini ile Yükümlü Olduğu Malzemeyi Sigortalının Davacı Şirketten Temin Etmiş Olduğu/Faturanın Sağlık İşleri Müdürlüğü Adına Düzenlendiği – Davacı Şirketin Sigortalının Ameliyatında Kullanılan Malzemenin Bedelini Talep Edebileceği/Aktif Dava Ehliyetinin Bulunduğu )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Davacının Taraf Ehliyetinin Bulunduğu – Davanın Esasına Girilerek Karar Verilmesi Gerektiği/Davanın Reddedilemeyeceği )
• TARAF SIFATI ( Alacağın Temliki Koşulu Aranmaksızın Davacının Taraf Sıfatının Bulunduğu – Aktif Dava Ehliyeti Yokluğu Nedeniyle Yerel Mahkemece Red Kararı Verilemeyeceği )
1086/m.38
ÖZET : Dava, davacı şirketin murise sattığı kalça protezi ameliyat malzemeleri bedelinin davalı Kurumdan tahsili istemine ilişkindir. Dava açma yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir. Bir kişinin bir davada gerçekten davacı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu ( sübjektif ) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur.Sosyal Güvenlik Kurumunun temini ile yükümlü olduğu malzemeyi, sigortalının davacı şirketten temin ettiğinin, bu malzemelere ilişkin faturanın SSK İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık İşleri Müdürlüğü adına düzenlenmiş olduğunun, malzemenin sigortalının ameliyatında kullanıldığının anlaşılması karşısında, malzemeyi temin eden davacı şirketin kullanılan malzeme bedelinin tahsilini talep etme yönünde alacağın temliki koşulu aranmaksızın bu davayı açmakta taraf sıfatı bulunduğu açık olup, davacı şirketin davada taraf sıfatının bulunduğunun kabulü gerekir. Ayrıca, malzeme bedelinin davalı Kurumca vefat edenin mirasçılarına ödenmediğinin de anlaşılması karşısında, Mahkemece, işin esası incelenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Dava, davacı şirketin murise sattığı kalça protezi ameliyat malzemeleri bedelinin davalı Kurumdan tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, uyulan bozma ilamı üzerine davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Dilek Doğan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Mahkemece, tıbbi malzeme satışının davacı ile Sosyal Güvenlik Kurumu arasında gerçekleşmediği, davacı ile sigortalı arasında gerçekleştiği, sigortalı veya mirasçıları tarafından alacağın davacı şirkete temlik edilmediği gerekçesiyle davacının aktif dava ehliyeti bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Sıfat, dava konusu sübjektif hak ( dava hakkı ) ile taraflar arasındaki ilişkidir. Taraf sıfatı dava konusu sübjektif hakka ilişkindir. Bir sübjektif hakkı dava etme yetkisi ( dava hakkı ) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bu nedenle o hakka ilişkin bir davada davacı olma sıfatı da o hakkın sahibine aittir. Bir kişinin bir davada gerçekten davacı sıfatına sahip olup olmadığı hususu, usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu ( sübjektif ) hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunudur. Bir davada davacı olma sıfatı dava konusu hakkın sahibine aittir ( Prof. Dr. B. Kuru Hukuk Muhakemeleri Usulü 1990, 5. Baskı 1. Cilt Sy. 755 vd. ).
Mahkemenin taraflar arasında dava konusu hakkın esası hakkında bir karar verebilmesi için, bu kişilerin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatlarına sahip olmaları gerekir. Bir davada taraf olarak gösterilen kişiler, taraf ve dava ehliyetine ve davayı takip yetkisine sahip olsalar bile, taraflardan birinin o davada gerçekten davacı ve davalı sıfatı yoksa, davanın esası hakkında bir karar verilemez; dava, sıfat yokluğundan ( husumetten ) reddedilir. Görüldüğü üzere, taraf sıfatı usul hukuku sorunu olmayıp, dava konusu sübjektif hakkın özüne ilişkin bir maddi hukuk sorunu olduğundan taraf sıfatının yokluğu, davada taraf olarak gözüken kişiler arasında dava konusu hakkın doğumuna engel olduğu için defi değil, yargılamanın her aşamasında taraflarca ileri sürülmesi mümkün ve mahkemece de kendiliğinden nazara alınması zorunlu bir itiraz niteliğindedir ( Hukuk Genel Kurulu’nun 18.04.2007 gün ve 2007/5-233 E., 2007/221 sayılı Kararı. ).
Hukuk Genel Kurulu’nun 04.03.2009 tarih ve 2009/10-34 Esas ve 2009/104 Karar sayılı ilamı ile 01.03.2006 tarih ve 2006/21-5 Esas ve 2006/33 Karar sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; Kurumun temini ile yükümlü olduğu malzemeyi, sigortalının davacı şirketten temin ettiğinin, bu malzemelere ilişkin 12/03/2005 tarihli faturanın SSK İl Sağlık Müdürlüğü Sağlık İşleri Müdürlüğü adına düzenlenmiş olduğunun, malzemenin sigortalının ameliyatında kullanıldığının anlaşılması karşısında, malzemeyi temin eden davacı şirketin kullanılan malzeme bedelinin tahsilini talep etme yönünde alacağın temliki koşulu aranmaksızın bu davayı açmakta taraf sıfatı bulunduğu açık olup, davacı şirketin davada taraf sıfatının bulunduğunun kabulü gerekir.
Yukarıda belirtilen hukuki ve fiili olgular ışığında, malzeme bedelinin davalı Kurumca vefat edenin mirasçılarına ödenmediğinin de anlaşılması karşısında, Mahkemece, işin esası incelenerek, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, davanın aktif dava ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Belirtilen nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 02.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10994
K. 2011/3060
T. 14.3.2011
• YARGILAMANIN YENİLENMESİ TALEBİ ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payına Davacı Eşi Tarafından Aile Konutu Şerhi Konulduğu – Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada Payın ve Şerhin İptal Edildiği/Davacı Önalım Davasında Taraf Olmadığından Talebinin Reddedileceği )
• ÖNALIM HAKKI ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payın Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada İptal Edildiği/Davalının Eşi Olan Davacının Aile Konutu Şerhinin de İptal Edildiği – Davacı Bu Davada Taraf Olmadığından Yargılamanıın Yenilenmesi Talebinin Reddine Karar Verileceği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payına Davacı Eşi Tarafından Aile Konutu Şerhi Konulduğu – Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada Payın ve Şerhin İptal Edildiği/Davacı Taraf Olmadığından Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Reddine Karar Verileceği )
• AİLE KONUTU ŞERHİ ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payın Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada İptal Edildiği/Davalının Eşi Olan Davacının Aile Konutu Şerhinin de İptal Edildiği – Davacı Bu Davada Taraf Olmadığından Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Kabul Edilemeyeceği )
• HUSUMET ( Davalının Aldığı Taşınmaz Payın Diğer Paydaşların Önalım Hakkına Dayalı Olarak Açtığı Davada İptal Edildiği/Davalının Eşi Olan Davacının Aile Konutu Şerhinin de İptal Edildiği – Davacı Bu Davada Taraf Olmadığından Yargılamanın Yenilenmesi Talebinin Kabul Edilemeyeceği )
1086/m.445
4721/m.194
ÖZET : Dava, yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. Olayımıza gelince; taşınmazın paydaşı olan kişi payını davalıya satmıştır. Davalının eşi olan davacı tarafından satın alınan pay üzerine aile konutu şerhi konulmuştur. Taşınmazın diğer paydaşları, davalıya yapılan pay satışı sebebiyle önalım haklarını kullanarak davalı adına tescil edilen payın iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir. Asliye Hukuk Mahkemesi ilamı ile taraflar arasında sulh anlaşması gereği davanın kabulüyle davalının payının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiş olup karar temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bunun üzerine aile konutu şerhi terkin edilmiştir. Konutun üzerinde bulunduğu taşınmazda pay sahibi olan davacının eşine karşı diğer paydaşlar tarafından açılan önalım davası sonucu payın iptali sebebiyle aile konutu şerhi terkin edilmiştir. Paylı mülkiyette aile konutu şerhi konulması da bütün paydaşların oybirliği ile alacakları karar sonucu olabilecektir. Davacı, tarafı olmadığı önalım davasının kendisinden mal kaçırmak amacıyla sulh ile sonuçlandırılmak suretiyle aile konutu şerhinin terkin edildiğini, önalım davasının yargılamasının yenilenmesini istemekte hukuki yararı bulunduğunu belirterek işbu davayı açmış ise de davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, husumet sebebiyle davanın reddine karar vermek gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı yargılanmanın yenilenmesi davasına dair karar davalılar tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, H.U.M.K.nun 445 ve devamı maddelerinde düzenlenen yargılamanın yenilenmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin kabulüne karar verilmesi üzerine hüküm davalı A. T. ve davalılar F. N. T., S. K. vekilleri tarafından ayrı ayrı temyiz edilmiştir.
Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkili ile davalılardan A. T.’ın 10.5.2003 tarihinde evlendiklerini, 2008 Ada 9 parselde bulunan daireyi 1.9.2003 tarihinde satın aldıklarını, tapu kaydının davalı eşi A. T. adına çıkarıldığını, 23.2.2004 tarihinde T.M.K.nun 194. maddesi Gereğince aile konutu şerhi konulduğunu, diğer davalıların eşine karşı açtıkları onalım sebebiyle tapu iptali ve tescil davasının sulh anlaşması ile sonuçlanması üzerine aile konutu şerhi konulan dairenin bulunduğu taşınmazda eşinin payının kalmadığını, müvekkilinden mal kaçırmak amacıyla hile ile onalım davasının sulh ile sonuçlandırıldığını ileri sürerek yargılamanın yenilenmesi yoluyla tescilin iptaline, taşınmaz üzerine aile konutu şerhi konulmasına karar verilmesini istemiştir. Davalılar F. N. T. ve S. K. vekili, müvekkillerinin 2008 Ada 9 parselde paydaş olduklarını, paydaşlardan Feridun Tan’ın payını satması üzerine kullanılan onalım hakkına dayalı tapu iptal ve tescil davasının karara bağlanarak kesinleştiğini, davacının bu davada taraf olmadığından yargılamanın iadesini isteyemeyeceğini bildirmiş, davalı A. T. vekili ise müvekkilinin satın aldığı dairenin bulunduğu gayrımenkule ilişkin diğer paydaşların onalım hakkını kullanarak açtıkları dava sonucu taşınmazın adlarına tescil edildiğini, müvekkilinin serbest iradesi ile yapılan bir işlem bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Yargılamanın iadesi kesin hükümün bertaraf edilmesini amaçlayan ancak H.U.M.K.nun 445. maddesinde sayılan sınırlı sebeplerle başvurulabilecek fevkalade bir kanun yoludur. Onun içindir ki yasada bu yola başvurabilecekler de sınırlı tutulmuştur. H.U.M.K.nun 445. ve müteakip maddeleri gereğince yargılamanın iadesini hüküm, aleyhine olan tarafın haleflerine veya alacaklılarına zarar vermek için davanın taraflarının anlaşarak hile ile o taraf aleyhine hükümün verilmesini sağlamış olmaları halinde, hüküm, aleyhine olan tarafın halefleri veya alacaklıları isteyebilir.
Olayımıza gelince; davaya konu edilen 2008 Ada 9 parsel sayılı taşınmazın paydaşı olan F. T. 1/20 payını davalı A. T.’a 15.000,00 TL bedelle satmıştır. A. T.’ın eşi olan davacı tarafından 23.2.2004 tarihinde satın alınan pay üzerine aile konutu şerhi konulmuştur. Taşınmazın diğer paydaşları F. N. T. ile F. S. K., davalı A. T.’a yapılan pay satışı sebebiyle onalım haklarını kullanarak davalı adına tescil edilen payın iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir. Şişli 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 13.7.2005 tarih ve 2004/427 ES. 2005/359 K sayılı ilamı ile taraflar arasında sulh anlaşması gereği davanın kabulüyle davalı A. T.’ın payının iptali ile davacılar adına tesciline karar verilmiş olup 20.7.2005 tarihinde temyiz edilmeksizin kesinleşmiştir. Bunun üzerine 9.5.2005 tarihinde aile konutu şerhi terkin edilmiştir.
4721 Sayılı Kanun’un 194. maddesi aile konutunu koruma altına almış olup konut üzerinde hak sahibi olan eşin konutun kaybedilmesine sebep olabilecek tasarrufların geçerliliğini diğer eşin açık rızasına bağlamıştır. Dava konusu konutun üzerinde bulunduğu taşınmazda pay sahibi olan davacının eşi A. T.’a karşı diğer paydaşlar tarafından açılan onalım davası sonucu payın iptali sebebiyle aile konutu şerhi terkin edilmiştir. Paylı mülkiyette aile konutu şerhi konulması da bütün paydaşların oybirliği ile alacakları karar sonucu olabilecektir. Davacı, tarafı olmadığı önalım davasının kendisinden mal kaçırmak amacıyla sulh ile sonuçlandırılmak suretiyle aile konutu şerhinin terkin edildiğini, önalım davasının yargılamasının yenilenmesini istemekte hukuki yararı bulunduğunu belirterek işbu davayı açmış ise de yukarda açıklanan sebeplerle davacının aktif dava ehliyeti bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, husumet sebebiyle davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmediğinden hükümün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca hükümün BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 14.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2715
K. 2012/4268
T. 12.4.2012
• KOMŞULUK HUKUKUNDAN KAYNAKLANAN ÇEKİŞMENİN GİDERİLMESİ İSTEĞİ ( Davayı Açan Yöneticinin de Apartmanın Bulunduğu Taşınmazda Kayıt Maliki Olmadığı – Apartman Yönetimi Tarafından Açılan Davanın Aktif Dava Ehliyeti Bulunmadığı )
• HUSUMET ( Davayı Açan Yöneticinin de Apartmanın Bulunduğu Taşınmazda Kayıt Maliki Olmadığı/Apartman Yönetimi Tarafından Açılan Davanın Aktif Dava Ehliyeti Bulunmadığı – Komşuluk Hukukundan Kaynaklanan Çekişmenin Giderilmesi İsteği )
• APARTMAN YÖNETİMİ TARAFINDAN AÇILAN DAVA ( Komşuluk Hukukundan Kaynaklanan Çekişmenin Giderilmesi İsteği – Davayı Açan Yöneticinin de Apartmanın Bulunduğu Taşınmazda Kayıt Maliki Olmadığı/Apartman Yönetimi Tarafından Açılan Davanın Aktif Dava Ehliyeti Bulunmadığı )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Davayı Açan Yöneticinin de Apartmanın Bulunduğu Taşınmazda Kayıt Maliki Olmadığı/Apartman Yönetimi Tarafından Açılan Davanın Aktif Dava Ehliyeti Bulunmadığı – Komşuluk Hukukundan Kaynaklanan Çekişmenin Giderilmesi İsteği )
634/m.19,35
ÖZET : Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan çekişmenin giderilmesi isteğine ilişkindir. Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 35. maddesinde yöneticinin görevleri sayılmış olup aynı yasanın 19. maddesinde de maliklerin kararı ile dava açmak için yöneticiye yetki verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Eldeki Davada böyle bir yetkinin bulunmadığı, ayrıca davayı açan yöneticinin de apartmanın bulunduğu taşınmazda kayıt maliki olmadığı görünmüştür. O halde, Apartman Yönetimi tarafından açılan davanın aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle husumet yönünden reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, yönetimin ilgili olduğu binaya komşu olan davalı kişilerin maliki olduğu binanın üstüne davalı şirkete ait baz istasyonu kurulduğunu, istasyonun insan sağlığına olumsuz etkisi olduğunu ileri sürerek, baz istasyonunun kaldırılması isteğinde bulunmuştur.
Davalı Telsim ve Vodafone vekilleri, davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar yanıt vermemişlerdir.
Mahkemece, baz istasyonunun davacı binasında yaşayan insanların sağlığına zarar verici nitelikte olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar Telsim ve Vodafone vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, Yargıtay 4.Hukuk Dairesince duruşma günü olarak saptanan 12.04.2011 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı vekili ile karşı taraftan davacı vekili geldiler, açık duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlenip, duruşmanın bittiği bildirilip, dairenin görevsizliği nedeniyle dosyanın 1.Başkanlık Kuruluna gönderildiği ve 1.Başkanlık Kuruluncada Dairemizin görevli olduğuna karar verildiği anlaşılmakla, Tetkik Hakimi Sadettin Akyol tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan çekişmenin giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davanın Üner Apartmanı Yönetimi tarafından açıldığı anlaşılmaktadır. Bilindiği üzere, davalarda gerçek ve tüzel kişiler ya da bunların yasal temsilcileri taraf olma ehliyetine sahiptir. Apartman veya site kat malikleri kurulunun ( Yönetimin ) tüzel kişiliği ve bu nedenle taraf ehliyeti yoktur.
Diğer taraftan Kat Mülkiyeti Kanunu’nun 35. maddesinde yöneticinin görevleri sayılmış olup aynı yasanın 19. maddesinde de maliklerin kararı ile dava açmak için yöneticiye yetki verilmesi gerektiği belirtilmiştir. Eldeki Davada böyle bir yetkinin bulunmadığı, ayrıca davayı açan yöneticinin de apartmanın bulunduğu taşınmazda kayıt maliki olmadığı görünmüştür.
O halde, Apartman Yönetimi tarafından açılan davanın aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle husumet yönünden reddi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ : Davalının bu yöne değinen temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenden ötürü ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 12.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3011
K. 2012/4427
T. 13.6.2012
• ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN UYUŞMAZLIK ( Arsa Malikince Davacıya Sözleşme Yapması Hususunda Yetki Verilmiş Olmasının Sözleşmenin Vekaleten İmzalandığının Kanıtı Olmayacağı – Davacının Sözleşmenin Tarafı Sıfatıyla Açtığı Bu Davanın Esasının İnceleneği )
• VEKALETEN SÖZLEŞME İMZALAMA ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Davası/Arsa Malikince Davacıya Sözleşme Yapması Hususunda Yetki Verilmesinin Sözleşmenin Vekaleten İmzalandığının Kanıtı Olmayacağı – Davacının Sözleşmenin Tarafı Sıfatıyla Açtığı Ehliyetsizlikten Reddedilemeyeceği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak Davası/Arsa Malikince Davacıya Sözleşme Yapması Hususunda Yetki Verilmesinin Sözleşmenin Vekaleten İmzalandığının Kanıtı Olmayacağı – Davacının Sözleşmenin Tarafı Sıfatıyla Açtığı Davanın Ehliyetsizlikten Reddedilemeyeceği )
• ARSA MALİKİNCE SÖZLEŞME YAPMA KONUSUNDA YETKİ VERİLMESİ ( Eser Sözleşmenin Vekaleten İmzalandığının Kanıtı Olmayacağı – Davacının Sözleşmenin Tarafı Sıfatıyla Açtığı Davanın Aktif Dava Ehliyetinin Bulunmadığı Gerekçesiyle Reddinin İsabetsiz Olduğu )
818/m.355
ÖZET : Dava, yapılacak inşaatın proje çizim ücretinden kaynaklanmış, mahkemece davacının sözleşmeyi parsel malikinin vekili sıfatıyla imzaladığı dolayısıyla aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Sözleşmenin vekaleten imzalandığına dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Arsa malikince davacıya sözleşme yapması hususunda yetki verilmiş olması, sözleşmenin vekaleten imzalandığının kanıtı olamaz. Sözleşmeden doğan hak ve borçlar sözleşmenin taraflarına ait olup, ancak kendileri tarafından ileri sürülebilir. Bu nedenle mahkemece davacının sözleşmenin tarafı sıfatıyla açtığı bu davanın esasının incelenerek sonuçlandırılması gerekirken, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddi isabetsizdir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, Buca ilçesi 679 ada 89 nolu parselde yapılacak inşaatın proje çizim ücretinden kaynaklanmış, mahkemece davacının sözleşmeyi parsel malikinin vekili sıfatıyla imzaladığı dolayısıyla aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiş, verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava 23.06.2006 tarihinde sözleşmeye dayanılarak açılmıştır. Bu sözleşmede taraflar davacı şirket ile davalı A. olarak gösterilmiştir. Sözleşmenin vekaleten imzalandığına dair hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Arsa malikince davacıya sözleşme yapması hususunda yetki verilmiş olması, sözleşmenin vekaleten imzalandığının kanıtı olamaz. Sözleşmeden doğan hak ve borçlar sözleşmenin taraflarına ait olup, ancak kendileri tarafından ileri sürülebilir. Bu nedenle mahkemece davacının sözleşmenin tarafı sıfatıyla açtığı bu davanın esasının incelenerek sonuçlandırılması gerekirken, aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle reddi doğru olmamış, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle kararın temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 13.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/606
K. 2011/1590
T. 16.2.2011
• YOLA YAPILAN TAŞKIN İNŞAAT ( Yıkım Suretiyle Elatmanın Önlenmesi ve Tapu Kaydındaki Şerhin Terkinini İstemi – Arzın Asıl Sahibi Hazine Olup Bu Gibi Yerlerde Yararlanma Hakkı Niteliğine Göre Kişi ya da Kuruluşlara da Ait Olabileceği )
• YIKIM SURETİYLE ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Arzın Asıl Sahibi Hazine Olup Bu Gibi Yerlerde Yararlanma Hakkı Niteliğine Göre Kişi ya da Kuruluşlara da Ait Olabileceği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Hazinenin Dava Açmakta Hukuki Yararı Olduğunda ve Davada Aktif Dava Ehliyetinin Bulunduğu – Yola Taşan İnşaatın Yıkılması Suretiyle Elatmanın Önlenmesine de Karar Verilmesi Gerektiği )
4721/m.683
ÖZET : Davacı, yola yapılan taşkın inşaatın yıkım suretiyle elatmanın önlenmesi ve tapu kaydındaki şerhin terkinini istemiştir. Hazine çaplı taşınmazlar dışında ve binanın yola taşan kısmının da yıkılmasını ve elatmanın önlenmesini istemiştir. Sözü edilen yerin kadastro sırasında kadim olması nedeniyle yol olarak ayrıldığı ve paftaya işlendiği tartışmasızdır. Bilindiği üzere, arzın asıl sahibi Hazine olup, bu gibi yerlerde yararlanma hakkı niteliğine göre kişi ya da kuruluşlara da ait olabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında dava Hazinenin dava açmakta hukuki yararı olduğunda ve davada aktif dava ehliyetinin bulunduğunda kuşku yoktur. Yola taşan inşaatın yıkılması suretiyle elatmanın önlenmesine de karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, Nazilli İlçesi Çatak Köyü 107 ada 57 parselin tamamına, 107 ada 58 parselin 08,75 m²’lik kısmı ile 107 ada 57 parselin doğusunda bulunan umumi yola yapılan müdahalenin önlenmesine, üzerinde bulunan yapının kalini ve 107 ada 57 parsel nolu taşınmazın tapu kaydında beyanlar hanesinde bulunan üzerinde muhdesat Mehmet oğlu Hasan Değirmencioğlu’na aittir şerhinin kaldırılmasını talep etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiş, 2.celse gelerek açılan davayı kabul etmediğini bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiş, 107 ada 57 ve 58 parsele yapılan müdahalenin menine ve yapının kaline, 107 ada 57 parsel tapu kaydında bulunan üzerinde muhdesat Mehmet oğlu Hasan Değirmencioğlu’na aittir şerhinin tapu sicilinden silinmesine, 107 ada 57 parselin doğu sınırındaki umumi yol olarak 4.84 m²’lik taşınmaza yönelik davacı Hazine’nin aktif dava ehliyeti olmadığından reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı-davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi Senem Altınbulak’ın raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı mülkiyeti Hazine’ye ait 57 ve 58 parseller ile 57 parselin doğusunda yer alan yola yapılan taşkın inşaatın yıkım suretiyle elatmanın önlenmesi ve tapu kaydındaki şerhin terkinini istemiştir.
Mahkemece, 57 ve 58 parseller bakımından davanın kabulüne şerhin terkinine yol yönünden davanın reddine karar verilmiş hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalının kayden davacı Hazine’ye ait çaplı taşınmazlara haklı ve geçerli bir neden olmaksızın muhdesat yapmak suretiyle elattığı esasen kadastro sırasında tutanağı ve sonradan kayda yansıyan şerhe konu muhdesatın ( dükkanın ) sonradan yıkıldığı bunun yerine bir mesken inşaa edildiği saptanarak elatmanın önlenmesi, yıkım ve şerhin terkini isteklerinin kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davalının, tüm temyiz itirazları yerinde değildir REDDİNE.
Davacı Hazine’nin temyizine gelince; Hazine çaplı taşınmazlar dışında ve binanın yola taşan kısmının da yıkılmasını ve elatmanın önlenmesini istemiştir. Sözü edilen yerin kadastro sırasında kadim olması nedeniyle yol olarak ayrıldığı ve paftaya işlendiği tartışmasızdır. Bilindiği üzere, arzın asıl sahibi Hazine olup, bu gibi yerlerde yararlanma hakkı niteliğine göre kişi ya da kuruluşlara da ait olabilir. Olaya bu açıdan bakıldığında dava Hazinenin dava açmakta hukuki yararı olduğunda ve davada aktif dava ehliyetinin bulunduğunda kuşku yoktur.
Hal böyle olunca, yola taşan inşaatın yıkılması suretiyle elatmanın önlenmesine de karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle bu isteğin reddedilmesi doğru değildir.
SONUÇ : Ayrıca, HUMK.’nın m. 413-426 ‘da yer alan yargılama giderlerinden sayılan tespit giderlerinin hüküm altına alınmamış olması da isabetsizdir. Davacı Hazine’nin, temyiz itirazları değinilen yönler itibariyle yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/10140
K. 2008/17773
T. 20.10.2008
• TEMERRÜT FAİZİ ( İhaleye Katılıp Daha Sonra İhale Bedelini Yatırmamak Suretiyle İhalenin Feshine Sebep Olan Tüm Alıcılar ve Kefillerin Teklif Ettikleri Bedel İle Son İhale Bedeli Arasındaki Farklar ve Diğer Zararlardan ve Faizden Müteselsilen Mesul Olacakları )
• İHALEYE KATILIP DAHA SONRA İHALE BEDELİNİ YATIRMAYANLAR ( İhalenin Feshine Sebep Olan Tüm Alıcılar ve Kefillerin Teklif Ettikleri Bedel İle Son İhale Bedeli Arasındaki Farklar ve Diğer Zararlardan ve Ayrıca Temerrüt Faizinden Müteselsilen Mesul Olacakları )
• ZARARLARDAN MÜTESELSİL SORUMLULUK ( İhaleye Katılıp Daha Sonra İhale Bedelini Yatırmamak Suretiyle İhalenin Feshine Sebep Olan Tüm Alıcılar ve Kefillerin Teklif Ettikleri Bedel İle Son İhale Bedeli Arasındaki Zararlardan Mesul Olacakları )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( İhale Bedeli Yatırılmadığı İçin Satışın Düşürülmesine Karar Verilerek Taşınmaz Yeniden Satışa Çıkarıldığı – Davacı İki İhale Arasındaki Farktan Sorumlu Olacağından İhalenin Feshi Tarihini Havi Davayı Açmakta Hukuki Yararı Olduğu )
• HUKUKİ YARAR ( İhale Bedeli Yatırılmadığı İçin Satışın Düşürülmesine Karar Verilerek Taşınmaz Yeniden Satışa Çıkarıldığı – Davacı İki İhale Arasındaki Farktan Sorumlu Olacağından İhalenin Feshi Tarihini Havi Davayı Açmakta Olduğu )
• İHALENİN FESHİ ( İhale Bedeli Yatırılmadığı İçin Satışın Düşürülmesine Karar Verilerek Taşınmaz Yeniden Satışa Çıkarıldığı – Davacı İki İhale Arasındaki Farktan Sorumlu Olacağından İhalenin Feshi Tarihini Havi Davayı Açmakta Hukuki Yararı Olduğu )
2004/m.133/2,134
ÖZET : İİK’nın 133/2. maddesinde, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm alıcılar ve kefillerin teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farklar ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacakları hükmü getirilmiştir. Yapılan ihalede, ihale bedeli yatırılmadığı için İİK’nın 133. maddesi gereğince satışın düşürülmesine karar verilerek, taşınmaz yeniden satışa çıkarılmıştır. Bu durumda anılan madde kapsamına göre davacı İki ihale arasındaki farktan sorumlu olacağından ihalenin feshi tarihini havi davayı açmakta hukuki yararı vardır.
DAVA : Mahalli mahkemece verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İİK’nın 134/2. maddesinde ihalenin feshini isteyebilecek ilgililer sınırlı olarak sayılmıştır. Bunlar arasında pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler de bulunmaktadır. Somut olayda, davacı Kaan ihaleye girip pey sürmekle ihalenin feshini isteyebilecek ilgili konumunu kazanmıştır. Adı geçen ihale olunan taşınmazın kıymet takdirinin, taşınmaz kapalı olduğundan görülmeden değerlendirme yapıldığı, esaslı vasıflarında hataya düşürüldüğünden bahisle ihalenin feshini istemektedir. İcra mahkemesince, davacının “hukuki yararı bulunmadığından” bahisle ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmiştir.
İİK’nın 133/2. maddesinde, ihaleye katılıp daha sonra ihale bedelini yatırmamak suretiyle ihalenin feshine sebep olan tüm atıcılar ve kefillerin teklif ettikleri bedel ile son ihale bedeli arasındaki farklar ve diğer zararlardan ve ayrıca temerrüt faizinden müteselsilen mesul olacakları hükmü getirilmiştir. 30.10.2007 tarihinde yapılan ihalede, ihale bedeli yatırılmadığı için 03.12.2007 tarihli kararla İİK’nın 133. maddesi gereğince satışın düşürülmesine karar verilerek, taşınmaz yeniden satışa çıkarılmıştır. Bu durumda anılan madde kapsamına göre davacı İki ihale arasındaki farktan sorumlu olacağından ihalenin feshi tarihini havi davayı açmakta hukuki yararı vardır.
İcra mahkemesince, İİK’nın 134. maddesine göre açılan ihalenin feshi davasının esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nın 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2008
K. 2012/4730
T. 26.3.2012
• İTİRAZIN KALDIRILMASI VE TAHLİYE ( Kiralayan Tarafından Başlatılan Takip ve Açılan Dava Bulunmadığından ve Takip Talepnamesindeki Bu Eksikliğin Sonradan Giderilmesi de Mümkün Olmadığından Davanın Aktif Dava Ehliyeti Yokluğundan Reddi Gerektiği )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Kişinin Kendisinin veya Yetkili Kılacağı Bir Temsilci Vekil Aracılığı İle Bir Davayı Takip Etme ve Usuli İşlemleri Yapabilme Ehliyeti Olduğu – Temerrüt Nedeniyle Açılacak Tahliye Davasının Kural Olarak Kiralayan Tarafından Açılması Gerektiği )
• TEMERRÜT NEDENİYLE TAHLİYE ( Kural Olarak Kiralayan Tarafından Açılması Gerektiği – Kiralayan Tarafından Başlatılan Takip ve Açılan Dava Bulunmadığından Davanın Aktif Dava Ehliyeti Yokluğundan Reddi Gerektiği )
• TAHLİYE DAVASI ( Kiralayan Tarafından Başlatılan Takip ve Açılan Dava Bulunmadığından ve Takip Talepnamesindeki Bu Eksikliğin Sonradan Giderilmesi de Mümkün Olmadığından Davanın Aktif Dava Ehliyeti Yokluğundan Reddi Gerektiği )
818/m.260
ÖZET : Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci vekil aracılığı ile bir davayı takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Borçlar Kanununun 260. maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle açılacak tahliye davasının kural olarak kiralayan tarafından açılması gerekir. Kiralayan Ç. A. olduğuna göre icra takibinin ve buna bağlı olarak davanın Ç. A. tarafından açılması gerekirken icra takibi ve buna bağlı olarak dava vekaleten sözleşmeyi imzalayan S. A. tarafından açılmıştır. Davacı olarak S. A.’un kendi adına takip yapma ve dava açma ehliyeti yoktur. Mahkemece, kiralayan tarafından başlatılan bir takip ve açılan dava bulunmadığından ve takip talepnamesindeki bu eksikliğin sonradan giderilmesi de mümkün olmadığından davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : İcra mahkemesince verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı karar, davalı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla, dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında kira alacağının tahsili amacıyla tahliye istekli olarak başlatılmış olan icra takibine davalı borçlu tarafından itiraz edilmesi üzerine davacı alacaklı süresinde icra mahkemesine başvurarak itirazın kaldırılması, % 40 icra tazminatı ve temerrüt nedeni ile kiralananın tahliyesini istemiştir. Mahkemece istemin kabulüne itirazın kaldırılmasına, takibin devamına, % 40 icra tazminatının davalıdan tahsiline ve temerrüt nedeni ile kiralananın tahliyesine karar verilmiş, karar davalı borçlu tarafından temyiz edilmiştir.
Dava ehliyeti, kişinin kendisinin veya yetkili kılacağı bir temsilci vekil aracılığı ile bir davayı takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir. Dava ehliyeti dava şartlarından olup davaya bakan hakim tarafından kendiliğinden gözönünde tutulması gerekir.
Olayımızda, icra takibine dayanak yapılan ve karara esas alınan 16.04.2004 başlangıç tarihli, bir yıl süreli, her ay elden 120-TL ödemeli kira sözleşmesi kiralayan Ç. A. yerine vekaleten S. A. ile kiracı İ. G. arasında imzalanmıştır. Borçlar Kanununun 260.maddesi hükmü uyarınca temerrüt nedeniyle açılacak tahliye davasının kural olarak kiralayan tarafından açılması gerekir. Kiralayan Ç. A. olduğuna göre icra takibinin ve buna bağlı olarak davanın Ç. A. tarafından açılması gerekirken icra takibi ve buna bağlı olarak dava vekaleten sözleşmeyi imzalayan S. A. tarafından açılmıştır. Davacı olarak S. A.’un kendi adına takip yapma ve dava açma ehliyeti yoktur. Mahkemece, kiralayan tarafından başlatılan bir takip ve açılan dava bulunmadığından ve takip talepnamesindeki bu eksikliğin sonradan giderilmesi de mümkün olmadığından davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Karar bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428. maddesi uyarınca kararın BOZULMASINA ve bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 26.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1878
K. 2011/2859
T. 10.3.2011
• KİRA ALACAĞININ TAHSİLİ ( Kiralayanın Kim Olduğunun Tespiti Gerektiği – Davacının Kiralayan Sıfatı ve Buna Bağlı Olarak Aktif Dava Ehliyeti Olup Olmadığı Araştırılmadan Red Kararı Verilmesinin Doğru Olmadığı )
• KİRALAYANIN KİM OLDUĞUNUN TESPİTİ GEREĞİ ( Kira Alacağının Tahsili – Davacının Kiralayan Sıfatı ve Buna Bağlı Olarak Aktif Dava Ehliyeti Olup Olmadığı Araştırılmadan Red Kararı Verilmesinin Doğru Olmadığı )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Kira Alacağının Tahsili – Davacının Kiralayan Sıfatı ve Buna Bağlı Olarak Aktif Dava Ehliyeti Olup Olmadığı Araştırılmadan Red Kararı Verilmesinin Doğru Olmadığı )
1086/m.38
ÖZET : Dava, kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece kiralayanın kim olduğunun tespiti gerekir. Davacının kiralayan sıfatı, buna bağlı olarak aktif dava ehliyeti olup olmadığı araştırılmadan yazılı şekilde işin esasının incelenerek red kararı verilmesi doğru olmadığından hükümün bozulması gerekmiştir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı alacak davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde temyiz edilmiş olmakla dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kira alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili davalının 1.4.2004 başlangıç tarihli ve 5 yıl süreli kira sözleşmesi ile kiracı olduğunu, 1.4.2004-1.4.2005 dönem kirası 12.000 TL’nin tahsilini istemiştir. Davalı vekili davacının taraf sıfatı olmadığını, kira sözleşmesini davacının kendi adına imzalamadığını, kiralananın 3. Kişiye satıldığını ve kira paralarının yeni malik ile yapılan kira sözleşmesi uyarınca ödendiğini davanın reddini savunmuştur.
Davacı tarafından sunulan kira sözleşmesinde kiralayan davacı N. B. ( A. Ö. ) yazılıp N. B. tarafından imzalandığı halde davalı tarafından sunulan kira sözleşmesi ise A. Ö. adına N. B. tarafından imzalanmıştır. Mahkemece öncelikle bu yön üzerinde durularak kiralayanın kim olduğunun tespiti gerekir. Davacının kiralayan sıfatı, buna bağlı olarak aktif dava ehliyeti olup olmadığı araştırılmadan yazılı şekilde işin esasının incelenerek red kararı verilmesi doğru olmadığından hükümün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle temyiz itirazlarının kabulüyle H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca hükümün BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 10.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4083
K. 2011/5108
T. 19.4.2011
• TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANLIĞI TARAFINDAN AÇILAN DAVA ( Meraya Elatmanın Önlenmesi İstemi – Bakanlığı Genel Bütçeye Dahil İdarelerden Olmakla Birlikte Mülkün Sahibi Olan Hazine’yi Doğrudan Doğruya Temsil Yetkisi Bulunmadığından Aktif Dava Ehliyetinin Olmadığı )
• MERAYA ELATMANIN ÖNLENMESİ İSTEMİ ( Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Genel Bütçeye Dahil İdarelerden Olmakla Birlikte Mülkün Sahibi Olan Hazine’yi Doğrudan Doğruya Temsil Yetkisi Bulunmadığından Aktif Dava Ehliyetinin Olmadığı )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Meraya Elatmanın Önlenmesi İstemi – Tarım ve Köyişleri Bakanlığının Genel Bütçeye Dahil İdarelerden Olmakla Birlikte Mülkün Sahibi Olan Hazine’yi Doğrudan Doğruya Temsil Yetkisi Bulunmadığından Aktif Dava Ehliyetinin Olmadığı )
• MERA YAYLAK VE KIŞLAKLARIN TESPİT TAHDİT VE TAHSİSİ ( Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca Yapılacağı – Anılan Bakanlığın Genel Mahkemede Mera Yaylak ve Kışlaklar Hakkında Onları Koruma ya da Sahiplenmeye Yönelik Dava Açma Hakkı Bulunmadığı )
4342/m.4, 5, 6
ÖZET : Dava, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açılmış meraya el atmanın önlenmesi ve eski hale getirme bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan meralarda Hazine’nin mülk sahibi olarak dava açma hakkı vardır. Mera Kanunu’nun 6. maddesinde mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsisinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yapılacağı belirtilmiş olup bakanlığın yetkisi tespit, tahsis ve tahsisin değiştirilmesi ile sınırlı olduğundan anılan bakanlığın genel mahkemede mera, yaylak ve kışlaklar hakkında onları koruma ya da sahiplenmeye yönelik dava açma hakkı açık bir hükümle tanınmamıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı genel bütçeye dahil idarelerden olmakla birlikte yasa ile verilen görevleri dışında mülkün sahibi olan Hazine’yi doğrudan doğruya temsil yetkisi de bulunmadığından aktif dava ehliyeti yoktur.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine verilen dilekçeyle yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen hükümün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nı temsilen Hazine vekili, davalının 223 ada 16 ve 245 ada 2 Sayılı mera parsellerine elatmasının önlenmesini ve 6151.03.-TL eski hale getirme bedelinin tahsilini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece el atmanın önlenmesi isteminin kabulüne, eski hale getirme isteminin ise kısmen kabulüyle 6141.03.-TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiştir.
Hükmü, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından açılmış meraya el atmanın önlenmesi ve eski hale getirme bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
4342 Sayılı Mera Kanunu’nun 4. maddesinde meraların hukuki durumu belirlenmiş, 5. maddesinde ise mera olarak tahsis edilecek yerler sayılmış, 6. maddede ise tespit ve tahdit işlemlerinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yapılacağı bildirilmiştir.
Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan meralarda Hazine’nin mülk sahibi olarak dava açma hakkı vardır. Mera Kanunu’nun 6. maddesinde mera, yaylak ve kışlakların tespit, tahdit ve tahsisinin Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nca yapılacağı belirtilmiş olup bakanlığın yetkisi tespit, tahsis ve tahsisin değiştirilmesi ile sınırlı olduğundan anılan bakanlığın genel mahkemede mera, yaylak ve kışlaklar hakkında onları koruma ya da sahiplenmeye yönelik dava açma hakkı açık bir hükümle tanınmamıştır. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı genel bütçeye dahil idarelerden olmakla birlikte yasa ile verilen görevleri dışında mülkün sahibi olan Hazine’yi doğrudan doğruya temsil yetkisi de bulunmadığından aktif dava ehliyeti yoktur.
Bu bilgiler ışığında, gerek el atmanın önlenmesi gerekse tazminata ilişkin istemin davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığından reddine karar verilmesi gerekirken bu yön gözetilmeksizin işin esasına girilerek davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükümün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, bozmaya göre sair hususların incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde yatırana iadesine, 19.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/18-475
K. 2006/472
T. 28.6.2006
• KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN ARTIRILMASI ( Bozmaya Uyulduktan Sonra Yeniden Hüküm Kurulması Durumunda Temyiz İtirazlarının İncelenmesi İçin Dosyanın Özel Daireye Gönderilmesinin Gerekmesi )
• AKTİF DAVA EHLİYETİ ( Taşınmazın Kayıt Malikinin Mirasçısının Kamulaştırma Bedelinin Artırılması Davasında Dava Ehliyetinin Var Olduğunun Kabulünün Gerekmesi )
• BOZMAYA UYULMASI ( Uyma Kararından Sonra Verilen Hükmün Temyizi Durumunda Dosyanın Genel Kurula Değil Özel Daireye Gönderilmesinin Gerekmesi )
2942/m.13
ÖZET : 1- Mahkemece, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi noktasından yapılan bozmaya uyulmuş, yeni bir hüküm kurulmuştur. Belirtilen yönden, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
2- Dava konusu taşınmazın kayıt maliklerinden Ayşe’nin ölümünden sonra, alınan veraset ilamına göre; eşi davacının pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır.Bu durumda, davacının aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü yönündeki direnme kararı, usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki “kamulaştırma bedelinin artırılması” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tavşanlı 1.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 24.03.2005 gün ve 2004/668 E- 2005/293 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 18.Hukuk Dairesinin 21.06.2005 gün ve 2005/2305-6562 sayılı ilamı ile;
( … Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
1- Dosya içerisine getirtilen dava konusu taşınmaza ait tapu kaydı ve tapu maliki Ayşe Sümer’e ait mirasçılık belgesine göre davacılardan Nurettin Sümer paydaş ve mirasçı olmadığı halde, bu davacı yönünden davanın aktif husumet yokluğu nedeniyle reddedilmemiş olması,
2- Davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca vekalet ücretine hükmedilmemesi,
Doğru görülmemiştir.
Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırma bedelinin artırılması isteğine ilişkindir. Yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen hüküm Özel Dairece, yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
1- Mahkemece, davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi noktasından yapılan bozmaya uyulmuş, yeni bir hüküm kurulmuştur. Belirtilen yönden, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
2- Dava konusu taşınmazın kayıt maliklerinden Ayşe Sümer’in 12.02.1992 tarihinde ölümünden sonra, Tavşanlı Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 07.05.1992 tarih, 1992/336 E. 1992/293 sayılı veraset ilamına göre; eşi davacı Nurettin Sümer’in pay sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda, davacı Nurettin Sümer’in aktif dava ehliyetinin bulunduğunun kabulü yönündeki direnme kararı, usul ve yasaya uygundur. Onanması gerekir.
SONUÇ : 1- Yukarıda ( 1 ) maddede açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 18.Hukuk Dairesine gönderilmesine,
2- Davalı Karayolları Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda ( 2. ) maddede açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, 28.06.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.