Alacaklıdan Mal Kaçırma Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/987
K. 2011/6654
T. 27.6.2011
• ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN İSTİHKAK DAVASI ( Borçlu İle Üçüncü Kişi Arasında Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik ve Danışığa Dayalı İşlemler Yapıldığı – Mülkiyet Karinesinin Borçlu Dolayısıyla Alacaklı Yararına Olduğu/Karinenin Aksi İspat Edilemediğinden Davanın Reddi Gereği )
• İSTİHKAK DAVASI ( Üçüncü Kişinin – Borçlu İle Üçüncü Kişi Arasında Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Danışıklı İşlemler Yapıldığı – Mülkiyet Karinesinin Borçlu Dolayısıyla Alacaklı Yararına Olduğu/Karinenin Aksi İspat Edilemediğinden Davanın Reddi Gereği )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA ( 3. Kişinin İstihkak Davası – Borçlu İle Üçüncü Kişi Arasında Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Danışıklı İşlemler Yapıldığı Mahcuzların Borçlu İle 3. Kişi Tarafından Birlikte Ellerinde Bulundurulduğu – Mülkiyet Karinesinin Borçlu Dolayısıyla Alacaklı Yararına Olduğu )
• MÜLKİYET KARİNESİ ( Davacı Üçüncü Kişi Tarafından Yasal Mülkiyet Karinesinin Aksinin Kesin ve Güçlü Delillerle İspat Edilmesi Gerektiği – Karinenin Aksi İspat Edilemediğinden İstihkak Davasının Reddi Gereği )
2004/m.96,97/a
ÖZET : Dava, üçüncü kişinin İ.İ.K.nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir. Borçlu ile üçüncü kişi arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik ve danışığa dayalı işlemler yapıldığı, mahcuzların borçlu ile üçüncü kişi tarafından birlikte ellerinde bulundurulduğu, İ.İ.K.nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu kabul edilmelidir. Davacı üçüncü kişi tarafından yasal mülkiyet karinesinin aksinin kesin ve güçlü delillerle ispat edildiğinden söz edilemez. O halde, açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre, mahkemece davanın reddine karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükümün süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı ( üçüncü kişi ), davalı alacaklı tarafından amcası olan borçlu aleyhine Antalya 4. İcra Müdürlüğünün 2009/1193 Sayılı dosyasından yapılan takipte, 20.2.2010 tarihinde uygulanan haciz işleminde, borçlu ile ilgisi bulunmayan kendisine ait işyerindeki menkullerin haczedildiğini ileri sürerek, haczin kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı ( alacaklı ) vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı borçlu, haciz yapılan yerle ilgisinin bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece; tüm dosya kapsamına göre, haciz yapılan yerin borçlu ile ilgisinin bulunmadığı ve mahcuzların davacı üçüncü kişiye ait olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüyle haczin kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, üçüncü kişinin İ.İ.K.nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.
Takip konusu borç 1.6.2006 tarihli sözleşmeden kaynaklanan ve 1.6.2008 ila 1.12.2008 kira dönemine ilişkin kira alacağıdır. Adi ve Hasılat Kirasına ve Tahliye talebine ilişkin icra takibi kira sözleşmesinde belirtilen borçlu adresine yönelik olarak başlatılmıştır. Ancak; her ne kadar davaya konu 20.2.2010 tarihli haciz işlemi kira sözleşmesinde belirtilen 26-27 numaralı işyerinde değil de, aynı işhanının üçüncü kişi adına kayıtlı 52 numaralı işyerinde yapılmış ise de borçlu ile üçüncü kişi amca-yeğen olup, davaya konu hacizden önce 5.5.2009 tarihinde sözleşmede belirtilen ve borçlunun ticari faaliyet yürüttüğü 26-27 numaralı işyerinde haciz işlemi yapılmış ve tahliye için 11.5.2009 tarihine kadar borçluya süre verilmiştir. 16.6.2009 tarihinde muhafaza işlemi için aynı yere gidildiğinde de borçluya ait işyerinin boşaltılmış olduğu tespit edilmiş ve buna ilişkin tutanak düzenlenmiştir. Davacı üçüncü kişi borcun doğum tarihinden ve yukarda belirtilen haciz işleminden çok kısa bir süre sonra aynı işhanının 52 numaralı dükkanında, borçlu ile aynı konuda 29.5.2009 tarihinde ticari faaliyete başlamıştır. İcra ve İflas Kanunu’nun 8. maddesi uyarınca, aksi sabit oluncaya kadar geçerli haciz tutanağı içeriğine göre, haciz sırasında borçluya ait evraklar bulunmuş, borçluya ait telefonun bu işyerine kurulu olduğu tespit edilmiş, 5.5.2009 tarihinde haczedilen malların da bu işyerinde bulunduğu belirlenmiş, mahkemece tanık olarak dinlenen tutanak imzacısı icra memuru da beyanlarında 5.5.2009 tarihli haciz sırasında haczedilen mahcuzların davaya konu olan haciz yerinde gördüklerini ve tutanağın doğru olduğunu bildirmiştir. Öte yandan dosya içerisindeki bilgi ve belgelere göre, borçluya ait telefonun üçüncü kişinin işe başlamasından bir gün önce borçlu tarafından 28.5.2009 tarihinde üçüncü kişiye devredildiği görülmektedir.
Buna göre, borçlu ile üçüncü kişi arasında alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik ve danışığa dayalı işlemler yapıldığı, mahcuzların borçlu ile üçüncü kişi tarafından birlikte ellerinde bulundurulduğu, İ.İ.K.nun 97/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesinin borçlu, dolayısıyla alacaklı yararına olduğu kabul edilmelidir. Davacı üçüncü kişi tarafından yasal mülkiyet karinesinin aksinin kesin ve güçlü delillerle ispat edildiğinden söz edilemez.
O halde, açıklanan bu maddi ve hukuki olgulara göre, mahkemece davanın reddine karar vermek gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı ( alacaklı ) vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davalı alacaklıya iadesine, 27.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/345
K. 2011/2851
T. 23.5.2011
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASDİYLE MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( Mahkemeden Alınan İflasın Ertelenmesi Kararının da Hisse Devralmasından Sonraki Bir Tarihte Meydana Geldiği Dikkate Alındığında Bu İşlemlerin Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Olarak Değerlendirilemeyeceği )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek – Mahkemeden Alınan İflasın Ertelenmesi Kararının da Hisse Devralmasından Sonraki Bir Tarihte Meydana Geldiği Dikkate Alındığında Bu İşlemlerin Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Olarak Değerlendirilemeyeceği )
• İFLASIN ERTELENMESİ KARARI ( Hisse Devralmasından Sonraki Bir Tarihte Meydana Geldiği Dikkate Alındığında Bu İşlemlerin Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Olarak Değerlendirilemeyeceği )
5271/m.11
ÖZET : Sanığın, B… Madencilik İnşaat San. ve Tic. Ltd. Şti.’ndeki hissesini devredip, A…. İnşaat Madencilik Nakliyat San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nden … TL değerinde hisse satın alması ve mahkemeden alınan iflasın ertelenmesi kararının da hisse devralmasından sonraki bir tarihte meydana geldiği dikkate alındığında, bu işlemlerin alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olarak değerlendirilemeyecektir.
DAVA : Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık A. Ş.’ün beraatine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak Gereği görüşüldü:
KARAR : Sanığın, B… Madencilik İnşaat San. Ve Tic. Ltd. Şti.’ndeki hissesini 350.000,00 TL’ye devredip, A…. İnşaat Madencilik Nakliyat San. Ve Tic. Ltd. Şti.’nden 900.000,00 TL değerinde hisse satın alması ve mahkemeden alınan iflasın ertelenmesi kararının da hisse devralmasından sonraki bir tarihte meydana geldiği dikkate alındığında, bu işlemlerin alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olarak değerlendirilemeyeceği, diğer taraftan CMK.’nun 11.maddesindeki dosyaların birleştirilmesi hususunun da hakimin yargı yetkisi ve takdir hakkı kapsamında bulunması nedeniyle tebliğnamedeki bu yönlü bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
SONUÇ : Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere, yapılan yargılama ve uygulamada isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün İİK.’nun 366. maddesi uyarınca ONANMASINA, 23.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3517
K. 2010/9293
T. 2.11.2010
• İSTİHKAK DAVASI ( Haciz Yapılan Dairede Oturan Kişinin Borçlunun Çalışanı Olduğu İddiası/Adresin Borçluya Ait Olduğunun Mahalle Muhtarı Tarafından Beyan Edildiği – Alacaklıdan Mal Kaçırma Amacıyla Kira Sözleşmesinin Notere Tasdik Tarihinden Önce Düzenlendiği/Reddedileceği )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA ( Amacıyla Haciz Yapılan Daireye İlişkin Kira Sözleşmesinin Notere Tasdik Tarihinden Önceki Tarihte Düzenlendiği – İstihkak Davasının Reddedileceği )
2004/m. 97
ÖZET : İstihkak davası söz konusudur. Haciz yapılan dairede oturan kişinin borçlunun çalışanı olduğu iddia edilmiştir. Haciz yapılan adresin borçluya ait olduğunun mahalle muhtarı tarafından beyan edildiği, kira sözleşmesinin borçlunun mallarının alacaklılarından kaçırılması için notere tasdik tarihinden önceki tarihte düzenlendiği gerekçesiyle davanın reddi yerindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükümün süresi içinde davacı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı 3. kişi vekili, Söke İcra Müdürlüğü’nün 2006/3305 Esas, Ula İcra Müdürlüğü’nün 2007/15 Talimat sayılı dosyasından 3.6.2009 tarihinde haczedilen menkullerin müvekkiline ait olduğunu belirterek istihkak iddiasının kabulüyle haczin kaldırılması, %40 tazminatın davalıdan tahsilini dava ve talep etmiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı ile borçlunun baba oğul olduğunu, haczin mahalle muhtarının beyanı doğrultusunda borçlunun adresinde yapıldığını, haciz yapılan dairede oturan kişinin borçlunun çalışanı olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre; haciz yapılan adresin borçluya ait olduğunun mahalle muhtarı tarafından beyan edildiği, kira sözleşmesinin borçlunun mallarının alacaklılarından kaçırılması için notere tasdik tarihinden önceki tarihte düzenlendiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı 3. kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı 3. kişi vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükümün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna, 2.11.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/11090
K. 2011/6367
T. 20.6.2011
• TASARRUFUN İPTALİ İSTEMİ ( Davalılar Arasındaki Akrabalık İlişkisinden Dolayı Borçlunun Alacaklılarından Mal Kaçırmak ya da Alacaklılarını Izrar Kastı İle Hareket Ettiğini Davalının Bilebileceği de Nazara Alınarak Davanın Diğer Şartlarının Araştırılarak Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA ( Davalılar Arasındaki Akrabalık İlişkisinden Dolayı Borçlunun Alacaklılarından Mal Kaçırmak ya da Alacaklılarını Izrar Kastı İle Hareket Ettiğini Davalının Bilebileceği de Nazara Alınarak Davanın Diğer Şartlarının Araştırılarak Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• IZRAR KASTI ( Tasarrufun İptali İstemi – Davalılar Arasındaki Akrabalık İlişkisinden Dolayı Borçlunun Alacaklılarından Mal Kaçırmak ya da Alacaklılarını Izrar Kastı İle Hareket Ettiğini Davalının Bilebileceği de Nazara Alınarak Davanın Diğer Şartları Araştırılarak Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
6183/m.24,30
ÖZET : Dava, tasarrufun iptaline ilişkindir. Öncesinde taşınmazın borçlu davalı Atıfa ait olup olmamasının bu tasarrufun iptale tabi olup olmayacağı açısından bir fark bulunmamaktadır. Davalı Atıf, taşınmazın satışı sırasında malik olarak gözükmese de taşınmazı ihale ile satın alan ve bedelini de ödeyen kişidir. Bu durumda davalılar arasındaki akrabalık ilişkisinden dolayı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini davalı Ali İ.’ın bilebileceği de nazara alınarak davanın diğer şartlarının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükümün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu Atıf aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, davaya konu taşınmazını davalı Ali İ.’a satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir. Davalılar davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı borçlu usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davaya konu taşınmazın tapusunun davalı borçlu adına oluşturulmadığı, taşınmazın Eğirdir Belediyesi Encümen Kararı ile davalı Ali İ.’a verildiği, 6183 Sayılı Kanunun 24 vd. maddelerindeki şartların oluşmadığı ve taşınmazın banka kredisi ile davalı Ali İ. tarafından satın alındığından dolayı 6183 Sayılı Kanunun 30. maddesinin uygulama yeri olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davaya konu tasarruf, davaya konu taşınmazın davalı borçlu Atıf tarafından diğer davalı olan amcasının oğlu Ali İ.’a satılması işlemidir.
Uygulamada borçlunun gerçekte kendi adına satın almak üzere bedelini ödediği bir taşınmaz ( veya bir aracı ) alacaklılarından kaçırmak amacı ile yakını adına tescil ettirmiş olması halinde tasarrufun ( hukuki işlem ) dışarıdan üçüncü kişiler arasında yapılmış görünmesine rağmen gerçekte bedeli borçlunun mal varlığından çıkmış fakat karşılığı borçlunun arkasına gizlendiği kişinin mal varlığına girmiştir. Namı müstear ile gizlenmiş muvazaalı işlemler hakkında iptal davaları açılabileceği Yargıtay uygulaması ile kararlılık kazanmıştır.
Somut olayda olduğu gibi, öncesinde taşınmazın borçlu davalı Atıf’a ait olup olmamasının bu tasarrufun iptale tabi olup olmayacağı açısından bir fark bulunmamaktadır. Davalı Atıf, taşınmazın satışı sırasında malik olarak gözükmese de taşınmazı ihale ile satın alan ve bedelini de ödeyen kişidir. Bu durumda davalılar arasındaki akrabalık ilişkisinden dolayı borçlunun alacaklılarından mal kaçırmak ya da alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini davalı Ali İ.’ın bilebileceği de nazara alınarak davanın diğer şartlarının araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddi isabetli değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 20.6.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/6395
K. 2012/7369
T. 5.6.2012
• TASARRUFUN İPTALİ İSTEMİ ( Davalılar İle Borçlu Arasında Akrabalık Arkadaşlık veya Ticari İlişki Gibi Borçlunun Alacaklıdan Mal Kaçırma ya da Alacaklıyı Izrar Kastını Bilecek Kişilerden Olduğunun da İspat Edilmediği – Sözkonusu Taşınmazlar Yönünden Davanın Reddi Gerektiği )
• BEDEL FARKININ HESAPLANMASI ( Satılan Taşınmaz Üzerinde İpotek ve Haciz Kayıtlarının Bulunduğu Hallerde Alıcının Taşınmazı Bu Kayıtlarla Yükümlü Olarak Satın Almış Olacağı/Takyidatların Satış Bedeline İlavesi İçin İpotek ve Haczin Davalı 3. Kişi Tarafından Ödenmesi Gerektiği – Tasarrufun İptali İstemi )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA ( Tasarrufun İptali İstemi – Davalılar İle Borçlu Arasında Akrabalık Arkadaşlık veya Ticari İlişki Gibi Borçlunun Alacaklıdan Mal Kaçırma ya da Alacaklıyı Izrar Kastını Bilecek Kişilerden Olduğunun da İspat Edilmediği/Davanın Reddi Gerektiği )
• TAŞINMAZ ÜZERİNDE İPOTEK VE HACİZ KAYITLARININ BULUNMASI ( Alıcının Taşınmazı Bu Kayıtlarla Yükümlü Olarak Satın Almış Olacağı/Takyidatların Satış Bedeline İlavesi İçin İpotek ve Haczin Davalı 3. Kişi Tarafından Ödenmesi Gerektiği – Tasarrufun İptali İstemi )
2004/m.277,278
ÖZET : Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Davalıya satışı yapılan taşınmazda bulunan meskenin davalıya satılan hissenin tapuda gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki belirlenen gerçek değeri arasında mislini aşan oranda bir değer farkının bulunmadığı görülmektedir. Adı geçen davalılar ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık veya ticari ilişki gibi borçlunun alacaklıdan mal kaçırma ya da alacaklıyı ızrar kastını bilecek kişilerden olduğunun da ispat edilmemiş olması karşında davalı yönünden sözkonusu taşınmazlar yönünden davanın reddine karar vermek gerekir.
Bedel farkının hesaplanmasında satılan taşınmaz üzerinde ipotek ve haciz kayıtlarının bulunduğu hallerde, alıcının taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağına değinilmiş olup, ancak bu takyidatların satış bedeline ilavesi için ipotek ve haczin davalı 3. kişi tarafından ödenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin ödenmiş olup olmadığının ve ödenmiş olması halinde kim tarafından ödendiğinin ipotek alacaklısından sorulup belirlendikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalılar M. T. A., Y. S., Y. T., İ. A. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlular M. T. A. ve Y. S. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malları bulunmadığını ileri sürerek davalı borçlular M. T. ve Y.’ın üzerine kayıtlı taşınmazlarını mal kaçırma amaçlı davalılar Y. T. ve İ. A.’a sattığını belirterek tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Y. S. ve Y. T., M. T. A. vekili, aciz halinin gerçekleşmediğini ve satışın gerçek olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Davalı İ. A., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece dava konusu taşınmazların satış değerleri, bilirkişi tarafından tespit edilen değerler, borçluların aciz halinde olduklarına ilişkin belgeler değerlendirilerek, yapılan satışların alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilirken gerekçe olarak edimler arasındaki fahiş fark gösterilmiş ise de yapılan inceleme ve toplanan deliller varılan sonuç için yeterli ve uygun değildir.
İİK’nın 278/III-2. maddesi uyarınca “kendi verdiği malın, aktin yapıldığı sıradaki değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler” bağışlama hükmünde sayılmış ve bu tasarrufların iyi niyet koşulu aranmaksızın iptale tabi oldukları kabul edilmiştir. Bu bedel farkının hesaplanmasında satılan taşınmaz üzerinde ipotek ve haciz kayıtlarının bulunduğu hallerde, alıcının taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağı, satışın bunların tamamı üzerinden yapıldığı kabul edilerek, oransızlığın belirlenmesinde, tapu kaydındaki ipotek ve haciz miktarlarının da göz önünde tutulması gerekecektir. Ayrıca lehine tasarruf yapılan üçüncü kişilerin resmi akit tablosunda belirtilen satış bedeli dışında daha fazla ödemede bulunulduğunun banka kayıtları gibi yasal ve geçerli belgelerle kanıtlanması da mümkündür. Somut olayda öncelikle davalı Y. T.’a satışı yapılan 173 ada, 13 parsel sayılı taşınmazda bulunan 8 numaralı meskenin davalıya satılan hissenin tapuda gösterilen satış bedeli ile tasarruf tarihindeki belirlenen gerçek değeri arasında mislini aşan oranda bir değer farkının bulunmadığı görülmektedir. Bunun yanında davalı İ. A.’a satılan dava konusu 1127 ada, 10 parsel sayılı taşınmazda bulunan 1 numaralı meskenin satışının yapıldığı gün davalı İ. tarafından dava konusu taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirilerek kredi kullanıldığının tapu kayıtlarından anlaşılması bakımından ve davalının sözkonusu kredi ile taşınmazı aldığını ileri sürmesine karşılık bu iddianın aksinin davacı tarafından ispat edilememesi dikkate alınarak belirlenen gerçek değere göre kredi miktarı ve tapuda gösterilen satış bedeli birlikte değerlendirildiğinde değer farkının oluşmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca adı geçen davalılar Y. T. ve İ. A. ile borçlu arasında akrabalık, arkadaşlık veya ticari ilişki gibi borçlunun alacaklıdan mal kaçırma ya da alacaklıyı ızrar kastını bilecek kişilerden olduğunun da ispat edilmemiş olması karşında davalı Y. T. ve İ. A. yönünden sözkonusu taşınmazlar yönünden davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
2-Davalı Y. T.’a satılan dava konusu 924 ada, 129 parsel sayılı taşınmazda bulunan 10 numaralı meskenin tapu kayıtları incelendiğinde üzerinde ipotek takyidatı ile satıldığı görülmektedir. Yukarıda değinildiği üzere bedel farkının hesaplanmasında satılan taşınmaz üzerinde ipotek ve haciz kayıtlarının bulunduğu hallerde, alıcının taşınmazı bu kayıtlarla yükümlü olarak satın almış olacağına değinilmiş olup, ancak bu takyidatların satış bedeline ilavesi için ipotek ve haczin davalı 3. kişi tarafından ödenmesi gerekmektedir. Bu bakımdan dava konusu taşınmaz üzerindeki ipoteğin ödenmiş olup olmadığının ve ödenmiş olması halinde kim tarafından ödendiğinin ipotek alacaklısından sorulup belirlendikten sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalılar M. T. A., Y. S., Y. T., İ. A. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 05.06.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7142
K. 2011/2745
T. 28.3.2011
• TASARRUFUN İPTALİ İSTEMİ ( Taşınmazı Satın Alan Kişinin Uzun Yıllardır Borçlunun Kiracısı Olması Sebebiyle Borçlunun Zor Durumda Olduğunu Mal Kaçırma ya da Alacaklıyı Zarara Uğratma Düşüncesinde Olduğunu Bilebilecek Kişi Konumunda Olduğunun Kabulü Gerektiği )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA ( Taşınmazı Satın Alan Kişinin Uzun Yıllardır Borçlunun Kiracısı Olması Sebebiyle Borçlunun Zor Durumda Olduğunu Mal Kaçırma ya da Alacaklıyı Zarara Uğratma Düşüncesinde Olduğunu Bilebilecek Kişi Konumunda Olduğunun Kabulü Gerektiği )
• ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN DURUMU ( Tasarrufun İptali İstemi – Taşınmazı Satın Alan Kişinin Uzun Yıllardır Borçlunun Kiracısı Olması Sebebiyle Borçlunun Zor Durumda Olduğunu Mal Kaçırma ya da Alacaklıyı Zarara Uğratma Düşüncesinde Olduğunu Bilebilecek Kişi Konumunda Olduğunun Kabulü Gerektiği )
2004/m.277
ÖZET : Taşınmazı satın alan kişinin uzun yıllardır borçlunun kiracısı olması sebebiyle; borçlunun zor durumda olduğunu, mal kaçırma ya da alacaklıyı zarara uğratma düşüncesinde olduğunu bilebilecek kişi konumunda olduğu kabul edilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılanması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün, süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu İ. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazını davalı S.’ya satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı S. vekili davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı borçlu usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmalara gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, taşınmazın satışının davalı borçlunun kiracısına yapılmış olmasından dolayı 3. kişi S.’nın davalı borçlunun alacaklıdan mal kaçırma ya da alacaklıyı zarara uğratma kastını bilebilecek durumda olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı S. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davalı 3. kişi durumunda olan S.’nın borçlunun uzun yıllardan beri kiracısı olmasına, davalı taşınmazın satışı sırasında taşınmaz üzerindeki takyidatlardan dolayı davalı S.’nın sıkıntı yaşayabileceğinin tanık tarafından kendisine bildirilmesine, davalı S.’nın olayların gelişimi ve dosya kapsamına nazara alındığında borçlunun mali durumu ile mal kaçırma ya da alacaklıyı zarara uğratma kastını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılmasına ve kararda yazılı diğer gerekçelere göre,
SONUÇ : Davalı S. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun bulunan hükmün ONANMASINA ve 644.00 TL kalan harcın temyiz eden davalı S.’dan alınmasına, 28.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/122
K. 2010/1740
T. 1.3.2010
• ZARAR VERME KASTINDAN DOLAYI TASARRUFLARIN İPTALİ ( Davalının Borçlunun Alacaklısından Mal Kaçırmak ya da Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastı İle Hareket Ettiğini Bilebilecek Halde Olduğu – Davanın Kabulü Gereği )
• TASARRUFUN İPTALİ ( Zarar Verme Kastından Dolayı – Davalının Borçlunun Alacaklısından Mal Kaçırmak ya da Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastı İle Hareket Ettiğini Bilebilecek Halde Olduğundan Davanın Kabulü Gereği )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA ( Zarar Verme Kastından Dolayı Tasarrufların İptali – Davalının Borçlunun Alacaklısından Mal Kaçırmak ya da Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastı İle Hareket Ettiğini Bilebilecek Halde Olduğu/Davanın Kabulü Gereği )
2004/m.280
ÖZET : Dava, tasarrufun iptaline ilişkindir. Davalının dava konusu üyelik hakkı devir sözleşmesinin yapıldığı sırada hisse üzerinde bulunan ve davacının alacağının bir kısmına ilişkin, konulan haczi bildiğinin adı geçen davalının imzası ile tasdik edilmiş olmasına, Şirket tarafından gönderilen belgeler arasında yer alan sözleşmenin altının da davalı 3. kişi Y. tarafından imzalanmış olmasına, bütün delillerin birlikte değerlendirildiğinde, davalı Y.’in, borçlunun alacaklısından mal kaçırmak ya da alacaklısını zarara uğratmak kastı ile hareket ettiğini bilebilecek halde olduğunun anlaşılmasına ve kararda yazılı sair gerekçelere göre davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün onanması gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı sebeplerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içerisinde davalı Y. T. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı H. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunmadığını ileri sürerek borçlunun dava konusu taşınmaz hissesinin, davalı Y.’e onun tarafından da davalı A.’ya satışına ait tasarrufların iptal edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar Y. ve A. vekili davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı borçlu usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmemiş ve davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın borçlu tarafından borcun doğumundan sonra el değiştirdiği ve tasarrufun iptale tabi olduğu ancak taşınmazın elden çıkarılmış olması sebebiyle davalı Y.’in bedelle sorumlu tutulmasına karar verilmiş hüküm davalı Y. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosya içeriğine, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, davalı Y.’in, dava konusu üyelik hakkı devir sözleşmesinin yapıldığı sırada hisse üzerinde bulunan ve davacının alacağının bir kısmına ilişkin, Bakırköy 1. İcra Müdürlüğünün 2003/1891 esas s. dosyasından konulan haczi bildiğinin adı geçen davalının imzası ile tasdik edilmiş olmasına, K… A.Ş tarafından gönderilen belgeler arasında yer alan 12.10.1995 günlü sözleşmenin altının da davalı 3. kişi Y. tarafından imzalanmış olmasına, bütün delillerin birlikte değerlendirildiğinde, davalı Y.’in, borçlunun alacaklısından mal kaçırmak ya da alacaklısını zarara uğratmak kastı ile hareket ettiğini bilebilecek halde olduğunun anlaşılmasına ( İİK 280/II ) ve kararda yazılı sair gerekçelere göre davalı Y. vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 5.033,40 TL kalan onama harcının temyiz eden davalı Y. T.’den alınmasına, 01.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2165
K. 2011/3357
T. 12.4.2011
• İSTİHKAK DAVASI ( Borçlunun Hacizli Malların İçinde Bulunduğu Taşınmazı Davacı Üçüncü Kişiye Sattıktan Sonra Borçlunun Ortağı Olduğu Şirkete Kiralaması – Alacaklıdan Mal Kaçırma Amacına Yönelik Danışıklı İşlem Karşısında İstihkak İddiasının Reddi Yerine Davanın Kabulüne Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
• ALACAKLIDAN MAL KAÇIRMA AMACINA YÖNELİK DANIŞIKLI İŞLEM ( İstihkak Davası – Borçlunun İçinde Hacizli Malların Bulunduğu Taşınmazı Sattıktan Sonra Ortağı Olduğu Şirkete Kiralanmasının Alacaklılardan Mal Kaçırma Amacına Yönelik Olduğunun Kabulü Gereği )
2004/m. 96
ÖZET : Dava, 3. kişinin İ.İ.K.nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.Yapılan işlemler, alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı işlem niteliğinde olduğundan davalı alacaklı yönünden sonuç doğurmayacağı açıktır. Bu durumda, davacı 3. kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükümün süresi içinde davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı 3. kişi şirket temsilcisi, Afyon 1. icra Müdürlüğünün 2007/3057 Esas sayılı dosyasından, kendilerine ait olup borçluya kiraya verdikleri Panosonic marka TV ve sinema sistemlerinin 13.1.2009 tarihinde haczedildiğini belirterek, İ.İ.K.’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulüyle anılan haczin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı alacaklı vekili, davaya konu malların borçlunun elinde iken haczedildiğini, satış ve kiralama ilişkisinin danışıklı olduğunu belirterek, haksız açılan davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı şirketin davaya konu malları ve içinde bulunduğu taşınmazı 19.2.2008 tarihinde satın aldığı ve daha sonra borçlu şirkete kiraya verdiğinden bahisle davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3. kişinin İ.İ.K.’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davasına ilişkindir.
Dava konusu haciz 13.01 2009 tarihinde, borçlulardan A. S. U. huzurunda yapılmıştır. İ.İ.K.’nun 96/a maddesinde öngörülen mülkiyet karinesi borçlu dolayısı ile davalı alacaklı yararınadır. Bu yasal karine aksinin davacı 3. kişi tarafından kesin ve güçlü delillerle ispatlanması gerekmektedir.
Takip dayanağı borç 1997 yılında imzalanan kredi sözleşmesinden doğmuştur. Borcun doğumundan sonra 13.10.2004 yılında borçlu şirket ortaklarının %99 hissedarı olduğu A… Yatırım A.Ş. kurulmuş ve davaya konu hacizli mallar ve içinde bulunduğu taşınmaz 19.2.2008 tarihinde davacı şirkete satılmıştır. Davacı ise yine borçlu A. S. U.’ın %99 hissedarı olduğu K… Yeminli Mali Müş. Ltd. isimli firmaya 1.2.2008 tarihinde, henüz satın almadığı taşınır malları kiralamıştır.
Tüm bu olgulardan, borçlu A. S. U. ve onun ailesine ait H… A.Ş.’nin borcun doğumundan sonra A… Yatırım A.Ş.’ni kurarak ve kendilerine ait taşınır ve taşınmaz malları bu şirket üzerinden danışıklı olarak davacı 3. kişi şirkete devrettiği, yine kendileri tarafından kurulan bir başka şirket tarafından kiralanmak suretiyle kullanıma devam edildiği anlaşılmıştır.
Yapılan bu işlemler, alacaklılardan mal kaçırma amacına yönelik danışıklı işlem niteliğinde olduğundan davalı alacaklı yönünden sonuç doğurmayacağı açıktır. Bu durumda, davacı 3. kişinin davasının reddine karar verilmesi gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün BOZULMASINA, 12.4.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.