Alım Satım Sözleşmesi Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/7882
K. 2010/5306
T. 3.5.2010
• ALACAK DAVASI ( Alım Satım Sözleşmesinde Edimlerin Kural Olarak Aynı Anda İfa Edildiğinin Kabul Edildiği/Malın Teslim Edildiğinin Davalının Ticari Defterlerinde Kayıtlı Olduğu – Malın Bedelinin Ödendiğine İlişkin İspat Yükümlülüğünün Davalıya Ait Olacağı )
• ALIM SATIM AKDİ ( Alacak Davası/Edimlerin Kural Olarak Aynı Anda İfa Edildiğinin Kabul Edildiği – Malın Teslim Edildiğinin Davalının Ticari Defterlerinde Kayıtlı Olduğu/Malın Bedelinin Ödendiğine İlişkin İspat Yükümlülüğünün Davalıya Ait Olacağı )
• İSPAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Alacak Davası/Alım Satım Sözleşmesinde Edimlerin Kural Olarak Aynı Anda İfa Edildiğinin Kabul Edildiği – Malın Teslim Edildiğinin Davalının Ticari Defterlerinde Kayıtlı Olduğu/Malın Bedelinin Ödendiğinin Davalı Tarafça İspat Edileceği )
2004/m.67
ÖZET : Alacak davasında; davacı, mal tesliminin fatura ile birlikte gerçekleştirildiğini iddia etmiş ve yapılan bilirkişi incelemesinde satış akdine konu faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Alım satım akdinde taraflar edimlerini aynı anda ifa ederler, bir başka deyişle alış veriş peşin olarak yapılır. Bu karinenin aksinin kanıtlanması yükümlülüğü malı satın alana aittir. Somut olayda dava konusu faturanın davalının ticari defterlerine kayıtlı olduğu dikkate alındığında malın teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda malın bedelinin ödendiğinin ispat yükümlülüğünün davalıya ait olduğundan davalı da bu yönde bir savunma getirmediğinden mahkemece davanın kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili,davalıya 16.12.2004 tarihli fatura ile mal sattıklarını, alacağın ödenmediğini alacağın tahsili için davalı Bülent Şahin’in sahibi olduğu şahıs firması adına icra takibi yaptıklarını takibe itiraz edildiğini açılan itirazın iptali davasında verilen karar sonucu 2.636.-TL tahsilat yaptıklarını, ancak Yargıtay’ca, şahıs firmasının ( Kağan Mühendislik ) hükmü şahsiyeti bulunmadığından aleyhinde takip yapılamayacağı ve dava açılamayacağı gerekçesiyle hükmün bozulduğunu ve tahsil edilen parayı işlemiş faizi ile birlikte 3.051.-TL olarak iade etmek zorunda kaldıklarını, oysa davalı Bülent Şahin’in borçtan sorumlu olduğunu iddia ederek 3.051.-TL’nin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını ve kesin hüküm nedeniyle davanın reddi gerektiğini, ayrıca taraflar arasında da sözleşme bulunmadığını beyan edip davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, HUMK.nun 10 ve Borçlar Kanunu’nun 73.maddesi gereğince davalının yetki itirazının reddine, ancak davacının malın teslim edildiği yolundaki iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, mal tesliminin fatura ile birlikte gerçekleştirildiğini iddia etmiş ve yapılan bilirkişi incelemesinde satış akdine konu faturanın davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu anlaşılmıştır. Kural olarak, Borçlar Kanunu’nun 182. maddesi uyarınca alım satım akdinde taraflar edimlerini aynı anda ifa ederler, bir başka deyişle alış veriş peşin olarak yapılır. Bu karinenin aksinin kanıtlanması yükümlülüğü malı satın alana aittir. Somut olayda dava konusu faturanın davalının ticari defterlerine kayıtlı olduğu dikkate alındığında malın teslim edildiği anlaşılmaktadır. Bu durumda malın bedelinin ödendiğinin ispat yükümlülüğünün davalıya ait olduğundan davalı da bu yönde bir savunma getirmediğinden mahkemece davanın kabulü gerekirken, yazılı gerekçe ile reddi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 03.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/8923
K. 2008/10070
T. 27.10.2008
• ALIM SATIM AKDİ ( Doğalgaz Sözleşmesine İlişkin Alacak – Uyuşmazlığın Bir Miktar Para Borcuna İlişkin Olduğu/Akdin İfa Yerinin Alacaklının İkametgahı Olacağı )
• ALACAK DAVASI ( Doğalgaz Satımına İlişkin Alacak – Uyuşmazlığın Bir Miktar Para Borcuna İlişkin Olduğu/Akdin İfa Yerinin Alacaklının İkametgahı Olarak Kabul Edileceği )
• BİR MİKTAR PARA BORCUNA İLİŞKİN UYUŞMAZLIK ( Doğalgaz Sözleşmesine İlişkin Alacak – Akdin İfa Yerinin Alacaklının İkametgahı Olacağı )
• AKDİN İFA YERİ ( Doğalgaz Satımına İlişkin Alacak – Uyuşmazlığın Bir Miktar Para Borcuna İlişkin Olduğu/İfa Yerinin Alacaklının İkametgahı Olarak Kabul Edileceği )
1086/m. 10
818/m. 73
ÖZET : Davacı vekili, yanlar arasında doğalgaz alım satım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin sona erdiğini, sözleşmenin yenilenmemesine rağmen davalının gaz çekmeye devam ettiğini, davalının doğalgaz faturalarını ödemediğini belirterek bedelin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Taraflar arasındaki akdi ilişkinin ( satım akdi ) varlığı çekişmesizdir. Uyuşmazlığın bir miktar para borcuna ilişkin bulunduğu ve akdin ifa yerinin alacaklının ikametgahı olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, yanlar arasında doğalgaz alım satım sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin 31.12.2004 tarihinde sona erdiğini, sözleşmenin yenilenmemesine rağmen davalının gaz çekmeye devam ettiğini, davalının doğalgaz faturalarını ödemediğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, toplam 21.997.973.41 YTL alacağın 6183 sayılı yasada belirlenen oranda uygulanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, yanlar arasındaki sözleşmenin sona erdiğini, davaya konu faturaların da sözleşmenin sona erdiği döneme ait olduğunu, bu nedenle davanın genel yetkili mahkeme olan müvekkili davalının ikametgahı İstanbul Ticaret Mahkemelerinde görülmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davada mahkemeyi yetkili kılacak yasal veya sözleşmesel bir düzenleme bulunmadığı, İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin yetkisizlik nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki akdi ilişkinin ( satım akdi ) varlığı çekişmesiz olup, mahkemenin de kabulündedir.
Bu durumda, uyuşmazlığın bir miktar para borcuna ilişkin bulunduğu ve HUMK’nun 10, BK’nın 73/1. maddeleri hükmü gereğince akdin ifa yerinin alacaklının ikametgahı olduğu gözetilerek davanın esasının incelenip uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde dava dilekçesinin yetki yönünden reddi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.10.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/17985
K. 2002/19310
T. 1.10.2002
• ALIM SATIM AKDİ ( Para Borcu – Dava ve Takip Sözleşmenin İcra Olunacağı Yerde Açılabileceği/Sözleşmenin Yerine Getirileceği Yer İlk Önce Tarafların Açık veya Zımni İsteğine Göre Belirleneceği )
• PARA BORCU ( Dava ve Takip Sözleşmenin İcra Olunacağı Yerde Açılabileceği – Sözleşmenin Yerine Getirileceği Yer İlk Önce Tarafların Açık veya Zımni İsteğine Göre Belirleneceği )
• YETKİ ( Para Borcu – Dava ve Takip Sözleşmenin İcra Olunacağı Yerde Açılabileceği/Sözleşmenin Yerine Getirileceği Yer İlk Önce Tarafların Açık veya Zımni İsteğine Göre Belirleneceği )
• SÖZLEŞMENİN İCRA OLUNACAĞI YER ( İlk Önce Tarafların Açık veya Zımni İsteğine Göre Belirleneceği – Açık veya Zımni İsteğinin Anlaşılmadığı Hallerde Bu Husus BK.nun 73. Maddesine Göre Çözümleneceği )
1086/m.10
818/m.73
2004/m.50/1
ÖZET : HUMK.nun 10. maddesi gereğince dava ve takip mukavelesinin icra olunacağı yerde açılabilir. Sözleşmenin yerine getirileceği yer ilk önce tarafların açık veya zımni isteğine göre belirlenir. Tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkındaki açık veya zımni isteğinin anlaşılmadığı hallerde bu husus BK.nun 73. maddesine göre çözümlenmelidir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı merci kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İcra takibinin izmir’de düzenlenen faturalara dayalı olarak yapıldığı konusunda bir anlaşmazlık yoktur. HUMK.nun 10. maddesi gereğince dava ve takip mukavelesinin icra olunacağı yerde açılabilir. Sözleşmenin yerine getirileceği yer ilk önce tarafların açık veya zımni isteğine göre belirlenir. Tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkındaki açık veya zımni isteğinin anlaşılmadığı hallerde bu husus BK.nun 73. maddesine göre çözümlenmelidir. Buna göre para borcu alacaklının ödeme zamanındaki ikametgahında ödenir. Ayrıca, İİK.nun 50/1. maddesi 2. cümlesi gereğince takibe esas olan aktin yapıldığı yer icra dairesi de takipte yetkilidir. Bu durumda faturanın düzenlendiği yani alım – satım akdinin yapıldığı ve para borcu nedeniyle alacaklının ikametgahı olan İzmir’de takip yapılması yasaya uygun olup, yetki itirazının kaldırılmasına karar verilmek gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile merci kararının yukarıda açıklanan nedenle İİK. 366. ve HUMK. 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 01.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/12450
K. 2005/9862
T. 10.10.2005
• İTİRAZIN İPTALİ ( Alım Satım Akdindeki Teamül Gereği Teslim Alınan Su Miktarını Belirten Teslim Fişi İmzalanarak Davacıya Bırakıldığı – Fişler ve Davalının Su Nakli İle Görevli Elemanın Beyanı Birlikte Değerlendirilmesi Gereği )
• ALIM SATIM AKDİ ( Teamül Gereği Teslim Alınan Su Miktarını Belirten Teslim Fişi İmzalanarak Davacıya Bırakıldığı – Fişler ve Davalının Su Nakli İle Görevli Elemanın Beyanı Birlikte Değerlendirilmesi Gereği )
• TEAMÜL GEREĞİ TESLİM ALINAN SU MİKTARI ( Belirten Teslim Fişi İmzalanarak Davacıya Bırakıldığı – Fişler ve Davalının Su Nakli İle Görevli Elemanın Beyanı Birlikte Değerlendirilmesi Gereği )
2004/m.67
ÖZET : Dava itirazın iptali talebidir. Maddi vakıanın tespiti yönünden dinlenen ve davalının şoförü olduğu davalının da kabulünde olan tanık Ali Polat suyu kendisinin davalı şirket adına teslim aldığını, alım satım akdindeki teamül gereği teslim alınan su miktarını belirten teslim fişini imzalayarak davacıya bıraktıklarını, teslim alınan suyu da davalı adına bölgede faaliyette bulunan Fransız Tatil köyüne verdiklerini beyan etmiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, açıklanan fişler ve davalının su nakli ile görevli elemanın beyanı birlikte değerlendirilerek, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek gerekirken, eksik inceleme ile delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazı iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vek. Av. Bayram Küçük gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı şirkete tanker ile satışı yapıldığını, alacağın ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibine itiraz edildiğini iddia sürerek itirazın iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında, davacıdan satın aldıkları suyun bedelini ödediklerini, icra takibine konu edilen fatura muhteviyatı suyu ise teslim almadıklarını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davacının takip konusu yaptığı fatura muhteviyatı suyu davalıya teslim ettiğini kanıtlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalıya satılan suların davalıya ait 09 K 2927 plakalı tanker ile taşındığını ve teslim fişlerinin davalı şirketin şoförü olan Ali Polat tarafından imzalanarak kendilerine verildiğini beyan etmiştir.
Bu beyan doğrultusunda, dosyaya çeşitli tarihlerde su teslimatı yapıldığına ilişkin teslim fişleri ibraz edilmiştir.
Maddi vakıanın tespiti yönünden dinlenen ve davalının şoförü olduğu davalının da kabulünde olan tanık Ali Polat suyu kendisinin davalı şirket adına teslim aldığını, alım satım akdindeki teamül gereği teslim alınan su miktarını belirten teslim fişini imzalayarak davacıya bıraktıklarını, teslim alınan suyu da davalı adına bölgede faaliyette bulunan Fransız Tatil köyüne verdiklerini beyan etmiştir.
Bu durum karşısında mahkemece, açıklanan fişler ve davalının su nakli ile görevli elemanın beyanı birlikte değerlendirilerek, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmek gerekirken, eksik inceleme ile delillerin takdirinde hataya düşülerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 400.00.YTL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak, davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 10.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/15262
K. 2005/19137
T. 22.12.2005
• MADDİ TAZMİNAT ( Davacılar Alım Satım Hukuki İlişkisine Dayandığı – Davalı İse Satım İlişkisini İnkar Ettiği/Davacılar Satım Hukuki İlişkisini Yasal Delilerle Kanıtlamak Zorunda Olduğu )
• ALIM SATIM HUKUKİ İLİŞKİSİ ( Maddi Tazminat/Davalının Satım İlişkisini İnkar Ettiği – Davacılar Satım Hukuki İlişkisini Yasal Delilerle Kanıtlamak Zorunda Olduğu )
• İSPAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Davacılar Alım Satım Hukuki İlişkisine Dayandığı – Davalı İse Satım İlişkisini İnkar Ettiği/Davacılar Satım Hukuki İlişkisini Yasal Delilerle Kanıtlamak Zorunda Olduğu )
• YEMİN DELİLİ ( Davacılar Dava Dilekçesinde “Sair Her Türlü Delil” Demek Suretiyle Yemin Deliline Dayandıkları – Davacıların Davalıya Bir Yemin Teklif Etme Hakkı Olduğu Hatırlatılarak Uygun Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• SAİR HER TÜRLÜ DELİL ( Davacılar Dava Dilekçesinde “Sair Her Türlü Delil” Demek Suretiyle Yemin Deliline Dayandıkları – Davacıların Davalıya Bir Yemin Teklif Etme Hakkı Olduğu Hatırlatılarak Uygun Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
1086/m.344
ÖZET : Dava, maddi tazminat talebidir. Davacılar alım satım hukuki ilişkisine dayanmış, davalı ise satım ilişkisini inkar etmiştir. Davacılar, satım hukuki ilişkisini yasal delilerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilişkiyi ispat edecek her hangi bir yazılı delil ibraz edememişlerdir. Olayda, mahiyeti ve miktarı itibarıyla tanık dinlenemez. Dinlenen tanık bayanlarına da itibar edilerek hüküm kurulamaz. Ne var ki davacılar, dava dilekçesinde ” sair her türlü delil” demek suretiyle yemin deliline dayanmışlardır. Davacıların davalıya bir yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı gelmiş diğer taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacılar, davalıdan fıstık tohumu satın aldıklarını, tohum bedeli karşılığında senet verdiklerini, ektikleri tohumun %50 oranında çimlenmediğini ileri sürerek ayıplı tohum nedeniyle uğradıkları zarar olarak tespit edilen 10.921.198.000 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davacılara tohum satmadığını, aralarında akti ilişki bulunmadığını, sadece davalılara tohum alabilecekleri yer gösterdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, tanık beyanlarına dayanılarak taraflar arasında satım ilişkisi bulunduğunun kabulü ile davacıların zararı olarak tespit edilen 6.299.642.626 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar alım satım hukuki ilişkisine dayanmış, davalı ise satım ilişkisini inkar etmiştir. Davacılar, satım hukuki ilişkisini yasal delilerle kanıtlamak zorundadır. Bu ilişkiyi ispat edecek her hangi bir yazılı delil ibraz edememişlerdir.
Olayda, mahiyeti ve miktarı itibarıyla tanık dinlenemez. Dinlenen tanık bayanlarına da itibar edilerek hüküm kurulamaz. Ne var ki davacılar, dava dilekçesinde “sair her türlü delil” demek suretiyle yemin deliline dayanmışlardır. Davacıların davalıya bir yemin teklif etme hakkı olduğu hatırlatılarak, hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken mahkemece aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm tesis usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Kabule göre karar başlığında dava tarihinin 18.9.2002 yerine 18.9.2004 olarak yazılması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan gerekçe ile temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 400 YTL. duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya iadesine, 22.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/10018
K. 2005/15992
T. 27.10.2005
• ALACAK İSTEMİ ( Gönderilen Paralara Ait Dekontlara İlişkin Olarak Davalının İsticvap Olunarak Beyanının Alınması ve Traktörün de Davalı Adına Trafikte Kayıtlı Olduğu Değerlendirilerek Davaya Konu Traktörün Alımı İle İlgisinin Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
• İSTİCVAP ( Alacak İstemi – Gönderilen Paralara Ait Dekontlara İlişkin Olarak Davalının İsticvap Olunarak Beyanının Alınması Gerektiği/Davaya Konu Traktörün Alımı İle İlgisinin Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
• ALIM SATIM AKTİ NETİCESİ ZARARA UĞRAMA ( Gönderilen Paralara Ait Dekontlara İlişkin Olarak Davalının İsticvap Olunarak Beyanının Alınması ve Traktörün de Davalı Adına Trafikte Kayıtlı Olduğu Değerlendirilerek Davaya Konu Traktörün Alımı İle İlgisinin Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
1086/m.230
ÖZET : Davacı, davalı ile ortak traktör aldıklarını, traktörün ruhsatının davalı adına çıkarılıp düşük bedelle satılıp zarara uğratıldığını,ayrıca davalıya kiraladığı taşınmazına pancar ektiğini ancak zamanında otunu temizlemediği için ürün alamadığını iddia ederek alacak isteminde bulunmuştur.
Gönderilen paralara ait dekontlara ilişkin olarak davalının isticvap olunarak beyanının alınması ve traktöründe davalı adına trafikte kayıtlı olduğu değerlendirilerek, davaya konu traktörün alımı ile ilgisinin olup olmadığının mahkemece araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü.
KARAR : Davacı, davalı ile 4 300 000 000 TL ye ortak traktör aldıklarını,bunun 3 150 000 000TLsini kendisinin ödediğini ,traktörün ruhsatının davalı adına çıkarılıp düşük bedelle satılıp zarara uğratıldığını,ayrıca davalıya kiraladığı taşınmazına pancar ektiğini ancak zamanında otunu temizlemediği için ürün alamadığını 1 500 000 000 TL tarla kirasından,5 867 000 000 TL traktör satışından olmak üzere toplam7 367 000 000 TL’nin faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı,traktörü kendisinin aldığını, davacının taşınmazını kiralamadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının iddiasını yazılı delil ile ispatlayamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalı ile ortak traktör aldıklarını ve 3 150 000 000 TL sini kendisinin ödediğini ileri sürmüş,davalı ise traktörün ortak alındığını kabul etmemiştir.Davacının delil olarak sunduğu ve dosyaya getirtilen Halk Bankasının 14-1-2003 ve 13-5-2003 tarihli,1 000 000 000 TL şer bedelli, davalının da traktörün kendisinden satın aldığını kabul ettiği, dava dışı satıcı Abdülkadir Kuyucuoğlu’na “Servet Ulusoy adına traktör parası” şerhiyle gönderilen paralara ait dekontlara ilişkin olarak davalının isticvap olunarak beyanının alınması ve traktöründe davalı adına trafikte kayıtlı olduğu değerlendirilerek, davaya konu traktörün alımı ile ilgisinin olup olmadığının mahkemece araştırılıp sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine,2. bend gereği temyiz edilen hükmün davacı BOZULMASINA, peşin harcın talep halinde iadesine, 27.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/4342
K. 2010/7703
T. 4.10.2010
• TASARRUFUN İPTALİ ( Davalarının Dinlenebilmesi İçin Borcun İptali İstenen Tasarruftan Önce Doğması Dava Önkoşulu Olup Mahkemece Re’sen Araştırılması Gerektiği – Yapılan Alım Satım İlişkisinin Giderek Borcun Doğum Tarihinin Açık Olarak Belirlenmesi Gerektiği )
• DAVA ÖNKOŞULU ( Tasarrufun İptali Davalarının Dinlenebilmesi İçin Borcun İptali İstenen Tasarruftan Önce Doğması Dava Önkoşulu Olup Mahkemece Re’sen Araştırılması Gerektiği )
• ALIM SATIM İLİŞKİSİ ( Tasarrufun İptali Davalarının Dinlenebilmesi İçin Borcun İptali İstenen Tasarruftan Önce Doğması Dava Önkoşulu Olup Mahkemece Re’sen Araştırılması Gerektiği – Borcun Doğum Tarihinin Açık Olarak Belirlenmesi Gerektiği )
2004/m.277
ÖZET : Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup, mahkemece re ‘sen araştırılmalıdır. Taraflar arasında yapılan alım satım ilişkisinin giderek borcun doğum tarihinin açık olarak belirlenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı borçlu H. aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek borçlunun, dava konusu taşınmazını davalı kızı S.’ye satışına ilişkin tasarrufun iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, borcun doğum tarihinin tasarruftan sonra olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK’nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Tasarrufun iptali davalarının dinlenebilmesi için borcun, iptali istenen tasarruftan önce doğması dava önkoşulu olup, mahkemece re’sen araştırılmalıdır. Somut olayda davacının takibindeki bononun tanzim tarihi 01.06.2007 olup, tasarrufun yapıldığı 14.05.2007 tarihinden sonradır. Ne var ki davacı ile davalı borçlu H. arasında canlı hayvan alım satımı yapıldığı ve bu alım satım dolayısıyla bir senet de düzenlendiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan alım satım ilişkisinin giderek borcun doğum tarihinin açık olarak belirlenmesi gerekir. Bu amaçla canlı hayvan alım satımının mahalli örfe göre nasıl yapıldığı, hayvanların nakli sırasında menşe-i şahadetnamesi, hayvan pasaportu gibi belgelerin düzenlenip düzenlenmediği araştırılarak var ise tarihinin senet tanzim tarihinden önce olup olmadığı belirlenmelidir. Diğer yandan davalı borçlu H.’in söz konusu hayvanların alım ve satım tarihlerini belirlenebilecek kayıtlar bulunup bulunmadığı ve o yörede geçerli örf ve adete göre canlı hayvan alım satımlarında senedin nasıl ve ne zaman düzenlendiğinin saptanması gerekir. Eksik inceleme ile hüküm verilemez.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün ( BOZULMASINA ), peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 04.10.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/2115
K. 2005/11618
T. 24.11.2005
• ALACAK DAVASI ( Taraflar Arasında Alım Satım İlişkisi Bulunmadığı – Kefil Olduğu İddia Edilen Davalı Hakkında Yazılı Bir Kefalet Sözleşmesi Bulunmadığından Kefalet İddiasının Geçersiz Olması Nedeniyle Sorumluluğundan Söz Edilemeyeceği )
• ALIM SATIM İLİŞKİSİ BULUNMASI ( Alacak Davası – Kefil Olduğu İddia Edilen Davalı Hakkında Yazılı Bir Kefalet Sözleşmesi Bulunmadığından Kefalet İddiasının Geçersiz Olması Nedeniyle Sorumluluğundan Söz Edilemeyeceği )
• FATURA VE İRSALİYELER ( Dava Dışı Bir Şirket Adına Kesildiği – Kefil Olduğu İddia Edilen Davalı Hakkında İse Yazılı Bir Kefalet Sözleşmesi Bulunmadığından B.K.Nun 484.Maddesi Uyarınca Kefalet İddiasının Geçersiz Olduğu )
• KEFALET SÖZLEŞMESİ ( Alacak Davası – Taraflar Arasında Alım Satım İlişkisi Bulunmadığı/Kefil Olduğu İddia Edilen Davalı Hakkında Yazılı Bir Kefalet Sözleşmesi Bulunmadığından Kefalet İddiasının Geçersiz Olması Nedeniyle Sorumluluğundan Söz Edilemeyeceği )
818/m.484
ÖZET : Taraflar arasında alım satım ilişkisi bulunmadığının fatura ve irsaliyelerin dava dışı bir şirket adına kesildiğinin davacının da kabulünde olduğu, kefil olduğu iddia edilen davalı hakkında ise, yazılı bir kefalet sözleşmesi bulunmadığından B.K.nun 484.maddesi uyarınca kefalet iddiasının geçersiz olması nedeniyle sorumluluğundan söz edilemeyeceği gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili tarafından davalı Aydemir Toksöz’ün imzası karşılığı sevk irsaliyeleri ile 500 koli tuzot marka malın Bartın’daki deposuna boşaltıldığını, bu mallar için dava dışı Yazımcılar Pazarlama Ltd.Şti. adına irsaliyeler düzenlenmiş ise de, bu firmanın borcuna karşılık verdiği çekin karşılıksız çıkması nedeniyle mal sevkiyatının durdurulduğunu, davalı Aydemir’in bu firmaya kefil olduğunu, malı teslim alıp, parasını ödeyeceği beyanıyla malın Aydemir’e teslim edildiğini, mal bedelinin ödenmemesi üzerine 200 koli malın davalıdan iade alındığını, kalan 300 koli maldan 10.000.000.000.-TL.nın Yazıcılar şirketine davalının ödemesinden sonra Yazıcılar Şirketinin de davacıya ödemesi sonunda bakiye 19.952.000.000.-TL. alacakları kaldığını belirterek, fazlaya ilişkin hak saklı kalmak üzere şimdilik 1.000.000.000.-TL.nın 5.4.2002 tarihinden işleyecek yasal faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, müvekkillerinin davacıyla hiçbir ticari ilişkilerinin olmadığını, malı Yazıcılar Ltd.Şti.den parası peşin ödenerek kapalı fatura karşılığı satın alındığını, davacı ile Yazıcılar Şti. arasındaki ilişkiyle davalıların ilgisi bulunmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiş, karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle taraflar arasında alım satım ilişkisi bulunmadığının fatura ve irsaliyelerin dava dışı bir şirket adına kesildiğinin davacının da kabulünde olduğu, kefil olduğu iddia edilen davalı Aydemir hakkında ise, yazılı bir kefalet sözleşmesi bulunmadığından B.K.nun 484.maddesi uyarınca kefalet iddiasının geçersiz olması nedeniyle sorumluluğundan söz edilemeyeceği gözetilerek yazılı şekilde karar verilmesinde isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 24.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/1542
K. 2002/2137
T. 7.3.2002
• İTİRAZIN İPTALİ ( Davacının Davalı İle Alım Satım İlişkisinin Kurulduğunu İddia Etmesi-Davalının Bunu İnkar Etmesi Nedeniyle İspat Yükünün Davacıda Olması )
• İSPAT YÜKÜ ( Davacının Davalı İle Alım Satım İlişkisinin Kurulduğunu İddia Etmesi-Davalının Bunu İnkar Etmesi Nedeniyle İspat Yükünün Davacıda Olması )
• ALIM SATIM İLİŞKİSİNİN İNKARI ( İlişki Olduğunu İddia Eden Alacaklının Yemin Delili de Dahil Genel İspat Kurallarına Göre Kanıtlamasının Gerekmesi )
• TANIK ( Dava Konusu Şeyin Değerine Göre Olayda Tanık Dinleme Olanağının Olmaması )
2004/m.67
ÖZET : Davacı, davalı ile aralarında alım-satım ilişkisinin kurulduğunu iddia ederek, tanık ve fatura deliline dayanmıştır. Davalı ise ileri sürülen bu hukuki ilişkiyi inkar etmiştir. Davacı satıcının fatura deliline dayanabilmesi için, faturada yazılı malları davalıya teslim ettiğini ve bu teslimin borç doğurucu hukuksal bir ilişki sonucu düzenlendiğini, yemin delili de dahil, genel ispat kurallarına göre kanıtlaması gerekir. Dava konusu uyuşmazlığın değerine göre, olayda tanık dinleme olanağı da bulunmamaktadır.
Davada ıspat yükü davacıya aittir. Mahkeme ispatlanamayan davanın kabulüne karar verilmiştir.
DAVA : Dava dilekçesinde 349.600.000 liralık takibe yönelik itirazın iptali ve %40 inkar tazminatının ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı dilekçesinde; perde ve güpür sattığı halde davalının borcunu ödemediğini, 349.600.000 liralık borcun tahsili amacı ile icra takibi yaptıklarını ve bu takibe itirazda bulunulduğunu beyan ederek, itirazın iptaline ve %40 icra-inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı savunmasında; davacı ile alışverişinin olmadığını, bu nedenle de herhangibir borcunun bulunmadığını ifade etmiştir.
Mahkemece; yargılama sırasında dinlenilen davacı tanığı Ali D.’ın ifadesi esas alınarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, davalı ile aralarında alım-satım ilişkisinin kurulduğunu iddia ederek, tanık ve fatura deliline dayanmıştır. Davalı ise ileri sürülen bu hukuki ilişkiyi inkar etmiştir. Davacı satıcının fatura deliline dayanabilmesi için, faturada yazılı malları davalıya teslim ettiğini ve bu teslimin borç doğurucu hukuksal bir ilişki sonucu düzenlendiğini, yemin delili de dahil, genel ıspat kurallarına göre kanıtlaması gerekir. Dava konusu uyuşmazlığın değerine göre, olayda tanık dinleme olanağı da bulunmamaktadır.
Davada ıspat yükü davacıya aittir. Mahkeme ispatlanamayan davanın kabulüne karar verilmiştir.
O halde davacının davalı ile aralarındaki hukuki ilişkiyi ( satım ilişkisini ) kanıtlaması gerektiği ve dava dilekçesinde de yemin deliline dayandığının anlaşılmasına göre, davacıya yemin teklif etme hakkının bulunduğu hatırlatılarak yaptırılacak yeminin sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 7.3.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. CEZA DAİRESİ
E. 2007/1794
K. 2007/5967
T. 9.7.2007
• GÖREVİ KÖTÜYE KULLANMA ( Belediyeye Ait Taşınmazın Açık İhale Sonucu Belediye Başkanının Ortağı Olduğu Şirkete Devri Görevi Kötüye Kullanma Suçunu Oluşturduğu İhalenin Açık Olduğu İsteyen Herkesin İştirak Ettiği ve Satışın Muhammen Bedelin Üzerinde Olduğu Gözetildiğinde İhaleye Fesat Karıştırma Suçu Oluşturmadığı )
• İHALEYE FESAT KARIŞTIRMA ( Açık İhale Yöntemiyle Satışa Çıkartılan Belediyeye Ait Taşınmazın Belediye Başkanının Ortağı Olduğu Şirkete Satılması – İsteyenin İhaleye İştirak Ettiği Taşınmazın Muhammen Bedelin Üzerinde Satıldığı Gözetildiğinde Eylemin İhaleye Fesat Karıştırma Suçu Oluşturmadığı )
• BELEDİYE BAŞKANININ BELEDİYE AİT TAŞINMAZIN MÜLKİYETİNİ ORTAĞI OLDUĞU ŞİRKETE DEVRİNİ TEMİNİ ( Taşınmazın Açık İhale Yoluyla Satışa Çıkartılmas – İsteyenin İhaleye İştirak Ettiği Taşınmazın Muhammen Bedelin Üzerinde Satıldığı Gözetildiğinde Eylemin Görevi Kötüye Kullanma Suçu Oluşturduğu )
• ALIM SATIMA FESAT KARIŞTIRMA ( Salt Alım Satımın Uygulama Usul ve Şekillerine Aykırı Daranılmasının Alım Satıma Fesat Karıştırma Suçunu Oluşturmayacağı – İhaleye Katılması Yasak Olan Belediye Başkanının İhale Sonucu Belediyeye Ait Taşınmazı Devralmasının Görevi Kötüye Kullanma Suçunu Oluşturduğu )
765/m. 205, 240
ÖZET : 765 Sayılı TCK.nun 205. maddesindeki suçun maddi unsurunun sanığın kendi ve üçüncü şahıslar lehine haksız çıkar sağlamak olduğu, bu hareket öğesinin gerçekleşmemesi halinde salt alım satımının uygulama usul ve şekillerine aykırı davranılmasının alım satıma fesat karıştırma suçuna vücut vermez.
DAVA : İhaleye fesat karıştırma suçundan sanıklar Hayati Eker, Nasuh Acar, Emin Yaman, Yaşar Evcen, Recep Kızıltoprak, Kazım Yapar, Nermin Özgen ve Yüzbaşı Evcen’in yapılan yargılanmaları sonunda; atılı suçtan mahkumiyetlerine dair Karaman Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 30.12.2005 gün ve 2003/146 Esas, 2004/54 Ek Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar ile müdafiileri ve katılan vekili tarafından istenilmiş, incelemenin sanıklar Yaşar Evcen, Emin Yaman, Recep Kızıltoprak, Kazım Yapar ve Nasuh Acar yönünden duruşmalı olarak yapılması talep edilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle 27.6.2007 Çarşamba saat 14.00’e duruşma günü tayin olunarak sanıklar müdafiilerine çağrı kağıdı gönderilmişti.
Belli günde Hakimler duruşma salonunda toplanarak Yargıtay C.Savcılarından M.Reis Koca hazır olduğu halde oturum açıldı.
Yapılan tebligat üzerine dosyadaki vekaletnamelere dayanarak sanık Yaşar Evcen ve müdafii Av.Enver Turhan ile sanık Emin Yaman ile sanıklar Recep Kızıltoprak ve Kazım Yapar müdafii Av.Cihan Savaşan ile sanık Recep Kızıltoprak ile müdafii Av.Ufuk Turhan ile sanık Nasuh Acar ve müdafii Av.Nevra Didem Yaşar huzura alınarak duruşmaya başlandı.
Duruşma isteğinin süresinde ve yerinde olduğu anlaşıldıktan sonra uygun görülen talep ve mütalaa dairesinde sanıklar hakkında DURUŞMALI inceleme yapılmasına oybirliğiyle karar verilerek tefhim olunduktan sonra işin açıklanmasına dair raportör üye tarafından düzenlenen rapor okundu.
Raportör üye rapora ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirdi.
Sanıklar müdafiileri temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup müvekkilleri hakkındaki hükmün BOZULMASINI istediler.
Yargıtay C.Savcısı tebliğname içeriğini tekrar etti.
Hazır olan sanıklar Yaşar Evcen, Recep Kızıltoprak ve Nasuh Acar müdafilerinin savunmalarına iştirak ettiklerini beyan ederek haklarındaki hükmün BOZULMASINI istediler.
Hazır olan sanık Emin Yaman temyiz layihasını açıklayarak savunmada bulunup hakkındaki hükmün BOZULMASINI istedi.
Son sözü sorulan sanık müdafii savunmasına ilave edecek bir cihet bulunmadığını bildirmekle dosya incelenerek karar verilip tefhim olunmak üzere duruşma 11.07.2007 Çarşamba saat 14.00’e bırakılmıştı.
Belli günde oturum açıldı. Dava evrakı incelenip gereği görüşülmüş olduğundan aşağıda yazılı karar ittihaz olundu:
KARAR : Sanıklardan Yaşar’ın “Boyalıtepe Köyü” olan nüfusa kayıt olduğu yerin, gerekçeli karar başlığına “Valide Sultan Mahallesi” olarak, sanıklardan Emin’in ise; “Rukiye” olan anne adının “Emine” olarak yazılması mahallinde düzeltilebilir yazım hatası olarak görülmüştür.
765 Sayılı TCK.nun 205. maddesindeki suçun maddi unsurunun sanığın kendi ve üçüncü şahıslar lehine haksız çıkar sağlamak olduğu, bu hareket öğesinin gerçekleşmemesi halinde salt alım satımının uygulama usul ve şekillerine aykırı davranılmasının alım satıma fesat karıştırma suçuna vücut vermeyeceği keza; Belediye Başkanı olan sanık Yaşar Evcen’in Kamu İhale Yasasındaki engel neden olduğu halde, kurucusu ve münferiden şirketi temsile yetkili olduğu şirketin diğer ortaklarından kardeşi sanık Yüzbaşı Evcen’in ihaleye katılmasını sağlayarak kendisinin de komisyon üyesi olarak iştirak ettiği 01.08.1990 ve 10.01.1991 tarihlerinde yapılan ihaleler sonucu belediyeye ait 6 parselin kendisinin de ortağı olduğu limited şirket adına tapuda intikalini temin etmek şeklinde oluşan eylemde; 413 adet parselin alım-satımının açık teklif artırma yöntemiyle yapıldığı, isteyenin ihaleye iştirak ettiği, parsellerin Belediye Meclisi ve Belediye Encümeni’nin belirlemiş olduğu muhammen bedelin üstünde satıldığı gözetildiğinde, sanıkların eylemlerinin 765 Sayılı TCK.nun 240. maddesinde düzenlenmiş görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu halde yazılı şekilde karar verilmesi,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanıklar ile müdafilerinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, 09.07.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/9502
K. 2010/6059
T. 13.5.2010
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Taraflar Arasındaki Alım Satımın Defterde Kayıtlı Olduğu/Davalının Faturaya İtiraz Etmediği – Davalının Eksik Teslime İlişkin Olan Savunmasının Yerinde Olmadığı/Davanın Kabulüne Karar Verileceği )
• FATURANIN İTİRAZA UĞRAMAMASI ( Taraflar Arasındaki Alım Satımın Defterde Kayıtlı Olduğu/Davalının Faturaya İtiraz Etmediği – Davalının Eksik Teslime İlişkin Olan Savunmasının Yerinde Olmadığı/İtirazın İptali Davasının Kabulü Gereği )
• ALIM SATIMIN TİCARİ DEFTERDE KAYITLI OLMASI ( Davalının Faturaya İtiraz Etmediği – Davalının Eksik Teslime İlişkin Olan Savunmasının Yerinde Olmadığı/İtirazın İptali Davasının Kabul Edileceği )
2004/m.67
6762/m.23
ÖZET : İtirazın iptali davasında; taraflar arasında demir alım satımına ilişkin anlaşma olduğu davacı tarafından satıma ilişkin olarak düzenlenen tüm faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalı tarafından öngörülen süre içinde itiraza uğramadığı, davacının teslim ettiği demirlerin miktarına ilişkin olarak fabrika çıkışında bilgisayarla kontrol yapıldığı, davalının eksik teslime ilişkin olan savunmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı firmadan alacaklı olduğunu, bu alacağın tahsil için girişilen takibe davalının itiraz ettiğini belirterek haksız itirazın iptali ile % 40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının müvekkiline demir teslim etmeyi taahhüt etmesine rağmen bu taahhüdünü yerine getirmediğini, zira davacının teslim edilmesi gereken demirden daha az miktarlı teslimat yapmak istediğini, bu durumun müvekkili tarafından kabul edilmemesi üzerine müvekkili tarafından iade faturası tanzim edildiğini ve faturanın davacı şirketin yetkilisi tarafından “aslını elden teslim aldım” ibaresi yazılarak teslim edildiğini, davacının buna rağmen teslim edilmeyen ürün bedeli nedeni ile takibe geçtiğini, takibin haksız olduğunu öne sürerek davanın reddi ile % 40 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda, taraflar arasında demir alım satımına ilişkin anlaşma olduğu davacı tarafından satıma ilişkin olarak düzenlenen tüm faturaların davalı defterlerinde kayıtlı olduğu ve davalı tarafından TTK.nun 23/2. maddesinde öngörülen süre içinde itiraza uğramadığı, davacının teslim ettiği demirlerin miktarına ilişkin olarak fabrika çıkışında bilgisayarla kontrol yapıldığı, davalının eksik teslime ilişkin olan savunmasının yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 13.05.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2007/5-193
K. 2008/7
T. 29.1.2008
• RÜŞVET ALMAK – VERMEK ( Sanığın Çalıştığı Özel Şirketten Katılan Tekel İdaresinin Hangi Tarihlerde Neleri Satın Aldığı Bunlarda Herhangi Bir Usulsüzlüğün Söz Konusu Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
• ALIMLARDA USULSÜZLÜK OLUP OLMADIĞI ( Rüşvet Almak/Vermek – Sanığın Çalıştığı Özel Şirketten Katılan Tekel İdaresinin Hangi Tarihlerde Neleri Satın Aldığı Bunlarda Herhangi Bir Usulsüzlüğün Söz Konusu Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
• ZARARIN MİKTARI VE SORUMLULUĞU ( Sanığın Çalıştığı Şirkete Ayrıcalıklı Davranılıp Davranılmadığı Herhangi Bir Usulsüzlük Var İse Katılan Tekel İdaresinin Uğradığı Zararın Miktarı ve Sanığın Bunda Sorumluluğunun Bulunup Bulunmadığı Hususlarında Bilirkişi Raporu Alınması Gerektiği )
• DEVLET ALIM-SATIMINA FESAT KARIŞTIRMAK ( Sanığın Çalıştığı Özel Şirketten Katılan Tekel İdaresinin Hangi Tarihlerde Neleri Satın Aldığı Bunlarda Herhangi Bir Usulsüzlüğün Söz Konusu Olup Olmadığının Araştırılması Gerektiği )
• BİLİRKİŞİ RAPORU ( Sanığın Çalıştığı Şirkete Ayrıcalıklı Davranılıp Davranılmadığı Herhangi Bir Usulsüzlük Var İse Katılan Tekel İdaresinin Uğradığı Zararın Miktarı ve Sanığın Bunda Sorumluluğunun Bulunup Bulunmadığı Hususlarında Bilirkişi Raporu Alınması Gerektiği )
5237/m.252
1412/m.251
5271/m.216
ÖZET : Sanıkların rüşvet almak, rüşvet vermek, devlet alım-satımına fesat karıştırmak, görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçlarından açılan davada, sanık M’nin çalıştığı özel şirketten katılan Tekel İdaresinin hangi tarihlerde neleri satın aldığı, bunlarda herhangi bir usulsüzlüğün söz konusu olup olmadığı, bu alımlarda adı geçen sanığın çalıştığı şirkete ayrıcalıklı davranılıp davranılmadığı, herhangi bir usulsüzlük var ise katılan Tekel İdaresinin uğradığı zararın miktarı ve sanık L’nin bunda sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarında bilirkişi raporu alınmasından sonra sonucuna göre tüm sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken Yerel Mahkemece yetersiz bilirkişi incelemesine dayalı olarak verilen direnme kararında isabet bulunmamaktadır. Bu itibarla direnme hükmünün öncelikle saptanan bu iki usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
DAVA : Sanıkların rüşvet almak, rüşvet vermek, devlet alım-satımına fesat karıştırmak, görevde yetkiyi kötüye kullanmak suçlarından beraatlarına ilişkin İstanbul 4.Ağır Ceza Mahkemesince 22.10.2004 gün ve 304-294 sayı ile verilen hükmün, o yer C.Savcısı ve katılan vekili tarafından temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 03.04.2006 gün ve 511-2731 sayı ile;
`… Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı Müfettişlerince düzenlenen 30.10.2002 gün ve 30/02-12 sayılı rapor ve Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince verilen 07.02.2003 gün ve 13-5 sayılı rapor ile Kurum müfettişi Ahmet Talay tarafından hazırlanan 24.01.2003 gün ve 16/01 sayılı rapor arasındaki ve söz konusu tütün alımları sırasında ve sonrasında düzenlenen ekspertiz raporları ile Fatih 4.Asliye Hukuk Mahkemesinin 2003/759 Esas sayılı dosyası içinde mevcut bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi ve suç niteliğinin tayinine esas olmak üzere toplanan deliller ve içinde mevcut tüm müfettiş raporlarıyla birlikte dosya Sayıştay emekli denetçileri ile ihale mevzuatı ve tütün alım satım işlemleri, tütün ve `tütün özellikleri, bunların kullanma süreleri, sigaralarda kullanılan tütün tipleri ve bunların fiyatları konusunda uzmanlardan oluşturulacak karma bilirkişi heyetine tevdi edilip, inceleme yaptırılarak; iddianameye konu tütün alım-satım işlem ve sözleşmelerinin kanunlara, kararnamelere, Tütün, Tütün Mamulleri, Tuz ve Alkol İşletmeleri Genel Müdürlüğü alım satım yönetmeliği ile dahili mevzuat ve genel kabul görmüş alım satım ilke ve teamüllerine uygun olup olmadığı, benzer tütün alım satımlara dair yapılan diğer işlemlerden farklarının ve söz konusu tütünlerin alımına gereksinim bulunup bulunmadığı, düzenleme ve uygulama sırasında idarenin zararına olan işlemlerin olup olmadığı var ise tütün alım satımlarına ilişkin düzenleme ve uygulama sırasında idarenin zararına olan işlemlerin neler olduğu, tütünlerin satın alındığı firmalara haksız bir çıkar sağlanıp sağlanmadığı, sağlanmışsa tutarın ne kadar olduğu ve tütün alım satım işlemlerinde öngörülen usul ve uygulamalara aykırı davranıp davranılmadığı hususları ile kasıtlarını belirleme bakımından sanıkların menfaat sağlama sürecindeki konumları, görevleri ve hangi ölçüde etkili oldukları, zararın miktarı, menfaatin kime sağlandığı ve biçimi hususlarında ayrıntılı mütalaa alındıktan sonra sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken, oluşu yeterince yansıtmayan, iddia ve savunmayı değerlendirmeyen bilirkişilerce verilen yetersiz raporla yetinerek yazılı şekilde hüküm kurulması…` isabetsizliğinden hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 19.07.2006 gün ve 164-197 sayı ile;
`… Yargıtay 5.Ceza Dairesinin bozmasında belirtilen Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığının müfettişlerince düzenlenen raporlar ile ilgili idare Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince düzenlenen raporların tamamen suç duyurusunda bulunmaya yönelik olarak hazırlanmış yeminli ehil bilirkişi olmadıkları, sadece olayı soruşturan bilirkişiler oldukları, bu sebeple gerek Fatih 4. Asliye Hukuk Mahkemesince gerekse Cumhuriyet Savcılığınca kurumdan seçilen ve yeminli olarak dinlenen Ahmet Talay tarafından hazırlanan bilirkişi raporlarına itibar edilmesi gerekli ve zorunlu olduğu, bu nedenle belirtildiği şekilde müfettiş raporları ile uzman bilirkişi raporları arasındaki çelişkinin giderilmesi yolundaki Yargıtay bozma ilamına uyulmasına gerek bulunmadığı…` gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının `bozma` istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanık Lütfü Saka’nın rüşvet alma, sanık Mehmet Murat Öz’ün rüşvet verme, sanıklar Muzaffer Arısoy, Tokyar Erhan, Arif Oktay Önderer, Yalçın Cihangiroğlu, Ali Oğuz Çelik, Yılmaz Eryiğit, Derviş Süslüer’in devlet alım-satımına fesat karıştırma, sanıklar Mehmet Akbay, Hüseyin Çetin, Hüseyin Niyazi Adalı, Sadullah Aygül, Taner Çağatay, Sema Serinken ve Ünal Yaşar’ın devlet alım-satımına fesat karıştırma ve görevde yetkiyi kötüye kullanma suçlarından beraatlarına karar verilen somut olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık yeniden bilirkişi raporu alınmasına dolayısıyla da soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığına ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
I- Bozmadan sonra yapılan yargılamada, direnme kararının verildiği 19.07.2006 günlü son oturumda hazır bulunan tüm sanıklara ve müdafilerine bozma kararına karşı diyecekleri sorulduktan sonra, katılan vekiline ve iddia makamına söz verildiği ve hazır bulunan sanıklara son söz verilmeden duruşmanın bitirildiği anlaşılmaktadır. Yargılamanın son söz sanığa verilmeden bitirilmesi yasaya aykırıdır.
Şöyle ki;
1412 sayılı CYUY’nın 251. maddesine paralel düzenlemeler içeren 5271 sayılı CYY.nın 216. maddesinin son fıkrasında, `Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir.` hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde duruşma mutlaka son söz sanığa verilerek bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında da vurgulandığı üzere, savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı buyurucu nitelikte olup uyulmaması yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza yargılamasında sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, bu hak hiç bir şekilde kısıtlanamaz.
İlk defa hüküm kurulurken `son sözün sanığa verilmesi` kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Çünkü dava sonuçlanmamış yargılama devam etmektedir. Bu nedenle, `en son söz`ün sanığa verilmemesi CYY’nın 216. maddesine aykırıdır. Bu hükmün, kovuşturmanın sona erdirilmesi ve hükmün tesis ve tefhimine geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gerekmektedir.
II- Ceza yargılamasının amacı, usul kurallarının öngördüğü ilkeler doğrultusunda somut gerçeğin her türlü kuşkudan uzak bir biçimde kesin olarak saptanmasıdır. Gerek 1412 sayılı CYUY gerekse 5271 sayılı CYY adil, etkin ve hukuka uygun bir yargılama yapılması suretiyle maddi gerçeğe ulaşmayı amaçlamaktadır. Bu nedenle hüküm kesinleşinceye kadar, inceleme olanağı bulunan kanıtların ele alınıp değerlendirilmesi gerekir. Diğer bir deyişle adaletin tam olarak gerçekleşmesi için, öne sürülen ve olaya ışık tutabilecek nitelikteki tüm yasal kanıt ve belgelerin araştırılıp tartışılması zorunludur. Bu nedenle dosyada bulunan müfettiş raporlarının da kanıt değeri bulunmakta olup diğer kanıtlarla birlikte maddi gerçeğe ulaşma yolunda değerlendirilmeleri gerekmektedir.
İstanbul C.Başsavcılığınca düzenlenen 23.07.2003 ve 21.11.2003 tarihli iddianameler incelendiğinde sanıklara atılı eylemlerin:
a- Özel bir şirkette çalışan sanık Mehmet Murat Öz’ün Tekel İdaresinin sigara kağıdı, ambalaj kağıdı, yapıştırıcı almak için düzenlediği ihalelerde şirketine ayrıcalık tanınması için Tekel Ticaret Dairesi Başkanı sanık Lütfü Saka’ya her ay 2-3 bin dolar para ve takım elbiseleri rüşvet olarak verdiği,
b- Herhangi bir ihtiyaç belirlemesi yapılmadan Philsa firmasından alım tarihinde Tekel İdaresinin ürettiği sigaralarda kullanılmayan yerli üretim Flue Cured ve Burley tipi tütünlerin 12.359.018.801.766 TL. ( 10.163.666,86 ABD Doları ) nakit karşılığı alındığı, bu tütünler başka sigaralarda kullanılamaması üzerine sadece Samsun 216 sigarası harmanında az bir oranda kullanılmaya başlandığı,
c- Tekel İdaresinin 1990 yılı ürünü İzmir tütününü 1996 yılında Reynolds firmasına satarak parasını tahsil ettiği, bu firmanın tütünleri Darville firmasına devrettiği, Darville firmasının bu tütünleri yurt dışına çıkarması gereken sürenin sona ermesine az süre kala firmanın ceza ödemek zorunda kalacağı gerekçesiyle yapılan eksper muayenesinde bütün olumsuzluklar sayıldıktan sonra `sigara harmanlarında kullanılabilir şeklinde` bir görüş belirtilmek suretiyle karşılığında 1998 mahsulü İzmir menşeli tütünün ( toplam 4.285.853 ABD Dolar bedel karşılığı ) verilerek 2000 yılında geri alındığı, bunların özelliklerini kaybetmesi nedeniyle sigara harmanlarında kullanılmasının mümkün olmadığı,
d- Reynolds isimli firmanın Türkiye’de büyük yapraklı tütün üretimi için kurduğu ve Tekel İdaresinin 09.12.1997 tarihinde 4.470.000 Amerikan Doları bedelle %48′ ini satın aldığı Reytek isimli firmadan alınan tütün birim bedellerinin son yıla kadar oldukça yüksek olduğu, tütünlerin bazı gratları için olumsuz muayene raporlan bulunduğu halde Tekel İdaresi tarafından satın alındığı,
e- Tekel İdaresinin tütünlerden sigara üretimini sağlayan birimi olan Sigara Sanayi İşletmeleri Müessesesi Müdürlüğü’nün doğrudan bir ihtiyaç talebi olmaksızın Rodop-Altab firmasından stok fazlalığı oluşturup kullanılmayan tütünlerin satın alındığı, takas işlemi ve alacağa karşı tütün alınması çerçevesinde yapılan alımlardan önce bu müessese müdürlüğünün ihtiyaç durumunu göz önünde bulundurmadan tütünlerin harmanlarda kullanılabileceği görüşünü belirttiği, gerekli ihtiyaç belirlemesi yapılmadan uygun görüş belirttikleri ve kabul gösterdikleri,
f- Yurtiçinde özel firmalardan yapılan tütün alımlarının ve yurtdışından ihtiyaç fazlası tütün ithalinin tamamının yönetim kurulunda bulunan sanıkların kararıyla yapıldığı, ayrıca Tekel’in çeşitli kademelerinde görevli olan sanıkların bu alımlar öncesinde uygun görüş belirttikleri şeklinde olduğu görülmektedir.
Bu iddialara ilişkin olarak açılan kamu davasında Yerel Mahkemenin hükme dayanak yaptığı üç Sayıştay emekli Uzman Denetçisinden alınan 30.06.2004 tarihli bilirkişi raporu ile soruşturma aşamasında Fatih C. Başsavcılığınca bilirkişi olarak görevlendirilen Tekel İdaresinde görevli Müfettiş Ahmet Talay tarafından hazırlanan raporlar, sanıklara atılı eylemleri ayrıntısıyla irdelemekten uzak ve oldukça yüzeysel olup dosya içeriği karşısında açıkça yetersizdir. Kaldı ki, Tekel Hukuk Müşavirliğinin Fatih C.Başsavcılığına gönderdiği 03.03.2003 tarihli yazıda, üst kurum olan Başbakanlık Müfettişlerinin raporunu değerlendirmesi ve kendisinin amiri konumundaki kişiler hakkında düzenlenmiş olması nedeniyle raporun yetki açısından geçersiz olduğu ve bu raporun gerçeğe aykırı yorumlar ve bilgiler içermesi nedeniyle de içerik açısından katılınmadığı hususları gerekçeleriyle birlikte ayrıntılı olarak açıklanmaktadır.
Bunun gibi Tekel İdaresinin bir kısım sanıklar aleyhine Fatih 4. Asliye Hukuk Mahkemesinde açtığı davaya ilişkin olup incelemeye konu dosyaya da sunulan ve Yerel Mahkemece hükme esas alınan iki bilirkişi raporu ise Tokat ve Ballıca Sigara Fabrikalarının depolarında bulunan tütünlerle ilgilidir. Sanıklara atılı eylemlerin kapsamı karşısında bu raporların da yetersizliği kuşkusuzdur.
İddianamede belirtilen ve uzun bir döneme yayılmış olan tüm atılı eylemlere ilişkin olarak, Sayıştay emekli denetçileri ile ihale mevzuatı, tütün alım satım işlemleri ve tütünün özellikleri, sigaralarda kullanılan tütün tipleri ve bunların fiyatları konusunda uzmanlardan oluşturulacak bir bilirkişi heyetine dosya tevdi edilerek; iddianameye konu edilen ve yukarıda açıklanan bütün tütün alım-satım ve takas işlemlerinde etkin olan başta yönetim kurulu kararları olmak üzere yapılan işlemlerin mevzuata ve teamüllere uygun olup olmadığı, alınan tütünler için ödenen birim fiyat bedellerinin rayice göre yüksek olup olmadığı, söz konusu tütün alım- satım ve takası yapılmasından önce ihtiyaç belirlemesinin yapılıp yapılmadığı, gereksiz tütün alım satım ve takası söz konusu ise bu işlemlerden katılan Tekel İdaresinin uğradığı zarar miktarı ve hangi şirket yada kişiye hangi alım satım veya takas işlemi nedeniyle ne kadar haksız menfaat sağlandığı, sanık Mehmet Murat Öz’ün çalıştığı özel şirketten katılan Tekel İdaresinin hangi tarihlerde neleri satın aldığı, bunlarda herhangi bir usulsüzlüğün söz konusu olup olmadığı, bu alımlarda adı geçen sanığın çalıştığı şirkete ayrıcalıklı davranılıp davranılmadığı, herhangi bir usulsüzlük var ise katılan Tekel İdaresinin uğradığı zararın miktarı ve sanık Lütfü Saka’nın bunda sorumluluğunun bulunup bulunmadığı hususlarında bilirkişi raporu alınmasından sonra sonucuna göre tüm sanıkların hukuki durumlarının belirlenmesi gerekirken Yerel Mahkemece yetersiz bilirkişi incelemesine dayalı olarak verilen direnme kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla direnme hükmünün öncelikle saptanan bu iki usuli yanılgı nedeniyle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yerel Mahkeme direnme hükmünün öncelikle saptanan bu iki usuli yanılgı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 29.01.2008 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.