Alkollü Araç Kullanma Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2002/11-768
K. 2002/840
T. 23.10.2002
• SİGORTACININ SORUMLULUĞU (Kazanın Münhasıran Alkolün Etkisinde Meydana Geldiğinin İspatlanması Halinde Sigortacının Sorumlu Olmaması)
• TAZMİNAT DAVASI (Kasko Sigortalı Aracın Kaza Neticesi Hasarlanması Nedenine Dayalı Tazminat Talebi)
• RİZİKONUN TEMİNAT DIŞI KALMASI (Sürücünün Sadece Alkollü Olmasının Yeterli Olmayıp, Kazanın Münhasıran Alkolün Etkisi Altında Olduğunun Sigortacı Tarafından İspatının Gerekmesi)
• ALKOLÜN ETKİSİYLE TRAFİK KAZASININ OLUŞMASI ( Sigortacının Sorumluluğunun Ortadan Kalkması )
2918/m.48,92
ÖZET : Dava, kasko sigortalı aracın kaza neticesi hasarlanması nedenine dayalı tazminat talebine ilişkindir. Rizikonun teminat dışında kalması için sürücünün sadece alkollü olması yeterli olmayıp, kazanın münhasıran alkolün etkisinde oluştuğunun sigortacı tarafından ispatlanması gerekir. Bu durumun belirlenmesi için de aralarında trafik uzmanı ve nöroloğun da bulunduğu bilirkişi kurulu marifetiyle inceleme yaptırılmalıdır. Eksik inceleme ile hüküm kurulması bozma nedenidir.
DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Denizli Asliye 3. Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 30.3.2001 gün ve 1999/69 E. 2001/227 K. sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 21.1.2002 gün ve 2001/7982 E. 2002/347 K. sayılı ilamı ile ( … Davacı vekili, müvekkiline ait aracın davalı şirkete kasko sigortası ile sigortalı olduğunu, aracın trafik kazası sonucu hasarlandığını, rizikonun davalıya ihbar edildiğini, ancak sigorta bedelinin ödenmediğini ileri sürerek şimdilik 3.673.000.000.- TL’nın olay tarihi 2.9.1998’den itibaren reeskont oranında temerrüt faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kaza tutanağında davacının % 60 oranında promil alkollü olduğunun tespit edildiğini, kazanın alkol nedeniyle meydana geldiğini, poliçe genel şartları uyarınca hasarın teminat dışı olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamından davacının Karayolları Trafik Kanunu’nda öngörülen oran üzerinde alkol aldığı ve poliçe genel şartları ( A.S/5 ) maddesi uyarınca hasarın teminat dışı olduğu gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. ‘
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı vekili, müvekkiline ait kasko sigortalı aracın, kazaya uğradığından bahisle tazminat talebinde bulunmuştur. Kasko sigorta poliçesi, taraflar arasında poliçe genel şartları çerçevesinde akdedilen bir sözleşme belgesidir. Genel şartların ( A-5 ) maddesinin 5. fıkrasına göre, rizikonun teminat dışında kalabilmesi için sürücünün sadece alkollü olması yetmeyip, kazanın münhasıran alkolün etkisinde oluştuğunun da sigortacı tarafından kanıtlanması gerekir. Artık burada üçüncü araç sürücüsünün, ya da sigortalı sürücünün kusurunun, kasko sigortası olması nedeniyle önemi yoktur. Yani. önemli olan kazanın münhasıran alkolün etkisinde meydana gelip gelmediğidir. Bu durumun belirlenmesi de, aralarında bir trafik uzmanı ve nöroloğun da bulunduğu bir bilirkişi kurulu marifetiyle inceleme yaptırılarak, olayın meydana geliş şekli itibarıyla bu kaza ve hasarın münhasıran alkolün etkisi altında meydana gelip gelmediğinin ve illiyet bağı bulunup bulunmadığının tespit ettirilmesi ile mümkündür.
Mahkemece, açıklananların ışığında, yeniden bilirkişi kurulundan rapor alınmak suretiyle sonucuna göre hüküm tesisi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 23.10.2002 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/11-81
K. 2005/118
T. 2.3.2005
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE KASKO SİGORTA BEDELİNİN TAHSİLİ TALEBİ ( % 50 Promilin Altındaki Alkol Oranının Suç Oluşturmayacağına İlişkin Yönetmelik Hükmünün Yasaya Aykırı Olup Geçersiz Olması – Bilirkişi Kurulunca Kazanın Alkolün Etkisiyle Meydana Geldiğinin Tesbiti/Hasarın Poliçe Kapsamı Dışında Kalması )
• SÜRÜCÜNÜN ALKOLLÜ OLMASI VE KAZANIN ALKOLÜN ETKİSİYLE MEYDANA GELDİĞİNİN BİLİRKİŞİLERCE TESBİTİ ( Alkol Oranının % 50 Promilin Altında Olmasının Sürücünün Kusurunu Ortadan Kaldırmayacağı – Hasarın Poliçe Kapsamı Dışında Kalması )
• ALKOLÜN ETKİSİYLE TRAFİK KAZASININ MEYDANA GELMİŞ OLDUĞUNUN BİLİRKİŞİ KURULUNCA TESBİT EDİLMESİ ( Alkol Oranının % 50 Promilin Altında Olmasının Sürücüyü Sorumluluktan Kurtarmayacağı – Kasko Sigorta Bedeli Talebinin Reddi Gereği )
• KASKO SİGORTA BEDELİ TALEBİNİN REDDİ GEREĞİ ( Sürücünün Alkollü Olmasının Kazaya Sebebiyet Verdiğinin Bilirkişi Raporuyla Tesbit Edilmiş Olması – Alkol Oranının % 50 Promilin Altında Olması Halinde Suç Oluşmayacağına ve Sürücünün Sorumlu Olmayacağına İlişkin Yönetmelik ve Kasko Sigorta Poliçe Genel Şartları Hükümlerinin Yasaya Aykırı ve Geçersiz Olması )
2918/m.48
6762/m.1277,1278
ÖZET : Dava, davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı araçta meydana gelen hasarın tazmini istemine ilişkindir. Aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulunca verilen ek raporda, davaya konu olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0,50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş ve davalı sigortacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kadıköy Asliye 3. Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.03.2002 gün ve 2001/189-2002/259 sayılı kararın incelenmesi Davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 23.01.2003 gün ve 2002/8011-2003/588 sayılı ilamı ile;
(… Davacı vekili, müvekkiline ait ve davalı sigorta şirketine kasko poliçesi ile sigortalı bulunan aracın 31.12.2000 tarihinde meydana gelen trafik kazası neticesinde hasarlandığını, davalının sigortalı araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle tazminat ödemediğini, sürücünün kaza sırasında % 45 promil alkollü olduğu, KTK ve yönetmeliğine göre % 50 promilin üzerindeki alkollü durumların suç sayıldığı, ayrıca kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmiş olmasının hasarı teminat dışı bıraktığını, bu derecedeki alkol miktarının kazanın sebebi olamayacağını iddia ederek hasar tamir masrafları olan 1.893.846.276 TL.nın davalıdan olay tarihinden itibaren reeskont faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacıya ait aracın müvekkil şirkete kasko poliçesi ile sigortalı olduğunu, müvekkil şirketin sürücüsünün alkolün etkisi altında olması nedeniyle kaza yaptığını dolayısıyla hasara sebebiyet verdiği gerekçesiyle tazminat ödemeyi uygun bulmadığını, bu durumun açıklığa kavuşturulması için nöroloji uzmanı bir doktor ile trafik uzmanı bilirkişilerden oluşacak bilirkişi heyetince inceleme yaptırılmasını, ayrıca davacı vekilinin reeskont oranında temerrüt faizi talebinin de yerinde olmadığını, faiz talebinin ancak yasal faiz olabileceğini ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve benimsenen 5.7.2001 tarihli bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sürücünün % 45 promil oranında alkollü olmasının 2918 saydı Karayolları Trafik Kanunu 48 ve Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97/b ve 111/d ile poliçe genel şartlarının 5/5 madde hükmüne göre % 50 promil alkol seviyesinin altında bulunan ve teminat dışı kalan zararlardan sayılmaması gerekçesiyle, 1.798.524.479 TL.nın 31.12.2000 tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya dair talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, davalı şirkete kasko poliçesi ile sigortalı araçta meydana gelen hasarın tazmini istemine ilişkindir.
Kasko sigorta genel şartlarının A.5-5 maddesinin dayanağını teşkil eden Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesine göre, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç kullanması yasaklanmıştır. Sözü edilen yasaklamayı düzenleyen KTK.nın 48. maddesinin ilk fıkrasında ( alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayollarında araç kullanmaları yasaklanmış olup, aynı maddenin ikinci fıkrasındaki yönetmelik düzenlenmesine olanak tanıyan hükümde yasaklama yetkisi Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 110. maddesinde, yukarıda anılan yasa hükmünün tekrarlanmasını müteakip. uyuşturucu veya keyif verici maddeler ile alkollü içkilerin oranlarını ne şekilde saptanacağı belirlendikten sonra, yasada yer alan güvenli araç sürme yeteneğini kaybetme hükmü dikkate almadan, mücerret 0.50 promil üstünde alınan alkol miktarına göre araç kullanma yasağı getirilmesi, yasal dayanağı bulunmadığından geçersizdir. Geçersiz yönetmelik hükümlerinin yasaya aykırı bir şekilde poliçede genel şart olarak kabulü mümkün değildir. Bu itibarla, yasa hükmü uyarınca kandaki promil oranı dikkate alınmaksızın olayın sürücünün alkolün etkisi nedeniyle güvenli sürüş yeteneğini kaybetmesi sonucu meydana gelip gelmediğinin saptanması önem kazanmaktadır. Zira, alkolün etkisi kişilerin bünyesine göre değişik sonuçlar ortaya çıkarabilmektedir. Nitekim, dava konusu olayda da, aralarında nöroloji uzmanı bir hekimin de bulunduğu bilirkişi kurulunca verilen 09.11.2001 günlü ek raporda davaya konu olayın sürücünün alkolün etkisinde kalması sonucu meydana geldiği belirtilmiştir. Bu durumda davanın reddine karar verilmesi gerekirken, alkol seviyesinin yönetmelikte belirlenen 0.50 promilin altında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi yerinde görülmemiş ve davalı sigortacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir… )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 02.03.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, kasko sigorta tazminatına ilişkin olup, sigortalı aracın 31.12.2000 günü % 45 promil alkollü olan sürücüsünün tam kusuru ile meydana gelen kazada hasarlandığı hususu tartışmasızdır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık, kasko sigorta poliçesi genel şartlarının 5.5. hükmü karşısında, meydana gelen hasarın teminat dışında kalıp kalmadığı hususunda toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki, kasko sigorta poliçesi iki taraflı ve “sözleşme serbestisi” ilkeleri kapsamında düzenlenen bir akit türü olup, sözleşmeye bağlılık ( ahde vefa )ilkesi gereğince her iki tarafın sözleşme hükümlerine bağlılığı esastır. Kamu düzenine ve emredici hukuk kurallarına aykırı olmamak kaydıyla rekabet ortamında ticari kazanç amacıyla hareket eden sigorta şirketlerinin tahsil edeceği aynı prim ile daha geniş sigorta teminatı vermelerinde her hangi bir engel yoktur. Alkolün etkisi her kişiye göre değişmekle birlikte genelde % 30-50 oranındaki promilin farkedilebilir mizaç değişikliğine sebebiyet vermekle birlikte güvenli bir sürüşü engelleyecek değişikliğe sebep olmadığı kabul görmektedir. Nitekim, dosyaya sunulan uzman bilirkişi raporunda da bu husus kabul edilmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48. maddesinde, uyuşturucu veya keyif verici maddeleri almış olanlar ile alkollü “içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş olanların kara yolunda araç sürmeleri yasaktır” denildikten sonra psiko-teknik değerlendirme ve psikiyatri uzmanı muayenesinin yapılmasına dair esas ve usullerin yönetmelikte gösterileceği belirtilmiştir. Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile Alkollü İçkilerin Etkisiyle Araç Sürme Yasağı” başlığını taşıyan 97. maddesinde ise, bu yasaklama % 50 promil ile sınırlandırılmıştır. Sigorta poliçesini düzenleyen ve hizmeti satın alan karşısında daha güçlü durumda olan sigorta şirketi ise, sözleşmenin 5.5. maddesinde; “taşıtın, uyuşturucu maddeler veya Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yasaklanan miktardan fazla içki almış kişiler tarafından kullanılması sırasında meydana gelen zararları” teminat dışında kalan zararlar olarak düzenlemiştir. Sözleşmenin bu haliyle Karayolları Trafik Yönetmeliğinin 97. maddesine ve dolayısıyla % 50 promil oranına atıfta bulunduğu açık ve belirgindir. Aksi halde sözleşmenin ilgili maddesinde, “sürücüsü alkol almış kişilerin kullanması sırasında meydana gelen zararlar” ifadesi kullanılması gerekirdi. Öte yandan, davalı sigorta şirketi anılan yönetmeliğin hiçbir zaman geçersiz olduğunu ilgili hükümlerinin dikkate alınamayacağını da ileri sürmemiştir. Bu durumda, sigortalı aracı kullanan sürücünün % 50 promil alkollü olması durumunda zararın teminat dışında kalacağını, sözleşme hükmü altına alan davalı sigorta şirketinin sürücüdeki alkol oranı % 50 promil altında ise, bu halde doğan zarar ve risklere sigorta teminatı verdiğinin kabulü zorunlu olup, somut olayda sürücüdeki promil oranı % 45 olduğuna göre zararı sigorta kapsamında kabul eden yerel mahkeme kararının onanması gerekir. Bu nedenlerle sayın çoğunluk kararına katılmıyorum.
Harun Kara
13. Hukuk Dairesi Üyesi
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/17-182
K. 2011/294
T. 11.5.2011
• RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( Sigortalının Alkollü Olduğu/Kavşakta Geçiş Önceliğine Uymadığı – Kazanın Salt Alkolün Etkisiyle Meydana Gelmediği/Davanın Reddedileceği )
• ALKOLLÜ ARAÇ KULLANMA ( Rücuan Tazminat Davası/Alkollü Sürücünün Kavşakta Geçiş Önceliğine Uymadığı – Kazanın Sadece Alkollü Olmanın Etkisiyle Meydana Gelmediği/Alkollü Olmayan Sürücünün de Kavşakta Geçiş Önceliğine Uymama Nedeniyle Kazaya Sebep Olabileceği )
• KAVŞAKTA GEÇİŞ ÖNCELİĞİNE UYMAMA ( Rücuan Tazminat Davası/Alkollü Sigortalının Kavşakta Geçiş Önceliğine Uymadığı ve %75 Kusurlu Olduğu – Diğer Araç Sürücüsünün de Hızını Azaltmadan Kavşağa Girmesiyle %25 Kusurlu Olduğu )
• ALKOLÜN KAZAYA ETKİSİ ( Rücuan Tazminat Davası/Salt Alkolün Etkisiyle Kazanın Meydana Gelmediği – Alkollü Olmayan Sürücünün de Kavşakta Geçiş Önceliğine Uymama Nedeniyle Kazaya Sebep Olabileceği/Davanın Reddedileceği )
2918/m. 48, 85, 91, 95
6762/m. 1281
ÖZET : Nörolog, hukukçu ve trafik uzmanından oluşan bilirkişi kurulundan alınan raporda davalının salt alkolün etkisi altında kalması dolayısıyla kazanın ortaya çıktığı belirtilmiş ise de bu tespit olayın oluşumu ile bağdaşmamaktadır. Alkollü olmayan bir sürücü de kavşakta geçiş önceliğine uymama nedeniyle kazaya sebep olabilir. Davacının sigortalısı, olayda % 75 oranında kusurlu olup, diğer araç sürücüsünün de olayın meydana gelmesinde %25 oranında kusuru bulunmaktadır. Kaza sırasında davalının 1.93 oranında alkollü olduğu bilirkişi raporu ile saptanmış ise de, kaza, tek başına davacı şirket sigortalısı araç sürücüsünün alkollü olmasının etkisiyle meydana gelmemiştir. Olayda bu etmen yanında sigortalı araç sürücüsünün kavşakta geçiş önceliğine uymaması ve diğer araç sürücüsünün kavşağa aracın hızını azaltmadan girmesi şeklindeki davranışlar rol oynamıştır. Rücuan tazminat davası reddedilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki “rücuan tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Antalya 1. Asliye Ticaret Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 17.04.2009 gün ve 2007/593 E., 2009/189 K. sayılı kararın incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 14.12.2009 gün ve 2009/5576 E., 2009/8369 K. sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının maliki olduğu, müvekkiline trafik sigortalı aracın 14.6.2006 tarihinde karıştığı trafik kazası nedeniyle, kazada hasar gören üçüncü şahsa tazminat ödemesi yapıldığını, sigortalı aracın alkollü kullanılması nedeni ile rücu hakları bulunduğunu ileri sürerek, 6.989,43 TL’nin ödeme tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, kaza anında karşı tarafın alkollü olduğunu hatalı ödemenin kendilerinden talep edilemeyeceğini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 5.750.TL’nın 24.5.2007 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Davalı vekilinin temyiz incelemesine gelince;
Dava, trafik sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkin olup, davacı E. Sigorta A.Ş. davalının trafik Sigortacısıdır.
Uyuşmazlık, trafik kazasının salt alkolün etkisiyle meydana gelip gelmediği, dolayısıyla hasarın trafik sigorta poliçesi teminatı kapsamında kalıp kalmadığı noktalarında toplanmaktadır.
2918 sayılı KTK’nun 48. maddesinde, alkollü içki alması nedeniyle sürekli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliği 97. maddesinde alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra konu ile ilgili olan b-2 bendinde, alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promil üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Bununla birlikte ZMSS. Genel Şartlarının B.4.d maddesinin dayanağını teşkil eden KTK’nun 48. maddesinin yasaklamayı düzenleyen ilk fıkrasında alkollü içki almış kişilerin araç sürmeleri yasaklanmış olup aynı maddenin yönetmelik düzenlemesine olanak tanıyan ikinci fıkrasında yasaklama yetkisi yönetmeliğe bırakılmamıştır.
Bu durumda Karayolları Trafik Yönetmeliği’nin 97/b-1 maddesinde yük ve yolcu taşımacılığı yapan sürücülerin alkollü içki kullanmış olarak bu araçları süremeyeceklerinin bildirilmesi ve yasada yer alan hükmü dikkate almadan yasak getirilmesi, yasal dayanağı olmadığından geçersiz bulmaktadır.
O halde, hasarın teminat dışı kalabilmesi için sürücünün sadece alkollü olması yetmeyip kazanın münhasıran alkolün etkisinde oluşması gerekmektedir. Üstelik, böyle bir durumda hasarın teminat dışı kaldığının ispat yükü TTK’nun 1281.maddesi hükmü gereğince sigortacıya düşmektedir.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında sürücünün aldığı alkol oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, kazanın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması gerektiği benimsenmektedir. ( YHGK.23.10.2002 gün ve 2002/11-768-840;YHGK.7.4.2004 gün ve 2004/11-217- 212,YHGK.2.3.2005 gün ve 2005/11-81-118; YHGK 14.12.2005 gün ve 2005/11-624-713 )
Kaza tespit tutanağında sigortalı araç sürücüsüne kavşaklarda geçiş önceliğine uymadığından asli, kazaya karışan dava dışı araç sürücüsüne kavşağa yaklaşırken hızını azaltmadığından tali kusur verilmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda da, davalı araç sürücüsünün kırmızı fasılalı ışıkta kavşağa girmesi nedeniyle kazanın meydana gelmesinde % 75 oranında, kazaya karışan dava dışı 07 … … plakalı araç sürücüsünün sarı fasılalı ışıkta kavşağa girmesi nedeniyle % 25 oranında kusurlu olduğu belirtildikten sonra kazanın sigortalı araç sürücüsünün münhasıran alkollü olmasından meydana geldiği ifade edilmiştir.
Kaza sırasında davalı taraf sürücüsünün 193 promil alkollü olduğu saptanmış ise de, yukarıda açıklanan ilkeler ışığında, sürücünün alkollü olması yalnız başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Kazanın salt alkolün etkisiyle oluşması ve kazanın meydana gelmesinde başka etmenlerin bulunmaması gerekir.
Dosya kapsamından ve bilirkişi raporlarından, davalı sürücüsünün tek başına kazaya sebebiyet vermediği, dava dışı sürücünün de ikinci derece ( % 25 ) kusurlu davranışı ile olaya katılımının bulunduğu dolayısıyla kazanın münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda mahkemece, rizikonun teminat kapsamında kaldığı kabul edilerek davanın reddine karar vermek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
3- Kabule göre de; dava konusu araçta meydana gelen gerçek zararın belirlenmesi gerekir. Bu nedenle, aracın hasar dosyası fotoğrafları ve diğer belgeler getirtildikten sonra aracın tamirinin ekonomik olup olmadığı, ekonomik ise, gerçek zararın tespit edilmesi, ekonomik değilse kaza tarihindeki ikinci el satış değeri ile hurda değeri belirlenmesi için hasar uzmanı bilirkişi makine mühendisinden ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm kurulması da isabetli değildir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, zorunlu mali sorumluluk ( ZMSS-trafik ) sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Davacı sigorta şirketi vekili, ZMSS ( trafik ) sigortası poliçesi ile sigortaladıkları davalıya ait aracın karıştığı maddi hasarlı trafik kazası sonucu üçüncü kişiye ait araçta meydana gelen zarar nedeniyle anılan aracın sigorta şirketine hasar bedelinin ödendiğini, trafik kazasının oluşumunda sigortaladıkları araç sürücüsünün asli kusurlu ve alkolün etkisi altında olduğunu, tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını gerektiren bu hal nedeniyle ödemede bulunan sigortacının tazminatın kaldırılmasını veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu imkanı bulunduğunu belirterek, üçüncü kişinin sigorta şirketine ödenen bedelin faizi ile birlikte davalı sigorta ettirenden ZMSS Genel Şartlarının B.4.d bendi uyarınca rücuan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, sigorta şirketi tarafından sürücülerin alkol raporları alınmadan ödeme yapılmasının davacı sigorta şirketinin hatası olduğunu, davacının hataen yaptığı ödemeyi rücuan talep edemeyeceğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Yerel mahkemece, ZMSS Genel Şartlarının 4. maddesi uyarınca sigortacının rücu hakkının doğumu için alkolün aracı güvenli sürme yeteneğini kaybettirmesi gerektiği, ceza yargılamasında davacı şirket sigortalısı araç sürücüsünün olayın meydana gelmesinde %75 oranında asli kusurlu olduğu ve kazanın münhasıran alkolün etkisiyle gerçekleştiğinin belirlendiği gerekçesiyle sigortalayanın rücu tazminatından sorumlu olduğu belirtilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararın davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulması üzerine yerel mahkemece, trafik sigortacısının Genel Şartların 4. maddesinde düzenlenen rücu hakkının doğumu, diğer bir ifade ile rizikonun teminat dışı kalması için kazanın değil, trafik sigortası poliçesi ile sigortalanan aracı kullanan sürücünün kusurunun münhasıran alkolün etkisi ile doğması gerektiği de vurgulanarak, direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık; sigortacının rücu hakkının doğumu için, sigortalı araç sürücüsünün kusurunun münhasıran alkolün etkisiyle meydana gelmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, öncelikle konuya ilişkin yasal mevzuatın incelenmesinde yarar bulunmaktadır:
Bilindiği üzere, haksız eylem sonucu zarar gören kişilerin korunmalarını sağlamak için mevzuatımızda çeşitli alanlarda yaptırılması zorunlu sigorta türlerine yer verilmiştir.
Özel sigorta hukuku alanında sigorta sözleşmesi yapma zorunluluğunun amacı, bazı meslek ve faaliyetler sonucu ortaya çıkabilecek mal veya can zararlarının ödenmesini sağlayarak, toplumda bu çeşit risklere maruz kalan kişileri korumaktır ( Karayalçın, Yaşar, Özel Sigorta Hukuku Açısından Ölüm Ve Cismani Zarar Riskleri, 1993, s:127 ).
Bu amaçla mevzuatımızda kabul edilen zorunlu sigorta türleri: Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigortası, Zorunlu Karayolu Yolcu Taşımacılık Mali Sorumluluk Sigortası, Karayolu Yolcu Taşımacılığı Zorunlu Koltuk Ferdi Kaza Sigortası, Tüpgaz Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ve Tehlikeli Maddeler Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası’dır.
Bu kapsamda motorlu taşıt işletenin sorumluluğu bir tehlike sorumluluğu olup, 2918 sayılı Kanunun 85. maddesinde düzenlenmiştir.
2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 85. maddesinin 17.10.1996 tarih ve 4199 sayılı Kanun ile yapılan değişikliğinde işletenin sorumluluğu ağırlaştırılırken, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigortası yaptırma zorunluluğu da getirilmiştir.
ZMSS ile ilgili hükümler 2918 sayılı Kanunun 91 ila 111. maddelerinde ve aynı Kanunun 93. maddesi hükmü uyarınca çıkarılan Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartlarında ayrıntılı olarak düzenlenmiştir.
2918 sayılı Kanunun 91. maddesine göre: “… İşletenlerin, bu Kanunun 85. maddesinin birinci fıkrasına göre olan sorumluluklarının karşılanmasını sağlamak üzere mali sorumluluk sigortası yaptırmaları zorunludur.”
Yasanın 85/1. maddesine göre de, “… Bir motorlu aracın işletilmesi bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına yahut bir şeyin zarara uğramasına sebep olursa, motorlu aracın bir teşebbüs unvanı veya işletme adı altında veya bu teşebbüs tarafından kesilen biletle işletilmesi halinde, motorlu aracın işleteni ve bağlı olduğu teşebbüs sahibi doğan zarardan müştereken ve müteselsilen sorumlu olurlar.”
Buna göre, motorlu bir aracın karayollarında işletilmesi sırasında, bir kimsenin ölümüne veya yaralanmasına veya bir şeyin zarara uğramasına neden olması halinde o aracı işletenin zarara uğrayan üçüncü kişilere karşı olan sorumluluğunu belli limitler dahilinde karşılamayı amaçlayan ve yasaca yapılması zorunlu kılınan sorumluluk sigortası türüne Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası ( ZMSS ) adı verilmektedir ( Ulaş, Işıl, Uygulamalı Sigorta Hukuku Mal Ve Sorumluluk Sigortaları, Ekim-2002 3. Baskı, s:624 ).
Bu sigortanın amacı, trafik kazaları nedeniyle üçüncü kişilerin uğrayacakları zararların kolayca temin edilmesi ile zarardan sorumlu olan işletenin kaza riskine karşı ekonomik bakımdan korunmasıdır ( Gökcan, H. Tahsin-Kaymaz, Seydi, KTK’na Göre Hukuki Sorumluluk, Tazminat-Sigorta Rücu Davaları Ve Trafik Suç Ve Kabahatleri, 2009 6. Baskı, s:391 ).
Trafik sigortası olarak da adlandırılan, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası, 2918 sayılı Kanun’un 91. maddesinde belirtildiği üzere işletenin üçüncü kişilere verdiği zararları karşılamak amacıyla oluşturulmuş bir zarar sigortası türüdür; yasanın 91/1. ve 85/1. maddeleri uyarınca, Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasını yapan sigortacı işletenin sorumluluğunu üstlenmektedir.
Yasanın 85/Son maddesine göre, işleten, araç sürücüsünün veya aracın kullanılmasına katılan yardımcı kişilerin kusurundan kendi kusuru gibi sorumlu olduğundan, sigortacının sorumluluğunun zararın niteliği yönünden de işleten gibi değerlendirilmesi gerekmektedir.
Dava konusunu oluşturan trafik sigortasında sigortacının rücu hakkı KTK’nun 95/2. maddesinde genel olarak düzenlemeye tabi tutulmuş bulunmaktadır.
Bu düzenlemeye göre, anılan maddenin ilk fıkrasında belirtilen ve sigortacının tazminat yükümlülüğünün azaltılması ve kaldırılmasına ilişkin haller, sigortacı tarafından üçüncü kişilere karşı ileri sürülemeyeceğinden, sigortacı zarar görene ödeme yaptıktan sonra, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını ve indirilmesini sağlayabileceği oranda kendi sigorta ettirenine rücu edebilecektir.
Anılan düzenleme; sözleşme ve yasa gereği sigorta ettirene karşı def’i hakkı bulunan sigortacının, bu hakka dayanarak kendi akidine dönmesini sağlamaktadır.
2918 sayılı Kanunda hangi hallerin sigortacının tazminat yükümlülüğünün kaldırılması veya tazminat miktarının azaltılması sonucunu doğuran durumlar olduğu sayılmış değildir. Bu husus sözleşme hükümlerine bırakılmış bulunmaktadır.
Nitekim, ZMSS Poliçesi Genel Şartlarının B.4 maddesinde bu husus “Zarar Görenlerin Haklarının Saklı Tutulması Ve Sigortacının İşletene Rücu Hakkı” başlığı altında ayrı bir düzenlemeye tabi tutulmuştur.
Buna göre;
a ) Tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
b ) İşleten, yetkili makamlardan izin almaksızın düzenlenen bir yarış için Karayolları Trafik Kanunu uyarınca yapılması gereken özel bir sigortanın yapılmamış olduğunu biliyorsa veya gerekli özeni göstermesi halinde bilebilecek durumda ise,
c ) Tazminatı gerektiren olay, aracın Karayolları Trafik Kanunu hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan kimseler tarafından sevkedilmesi sonucunda meydana gelmiş ise,
d ) Tazminatı gerektiren olay, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olay, yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa,
e ) Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tesbit edilmiş olan istiab haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
f ) Sigorta ettirenin, rizikonun gerçekleşmesi halinde, B.1 maddesinde belirtilen ( beş gün içinde ihbar, koruma ve kurtarma önlemleri alma, bilgi ve belgeleri gecikmeksizin verme, açılan davayı duyurma, başka sigorta sözleşmeleri varsa bunları bildirme ) yükümlülüklerini yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
g ) Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında işletenin kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse, sigortacı, sigortacısına ( işletene ) karşı dönme ( rücu ) hakkını kullanabilecektir.
Genel şartlardaki bu düzenleme tarzı, maddenin yazımından da açıkça anlaşıldığı üzere, sınırlayıcı değil, sayıcı nitelikte bir açıklama hükmü olarak getirilmiştir.
Eldeki rücu davası da, sigorta ettirenin sözleşmeye aykırı davranışının varlığı iddiasına dayalı olarak açılmış, akdi ilişkiye dayanılmıştır.
Bu nedenledir ki, taraflar arasındaki akdi ilişki irdelenmelidir:
Somut olayda davacı E. Sigorta A.Ş. tarafından Karayolları Trafik Kanunu Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik ) Sigorta poliçesiyle davalı S. Ö.’e ait 32 … … plakalı aracın Karayolları Trafik Kanununun 91. maddesine tevfikan 11.05.2006-11.05.2007 tarihleri arası 365 gün süreyle sigorta kapsamına alındığı, akdi ilişkinin böylece kurulmuş olduğu poliçe kapsamından anlaşılmaktadır.
Eldeki davada, sigortalayanın sürücüsünün alkollü iken araç sürmesine dayanılmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümünde mevzuatımızda yer alan ve alkollü olarak araç kullanımına ilişkin düzenlemeler üzerinde de durulmalıdır:
Bilindiği üzere 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ( KTK )’nun 48. maddesinde; alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu ifade edilmiştir.
Karayolları Trafik Yönetmeliğinin “Uyuşturucu ve Keyif Verici Maddeler ile İçkilerin Etkisinde Araç Sürme Yasağı” başlıklı 97. maddesinde, alkollü içki almış olması nedeniyle güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş kişilerin karayolunda araç sürmelerinin yasak olduğu açıklandıktan sonra, konu ile ilgili olan b-2 bendinde “Alkollü içki almış olarak kandaki alkol miktarına göre araç sürme yasağı” kenar başlığı altında; Alkollü içki almış olarak araç kullandığı tespit edilen diğer araç sürücülerinden kandaki alkol miktarı 0.50 promilin üstünde olanların araç kullanamayacakları açıklanmıştır.
Konuya ilişkin Karayolları Motorlu Taşıtlar Zorunlu Mali Sorumluluk ( Trafik Sigortası ) Genel Şartlarının B.4.d maddesinde ise tazminatı gerektiren olayın, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa ödemede bulunan sigortacının sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre tazminatın kaldırılması veya azaltılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebileceği açıklanmıştır.
Gerek KTK’nun 48. maddesinde gerekse taraflar arasındaki akdi ilişkinin koşullarını belirleyen Genel Şartlarda, alkollü araç kullanma halinde alınan alkolün güvenli araç sürme yeteneğini engellemesi halinde, sigortacıya kendi akidine rücu hakkı tanınmıştır.
ZMSS poliçesi genel şartlarına göre riziko, işleten veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş olmalarından ileri gelmiş ise, olaydan zarar görenlerin zararları limit çerçevesinde sigortacı tarafından karşılandıktan sonra kendi akidi olan sigorta ettirene rücu edebilme hakkı tanınmış bulunmaktadır.
Maddenin açık düzenlemesi karşısında alkollü araç kullanma iddiasına dayalı rücu davası sigortacı tarafından kendi akidi aleyhine açılmalıdır. Aksi halde davanın pasif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesi ile reddi gerekir. Poliçe Genel Şartlarının B.4 maddesinde “… ödemede bulunan sigortacı, sigorta sözleşmesine ve bu sözleşmeye ilişkin kanun hükümlerine göre, tazminatın kaldırılmasını sağlayabileceği oranda sigorta ettirene rücu edebilir.” hükmü mevcuttur. Şu halde sigortacı davayı ancak kendisiyle sözleşme yapan kişiye karşı açabilecektir.
Diğer bir anlatımla araç maliki olmakla birlikte sigorta ettiren olmayan kişi sözleşmenin tarafı olmadığından, akdin tarafı olmayan araç malikine karşı Genel Şartların 4. maddesine dayanılarak rücuan tazminat davası açılabilmesi mümkün değildir.
Yukarıdaki açıklanan düzenlemelerden anlaşıldığı üzere; taraflar arasındaki Poliçenin Genel Şartlarına göre sigortacının rücu hakkının doğumu için kazanın salt ( münhasıran ) alkolün etkisiyle meydana gelmiş olması gerekmektedir; tek başına sürücünün alkollü olması sigortacıya rücu hakkı vermez. Aracı sürenin, alkolün tesiri altında olup, güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş olması halinde, meydana gelen kazanın sürücünün alkollü oluşunun bir sonucu olması gerekir.
Başka bir anlatımla sürücü alkollü olsa da olmasa da kaza meydana gelecektiyse bu durum sigortacının sigortalıya rücu edebilmesi için yeterli bir neden değildir.
Bu kapsamda alkollü araç kullanma sebebiyle oluşan bir rizikoda sigorta tazminatı ödeyen sigortacı kendi sigortalısına rücu ederken TTK 1281. madde uyarınca böyle bir durumun varlığını ispat ile yükümlüdür.
Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarında; sürücünün aldığı alkol oranının her zaman doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konusunda uzman bilirkişilerden oluşan bilirkişi kurulu aracılığıyla, olayın salt alkolün etkisiyle gerçekleşip gerçekleşmediğinin, alkol dışında başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması, sonuçta olayın tek başına alkolün etkisi ile meydana geldiğinin saptanması durumunda, oluşan hasarın poliçe teminatı dışında kalacağının kabulü gerekeceği ilkesi benimsenmektedir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay ele alındığında:
Dosya kapsamına göre, davacıya trafik sigortası poliçesi ile sigortalı 32 … … plaka sayılı H. Ö. yönetimindeki aracın 07 … … plaka sayılı araca ana yoldan geçişini beklemeden kavşakta karşıdan karşıya geçerken yola çıkması nedeniyle çarptığı anlaşılmaktadır.
Alınan uzman bilirkişi raporunda, trafik sigortalı araç sürücüsü H. Ö.’in kavşaklarda geçiş önceliğine uymama kusurlu davranışında bulunarak kazanın meydana gelmesinde %75 oranında kusurlu olduğu ve 1.93 promil alkollü olup münhasıran alkolün etkisi altında bu kazayı yaptığı, 07 … … plakalı araç sürücüsünün ise kavşağa girerken hızını azaltmaması ve gerekli dikkati göstermemesi nedeniyle %25 oranında kusurlu olduğu belirtilmiştir.
Kaza sırasında davalının 1.93 oranında alkollü olduğu bilirkişi raporu ile saptanmış ise de yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda sürücünün alkollü olması ve alkolün etkisi altında bu kazayı yapması yalnız başına hasarın teminat dışı kalmasını gerektirmez. Trafik sigortacısının ZMSS Poliçesi Genel Şartları B.4 maddesi uyarınca sigorta ettirene rücu hakkının doğumu için trafik sigortası poliçesi kapsamında ödemesi yapılan hasarın meydana geldiği kazanın salt alkolün etkisi altında oluşması ve bu durumun uzman bilirkişilerden oluşan heyet tarafından verilen rapor ile saptanması gerekmektedir.
Yerel Mahkemece nörolog, hukukçu ve trafik uzmanından oluşan bilirkişi kurulundan alınan raporda davalının salt alkolün etkisi altında kalması dolayısıyla kazanın ortaya çıktığı belirtilmiş ise de bu tespit olayın yukarıda özetlenen oluşumu ve dosya kapsamı ile bağdaşmamaktadır. Alkollü olmayan bir sürücü de kavşakta geçiş önceliğine uymama nedeniyle kazaya sebep olabilir. Kaldı ki, davacının sigortalısı olayda % 75 oranında kusurlu olup, 07 … … plaka sayılı araç sürücüsünün de olayın meydana gelmesinde %25 oranında kusuru bulunmaktadır.
Açıkça görüleceği üzere ve yukarıda değinildiği gibi kaza, tek başına davacı şirket sigortalısı araç sürücüsünün alkollü olmasının etkisiyle meydana gelmemiştir. Olayda bu etmen yanında sigortalı araç sürücüsünün kavşakta geçiş önceliğine uymaması ve diğer araç sürücüsünün kavşağa aracın hızını azaltmadan girmesi şeklindeki davranışlar da rol oynamıştır.
Hal böyle olunca, açıklanan nedenlerle davanın reddine karar vermek gerekirken; olayın oluş şekline, dosya içeriğine ve Yargıtay’ın yerleşik uygulamalarına aykırı bulunan bilirkişi raporundaki görüşlere itibar edilerek davanın kısmen kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
Diğer taraftan, bozma ilamının ( 3 ) bendinde “kabule göre” ibaresiyle başlayan ve tavsiye niteliğinde bulunan bölümünün, açıklanan bozma nedeni karşısında usulen bir hükmü bulunmadığından bozma metninden çıkarılması gerekmiştir.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Dairenin bozma kararının ( 2 ). bendinde gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre bozma ilamının ( 3 ) bendinde yer alan kabule göre ile başlayan bölümün bozma metninden çıkarılmasına, 11.05.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/3434
K. 2004/12517
T. 20.12.2004
• RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI ( Sürücünün Aldığı Alkolün Kazaya Etki Ettiğine İlişkin Tespitin Tek Başına Uyuşmazlığın Çözümüne Yetmeyeceği Gözetilerek Ek Bilirkişi Raporu Alınması Gereği )
• ALKOLÜN KAZAYA ETKİSİ ( Etki Ettiğine İlişkin Tespitin Tek Başına Uyuşmazlığın Çözümüne Yetmeyeceği Gözetilerek Ek Bilirkişi Raporu Alınması Gereği – Rücuan Tazminat )
• BİLİRKİŞİ RAPORU ( Sürücünün Aldığı Alkolün Kazaya Etki Ettiğine İlişkin Tespitin Tek Başına Uyuşmazlığın Çözümüne Yetmemesi Nedeniyle Alınması Gereği )
6762/m.1281/2
ÖZET : Dava, rücuan tazminat davasıdır. Mahkemece, sürücünün aldığı alkolün kazaya etki ettiğine ilişkin tespitin tek başına uyuşmazlığın çözümüne yetmeyeceği gözetilerek, alkolün münhasır etkisi altında kazanın olup olmadığı üzerinde durulması, ek ya da yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 3. Hukuk Mahkemesi’ne verilen 02.12.2003 tarih ve 2003/88-2003/900 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra ışın gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkili şirkete ZMSS ve İMSS teminatları ile sigorta ettirdiği aracının, alkollü sürücü tarafından 3 ncü kişiye ait araca çarpması sonucu müvekkilince ödenen toplam 4.100.000.000 lira tazminatın davalıdan faiziyle rücuen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, kusurun karşı araçta olduğunu, aracı hasar gören müvekkilinin kasko poliçesi nedeniyle davacıdan 4.700.000.000 lira alacaklı olduğunu, bunun bu davada takas edilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, alkolün etkisi altında kazanın meydana geldiği, sürücünün tam kusurlu olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Dava, davacı ZMSS. ve İMSS. sigorta şirketi olan davacının, zarar görene ödediği hasar bedelinin, zararı doğuran olayın, sürücünün alkollü içki almış olması nedeniyle aracı güvenli sürme yeteneğini kaybetmiş bulunmasından ileri geldiği iddiasına dayalı olarak, ZMSS. genel şartların 4/d, İMSS. genel şartlarının 4/c maddesi uyarınca sigorta ettirenden rücuen tahsili istemine ilişkindir.
Böyle bir durumun varlığını ispat yükü ise, TTK.nun 1281/2. maddesi uyarınca sigortacıya düşmektedir. Sürücünün aldığı alkolün oranının doğrudan doğruya sonuca etkisi bulunmadığından, mahkemece nöroloji uzmanı, hukukçu ve trafik konularında uzman bir bilirkişinin de yer aldığı kurul tarafından, olayın salt alkol etkisi altında gerçekleşip gerçekleşmediğinin, başka unsurların da olayın meydana gelmesinde rol oynayıp oynamadığının saptanması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekmektedir. Raporu hükme esas alınan bilirkişi kurulu, Dairemiz uygulamasına uygun şekilde oluşturulmuş ise de, olayın oluş şekli bu raporda tartışılmamış, alkol oranından yola çıkarak, alkolün olaya etki ettiğinin tespitiyle yetinilmiş olup, davanın kabulü için olayın sadece ve tek başına alkolün münhasır etkisiyle oluştuğu kesin olarak ortaya konması gerekirken, rapor bu noktada yetersiz kalmıştır.
O halde, mahkemece, sürücünün aldığı alkolün kazaya etki ettiğine ilişkin tespitin tek başına uyuşmazlığın çözümüne yetmeyeceği gözetilerek, alkolün münhasır etkisi altında kazanın olup olmadığı üzerinde durulması, ek ya da yeni bir bilirkişi kurulundan rapor alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yetersiz rapora itibar edilerek, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmediğinden, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
Öte yandan, davalı vekilinin yanıt dilekçesinde dayandığı takas defi hakkında olumlu ya da olumsuz bir hüküm tesis edilmemesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.12.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2370
K. 2011/4360
T. 5.5.2011
• KASKO SİGORTA SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN TAZMİNAT (Alkollü Araç Kullanmı Sonucu Oluşan Zararın Sigorta Teminatı Dışında Olduğu – Gece Seyri Sırasında Tek Yönlü Yola Dönüşmesi Sırasında Meydana Gelen Kazanın Sadece Alkolün Etkisiyle Oluşmadığının Kabulü Gereği)
• ALKOLÜN KAZAYA MÜNHASIRAN ETKEN OLMASI (Yol Yapımı Nedeniyle Tek Yönlü Yola Dönüşmesi Sırasında Meydana Gelen Kazada Yol Koşullarının da Kazaya Neden Olduğu – Yol Koşullarının da Etkisiyle Meydana Gelen Kazanın Münhasıran Alkolün Etkisiyle Oluşmadığının Kabulü Gedeği)
6762/m. 1281
ÖZET : Alkol düzeyi de belirlenmeyen sürücünün, gece seyri sırasında yol yapımı nedeniyle yolun tek yönlü yola dönüşmesi sırasında meydana gelen kazada, yol koşullarının da etkisi ile kazaya neden olduğunun kabulü gerekir. Bilirkişi raporunda da kabul bu yönde olup, alkolün münhasıran kazaya etken olduğundan söz edilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükümün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan aracın, hasar gördüğünü ileri sürerek, 1.800,00 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, rizikonun teminat dışı olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda, kazanın alkol dışında hiçbir dış etken olmaksızın gerçekleştiği, rizikonun teminat kapsamı dışında olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık, kasko sigortalı aracın, alkollü sürücü kullanımında iken meydana gelen kaza sonucunda oluşan hasarının kasko sigortası teminatı kapsamında olup olmadığı noktasındadır. Mahkemece davanın kabulüne ilişkin verilen ilk karar, alkollü kullanımın tek başına zararın teminat dışında kalması sonucunu doğurmayacağı, kazanın salt alkolün etkisi ile meydana gelmesi halinde zararın teminat dışında sayılacağı, bunun için de nöroloji ve trafik alanında uzman bilirkişilerin yer aldığı heyetten kazanın meydana gelmesindeki tüm etkenlerin değerlendirilmesi için yeni bir rapor alınması gerektiği gerekçesi ile bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyularak bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi heyetinin hazırladığı ilk raporda kazanın, gece, düz bir yolda değil, çift yönlü yoldan işaretlerle tek yönlü yola geçişte, dikkatsizlik ve tedbirsizlik nedeniyle meydana geldiği, sadece alkolün etkisi ile meydana geldiğinin söylenemeyeceği belirtilmiş, itiraz üzerine alınan ek raporda ise sürücünün alkollü olması veya KTK.nun 52/b maddesine aykırı meslekte ve sanatta acemice, dikkatsiz ve tedbirsiz eylemleri dışında başka hiçbir dışsal etkenin olmadığı belirtilmiştir. Bu durumda alkol düzeyi de belirlenmeyen sürücünün, gece seyri sırasında yol yapımı nedeniyle yolun tek yönlü yola dönüşmesi sırasında meydana gelen kazada, yol koşullarının da etkisi ile kazaya neden olduğunun kabulü gerekir. Bilirkişi raporunda da kabul bu yönde olup, alkolün münhasıran kazaya etken olduğundan söz edilemez. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükümün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 05.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/7551
K. 2004/1958
T. 1.3.2004
• ALKOLLÜ ARAÇ KULLANIMI ( Mahkemece Davalının Mükerrer Ödeme Savunması Değerlendirilmeli Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği – Rücuan Tazminat )
• ALKOLÜN OLAYA ETKİSİNİN BİLİRKİŞİ TARAFINDAN İNCELENMESİ ( Kaza ve Hasarın Münhasıran Sürücünün Alkolün Tesiri Altında Olmasından Meydana Gelip Gelmediği Tespit Edilmesi Gereği )
• MADDİ TAZMİNAT ( Mahkemece Davalının Mükerrer Ödeme Savunması Değerlendirilmeli Sonucuna Göre Karar Verilmesi Gereği – Rücuan Tazminat )
• MANEVİ TAZMİNAT ( Kaza ve Hasarın Münhasıran Sürücünün Alkolün Tesiri Altında Olmasından Meydana Gelip Gelmediği Tespit Edilmesi Gereği – Rücuan Tazminat )
• MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Araç Maliki Sürücüsü ve Sigortacısı Borçlar Kanunu Hükümlerine Göre Verilen Zarardan Müteselsilen Sorumlu Olup Müteselsil Borçlulardan Birinin Zararı Ödemesi Halinde Diğerleri Kendiliğinden Borçtan Kurtulacağı )
• SİGORTACININ ÜÇÜNCÜ KİŞİYE ÖDEDİĞİ TAZMİNATIN RÜCUAN TAHSİLİ ( Bilirkişi Görüşü Alınarak Kaza ve Hasarın Münhasıran Sürücünün Alkolün Tesiri Altında Olmasından Meydana Gelip Gelmediği Tespit Edilmesi Gereği )
818/m.50,51,145
ÖZET : Araç maliki, sürücüsü ve sigortacısı Borçlar Kanunu hükümlerine göre, verilen zarardan müteselsilen sorumlu olup müteselsil borçlulardan birinin zararı ödemesi halinde diğerleri kendiliğinden borçtan kurtulurlar. Davacı sigorta şirketinin, sigortalısı olan davalıya ait aracın neden olduğu kaza sonucunda üçüncü kişiye ödediği tazminatın alkollü araç kullanımı nedeniyle rücuen tahsili talebine ilişkin davada, davalıya ait aracın sürücüsünün kazada hayatını kaybeden üçüncü kişinin ölümü ve araç hasarı nedeniyle mirasçılarına ödeme yapması, karşılığında da bu mirasçıların sürücü aleyhine açtıkları davadan feragat ettiğinin ve davanın feragat nedeniyle reddedildiğinin, ayrıca davacı sigorta şirketinin de ödemede bulunduğunun dosya kapsamından anlaşılması karşısında, mahkemece davalının mükerrer ödeme savunması değerlendirilmeli, sonucuna göre karar verilmelidir.
Sigorta genel şartlarında, olayın, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verildiği kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak aracı sevk ve idare etmeleri sırasında meydana gelmiş olması veya sözkonusu kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle güvenli araç sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri gelmesi halinde, sigortacının işletene rücu edebileceği belirtildiğinden mahkemece, bilirkişi görüşü alınarak, kaza ve hasarın münhasıran sürücünün alkolün tesiri altında olmasından meydana gelip gelmediği tespit edilmeli sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 25. Hukuk Mahkemesince verilen 26.12.2002 tarih ve 2002/605 – 2002/896 sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan, dava konusu meblağ 800.000.000 TL.’nin altında bulunduğundan HUMK’nın 3156 sayılı Kanunla değişik 438. maddesi gereğince duruşma isteğinin reddiyle tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten, dava dosyası için Tetkik Hakimi Dilek Çakıroğlu tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili şirkete trafik sigorta poliçesiyle sigortalı olan ve davalıya ait ticari aracın 13.09.1999 tarihinde meydana gelen kazada başka bir araca verdiği hasar nedeniyle müvekkilinin üçüncü şahsa 16.02.1999’da 500.000.000 TL. ödemek zorunda kaldığını, kaza sırasında davalı aracı sürücüsünün %10 promil alkollü olduğunu, Sigorta Genel Şartlarının 4/d maddesi gereğince ticari araç sürücüsünün alkollü olması nedeniyle üçüncü kişiye ödenen paranın faiziyle tahsili için başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, ölümle sonuçlanan trafik kazası neticesinde karşı tarafa müvekkilinin araç hasarı, maddi ve manevi tazminat olarak toplam 3.100.000.000 TL. ödeme yaptığını, buna rağmen trafik sigortasından da araç hasar bedelini mükerrer olarak tahsil ettiklerini, müvekkilinin alkollü olmadığını, kaza tespit tutanağında belirtilen %10 promil alkolün kazanın meydana gelişindeki etkisinin araştırılması gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece toplanan delillere göre, davanın kabulüne, davalının takibe itirazının iptaline, takibin devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
1- Dava, davacı sigorta şirketinin, sigortalısı olan davalıya ait aracın neden olduğu kaza sonucunda üçüncü şahsa ödediği tazminatın alkollü araç kullanımı nedeniyle rücuen tahsili istemine ilişkindir. Davalı, kaza sonrası karşı tarafa 3.100.000.000 TL. ödendiği halde, davacı trafik sigortacısından da mükerrer tahsilat yapıldığını, müvekkilinin aldığı alkol oranının kazaya etkisinin araştırılması gerektiğini savunmuştur. Araç maliki, sürücüsü ve sigortacısı BK’nın 50 ve 51. maddesi hükümlerine göre verilen zarardan müteselsilen sorumlu olup BK’nın 145. maddesine göre de, müteselsil borçlulardan birinin zararı ödemesi halinde diğerleri kendiliğinden borçtan kurtulurlar. Diğer bir deyişle, alacaklının müteselsil borçlulardan biri hakkındaki davadan feragati diğer borçluları da etkiler. Dosyaya ibraz edilen 08.06.2000 tarihli karşılıklı anlaşma senedi metninden davalıya ait araç sürücüsü Ş.B.’nin, H.M.K., N.K. ve Nazan K.’ya kazada muris Z.K.’nın ölmesi ve araç hasarı nedeniyle 1,5 milyar lira para, 1 milyar ve 500 milyon liralık iki adet çek ve masraflar için 100 milyon lira verdiği, karşılığında da bu şahısların Ş.B. aleyhine açtığı Polatlı 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1999/365 Esas sayılı davasından feragat ettikleri, davanın 11.07.2000 tarihli karar ile feragat nedeniyle reddedildiği, davacının da H.M.K.’ya 16.12.1999’da 500 milyon lira ödediği görülmüştür. Mahkemece davalının mükerrer tahsilat konusundaki savunması üzerinde durulup değerlendirilmeden karar verilmesi doğru görülmemiştir.
2- Poliçe Genel Şartlarının, zarar görenlerin haklarının saklı tutulması ve sigortacının işletene rücu hakkı başlıklı 4/d maddesinde, tazminatı gerektiren olayın, işletenin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin veya motorlu aracın hatır için karşılıksız olarak kendilerine verilen kişilerin uyuşturucu veya keyif verici maddeler almış olarak araç sevk ve idare etmeleri esnasında meydana gelmiş veya olayı yukarıda sayılan kişilerin alkollü içki almış olmaları nedeniyle araç güvenli sürme yeteneklerini kaybetmiş bulunmalarından ileri geliyorsa işletene rücu edebileceği belirtilmiştir. Bu sebeple sürücünün aldığı alkolün promil oranlarının doğrudan doğruya sonuca etkisi yoktur. Bu durumda mahkemece, nöroloji uzmanı, hukukçu ve bir trafik uzmanı bilirkişi heyetine inceleme yaptırılarak bu kaza ve hasarın münhasıran sürücünün alkolün tesiri altında olmasından ileri gelip gelmediğinin tespiti ile sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporuna istinaden yazılı şekilde hüküm tesisi de bozmayı gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 nolu bentlerde açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 01.03.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/8517
K. 2006/9213
T. 25.9.2006
• KASKO SİGORTALI ARAÇ ( Hasarlandığı ve Ölüm Meydana Geldiği/Tazminat Talebi – Mahkemece Alkolün Münhasır Etkisinin Bulunmadığı Gerekçesiyle Davanın Kabulü Gereği )
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE ÖLÜM ( Kasko Sigortalı Aracın Hasarlanması/Tazminat Talebi – Mahkemece Alkolün Münhasır Etkisinin Bulunmadığı Gerekçesiyle Davanın Kabulü Gereği )
• ALKOLÜN ETKİSİ ( Kasko Sigortalı Aracın Hasarlanması ve Ölüm Meydana Geldiği/Tazminat Talebi – Mahkemece Alkolün Münhasır Etkisinin Bulunmadığı Gerekçesiyle Davanın Kabulü Gereği )
• TAZMİNAT TALEBİ ( Kasko Sigortalı Aracın Hasarlanması ve Ölüm Meydana Geldiği – Mahkemece Alkolün Münhasır Etkisinin Bulunmadığı Gerekçesiyle Davanın Kabulüne Karar Verilmesinin İsabetli Bulunduğu )
2918/m.48,85
818/m.41,45
ÖZET : Davacı, murisinin davalı sigortacıya kasko sigortalı aracı hasarlandığı ve ölüm meydana geldiği halde davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek, tazminatın temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece alkolün münhasır etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmesi isabetli bulunmuştur.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Asliye 8.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29.12.2004 tarih ve 2004/17-2004/822 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkillerinin murisinin davalı sigortacıya kasko sigortalı aracı hasarlandığı ve ölüm meydana geldiği halde davalının ödeme yapmadığını ileri sürerek, ıslah edilen miktar dahil toplam 18.000.000.000.-TL tazminatın temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sürücünün alkol aldığının ve kırmızı reçete ile satılan 9 adet Xanax hapını cebinde bulundurduğunun tespit edildiğini, tazminat miktarlarının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi kurulu raporuna göre, alkolün münhasır etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekilleri temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekillerinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 25.09.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2006/8158
K. 2007/1500
T. 5.2.2007
• TRAFİK GÜVENLİĞİNİ TEHLİKEYE SOKMAK ( Tıbbi Bakımdan Bilimsel Verilere Göre Sanığın Aldığı Alkolün Etkisiyle Emniyetli Bir Şekilde Araç Sevk ve İdare Edemeyecek Durumda Olup Olamayacağı Konusunda Adli Tıp Kurumundan Bilimsel Görüş Alınacağı )
• ALKOLÜN ETKİSİ ( Trafik Güvenliğini Tehlikeye Sokmak – Tıbbi Bakımdan Bilimsel Verilere Göre Sanığın Aldığı Alkolün Etkisiyle Emniyetli Bir Şekilde Araç Sevk ve İdare Edemeyecek Durumda Olup Olamayacağı Konusunda Adli Tıp Kurumundan Bilimsel Görüş Alınacağı )
• ADLİ TIP KURUMU GÖRÜŞÜ ( Tıbbi Bakımdan Bilimsel Verilere Göre Sanığın Aldığı Alkolün Etkisiyle Emniyetli Bir Şekilde Araç Sevk ve İdare Edemeyecek Durumda Olup Olamayacağı Konusunda Adli Tıp Kurumundan Bilimsel Görüş Alınacağı )
• ERTELEME ( Hükümlünün Denetim Süresi İçerisinde Kasıtlı Bir Suç İşlemesi Halinde Ertelenen Cezanın Kısmen veya Tamamen İnfaz Kurumunda Çektirilmesine Karar Verileceği )
• ERTELENEN ADLİ PARA CEZASI ( Aynen İnfaz Edileceğine Dair Bir Düzenleme Bulunmadığından Sanığın Ağır Para Cezasından İbaret Olan Erteli Mahkumiyetinin Aynen İnfazına Karar Verilemeyeceği )
5237/m.51/7,179
ÖZET : Sanık, trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan yargılanmıştır. Olay günü kollukça yapılan ve hastanede yapılan alkol muayenesinde tespit edilen promil miktarları gözetilerek, tıbbı bakımdan bilimsel verilere göre, sanığın aldığı alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olup olamayacağı konusunda, Adli Tıp Kurumundan bilimsel görüş alındıktan sonra sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerekir.
5237 sayılı TCK.nun 51/7. maddesinde hapis cezasına mahkum olan ve bu cezanın ertelenen hükümlünün denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceği şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, erteli adli para cezasının aynen infaz edileceğine dair bir düzenleme bulunmadığından sanığın ağır para cezasından ibaret olan erteli mahkumiyetinin aynen infazına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi, isabetsizdir.
DAVA : Trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan sanık Burak Mehmet Çetin’in yapılan yargılaması sonucunda; MAHKUMİYETİNE dair ( KARAPINAR ) Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 21.12.2005 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi sanık tarafından istenmekle ve dosya C.Başsavcılığının 11.9.2006 tarihli tebliğnamesiyle dairemize gelmekle yapılan inceleme sonunda gereği düşünüldü:
KARAR : Sanığın aynen infazına karar verilen Karapınar Asliye Ceza Mahkemesinin 2000/64 esas, 2005/18 sayılı önceki mahkumiyetine ilişkin ilamında hükmolunan cezanın miktar ve türüne göre, hükmün temyizinin mümkün olması nedeniyle sanık hakkında trafik güvenliğini tehlikeye sokmak suçundan kurulan hükmünde temyizinin mümkün olduğu belirlenerek yapılan incelemede;
1- Sanığın olay günü araç kullanırken trafik görevlilerince yapılan denetimlerde alkol testine tabi tutulduğu, 0,95 promil alkollü olduğu ve olay sonrası hastanede yapılan alkol muayenesinde 1,00 promil alkollü olduğu belirlendiğinden, mahkemece, sanığın 5237 sayılı TCK.nun 179/3. maddesi yollaması ile aynı Kanunun 179/2. maddesi uyarınca cezalandırılmasına karar verilmiştir.
5237 sayılı TCK.nun 179/3. maddesinde belirtilen trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçunun oluşması için, kişinin alkol ya da uyuşturucu madde etkisiyle veya başka bir nedenle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek halde olmasına karşın araç kullanması gerekir.
Oluşa ve dosya içindeki bilgi ve belgelere göre, olay sırasında, sanığın emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olduğuna ilişkin, dışa yansıyan herhangi bir davranışı saptanamadığı anlaşılmıştır.
Açıklanan durum karşısında; olay günü kollukça yapılan ve hastanede yapılan alkol muayenesinde tespit edilen promil miktarları gözetilerek, tıbbı bakımdan bilimsel verilere göre, sanığın aldığı alkolün etkisiyle emniyetli bir şekilde araç sevk ve idare edemeyecek durumda olup olamayacağı konusunda, Adli Tıp Kurumundan bilimsel görüş alındıktan sonra sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden yazılı biçimde eksik soruşturma sonucu sanığın atılı suçtan hükümlülüğüne karar verilmesi,
2- Kabule göre de;
5237 sayılı TCK.nun 51/7. maddesinde hapis cezasına mahkum olan ve bu cezanın ertelenen hükümlünün denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceği şeklinde düzenlenmeye yer verildiği, erteli adli para cezasının aynen infaz edileceğine dair bir düzenleme bulunmadığından sanığın ağır para cezasından ibaret olan erteli mahkumiyetinin aynen infazına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), 05.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.