Ambalajla İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/2927
K. 2005/12590
T. 15.12.2005
• İTİRAZIN İPTALİ ( Dava Konusu Ambalaj İpliklerinin Davalılardan Satın Alındığına İlişkin Dosya İçinde Bir Belgenin Mevcut Olmadığı – Davacının Zarara Uğradığı İddia Edelin Tekstil Ürünlerini Mahkemeye İbraz Etmediği Gerekçesiyle Davanın Reddi Gerektiği )
• AMBALAJ İŞİ NEDENİYLE İPLİK SATIN ALINMASI ( Alındığına İlişkin Dosya İçinde Bir Belgenin Mevcut Olmadığı – İtirazın İptali/Davacının Zarara Uğradığı İddia Edelin Tekstil Ürünlerini Mahkemeye İbraz Etmediği Gerekçesiyle Davanın Reddi Gerektiği )
• ZARARA UĞRANMASI NEDENİYLE ALACAK DAVASI ( Dava Konusu Ambalaj İpliklerinin Davalılardan Satın Alındığına İlişkin Dosya İçinde Bir Belgenin Mevcut Olmadığı – Davacının Zarara Uğradığı İddia Edelin Tekstil Ürünlerini Mahkemeye İbraz Etmediği Gerekçesiyle Davanın Reddi Gerektiği )
2004/m.67
ÖZET : Dava, itirazın iptaline ilişkindir. Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, dava konusu ambalaj ipliklerinin, davalılardan satın alındığına ilişkin dosya içinde bir belgenin mevcut olmadığı, kullanılan rafya ipliklerinin fason dikiş işlemi yapan bir işyerinde ambalaİlama için kullanıldığının anlaşıldığı, ayrıca davacının zarara uğradığı iddia edelin tekstil ürünlerini mahkemeye ibraz etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi isabetlidir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin ambalaİ işinde kullanılmak üzere iplik satın aldığını, ancak ipliğin ambalaİ malzemesi olarak kullanıldığı 288 parça tekstil emtiasının hasar gördüğünü, zararın mahkeme kanalı ile tesbit edildiğini, ipliğin üreticisinin davalı Teksin A.Ş. olduğu diğer davalının da baş bayii olduğunun tesbit edildiğini, davalı Teksin A.Ş.ye çekilen noter ihtarına rağmen müvekkilinin zararının karşılanmadığını belirterek zarar tutarının yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı Teksin A.Ş. vekili, davacının malları müvekkilinden satın alıp almadığının ve müvekkili tarafından üretilen marka olup olmadığının, belli olmadığını, ayrıca müvekkili tarafından üretilen malların kalite kontrolü yapılmadan piyasaya sürülmediğini, üretilen malzemenin aksesuar amaçlı olduğunu, yük bağlamak için kullanılamayacağını öne sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuş, diğer davalı vekili ise müvekkili şirket kayıtlarında, davacıya mal satışı yapıldığına ilişkin bir bilgi olmadığını, müvekkili tarafından satılan rafyanın hediyelik eşyaları paketlemek için kullanılacağını, yük ve diğer eşyaları bağlamak için kullanılmasının mümkün olmadığını ifade ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda, dava konusu ambalaİ ipliklerinin, davalılardan satın alındığına ilişkin dosya içinde bir belgenin mevcut olmadığı, kullanılan rafya ipliklerinin fason dikiş işlemi yapan bir işyerinde ambalaİlama için kullanıldığının anlaşıldığı, ayrıca davacının zarara uğradığı iddia edelin tekstil ürünlerini mahkemeye ibraz etmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, 15.12.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/7205
K. 2002/10668
T. 28.11.2002
• HAKSIZ REKABET ( Davacının Kendi İmalatı Olan Çaylardaki Ambalaşın Davalı Tarafından Aynen Taklit Edilmesi İle Oluşan Markaya Tecevüz ve Haksız Rekabet Hakkıda )
• AMBALAJ İLTİBASI ( Haksız Rekabet Hükümlerinin Uygulanması )
• TAZMİNAT HESABI ( Marka Tecavüzü ile Sağlanan Kazancın Somut Olarak Hesaplattırılıp Tazminata Esas Tutulmasının Gerekmesi )
• BİLİRKİŞİ ( Tazminatın Hesaplanmasında Uzman Bilirkişilere Müracaat Edilmesinin Gerekmesi )
KHK-556/m.66
ÖZET : Davacı markaya tecavüz ve ambalaj iltibası yolu ile haksız rekabet sonucu uğradığı zararı 556 sayılı KHK.nin 66/ll-b maddesi hükmü anlamında marka hakkına tecavüz eden davalının elde ettiği kazanca dayandırdığına göre, markaya tecavüz oluşturan davalı eylemine konu “Vatan” markalı üründen sağlanan kazancın somut olarak hesaplattırılıp tazminata esas tutulması gerekirken, davalının değişik markaları taşıyan tüm çay üretim ve satış verileri üzerinden bu konuda uzman olmayan hukukçu bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın hükme dayanak kılınması doğru olmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Rize Asliye 1. Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14.05.2002 tarih ve 2000/26-2002/120 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 19.11.2002 günde davalı avukatı Cumhur Tutyol gelip, davacı avukatı tebligata rağmen gelmediğinden, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraf avukatı dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalının müvekkiline ait ( 500 ) gr.lık “Ç… Filiz Lüks Çayı” ürününün ambalajını aynen taklit ederek ürettiği çayı piyasaya sürdüğünü ileri sürerek, haksız rekabetin ve markaya tecavüzün önlenmesini ( 500.000.000 )’er TL. maddi ve manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, sunulan kanıtlara ve bilirkişi raporlarına dayanılarak, davalı eyleminin davacının marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu, davalının haksız rekabete konu faaliyetinden dolayı ( 5.852.641.651 ) TL. kazanç sağladığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davalı eyleminin haksız rekabet oluşturduğunun tespitine ve önlenmesine, dava konusu çayın piyasadan toplatılmasına, satış ve üretiminin durdurulmasına ve tazminat istemlerinin aynen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Ancak, davacı tarafça markaya tecavüz ve ambalaj iltibası yolu ile haksız rekabet sonucu uğradığı zararı 556. sayılı KHK.nin 66/ll-b maddesi hükmü anlamında marka hakkına tecavüz eden davalının elde ettiği kazanca dayandırdığına göre, markaya tecavüz oluşturan davalı eylemine konu “Vatan” markalı üründen sağlanan kazancın somut olarak hesaplattırılıp tazminata esas tutulması gerekirken, davalının değişik markaları taşıyan tüm çay üretim ve satış verileri üzerinden bu konuda uzman olmayan hukukçu bilirkişi tarafından yapılan hesaplamanın hükme dayanak kılınması doğru olmamıştır.
Öte yandan, hüküm fıkrasının dördüncü satırında sadece markaya tecavüz ve haksız rekabet oluşturan davalı ürününün ad ve cinsi açık ve net olarak belirtilip ambalajlarının toplattırılmasına hükmedilmek gerekirken, davaya konu edilmeyen ambalaj içerisindeki çay ürününün de toplattırılmasına karar verilerek davanın özünün gerektirdiği sonuçların aşılması ve hangi ürünün kastedildiği belirsiz bırakılarak icra ve infazda duraksamalara meydan verilmesi doğru bulunmamış, kararın bu yön bakımından da bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılan nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 250.000.000 TL. duruşma vekillik ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 28.11.2002 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/2766
K. 2003/9030
T. 8.10.2003
• SİGORTALI EMTİANIN TAŞINMASI SIRASINDA UĞRADIĞI HASAR NEDENİYLE SİGORTACININ RÜCU TALEBİ ( CMR Konvansiyonu Kapsamındaki Taşımada Taşıyanın Ambalaj Kusurundan Sorumlu Olmaması )
• AMBALAJ KUSURUNDAN DOĞAN ZARARDAN TAŞIYANIN SORUMLU OLMAMASI ( CMR Konvansiyonu Kapsamındaki Uluslararası Taşıma Sırasında Taşınan Sigortalı Malda Meydana Gelen Hasar Nedeniyle Sigortacının Taşıyana Rücu Talebi )
• TAŞIYANIN SORUMLU OLMAMASI ( CMR Konvansiyonu Kapsamındaki Uluslararası Taşıma Sırasında Taşınan Sigortalı Emtiada Yanlış Ambalaj Nedeniyle Meydana Gelen Hasardan )
• CMR KONVANSİYONU KAPSAMINDA TAŞINAN EMTİADA AMBALAJ KUSURUNDAN DOĞAN HASAR ( Taşıyanın Sorumlu Olmaması – Sigortacının Taşıyana Rücu Talebinin Reddi Gereği )
6762/m.766
ÖZET :Dava sigortalı emtianın taşınması sırasında uğradığı hasardan dolayı ödenen sigorta bedelinin taşıyandan rücuan tahsiline ilişkindir. Mahkemece taşımanın CMR Konvansiyonu’nun uygulanması gereken uluslararası bir taşıma olduğu gözönünde bulundurularak anılan konvansiyonun 17/4-b-c maddesi hükmü ve taşıma sözleşmesinin 20 nolu özel şartlar bölümünde yazılı bulunan ve yükleme, istifleme ve ambalaj kusurlarından taşıyıcının sorumlu olmayacağına ilişkin kayıt nazara alınarak, uyuşmalığın çözümü cihetine gidilmek gerekirken, anılan husus gözden kaçırılarak, olayda uygulama yeri bulunmayan TTK.nun 766 ncı maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmamıştır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Bolu Asliye 1.Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03.10.2002 tarih ve 1999/354 – 2002/379 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi duruşmalı olarak davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 07.10.2003 günde davacı avukatı Özaydın Çetin ile davalı avukatı Cemal Gönül gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline sigortalı emtianın davalı tarafından kusurlu taşınarak varma yeri Rusya’ya hasarlı olarak tesliminden dolayı oluşan zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, sigorta ettirene ödenen ( 1.243.000.000.- ) TL.nın ödeme tarihinden itibaren reeskont faiziyle birlikte davalıdan rücuan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taşımanın tabi bulunduğu CMR Konvansiyonu’nun 17/4, 18/2, 9/2 ve 10/2 nci maddelerine göre yetersiz ambalajdan kaynaklanan hasardan müvekkilinin sorumlu olmadığını savunmuştur.
Mahkemece, taşıma ve sigorta belgelerine, teslim tutanağı ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacıya sigortalı yükte oluşan hasar tutarının ( 1.130.143.902.- ) TL ve zarar sorumlusunun sürücüsü % 100 kusurlu olan davalı taşıyan olduğu gerekçesiyle anılan meblağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Ancak, mahkemece taşımanın CMR Konvansiyonu’nun uygulanması gereken uluslararası bir taşıma olduğu gözönünde bulundurularak anılan konvansiyonun 17/4-b-c maddesi hükmü ve taşıma sözleşmesinin 20 nolu özel şartlar bölümünde yazılı bulunan ve yükleme, istifleme ve ambalaj kusurlarından taşıyıcının sorumlu olmayacağına ilişkin kayıt nazara alınarak, uyuşmalığın çözümü cihetine gidilmek gerekirken, anılan husus gözden kaçırılarak, olayda uygulama yeri bulunmayan TTK.nun 766 ncı maddesi hükümleri gözönünde bulundurularak hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru bulunmadığından, kararın davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 275.000.000.-TL duruşma vekillik ücretinin Avukatlık Ücret Tarifesi’nin 21 nci maddesi gereğince KDV’si ile birlikte davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/12765
K. 2007/4162
T. 8.3.2007
• MARKANIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ DAVASI ( Davacının “BİLL” Markası İle Davalının “BİLO” Markasının İltibas Yaratabileceği Yönündeki İtirazların Üzerinde Durulacağı – Ambalaj Örnekleri İbraz Edilerek Bilirkişi Kurulundan Rapor Alınacağı )
• İLTİBAS ( 3. Sınıfın İlgili Alt Gruplarında Bulunan Markanın Kısmen Hükümsüzlüğü Talebi – Davacının “BİLL” Markası İle Davalının “BİLO” Markasının Aynı Markalar Zincirine Dahil Olduğu Yönünde İltibas Yaratabileceği Yönündeki İtirazların Üzerinde Durulacağı )
• MARKA ZİNCİRİ ( 3. Sınıfın İlgili Alt Gruplarında Bulunan Markanın Kısmen Hükümsüzlüğü Talebi – Davacının “BİLL” Markası İle Davalının “BİLO” Markasının Aynı Markalar Zincirine Dahil Olduğu Yönünde İltibas Yaratabileceği Yönündeki İtirazların Üzerinde Durulması Gerektiği )
• AMBALAJ ÖRNEKLERİ ( 3. Sınıfın İlgili Alt Gruplarında Bulunan Markanın Kısmen Hükümsüzlüğü Talebi – Ambalaj Örnekleri İbraz Edilerek Bilirkişi Kurulundan Rapor Alınacağı )
KHK-556/m.14,42
ÖZET : Davacı vekili, müvekkilinin önceden tescilli `BİLL` markası ile iltibas oluşturan davalı şirketin `BİLO` markasının tescil başvurusuna yapılan itirazın ve sonrasındaki yeniden inceleme-değerlendirme isteğinin davalı kurumca reddedildiğini bildirerek TPE YİDK kararının iptalini, marka tescil edilmişse 3. sınıfın ilgili alt gruplarında yazılı emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir. Ancak, taraflara ait markalar arasında görsel, biçimsel veya fonetik bir benzerlik bulunmadığı yolundaki gerekçe yerinde ise de, davacının önceden tescilli `Bill` markası ile aynı markalar zincirine dahil olduğu izlenimi verecek veya aynı seri içine girmekten doğan çağrışım yolu ile tüketiciler nezdinde iltibas veya iltibas tehlikesi yarattığı yönündeki ciddi itirazlar üzerinde durularak, taraflara ait markaların eylemli olarak ticari hayata ne şekilde girdiğine ilişkin ambalaj örnekleri de ibraz ettirildikten sonra temizlik malzemeleri sektöründen deneyimli bir uzmanın da dahil edileceği bilirkişi kurulundan rapor alınması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.06.2005 tarih ve 2005/160-2005/386 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 06.03.2007 gününde davacı avukatı Gökhan Bozkurt ile davalılardan TPE Başkanlığı vekili Av.Nihan Tekin geldi, davetiye tebliğine rağmen Aylas Kimya Tem.Malz.San ve Tic.Ltd.Şti. vekili duruşmaya gelmedi, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Yaşar Arslan tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin önceden tescilli `BİLL` markası ile iltibas oluşturan davalı şirketin `BİLO` markasının tescil başvurusuna yapılan itirazın ve sonrasındaki yeniden inceleme-değerlendirme isteğinin davalı kurumca reddedildiğini bildirerek 17.09.2004 gün ve M-1790 sayılı TPE YİDK kararının iptalini, marka tescil edilmişse 3. sınıfın 1, 2, 3, 4, 5, 6 ve 8. alt gruplarında yazılı emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğünü talep ve dava etmiştir.
Davalı TPE vekili, markalar arasında telaffuz, anlam, biçim ve bıraktıkları bütünsel etki bakımından benzerlik bulunmadığını savunmuştur.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, taraflara ait markalar arasında görsel, biçimsel, sescil yada çağrışımdan veya genel görünümden doğan bir benzerlik ve halk tarafından karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varılarak davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- Ancak, taraflara ait markalar arasında görsel, biçimsel veya fonetik bir benzerlik bulunmadığı yolundaki gerekçe yerinde ise de, davacının tescil başvurusuna konu ettiği `Bilo` markasının, davacının önceden tescilli `Bill` markası ile aynı markalar zincirine dahil olduğu izlenimi verecek veya aynı seri içine girmekten doğan çağrışım yolu ile tüketiciler nezdinde iltibas veya iltibas tehlikesi yarattığı, yönündeki ciddi itirazlar üzerinde durularak, taraflara ait markaların eylemli olarak ticari hayata ne şekilde girdiğine ilişkin ambalaj örnekleri de ibraz ettirildikten sonra temizlik malzemeleri sektöründen deneyimli bir uzmanın da dahil edileceği bilirkişi kurulu oluşturularak taraflara ait markaların kapsadığı 3. sınıfın alt gruplarında yer alan özdeş emtiaların seslendiği tüketici kitlesinin özelliklerine, ürün tercihlerini belirleyen etmenlere nazaran markalar arasında iltibas veya iltibas tehlikesi bulunup bulunmadığı konusunda rapor alındıktan sonra bu yönün değerlendirilmesi gerekirken, hakimin hukuki bilgisinin dışında kalan bu hususun varit olmadığı yolunda gösterilen soyut gerekçeyle sonuca gidilmesi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte yazılı nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının REDDİNE, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına BOZULMASINA, takdir edilen 500,00 YTL duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.03.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2006/7-61
K. 2006/113
T. 11.4.2006
• MARKALAR YASASINA AYKIRILIK SUÇU ( Satışa Arz Edilen Çayların Ambalajının Gerçek Çay-Kur Paketlerinin Ambalajına Benzediği İddiası Nedeniyle )
• ZAMANAŞIMININ KESİLMESİ ( Kesici İşlemin Varlığı Halinde Zamanaşımının Kesilme Gününden İtibaren Birden Çok Nedenin Bulunması Halinde de En Son Kesilme Gününden İtibaren Yeniden İşlemeye Başlaması )
• ZAMANAŞIMININ UZAMASI ( Zamanaşmını Kesici Nedenlerin Yasada Belirtilen Zamanaşımı Sürelerini Yarıdan Fazla Uzatamaması )
• AMBALAJ TAKLİTİ ( 556 Sayılı KHK’daki Cezasının Üst Sınırı İtibariyle 765 Sayılı Yasa Gereğince Beş Yıllık Dava Zamanaşımı Süresine Tabi Olması )
765/m.102,104
KHK-556/m.9,61
ÖZET : TCY.nın 104. maddesinin 1. fıkrasında, zamanaşımını kesen nedenler sınırlamalı bir şekilde sayılmış, 2. fıkrasında da kesici işlemin varlığı halinde zamanaşımının, kesilme gününden itibaren, birden çok nedenin bulunması halinde de en son kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacağı, ancak zamanaşımını kesici nedenlerin TCY.nın 102. maddesinde belirtilen zamanaşımı sürelerini yarıdan fazla uzatamayacağı hükme bağlanmıştır.
DAVA : Markalar Yasasına aykırı davranmak suçundan sanık Abdullah Gündoğdu’nun beraatına ilişkin Samsun 3. Asliye Ceza Mahkemesince 21.03.2002 gün ve 597-198 sayı ile verilen kararın katılan idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 27.05.2004 gün ve 8221-7336 sayı ile;
“… Sanığın yetkilisi olduğu firmanın üretip sattığı çay paketlerinde firması adına tescilli “Gerçek” kelimesini kullanmakla birlikte ambala£da müdahil Çaykur’a ait tescilli markalarda yer alan unsurlara da yer verdiği, böylece eyleminin 556 sayılı KHK.nin 9/b ve 61. maddeleri delaletiyle 4128 sayılı Kanunla eklenen 61/A-c maddesi kapsamında suçu oluşturduğu gözetilmeden oluşa ve dosya içeriğine uymayan bilirkişi raporuna itibarla hüküm tesisi…” isabetsizliğinden hükmün oyçokluğuyla bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 27.10.2004 gün ve 620-624 sayı ile; “Yargıtay bozma ilamında da belirtildiği üzere Çay-Kur’a ait tescilli markalarda yer alan bazı unsurların sanığın yetkilisi olduğu firmanın ürettiği, “Gerçek” isimli çay paketlerinde de benzer şekilde kullanıldığı anlaşılmakla birlikte paketlerde isim ve şekil gibi farklılıklar da bulunmaktadır. Bu nedenle sanığın Çay-Kur’a ait paketleri taklit etmek kastı ile hareket ettiği tartışılmalıdır. Taraflar arasındaki ihtilafın öncelikle 551 sayılı Patent Haklarının Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname çerçevesinde hukuk mahkemelerinde çözümlenmesi ve bu hali ile sanığın üzerine atılı suçun unsurlarının oluşmadığı kanaatine varıldığından mahkememizce verilen önceki kararda direnilmesi gerekmiştir” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de, katılan idare vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 16.02.2006 gün ve 18016 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR :
Sanık hakkında 09.06.2000 günlü iddianame ile satışa arz ettiği çayların ambalajının, gerçek Çay-Kur paketlerinin ambalajına benzediği, sanık tarafından gerçek ambalajın taklit edildiği iddiasıyla Markalar Yasasına aykırı davranmak suçundan kamu davası açılmış, mahkeme huzurundaki sorgusu ise 28.03.2001 günlü oturumda yapılmıştır.
Sanık hakkında uygulanması istenen, 556 sayılı KHK.nin 4128 sayılı Yasa ile değişik 61/A-c maddesinde öngörülen özgürlüğü bağlayıcı cezanın üst sınırına göre bu suç, 765 sayılı TCY.nın 102/4. maddesi uyarınca 5 yıllık dava zamanaşımı süresine tabi bulunmaktadır.
TCY.nın 104. maddesinin 1. fıkrasında, zamanaşımını kesen nedenler sınırlamalı bir şekilde sayılmış, 2. fıkrasında da kesici işlemin varlığı halinde zamanaşımının, kesilme gününden itibaren, birden çok nedenin bulunması halinde de en son kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacağı, ancak zamanaşımını kesici nedenlerin TCY.nın 102. maddesinde belirtilen zamanaşımı sürelerini yarıdan fazla uzatamayacağı hükme bağlanmıştır.
Somut olayda zamanaşımını kesen son işlem, sanığın sorgusunun yapılması olup, bu tarih ile inceleme tarihi arasında TCY.nın 102/4. maddesinde öngörülen 5 yıllık asli zamanaşımı süresi dolmuş bulunmaktadır.
Bu itibarla, gerçekleşen zamanaşımı nedeniyle, Yerel Mahkeme direnme hükmünün bozulması ancak konunun hükme bağlanması yeniden yargılamayı zorunlu kılmadığından CYUY.nın 322. maddesiyle tanınan yetki uyarınca, işbu hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMY.nın 223. maddesi gözetilip, “kamu davasının ortadan kaldırılması” ibaresi yerine “kamu davasının düşürülmesi” ibaresi benimsenerek, TCY.nın 102/4 ve 5271 sayılı CMY.nın 223/8. maddesi uyarınca kamu davası düşürülmesi gerekmektedir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Sair yönleri incelenmeyen Yerel Mahkeme direnme hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
2- Bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesinin yaptığı gönderme nedeniyle 1412 sayılı CYUY.nın temyiz incelemesi yönünden halen uygulanması olanağı bulunan 322/1. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık Abdullah Gündoğdu hakkındaki kamu davasının gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle 765 sayılı TCY.nın 102/4 ve 5271 sayılı CMY’nın 223/8. maddesi uyarınca DÜŞÜRÜLMESİNE,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 11.04.2006 günü tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/11-744
K. 2011/57
T. 6.4.2011
• MARKA HAKKINA TECAVÜZ VE HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ DAVASI ( Davacının Ambalajın Davalı Tarafından Haksız Şekilde Kullanıldığına İlişkin İddiası – Bilirkişi İncelemesi Yaptırılmadan Karar Verilemeyeceği )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Davacının Ambalajın Davalı Tarafından Haksız Şekilde Kullanıldığına İlişkin İddiası/Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti Talebi – Bilirkişi İncelemesi Yaptırılacağı )
• ÇÖZÜMÜ ÖZEL VE TEKNİK BİLGİ GEREKTİREN UYUŞMAZLIK ( Davacının Ambalajın Davalı Tarafından Haksız Şekilde Kullanıldığına İlişkin İddiası/Marka Hakkına Tecavüzün Tespiti Talebi – Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gereği )
• AMBALAJ ÜZERİNDEN HAKSIZ REKABET YAPILDIĞINA İLİŞKİN İDDİA ( Bilirkişi İncelemesi Yaptırılmadan Karar Verilemeyeceği )
KHK-/m.61
6762/m.56, 57
1086/m.275
ÖZET : Dava marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespit ve men’i istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı şirketin “… 3’ü 1 yerde ürün ambalajı üzerinde kullanılan kırmızı kupa” şeklinin aynen müvekkili davacının tescilli şekil marka tescilindeki marka ve kompozisyon özellikleri ile kullanıldığını, müvekkilinin markasına iltibas ve tecavüz yarattığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve bu fiillerin önlenmesini talep etmiştir. Somut olayda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, davacıya ait ve tescilli tanınmış markasındaki kompozisyon gibi davalı … 3’ü bir yerde ürün ambalajının ön yüzüne kahve çekirdekleri üzerine oturtulmuş, yaldızlı, kırmızı renk, kahve dolu, duman tütmekte olan kahve fincanı kullanarak, ambalajın arka yüzünde de ürünün kullanımına ilişkin açıklamalar aynı tür fincanın bulunduğu 3 kutucuk halinde kullanılarak tüketiciyi yanıltabilecek nitelikte iltibas oluşturduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu durum karşısında mahkemece, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren somut uyuşmazlıkta, ambalaj yoluyla haksız rekabet iddiası konusunda uzman bir bilirkişinin görüşünün alınmasına karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Markaya Tecavüz, Haksız Rekabetin Tespiti ve Önlenmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 3.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesince davanın “kabulüne” dair verilen 9.11.2007 gün ve 2006/757-2007/145 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 4.5.2009 gün ve 2008/1535- 2009/5297 sayılı ilamı ile,
( … Davacı vekili, müvekkilinin N… markasının 1990 yılında tescil edildiğini, son tescilinin ise 2004 yılında “K… K… şekil” markası olduğunu, davalı şirketin “N… 3’ü 1 yerde ürün ambalajı üzerinde kullanılan kırmızı kupa” şeklinin aynen müvekkilinin “K… K…” tescilli şekil marka tescilindeki marka ve kompozisyon özellikleri ile kullanıldığını, müvekkili markasının tanınmış marka statüsünde olduğunu, basiretli tacir olma yükümü altında bulunan davalının kötü niyetli hareket ederek müvekkilinin markalarına iltibas ve tecavüz yarattığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespitine ve bu fiillerin önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının şirketin yabancı olması nedeniyle HUMK’nun 97. maddesi uyarınca teminat alınması gerektiğini, müvekkilinin kırmızı kupa şekil markalı ürün ambalajlı ürünün üretimini bıraktığını, davanın konusunun kalmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirketin tabi olduğu İsviçre’nin Lahey Sözleşmesine taraf olduğu, Türkiye ile İsviçre arasında yabancılık ve yargılama teminatında muafiyet konusunda ikili anlaşma bulunması nedeniyle MÖHUK’nun 32. maddesi uyarınca davacıdan teminat alınmasına gerek bulunmadığı, davacı ve davalı şirketlerin gıda sektöründe faaliyet gösterdiği, davacının “N…” markasının dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de tanınmış olduğu, ortalama bir vatandaş tarafından dahi bilinen davacı markasını, aynı sektördeki davalının bilmemesinin mümkün olmadığı, davacıya ait ve tescilli tanınmış “K… K.. şekil” markasındaki kompozisyon gibi davalı N… 3’ü bir yerde ürün ambalajının ön yüzüne kahve çekirdekleri üzerine oturtulmuş, yaldızlı, kırmızı renk, kahve dolu, duman tütmekte olan kahve fincanı kullanarak, ambalajın arka yüzünde de ürünün kullanımına ilişkin açıklamalar aynı tür fincanın bulunduğu 3 kutucuk halinde kullanılarak tüketiciyi yanıltabilecek nitelikte iltibas oluşturduğu, markanın sahibinin izni olmadan markanın ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanan davalının 556 sayılı KHK.’nun 61. maddesi uyarınca davacının marka hakkına tecavüzde bulunduğu, TTK’nun 56. ve 57. maddelerindeki haksız rekabet koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının ürettiği N… bir içimlik 3’ü bi’yerde isimli kırmızı kupa şeklini taşıyan ambalajlı ürünlerinin, davacının markadan kaynaklanan hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tesbiti ile men’ine, kırmızı kupa şeklini taşıyan davalı ürünlerinin, ambalajlarının, ilan, reklam, broşür afiş ve benzeri tanıtım araçları ile materyallerin toplatılarak imhasına, karar özetinin ilanına karar verilmiştir.
Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Ancak, dava marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespit ve men’i istemine ilişkindir. Davacı vekili, davalı şirketin “N… 3’ü 1 yerde ürün ambalajı üzerinde kullanılan kırmızı kupa” şeklinin aynen müvekkili davacının “K… K…” tescilli şekil marka tescilindeki marka ve kompozisyon özellikleri ile kullanıldığını, müvekkilinin markasına iltibas ve tecavüz yarattığını ileri sürerek, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabetin tespiti ve bu fiillerin önlenmesini talep etmiştir. Somut olayda mahkemece bilirkişi incelemesi yaptırılmadan, davacıya ait ve tescilli tanınmış “K… K… şekil” markasındaki kompozisyon gibi davalı N…3’ü bir yerde ürün ambalajının ön yüzüne kahve çekirdekleri üzerine oturtulmuş, yaldızlı, kırmızı renk, kahve dolu, duman tütmekte olan kahve fincanı kullanarak, ambalajın arka yüzünde de ürünün kullanımına ilişkin açıklamalar aynı tür fincanın bulunduğu 3 kutucuk halinde kullanılarak tüketiciyi yanıltabilecek nitelikte iltibas oluşturduğu, markanın sahibinin izni olmadan markanın ayırt edilemeyecek derecede benzerini kullanan davalının 556 sayılı KHK’nun 61. maddesi uyarınca davacının marka hakkına tecavüzde bulunduğu, TTK’nun 56. ve 57. maddelerindeki haksız rekabet koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu durum karşısında mahkemece, HUMK’nun 275 ve devamı maddeleri uyarınca, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren somut uyuşmazlıkta, ambalaj yoluyla haksız rekabet iddiası konusunda uzman bir bilirkişinin görüşünün alınmasına karar verilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren bu gibi durumlarda bilirkişi yada bilirkişi kurulunun oy ve görüşünün alınmasının gerekmesine, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.05.2008 gün ve 2008/11-392-377 E.-K.; 27.4.2005 gün ve 2005/11-231-273 E.-K.sayılı ilamlarında aynı görüşlerin benimsenmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA,istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 06.04.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/3921
K. 2005/833
T. 7.2.2005
• HAKSIZ REKABETİN TESPİTİ VE MADDİ-MANEVİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Ambalaj ve Dizaynlarda İltibas Yaratılması Nedeniyle )
• HAKSIZ REKABET ( Başkasının Mallarının Ambalaj ve Dizaynlarında Benzerlik Yaratma Halinin Haksız Rekabetin Varlığının Kabulünü Gerektirmesi )
• MARKA ( Sadece Markaların Benzemediğinden Bahisle Davanın Reddedilememesi-Ambalaj ve Dizaynda Benzerlik Yaratılmasınında Haksız Rekabet Oluşturması )
• İLTİBAS ( Markalar Farklı Olmasına Rağmen Ambalaj ve Dizaynlarda Yaratılan Benzerliğin Müşteri Nezdinde Karışıklık Yaratması ve Haksız Rekabet Oluşturması )
• AMBALAJ VE DİZAYNLARDA BENZERLİK YARATMA ( İltibasa Yol Açması Nedeniyle Haksız Rekabetin Varlığının Kabulünün Gerekmesi )
• BİLİRKİŞİ KURULU ( Kurul İçerisinde Ayrık Olarak Rapor Düzenleyen Kozmetik Bilirkişisinin Mazeret Bildirmesinin Rapor Sunmadığı Şeklinde Değerlendirilememesi )
6762/m.56,57
ÖZET : Başkasının mallarının ambalaj ve dizaynlarında da benzerlik yaratma hali, haksız rekabetin varlığının kabulünü gerektirir.Mahkemece, salt olarak ürün üzerindeki marka esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, davalının kendi ürünleri üzerinde davacıya ait ürünlerin ambalaj ve dizaynlarını benzetme iradesi, orta düzey alıcının karıştırma durumu, davalı ürünlerinin davacıya ait başka markalı ürünler olduğu izlenimi yaratıp yaratmayacağı ihtimali üzerinde durulmamış, karar gerekçesinde anılan hususlar tartışılmamıştır. Ayrıca, dosya kapsamından birinci bilirkişi kurulu içerisinde yer aldığı ve ayrık olarak rapor düzenlediği anlaşılan kozmetikçi bilirkişinin mazeret bildirdiği, rapor sunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılması da doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.10.2003 tarih ve 2001/1045-2003/578 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, kozmetik alanında faaliyet gösteren müvekkilinin ‘JAGLER’ markasını tescil ettirerek ve tanıtarak kullandığını, davalının ‘RANKAR’ markasıyla müvekkiline ait markalı ürünlerin dış ambalaj ve kutularıyla biçim, renk, yazı karakteri gibi benzerlikler yaratarak iltibasa neden olacak şekilde ürünlerini piyasaya sunduğunu, özelikle deodorant ve parfümlerin ambalajlarının dizayn yönünden benzediğini ileri sürerek bu durumun haksız rekabet oluşturduğunun tespitine, önlenmesine, davalı ürünlerinin ve tanıtım vasıtalarının toplatılmasına, 5 milyar TL maddi ve 5 milyar TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin tescilli markasıyla faaliyet gösterdiğini, davacı markasıyla hiçbir benzerliğinin bulunmadığını, iddiaların yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, ürünlerin mukayese yapılarak değerlendirildiği, isim ve renk farklılığı bulunduğu, orta düzey alıcının parfüm gibi ürünlerde marka tercihi yapmak suretiyle alım yaptığı, benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, ambalaj ve dizaynlarda iltibas yaratıldığı iddiasına dayalı haksız rekabetin tespiti, maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
Davacıya ait ‘JAGLER’ markasının 22.06.1992 tarihinden, davalıya ait ‘RANKAR’ ibareli markanın da 18.03.1996 tarihinden itibaren tescilli olarak deodorant ve parfüm emtialarında kullanıldıkları hususunda taraflar arasında bir uyuşmazlık yoktur. Çekişme, davalının piyasaya sunduğu kendi markasının taşıyan ürünlerinde davacıya ait markalı ürünlerin ambalaj ve dizaynlarında benzerlik yaratarak haksız rekabette bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece, üç ayrı bilirkişi kuruluna inceleme yaptırılarak ve en son alınan rapora itibar edilerek, ürünler arasında isim ve renk farklılığı olduğu, orta düzey alıcının parfüm alımında marka tercih edeceği, haksız rekabet bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Tarafların markaları arasında bir benzerlik olmadığı sabit olup, böyle bir iddia da ileri sürülmemiştir. Davacı vekili, müvekkili ürünlerinin ambalaj ve dizaynlarında benzerlik yaratıldığı iddiasına dayanmaktadır. TTK.nun 56 ncı ve 57/5 nci maddesi uyarınca başkasının mallarının ambalaj ve dizaynlarında da benzerlik yaratma hali, haksız rekabetin varlığının kabulünü gerektirir. Dosyaya sunulan kanıtlardan anlaşılacağı üzere davacı, davalıdan önce tescilli markasıyla uyuşmazlığa konu ambalaj ve dizaynları kullanarak ürünlerini piyasa sunmuştur.
Özelikle ikinci bilirkişi raporunda tarafların ambalaj ve dizaynlarının karşılaştırılmasında oldukça benzerlikler bulunduğu, kutu ambalajında; boyut, şekil-zemin ilişkileri, renk, çizgi ve bant etkisi, seçilen yazı ve harf tipleri, cam şişe tasarımında; boyut, doku, şişe ve logo rengi, kapak tasarımında ise biçimsel ve boyutsal benzerliklerin bulunduğu detaylı bir şekilde açıklanmış, benzerliğin zorunlu ve teknik nedenden kaynaklanmadığı, malların farklı izlenim yaratmadığı ifade edilmiştir. Esasen, birinci bilirkişi kurulunda ayrık rapor düzenleyen hukukçu bilirkişi de genel olarak benzerliğin olduğunu kabul etmiştir. Mahkemece, salt olarak ürün üzerindeki marka esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, davalının kendi ürünleri üzerinde davacıya ait ürünlerin ambalaj ve dizaynlarını benzetme iradesi, orta düzey alıcının karıştırma durumu, davalı ürünlerinin davacıya ait başka markalı ürünler olduğu izlenimi yaratıp yaratmayacağı ihtimali üzerinde durulmamış, karar gerekçesinde anılan hususlar tartışılmamıştır. Ayrıca, dosya kapsamından birinci bilirkişi kurulu içerisinde yer aldığı ve ayrık olarak rapor düzenlediği anlaşılan kozmetikçi bilirkişinin mazeret bildirdiği, rapor sunmadığı kabul edilerek değerlendirme yapılması da doğru görülmemiştir. O halde, mahkemece yukarıda açıklanan hususlar çerçevesinde değerlendirme yapılıp, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın, davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 07.02.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2002/12537
K. 2003/5170
T. 20.5.2003
• HAKSIZ REKABET NEDENİYLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Türkiye Temsilciliği Alınan Ürünün İltibas Oluşturacak Şekilde Aynı Marka ve Ambalajla Satılması – Tüketicinin Ambalajdaki Benzerlik Nedeniyle Benzer Cins Ürünü Satın Alabileceğinden Davacının Haksız Rekabete Maruz Kaldığının Kabulü Gereği )
• MARKA KULLANIM HAKKI ( İnhisar Olmayacak Şekilde Temsilcilik Sözleşmesiyle Markaya Ait Mamüllerin Türkiyede Satılması – Ürünün Aynı Marka ve Aynı Ambalajla Satışının Yapılmasının Haksız Rekabet Oluşturduğu )
• İLTİBAS ( İnhisar Oluşturmayacak Şekilde Temsilcilik Sözleşmesiyle Marka Kullanım Hakkı Alınan Ürünün Aynı Marka ve Aynı Ambaljla Satılması )
• AMBALAJDA BENZERLİK ( İltibas – Haksız Rekabet )
6762/m. 56, 575
ÖZET : Davalının ilk kullandığı ambalaj ile davacının dava dışı şirketten alıp, Türkiye’de piyasaya sürdüğü ürünlerin ambalajları arasındaki açık iltibasın varlığı ve davacının ticaret ünvanındaki Osram sözcüğü de dikkate alındığında, normal bir tüketicinin ambalajlardaki benzerlik nedeniyle davacının sattığı ürün yerine, davalının benzer ambalajdaki aynı cins ürününü satın alabileceği, bu durumda da davacının T.T.K.nun 56 ve 57/5 maddesine göre haksız rekabet tehlikesine maruz kalacağı açıktır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 2.Ticaret Mahkemesi’nce verilen 07.05.2002 tarih ve 2001/1676 – 2002/495 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gürkan Gençkaya tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin kuruluşundan itibaren OSRAM ampullerinin Türkiye de tek satıcısı olarak faaliyet gösterdiğini, davalının yurt dışında yaptırdığı ampulleri iltibas yaratacak şekilde satışa sunduğunu, bu şekilde haksız rekabet yaratarak gelir elde ettiğini ileri sürerek, 110.000.000.TL. maddi ve manevi tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, ampullerin aynı üretici firmadan ithal olunduğunu, ambalajlarının farklı olduğunu, benzerlik bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davanın açıldığı İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesi, 14.12.2001 tarihli kararı ile dosyanın İstanbul Fikri ve Sınai Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar vermiş, bu mahkemece, davanın haksız rekabetten kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş, dosya yeniden İstanbul 2 Asliye Ticaret Mahkemesine gelmiştir. Bu mahkemede yapılan yargılama sonucunda, iddia, savunma ve dosyadaki belgelere göre, davacı şirketin dava dışı Osram Gmbh’nin tek yetkili temsilcisi sıfatıyla mamullerini pazarladığı, sözleşmeye göre davacının marka kullanım hakkının münhasır olmadığı, davacıya tecavüz durumunda dava açma hakkı verilmediği, davacının aktif dava ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı -davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, haksız rekabet nedeniyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı şirketin Türkiye de dava dışı Osram Gmbh. adına tescilli OSRAM markası ile üretilen ampullerin Ticari Marka Sözleşmesi uyarınca inhisari olmayacak şekilde marka kullanım hakkına sahip olduğu ve Temsilcilik Sözleşmesi ile de anılan markaya ait mamüllerin Türkiye’de satışını gerçekleştirmek amacıyla temsilciliği bulunduğu hususları tartışmasızdır.
Davalı şirketin yurt dışından ithal ettiği ilk parti ampullerin ambalajlarının davacının satıcısı bulunduğu ampullerin ambalajları ile iltibas yaratacak şekilde benzer olduğu saptanmıştır.
Mahkemece davacının marka kullanım hakkının münhasır olmadığı, tecavüz halinde dava açma hakkı bulunmadığı gerekçesiyle aktif dava ehliyeti bulunmadığından davanın reddine karar verilmiş ise de, gerek dava dilekçesi içeriğinden ve gerekse davacı vekilinin 06.06.2000 tarihli celsedeki beyanına göre davacının bu davada marka hakkına dayanmadığı, T.T.K.nun haksız rekabet hükümlerine göre talepte bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davalının ilk kullandığı ambalaj ile davacının dava dışı şirketten alıp, Türkiye’de piyasaya sürdüğü ürünlerin ambalajları arasındaki açık iltibasın varlığı ve davacının ticaret ünvanındaki Osram sözcüğü de dikkate alındığında, normal bir tüketicinin ambalajlardaki benzerlik nedeniyle davacının sattığı ürün yerine, davalının benzer ambalajdaki aynı cins ürününü satın alabileceği, bu durumda da davacının T.T.K.nun 56 ve 57/5 maddesine göre haksız rekabet tehlikesine maruz kalacağı açıktır.
O halde, mahkemece yukarıda açıklanan ilkeler ışığında inceleme yapılmak üzere işin esasına girilmesi gerekirken, yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.05.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/11251
K. 2007/1389
T. 6.2.2007
• HAKSIZ REKABET ( Davalının Ürün ve Ambalajlarının İltibas Yarattığı/Davacının Ürünü ve Ambalajının Daha Önceden Tescilli Olduğu – Davalının Tescilli Endüstriyel Tasarımlarının Hükümsüzlüğüne Karar Verileceği Ancak Tescilli Tasarımın Haksız Rekabet Teşkil Etmeyeceği )
• AMBALAJIN TAKLİT EDİLMESİ ( Davalının Ürün ve Ambalajlarının İltibas Yarattığı/Davacının Ürünü ve Ambalajının Daha Önceden Tescilli Olduğu – Davalının Tescilli Endüstriyel Tasarımlarının Hükümsüzlüğüne Karar Verileceği Ancak Tescilli Tasarımın Haksız Rekabet Teşkil Etmeyeceği )
• ENDÜSTRİYEL TASARIMIN HÜKÜMSÜZLÜĞÜ ( Tescilli Olan Ürün ve Ambalajın Haksız Rekabet Teşkil Etmediği Tescilsiz Olanların Teşkil Ettiği – Davacının Tasarımı Daha Öncede Tescil Edildiğinden Davalının Tasarımının Hükümsüzlüğüne Karar Verileceği )
• USULSÜZ TEBLİGAT ( Kendisine Tebligat Yapılacak Kimsenin Muvakkaten Başka Yere Gittiğinin Belirtilmesi Halinde Keyfiyet ve Beyanda Bulunanın Hüviyetinin Tebliğ Mazbatasına Yazılarak Altının Beyan Yapan Tarafından İmzalanacağı )
KHK-556/m.9, 61
6762/m.56, 57
7201/m.17
ÖZET : Davacı vekili müvekkilinin tescilli markası ve marka ile içiçe geçmiş ambalajının taklit edilerek iltibas oluşturmak suretiyle ortaya çıkan marka tecavüzü ve haksız rekabet durumunun tespitine, davalının Endüstriyel Tasarım tescilinin hükümsüzlüğünün tespitine ve sicilden terkinine, tecavüzün önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, hükmün iki gazetede yayımlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Mahkemece endüstriyel tasarımların hükümsüzlüğüne, tescilli tasarımların kullanılması nedeniyle haksız rekabet oluşmayacağından buna ilişkin haksız rekabetin tespiti ve men’i talebinin reddine, ancak tescilli bulunmayan ambalaj tasarımları ile davacının tescilli markasına tecavüzde bulunduğu anlaşıldığından markaya tecavüz ve haksız rekabetin tesbit ve men’ine, davalının kodlanan Gofresh ürün ambalajlarındaki öğeler ile davacının Kinder Bueno ve Duplo markalı ürün ambalajları ile yarattığı benzerliğin men’ine, ambalaj ve ambalajların tanıtımıyla ilgili her türlü basılı evrakın toplatılmasına ve imhasına, karar verilmiştir. Karar hukuka uygundur.
Ancak;
Kendisine tebligat yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğinin belirtilmesi halinde keyfiyet ve beyanda bulunanın hüviyetinin tebliğ mazbatasına yazılarak altının beyan yapan tarafından imzalanması zorunludur. Usulsüz tebligat yönünden karar bozulmalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nce verilen 03.02.2005 ( 21.07.2005 ) tarih ve 2003/41 – 2005/15 sayılı kararın Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 02.02.2007 gününde davacı avukatı Ceylin Beyli ile davalı avukatı Gökçe Dere gelip, temyiz dilekçesinin de süresinde verildiği anlaşıldıktan ve duruşmada hazır bulunan taraflar avukatları dinlenildikten sonra, duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Ahmet Susoy tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin Dünyanın 4 üncü büyük çikolata ve şekerleme üreticisi olup, ürünlerinin Ülkemizde de iyi tanınıp, beğenilerek tüketildiğini, davacının `kinder bueno` ve `duplo` adlı çikolatalı gofret ürünlerinin yaratanı, üreticisi ve tüm haklarının sahibi olduğunu, özgün ürün şeklini marka ve ambalajlarında tanıtıcı ve ayırt edici bir unsur olarak kullandığını, sözü edilen ürün şekillerinin WIPO nezdinde müvekkili adına tescilli olduğunu, müvekkilinin `dalga şekli` markasının 13.10.1989, `ambalaj şekli` markasının 31.01.1994 tarihinden itibaren adına tescilli olup, `kinder bueno` ve `duplo` ürünleri üzerinde iç içe geçmiş olarak marka ve ambalaj haklarının olduğu, davalının `gofresh` ürünü ile müvekkilinin sayılan bütün haklarına beş yılı aşkın süredir tecavüz ettiğini, davalının 3 adet ambalaj ile yarattığı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet ortamının giderilmesi amacıyla açılan davanın halen derdest olduğunu ancak davacının müvekkiline ait marka ve ambalajlara iltibas yaratan birçok yeni ambalajı daha piyasaya sürdüğünü, bu yeni ambalajların ilk davanın konusunu teşkil eden 3 ambalajın yeni versiyonları olduğunu, davalı ambalajlarının müvekkili markalarına iltibas yaratmasının 556 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 9 ve 61 nci maddelerine göre müvekkilinin marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet teşkil ettiği gibi, davalının müvekkili ürün ambalajlarını taklit etmesinin TTK.nun 56 ve 57/5 inci maddesine göre marka tecavüzünden bağımsız ayrı bir haksız rekabet oluşturduğunu, davalının müvekkilinin marka ve ambalajlarına tecavüz oluşturduğu bilirkişi raporlarıyla sabit olan ( 1-c ) ve ( 2-a ) kod numaralı ambalaj kompozisyonları adına endüstriyel tasarım tescili olarak tescil ettirdiğinin belirlendiğini oysa tasarımların hiçbir `yeniliği` olmadığını ve 554 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 43/a maddesi uyarınca hükümsüz olduğunu ileri sürerek, davalının GO FRESH markası altında ( 1-a, 1-b, 1-c, 2-a, 3-a, 3-b, 3-c ) kod numaraları ile adlandırılan ambalajları kullanarak müvekkilinin markalarına ve ürün ambalajlarına iltibas oluşturmak suretiyle ortaya çıkan marka tecavüzü ve haksız rekabet durumunun tespitine, davalının 20025/2474 sayılı Endüstriyel Tasarım tescilinin hükümsüzlüğünün tespitine ve sicilden terkinine, tecavüzün önlenmesine ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, hükmün iki gazetede yayımlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı vekili tarafından ( 1-a, 1-b, 3-a, 3-b, 3-c ) şeklinde isimlendirilen ürün ve ambalajlar ile ilgili görülmekte olan derdest bir dava bulunduğunu, davacı tarafın bu markalar konusundaki iddia ve taleplerinin öncelikle derdest nedeniyle reddinin gerektiğini, davaya konu gıda maddeleri ambalaj ve desenleri için Endüstriyel Tasarım tescil belgesi alındığını, emtianın doğasından kaynaklanan özellikleri müşterinin dikkatine sunmanın iltibas olarak kabul edilemeyeceğini, ürün ambalajlarında ürünleri ayırt etmeye yarayan farklılıkların bulunduğunu, davacının endüstriyel tasarım tescilinin terkini talep edebilmesi için davacı sıfatının bulunmadığını, davacının amacının tekel oluşturmak olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, dosyadaki kanıtlar ve bilirkişi raporuna nazaran, her iki tarafa ait ambalaj ve kompozisyonların genel izlenim açısından benzerlik arzettiği davalının ambalaj tasarımlarında büyük oranda davacıya ait 153362 nolu tescilli şekil markasından yola çıktığı, davalının Gofresh ibareli markasının kelime itibariyle davacıya ait markalar arasında herhangi bir benzerlik bulunmasa da, davalı ürün ambalajlarının davacının tescilli 115815 ve 153362 nolu markalarına tecavüzde bulunduğunu, bu durumda haksız rekabet yarattığı, davalı endüstriyel tasarımının yenilik niteliği arz etmediği, davalının ürünlerinde yer alan katkı maddelerinin pekala iltibas yaratmayacak şekilde kullanımının mümkün olabileceği gerekçeleriyle, davanın kısmen kabulü ile davalı adına 2002 2474 nolu ile tescilli endüstriyel tasarımların hükümsüzlüğüne, tescilli tasarımların kullanılması nedeniyle haksız rekabet oluşmayacağından buna ilişkin haksız rekabetin tespiti ve men’i talebinin reddine, ancak tescilli bulunmayan ambalaj tasarımları ile davacının tescilli markasına tecavüzde bulunduğu anlaşıldığından markaya tecavüz ve haksız rekabetin tesbit ve men’ine, davalının ( 1-a, 1-b, 1-c, 2-a, 3-a, 3-b, 3-c ) ile kodlanan Gofresh ürün ambalajlarındaki öğeler ile davacının Kinder Bueno ve Duplo markalı ürün ambalajları ile yarattığı benzerliğin men’ine, ambalaj ve ambalajların tanıtımıyla ilgili her türlü basılı evrakın toplatılmasına ve imhasına, hüküm fıkrasının ilanına dair verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine, mahkemece süresinde yapılmayan temyiz isteminin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1- Mahkemenin gerekçeli kararının 18.05.2005 tarihinde `Muhatabın gösterilen adresi iş yeri olup daimi çalışan işçisi Lale Erginay imzasına tebliğ edildiği` şeklinde tebligat parçasına meşruhat düşülmek suretiyle tebliğine çalışılmış ise de, Tebligat Kanunu’nun 17 nci maddesine göre, işyerinde çalışan daimi memur veya müstahdemlerden birine tebligat yapılabilmesi için, önce tebligatın muhatabının aranmasının gerekmesine ve muhatabı aranmadan tebligatın doğrudan doğruya memur veya müstahdeme yapılması ve aynı Yasa’nın 20 nci maddesi uyarınca kendisine tebligat yapılacak kimsenin muvakkaten başka yere gittiğinin belirtilmesi halinde keyfiyet ve beyanda bulunanın hüviyetinin tebliğ mazbatasına yazılarak altının beyan yapan tarafından imzalanmasının zorunluluğu karşısında, yapılan tebligatın usulüne uygun olduğundan söz edilemeyeceğinden, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Tebligat Kanunu’nun 32 nci maddesi uyarınca süresinde yapıldığı anlaşılan temyiz isteminin reddine dair Mahkemenin 21.07.2005 tarihli kararının bozularak kaldırılmasına karar verildikten sonra işin esasına ilişkin incelemeye geçilmiştir.
2- Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkemenin 21.07.2005 tarihli temyiz isteminin HUMK.nun 432 nci maddesi uyarınca reddine dair verdiği kararın BOZULARAK kaldırılmasına, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin esasa yönelik tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, takdir edilen 500,00 YTL duruşma vekillik ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 01.90 YTL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 06.02.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.