Araç İşletenin Sorumluluğu Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/19980
K. 2007/9198
T. 4.6.2007
• ARAÇ İŞLETENİN SORUMLULUĞU ( Araç Üzerindeki Fiili Hakimiyeti İle Aracı Tehlikesi Kendisine Ait Olmak Üzere Kendi Ad ve Hesabına İşletiyor Olması Halinde Sorumluluğun Mümkün Olduğu )
• EHLİYETSİZ KİŞİYE ARAÇ KULLANDIRMA ( Davalının Kusurunun Bulunup Bulunmadığı Ehil Bilirkişilerden Alınacak Kusur Raporu İle Belirlenmesi Gereği )
• KUSUR RAPORU ( Ehliyetsiz Kişiye Araç Kullandırmaktan Dolayı Davalının Kusurunun Bulunup Bulunmadığı Ehil Bilirkişilerden Alınacak Kusur Raporu İle Belirlenmesi Gereği )
2918/m.3
ÖZET : 2918 sayılı Kanunun 3. maddesi hükmünde öngörülen tanım çevresinde “işleten” sıfatının bulunması, bir başka anlatımla araç üzerindeki fiili hakimiyeti ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi ad ve hesabına işletiyor olması halinde sorumluluk mümkündür. Kendi kullandığı aracın tek taraflı olarak sebep olduğu kazada yaralanan ehliyetsiz hak sahibine, davalının aracı kullandırıp kullandırmadığı, kullandırmış ise; ehliyetsiz kişiye araç kullandırmaktan dolayı davalının kusurunun bulunup bulunmadığı ehil bilirkişilerden alınacak kusur raporu ile belirlenmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
DAVA : Davacı, fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 600.000.000 TL’nın yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, Hamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir. Hükmün, davacı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Davanın yasal dayanağı 1479 sayılı Yasanın 63. maddesidir. Bilindiği üzere, 13 Kasım 2002 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 27.03.2002 tarih 2001/343 Esas ve 2002/41 sayılı Anayasa Mahkemesi kararı ile 1479 sayılı Yasanın 63. maddesinin son fıkrasında yer alan “Araç sahiplerine” ibaresinin “iptal” edilmesi karşısında artık olayda kusuru bulunmayan araç sahiplerine rücu olanağı kalmamış ise de; Kurumun anılan yasa maddesindeki “diğer sorumlulara” rücu hakkı mevcut bulunduğu gözetildiğinde, uyuşmazlığın 2918 sayılı Yasa’da yer alan “Araç işletenin sorumluluğu” ilkeleri irdelenerek çözümlenmesi gereği açıktır. 2918 sayılı Kanunun 3.maddesi hükmünde öngörülen tanım çevresinde “işleten” sıfatının bulunması, bir başka anlatımla araç üzerindeki fiili hakimiyeti ile aracı tehlikesi kendisine ait olmak üzere kendi ad ve hesabına işletiyor olması halinde de sorumluluk mümkündür.
Davalı H.Y.T.’ün zararlandırıcı sigorta olayına karışan 45 … 64 Plakalı aracın kayden maliki olduğu ve “işleten” sıfatına haiz bulunduğunun anlaşılması karşısında; kendi kullandığı aracın tek taraflı olarak sebep olduğu kazada yaralanan ehliyetsiz hak sahibine, davalının aracı kullandırıp kullandırmadığı, kullandırmış ise; ehliyetsiz kişiye araç kullandırmaktan dolayı davalının kusurunun bulunup bulunmadığı ehil bilirkişilerden alınacak kusur raporu ile belirlenmeli ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki ilkeler üzerinde durulmadan eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı Bağ-Kur’un bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 04.06.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/10119
K. 2006/9716
T. 10.10.2006
• ARAÇ İŞLETENİN SORUMLULUĞU ( Araç Maliki İşleten ve İstihdam Eden Olarak Kusursuz Sorumlu Olan Davalının Varsa Bu Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler Açıklanıp Tartışılmadan Salt Davalının Kusurunun Bulunmadığından Bahisle Davalı İşverene Yönelik Davanın Reddi Doğru Olmadığı )
• ADAM ÇALIŞTIRANIN SORUMLULUĞU ( Kusursuz Sorumlu Olan Davalının Varsa Bu Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler Açıklanıp Tartışılmadan Salt Davalının Kusurunun Bulunmadığından Bahisle Davalı İşverene Yönelik Davanın Reddi Doğru Olmadığı )
• KUSURSUZ SORUMLULUK ( Davalının Varsa Bu Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler Açıklanıp Tartışılmadan Salt Davalının Kusurunun Bulunmadığından Bahisle Davalı İşverene Yönelik Davanın Reddi Doğru Olmadığı )
• TRAFİK KAZASI SONUCU ÖLÜM ( Maddi ve Manevi Tazminat – Kusursuz Sorumlu Olan Davalının Varsa Bu Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler Açıklanıp Tartışılması Gereği )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Trafik Kazası Sonucu Maluliyet – Kusursuz Sorumlu Olan Davalının Varsa Bu Sorumluluğunu Kaldıran Nedenler Açıklanıp Tartışılması Gereği )
818/m.55
2918/m.85
ÖZET : 2918 sayılı Kanun’un 85. maddesinde araç maliki ve işletenin, Borçlar Kanunu’nun 55. maddesinde de adam çalıştıranın sorumluluğu düzenlenmiştir. Her iki halde de sorumluluk kusura dayalı sorumluluk olmayıp, işletenin sürücüsünün, istihdam edenin de çalıştırdığı kişinin zarar doğurucu eylemlerinden sorumlu olacakları ortadadır. Hal böyle olunca da araç maliki işleten ve istihdam eden olarak kusursuz sorumlu olan davalının, varsa bu sorumluluğunu kaldıran nedenler açıklanıp tartışılmadan, salt davalının kusurunun bulunmadığından bahisle davalı işverene yönelik davanın reddi doğru değildir.
DAVA : Davacılar murisinin trafik iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava, davacıların yakınlarının iş kazası sonucu ölümü nedeniyle uğradıkları maddi ve manevi zararın giderilmesi istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin reddine karar verilmiştir.
Zararlandırıcı olaya maruz kalan işçinin, olay günü işveren tarafından verilen görevle, işyeri çalışanlarından Ali’nin sevk ve idaresindeki, davalı işverenliğe ait 06 … 99 plakalı araçla Mersin’den Yozgat-Yıldızeli yol inşaatı şantiyesine makine bakım ve ikmali için giderken, 11.10.2003 günü sürücü Ali’nin şerit ihlali yaparak karşı yönden gelen aracın şeridinde 06 … 49 plakalı kamyonla çarpışması neticesi iş kazası sonucu ölmüştür. Davacılar murisinin ölümü ile sonuçlanan kazanın iş kazası olduğu ve olayda davacılar murisinin kusurunun bulunmadığı uyuşmazlık konusu değildir. Uyuşmazlık işveren işçisi şoförünün tam kusurlu hareketinden araç sahibi işleten ve istihdam eden olarak davalının sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Mahkemece işverenin kusurunun bulunmadığından dolayı zararlandırıcı sigorta olayında sorumluluğunun bulunmadığı sonucuna varılmış ise de varılan bu sonuç hatalıdır. 2918 sayılı Yasa’nın 85. maddesinde araç maliki ve işletenin Borçlar Kanunu’nun 55. maddesinde de adam çalıştıranın sorumluluğu düzenlenmiştir. Her iki halde de yani gerek araç maliki ve işletenin ve gerekse istihdam edenin sorumluluğunun kusura dayalı sorumluluk olmadığı, işletenin sürücüsünün istihdam edenin de çalıştırdığı kişinin zarar doğurucu eylemlerinden sorumlu olacakları ortadadır. Hal böyle olunca da araç maliki işleten ve istihdam eden olarak kusursuz sorumlu olan davalının, varsa bu sorumluluğunu kaldıran nedenler açıklanıp tartışılmadan salt davalının kusurunun bulunmadığından bahisle davalı işverene yönelik davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacıların bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ( , temyiz harcının istek halinde davacılara iadesine, 10.10.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/15842
K. 2004/14714
T. 23.12.2004
• HARİCİ SENETLE ARAÇ SATIŞI ( Geçersiz Olması ve Üçüncü Kişilere Karşı Hüküm İfade Etmemesi – Trafik Kazası Sonucu Uğranılan Zarar Nedeniyle Açılan Tazminat Davasında Sicil Malikinin İşleten Sıfatıyla Sorumluluğu )
• TRAFİK SİCİL KAYDININ ARAÇ İŞLETENİN TESBİTİNDE KARİNE NİTELİĞİ ( Harici Senetle Satışın Geçersiz Olması ve Üçüncü Kişilere Karşı Hüküm İfade Etmemesi – Sicil Malikinin İşleten Sıfatıyla Trafik Kazası Sonucu Doğan Zarardan Sorumlu Olması )
• ARAÇ İŞLETENİN SORUMLULUĞU ( Harici Senetle Yapılan Araç Satışının Geçersiz Olması ve Üçüncü Kişilere Karşı Hüküm İfade Etmemesi – Trafik Kazası Sonucu Oluşan Zarardan Sicil Malikinin İşleten Sıfatıyla Sorumlu Olması )
2918/m.85,86
ÖZET : Karayolları Trafik Kanunu gereği trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak trafik kaydına rağmen işletenliğin üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Bu bakımdan işletenliğin kayda rağmen başkasına geçmiş bulunduğu her zaman ispatlanabilirse de, bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarar gören taraf ve haleflerinin haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması gerekir. Somut olayda araç olay tarihinden sadece birkaç ay önce adi senet ( galeri satış senedi ) ile haricen satılmış olup, bu tür satımlar noter huzurunda yapılmadığından hüküm ifade etmezler. Kaldı ki davalı, başka bir kişinin aracını kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerindeki fiili tasarrufu bulunduğunu geçerli delillerle ispatlamış değildir. Başka bir deyimle, bu yönün tanıkların sözleriyle doğrulanması davacının hukukunu etkilemez. O halde adı geçen davalı hakkında da işin esasına girilerek bir karar vermek gerekirken husumetten ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Davacı BKK Betriabskran Kenkasse ( Hastalık Kasası ) vekili Avukat Y. S. tarafından, davalı M.S.Ö. ve A.K. aleyhine 15.6.1999 gününde verilen dilekçe ile rücuen tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.3.2003 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. Yerel mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, kararı davacı temyiz etmiştir.
Davacı Hastalık Kasası, sigortalısına ödediği tedavi gideri ve geçici iş göremezlik tazminatını, olaya neden olan sürücü ve aracın kayıt malikinden rücuen istemiş, yerel mahkemece sürücü yönünden dava kabul edilmiş ise de, işleten olaydan önce harici senetle aracı üçüncü kişiye satmış bulunduğundan araç üzerindeki fiili hakimiyeti sona erdiğinden bu davalıya yönelik dava husumetten reddedilmiştir. Araç trafikte davalı M. S. Ö. adına kayıtlıdır. Davacı da bu kaydı esas alarak davasını işleten sıfatıyla ona yöneltmiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu gereği trafik kaydı “işleteni” kesin olarak gösteren bir karine değilse de, onun kim olduğunu belirleyen güçlü bir kanıt niteliğindedir. Ancak trafik kaydına rağmen işletenliğin üçüncü kişi üzerinde bulunmasını engelleyen bir yasa hükmü yoktur. Bu bakımdan işletenliğin kayda rağmen başkasına geçmiş bulunduğu her zaman ispatlanabilirse de, bu konuda getirilecek delillerin üçüncü kişileri bağlayabilecek nitelikte ve güçte olması, özellikle zarar gören taraf ve haleflerinin haklarını halele uğratacak bir sonuç yaratmaması gerekir. Somut olayda araç olay tarihinden sadece birkaç ay önce adi senet ( galeri satış senedi ) ile haricen satılmış olup, bu tür satımlar noter huzurunda yapılmadığından hüküm ifade etmezler. Kaldı ki davalı, başka bir kişinin aracını kendi hesabına ve tehlikesi kendisine ait olmak üzere işlettiğini ve araç üzerindeki fiili tasarrufu bulunduğunu geçerli delillerle ispatlamış değildir. Başka bir deyimle, bu yönün tanıkların sözleriyle doğrulanması davacının hukukunu etkilemez. O halde adı geçen davalı hakkında da işin esasına girilerek bir karar vermek gerekirken husumetten ret kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine 23.12.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/8786
K. 2012/10779
T. 19.6.2012
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE UĞRANILAN ZARARIN TAZMİNİ (Aracın İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na Ait Olması – Davacıların İstemi Olaya Neden Olan Askeri Aracın İşleteninin Sorumlu Tutulmasına Yönelik Olduğundan İçişleri Bakanlığı’na Tebligat Çıkartılarak Yargılamaya Devam Edilmesi Gerektiği)
• HUSUMET (Trafik Kazası Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini/Aracın İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na Ait Olması – Davanın Husumetten Reddi Gerekmeyip Bu Yönün Temsilcide Yanılma Niteliğinde Olduğu Gözetilerek İçişleri Bakanlığı’na Tebligat Çıkartılacağı)
• ARAÇ İŞLETENİN SORUMLULUĞU (Aracın İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na Ait Olması/Trafik Kazası Nedeniyle Tazminat – İçişleri Bakanlığı’na Tebligat Çıkartılarak Yargılamaya Devam Edilmesi Gerektiği)
• TEMSİLCİDE YANILMA (Trafik Kazası Nedeniyle Uğranılan Zararın Tazmini/Aracın İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na Ait Olması – Davanın Husumetten Reddi Gerekmeyip Bu Yönün Temsilcide Yanılma Niteliğinde Olduğu Gözetilerek İçişleri Bakanlığı’na Tebligat Çıkartılacağı)
818/m.41
ÖZET : Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Dosyadaki belgeler ve olayı gören tanık beyanlarına göre olaya neden olan askeri aracın lacivert renkli, binek tipi ve üzerinde “jandarma” yazısı bulunduğu, Jandarma Genel Komutanlığı’na ait araçların üzerinde bulunan “jandarma” yazısı ve amblemi gibi ibarelerle diğer askeri araçlardan ayrıldığının komutanlık yazısında belirtildiği gözetildiğinde aracın İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na ait olduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak davacıların istemi, olaya neden olan askeri aracın işleteninin sorumlu tutulmasına yönelik olduğundan davanın husumetten reddi gerekmeyip bu yönün temsilcide yanılma niteliğinde olduğu gözetilerek İçişleri Bakanlığı’na tebligat çıkartılarak onun huzurunda yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek aracın malikinin devlet olduğu gerekçesiyle Milli Savunma Bakanlığı hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı Y. Z. vd. vekili tarafından, davalı Milli Savunma Bakanlığı vdl. aleyhine 25/07/2008 gününde verilen dilekçe ile trafik kazası nedeniyle tazminat istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen 30/12/2010 günlü kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davalı Milli Savunma Bakanlığı vekili duruşmasız olarak incelenmesi diğer taraflarca süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 19/06/2012 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı hazine vekili geldi, karşı taraftan davacılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra tarafa duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacılar ile davalılardan K. D. ve E… İnşaat ve Yapı Malzemeleri Yakacak San. ve Tic. Ltd. Şti.’nin temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davalılardan Milli Savunma Bakanlığı’nın temyiz itirazlarına gelince; Dava, trafik kazası nedeniyle uğranılan zararın tazmini istemine ilişkindir. Mahkemece dava kısmen kabul edilmiş, kararı taraflar temyiz etmişlerdir.
Davacılar, davalı K. D.’a ait aracın destek O. D.’ye ait araca çarparak desteklerinin ölümüne neden olduğundan olayda kusurlu bulunan K. D. ile plakası ve kullananı belli olmayan askeri aracın maliki olduğu düşüncesiyle Milli Savunma Bakanlığı aleyhine davayı açmışlardır.
Davalı Milli Savunma Bakanlığı görev ve yetki itirazları ile zamanaşımı def’inde bulunmuş, aracın kendilerine değil, İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na ait olabileceğini belirterek davanın husumetten reddini savunmuştur.
Yerel mahkeme, davayı Milli Savunma Bakanlığı yönünden de askeri aracın işleteninin kim olduğu belirlenememişse de, sonuç itibariyle bu araçların devlete ait olduğu, davalı bakanlığın aksi yöndeki savunmalarına itibar edilemeyeceği gerekçesiyle kısmen kabul etmiştir.
Dosyadaki belgeler ve olayı gören tanık beyanlarına göre olaya neden olan askeri aracın lacivert renkli, binek tipi ve üzerinde “jandarma” yazısı bulunduğu, Jandarma Genel Komutanlığı’na ait araçların üzerinde bulunan “jandarma” yazısı ve amblemi gibi ibarelerle diğer askeri araçlardan ayrıldığının komutanlık yazısında belirtildiği gözetildiğinde aracın İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı’na ait olduğunun kabulü gerekmektedir. Ancak davacıların istemi, olaya neden olan askeri aracın işleteninin sorumlu tutulmasına yönelik olduğundan davanın husumetten reddi gerekmeyip bu yönün temsilcide yanılma niteliğinde olduğu gözetilerek İçişleri Bakanlığı’na tebligat çıkartılarak onun huzurunda yargılamaya devam edilmesi gerekirken, yanılgıya düşülerek aracın malikinin devlet olduğu gerekçesiyle Milli Savunma Bakanlığı hakkında hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Kabul biçimine göre de, davalı bakanlığın harçtan muaf olmasına rağmen harçla yükümlü tutulması doğru değilse de, hüküm adı geçen davalı lehine bozulduğundan bu konu bozma nedeni yapılmayarak yerel mahkeme kararı eleştirilmekle yetinilmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı Milli Savunma Bakanlığı yararına BOZULMASINA, davacılar ile diğer davalıların temyiz itirazlarının yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle reddine ve temyiz eden davalı Milli Savunma Bakanlığı yararına takdir olunan 900,00 TL duruşma avukatlık ücretinin davacılara yükletilmesine, 19.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1517
K. 2012/1373
T. 9.2.2012
• ARAÇ İŞLETENİN SORUMLULUĞU (Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talebi – Dava Dışı Araç Sürücüsünün Tam Kusurlu Eyleminin Kazaya Neden Olduğu/İşleten ve Trafik Sigortacısının Zarardan Sorumlu Tutulamayacağı)
• DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI TALEBİ ( Kazanın Dava Dışı Araç Sürücüsünün Tam Kusurlu Eyleminden Kaynaklandığı – Araç İşleteni ve Trafik Sigortacısının Zarardan Sorumlu Tutulmaması Gereği )
• TRAFİK SİGORTASININ SORUMLULUĞUNUN KAPSAMI ( Ancak İşletenin Zarardan Sorumlu Tutulabildiği Hallerde Zararı Gidermekle Yükümlü Olduğu – Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talebi )
• ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN AĞIR KUSURU ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talebi – Kazanın Dava Dışı Araç Sürücüsünün Tam Kusurlu Eyleminden Kaynaklandığı/İşleten ve Trafik Sigortacısının Zarardan Sorumlu Tutulamayacağı)
2918/m. 85, 86, 91
ÖZET : Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir. Aracın işletilmesi nedeniyle meydana gelen zararlardan araç işleteni sorumludur ve işletenin bu sorumluluğunun karşılanması için trafik sigortası yaptırması zorunludur. O halde trafik sigortası araç işletenin sorumluluğunu üzerine almış bulunmasına göre ancak işletenin zarardan sorumlu tutulabildiği hallerde zararı gidermekle yükümlüdür.
Araç işleteni, kazanın üçüncü kişinin ağır kusurundan kaynaklandığını kanıtlaması halinde sorumluluktan kurtulacağı belirtilmiştir. Dava konusu olayda dava dışı araç sürücüsünün tam kusurlu eylemi kazaya neden olmuştur. Bu nedenle araç işleteni ve trafik sigortacısının meydana gelen zarardan sorumlu tutulması mümkün değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili asıl ve birleştirilen davada davalının trafik sigortacısı olduğu aracın neden olduğu kaza sonucunda müvekkillerinin desteğinin hayatını kaybettiğini ileri sürerek ayrı ayrı 7.500,00 TL destekten yoksun kalma tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre trafik sigortasının araç sürücüsüne yönelik sorumluluğu bulunmadığına ilişkin bir düzenleme yer almadığı ve araç sürücüsü olan davacıların desteğinin kusursuz olması nedeniyle oluşan zararın davalının sorumluluğunda olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkin olup, davalı sigorta şirketi davacıların desteğinin sürücüsü olduğu aracın trafik sigortacısıdır. Meydana gelen kazada her iki araç sürücüsü de hayatını kaybetmiştir. Mahkemece kusur durumunun belirlenmesi için alınan bilirkişi raporunda davacıların desteğinin kusursuz olduğu, tam kusurun şerit ihlali yapan diğer aracın sürücüsünde olduğu kabul edilmiş ve rapor mahkemece de benimsenmiştir. 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 91. maddesi delaletiyle 85. maddesinde aracın işletilmesi nedeniyle meydana gelen zararlardan araç işleteninin sorumlu olduğu ve işletenin bu sorumluluğunun karşılanması için trafik sigortası yaptırmasının zorunlu olduğu düzenlenmiştir. O halde trafik sigortası araç işletenin sorumluluğunu üzerine almış bulunmasına göre ancak işletenin zarardan sorumlu tutulabildiği hallerde zararı gidermekle yükümlüdür. Aynı yasanın 86. maddesinde araç işleteni, kazanın üçüncü kişinin ağır kusurundan kaynaklandığını kanıtlaması halinde sorumluluktan kurtulacağı belirtilmiştir. Dava konusu olayda dava dışı araç sürücüsünün tam kusurlu eylemi kazaya neden olmuştur. Bu nedenle araç işleteni ve trafik sigortacısının meydana gelen zarardan sorumlu tutulması mümkün değildir. Mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 09.02.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2887
K. 2011/1755
T. 1.3.2011
• RÜCUEN TAZMİNAT ( Sigorta Ettiren Araç İşleteninin Devri 15 Gün İçinde Sigortacıya Bildirmesi Gerekmekte Olup Sigortacının da Yeni İşletenle Sigorta Sözleşmesini Devam Ettirip Ettirmeme Hususunda Takdir Hakkı Bulunduğu )
• ARAÇ İŞLETENİNİN DEVRİ ( Rücuen Tazminat – Sigorta Ettiren Araç İşleteninin Devri 15 Gün İçinde Sigortacıya Bildirmesi Gerekmekte Olup Sigortacının da Yeni İşletenle Sigorta Sözleşmesini Devam Ettirip Ettirmeme Hususunda Takdir Hakkı Bulunduğu )
• RÜCU HAKKI ( Araç Sürücüsünün Alkollü Olarak Yaptığı Kaza – Davalı İle Sigorta Şirketi Arasındaki Sigorta Sözleşmesi Gereğince Sürücünün Ağır Kusuru veya Alkollü Olması Sonucu Zarara Neden Olduğu Takdirde Sigortacı Kendi Akidine Rücu Hakkına Sahip Olduğu )
2918/m.94
ÖZET : Dava, rücuen tazminat istemine ilişkindir. 2918 Sayılı KTK.nun 94. maddesi uyarınca, sigorta ettiren araç işleteninin devri, 15 gün içinde sigortacıya bildirmesi gerekmekte olup, sigortacının da yeni işletenle sigorta sözleşmesini devam ettirip, ettirmeme hususunda takdir hakkı bulunmaktadır. Somut olayda, davalı sigortalı aracın devredildiğini davacı sigortaya bildirdiğini de iddia etmemiştir. Dolayısıyla, davalı Z K. olay tarihine kadar, davalı N. Z.’in in sigortacı ile yaptığı poliçe ile aracı trafiğe çıkarmış, bir zeyilname düzenlettirerek davacı ile sigorta sözleşmesi yapma yolunu tercih etmemiştir. Bu durumda, davalı N. Z.’in olay tarihi itibariyle işleten sıfatı kalmasa da davacı sigorta şirketi ile olan sigorta ilişkisinin devam ettiğinin kabulü gerekir.
Davalı ile sigorta şirketi arasındaki sigorta sözleşmesi gereğince sürücünün ağır kusuru veya alkollü olması sonucu zarara sebep olduğu takdirde sigortacı kendi akidine rücu hakkına sahiptir. Davalı Z. K. olay tarihi itibariyle işleten sıfatı bulunsa da sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığından hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükümün süresi dışında davalı N. Z. vekili ve süresi içinde davalı Z. K. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı N. Z.’e ait aracın, davacı şirkete zorunlu mali sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçe süresi bitmeden aracın Z. K.’ya satıldığını, satışı sigorta şirketine bildirilmediğini, aracın karıştığı kaza sonucu zarar gören kişilere poliçe limiti dahilinde tazminat ödendiğini, sigortalı araç sürücüsünün alkollü olarak kaza yapmış olması sebebiyle rücu hakkının doğduğunu belirterek 18.962 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek ticari faizi ile davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı N. Z. aracı kazadan önce sattığını husumet yöneltilemeyeceğini davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı duruşmalara katılmamış, savunma yapmamıştır.
Mahkemece toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, 18.962 TL tazminatın dava tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı N. Z. vekili ve davalı Z. K. tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Mahkeme hükmü davalı N. Z. vekiline, 21.1.2009 tarihinde tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesinin, H.U.M.K.nun 432. maddesinde öngörülen 15 günlük yasal süre geçirildikten sonra 10.2.2009 tarihinde temyiz defterine kaydedilmiş ve harcı yatırılmıştır. Süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, 1.6.1990 gün ve 3/4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceğinden, süresinden sonra yapılan temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
2-) Davalı Z. K. vekilinin temyiz itirazları yönünden ; Dava zorunlu mali sorumluluk sigorta ilişkisinden kaynaklanan rücu davasıdır. Bu tür davalarda sigortacı 2918 Sayılı karayolları trafik yasasının 95/2. maddesi ve zorunlu mali sorumluluk sigortası genel şartlarının B-4. maddesi gereğince tazminat yükümlülüğünün azaltılması veya kaldırılmasına ilişkin halleri üçüncü kişilere karşı ileri süremeyeceğinden zarar görene ödeme yaptıktan sonra sigorta sözleşmesine ve bu sözleşemeye ilişkin kanun hükümlerine göre kendi sigorta ettirenine rücu edebilir.
Dosya kapsamına göre, ZMSS poliçesi, davacı ile davalı N. Z. arasında 1.4.2005 tarihinde bir yıl için düzenlenmiş olup, 6.11.2005 olay tarihinden önce 31.10.2005 tarihinde araç davalı Z. K. tarafından noter satışı ile satın alınmıştır.
2918 Sayılı KTK.nun 94. maddesi uyarınca, sigorta ettiren araç işleteninin devri, 15 gün içinde sigortacıya bildirmesi gerekmekte olup, sigortacının da yeni işletenle sigorta sözleşmesini devam ettirip, ettirmeme hususunda takdir hakkı bulunmaktadır. Somut olayda, davalı sigortalı aracın devredildiğini davacı sigortaya bildirdiğini de iddia etmemiştir. Dolayısıyla, davalı Z. K. olay tarihine kadar, davalı N. Z.’in in sigortacı ile yaptığı poliçe ile aracı trafiğe çıkarmış, bir zeyilname düzenlettirerek davacı ile sigorta sözleşmesi yapma yolunu tercih etmemiştir. Bu durumda, davalı N. Z.’in olay tarihi itibariyle işleten sıfatı kalmasa da davacı sigorta şirketi ile olan sigorta ilişkisinin devam ettiğinin kabulü gerekir.
Bu hale göre davalı N. Z. ile sigorta şirketi arasındaki sigorta sözleşmesi gereğince sürücünün ağır kusuru veya alkollü olması sonucu zarara sebep olduğu takdirde sigortacı kendi akidine rücu hakkına sahiptir. Davalı Z. K. olay tarihi itibariyle işleten sıfatı bulunsa da sigorta sözleşmesinin tarafı olmadığından hakkında açılan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabulü doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı N. Z.’in temyiz dilekçesinin süre yönünden reddine, 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı Z. K. vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün bu davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davalılar N. Z. ve Z. K.’ya geri verilmesine, 1.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10107
K. 2011/3783
T. 21.4.2011
• RÜCUAN TAZMİNAT DAVASI (Kasko Sigortası Nedeniyle – Araç İşletenlerden Hangisinin Kusurlu Olduğunun Kesin Olarak Tespit Edilemediği Durumda Tehlike Sorumluluğuna Katlama İlkesinin Uygulanacağı/İşletenlerin Eşit Kusurlu Sayılacağı)
• ARAÇ İŞLETENİNİN KUSURU (Araç İşletenlerden Hangisinin Kusurlu Olduğunun Kesin Olarak Tespit Edilemediği Durumda Tehlike Sorumluluğuna Katlama İlkesinin Uygulanacağı/İşletenlerin Eşit Kusurlu Sayılacağı – Rücuan Tazminat Davası)
• TEHLİKE SORUMLULUĞU (Araç İşletenlerden Hangisinin Kusurlu Olduğunun Kesin Olarak Tespit Edilemediği Durumda Tehlike Sorumluluğuna Katlama İlkesinin Uygulanacağı – İşletenlerin Eşit Kusurlu Sayılacağı)
• KAZA TESPİT TUTANAĞI (Davacı Lehine Delil Niteliğindeki Tutanakta Davalı Sürücünün Tali Kusurlu Olduğu Belirtildiği/Aksinin Davalı Tarafından Kanıtlanamadığı – Uzman Bilirkişi Raporu Alınması Gereği)
6762/m. 1301
ÖZET : Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir.Kaza tespit tutanağı davacı lehine delil oluşturup tutanakta davalı sürücünün tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Aksi davalı tarafından da kanıtlanmamış olduğundan, mahkemece yapılacak iş, gerektiğinde tutanak tanıkları da dinlenerek, konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak, araçların bulundukları konum, sürücülerin beyanları ve araçların çarpma noktaları da dikkate alınarak sürücülerin kusur durumlarının belirlenmesi, ışık ihlalinin kesin olarak tespit edilememesi durumunda öğreti ve uygulamada kabul edilen görüşe göre işletenlerden hangisinin kusurlu olduğunun kesin olarak tesbit edilemediği durumda, tehlike sorumluluğuna katlanma ilkesi uyarınca, zararın işletme tehlikeleri doğrultusunda, tehlikeler eşit varsayıldığından zarar ilke olarak yarı yarıya paylaştırılır. Bu halde ise, her iki araç sürücüsünün de eşit oranda kusurlu olacakları da dikkate alınarak hazırlanacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki rücuan tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükümün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkili tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan aracın, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın sebep olduğu kaza sonucunda hasar gördüğünü, hasar bedelinin sigortalıya ödendiğini, ileri sürerek, 6.700,00 TL’nin davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı N. K., davanın reddini savunmuştur.
Davalı Y. Ö. davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalı sürücünün kusurlu olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan rücuan tazminat istemine ilişkindir. T.T.K.nun 1301’nci maddesi uyarınca, sigortalısına ödeme yapan sigorta şirketi ödediği tazminatı zarar sorumlusundan isteyebilir. İstenebilecek tazminat tutarı, sigortalının gerçek zararının davalının kusur oranına isabet eden kısmıdır. O halde, zararın ve kusur durumunun tespiti zorunludur. Kaza tespit tutanağında, hem sigortalı aracın, hem de davalıların sorumluluğunda olan aracın, trafik düzeni ve güvenliği ile ilgili kurallara uymadıkları, tali kusurlu oldukları belirtilmiştir. Işıklı kavşakta her iki araç sürücüsü de yeşil ışıkta geçtiğini savunmuş olup, yargılama sırasında taraflarca tanık dinlenmesi talebinde bulunulmamış, mahkemece, davacının iddiasını kanıtlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir. Oysa, kaza tespit tutanağı davacı lehine delil oluşturup tutanakta davalı sürücünün tali kusurlu olduğu belirtilmiştir. Aksi davalı tarafından da kanıtlanmamış olduğundan, mahkemece yapılacak iş, gerektiğinde tutanak tanıkları da dinlenerek, konusunda uzman yeni bir bilirkişi heyetinden rapor alınarak, araçların bulundukları konum, sürücülerin beyanları ve araçların çarpma noktaları da dikkate alınarak sürücülerin kusur durumlarının belirlenmesi, ışık ihlalinin kesin olarak tespit edilememesi durumunda öğreti ve uygulamada kabul edilen görüşe göre işletenlerden hangisinin kusurlu olduğunun kesin olarak tesbit edilemediği durumda, tehlike sorumluluğuna katlanma ilkesi uyarınca, zararın işletme tehlikeleri doğrultusunda, tehlikeler eşit varsayıldığından zarar ilke olarak yarı yarıya paylaştırılır. Bu halde ise, her iki araç sürücüsünün de eşit oranda kusurlu olacakları da dikkate alınarak hazırlanacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 21.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/7949
K. 2011/9099
T. 11.10.2011
• TRAFİK KAZASINDAN KAYNAKLANAN MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT DAVASI ( Davacının Hatır Taşıması Yapmış Olsa Dahi Tehlike Sorumluluğu Gereği Aracın İşletilmesine Bağlı Üçüncü Kişilere Verilen Zararların Sigorta Kuvertürünün Altında Olacağı )
• ARAÇ İŞLETENİNİN TEHLİKE SORUMLULUĞU ( Trafik Kazasından Kaynaklan Maddi ve Manevi Tazminat Davası – Yasal Düzenlemeler ve Poliçe Genel Şartları Gereğince Davacının Hatır Taşıması Yapmış Olsa Dahi ZMSS Sigorta Güvencesinden Yararlanabileceği )
• HATIR TAŞIMASI ( Davacının Tehlike Sorumluluğu Gereği Aracın İşletilmesine Bağlı Üçüncü Kişilere Verilen Zararların Sigorta Kuvertürünün Altında Oduğu – Trafik Kazasından Kaynaklan Maddi ve Manevi Tazminat Davası/Araç İşleteninin Tehlike Sorumluğu )
• ZORUNLU TRAFİK SİGORTASI ( Yasal Düzenlemeler ve Poliçe Genel Şartları Gereğince Davacının Hatır Taşıması Yapmış Olsa Dahi ZMSS Sigorta Güvencesinden Yararlanabileceği – Araç İşleteninin Tehlike Sorumluğu/Maddi ve Manevi Tazminat Davası )
2918/m. 87
818/m. 43,44
ÖZET : Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.Davacı, hatır taşıması yapmış olsa da yasal düzenleme ve poliçenin ayrılmaz parçası niteliğindeki genel şartlarında hatır taşımasından doğan zararların sigorta güvencesi dışındaki haller arasında gösterilmemesinden dolayı zorunlu trafik sigortasının, hatır taşıması da dahil aracın işletilmesine bağlı tehlike sorumluluğu hallerini sigorta güvencesi kapsamına aldığı, tehlike sorumluluğunun bu aracın işletilmesine bağlı olarak taşımanın niteliği ve türüne bakılmaksızın üçüncü kişilere verilen zararların sigorta kuvertürünün altında olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı taraflara ait araç sürücülerinin kusurlu hareketiyle meydana gelen kazada davacının yaralandığını açıklayıp, fazlaya dair haklarını saklı tutarak 15.320.98 TL maddi ( Tedavi gideri-daimi ve geçici iş göremezlik ) ve 2.000 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar ve vekilleri, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın kısmen kabulü ile, 5.745,35 TL maddi ve 600 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılar H. Ö. ve H. A.’den müştereken ve müteselsilen tahsiline, ıslahla artırılan miktar yönünden ıslah tarihinden faiz yürütülmesine. 9.575,63 TL maddi tazminattan hatır taşıması gereği B.K.’nun 43. ve 44 maddeleri uyarınca %30 oranında indirim yapılarak 6.703,20 TL maddi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ölü A. G. mirasçıları olan davalılardan tahsiline, ıslahla artırılan miktar yönünden ıslah tarihinden faiz yürütülmesine, 1.000 TL manevi tazminattan hatır taşıması gereği B.K.’nun 43. ve 44. maddeleri uyarınca %30 oranında indirim yapılarak 700 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte ölü A. G. mirasçıları olan davalılardan tahsiline, hatır taşıması zmss teminatı kapsamı dışında kaldığından davalı sigorta şirketi hakkındaki davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- )Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- )Dava, trafik kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Hatır taşıması olması sebebiyle zararın teminat kapsamında bulunmadığı gerekçesiyle davalı zmss hakkındaki dava red edilmiştir. Davacının hatır için taşındığı dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Ancak, 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 87 nci maddesinde, yaralanan kişinin hatır için karşılıksız taşınması halinde işletenin ve dolayısıyla zorunlu trafik sigortacısının sorumluluğunun genel hükümlere tabi olduğu belirtilmiştir. Yürürlükte olan zmss poliçesi genel şartlarının 3. maddesinde ise sigortacının sorumluluğunun dışında kalan ayrıksı durumlar arasında hatır taşıması yer almamaktadır. Bu durumda yasal düzenleme ve poliçenin ayrılmaz parçası niteliğindeki genel şartlarında hatır taşımasından doğan zararların sigorta güvencesi dışındaki haller arasında gösterilmemesinden dolayı zorunlu trafik sigortasının, hatır taşıması da dahil aracın işletilmesine bağlı tehlike sorumluluğu hallerini sigorta güvencesi kapsamına aldığı, tehlike sorumluluğunun bu aracın işletilmesine bağlı olarak taşımanın niteliği ve türüne bakılmaksızın üçüncü kişilere verilen zararların sigorta kuvertürünün altında olduğu gözetilerek karar verilmesi gerekirken yazılı biçimde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 11.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.