Araç Mülkiyetinin Devri Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/11200
K. 2003/11203
T. 20.11.2003
• DAVALININ İFLAS ETMESİ ( Davanın İkinci Alacaklılar Toplantısından 10 Gün SonraYa Kadar Bekletilmesi Gereği )
• İFLAS ( Davanın İkinci Alacaklılar Toplantısından 10 Gün Sonraya Kadar Bekletilmesi Gereği )
• İKİNCİ ALACAKLILAR TOPLANTISINDAN 10 GÜN SONRAYA KADAR DAVANIN BEKLETİLMESİ ( Kasko Rücu Davasında Davalının İflası )
• KASKO RÜCU DAVASI ( Davalının İflası Halinde Davanın İkinci Alacaklılar Toplantısından 10 Gün Sonraya Kadar Bekletilmesi Gereği )
• ARAÇ MÜLKİYETİNİN DEVRİ ( Noter Satışından Önce Meydana Gelen Kazadan Eski Malikin Sorumlu Olması )
• NOTER SATIŞININ ARAÇ MÜLKİYETİNİ GEÇİRMESİ ( Noter Satışından Önce Meydana Gelen Kazadan Sorumluluk )
6762/m.1301
2004/m.194
2918/m.2,20
ÖZET :Dava, kasko sigortasına dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir. Somut olayda, trafik sigortacısı sıfatıyla A…. Sigorta A.Ş. aleyhine de dava açılmıştır. Dairemiz’e intikal eden başka dosyalardan anlaşıldığı üzere, anılan sigorta şirketinin 07.02.2003 tarihli mahkeme kararı ile iflasına karar verilmiştir. İİK.nun 194 ncü maddesi uyarınca, iflasın açılması ile, müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları, acele haller ve maddede yazılı olanlar haricinde durur ve ancak alacaklıların toplanmasından 10 gün sonra devam olunabilir. O halde, mahkemece bir ara karar ile davalı A…. Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonra bir tarihe kadar durmasına karar verilmesi ve bu tarihten sonra yargılamaya devam edilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2- Somut olayda, hasara neden olan kaza 24.01.2001 tarihinde meydana gelmiştir. Bu tarihte kazaya neden olduğu iddia edilen 34 RB 759 plakalı aracın maliki davalı Can E.’dir. Anılan davalı, bahse konu aracı kazadan sonra usulüne uygun olarak, noterden düzenlenen satış sözleşmesiyle dava dışı Sinan G.’e satmıştır. O halde, zarar görene karşı davalı Can E.’ün işleten sıfatının devam ettiği kabul edilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada İstanbul Asliye 2.Hukuk Mahkemesi’nce verilen 13.03.2003 tarih ve 2002/571 – 2003/164 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı sigortacının, TTK.nun 1301 nci maddesi hükmüne dayalı olarak davalı taraf aleyhine açtığı rücu davası sonucunda mahkemece davanın Can E. yönünden reddine, diğer davalılar bakımından kabulüne dair tesis edilen hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, kasko sigortasına dayalı rücuen tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, trafik sigortacısı sıfatıyla A…. Sigorta A.Ş. aleyhine de dava açılmıştır. Dairemiz’e intikal eden başka dosyalardan anlaşıldığı üzere, anılan sigorta şirketinin 07.02.2003 tarihli mahkeme kararı ile iflasına karar verilmiştir.
İİK.nun 194 ncü maddesi uyarınca, iflasın açılması ile,müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları, acele haller ve maddede yazılı olanlar haricinde durur ve ancak alacaklıların toplanmasından 10 gün sonra devam olunabilir. Bu hükmün amacı, iflasın açılması ile, tasarruf yetkisi kısıtlanıp yerini iflas idaresi alan müflisin davacı veya davalı bulunduğu davaları devam ettirmekte fayda olup olmadığını tespiti noktasında iflas idaresine imkan sağlamaktır. İflas idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflas organlarının teşekkül etmesi ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olması gerekir. İşte bu nedenle müflisin hukuk davalarının belli bir süre durması kabul edilmiştir. O halde, mahkemece bir ara karar ile davalı A…. Sigorta A.Ş. hakkındaki davanın ikinci alacaklılar toplantısından 10 gün sonra bir tarihe kadar durmasına karar verilmesi ve bu tarihten sonra yargılamaya devam edilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2-Davacı vekilinin temyizine gelince; motorlu aracın İşleteni olarak, öncelikle motorlu aracın malikinin anlaşılması gerekir. Karayolları Trafik Kanunu’nun 2 nci maddesinde araç sahibi olarak, araç için adına yetkili idarece tescil belgesi verilmiş veya sahiplik veya satış belgesi düzenlenmiş kişi tanımı verilmiş bulunmaktadır. Trafik sicilindeki kayıt, araç sahipliğine karine teşkil etmekteyse de; sicil, her zaman gerçek maliki göstermeyebilir. Zira, araç üzerindeki mülkiyet, Karayolları Trafik Kanunu’nun 20 nci maddesi uyarınca noterlikçe düzenlenen satış sözleşmesi ve araç üzerindeki zilyetliğin devri ile başkasına geçer. İşte bu andan itibaren araç sahipliği sıfatı aracı devralan kişiye geçmiş olur. Durumun trafik siciline aksettirilmesi, araç sahipliğinin değişmesi için zorunlu bir koşul değildir. Kaldı ki, anılan maddede noter kanalı ile yapılan satış işleminden sonra tescil işlemi yaptırılmamış olsa bile bu süre içerisinde araçta veya taşınan yükte meydana gelecek zararlardan aracın yeni sahibinin sorumlu olacağı hükme bağlanmıştır.
Somut olayda, hasara neden olan kaza 24.01.2001 tarihinde meydana gelmiştir. Bu tarihte kazaya neden olduğu iddia edilen 34 RB 759 plakalı aracın maliki davalı Can E.’dür. Anılan davalı,bahse konu aracı kazadan sonra usulüne uygun olarak, noterden düzenlenen satış sözleşmesiyle dava dışı Sinan G.’e satmıştır. Kazadan önce, 34 RB 759 plakalı araç, davalı Can E. mülkiyeti ve zilyetliğinde iken hırsızlığa maruz kalmış, kasko sigorta şirketi tarafından sigorta bedeli ödenmiş ve haricen üzerindeki haklar sigorta şirketine devredilmiş ise de, daha sonra araç bulunarak araç sigorta şirketi temsilcisine teslim edilmiştir. Sigorta şirketince de araç haricen kiralama şirketine devredilmiş, diğer davalı Hasan A. kullanımındayken kaza meydana gelmiştir. Ancak, açıklanan işlemler, kazaya neden olan aracın üzerindeki mülkiyetin zarar gören üçüncü kişiler bakımından, kazadan önce usulüne uygun olarak devredildiği sonucunu doğurmamaktadır. O halde, zarar görene karşı davalı Can E.’ün işleten sıfatının devam ettiği kabul edilerek sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1 ve 2 numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 20.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/11298
K. 2003/10966
T. 17.11.2003
• KASKO RÜCU DAVASI ( Davalı Adına Kayıtlı Aracın Kazadan Önce Noter Senediyle Üçüncü Kişiye Satılmış Olması )
• NOTER SATIŞININ ARAÇ MÜLKİYETİNİ GEÇİRMESİ ( Sicilde Araç Adına Kayıtlı Kişinin Kazadan Önce Aracı Satmış Olması Halinde Sorumlu Olmaması )
• ARAÇ MÜLKİYETİNİN DEVRİ ( Noter Satışının Yeterli Olması – Sicilde Malik Görünen Kişinin Kazadan Önce Aracı Satmış Olması Halinde Sorumlu Olmaması )
• TRAFİK SİCİLİNDE MALİK GÖRÜNEN KİŞİNİN SORUMLU OLMAMASI ( Aracın Kazadan Önce Noter Senediyle Satılmış Olması )
6762/m.1301
2918/m.20/d
ÖZET :Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan rücu davasıdır. 2918 sayılı KTK.nun değişik 20/d madde hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştiren devir işlemleri, araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Davacı vekili davalının araç maliki olduğunu belirtmiş, mahkemece de davalının araç maliki olduğundan bahisle sorumluluğuna ilişkin hüküm kurulmuş ise de, davalı tarafından verilen cevap dilekçesi ekinde ibraz edilen noter satış sözleşmesine göre, hasara neden olan aracın mümeyyiz davalı tarafından kazadan önce 15.01.2001 tarihinde dava dışı 3. kişiye satılmış olduğu anlaşılmıştır. O halde mümeyyiz davalının araç maliki sıfatı kalmamış bulunmasına göre hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Üsküdar Asliye 5.Hukuk Mahkemesi’nce verilen 13.08.2003 tarih ve 2002/581 – 2003/780 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı Alpaslan Yanık tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Gürkan Gençkaya tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı’nın TTK.nun 1301. maddesi hükmüne dayalı olarak davalılar aleyhine açtığı itirazın iptali davası sonucunda mahkemece davanın kabulüne dair tesis edilen hüküm, davalı Alpaslan Y. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta poliçesinden kaynaklanan rücu davasıdır.
2918 sayılı KTK.nun, değişik 20/d madde hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştiren devir işlemleri, araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Tescil işlemi, idari bir tasarruf olup, yaptırılmaması ayrı bir yaptırıma tabidir ve mülkiyetin devri için kurucu bir nitelik taşımaz. Bunun bir sonucu olarak da, trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte, bu karine kesin değildir. Aracı noter satışı ile devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi, aracın maliki sayılır.
Davacı vekili davalı Alparslan Y.’ın araç maliki olduğunu belirtmiş, mahkemece de bu davalının araç maliki olduğundan bahisle sorumluluğuna ilişkin hüküm kurulmuş ise de, davalı Alparslan Y. tarafından verilen cevap dilekçesi ekinde ibraz edilen noter satış sözleşmesine göre, hasara neden olan aracın mümeyyiz davalı tarafından kazadan önce 15.01.2001 tarihinde dava dışı 3.kişiye satılmış olduğu anlaşılmıştır. O halde mümeyyiz davalının araç maliki sıfatı kalmamış bulunmasına göre hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle mümeyyiz davalının temyiz isteminin kabulü ile hükmün BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/1188
K. 2007/1606
T. 10.5.2007
• RÜCUEN TAZMİNAT DAVASI ( Araçlarda Hasara Neden Olmak – Aracı Noter Satışı İle Devralan Adına Tescil İşlemi Yaptırmamış Olsa Dahi Aracın Maliki Sayılacağı )
• ARAÇ MÜLKİYETİNİN DEVRİ ( Noterde Yapılan İşlemin Yeterli Olduğu – İşlemin Tamamlanması İçin Trafik Siciline Tescil İşlemi Yapılmasının Mutlak Koşul Olmadığı )
• NOTERDE YAPILAN ARAÇ DEVİR iŞLEMİ ( Aracı Noter Satışı İle Devralan Adına Tescil İşlemi Yaptırmamış Olsa Dahi Aracın Maliki Sayılacağı )
• TRAFİK KAYITLARI ( Mülkiyeti Gösteren Sicillerden Olmakla Birlikte Bu Karinenin Kesin Olmadığı – Mülkiyetin Devri İçin Noterde Yapılan İşlemin Yeterli Olduğu )
2918/m. 20/d
ÖZET : Noterde yapılan devir işlemi, araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Bunun bir sonucu olarak da, trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte, bu karine kesin değildir. Aracı, noter satışı ile devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi, aracın maliki sayılır.
DAVA : Taraflar arasındaki rücuen tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı S. Ltd. Şti. temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalıların maliki, sürücüsü ve sigortacısı oldukları aracın müvekkili şirkete kasko sigortalı araçlarda hasara neden olduklarını, davalı sürücünün kusurlu olduğunu, hasar bedellerinin sigortalılarına ödendiğini, bu nedenle toplam 24.969.700.000 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı sigorta vekili, poliçe limiti dahilinde sorumluluklarını kabul ettiğini belirtmiş, davalı Cengiz kusuru kabul etmediğini savunarak davanın reddini istemiş, diğer davalı ise cevap vermemiştir.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davanın kısmen kabulüne, toplam 15.666.75 YTL’nin sigorta şirketi yönünden dava tarihi, diğer davalılar yönünden ayrı ayrı ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı S. Ltd.Şti, temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
2918 sayılı KTK’nın, değişik 20/d maddesi hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştiren devir işlemleri, araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Bunun bir sonucu olarak da, trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte, bu karine kesin değildir. Aracı, noter satışı ile devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi, aracın maliki sayılır.
Davacı vekili davalı şirketin araç maliki olduğunu belirtmiş, mahkemece de bu davalının araç maliki olduğundan bahisle sorumluluğuna ilişkin hüküm kurulmuş ise de, temyiz dilekçesi ekinde ibraz edilen Bakırköy 14. Noterliğinin 30.12.2003 gün 22054 yevmiye nolu noter satış sözleşmesine göre, hasara neden olan aracın davalı şirket tarafından kazadan önce 30.12.2003 tarihinde dava dışı üçüncü kişiye satılmış olduğu anlaşılmıştır. O halde davalının araç maliki sıfatı kalmamış bulunmasına göre, hakkındaki davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı şirket vekilinin temyiz isteminin kabulü ile kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 10.05.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/17563
K. 2004/7842
T. 24.5.2004
• HARİCİ SATIŞ SÖZLEŞMESİYLE ALINAN ARAÇ ( Mülkiyetin Tesbiti Talebi – Sözleşmeden Doğan Davalarda Yetkili Mahkemeler )
• MENFİ YETKİ SÖZLEŞMESİNİN GEÇERSİZ OLMASI ( Sözleşmeden Doğan Uyuşmazlıklarda Yetkili Mahkemeler – Harici Satış Sözleşmesiyle Alınan Aracın Mülkiyetinin Tesbiti ve Adına Tescili Talebi )
• YETKİLİ MAHKEMELER ( Sözleşmeden Doğan Davalarda – Harici Satış Sözleşmesiyle Alınan Aracın Mülkiyetinin Tesbiti ve Adına Tescili Talebi )
• ARAÇ MÜLKİYETİNİN DEVRİNE İLİŞKİN HARİCİ SÖZLEŞMEYE DAYALI TESCİL TALEBİ ( Sözleşmeden Kaynaklanan Davalarda Yetkili Mahkemeler – Yetki Sözleşmesinin Kanuni Yetkili Mahkemelerin Yetkisini Kaldırmayacağı )
818/m.73
1086/m.10
ÖZET : Dava, harici satış sözleşmesiyle alınan aracın mülkiyetinin kendisine ait olduğunun tesbitiyle tescile veya ödediği bedelin faizi ile istirdadına ilişkindir. Sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda yetkili mahkeme, sözleşmenin yerine getirileceği yer mahkemesidir. Taraflar arasındaki mülkiyetin tespiti davasında, mahkemece öncelikle sözleşmenin ifa yeri araştırılmalı tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteği anlaşılamaması halinde sözleşmenin yerine getirileceği yer BK’nın 73. maddesine göre belirlenmelidir. Öte yandan, taraflar arasında yetki sözleşmesi yapılması kanun gereğince yetkili olan genel mahkemelerin yetkisini ortadan kaldırmaz. Bu durumda, alacaklının kanunen yetkili olan mahkemelerden birinde veya yetki anlaşmasında kabul edilen mahkemede dava açma konusunda tercih hakkı bulunmaktadır. Dava konusu olayda diğer davalılar M. ile İ. Türüdü’nün ikametgahları da Ankara’dır. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılmadan eksik inceleme ile yetkisizlik kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki mülkiyetin tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı Ü. Şirketi adına kayıtlı aracı 10.10.1998 tarihli harici sözleşme ile davalılardan 1.800.000.000 TL’sına satın aldığını ve aracın davalı İ.Türüdü tarafından Ankara’da teslim edildiğini, ancak kendisinin de sattığı üçüncü şahsın elinden davalı şirket tarafından fiilen alındığını ve aleyhine icra takibinde bulunulduğunu ileri sürerek, aracın adına tesciline ya da ödediği bedelin faizi ile istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan Ü. Limited Şirketi ile İ. Ünlü, davacıya bir satış yapılmadığını, yetkili mahkemenin de İstanbul Mahkemesi olduğunu bildirmiş, davalı M. davanın reddini dilemiş, diğer davalılar duruşmaya gelmemişler, cevap da vermemişlerdir.
Mahkemece, sözleşmede yetkili mahkemenin İstanbul Mahkemesi olduğunun bildirildiği, davalıların da davalı şirketin yetkilisi olduklarından, yetkisizlik kararı verilerek dosyanın yetkili İstanbul Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı tarafından ibraz edilen 10.10.1998 tarihli sözleşmede, satıcı yerinde, davalı M. Gür ile İ. Ünlü adı olup tek imza vardır. Davacı bu imzanın davalı M.’ye ait olduğunu ve şirketin yetkilisi olduğunu açıklamıştır. Yine davacının yazılı beyanına göre şirketin diğer yetkilisi olan davalı İ. Türüdü’nün imzasını taşıyan belgede, aracın Ankara trafiğinde teslim edileceği yazılıdır. Davalı şirket ile İ. Ünlü diğer davalılardan şirket ile hiçbir ilgilerinin olmadığını, düzenlenen sözleşmenin kendilerini bağlamadığını, satış yapmadıklarını savunmuşlardır. Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davalı Ü. Zırhlı Güvenlik Limited Şirketini temsile yetkili şahısların, diğer davalılar olup olmadığı belli değildir. Sözleşmeden doğan uyuşmazlıklarda HUMK’nın 10. maddesi gereğince sözleşmenin yerine getirileceği yer mahkemesinde de dava açılabilir. Bu nedenle mahkemece sözleşmenin ifa yeri araştırılmalı, tarafların sözleşmenin yerine getirileceği yer hakkında açık veya zımni isteğinin anlaşılamadığı hallerde sözleşmenin yerine getirileceği yer Borçlar Kanununun 73. maddesine göre belirlenmelidir. Kaldı ki, taraflar arasında yetki sözleşmesi yapılmış olması halinde de, kanun gereğince yetkili olan genel mahkemelerin yetkisi ortadan kaldırılamaz. Alacaklının bu durumda kanunen yetkili olan mahkemelerden birinde veya yetki anlaşmasında kabul edilen mahkemede dava açma konusunda tercih hakkı bulunmaktadır. Dava konusu olayda diğer davalılar M. ile İ. Türüdü’nün ikametgahları da Ankara’dır. Mahkemece yukarıda açıklanan hususlarda araştırma ve inceleme yapılmadan eksik inceleme ile yetkisizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.05.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/814
K. 2004/9914
T. 18.10.2004
• KASKO RÜCU TALEBİ ( Aracın Mülkiyetinin Noter Satışı ile Geçmesi – Satışın Tescil Edilmemesinin Mülkiyetin Geçişine Engel Olmaması – Aracı Kaza Tarihinden Önce Satan Sicil Malikinin Sorumlu Olmaması )
• ARAÇ MÜLKİYETİNİN NOTER SATIŞI İLE GEÇMESİ ( Satışın Tescil Edilmemesinin Mülkiyetin Geçmesine Engel Olmayacağı – Aracı Kazadan Önce Satan Davalının Pasif Husumet Ehliyetinin Bulunmaması )
• HUSUMET ( Aracı Kaza Tarihinden Önce Noter Senediyle Satan Ancak Sicilde Malik Olarak Görünen Davalının Kasko Rücu Bedelinden Sorumlu Tutulamaması )
• NOTER SATIŞIYLA ARAÇ MÜLKİYETİNİN GEÇMESİ ( Kaza Tarihinden Önce Aracı Satan Ancak Sicilde Malik Görünen Kişinin Kasko Rücu Bedelinden Sorumlu Olmaması )
2918/m.20/d
6762/m.1301
ÖZET : Dava, TTK’nun 1301’inci maddesi uyarınca açılmış kasko rücu davasıdır. Noterlerce gerçekleştirilen devir işlemleri, araç mülkiyetinin devri için yeterlidir. Devir işlemlerinin tamamlanması için trafik siciline tescil mutlak koşul değildir. Tescil işlemi, idari bir tasarruftur. Trafik kayıtları, mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte kesin karine değildir. Noter satışı ile aracı devralan kişi adına tescil yaptırmamış olsa bile malik sayılır. Davalının aracı kaza tarihinden önce diğer davalıya sattığı anlaşılmakta olup, husumet itirazının yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olduğu da gözetilerek, bu davalı hakkındaki dava reddedilmek üzere, hükmün bozulması gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Kocaeli Asliye 4. Hukuk Mahkemesi’nce verilen 14.05.2003 tarih ve 2001164 – 2003/304 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı S. tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi D.B. tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacının, TTK’nun 1301’inci maddesi hükmüne dayalı olarak davalılar aleyhine açtığı rücu davası sonucunda, mahkemece davanın kısmen kabulü ile 708.333.000.-TL’nin davalılardan faizi ile tahsiline dair verilen karar, davalı S. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, TTK’nun 1301’inci maddesi uyarınca açılmış kasko rücu davasıdır.
2918 sayılı KTK’nun, değişik 20/d madde hükmü uyarınca, noterlerce gerçekleştiren devir işlemleri, araç mülkiyetinin devri için yeterli olup, işlemin tamamlanması için trafik siciline alıcı adına tescil işlemi yapılması mutlak koşul değildir. Tescil işlemi, idari bir tasarruf olup, yaptırılmaması ayrıbir yaptırıma tabidir ve mülkiyetin devri için kurucu bir nitelik taşımaz. Bunun bir sonucu olarak da, trafik kayıtları mülkiyeti gösteren sicillerden olmakla birlikte, bu karine kesin değildir. Aracı noter satışı ile devralan, adına tescil işlemi yaptırmamış olsa dahi, aracın maliki sayılır.
Kadıköy Trafik Tescil Büro Amirliği’nin 27.05.2003 tarihli verilen cevabi yazısından, 34 … .. plakalı aracın Sakarya 2. Noterliği’nin 27654 yevmiye nolu satış senedi ile kazadan önce 25.12.1998 tarihinde diğer davalı H’ye satıldığı anlaşılmakta olup, husumet itirazının yargılamanın her aşamasında ileri sürülmesinin mümkün olduğu da gözetilerek, davalılardan S. hakkındaki dava reddedilmek üzere, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle, davalı S’nin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün bu davalı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 18.10.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.