Araç Satışı İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/13-914
K. 2007/964
T. 12.12.2007
• ARAÇ SATIŞI ( Aracın Trafik Tescili İşleminin Yaptırılmamasından Dolayı Vergi ve Cezaların Gelmesini Önlemek İsteyen Araç Satıcısının Mülkiyetin Davalıya Geçtiğinin Tespitini İstemekte Hukuki Yararının Bulunduğu )
• MÜLKİYETİN İNTİKALİ ( Yapılan Geçerli Satış Sözleşmesiyle Araç Satışının Gerçekleştiği – Bu Aşamada Aracın Trafik Tescili İşleminin Yaptırılmamasından Dolayı Araç Satıcısının Mülkiyetin Davalıya Geçtiğinin Tespitini İstemekte Hukuki Yararının Bulunduğu )
• AİDİYET TESPİTİ DAVASI ( Aracın Trafik Tescili İşleminin Yaptırılmamasından Dolayı Vergi ve Cezaların Gelmesini Önlemek İsteyen Araç Satıcısının Mülkiyetin Davalıya Geçtiğinin Tespitini İstemekte Hukuki Yararının Bulunduğu )
• HUKUKİ YARAR ( Vergi ve Cezaların Gelmesini Önlemek İsteyen Araç Satıcısının Mülkiyetin Davalıya Geçtiğinin Tespitini İstemekte Bulunduğu )
2918/m.20/d
ÖZET : Taraflar arasında noterde yapılan geçerli satış sözleşmesiyle araç satışı gerçekleşmiş, söz konusu araç davalı alıcıya teslim edilmiştir. Bu aşamada, aracın trafik tescili işleminin yaptırılmamasından dolayı vergi ve cezaların gelmesini önlemek isteyen araç satıcısının, mülkiyetin davalıya geçtiğinin tespitini istemekte hukuki yararı vardır.
DAVA : Taraflar arasındaki “Mülkiyet Tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İzmir Asliye 10. Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 16.5.2006 gün ve 2006/48-126 sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 16.11.2006 gün ve 2006/10349-15075 sayılı ilamı ile;
( … Davacılar murislerinden kalan trafikte kayıtlı aracı davalıya noterde düzenlenen kati satış sözleşmesi ile satıp teslim ettikleri halde davalının trafikte kendi adına tescilini yaptırmadığını bildirerek mülkiyetin davalıya geçtiğinin tesbitine karar verilmesini talep etmişlerdir. Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir. Davacıların, trafikte murisleri adına kayıtlı aracı 27.10.1992 tarihli noterde düzenlenen satış sözleşmesi ile davalıya satıp teslim ettikleri halde, aracın trafikte kaydının davalı üzerine intikal ettirilmemesi nedeniyle, aracın vergi ve cezalarının davacılar adına gelmesinden dolayı, aracın mülkiyetinin davalıya geçtiğinin tesbiti için bu davayı açmışlardı r. 2918 Sayılı Kanunun 20/d maddesi uyarınca, trafikte kayıtlı araçların satışı resmi şekilde yapılması halinde geçerli olacaktır. Aracın satışına ilişkin noterde düzenlenen sözleşme geçerli ise de, aracın trafikteki kaydının davalı adına yapılması idari bir işlemi gerektirdiğinden, ayrıca trafik tescil bürolarına başvurulması gerekmektedir. Taraflar arasında noterde yapılan geçerli satış sözleşmesi ile araç, davalıya teslim edilerek sözleşmenin 5. maddesine göre de, alıcının trafikte aracı kendi adına kayıt ve tescil ettirmek hakkına haiz olduğunu bildirildiği halde, davalı aradan geçen süreye rağmen trafik kaydını üzerine almadığı için bu yüzden aracın vergi ve cezalarının davacılar adına gelmeye devam ettiğinden davacılar satış sözleşmesi ile aracın mülkiyeti davalıya geçtiğinin tespitini istemekte hukuki yararlan vardır. Öyle olunca davacıların davalarının kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir… ) ,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, birinci görüşmede çoğunluk sağlanamadığından, 12.12.2007 gününde ikinci görüşmede oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Dava, davacılar tarafından resmi şekle uygun sözleşmeyle davalıya satılmış olan aracın mülkiyetinin, bu satışla birlikte davalı alıcıya geçmiş bulunduğunun tespiti istemine ilişkindir. Davacılar vekili, trafikte davacılar adına kayıtlı 3 … 627 plaka sayılı aracın, noterde düzenlenen 27.10.1992 tarihli satış sözleşmesiyle davacılar tarafından davalıya satılıp teslim edildiğini, ancak, vergi dairesinden 2004 yılında gelen ödeme emrinden, araç kaydının hala davacılar üzerinde bulunduğunun öğrenildiğini; bunun üzerine davacıların 8.2.2005 günlü dilekçeyle trafik kaydının silinmesi ve alıcı adına tescili istemiyle İzmir Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne müracaatta bulunduklarını, 21.11.2005 tarihli yazı cevabıyla, aracın alıcı sı adına tescil edilebilmesi için noter satış senedi ve mülkiyetin alıcıya geçtiğine dair mahkeme kararı ile birlikte başvurulması gerektiğinin davacılara bildirildiğini; kanun gereği satış sözleşmesiyle birlikte mülkiyetin alıcıya geçtiğini, tescil işleminin bildirici nitelikte bulunduğunu ileri sürerek, araç mülkiyetinin davalıya intikal etmiş olduğunun tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davaya cevap vermemiş; duruşmada, davayı kabul etmediğini bildirmiştir. Yerel Mahkeme; davacıların dava konusu aracı geçerli sözleşmeyle davalıya satıp teslim ettikleri; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanununun 20. maddesine göre, noterin bu satışı 15 gün içerisinde ilgili tescil kuruluşu ve vergi dairesi müdürlüğüne bildirmekle yükümlü bulunduğu; noterin bildirimi üzerine satış sözleşmesinin düzenlendiği tarih itibarıyla vergi mükellefiyeti sona erdirilip, yeni malik adına mükellefiyet tesisinin gerektiği, davacıların usulüne uygun satış yapmasıyla birlikte satış tarihi itibarı ile mülkiyetin davalıya geçtiği, mülkiyetin geçirilmesi bakımından davacılara düşen bir görevin bulunmadığı, görevin satışı yapan notere, alan kişiye ve noter bildirimi üzere gereğini yapması gereken ilgili müdürlüklere ait bulunduğu, bu durumda, satışın geçerli olduğunun ve mülkiyetin davalıya geçtiğinin tespitine yönelik bir dava açılmasına gerek olmadığı gibi, açılan davada mülkiyetin tespitine ve alıcı adına tesciline yönelik bir hüküm kurulması na da gerek bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiş; hüküm Özel Dairece metni yukarıda bulunan ilamla bozulmuş; Yerel Mahkeme gerekçesini tekrarlayarak ve genişleterek önceki kararında direnmiştir.
Bozma ve direnme kararlarının içerik ve kapsamlarına göre Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; mülkiyeti davalı alıcıya devreden resmi satış sözleşmesine rağmen, davalı alıcının aracı kendi adına tescil ettirmemiş ve kaydın davacılar üzerinde kalmış olması karşısında; Yerel Mahkemenin, eldeki davada, mülkiyetin davalıya geçmiş bulunduğunun tespiti yönünde karar vermesinin gerekli olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davaya konu 3…627 plaka sayılı Skoda Marka 1964 model kamyonetin, 28.8.1986 tarihinde davacıların miras bırakanı Niyazi adına trafiğe kaydedildiği, miras bırakanın 1983 yılında ölümünden sonra 7.3.1991 tarihinde intikal suretiyle davacılar adına tescil olunduğu ve Bornova 3. Noterliğinde resen düzenleme şeklinde yapılan 27.10.1992 tarihli satış sözleşmesiyle, davacılar tarafından davalıya satılıp, teslim edildiği çekişmesizdir. Dosya kapsamından; 1992 yılında resmi şekle uygun olarak düzenlenen bu satış sözleşmesine ve aracın sözleşmeyle birlikte davalıya teslim edilmiş olmasına rağmen, davalının aracı trafikte kendisi adına tescil ettirmediği, kaydın davacılar üzerinde kaldığı, bu nedenle 2004 yılında aracın vergi borcuyla ilgili olarak davacılara ödeme emri gönderildiği; davacıların, satış sözleşmesine dayanarak ödeme emrine itiraz ettikleri, ancak, ilgili vergi dairesinin, trafik kaydında aracın davacılar üzerinde görünmesinden dolayı vergiden sorumlu bulundukları yönünde cevap verdiği; davacıların bu cevap üzerine, İzmir Valiliği Emniyet Müdürlüğü’ne 8.2.2005 günlü dilekçeyle başvurarak, aracın davalı adına tescilini istedikleri; kendilerine gönderilen 21.11.2005 günlü yazı cevabında, aracın alıcısı adına tescili konusunda gerekli değerlendirmeler yapılmak üzere, satış sözleşmesiyle ve ayrıca mahkeme kararı ile birlikte başvurulması gerektiğinin bildirildiği; davacıların bu yazı içeriğini, taleplerinin zımnen reddi mahiyetinde görerek, zımni ret kararının iptali ve aracın alıcısı adına tescili istemiyle İdare Mahkemesinde dava açtıkları, davanın İzmir 4. İdare Mahkemesi’nin 2005/615 esas sayılı dosyasıyla görülmesine başlandığı anlaşılmaktadır. O davanın aşaması veya akıbeti hakkında, eldeki dava dosyasında herhangi bir bilgi veya beyan mevcut değildir. Bu noktada, konuya ilişkin yasal düzenleme hakkında kısa bir açıklama yapılmasında yarar görülmüştür:
18.10.1983 tarihinde yürürlüğe girmiş olan 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20. maddesinin ( d ) fıkrası, aynen “Tescil edilmiş araçların her çeşit satış ve devirleri, araç sahibi adına düzenlenmiş tescil belgesi esas alınarak, noterlerce yapılır ve bu satış noterlerce tescil belgesine tarih konularak ve tasdik edilmek suretiyle işlenir. Noterlerce yapılmayan her çeşit satış ve devirler geçersizdir.
Ayrıca tescil edilmiş araçların satış ve devirleri noterlerce, sicillerine işlenmek üzere en geç müteakip iş günü içinde ilgili tescil kuruluşuna bildirilir.” hükmünü taşımakta idi. Görüldüğü üzere, maddenin bu metnine göre; araç satışına ilişkin resmi şekle uygun sözleşmeyi düzenleyen noterin, satış sözleşmesini, aracın siciline işlenmek üzere en geç müteakip iş günü içerisinde ilgili tescil kuruluşuna bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır. Madde metninde 28.3.1985 tarih ve 3176 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklikte de noterlerin tescil kuruluşuna bildirim yükümlülüğü aynen korunmuş, sadece, bildirim süresi yedi iş gününe çıkartılmıştır.
Taraflar arasında davaya konu araçla ilgili satış sözleşmesinin düzenlendiği 27.10.1992 tarihinde bu metin yürürlüktedir. Başka bir ifadeyle, satış sözleşmesinin yapıldığı tarihte, sözleşmeyi yapan noterin, satış sözleşmesini en geç yedi iş günü içerisinde ilgili tescil kuruluşuna bildirme konusunda Kanundan kaynaklanan bir yükümlülüğü bulunmaktadır. İzmir Emniyet Müdürlüğünün Yerel Mahkemeye gönderdiği 11.4.2006 tarihli yazısında yer alan “…Aracın Bornova 3. Noterinin 27.10.1992 tarih ve 53685 sayılı satış sözleşmesi ile… adresini beyan eden Hüseyin adına satışının yapıldığı, ancak şahsın aracı kendi adına tescil ettirmediği, halen kaydının Süheyla ve ortakları adına tescilli olduğu dosyasının tetkikinden anlaşılmış olup…” şeklindeki ifadeden, satış sözleşmesinin ilgili noterce Trafik Tescil Şube Müdürlüğüne bildirilmiş olduğu, ancak, alıcı davalının aracı kendi üzerine tescil ettirmediği, o nedenle araç kaydının davacılar üzerinde kaldığı açıkça anlaşılmaktadır.
Buraya kadar yapılan açıklamaların ortaya koyduğu sonuç şudur: Taraflar arasında, davacılara ait aracın davalıya satılması konusunda; 2918 Sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 20. maddesinin ( d ) fıkrasının emrettiği resmi şekle uygun olarak, 27.10.1992 tarihli satış sözleşmesi düzenlenmiş ve sözleşme, noter tarafından ilgili tescil kuruluşuna bildirilmiştir. Tescil kuruluşunun ( İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğünün ) , bu bildirime ve hatta davacıların satıştan uzun bir süre sonra verdiği 8.2.2005 günlü dilekçeye rağmen, aracı davalı alıcı adına tescil etmediği ve bu yönde işlem yapmak için, satış sözleşmesiyle birlikte mahkeme kararının ibrazını şart koştuğu anlaşılmaktadır. Belirtilmelidir ki; yukarıda değinilmiş olan, trafiğe kayıtlı araç satımına ilişkin yasal düzenleme uyarınca, resmi şekle uygun olarak düzenlenen satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti alıcısına geçer; mülkiyetin devriyle ilgili olarak trafik kaydında ilgili idarece yapılacak işlem, inşai ( kurucu ) değil; izhari ( bildirici ) niteliktedir. Dolayısıyla, böylesi bir işlemin yapılmamış olması, mülkiyetin alıcıya geçmediğinin kabulünü gerektirmez. Somut olayda, taraflar arasındaki 27.10.1992 tarihli satış sözleşmesiyle birlikte araç mülkiyeti, o tarih itibariyle davalı alıcıya geçmiştir. Davalı alıcının, aracı kendisi adına tescil ettirmek üzere ilgili tescil kuruluşuna başvurmamış olması, sözleşme tarihi itibariyle Kanun gereği kendiliğinden oluşan bu sonuca etkili değildir.
Hal böyle olunca, somut olayda davacıların yapması gereken, mülkiyetin devrini sağlayan satış sözleşmesini ibraz etmek suretiyle, sözleşme tarihinden itibaren geçerli olmak üzere araç kaydının kendileri üzerinden terkinini ve aracın davalı adına tescilini dava dışı İzmir Emniyet Müdürlüğü Trafik Tescil Şube Müdürlüğünden istemek; bu istek reddedildiği takdirde, idari işlem niteliğinde olacağı açık bulunan bu ret işlemine karşı, idari yargıda iptal istemiyle dava açmaktır.
Nitekim, davacıların eldeki davadan önce, 8.2.2005 günlü dilekçeyle idareye bu yönde bir başvuruda bulundukları; hatta, zımni ret niteliğinde gördükleri işlemin ( 21.11.2005 günlü yazı cevabının ) iptali istemiyle, İzmir 4. İdare Mahkemesinin 2005/615 esasında kayıtlı davayı açtıkları dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacıların idari yargıdaki o davanın sonuçlanmasını beklemeleri gerekirken; satış sözleşmesindeki alıcı tarafı hasım göstermek suretiyle, mülkiyetin davalı ya geçmiş bulunduğunun tespiti istemiyle adli yargıda açtıkları eldeki dava dinlenebilir ( mesmu ) değildir. Yerel Mahkemenin aynı gerekçeye dayalı direnme kararının usul ve yasaya uygun bulunduğu ve onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, sayın çoğunluğun aksi yöndeki görüşüne katılmıyorum.
Zeki AKAR Birinci Başkan Vekili
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/4180
K. 2010/5041
T. 1.6.2010
• İSTİHKAK DAVASI ( Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması – Borçlunun Alacaklılarını Izrar Kastını Bildiğinin Kabulü Gereği )
• BORÇLUNUN ALACAKLILARINI IZRAR KASTI ( Bilindiğinin Kabulü Gereği – Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması )
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Borçlunun Alacaklılarını Izrar Kastı/Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması – Davanın Kabulü Gereği )
• ARAÇ SATIŞI ( Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması – Noter Satış Sözleşmesinin Alacaklının Haklarını Etkilemeyeceği )
• NOTER SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Alacaklının Haklarını Etkilememesi – Aynı Sektörde Faal Ortakları İle Organik Bağ Bulunan ve Aynı Gruba Ait 3. Kişi Şirketin Borcun Doğumundan Sonra Birbirine Yakın Tarihlerde Borçluya Ait 10 Adet Aracı Satın Alması )
2004/m. 96, 280/3
ÖZET : Dava, 3.kişinin açtığı istihkak davası ile alacaklının karşılık dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
Borçlu ile aynı sektörde faaliyette bulunan, davacı 3. Şirket ortakları ile organik bağ bulunan ve aynı gruba ait 3. kişi Şirketin, borcun doğumundan sonraki ve birbirine yakın tarihlerde, borçluya ait 10 adet aracı satın alması, borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiğinin kabulü gerekir. Keyfiyet alacaklıya süresinde bildirilmediğine ve gerekli duyurularda yapılmadığına göre devir yani davacı 3. kişi ile borçlu arasındaki görünürdeki noter satış sözleşmesi alacaklının haklarını etkilemez.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacı 3.kişinin davasının reddine, alacaklının açtığı tasarrufun iptali davasının kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki istihkak davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davalı-karşılık davacı alacaklı ile davacı-karşılık davalı 3.kişi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı 3.kişi vekili, Karşıyaka l.İcra Müdürlüğünün 2008/4117 Esas sayılı dosyasından, davacının 24.06.2008 tarihinde noterde düzenlenen sözleşme ile satın aldığı 35 … 20 ve 35 … 69 plakalı araçların trafik kaydı üzerine satıştan sonra haciz konulduğunu belirterek, İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak istihkak davasının kabulü ile anılan haczin kaldırılmasını istemiştir.
Davalı alacaklı vekili, davacı ve borçlunun aynı sektörde çalışan ve birbirlerini yakından tanıyan firmalar olduğunu, dava konusu araçları alacaklılardan mal kaçırma amacı ile danışıklı olarak davacı 3.kişiye satıldığını belirterek, istihkak davasının reddini ve davacı ve borçlu arasındaki tasarrufun iptali istemi ile İİK’nun 277-280. maddeleri gereğince açtığı karşı davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu şirket temsilcileri, satışın gerçek olduğunu ve tasarrufun iptali davasının reddi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davacının aracı satın aldığı tarihte trafik kaydında haciz şerhi bulunmadığından 2918 sayılı yasaya uygun olarak yapılan noterde düzenlenen satış sözleşmesi ile davacının aracın mülkiyetini kazandığını ve 3.kişinin kötüniyeti ispatlanmadığından bahisle istihkak davasının kabulüne karşılık olarak açılan tasarrufun iptaline karar verilmiş; hüküm, davalı-karşılık davacı alacaklı vekili ve yargılama gideri ile ilgili hükümde hata yapıldığı gerekçesi ile davacı -karşılık davalı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 3.kişinin İİK’nun 96 ve devamı maddelerine dayalı olarak açtığı istihkak davası ile alacaklının İİK’nun 277-280. maddesine dayalı karşılık dava olarak açtığı tasarrufun iptali davasına ilişkindir.
1. Takip dayanağı borcun doğumu 14.11.2007 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklanmış ve dava konusu araçların trafik kaydı üzerine haciz şerhi 35 … 20 plakalı araç yönünden 04.08.2008 tarihinde, 35 … 69 plakalı araç yönünden 14.07.2008 tarihinde konulmuştur. Davacı araçları bu tarihten önce noter satış sözleşmesi ile 24.06.2008 tarihinde satın almış ise de davacı 3. kişi ile borçlu şirketlerin aynı sektör de faaliyette bulundukları dava konusu araçların dışındaki 8 adet aracın da bu satıştan kısa bir süre önce aynı gün 19.06.2008 tarihinde davacı 3. Şirket ortakları ile organik bağ bulunan ve aynı gruba ait … Depoculuk İnş.San.Ltd. Şirketi tarafından satın alındığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır.
Bu durumda, borçlu ile aynı sektörde faaliyette bulunan 3.kişi şirketin, borcun doğumundan sonraki ve birbirine yakın tarihlerde, borçluya ait 10 adet aracı satın alması, İİK’nun 280/3. maddesi gereğince, borçlunun alacaklılarını ızrar kastı ile hareket ettiğini bildiğinin kabulü gerekir. Keyfiyet alacaklıya süresinde bildirilmediğine ve gerekli duyurularda yapılmadığına göre devir yani davacı 3.kişi ile borçlu arasındaki görünürdeki noter satış sözleşmesi alacaklının haklarını etkilemez.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınarak davacı 3.kişinin davasının reddine, alacaklının açtığı tasarrufun iptali davasının kabulü gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
2. Kabule göre ise, davacı-karşılık davalı 3.kişinin davası kabul edildiğine göre ve HUMK’nun 94.madde koşulları gerçekleşmediği halde yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılması ve davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmemesi de isabetsizdir.
SONUÇ : Yukarıda 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı-karşılık davalı 3.kişinin vekilinin, 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı-karşılık davacı alacaklı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazlarının kabulü ile hüküm BOZULMASINA peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacı-karşılık davalı 3.kişiye geri verilmesine, 01.06.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/16229
K. 2011/4199
T. 11.4.2011
• KAMBİYO SENEDİNDEN KAYNAKLANAN ALACAK ( Davaya Konu Çeklerin Davalının Rızası İle Doldurulmuş Olduğuna Dair Dosya İçinde Delil Bulunmadığı – Davanın Reddi Gerektiği )
• ARAÇ SATIŞI ( Kambiyo Senedinden Kaynaklanan Alacak – Davalının Savunmasının Aksi Kanıtlanamadığı Gibi Söz Konusu Araç Satışına Dahil Olduğuna ve Davaya Konu Çeklerin Davalının Rızası İle Doldurulmuş Olduğuna Dair Dosya İçinde Delil Bulunmadığı/Davanın Reddi Gerektiği )
ÖZET : Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup davacı vekili, müvekkili tarafından davalı Gökalp’in kardeşi Hasan ‘a satılan aracın satış bedeli karşılığında keşide edilen … TL bedelli iki adet çekin davalılardan tahsilini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılamanın ardından davalının davaya konu araç satışı işlemlerine katıldığı ve bu işlemleri takip ettiği gerekçesiyle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuşsa da, adı geçen davalının savunmasının aksi kanıtlanamadığı gibi söz konusu araç satışına dahil olduğuna ve davaya konu çeklerin davalının rızası ile doldurulmuş olduğuna dair dosya içinde delil bulunmadığı anlaşılmakla, davalı hakkında açılan davanın reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Niğde 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 5.2.2009 tarih ve 2007/77 – 2009/28 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı Gökalp Ü. vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Alper Bostancı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davacının üzerine kayıtlı aracı 27.12.2006 tarihinde 11.750.00 TL’ye davalılardan Hasan Ü.’ye sattığını, paranın 1.000 TL’sını TEB Niğde Şubesi kanalı ile davacıya davalılardan Gökalp Ü.’nün sahibi bulunduğu M… Otomotiv İnş. Taah. Ltd. Şti. Hesabından ödeme yapılmak suretiyle ödendiğini, geriye kalan bedel için 2 adet çekle ödeme yapılması konusunda anlaştıklarını, çeklerin Hasan Ü. tarafından davacıya teslim edildiğini, teslim edilen çeklere ait hesabın Gökalp Ü. adına olduğunu, Hasan Ü.’nün teslim edilen araçla, 1.1.2007 tarihinde kaza yaptığını ve hayatını kaybettiğini, kardeş olan davalıların birlikte hareket ederek davacıyı dolandırdıklarını, çeklerin karşılıksız çıktığını ileri sürerek, 10.750,00 TL alacağın çeklerin keşide tarihi olan 10.1.2007 ve 31.1.2007 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizleriyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Gökalp Ü. vekili, söz konusu şirketin tamamen Gökalp Ü.’ye ait olmadığını, imza yetkisinin bulunmadığını, şirketi temsile yetkili olan kişinin müteveffa Hasan Ü. olduğunu, davalı Gökalp Ü.’nün davacının aracının alım satımı ile ilgisinin olmadığını, çekler üzerindeki imzaların müvekkiline ait olmadığını, aracın alım satım işinden davalının haberinin olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece , iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kendisine ait olan aracı birlikte ortak çalışan davalı Gökalp Ü. ile davalılar Nihal Ü.’nün eşi olan muris Hasan Ü.ye 11.700 TL karşılığında sattığı, 1.000 TL’nin davalıların ortak oldukları M… Otomotiv İnşaat Taahhüt Ltd. Şirketi tarafından ödendiği, davaya konu edilen bakiye 10.750 TL için biri 5.000 TL diğeri 5.750 TL olmak üzere iki adet çek verildiği, çeklerin her iki davalının kardeş olmaları ve birlikte çalışmaları sebebiyle davalı Gökalp Ü.’nün bilgisi ve onayı dahilinde Hasan Ü. tarafından imzalanarak davacıya verildiği ve vadesi gelmeden Hasan Ü.’nün davacıdan aldığı araçla geçirdiği trafik kazasında öldüğü, davaya konu araçla ilgili tüm takip ve satış işlemlerinin davalı Gökalp Ü. tarafından yapıldığı, davalı Gökalp Ü.’nün kardeşi Hasan Ü.’nün ölümü üzerine söz konusu çekleri ödemeden imtina ettiği, bu çeklerin çalındığı iddiası ile Niğde 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2007/8 Esas sayılı davası ile çek iptali davası açıldığı, yapılan yargılama sonucunda davanın reddine karar verildiği, davaya konu çeklerin davalı Gökalp Ü.’nün bilgisi ve rızası dahilinde şirket ortağı ve kardeşi olan davalı Hasan Ü.’ye davacıya ait aracın satın alınması için verildiği gerekçesiyle davanın kabulüyle 10.750 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı Gökalp Ü. vekili temyiz etmiştir.
Dava, kambiyo senedinden kaynaklanan alacak istemine ilişkin olup davacı vekili, müvekkili tarafından davalı Gökalp’in kardeşi Hasan ‘a satılan aracın satış bedeli karşılığında keşide edilen 10.750 TL bedelli iki adet çekin davalılardan tahsilini talep etmiş, mahkemece yapılan yargılamanın ardından davalı Gökalp’in davaya konu araç satışı işlemlerine katıldığı ve bu işlemleri takip ettiği gerekçesiyle davanın kabulü yönünde hüküm kurulmuşsa da, adı geçen davalının savunmasının aksi kanıtlanamadığı gibi söz konusu araç satışına dahil olduğuna ve davaya konu çeklerin davalının rızası ile doldurulmuş olduğuna dair dosya içinde delil bulunmadığı anlaşılmakla, davalı Gökalp hakkında açılan davanın reddi gerekirken kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 11.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3089
K. 2012/4540
T. 2.7.2012
• ŞİKAYET ( Satışa Konu Araçlar Yönünden Vergi Dairesinin Alacağının Araçların Aynından Kaynaklanıp Kaynaklanmadığı Belirlenerek Konusunda Uzman Bilirkişiden Sıra Cetvelinin Ne Şekilde Düzenlenmesi Gerektiği Hususunda Rapor Alınacağı )
• VERGİ ALACAĞI ( Eşya ve Taşınmazın Aynından Doğan Vergi Alacağının Rehinli Alacaklardan da Önce Ödeneceği – Satışa Konu Araçlar Yönünden Vergi Dairesinin Alacağının Araçların Aynından Kaynaklanıp Kaynaklanmadığının Belirleneceği )
• SIRA CETVELİNİ ŞİKAYET ( Satışa Konu Araçlar Yönünden Vergi Dairesinin Alacağının Araçların Aynından Kaynaklanıp Kaynaklanmadığı Belirlenerek Bilirkişiden Sıra Cetvelinin Ne Şekilde Düzenlenmesi Gerektiği Hususunda Rapor Alınacağı )
• ARAÇ SATIŞI ( Sıra Cetvelini Şikayet/Toplam Vergi Dairesi Alacağını Esas Alarak Hesaplama Yapan Bilirkişi Raporuna Dayanılarak Hüküm Kurulamayacağı – Eşya ve Taşınmazın Aynından Doğan Vergi Alacağının Rehinli Alacaklardan Önce Ödeneceği )
6183/m.21/2
2004/m.16, 206
ÖZET : Şikayet sıra cetveline ilişkindir. Eşya ve taşınmazın aynından doğan vergi alacağının rehinli alacaklardan da önce ödeneceği hükme bağlanmıştır. Satışa konu her araç yönünden Vergi Dairesi’nin alacağının araçların aynından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, araçların trafik kayıtları ve vergi borçlarının ayrıntılı dökümü de dosyaya celbedilmek suretiyle belirlenerek konusunda uzman bilirkişiden her araç yönünden üzerlerinde bulunan hacizler de dikkate alınarak sıra cetvelinin ne şekilde düzenlenmesi gerektiği hususunda rapor alınması ve karar verilmesi gerekirken satışa konu her iki araç yönünden toplam vergi dairesi alacağını esas alarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayanılarak hüküm kurulması hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki sıra cetveline şikayetin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı şikayetin kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde şikayet olunan SGK vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Şikayetçi vekili, müvekkili tarafından üçüncü şahıs aleyhine yapılan icra takibi neticesinde satılarak paraya çevrilen iki adet araçtan sadece birisinin kaydında şikayet olunan SGK’nun haczi olduğunu, diğerinde haczi olmadığı halde her iki aracın toplam satış bedeli üzerinden yapılan sıra cetvelinde şikayet olunan SGK’ya pay ayrılmasının yasaya aykırı olduğunu ileri sürerek, sıra cetvelinin iptalini talep etmiştir.
Şikayet olunan SGK vekili, müvekkili kurumun alacaklarının rüçhanlı olduğunu, araçların satış bedelinden önce Vergi Dairesi’nin alacağının verilmesi, kalan paranın da şikayetçi ile müvekkili arasında garameten paylaştırılması gerektiğini savunarak, şikayetin reddini istemiştir.
Şikayet olunan Y… Vergi Dairesi Müdürlüğü, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi ek raporuna göre; sıra cetveline esas olan ve satılarak paraya çevrilen araçlardan 01…994 plakalı aracın satış bedelinden tüm masraflar ve aracın aynından doğan vergi borçları düşüldükten sonra kalan paranın ilk haciz sahibi Y… Vergi Dairesi’ne ayrılması, diğer alacaklılara para kalmadığından şikayetçiye ve SGK’ya pay ayrılmaması, SGK’nun haczi bulunmayan 01… 533 plakalı araç yönünden ise aracın aynından doğan vergi borçları ve masrafları düştükten sonra kalan paranın ilk haciz sahibi Y… Vergi Dairesine, kalanın şikayetçiye ödenmesi gerektiği değerlendirilerek şikayetin kabulüne, sıra cetvelinin iptaline karar verilmiştir.
Kararı, şikayet olunan SGK vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, şikayet olunan SGK vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Şikayet sıra cetveline ilişkindir. 6183 sayılı Kanun’un 21/2 ve İİK’nun 206. maddelerinde, eşya ve taşınmazın aynından doğan vergi alacağının rehinli alacaklardan da önce ödeneceği hükme bağlanmıştır.
Y… Vergi Dairesi Müdürlüğü’nün 06.09.2011 tarihli yazısında satılan her iki aracın plaka numarası belirtilerek toplam vergi alacağının 6.465.02 TL olduğu bildirilmiş, ancak 07.09.2011 tarihli yazıda ise alacağın 74.135,00 TL olduğu belirtmiştir.
Mahkemece, satışa konu her araç yönünden Vergi Dairesi’nin alacağının araçların aynından kaynaklanıp kaynaklanmadığı, araçların trafik kayıtları ve vergi borçlarının ayrıntılı dökümü de dosyaya celbedilmek suretiyle belirlenerek konusunda uzman bir bilirkişiden her bir araç yönünden üzerlerinde bulunan hacizler de dikkate alınarak sıra cetvelinin ne şekilde düzenlenmesi gerektiği hususunda rapor alınması ve oluşacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken satışa konu her iki araç yönünden toplam vergi dairesi alacağını esas alarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı olduğu şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) No’lu bentte açıklanan nedenlerle, şikayet olunan SGK vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) No’lu bentte açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün şikayet olunan SGK yararına BOZULMASINA, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11990
K. 2012/15941
T. 25.6.2012
• ARAÇ SATIŞI ( Trafikte Kayıtlı Araçların Satışlarının Resmi Şekilde Yapılacağı – Şekil Şartına Uyulmadan Yapılan Sözleşmelerin Geçersiz Olduğu )
• RESMİ ŞEKİL ŞARTI ( Uyulmadan Yapılan Sözleşmelerin Geçersiz Olduğu/Tarafların Aldıklarını İade ile Yükümlü Olduğu – Trafikte Kayıtlı Araçların Satışı )
• TARAFLARIN İADE YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Trafikte Kayıtlı Araçların Satışı – Şekil Şartına Uyulmadan Yapılan Sözleşmelerin Geçersiz Olduğu )
• TEMSİL YETKİSİ ( Trafikte Kayıtlı Araçların Satışı – Araç Emniyetçe Davalıya Teslim Edildiği İçin Davacıya Yüklenecek Teslim Borcu Bulunmadığı/Davalıların Bedelini Davacıya İade Etmeleri Gerektiği )
2918/m.20/d
ÖZET : Trafikte kayıtlı araçların satışlarının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 20/d maddesi gereğince resmi şekilde yapılması zorunludur. Bu şekil şartına uyulmadan yapılan sözleşmeler geçersiz olup, sonuç doğurmaz. Davalı adına kayıtlı araç, harici şekilde diğer davalıya verilen temsil yetkisi ile davacıya satılmıştır. Bu satış resmi şekilde yapılmadığından geçersizdir. Taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdür. Araç emniyetçe davalıya teslim edildiği için davacıya yüklenecek teslim borcu bulunmamaktadır. Davalıların araç satış bedelini davacıya iade etmeleri gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde 30.000,00 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın davalı A. yönünden kabulü; N. yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili ve davalıların vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; dava konusu aracın ruhsat sahibi davalı N. U.’nun, aracının satılması konusunda diğer davalı A. Ö.’e temsil yetkisi verdiğini, aracın satışı konusunda müvekkili ile davalı A. Ö. arasında anlaşma yapıldığını, müvekkilinin bu anlaşma gereğince davalı A. Ö.’e araç satış bedeli olarak 30.000,00 TL ödediğini, aracın da müvekkiline teslim edildiğini, aracın resmi satış işlemlerinin yapılabilmesi için davalı N. U.’nun müvekkilinin eşine vekaletname verdiğini, aracın bedelinin tahsilinden sonra vekaletnamenin geri alındığını, bu sebeple müvekkilinin aracın mülkiyetini kazanamadığını, aracının vergi borcu nedeniyle müvekkilinden alınarak fiilen haczedildiğini belirterek; haricen müvekkiline satılan aracın satış bedeli olarak ödenen 30.000,00 TL’nin aracın satışının gerçekleşmemesi nedeniyle ödeme tarihi olan 04.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalardan tahsiline talep etmiştir.
Mahkemece; paranın A. tarafından alındığı, araç bedelinin de davalı A. tarafından davacıya ödenmesi gerektiği, davalı N.’in sorumluluğunun bulunmadığından bahisle davanın, davalı A. Ö. yönünden kabulü ile 30.000,00 TL’nin 04.11.2009 tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte A. Ö.’den alınmasına, davalı N. ile ilgili talebin reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince;
Trafikte kayıtlı araçların satışlarının 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu 20/d maddesi gereğince resmi şekilde yapılması zorunludur. Bu şekil şartına uyulmadan yapılan sözleşmeler geçersiz olup, sonuç doğurmaz. Taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdür.
Somut olayda; davalı N. adına kayıtlı araç, harici şekilde davalı A.’e verilen temsil yetkisi ile davalı A. tarafından davacıya satılmıştır. Bu satış resmi şekilde yapılmadığından geçersizdir. Geçersiz bu sözleşme gereğince taraflar aldıklarını iade ile yükümlüdür. Araç Emniyetçe davalı N.’e teslim edildiği için davacıya yüklenecek teslim borcu bulunmamaktadır. Davalıların araç satış bedelini davacıya iade etmeleri gerekir. Bu iade yükümü savcılık dosyasındaki ve cevap dilekçesindeki beyanları dikkate alınarak hem davalı N.’e hem de davalı A.’e düşmektedir.
Mahkemece; paranın A. tarafından alındığı, araç bedelinin de davalı A. tarafından davacıya ödenmesi gerektiğinden bahisle davanın davalı N. yönünden reddi usul ve yasaya aykırı olup, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 25.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/13-414
K. 2010/412
T. 22.9.2010
• İTİRAZIN İPTALİ ( Davalının İşlemi Temsilci Sıfatıyla Gerçekleştirdiği – Dava Dışı Kişi İle Davalı Arasında İspatlanmış Bir Temsil İlişkisinin Bulunduğunu Kabule Olanak Bulunmadığı/Davalı Geçersiz Araç Satımı Nedeni İle Aldığı Bedeli İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
• TEMSİL İLİŞKİSİ ( Dava Dışı Kişi İle Davalı Arasında İspatlanmış Bir Temsil İlişkisinin Bulunduğunu Kabule Olanak Bulunmadığı – Davalı Geçersiz Araç Satımı Nedeni İle Aldığı Bedeli İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
• ARAÇ SATIŞI NEDENİYLE BEDEL İADESİ ( Davalının İşlemi Temsilci Sıfatıyla Gerçekleştirdiği – Dava Dışı Kişi İle Davalı Arasında İspatlanmış Bir Temsil İlişkisinin Bulunduğunu Kabule Olanak Bulunmadığından İstemin Kabulü Gereği )
2004/m.67
ÖZET : Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 67. maddesine dayanan itirazın iptali istemine ilişkindir. Vekalet ile temsil ilişkisine ilişkin açıklamalarda da yer aldığı üzere davalının vekil olmasa bile temsilci olarak hareket edebilmesi olanaklıdır. Ne var ki, eldeki davada davalı temsile ilişkin delil ibraz edemediği gibi, temcilen hareket ettiğini savunduğu dava dışı Y.’nin dinlenmesine yönelik bir talepte de bulunmamıştır. Bu haliyle davalının işlemi temsilci sıfatıyla gerçekleştirdiğini, dava dışı kişi ile davalı arasında ispatlanmış bir temsil ilişkisinin bulunduğunu da kabule olanak bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davalı geçersiz araç satımı nedeni ile aldığı bedeli iade etmekle yükümlüdür.
DAVA : Taraflar arasındaki “itirazın iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Pamukova Asliye Hukuk Mahkemesince davanın “reddine” dair verilen 12.02.2009 gün ve 2008/17 E- 2009/23 K. sayılı kararın incelenmesi, davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 12.11.2009 gün ve 2009/7935-2009/13114 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, dava dışı şahıs adına kayıtlı aracı davalının 10.11.2007 tarihinde 10.000,00 TL’ye kendisine sattığını, 750,00 YTL masraf düşülüp bedelini ödediğini, ancak devrin yapılmadığını, aracın davalıya iade edilerek ödediği bedelin geri verilmesini istemesine rağmen, kabul edilmediğini, yapılan icra takibine itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile inkar tazminatını istemiştir.
Davalı, davayı kabul etmediğini borcu olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece , davalının aracı temsilci sıfatı ile sattığına dayanılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile yapılan harici yazılı satış sözleşmesine dayanarak ödediği 9.250,00 YTL nin tahsili talebi ile eldeki davayı açmıştır. Davalı icra takibine yaptığı itirazında; kendisinin de aracı haricen dava dışı Yaşar Tokatlı’dan satın aldığını, geri vermek istediğinde bu şahsın yeni alıcı bulduğunu ve aracı ona satıp ondan parasını almasını söylediğini bu nedenle satış yaptığını bildirdiği görülmüştür. Yani davalının kabulüne göre de dava konusu araç haricen davalıya kendisi tarafından satılmış ve satım bedeli de davalı tarafından alınmıştır. Harici satış belgesinde her ne kadar davalının aracı dava dışı Yaşar Tokatlı adına sattığı belirtilmekte ise de; dosya içerisinde satış tarihi itibarı ile Yaşar Tokatlı tarafından davalıya verilmiş geçerli bir vekaletnamenin bulunmadığı görülmektedir. Hal böyle olunca, davalı geçersiz araç satımı nedeni ile aldığı bedeli iade etmekle yükümlüdür. Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu 67. maddesine dayanan itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili, davalının; trafikte Ahmet Cüce adına kayıtlı 34 K 1744 plakalı aracı 10/11/2007 tarihinde 10.000 TL karşılığında müvekkiline sattığını ve parayı teslim aldığını, araçta masraf yapılması nedeniyle 750 TL’nin müvekkiline davalı tarafından geri ödendiğini, davalı ile müvekkili arasında 10/10/2007 tarihli satış sözleşmesi yapılmasına rağmen aracın tescil kaydının müvekkiline verilmediğini, aracı iade edip ödemiş olduğu 9.250 TL yi talep etmiş olmasına rağmen davalının ödeme yapmadığını iddia ederek itirazın iptalini ve inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı duruşmadaki beyanında açılan davayı kabul etmediğini, davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; Karayolları Trafik Kanunu’na göre, aracı satış yetkisinin trafikte malik olarak görünen kişiye ait olduğu, davalı Yusuf Kılıç’ın araç maliki olmaması nedeniyle aracı devir yetkisinin olmadığı, davacının bu durumu sözleşme yapılırken bildiği, ayrıca sözleşme metninden anlaşılacağı üzere, davalı Yusuf Kılıç’ın temsilci olduğu, aracı Yaşar Tokatlı adına davacıya sattığı, bu nedenle hak ve borcun temsilci de değil, temsil olunan üzerine doğduğu, yani aracın karşılığında temsilci Yusuf Kılıç tarafından alınan 10.000 TL yi geri ödeme borcunun temsil olunan Yaşar Tokatlı’ya ait olduğu gerekçesiyle reddedilmiş, karar; Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuş, mahkemece önceki kararda direnilmiştir. Hükmü temyize davacı vekili getirmektedir.
Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık; davalı ile dava dışı Yaşar Tokatlı arasındaki hukuki ilişkinin belirlenmesi ve sonucuna göre davalının araç bedelini iade yükümlülüğü bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dava konusu araç dava dışı Ahmet Cüce adına kayıtlıdır. Doysa kapsamına göre söz konu araç yine dava dışı Yaşar Tokatlı’nın zilyetliğinde iken davalı Yusuf Kılıç’a harici satış yolu ile satılmıştır. Davalı Yusuf Kılıç da davacı Fatih Akın’a dosya içerisinde bulunan adi satış sözleşmesi ile aracı satmıştır.
10.11.2007 günlü “Satış Sözleşmesidir” başlıklı belgede; “…Ahmet Cüce adına tescilde kayıtlı… aracı 10.11.2007 günü 10.000 YTL karşılığında… Fatih Akın’a… Yusuf Kılıç tarafından Yaşar Tokatlı adına satışı yapılmış ve bedeli alınmıştır.” yazılıdır.
Pamukova İcra Müdürlüğüne ait 2008/282 esas sayılı icra takibine yapılan itirazda davalı “… Fatih Akın aracı Yaşar Tokatlı’dan internet aracılığı ile pazarlık yaparak almıştır. Ben aracı Yaşar Tokatlı’dan 5 gün evvel almış ve 6000 TL ödemiştim. Aracı almaktan vazgeçtim, Yaşar Tokatlı beni arayarak aracı internet aracılığı ile Sakarya’dan birisine yani Fatih Akın isimli şahsa 10.000 TL karşılığında sattığını, aracı gelip teslim alacaklarını ve parasını ödeyeceklerini, kendisine ödediğim 6000 TL’yi almamı, geri kalanını gelip benden alacağını söyledi. Şahıslarda 10.11.2007 tarihinde geldiler, hesabıma 10.000 TL aktardılar. Bana aracı senden teslim aldığımıza dair bir tutanak tutalım dediler ve Yaşar Tokatlı adına ben aracı Fatih Akın isimli şahsa teslim ettiğime dair bir tutanak tutup kendilerine verdim. Ayrıca Yaşar Tokatlı’dan aracın devri karşılığında almış olduğum borçlu Yaşar Tokatlı adına düzenlenmiş 6000 TL lik senedi bu şahıslara verdim. Aradan bir gün geçtikten sonra Fatih Akın isimli şahıs beni arayarak Yaşar Tokatlı’ya ulaşamadığını bu aracı almaktan vazgeçtiğini parasını istedi. Bende muhatabının Yaşar Tokatlı olduğunu onu aramasını söyledim. Daha sonra Yaşar Tokatlı beni arayarak bu şahsın aracın kötü olduğunu bahane ederek biraz daha fiyat kırdığını ve bende olan kendisinin alacağı paradan 750 TL sini Fatih Akın’ın hesabına göndermemi söyledi. Paranın geri kalanını Yaşar Tokatlı’ya iade ettim. Bahse konu sözleşme aracın devri karşılığı ve Yaşar Tokatlı adına tarafımca düzenlenmiştir. Araç halen Fatih Akın isimli şahıstadır” demiştir.
Dosya kapsamı 10.11.2007 günlü sözleşme, itiraz dilekçesi dikkate alındığında davacının temsilci mi yoksa kendi adına mı işlemi yaptığı bir başka deyişle hukuki muameleden doğan hak ve borçların kimin üzerine doğduğunun belirlenmesi ve akabinde bunun ispatının davacının mı, yoksa davalının mı üzerine düştüğünün belirlenmesi gereklidir.
Uyuşmazlığın çözümüne geçilmeden önce, “Temsil” müessesesi konusunda şu genel açıklamaların yapılmasında yarar vardır.
Temsil kurumu 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 32-40. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
Temsil, bir hukuki muameleyi bir şahsın başka bir şahıs nam ve hesabına yapması ve muamelenin hukuki sonuçlarının bu şahıs üzerinde doğmasını sağlamasıdır. Temsilci hukuki muameleyi temsil olunanı hiç söylemeden kendi adına yaptıktan sonra bu muameleden doğan hak ve borçları temsil olunana nakledebileceği gibi ( dolaylı temsil ), hukuki muameleyi yaparken bu muameleyi doğrudan temsil olunan nam ve hesabına yapabilir ( doğrudan temsil ) ve bu hukuki muameleden doğan hak ve borçlar doğrudan doğruya temsil olunana ait olur ( Kemal Oğuzman, Borçlar Hukuku Dersleri, Filiz Kitapevi, İstanbul, 1987,s. 130 ).
Her ne kadar BK.’nun 32 ve devamı maddeleri “borç akitlerinin inikadında temsili” düzenlenmekte ise de hakkında özel bir hüküm bulunmamak ve muamelenin mahiyetine aykırı düşmemek şartıyla BK.’nun 32 ve devamı hükümleri her türlü hukuki muamelede ve hatta hukuki muamele benzeri fiillerde uygulanabilir. Fakat bazı hukuki muameleler vardır ki temsil yolu ile yapılmaları imkanı yoktur. Evlenme merasiminde, evlenecek olanlar şahsen evlendirme memuru huzurunda hazır bulunmak ve evlenme arzularını açıklamak zorundadır. Temsil yolu ile evlenme mümkün değildir. Keza bir kimse temsil yolu ile vasiyetname yapamaz ( a.g.e. S,132 ).
Temsilin söz konusu olabilmesi için temsilcinin hukuki muameleyi temsil olunan adına yapması bunu diğer tarafa bildirmesi, temsilcinin temsil yetkisinin bulunması veya temsil olunanın sonradan yapılan hukuki işleme icazet vermesi gereklidir.
Temsilcinin hukuki muameleyi temsil olunan adına yaptığını akdin diğer tarafına bildirmesi herhangi bir şekilde olabilir. Buna aykırı davranılması halinde yani temsilcinin “temsilci” olduğunu bildirmediği hallerde hukuki işlem temsilci adına yapılmış kabul edilmelidir. Ancak Borçlar Kanunu m.32/f.2, 2. cümledeki hallerde temsilci olunduğu belirtilmemiş olsa dahi temsilin sonuçlarının kabul edilmesi gereklidir.
Bu noktada, mümessil tarafından yapılan hukuki işlemden doğan hak ve borçların temsil edilene ait olabilmesi için gerekli en önemli unsur; mümessilin, temsil edilen adına hukuki işlem yapmaya yetkili olmasıdır.
Doğrudan doğruya temsilin söz konusu olabilmesi için gerekli olan temsil yetkisinin olmaması halinde, temsil olunanın sonradan icazet vermesi bu noksanlığı tamamlar. Ve bu icazet ile temsilci ile temsil olunan arasındaki temsil ilişkisi ispatlanmış olur. Temsil yetkisinin olmaması ve temsil olunanın icazet vermemesi halinde hukuki muamele kesin olarak hükümsüzdür. Temsil olunan ve temsilci, hukuki işlem ile bağlı değillerse de yetkisiz temsil ile işlem yapan temsilcinin üçüncü kişinin zararını karşılamak ile yükümlü olduğu açıktır.
Temsil yetkisinin varlığını ispat külfetinin kimin üzerinde olduğu konusuna gelince: 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesinde “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” kuralı getirilmiştir. Olayımızda “kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça” şeklinde belirtilen ispat yükünün istisnası halleri bulunmadığına göre, davacı iddialarının dayanaklarını; davalı ise, savunmasını dayandırdığı olguları ispatlamalıdır.
Temsil yetkisi, bir hukuki işlemden ( rızai yetki ) veya kanundan ( kanuni yetki ) doğabilir.
Olayımız ile irtibatlı olması nedeni ile öncelikle, rızai yetki üzerinde durulması ve temsil ile vekalet akdinin benzer ve ayrılan yönlerinin irdelenmesi de gereklidir.
Temsil yetkisi verilmesi ile vekalet akdi yapılması birbirine karıştırılmamalıdır. Gerçekten çok kere temsil yetkisi ile vekalet akdi aynı zamanda bir arada bulunursa da ( BK. m.388/f.2 ) bunda bir zorunluluk yoktur. Vekalet akdi dışında bir temsil yetkisi söz konusu olabileceği gibi temsil yetkisi verilmeden bir vekalet akdi de mevcut olabilir. Vekalet akdi yapmakla temsil yetkisi vermek birbirinden farklı şeylerdir. Bu farklılıklardan bir kısmı ifade edilecek olursa: Vekalet bir akittir ve iki tarafın irade beyanı ( icap ve kabul ) ile meydana gelir. Temsil yetkisi ise sadece temsil yetkisi verenin tek taraflı beyanı ile verilir. Yine, vekalet akdi işi görecek vekil ile işi görülecek müvekkil arasında iç ilişkiyi ilgilendirir; temsil yetkisi ise üçüncü şahıslarla ilişkiye girilmesini, dış ilişkiyi ilgilendirir ( a.g.e., s.136 ).
Temsil yetkisi kanundan doğuyorsa yetkinin kapsamını ilgili kanun belirler; şayet bir hukuki işlem ile temsil yetkisi verilmiş ise, yetkinin kapsam ve sınırı bu hukuki işlemde gösterilir ( BK.m33 ).
Diğer taraftan, Türk yargı sistemine göre hâkim kendiliğinden bir davayı inceleyip, uyuşmazlığı çözemez. Bunun kaçınılmaz bir sonucu olarak da, hâkim tarafların istekleri ile bağlı tutulmuştur ( HUMK m.72, m75 ).İşte, “delillerin taraflarca hazırlanması” ilkesinden hareket olunarak ilgililer, dinletmek istedikleri tanıklar ile bilgisine başvurulmasını diledikleri bilirkişilerin, keşif ve benzeri incelemelerin, bu cümleden olarak ikame ettikleri tüm delillerin masraflarını karşılamakla yükümlü tutulmuşlar, buna uymamaları halinde de isteklerinden vazgeçmiş sayılacakları öngörülmüştür ( HUMK m414 ).
Az önce açıklanan genel kurala ayrık olmak üzere, kanunlarımızda hâkimin re’sen araştırma yapabileceği hallere de yer verilmiştir. Bu gibi hallerde olayın özelliğine göre hakim, incelemelerin gerektirdiği masrafların taraflarca ödenmemesi halinde sonradan haksız çıkan taraftan alınmak üzere Hazineden ödenek isteyip gereğini yerine getirir ( HUMK m.415 ).
Somut olaya gelince; araba satışına dair taraflar arasında yapılan sözleşmenin varlığı konusunda herhangi bir ihtilaf bulunmamaktadır. Adi sözleşmeye göre, temsil olunan ( dava dışı Yaşar Tokatlı ) adına kayıtlı olmayan araç, temsilci davalı tarafından davacıya satılmıştır.
Davalı duruşmaya katılarak temsilci olduğunu savunmuş, temsilci olduğuna yönelik herhangi bir delil ileri sürmediği gibi temsil olunanın dinlenmesi yönünde bir talebi de olmamıştır. Açıklanan bu hususun belirlenmesi davacı ile davalı arasında gerçekleşen hukuki muamelenin hak ve borçlarının kimin üzerinde doğacağının tespiti açısından önemlidir.
Temyize konu dava, itirazın iptaline ilişkin olup, “re’sen araştırma kuralı” değil, olayda ” delillerin taraflarca hazırlanması” ilkesinin uygulanması gerektiği her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu itibarla, davalı, temsil olunan Yaşar Tokatlı’yı usulüne uygun şekilde dinletmek istemediğine göre, hakimin adı geçeni resen dinlemesi olanaklı olmadığı gibi, davalı dava dışı Yaşar Tokatlı ile aralarındaki temsil ilişkisini ortaya koyacak başkaca bir delile de dayanmadığından, davaya konu harici satım sözleşmesinden davalının sorumlu tutulması gereklidir.
Ayrıca, Yüksek Özel Daire bozma ilamında satış tarihi itibarı ile Yaşar Tokatlı tarafından davalıya verilmiş geçerli bir vekaletnamenin bulunmadığına işaret edilmiş; sadece vekalet ilişkisi irdelenmiştir. Dava dışı Yaşar Tokatlı ile davalı arasında vekalet ilişkisi ileri sürülmediği gibi, ibraz edilmiş bir vekaletname de bulunmadığından taraflar arasında vekalet ilişkisinin bulunmadığı belirgindir.
Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında sadece vekalet değil temsil ilişkisi de irdelenmiştir.
Az yukarıda vekalet ile temsil ilişkisine ilişkin açıklamalarda da yer aldığı üzere davalının vekil olmasa bile temsilci olarak hareket edebilmesi olanaklıdır. Ne var ki, eldeki davada davalı temsile ilişkin delil ibraz edemediği gibi, temcilen hareket ettiğini savunduğu dava dışı Yaşar Tokatlı’nın dinlenmesine yönelik bir talepte de bulunmamıştır. Bu haliyle davalının işlemi temsilci sıfatıyla gerçekleştirdiğini, dava dışı kişi ile davalı arasında ispatlanmış bir temsil ilişkisinin bulunduğunu da kabule olanak bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, davalı geçersiz araç satımı nedeni ile aldığı bedeli iade etmekle yükümlüdür.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Açıklanan nedenlerle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının bozma ilamında ve yukarıda gösterilen ilave nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 22.09.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1116
K. 2011/6118
T. 12.4.2011
• ARAÇ SATIŞINA İLİŞKİN SÖZLEŞME ( Resmi Şekilde Yapılmadığı İçin Geçersiz Olduğu – Trafiğe Kayıtlı Araçların Mülkiyetinin Nakline İlişkin Sözleşmenin Geçerli Olabilmesi Resmi Şekilde Yapılmaları Şartına Bağlı Olduğu )
• RESMİ ŞEKİL ( Araç Satışına İlişkin Sözleşmenin Resmi Şekilde Yapılmadığı İçin Geçersiz Olduğu – Trafiğe Kayıtlı Araçların Mülkiyetinin Nakline İlişkin Sözleşmenin Geçerli Olabilmesi Resmi Şekilde Yapılmaları Şartına Bağlı Olduğu )
• GEÇERSİZ SÖZLEŞME ( Araç Satışına İlişkin Sözleşmenin Resmi Şekilde Yapılması Gerektiği – Taraflar Geçersiz Sözleşme Nedeniyle Birbirlerine Verdiklerini Sebepsiz Zenginleşme Hukuki Nedenine Dayalı Olarak Geri İsteyebilecekleri )
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Trafiğe Kayıtlı Araçların Mülkiyetinin Nakline İlişkin Sözleşmenin Geçerli Olabilmesi Resmi Şekilde Yapılmaları Gerektiği – Taraflar Geçersiz Sözleşme Nedeniyle Birbirlerine Verdiklerini Sebepsiz Zenginleşme Hukuki Nedenine Dayalı Olarak Geri İsteyebilecekleri )
2918/m.20/d
ÖZET : Taraflar arasında araç satışına ilişkin sözleşme, 2918 Sayılı Yasanın 20/d maddesi uyarınca, resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. 2918 Sayılı Kanunun 20/d maddesi uyarınca, trafiğe kayıtlı araçların mülkiyetinin nakline ilişkin sözleşmenin geçerli olabilmesi resmi şekilde yapılmaları şartına bağlıdır. Taraflar geçersiz sözleşme nedeniyle birbirlerine verdiklerini, sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayalı olarak geri isteyebilirler. Taraflar arasındaki sözleşme geçersiz olup, ancak davacının araç bedeli olarak ödediği TL’yi geri alabilmesi için aracı karşı tarafa teslim etmesi gerekecektir. Öyle ise mahkemece, aracın davacıda olduğu anlaşıldığından, aracın davacı tarafından karşı tarafa teslim edilmesi karşılığında, ödediği paranın davacıya iadesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde, 2.800. TL’lık takibe vaki itirazın iptali ile % 40 inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili dilekçesinde, müvekkili olan davacının davalıdan haricen bir araç satın aldığını, satış nedeni ile davalıya 2.800. TL ödediğini, ancak davalının sözleşme gereği ödemesi gereken vergi borçlarını ödemediğini, edimini yerine getirmediğini, bu nedenle de akdi feshettiğini, davalıya ödenen 2.800. TL’nin davalıdan tahsili amacı ile davalı aleyhine icra takibi yaptıklarını, davalının da bu takibe itirazda bulunduğunu beyan ederek itirazın iptali ile % 40 inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında araç satışına ilişkin sözleşme, 2918 Sayılı Yasanın 20/d maddesi uyarınca, resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. 2918 Sayılı Kanunun 20/d maddesi uyarınca, trafiğe kayıtlı araçların mülkiyetinin nakline ilişkin sözleşmenin geçerli olabilmesi resmi şekilde yapılmaları şartına bağlıdır. Taraflar geçersiz sözleşme nedeniyle birbirlerine verdiklerini, sebepsiz zenginleşme hukuki nedenine dayalı olarak geri isteyebilirler. Taraflar arasındaki sözleşme geçersiz olup, ancak davacının araç bedeli olarak ödediği 2.800. TL’yi geri alabilmesi için aracı karşı tarafa teslim etmesi gerekecektir.
Öyle ise mahkemece, yukarıdaki ilke ve esaslar gözetilerek tüm dosya münderecatından da aracın davacıda olduğu anlaşıldığından, aracın davacı tarafından karşı tarafa teslim edilmesi karşılığında, ödediği paranın davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
E. 2012/1704
K. 2012/31436
T. 12.3.2012
• BİLİŞİM SİSTEMİNİN ARACI KILINMASIYLA DOLANDIRICILIK ( İnternet Sitesi Aracılığıyla Araç Satışı İçin İlan Veren Sanığın Katılandan Çeşitli Bahanelerle Kapora Dışı Bedel Aldığı )
• İNTERNET SİTESİ ARACILIĞIYLA DOLANDIRICILIK ( Araç Satışı İçin İlan Veren Sanığın Çeşitli Bahanelerle Katılandan Kaparo Dışında Para Aldığı Eylemin Bilişim Sisteminin Aracı Kılınmasıyla Dolandırıcılık Suçunu Oluşturduğu )
• ARAÇ SATIŞINDA KAPORA DIŞI BEDEL ( İnternet Sitesi Aracılığıyla Araç Satışı İçin İlan Veren Sanığın Katılandan Çeşitli Bahanelerle Kapora Dışı Bedel Aldığı – Bilişim Sisteminin Aracı Kılınmasıyla Dolandırıcılık Suçunun Oluştuğu )
5237/m.158/1-f
ÖZET : Sanığın internet sitesi aracılığıyla araç satışı için ilan verdiği, katılanın, bu ilanı görerek sanığı ilanda gösterilen cep telefonundan aradığı, sanığın, eşi hastanede olmasından dolayı acilen paraya ihtiyacı olması, hastaneden çıktıktan sonra kendisinin yanına gelmesi için parasının kalmaması gibi bahanelerle, üç defa ayrı ayrı kapora dışı bedel olarak parayı, katılandan istediği, katılanın, parayı, sanığın PTT hesabına gönderdiği eylemde, bilişim sisteminin aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçu oluşmuştur.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dolandırıcılık suçunun oluşabilmesi için; failin bir kimseyi kandırabilecek nitelikte hileli davranışlarla hataya düşürüp, onun veya başkasının zararına, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Hile nitelikli bir yalandır. Fail tarafından yapılan hileli davranış belli oranda ağır, yoğun ve ustaca olmalı, sergileniş açısından mağdurun inceleme olanağını ortadan kaldıracak nitelikte bir takım hareketler olmalıdır. Kullanılan hileli davranışlarla mağdur yanılgıya düşürülmeli ve bu yanıltma sonucu yalanlara inanan mağdur tarafından sanık veya bir başkasına haksız çıkar sağlanmalıdır.
Hilenin kandırıcı nitelikte olup olmadığı olaysal olarak değerlendirilmeli, olayın özelliği, mağdurun durumu, fiille olan ilişkisi, kullanılan hilenin şekli, kullanılmışsa gizlenen veya değiştirilen belgenin nitelikleri ayrı ayrı nazara alınmalıdır.
Somut olayda; sanığın www…com internet sitesi aracılığıyla araç satışı için ilan verdiği, katılanın, bu ilanı görerek sanığı ilanda gösterilen cep telefonundan aradığı, sanığın, 11/08/2008 ve 12/08/2008 tarihlerinde olmak üzere, kaparo bedeli, eşi hastanede olmasından dolayı acilen paraya ihtiyacı olması, hastaneden çıktıktan sonra kendisinin yanına gelmesi için parasının kalmaması gibi bahanelerle, üç defa ayrı ayrı kapora dışı bedel olarak toplam 2.500.00 TL parayı, katılandan istediği, katılanın, parayı, sanığın PTT hesabına gönderdiği eylemde, bilişim sisteminin aracı kılınması suretiyle dolandırıcılık suçunun oluştuğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiş ve tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
SONUÇ : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 12.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/15913
K. 2005/3753
T. 9.3.2005
• ARAÇ SATIŞININ RESMİ ŞEKİLDE YAPILMAMASI ( Satış Geçerli Olmadığından Tarafların Verdiklerini Geri İsteyebilecekleri – Davalının Aracı Davacıya Devredemediğinden Bedeli İade İle Yükümlü Olduğu )
• HARİCİ SATIŞ SÖZLEŞMESİ İLE ARAÇ SATIŞI ( Davalının Aracı Davacıya Devredemediğinden Bedeli İade İle Yükümlü Olduğu – Satış Geçerli Olmadığından Tarafların Verdiklerini Geri İsteyebilecekleri )
• ARACIN SATIŞTAN ÖNCE HACZEDİLMESİ ( Harici Satış Sözleşmesi İle Satılan – Tarafların Verdiklerini Geri İsteyebilecekleri/Davalının Aracı Davacıya Devredemediğinden Bedeli İade İle Yükümlü Olduğu )
2918/m.20/d
ÖZET : Karayolları Trafik Kanunu kapsamındaki araçların satışı resmi şekilde yapılmalıdır. Resmi şekilde yapılmayan satış geçerli olmadığından taraflar verdiklerini geri isteyebilir. Davalıdan harici satış sözleşmesi ile aldığı aracın davalının borcundan dolayı haczedilerek elinden alınması nedeniyle ödediği bedelin tahsilini talep eden davacının davasının mahkemece kabulüne karar verilmesi gerekir. Davalı, satışa konu aracı davacıya devredemediğinden aldığı bedeli iade ile yükümlüdür.
DAVA VE KARAR : Davacı, davalıdan harici satım sözleşmesi ile 45 SK 443 plakalı Renault marka bir aracı 1.950.000.000.- TL. bedel ile satın aldığını, parasını peşin ödediğini, aracın davalının borcu nedeni ile haczedilerek elinden alındığını ileri sürerek ödediği 1.950.000.000.- TL.’nin tahsilini talep etmiştir.
Davalı, aracı davacıya satış parasını aldığını, davacının devri almadan aracı başkasına devrettiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının dava dışı M.S. adına trafikte kayıtlı 45 SK 443 plakalı aracı 12.2.2002 tarihli haricen düzenlenen sözleşme ile davalıdan satın aldığı ve satış bedelini davalıya ödediği, aracın ise davacı tarafından satıldığı yine dava dışı şahsın elinde kayıt malikinin borcu nedeni ile haczen alındığı tüm dosya kapsamından anlaşıldığı gibi, bu husus taraflar arasında da çekişmesizdir. Taraflar arasındaki sözleşme adiyen yapılmış olup 2918 sayılı Yasanın 20/d maddesi hükmüne göre, resmi şekilde yapılmadığı için geçersizdir. Böyle olunca davacı, davalıya yaptığı ödemeyi her an geri isteyebilir. Araç, kayıt malikinin borcu nedeni ile haczedildiğine göre, davacının davalıya iade yükümlülüğü de yoktur. Aynı şekilde, davacının haricen sattığı şahıs ise davacıya ödeme yapmış ise satış bedelini her an için dava yolu ile isteyebilir. Davalı, davacıya veya gösterdiği şahsa satıma konu aracın devrini temin edemediğine ve kayıt malikinin borcu nedeni ile araç haczedildiğine göre, davalı aldığı bedeli iade ile yükümlüdür. Bu nedenle, davacı dava açmakta haklıdır.
SONUÇ : Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/4134
K. 2012/9205
T. 5.4.2012
• İSTİRDAT DAVASI ( Haricen Araç Satışı/Satış Tarihinde Araç Üzerinde Bir Rehin İki Haciz Bulunduğu – Sözleşmenin Geçersiz Olduğu/Geçersiz Sözleşmelerde Tarafların Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Göre Aldıklarını Aynı Anda İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
• HARİCEN ARAÇ SATIŞI ( Satış Tarihinde Araç Üzerinde Bir Rehin İki Haciz Bulunduğu/Sözleşmenin Geçersiz Olduğu – Geçersiz Sözleşmelerde Tarafların Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Göre Aldıklarını Aynı Anda İade Etmekle Yükümlü Olduğu/İstirdat Davası )
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Haricen Araç Satışı/İstirdat Davası – Sözleşmenin Geçersiz Olduğu/Geçersiz Sözleşmelerde Tarafların Sebepsiz Zenginleşme Hükümlerine Göre Aldıklarını Aynı Anda İade Etmekle Yükümlü Olduğu )
• ARAÇ SATIŞININ RESMİ ŞEKİL ŞARTINA UYULMADAN YAPILMASI ( İstirdat Davası – Davacının Aracın Harici Satış Bedelini Ödediği/Aracın Halen Kimde Bulunduğu Satıcının Borcu İçin Davacı Elinden Alınıp Alınmadığı Hususlarının Araştırılacağı )
2004/m.72
2918/m.20
ÖZET : İstirdat davasında davacının davalı adına trafikte kayıtlı aracı haricen satın ve teslim aldığı, satış tarihinde araç üzerinde bir rehin iki haciz bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığından 2918 Sayılı Kanun uyarınca geçersizdir. Geçersiz sözleşmelerde taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını aynı anda iade etmekle yükümlüdür. Davacı aracın hacizli yakalamalı olarak elinden alındığını bildirmiştir. Davacının aracın harici satış bedelini ödediği de ihtilaflı değildir. Buna göre aracın halen kimde bulunduğu satıcının borcu için davacı elinden alınıp alınmadığı hususları da araştırılmalıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, trafikte davalı adına kayıtlı aracı 2007 mayıs ayında 11.500 TL bedelle satın ve teslim aldığını, aracın devrinin verilmediği gibi 03.04.2010 tarihli hacizli yakalama çıkması nedeniyle polis marifetiyle zaptolunduğunu, aracın üzerinde satış tarihinde pek çok takyidatın bulunduğunu, satışın resmi olarak yapılmaması nedeniyle geçersiz olduğunu bildirerek ödediği satış bedeli 11.500 TL nin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece halen araç üzerinde takyidat bulunmaması ve davalının devir için vekaletname vermesi nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının davalı adına trafikte kayıtlı aracı haricen satın ve teslim aldığı, satış tarihinde araç üzerinde bir rehin iki haciz bulunduğu dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Taraflar arasında yapılan satış sözleşmesi resmi şekilde yapılmadığından 2918 sayılı kanunun 20/d maddesi uyarınca geçersizdir. Geçersiz sözleşmelerde taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını aynı anda iade etmekle yükümlüdür. Davacı aracın hacizli yakalamalı olarak elinden alındığını bildirmiştir. Davacının aracın harici satış bedelini ödediği de ihtilaflı değildir. Buna göre aracın halen kimde bulunduğu satıcının borcu için davacı elinden alınıp alınmadığı hususları da araştırılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 18.40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 05.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.