Aracın Ayıp Nedeniyle Değişimi Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/28
K. 2010/6526
T. 10.5.2010
• ARACIN AYIPLI ÇIKMASI NEDENİYLE MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği – Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)
• İCRA MÜDÜRLÜĞÜNCE BELİRLENEN BEDEL (İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği – Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)
• MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ (Aracın Ayıplı Çıkması Nedeniyle – İcra Müdürlüğünce Belirlenen Bedelin İcra Dosyasına Bloke Edildiği Ancak Bu Bedele İtiraz Ederek Paranın Davacıya Ödenmesini Engellediği/Paranın İcra Dosyasına Ödendiği Tarihte Oluşan ve Faizi Aşan Zararını İsteyebileceği)
2004/m.24
818/m.105
ÖZET : Dava, aracın ayıplı çıkması sebebiyle munzam zararın tahsili istemidir. Dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması sebebiyle davacı tarafından talep ile İ.İ.K.24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıdan satın aldığı aracın ayıplı çıktığını, aracın değiştirilmesi için açtığı davayı kazandığını, mahkeme ilamını icraya koyduğunu, aracın aynısının üretiminin kalkması sebebiyle araç değerinin ödenmesi konusunda icra müdürlüğünce bilirkişi incelemesi yapıldığını, davalının belirlenen bedeli icra dosyasına bloke ettiğini, ancak bedele itiraz ederek paranın tarafına ödenmesine engel olduğunu, parasını zamanında almadığından zarara uğradığını, uğradığı zarar sebebiyle 1.000,00 TL munzam zarar ile 30.000,00 TL manevi zararın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara , kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Uyuşmazlığın çözümü için “munzam zarar kavramı üzerinde durmak gerekir. Gerçekten, borçlunun temerrüdü sonucu para borcunun vadesinde ödenmemesi alacaklının zararına olacağı açıktır. Yasa koyucu, bu şekilde oluşan zararın kural olarak temerrüt faiziyle karşılanacağını varsaymıştır. Ne var ki, afacaklının bu yüzden uğradığı zararın her zaman temerrüt faiziyle karşılanamayacağı düşünülerek Borçlar Kanunun 105. maddesinin birinci fıkrası ile “alacaklının duçar olduğu zarar, geçmiş günler faizinden fazla olduğu surette borçlu kendisine hiçbir kusur ispat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bu zararı dahi tazmin ile mükelleftir hükmü getirilmiştir. Bu hükme göre alacaklı faizi aşan zararını isteme hakkına sahiptir.
Yasada geçmiş günler faizini aşan zararın türü ve niteliği konusunda bir açıklık yoksa da, buradaki zararın hukukumuzdaki müspet zarar tanımlamasıyla eşdeğer olduğu kuşkusuzdur. Hal böyle olunca bu zararın, borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki fark; temerrüt faizi ile karşılanamayan zarar olarak tanımlanabilir. Böyle bir zarar, her somut olayın özelliğinden kaynaklanabilir.
Munzam zarar alacaklısı, öncelikle temerrüde uğrayan asıl alacağın varlığını, bu alacağının geç ifa edilmesinden dolayı faizle karşılanamayan zararını ve miktarını zarar ile borçlu temerrüdü arasındaki uygun illiyet bağını ispat etmek durumundadır. Borçlu ancak temerrüdündeki kusursuzluğunu kanıtlamakla sorumluluktan kurtulabilir.
Munzam zarar temerrüt ile oluşmaya başlayan asıl borcun ifasına kadar geçecek zaman içinde artarak devam eden yeni bir borçtur. Asıl borcun kaynağı haksız fiil nedensiz zenginleşme veya sözleşme olduğu halde bu borcun hukuki sebebi asıl alacağın temerrüde uğraması gibi hukuka aykırılıktır. O nedenle, asıl alacak ve temerrüt faizleri yönünden icra takibi yapması ve dava açılması sırasında onlarla birlikte istenilmemiş olması veya bu zarar hakkının saklı tutulmamış olması davanın görülmesine engel değildir. Zaman aşımı süresi içinde her zaman bu yöne ilişkin dava açılabilir.
Her ne kadar M K.nun 6. maddesi hükmüne göre davacı iddiasını ispat etmekle yükümlü ise de; bu kural mutlak değildir. İstisnaların başında karine gelir. Var olan bir durumdan bilinmeyen bir durumun çıkarılması halinde karine var denir. Olayımızda yasal bir karina yoktur. Buna karşılık yaşanan hayatın gerçekleri ve olaylarından çıkan eylemli bir karinenin varlığı tartışmasızdır. Ticari hayatın içinde olan davacının eline geçecek parayı işinde değerlendirmesi veya en azından vadeli banka hesabına veya benzer gelir getiren kurumlara yatırarak en iyi şekilde yararlanması beklenebilecek bir davranış olup, bu davranış toplumumuzun içinde bulunduğu ekonomik-sosyal yaşantısına da uygun düşer. Bu tür getiri oranlarının temerrüt faizinden fazla olduğu hususu da bilinen bir vakıadır. H.U.M.K.nun 238. maddesi gereğince maruf ve meşhur olan hususlar münazaalı sayılmaz. Bu sebeple davacının temerrüt faizinden fazla bir zararı olduğu ortadadır. Davalı bu karinenin aksini ispat etmek durumundadır.
Toplanan delillerden ve dosya kapsamından davacının ayıplı aracının mahkemece değiştirilmesine karar verildiği, davacının ilamı icraya koyduğu, aynı aracın üretiminin kalkması sebebiyle davacı tarafından 7.6.2002 tarihinde ki talep ile İ.İ.K.24. madde gereğince işlem yapılmasını istediği, icra müdürlüğünce aracın değerinin tespit edildiği, davalı tarafında icra müdürlüğünce belirlenen bedelin 30.6.2003 tarihinde icra dosyasına bloke edildiği ancak bu bedele itiraz ederek paranın davacıya ödenmesini engellediği anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca paranın icra dosyasına ödendiği tarihte oluşan ve faizi aşan zararını isteyebilir. Öyle ise mahkemece, davalının parayı bloke ettiği tarihten eldeki dava tarihine kadar geçen zaman zarfında gerçekleşen yıllık enflasyon artış oranı mevduat ve Devlet tahvillerine verilen faiz oranları, döviz kurlarını gösterir liste ilgili resmi kurumlardan getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişi kurulundan taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmalı, davacının zarar miktarı belirlemeli, sonucuna göre bir karar verilmelidir. Bu yönlerin göz ardı edilerek yazılı şeklide hüküm tesis edilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte belirtilen sebeple davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan sebeplerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 10.5.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/5292
K. 2011/8219
T. 20.6.2011
• ALACAK İSTEMİ ( Sözleşmeden Cayma Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı )
• FAİZ TALEBİ ( Alacak İstemi – Sözleşmeden Cayma Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı )
• SÖZLEŞMEDEN CAYMA ( Durumunda Araç Ayıplı Dahi Olsa Alıcının Tasarrufunda Bulunduğu Sürece Satıcı veya Sağlayıcının Faiz İle Sorumlu Olmayacağı )
• ARACIN AYIP SEBEBİYLE HİÇ KULLANILMAMASI ( Ayıplı Aracın Satıcıya veya İfa Yardımcısı Durumundaki Yetkili Servislerine veya Mahkemece Belirlenen Tevdii Mahalline Teslimi Durumunda Satıcının Temerrüde Düştüğü – Faiz İle Sorumlu Tutulması Gerektiği )
818/m.158/son
ÖZET : Dava, alacak istemidir. Sözleşmeden cayma durumunda, araç ayıplı dahi olsa alıcının tasarrufunda bulunduğu sürece satıcı veya sağlayıcının faiz ile sorumlu olmayacağı kabul edilmektedir. Arızanın niteliği itibariyle, aracın kullanımına engel teşkil etmediği ve aracın davacı tarafından yargılama süresinde devamlı kullandığı durumlarda bunun menfaatler dengesine ve hakkaniyete uygun olduğu şüphesizdir. Ne var ki aracın ayıp sebebiyle hiç kullanılmadığının sabit olduğu veya ayıplı aracın, satıcıya veya ifa yardımcısı durumundaki yetkili servislerine veya mahkemece belirlenen tevdii mahalline teslimi durumunda satıcının temerrüde düştüğünün dolayısıyla faiz ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Somut olayda arızanın mahiyeti itibariyle davacının aracı kullanmaya devam ettiği anlaşıldığına ve araç iade edilmediğine göre faiz talebinin reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün davalılar vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili ile davalı vekili ve diğer davalı vekilinin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- )Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına, bozmanın kapsamı dışında kesinleşmiş olan yönlere ilişkin temyiz itirazları incelenemeyeceğine göre, davalılar vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- )Sözleşmeden cayma halinde satış bedeline hangi tarihten faiz yürütülmesi gerektiği meselesine gelince, gerek Dairemiz gerekse H.G.K. 22.6.2005 tarih ve 2005/4-309 Esas, 205/391 Karar inançlarına göre; sözleşmeden cayma ve bedel iadesi durumunda satıcının kullanma bedeli olarak bir talepte bulunamayacağı benimsenmiştir. Ayrıca sözleşmeden cayma durumunda, araç ayıplı dahi olsa alıcının tasarrufunda bulunduğu sürece satıcı veya sağlayıcının faiz ile sorumlu olmayacağı kabul edilmektedir. Arızanın niteliği itibariyle, aracın kullanımına engel teşkil etmediği ve aracın davacı tarafından yargılama süresinde devamlı kullandığı durumlarda bunun menfaatler dengesine ve hakkaniyete uygun olduğu şüphesizdir. Ne var ki aracın ayıp sebebiyle hiç kullanılmadığının sabit olduğu veya ayıplı aracın, satıcıya veya ifa yardımcısı durumundaki yetkili servislerine veya mahkemece belirlenen tevdii mahalline teslimi durumunda satıcının temerrüde düştüğünün dolayısıyla faiz ile sorumlu tutulması gerektiği sonucuna varılmıştır. Somut olayda arızanın mahiyeti itibariyle davacının aracı kullanmaya devam ettiği anlaşıldığına ve araç iade edilmediğine göre faiz talebinin reddine karar verilmesi gerekirken dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 )numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 )numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün davalılar yararına BOZULMASINA, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalılar yararına takdir edilen 825,00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara ödenmesine, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 20.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/3976
K. 2011/11142
T. 6.7.2011
• ARACIN AYIPLI OLDUĞU İDDİASI ( Aracın Satış Tarihindeki Kasko Değerinin Davalıdan Tahsili – Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği )
• ARACIN SATIŞ TARİHİNDEKİ KASKO DEĞERİNİN DAVALIDAN TAHSİLİ ( Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği )
• İKİNCİ EL ARACIN SATIŞ TARİHİNDEKİ DEĞERİ ( Davacının Noterlik İhtarnamesi İle Ayıplı Aracın Geri Alınarak Satış Bedeli Ödediği – Davalı Tarafından Satılan İkinci El Aracın Satış Tarihindeki Gerçek Değerinin Bu Bedel Olduğunun Kabulü Gereği )
818/m.182
ÖZET : Davacı, aracın ayıplı olduğu iddiası ile aracın satış tarihindeki kasko değerinin davalıdan tahsilini istemiştir. Ülkemizde ikinci el araçların kasko değerlerinin, araçların gerçek değerlerini yansıtmadığı bir gerçektir. Ayrıca davacının Noterlik ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak satış bedeli olarak ödediği … TL’nin iadesini istediği ve davalının da aracın satış bedelini … TL olarak kabul ettiği dosya kapsamı ile sabittir. O halde davalı tarafından satılan ikinci el aracın satış tarihindeki gerçek değerinin … TL olduğunun kabulüyle bu değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, eşi için araç satım pazarında 34 … … plakalı Nissan marka 2007 model 1,4 NOTE aracın ilanını da inceleyerek Üsküdar 15. Noterliğinin 16.9.2008 tarih ve 22450 yevmiye sayılı sözleşme ile davalıdan aracı 22.242.00.TL bedelle satın aldığını, kasko aşamasında aracın pert olduğunu trafikten ve götürdüğü tamir bakım servisinden öğrendiğini, davalının kötüniyetli olarak trafiğe çıkması mümkün olmayan pert aracı sattığını öğrendikten sonra GOP. 10. Noterliğinin 23.9.2008 tarih ve 01958 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak ödediği satış bedelinin iadesini istediğini ancak iade edilmediğini belirterek aracın noter satış bedeli olan 22.242.00.TL’nın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 6.8.2008 tarihinde önceki satıcıdan hafif hasarlı olduğu belirtilerek satın aldığı aracı kısa süre kullandıktan sonra borçlarını ödemek için davacıya 19.900.00.TL bedelle sattığını, davacının da bu bedelle aracı satın aldığını çektiği ihtarnamede belirttiğini, davacının aracı kontrol ettirerek satın aldığını ileri sürerek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delilerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-)Davacı , aracın ayıplı olduğu iddiası ile aracın satış tarihindeki kasko değeri olan 22.242.00.TL’nın davalıdan tahsilini istemiştir. Ülkemizde ikinci el araçların kasko değerlerinin, araçların gerçek değerlerini yansıtmadığı bir gerçektir. Ayrıca davacının, Gaziosmanpaşa 10. Noterliğinin 23.9.2008 tarih ve 01958 yevmiye sayılı ihtarnamesi ile ayıplı aracın geri alınarak satış bedeli olarak ödediği 19.900.00.TL’nın iadesini istediği ve davalının da aracın satış bedelini 19.900.00.TL olarak kabul ettiği dosya kapsamı ile sabittir. O halde davalı tarafından satılan ikinci el aracın satış tarihindeki gerçek değerinin 19.900.00.TL olduğunun kabulüyle bu değer üzerinden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken mahkemece noter satış bedeli üzerinden davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan sebeplerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle hükümün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 6.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/13266
K. 2011/267
T. 18.1.2011
• SATIN ALINAN ARACIN AYIPLI OLMASINDAN DOLAYI AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• ARACIN AYIPLI OLMASINDAN DOLAYI AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• GÖREV ( Satın Alınan Aracın Ayıplı Olmasından Dolayı Ayıpsız Misli İle Değiştirilmesi İstemi/Davacının Tüketici Olduğu – Davaya Bakmaya Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
4077/m.3, 23
ÖZET : Dava; satın alınan aracın ayıplı olmasından dolayı ayıpsız misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Davacının tüketici olduğu ve 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa’nın 23/1. maddesinde yer alan “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” biçimindeki düzenleme gereğince davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekir.
DAVA : Davacı A. vekili tarafından, davalı … Motorlu Araçlar imalat ve Satış A.Ş. aleyhine 26.8.2005 gününde verilen dilekçeyle ayıp nedeni ile misli ile değişim istenmesi üzerine yapılan yargılama sonunda; mahkemece davanın reddine dair verilen 3.3.2009 tarihli kararın Yargıtay’da duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle, daha önceden belirlenen 18.1.2011 duruşma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili ile karşı taraftan davalı şirket vekili geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra taraflara duruşmanın bittiği bildirildi. Dosyanın görüşülmesine geçildi. Tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava; satın alınan aracın ayıplı olmasından dolayı ayıpsız misli ile değiştirilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece istem reddedilmiş; karar, davacı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı, 17.6.2004 günü satın aldığı aracın aynı şikayetler nedeni ile bir yıl içinde 8 kez servise girdiğini, halen şikayete konu ayıbın giderilemediğini belirterek, aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini istemiştir.
Davalı ise, aracın ayıplı olmadığını, müşteri memnuniyeti çerçevesinde servise her gelişinde dosya açılarak işlem yapılmasının araçta ayıp olduğunu göstermeyeceğini, onarım hakkını kullanmayan davacının diğer seçimlik haklarını kullanamayacağını ileri sürerek, istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Bursa Tüketici Mahkemesi’nde bakılarak davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar dairemizin 11.12.2007 gün ve 2006/14026-2007/15801 Sayılı kararı ile “… davacı ile davalı arasında sözleşme bulunmamaktadır. Taraflar arasında bir mal ve hizmet alımı söz konusu değildir. Bu sebeple davacının 4077 Sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun” kapsamında “Tüketici” olduğundan söz edilemez. Açıklanan sebeple davaya genel hükümler uyarınca asliye hukuk mahkemesinde bakılması gerekir…” gerekçesi ile bozulmuştur. Bozmaya uyularak görevsizlik kararı verilmiş, kararın kesinleşmesinin ardından dosya görevli asliye hukuk mahkemesine gönderilmiştir.
Davaya bakan asliye hukuk mahkemesi, genel hükümler uyarınca imalatçının sorumluluğunda, imal edilenin ayıplı olması nedeni ile ayıpsız misli ile değişim sorumluluğu bulunmadığı, davanın satıcıya yöneltilmemiş olduğu gerekçesi ile istemi reddetmiştir.
H.G.K.’nun 25.11.2009 gün ve 2009/13-542 Esas, 2009/551 Karar sayılı kararında; “…eldeki dava tüketici mahkemesi sıfatıyla görülmek üzere asliye hukuk mahkemesinde açılmıştır…” 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3. maddesi, Bu kanunun uygulanmasında; “… e )Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi, f )Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri, … 1 )İmalatçı-Üretici: Kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere tüketiciye sunulmuş olan mal veya hizmetleri ya da bu mal veya hizmetlerin hammaddelerini yahut ara mallarını üretenler ile mal üzerine kendi ayırt edici işaretini, ticari markasını veya unvanını koyarak satışa sunanları… ifade eder, hükmünü taşımaktadır. Davalılardan …’nın davaya konu aracı ürettiği çekişmesiz ve bu sebeple de 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un metni yukarda bulunan 3/e maddesi anlamında “üretici” niteliğinde bulunduğu açıktır. Davacının, aynı maddenin ( 1 )bendi anlamında “tüketici” olarak kabul edilip, edilemeyeceğine gelince; önemle belirtilmelidir ki; anılan hükmün, bir gerçek veya tüzel kişinin tüketici olarak kabul edilebilmesi için aradığı tek koşul, onun bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinmiş, kullanmış veya yararlanmış olmasıdır. Somut olaydaki gibi, bir malın satın alınmasının söz konusu olduğu hallerde, malın alıcı tarafından daha sonra başkasına ve hatta onun tarafından da başkalarına satılmış olması, dahası son satıcının metni yukarda bulunan ( f )bendi anlamında satıcı niteliğini taşımaması, garanti süresi dolmuş olmadıkça, son alıcı sıfatıyla o malın maliki olan gerçek veya tüzel kişinin tüketici sıfatı taşımasına engel değildir. Başka bir ifadeyle; kanunun aradığı anlamda “tüketici” niteliğinde bulunan bir kişi, malı ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişi niteliği taşımayan, dolayısıyla kanun anlamında “satıcı” olarak kabul edilemeyecek durumda bulunan bir kişiden satın almış dahi olsa, malın garanti süresi içerisinde üreticiye karşı kanundan kaynaklanan haklarını ileri sürme ve kullanma olanağına sahiptir. Otomobil, garanti belgesi ile birlikte satılması zorunlu olan bir maldır ve garanti süresi içinde el değiştirmesi durumunda dahi garanti borcu ortadan kalkmaz; satın alan tüketici de sağlanan garantiden …” yararlanabileceği vurgulanmıştır.
Dava konusu olaya bu kapsamda bakıldığında; otomobilin 2. el alıcısı bulunan davacının, garanti süresi içinde meydana gelen arızalar nedeni ile otomobili üreten firmaya husumet yönelterek açtığı davada, taraflar arasında mal ya da hizmet alım satım ilişkisi bulunmadığı belirtilerek tüketici mahkemesinin görevli olmadığı gerekçesi ile Bursa Tüketici Mahkemesi’nce verilmiş bulunan karar bozulmuş ise de yukarda anılan H.G.K. kararı uyarınca, bir kimsenin tüketici sıfatını kazanması için doğrudan mal ya da hizmeti satın almış bulunmasının şart olmadığı; üreticinin, garanti süresi içinde malı elinde bulunduran herkese karşı 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa kapsamında sorumlu bulunduğunun kabulü gerekir.
Diğer yandan, görev konusu kamu düzenine ilişkin olup yargılamanın her aşamasında mahkemelerce kendiliğinden gözetilir.
Yerel mahkemece açıklanan sebeplerle davacının tüketici olduğu ve 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Yasa’nın 23/1. maddesinde yer alan “Bu kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” biçimindeki düzenleme gereğince davaya bakmaya tüketici mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek, mahkemenin görevsizliği sebebiyle dava dilekçesinin reddedilmesi gerekirken, işin esasının incelenmiş olması doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan sebeple BOZULMASINA; bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına ve temyiz eden davacı yararına takdir olunan 825,00.-TL duruşma avukatlık ücretinin davalıya yükletilmesine ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 18.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5689
K. 2012/9013
T. 3.4.2012
• ARACIN AYIPLI OLMASINA DAYALI ÖDENEN BEDELLERİN İADESİ İSTEMİ ( Davalıların Davacının Kullandığı Kredi Nedeniyle Ödediği Faizden Dolayı Herhangi Geliri ve Sebepsiz Zenginleşmeleri Olmadığından Davalılar Ancak Peşin Satış Bedelini Ödemekle Yükümlü Olduğu )
• KREDİ FAİZİNİN TAHSİLİ ( Satın Alınan Aracın Ayıplı Olduğunu Belirterek Araç İçin Ödediği Banka Faizinin Tahsili – Davalılar Hakkında Sadece Satış Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesi Gerekirken Krediye İlişkin Faizin de Tahsiline Karar Verilmesinin Usul ve Yasaya Aykırı Olduğu )
• ARAÇ BEDELİNİN İADESİ ( Ayıplı Olduğunu Belirterek Araç İçin Ödediği Banka Faizinin Tahsili – Davalıların Davacının Kullandığı Kredi Nedeniyle Ödediği Faizden Dolayı Herhangi Geliri ve Sebepsiz Zenginleşmeleri Olmadığından Davalılar Ancak Peşin Satış Bedelini Ödemekle Yükümlü Olduğu )
• HASAR NEDENİYLE DEĞER KAYBI ( Aracın Ayıplı Olmasına Dayalı Ödenen Bedellerin İadesi İstemi – Araçtaki Hasar Nedeniyle Değer Kaybı Oluşup Oluşmadığı ve Oluşmuş İse Ne Miktarda Değer Kaybı Olduğu Hususunda Araştırma Yapılması Gerektiği )
818/m.194,204
ÖZET : Davacı, satın alınan aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir. Davacı bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiştir. Davacı, davalı K… T… Kollektif şirketinden araç satın almış, satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir. Davalıların davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur. Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle yükümlüdürler. Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırıdır.
Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde, servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik, vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı, oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış, bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
DAVA : Taraflar arasındaki tüketiciyi koruma kanunundan kaynaklanan alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalılardan K… T… Halefleri Kolektif Şirketinden 30.11.2004 tarihinde 2005 model Palio araç satın aldığını, davalı Vakıflar Bankasından bağlı kredi kullandığını, araçta boyadan kaynaklanan ayıpların olduğunu bu durumu davalı tarafa 27.12.2004 tarihli dilekçe ili bildirdiğini, 28.12.2004 tarihinde servis iş emri ile de durumun saptandığını, davalıların taleplerine olumsuz cevap verdiklerini, aracın ayıplı olduğunu belirterek araç için ödediği bedellerin iadesi ile kalan kredi taksitlerinden borçlu olmadığının tespiti ile aracın davalılara iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, süresinde ayıp ihbarında bulunulmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiş, dairemizin 29.3.2010 gün, 2009/10285 esas, 2010/4075 karar sayılı ilamı ile onanmış, davacının karar düzeltme istemi üzerine Dairemizin 10.11.2010 tarih ve 2010/10296 esas 2010/14900 karar sayılı kararı ile; “… Satışa konu aracın ayıplı olduğu mahkemece alınan 27.05.2008 tarihli bilirkişi raporu ile gerekse davacının 28.12.2004 tarihinde servise yaptığı müracaat esnasında tutulan tutanakla sabit olmuş olup servise yapılan bu başvuru süresinde ayıp ihbarında bulunulduğu anlamındadır. Davacının bedelin iadesini istemekle sözleşmeden döndüğünün, seçimlik hakkını bu yönde kullandığının kabulü gerekir. Mahkemece davacının bu konudaki talepleri değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, ayıp ihbarını süresinde yapmadığı gerekçe gösterilerek red kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, sehven onandığı anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin onama kararının kaldırılarak, kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş, mahkemece, yeniden yapılan yargılama neticesinde; davacının davasının kabulüne, davaya konu ürünün davalıya iadesine, 1.200 TL kredi masrafı 12,145,40 TL ödenmiş bedel toplam 13,345,40 TL nin ürünün teslim tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine, kalan Kredi borcu 9.716,32 TL itibariyle davacının borçlu olmadığının tespitine,
Davanın mahiyeti gereğince harç alınmasına yer olmadığına, davacı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT gereğince 1.601,45 TL vekalet ücretinin davalılar K. Tuğmaner ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine,23 Davetiye gideri 115,00 TL, 16 müzekkere gideri 80,00 TL, keşif ve bilirkişi gideri 206,71 TL, talimat gideri 15,00 TL toplam 416,71 TL nin davalılar K… T. ve Tofaş Türk Fabrikası AŞ den alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalılarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalılardan bağlı kredi ile satın aldığı aracın boya kusurları olduğundan ayıplı olduğunu ileri sürerek 11.09.2006 tarihli dava dilekçesi ile K… T… Halefleri Kollektif Şirketi ve Tofaş Türk Otomobil Fabrikası A.Ş. hakkında eldeki davayı açmış,26.03.2007 tarihli dilekçe ile de,Vakıflar Bankasını davaya dahil etmiş,bu şekilde Vakıfbank davada taraf haline getirilmiştir. Dahili dava dilekçesi ile, taraf teşkili yapılamaz.Usul yasamızda davanın nasıl açılacağı gösterilmiştir. Sorumlu olanlardan biri hakkında dava açıldıktan sonra diğer bir sorumlunun dışarıdan davaya dahil edilmesi ve hakkında hüküm kurulması olanağı bulunmamaktadır. Bu durumda, davalılardan Vakıfbank hakkında usulüne uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden,mahkemece bu davalı hakkında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesis edilmesi doğru olmamıştır.
3-Davacı sözleşmeden dönerek ödediği bedel yanında,bankaya ödediği kredi faizini de talep etmiş, mahkemece bu talebin de kabulüne karar verilmiştir. Davacı,davalı K… T… Kollektif şirketinden araç satın almış,satış bedelini de peşin ödemek yerine, bankadan kredi kullanmak suretiyle ödemeyi tercih etmiştir.Davalıl Tofaş ve K… T… Kollektif Şirketinin davacının kullandığı kredi nedeniyle ödediği faizden dolayı herhangi geliri ve sebepsiz zenginleşmeleri yoktur.Davalılar ancak peşin satış bedelini ödemekle yükümlüdürler.Bu nedenle davalılar hakkında sadece satış bedelinin tahsiline karar verilmesi gerekirken davacının kullandığı krediye ilişkin faizin de tahsiline karar verilmesi Usul ve Yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
4-Dava konusu araca ilişkin servis kayıtları incelendiğinde,28.12.2004 ve 05.12.2006 tarihli servis kayıtlarında sağ arka çamurlukta çizik,vuruk ve sürtünme izi olduğu anlaşılmaktadır. Davalılar, araçtaki bu hasar nedeniyle değer kaybı olduğunu ileri sürmüşlerdir. Mahkemece, araçtaki hasar nedeniyle değer kaybı oluşup oluşmadığı,oluşmuş ise ne miktarda değer kaybı olduğu hususunda araştırma yapılmamış,bu taleple ilgili olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiştir. Bu husus usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı Vakıfbank yararına üçüncü ve dördüncü bentte açıklanan nedenlerle hükmün diğer davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 03.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/10187
K. 2011/4659
T. 7.4.2011
• AYIPLI ARACIN MİSLİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ VE MADDİ TAZMİNAT İSTEMİ ( Davacının Uğradığı Zararı Olup Olmadığının Araştırılacağı – Okul Servisi Olarak Kullanılan Aracın Yapılmayan Servis Bedeli Olarak Hakedişinden Kesildiği Dair İbraz Edilen Belgede Göz Önünde Bulundurularak Karar Verileceği )
• ARACIN AYIPLI OLMASI ( Nedeniyle Davacının Uğradığı Zarar Olup Olmadığı Araştırılarak ve İbraz Edilen Belgede Göz Önünde Bulundurularak Karar Verileceği – Ayıplı Aracın Misliyle Değiştirilmesi ve Maddi Tazminat İstemi )
• OKUL SERVİSİ OLARAK KULLANILAN ARACIN AYIPLI OLMASI ( Misliyle Değiştirilmesi ve Tazminat İstemi/Davacı Bu Aracı Kullanmamaktan Dolayı Hakedişinin Kesildiğini Bildirerek Bu Konuda Belge İbraz Ettiği – Davacının Uğradığı Zarar Olup Olmadığı Araştırılacağı )
2004/m.25/4-5
ÖZET : Dava, ayıplı aracın misliyle değiştirilmesi ve maddi tazminat istemidir. Davacı ayıplı araç sebebiyle okul taşıtı olarak kullandığı bu aracı kullanmamaktan dolayı hakedişinin kesildiğini bildirerek bu konuda belge ibraz etmiştir. Davacının aracın ayıplı olması sebebiyle uğradığı zarar olup olmadığı, ibraz edilen belgede göz önünde bulundurularak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı aracın misliyle değiştirilmesi ve maddi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince duruşmasız, davacı vekilince de hernekadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, miktar itibariyle bu isteğin reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı F…Şirketi tarafından imal ve ithal edilen minibüsü diğer davalıdan satın aldığını ve okul servisi işinde kullandığını, bir süre sonra aracın motorundan ve diferansiyelinden ses gelmeye başladığını, servis bakımında aracın bir kısım parçalarının garanti kapsamında değiştirildiğini, şikayetlerinin devam etmesi üzerine değişik tarihlerde 9 kez servise götürüldüğünü ve her seferinde araçta parça değişimi ve bakım yapıldığını, bu arızalar sebebiyle davacının çalıştığı şirketten uyarı aldığını ve yapılamayan servislerin bedeli olarak 1.125.-TL.nin hakedişinden kesildiğini belirterek davacının araç için ödediği 47.986.58.-TL.nin faiziyle tahsilini, kabul edilmediği takdirde aracın yenisi ile değiştirilmesini ve davacının hakedişinden kesilen 1.125.-TL.nin faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini talep ve dava etmiş, yargılama aşamasında ise araç bedelinin tahsili talebinden vazgeçerek aracın öncelikle misliyle değiştirilmesini, bu mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, aracın davalı T.. Oto Şirketinden satın alınması sebebiyle diğer davalıya husumet yöneltilemeyeceğini, araçta üretimden kaynaklanan bir ayıbın bulunmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak reddini istemiştir.
Mahkemece, davalı F…Şirketinin davaya konu aracın imalatçısı ve ithalatçısı olduğu ve şirketin garanti sorumluluğu bulunduğu, aracın satış tarihinden sonra 6 ay içinde 36 kere arızalandığı, arızaların garanti kapsamında parça değişikliği de yapılarak giderilmeye çalışılmasına rağmen keşif sırasında bile aracın diferansiyelinde arızanın devam ettiği, araçtaki bu arızalı duruma davacının tahammül etmesinin kendisinden beklenemeyeceği, davacının basiretli bir işadamı olarak davaya konu araçtaki arızaya göre gerekli tedbirleri alması gerektiği, davacının bu zararından davalıların sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davaya konu minibüsün davalılar tarafından ayıptan ari ve kullanılmamış misliyle değiştirilmesine, davacının maddi tazminata yönelik fazlaya ilişkin talebinin reddine, hükümün icrası sırasında davaya konu aracın misli bulunmazsa İ.İ.K.nun 25/4-5. maddesi gereğince işlem yapılmasına karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- ) Davacı yan dava dilekçesinde ayıplı araç sebebiyle okul taşıtı olarak kullandığı bu aracı kullanmamaktan dolayı hakedişinin kesildiğini bildirerek bu konuda dosya içerisine 31.12.2008 tarihli belgeyi ibraz etmiştir. Bu durumda mahkemece, davacının aracın ayıplı olması sebebiyle uğradığı bir zarar olup olmadığı, ibraz edilen belgede göz önünde bulundurularak inceleme ve araştırma yapılıp sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yazılı gerekçeyle bu kalem istemin reddinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalılar vekilinin tüm, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine ve ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükümün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harçların istekleri halinde iadesine, 7.4.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/3355
K. 2011/6924
T. 28.4.2011
• AYIPLI MAL DAVASI ( Aracın Ayıplı Olduğu ve Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulüne İlişkin Mahkeme Kararının Onanması Gerektiği )
• ARACIN AYIPLI OLMASI ( Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulü Gerektiği )
• AYIPSIZ MİSLİ İLE DEĞİŞİM İSTEMİ ( Aracın Ayıplı Olduğu ve Kullanım Hatasından Kaynaklanmadığı ve Ayıpsız Misli İle Değişim Koşullarının Oluştuğu Dosya Kapsamından Anlaşılmakla Davacının Talebinin Kabulüne İlişkin Mahkeme Kararının Onanması Gerektiği )
2004/m.24
4077/m.4
ÖZET : Davalı tarafça, davacının 5 kez servise geldiği ve 4 kez davacının şikayetleri doğrultusunda araçta onarım işlemi yapıldığı gönderilen ihtar içeriğiyle kabul ve ikrar edildiği gibi, araçtaki arızaların kullanım hatası olmadığı,bilahare arızanın motor bloğu değiştirilerek giderildiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.4077 Sayılı Kanunun 4.maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesi hükmüne göre aracın ayıplı olduğu ve kullanım hatasından kaynaklanmadığı,ayıpsız misli ile değişim koşullarının oluştuğu dosya kapsamından anlaşılmakla davacının talebinin kabulüne ilişkin mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekir.
DAVA : G. P. Ç. vekili ile 1-K… Oto. Tic. A.Ş vekili 2-B… Oto. Servis A.Ş vekili aralarındaki dava hakkında İstanbul 2. Tüketici Mahkemesinden verilen 25.12.2009 gün ve 200-683 Sayılı hükümün Dairemizin 8.11.2010 tarih ve 10/3057-14705 Sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu:
KARAR : Davacı, davalı K… AŞ.den 25.6.2007 tarihinde otomobil satın aldığını, aracın 2.7.2007 tarihinde teslim edildiğini, araçta pek çok kere arıza meydana geldiği en sonunda motor bloğunun değiştirildiğini, bu sebeple aracının değişimini talep ettiği halde kabul edilmediğini bildirerek, aracın ayıpsız misli ile değişimini, bunun mümkün olmaması halinde bedelinin faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini dilemişlindir.
Mahkemece davanın kabulü ile, aracın ayıpsız misli ile değişimine, aynen ifa mümkün olmadığı takdirde, İ.İ.K.nun 24.maddesi uyarınca işlem yapılmasına karar verilmiş, hükümün davacı tarafça temyiz edilmesi üzerine dairenin 8.11.2010 tarihli 2010/3057-14705 esas ve karar sayılı ilamı ile değişim koşulları oluşmadığı gerekçesi ile kararın bozulmasına karar verilmiş, bu bozma ilamına karşı davacı tarafça karar düzelteme talebinde bulunulmuştur.
Davacı davalı K… AŞ den 25.6.2007 tarihinde satın aldığı BMW marka 2007 model aracını 2.7.2007 tarihinde teslim aldığı, sırasıyla; 28.7.2008 tarihinde motor ikaz ışıklarının yandığı, motorun rölantide bile teklediği, 13.8.2008 tarihinde aynı şikayetle başvurduğu, motorun sökülüp takıldığı, aynı gün motorun yağ ikaz lambasının yandığı, yağ eksiltme şikayeti ile 8.10.2008-1.12.2008-18.12.2008 tarihlerinde başvurduğu, 28.1.2009 tarihinde aracın rölantide teklediği, bilahare motor bloğunun değiştirildiği, aracını ihtirazi kayıtla teslim alarak ayıpsız misli ile değişimini olmadığı takdirde bedelinin ödenmesini talep ettiği halde davalılarca kabul edilmediğini bildirerek eldeki davayı açmıştır. Davalılar davacının onarım hakkını kullandığın, arızaların kullanım hatasından kaynaklandığını değişim koşullarının oluşmadığını savunmuşlardır. Davacının davalının yetkili servisine yaptığı başvurular üzerine 28.7.2007 ve 28.1.2009 tarihli iş emirleri düzenlenmiş, diğer müracaatlarla ilgili olarak herhangi bir iş emri sunulmamıştır. Davacının gönderdiği ihtara verilen 26.2.2009 tarihli cevabi ihtarda davalı ,davacıya ait aracın 5 kez servise geldiği,ilkinde yağ takviyesi yapıldığı, diğerlerinde davacının bildirdiği şikayetler üzerine onarım işlemleri yapıldığını ifade etmiştir. Sanayi Mallarının Satış Sonrası Hizmetleri Hakkında Yönetmeliğin 11.maddesi ve Garanti Belgesi, 2011/3355-2011/6924 Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 13/2 maddesi hükmüne göre, davalılar, davacının arıza şikayeti ile ilgili olarak yetkili servise yaptığı başvuruları üzerine yetkili servisçe iş emirleri düzenlenerek,araç hakkında şikayetin ne olduğu,bu şikayetle ilgili olarak hangi bulguların tesbit edildiği ve hangi teknik işlemlerin yapıldığını belirtme yükümlülüğü vardır. Davalı tarafça, davacının 5 kez servise geldiği ve 4 kez davacının şikayetleri doğrultusunda araçta onarım işlemi yapıldığı gönderilen ihtar içeriğiyle kabul ve ikrar edildiği gibi, araçtaki arızaların kullanım hatası olmadığı,bilahare arızanın motor bloğu değiştirilerek giderildiği, bilirkişi raporu ve dosya kapsamından anlaşılmaktadır.4077 Sayılı Kanunun 4.maddesi ve Garanti Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin 14.maddesi hükmüne göre aracın ayıplı olduğu ve kullanım hatasından kaynaklanmadığı,ayıpsız misli ile değişim koşullarının oluştuğu dosya kapsamından anlaşılmakla davacının talebinin kabulüne ilişkin 25.12.2009 tarihli mahkeme kararının onanmasına karar verilmesi gerekirken zuhulen bozulmasına karar verildiği bu kez yapılan karar düzeltme incelemesi sonucu anlaşılmakla bozma ilamının kaldırılarak mahkeme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple dairenin 8.11.2010 tarihli ve 2010/3057-14705 esas ve karar sayılı bozma ilamının kaldırılarak açıklanan gerekçe ile mahkemenin 25.12.2009 tarihli 2009/200-683 esas ve karar sayılı ilamının ONANMASINA, 750.00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yazılı 2.257.00 TL kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 38.20 TL temyiz harcının istenmesi halinde davacıya iadesine, 28.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/13194
K. 2006/16511
T. 19.12.2006
• ARACIN AYIPSIZ YENİSİYLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Tüketici Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi ya da Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu )
• AYIBIN BİLDİRİLMESİ ( Tüketici Malın Teslimi Tarihinden İtibaren Otuz Gün İçerisinde Ayıbı Satıcıya Bildirmekle Yükümlü Olduğu )
• TÜKETİCİNİN SEÇİMLİK HAKKI ( Aracın Ayıpsız Yenisiyle Değiştirilmesi İstemi – Tüketici Bedel İadesini de İçeren Sözleşmeden Dönme Malın Ayıpsız Misliyle Değiştirilmesi veya Ayıp Oranında Bedel İndirimi ya da Ücretsiz Onarım İsteme Haklarına Sahip Olduğu )
• SEÇİMLİK HAK ( Tüketici Kendisine Tanınan Seçimlik Haklarından Sadece Birini Kullanabileceği Başka Bir Anlatımla Terditli Olarak Talepte Bulunamayacağı )
• FAİZ ( Davacının Dava Açılmadan Önce Davalıları İhtar Çekerek Mütemerrit Duruma Düşürdüğü İddia ve İspat Edilmediği – Dava Tarihinden İtibaren Faize Karar Verilmesi Gerektiği )
4077/m.4
818/m.101
ÖZET : Davacı, aracın ayıpsız yenisiyle değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ödediği paranın ticari faizi ile ödetilmesini istemiştir. Tüketici malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği, bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlilik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı- üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olacağı’ belirtilmiştir. Anılan bu yasa maddesi hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi tüketici, kendisine tanınan seçimlik haklarından sadece birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır.
Davacının dava açılmadan önce davalıları ihtar çekerek mütemerrit duruma düşürdüğü iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenle dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün P. Otomotiv Paz. A.Ş. Avukatı tarafından duruşmalı, diğer davalı tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde davalı P. A.Ş. vekili avukat S. T. Göker geldi diğer davalı ve davacı tarafından gelen olmadığından onların yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 01.08.2005 gününde davalılardan 24.087 YTL bedelle P. araç satın aldığını, bir süre sonra aracın sağ ön çamurluğu, sağ ön kapısı, sol arka kapısı ile kaputunun sonradan boyandığı, orijinal olmadığının anlaşıldığını ileri sürerek, aracın ayıpsız yenisiyle değiştirilmesine, bunun mümkün olmaması halinde ödediği 24.087 YTL. nin ticari faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalı İ. Şirketi duruşmaya gelmemiş, davalı P. Şirketi de araçta bir ayıbın bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, aracın yenisi ile değiştirilmesine, bu mümkün olmadığı takdirde fatura bedeli 24.087 YTL. 01.08.2005 fatura tarihinden reeskont faizi ile tahsiline karar verilmiş, hüküm, davalılarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazıları, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalıların sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un ayıplı mal başlıklı 4. maddesinin 1.fıkrasında hangi malların ayıplı sayılacağı açıklandıktan sonra ikinci fıkrasında “Tüketici malın teslimi tarihinden itibaren otuz gün içerisinde ayıbı satıcıya bildirmekle yükümlüdür. Tüketici bu durumda bedel iadesini de içeren sözleşmeden dönme, malın ayıpsız misliyle değiştirilmesi veya ayıp oranında bedel indirimi ya da ücretsiz onarım isteme haklarına sahiptir. Satıcı, tüketicinin tercih ettiği, bu talebi yerine getirmekle yükümlüdür. Tüketici bu seçimlilik haklarından biri ile birlikte ayıplı malın neden olduğu ölüm ve/veya kullanımdaki diğer mallarda zarara neden olan hallerde imalatçı- üreticiden tazminat isteme hakkına da sahip olacağı…” belirtilmiştir. Anılan bu yasa maddesi hükmünden de açıkça anlaşılacağı gibi tüketici, kendisine tanınan seçimlik haklarından sadece birini kullanabilecek, başka bir anlatımla terditli olarak talepte bulunamayacaktır. Hal böyle olunca davacıdan talebinin davaya konu aracın ayıpsız misliyle değiştirilmesine mi yoksa bedele mi yönelik olduğu yönünde açıklanma istenmeli, sonucuna uygun hüküm kurulmalıdır. Bu hususların gözetilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Kaldı ki, B.K.’nun 101. maddesi uyarınca muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur. Davacının dava açılmadan önce davalıları ihtar çekerek mütemerrit duruma düşürdüğü iddia ve ispat edilmemiştir. Bu nedenle dava tarihinden itibaren faize karar verilmesi gerekirken, mahkemece bu yön göz ardı edilerek, davalıya yapılan ödeme tarihinden itibaren faize hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte belirtilen nedenle diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte belirtilen nedenlerle temyiz olunan kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 500 YTL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalı P. A.Ş.ye ödemesine, peşin harcın istek halinde 326,00 YTL nin davalı İ. Oto. San. Ltd. Şti. ye, 326.00 YTL davalı P. A.Ş. ne iadesine, 19.12.2006 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/14923
K. 2012/491
T. 23.1.2012
• AYIPLI MAL DAVASI ( Aracın Aynı Özellikteki Yeni Modeli İle Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Davacı Belediye Olup Bu Durumda Davacı Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı/Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )
• BELEDİYENİN SATIN ALDIĞI ARACIN AYIPLI OLMASI ( Davacı Belediye Olduğundan Belediyenin Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )
• ARACIN AYNI MODELİ İLE DEĞİŞTİRİLMESİ İSTEMİ ( Satın Alınan Aracın Değiştirilmesi İstemi – Davacı Belediye Olup Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı/Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Belediyenin Satın Aldığı Aracın Ayıplı Olması/Yeni Modeli İle Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Davacı Belediye Olduğundan Belediyenin Tüketici Olmadığı Gibi Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )
• BELEDİYENİN TÜKETİCİ NİTELİĞİ OLMADIĞI ( Satın Aldığı Aracın Değiştirilmesi ve Zararın Giderilmesi İstemi – Sözleşmenin de Tüketici Yasası Kapsamında Kalmadığı – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu/Tüketici Mahkemesinin Görevli Olmadığı )
4077/m.1,2,3
ÖZET : Davacı belediye, davalı akaryakıt şirketinden araç satın aldıklarını, aracın rampada hararetinin çabuk yükselip çekişinin düştüğünü, bu durumu hem satıcıya hem de servise ilettiklerini ileri sürerek, dava konusu aracın aynı özellikteki yeni modeli ile değiştirilmesine, arızalandığı tarihten beri kullanılmayan araç nedeniyle uğradıkları zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir. Davacı belediye olup, bu durumda davacı tüketici olmadığı gibi, sözleşmenin de Tüketici Yasası kapsamında kalmadığı, bu haliyle taraflar arasındaki davanın tüketici mahkemesinde görülmesi doğru olmayıp, genel mahkeme görevlidir. Öyle olunca, mahkemece Genel Mahkeme sıfatıyla ve genel hükümlere göre karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı belediye, davalı akaryakıt şirketinden 1998’de 1999 model Nissan marka araç satın aldıklarını, aracın rampada hararetinin çabuk yükselip çekişinin düştüğünü, bu durumu hem satıcıya hem de servise ilettiklerini ileri sürerek, dava konusu aracın aynı özellikteki yeni modeli ile değiştirilmesine, arızalandığı tarihten beri kullanılmayan araç nedeniyle uğradıkları 10.000,00 TL zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemiştir.
Davalılar, Nissan Otomotiv Aş ve Ab Otomotiv Aş davanın reddini dilemişler, diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacı belediyenin 4077 SK kapsamında olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 1999 model Nissan marka aracın aynı özelikteki yeni bir modelinin davalılardan alınarak davacı kuruma teslimine, aracın kullanılamamasından dolayı 6000 TL zararın dava tarihinden itibaren yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiş, hüküm davacı, davalılar Nissan Otomotiv Aş ve An Otomotiv Aş tarafından temyiz edilmiştir.
1-03.12.2010 günlü ilam, temyiz eden davacı tarafa 26.01.2011 tarihinde tebliğ edilmiş ve temyiz dilekçesi 11.02.2011 tarihinde verilmiştir. 3156 sayılı Yasanın 20. maddesiyle değiştirilen HUMK.nun 432/1. maddesi uyarınca yasanın yürürlüğe girdiği 6.4.1985 tarihinden itibaren verilen kararlarda temyiz süresi 15 gündür. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 1.6.1990 gün ve esas 1989/3, karar 1990/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, temyiz süresi geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Davacı belediye olup, bu durumda davacı tüketici olmadığı gibi, sözleşmenin de Tüketici Yasası kapsamında kalmadığı, bu haliyle taraflar arasındaki davanın tüketici mahkemesinde görülmesi doğru olmayıp, genel mahkeme görevlidir. Öyle olunca, mahkemece Genel Mahkeme sıfatıyla ve genel hükümlere göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
3-Bozma nedenine göre davalıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenle davacının temyiz dilekçesinin reddine, 2. bentte gösterilen nedenle kararın davalılar yararına BOZULMASINA, 3. bentte gösterilen nedenle davalıların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 23.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.