Aracın İadesi Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6068
K. 2005/10330
T. 24.5.2005
• ALACAK DAVASI ( Harici Araç Satışı – Davacı Üçüncü Kişi İle Yapılan Satış Sözleşmesinin İptalini İsteyemezse De Almış Olduğu Aracın İadesi Koşuluyla Geçersiz Sözleşme Nedeniyle Vermiş Olduğu Bedelin İadesini İsteyebileceği )
• HARİCİ ARAÇ SATIŞI ( Davacı Üçüncü Kişi İle Yapılan Satış Sözleşmesinin İptalini İsteyemezse De Almış Olduğu Aracın İadesi Koşuluyla Geçersiz Sözleşme Nedeniyle Vermiş Olduğu Bedelin İadesini İsteyebileceği )
• GEÇERSİZ SÖZLEŞME ( Harici Araç Satışı – Davacı Üçüncü Kişi İle Yapılan Satış Sözleşmesinin İptalini İsteyemezse De Almış Olduğu Aracın İadesi Koşuluyla Geçersiz Sözleşme Nedeniyle Vermiş Olduğu Bedelin İadesini İsteyebileceği )
• ARACIN İADESİ ( Harici Araç Satışı – Davacı Üçüncü Kişi İle Yapılan Satış Sözleşmesinin İptalini İsteyemezse De Almış Olduğu Aracın İadesi Koşuluyla Geçersiz Sözleşme Nedeniyle Vermiş Olduğu Bedelin İadesini İsteyebileceği )
2918/m.20/d
ÖZET : Davacı, davalıdan haricen satın aldığı aracın, ruhsat sahibinden hile ile alınan vekaletname ile başka birine resmi satışının yapıldığını belirterek, elinden alındığını ileri sürmüş, davalı ise satıştan sonraki olaylardan haberdar olmadığını bildirmiştir. Davacı, üçüncü kişi ile yapılan satış sözleşmesinin iptalini isteyemezse de, almış olduğu aracın iadesi koşuluyla, geçersiz sözleşme nedeniyle vermiş olduğu bedelin iadesini isteyebilir. Ne var ki araç, davacının elinden ruhsat sahibinin başka birine yapmış olduğu resmi satışla alınmışsa, davacının aracı iade yükümlülüğü söz konusu olmaz.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıdan 6.300.000.000TL bedelle haricen araç satın alarak, dava dışı Mer-Tur turizm şirketine kiraya verdiğini, bu şirket tarafından ruhsat sahibinden hile ile alınan vekaletnameye dayanılarak aracın resmi satışının bir başkasına yapıldığını ve elinden alındığını ileri sürerek, aracın satışına ilişkin üçüncü kişiyle yapılan kati satış sözleşmesinin iptali ile aracın iadesine, olmadığı takdirde aracın bedeli olan 7.000.000.000TL’nın yasal faizi ile birlikte ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya 6.300.000.000TL karşılığında araç sattığını ancak bundan sonraki olaylardan haberdar olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı tarafından davacıya haricen araç satıldığı, ne var ki aracın davalının elinden çıktıktan sonraki olaylardan davalının sorumlu tutulamayacağı kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında haricen düzenlenen araç satım sözleşmesi, Karayolları Trafik Kanununun 20/d maddesi gereğince resmi biçimde düzenlenmediğinden geçersizdir. Geçersiz sözleşme ile taraflar aldıklarını aynı anda ve karşılıklı olarak sebebsiz iktisap kurallarına göre birbirlerine iade ile yükümlüdürler. Davacı, davalıdan haricen satın aldığı aracın, ruhsat sahibinden hile ile alınan vekaletname ile başka birine resmi satışının yapıldığını belirterek, elinden alındığını ileri sürmüş, davalı ise satıştan sonraki olaylardan haberdar olmadığını bildirmiştir. Az yukarda belirtilen kural gereğince davacı, üçüncü kişi ile yapılan satış sözleşmesinin iptalini isteyemezse de, almış olduğu aracın iadesi koşuluyla, geçersiz sözleşme nedeniyle vermiş olduğu bedelin iadesini isteyebilir. Ne var ki araç, davacının elinden ruhsat sahibinin başka birine yapmış olduğu resmi satışla alınmışsa, davacının aracı iade yükümlülüğü söz konusu olmaz. O halde mahkemece, davacının iddiası doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre, araç davacının elinden çıkmışsa ödediği satış bedeli olan 6.300.000.000TL’nın iadesine, aksi halde aracın iadesi koşuluyla aynı bedelin iadesine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 24.5.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/13070
K. 2006/794
T. 27.1.2006
• ALACAK DAVASI ( Aracın Kayıt Maliki Adına El Konulduğundan ve Davacının Aracı İade Yükümlülüğü Ortadan Kalktığından Satış Bedeline İlişkin Davalı Aleyhine Açılan Davanın Kabulü Gereği )
• ARACIN KAYIT MALİKİ ADINA EL KONULMASI ( Davacının Aracı İade Yükümlülüğü Ortadan Kalktığından Satış Bedeline İlişkin Davalı Aleyhine Açılan Davanın Kabulü Gereği – Alacak Davası )
• ARACIN SATIŞ BEDELİNE İLİŞKİN DAVA ( Aracın Kayıt Maliki Adına El Konulduğundan Davacının Aracı İade Yükümlülüğünün Ortadan Kalktığı – Alacak Davasının Kabulü Gereği )
• ARACIN İADE YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Aracın Kayıt Maliki Adına El Konulduğundan ve Davacının Aracı İade Yükümlülüğü Ortadan Kalktığından Satış Bedeline İlişkin Davalı Aleyhine Açılan Davanın Kabulü Gereği – Alacak Davası )
2918/m.20/d
ÖZET : Aracın kayıt maliki adına el konulduğundan ve davacının aracı iade yükümlülüğü ortadan kalkmıştır. Bu durumda satış bedeline ilişkin davalı Tamer Dereli aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıların 20 YC 997 plakalı aracın satımına aracılık etmesini istemeleri üzerine, alıcı Nazmi Kaptan ile davalıları buluşturduğunu, tarafların anlaşmaları nedeniyle Nazmi Kaptan’dan aldığı 6.450.000.000 TL.yi davalılara ödediğini, davalıların trafikte dava dışı Selma Çibik adına kayıtlı aracın devrini sağlamayı taahhüt etmelerine rağmen, bu yükümlülüklerini yerine getirmediğini, araca kayıt maliki tarafından el konulduğunu, bunun üzerine Nazmi Kaptan’a 6.450.000.000 TL.yi ödediğini belirterek, davalılara kendisi tarafından ödenen 6.450.000.000 TL.nin müştereken ve müteselsilen yasal faizi ile tahsilini istemiştir.
Davalı Serkan Nadi, davacı ile arasında hiçbir akdi ilişki olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Davalı Tamer Dereli, davaya konu aracı Galerici Halil Cengiz’den satın alıp, 6.450.000.000 TL davacıya sattığını, davacının da Nazmi Kaptan’a sattığını, ancak araca kayıt maliki tarafından el konulduğunu, davacının aracı satın alırken kayıt malikinin 3. kişi olduğunu bildiğini, davacının aracı iade ettiği taktirde verdiği parayı geri isteyebileceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının aracının trafikte 3. kişi adına kayıtlı olduğunu bilerek satın alıp Nazmi Kaptan’a sattığı, davacının aracı satıcıya iadesi halinde sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre satış bedelini isteyebileceği, aracı iade etmeyen ve iyiniyetli olmayan davacının talepte bulunamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle davacı ile davalı Serkan Nadi arasında akdi ilişkinin kanıtlanamamış olmasına göre davacı Serkan Nadi hakkında verilen karara yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Trafikte dava dışı Selma Çibik adına kayıtlı 20 YC 997 plaka sayılı aracın davalı Tamer Dereli tarafından harici sözleşme ile 6.450.000.000 TL bedelle davacıya satılıp teslim edildiğini, davacının da bu aracı dava dışı Nazmi Kaptan’a sattığı, ancak aracın Nazmi Kaptan’ın elinden kayıt malikinin eşi tarafından alındığı bunun üzerine davacının araç satış bedelini Nazmi Kaptan’a ödediği, tarafların ikrarı, toplanan deliller ve tüm dosya içeriği ile sabit olduğu gibi bu husus mahkemenin de kabulündedir.
Davacı ile davalı Tamer Dereli arasında trafikte kayıtlı aracın satışına ilişkin sözleşme 2918 sayılı yasanın 20/d maddesi gereğince resmi şekilde yapılmadığından geçersizdir. Taraflar sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre aldıklarını karşı tarafa iade ile yükümlüdür. Davacı, alıcı aracı iade koşulu ile satış bedelini davalı Tamer Dereli’den talep edebilir. Ne varki yukarıda açıklandığı üzere aracın kayıt maliki adına el konulduğundan ve davacının aracı iade yükümlülüğü ortadan kalkmıştır. Bu durumda satış bedeline ilişkin davalı Tamer Dereli aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenle davacının Serkan Nadi hakkındaki temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenle Tamer Dereli hakkındaki temyiz itirazının kabulü ile hükmün davacı lehine BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 27.1.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5893
K. 2012/9770
T. 10.4.2012
• AYIPLI ARAÇ NEDENİYLE SATIŞ BEDELİNİN İADESİ DAVASI ( Davalının İddialarının Mahkemece Dikkate Alınmadığı – Aracın Davacı Elinde İken Geçirmiş Olduğu Kazaların Bulunup Bulunmadığının Araştırılması Gereği/Satış Bedelinin İadesi Davası )
• DAVALININ İDDAALARININ İNCELENMESİ ( Ayıplı Olduğu İddia Edilen Aracın Davalı Elinde İken Kaza Geçirip Geçirmediğinin Araştırılması Gereği – Eğer Kaza Durumu Var İse Değer Kaybının Talep Edilen Satış Bedelinden Mahsup Edileceği )
• DEĞER KAYBININ SATIŞ BEDELİNDEN MAHSUP EDİLMESİ ( Ayıplı Olduğu İddia Edilen Aracın Davalı Elinde İken Kaza Geçirip Geçirmediğinin Araştırılması Gereği – Eğer Kaza Durumu Var İse Değer Kaybının Talep Edilen Satış Bedelinden Mahsup Edileceği )
• ARACIN İADE TARİHİ ( Davacının Satın Almış Olduğu Aracı İade Etmeden Ödediği Satış Bedeli İçin Faiz Talep Edemeyeceği )
818/m. 194,202
ÖZET : Dava, satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiası ile açılan satış bedelinin iadesi istemine ilişkindir. Davacı, aracın geçirdiği kazalar nedeniyle değer kaybına uğradığını idda etmiştir. Mahkemece, aracın, davacı elinde iken kaza geçirip geçirmediği, kaza geçirmişse bu kazaların araçtaki ayıplar nedeniyle meydana gelip gelmediği araştırılıp, araçtaki ayıplardan kaynaklanmayan kazalar nedeniyle araçta değer kaybı oluşmuşsa, bu miktarın iade edilecek bedelden mahsubunun gerektiği dikkate alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekir. Ayrıca, davacı, satın almış olduğu aracı iade etmeden ödediği satış bedeli için faiz talep edemeyeceğinden, mahkemece davacı alacağına, satışa konu aracın davalılara iade tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki ayıplı mal davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, 22.08.2008 tarihinde davalılardan R… Mais A.Ş.’nin yetkili bayii olan diğer davalıdan, 52.000,00.TL bedel ile Renault Laguna Privilege marka aracı satın aldığını, aracın satın alındığı tarihten itibaren defalarca arızalandığını, yapılan onarımlara rağmen şikayetlerin giderilemediğini, aracın gizli ayıplı olduğunu ileri sürerek, davalılara iadesine, araç bedeli olarak ödemiş olduğu 52.000 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılardan R… Mais A.Ş., dava konusu araçta herhangi bir ayıp bulunmadığını, yapılan onarımlarla arızaların giderildiğini, aracın geçirdiği kazalar nedeniyle değer kaybına uğradığını, kaldı ki 30 günlük ihbar yükümlülüğünün yerine getirilmediği gibi, iki yıllık zamanaşımı süresinin de geçirildiğini savunarak, davanın reddini dilemiş, diğer davalı ise davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, 20.6.2011 tarihli bilirkişi raporu gereğince davanın kabulüne, dava konusu aracın bedeli olan 52.000,00.TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan alınarak davacıya verilmesine, aracın davalılara iadesine karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, satın alınan aracın ayıplı olduğu iddiası ile açılan satış bedelinin iadesi istemine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmişse de, davalı tarafça, aracın davacı kullanımında bulunduğu süre içinde kaza geçirdiği, meydana gelen hasarlar nedeniyle de araçta değer kaybı oluştuğu yönündeki savunmalar üzerinde durulmamış, bu konuda inceleme ve araştırma yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. O halde mahkemece aracın, davacı elinde iken kaza geçirip geçirmediği, kaza geçirmişse bu kazaların araçtaki ayıplar nedeniyle meydana gelip gelmediği araştırılıp, araçtaki ayıplardan kaynaklanmayan kazalar nedeniyle araçta değer kaybı oluşmuşsa, bu miktarın iade edilecek bedelden mahsubunun gerektiği dikkate alınarak, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Davacı, satın almış olduğu aracı iade etmeden ödediği satış bedeli için faiz talep edemeyeceğinden, mahkemece davacı alacağına, satışa konu aracın davalılara iade tarihinden itibaren faiz yürütülmesine karar verilmesi gerekirken, açıklanan bu husus gözardı edilerek, alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmüş olması da, ayrıca usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : 1.bent gereğince davalıların diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentlerde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün temyiz eden davalılar yararına BOZULMASINA. peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 10.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. CEZA DAİRESİ
E. 2012/9282
K. 2012/41719
T. 19.6.2012
• GÜVENİ KÖTÜYE KULLANMA SUÇU ( Sanığın Kiralamak Amacıyla Katılana Ait Aracı Aldığı Ancak İade Etmediği/Aracın Terk Edilmiş Halde Kolluk Kuvvetlerince Bulunduğu – Suçun Oluştuğuna Yönelik Kabulün Hukuka Uygun Olduğu )
• KİRALAMAK AMACIYLA ALINAN ARACIN İADE EDİLMEMESİ ( Güveni Kötüye Kullanma Suçunun Oluştuğu )
• ARACIN İADE EDİLMEMESİ ( Sanığın Kiralamak Amacıyla Katılana Ait Aracı Aldığı Ancak İade Etmediği/Aracın Terk Edilmiş Halde Kolluk Kuvvetlerince Bulunduğu – Güveni Kötüye Kullanma Suçu Oluştuğu )
5237/m.155
5271/m.331
ÖZET : Sanığın, kiralamak amacıyla katılana ait aracı aldığı ancak iade etmediği, sözü edilen aracın terk edilmiş halde kolluk kuvvetlerince bulunduğu şeklinde belirlenen eyleminin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna yönelik kabul hukuka uygundur.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : 5271 sayılı CMK.nın 331.maddesine göre hükmün tebliği adli tatil içerisinde yapılmış ise süre tatilin bittiği günden itibaren işlemeye başlayacağından, sanığa 03.09.2009 tarihinde tebliğ olunan mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın 11.09.2009 tarihli temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşılmakla tebliğnamedeki temyiz talebinin süre yönünden reddine dair görüşe iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;
Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.
Somut olayda; sanığın,kiralamak amacıyla katılana ait 07 ASR 86 plaka sayılı aracı aldığı ancak iade etmediği, sözü edilen aracın Çorum ilinde terk edilmiş halde kolluk kuvvetlerince bulunduğu, şeklinde belirlenen eyleminin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
SONUÇ : Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün ONANMASINA, 19.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/4-478
K. 2005/485
T. 21.9.2005
• ARACIN İADESİ TALEBİ ( Tanıklar Hakkında Yalan Beyanda Bulundukları İddiasıyla Açılan Ceza Davasının Bekletici Mesele Yapılması Gereğine Değinen Bozma Kararının Gereği Yapılarak Ceza Dosyasında Verilen Karara Dayanarak Yeni Hüküm Kurulması – Direnme Kararı Niteliğinin Bulunmaması )
• DİRENME KARARI NİTELİĞİNİN BULUNMAMASI ( Tanıklar Hakkında Yalan Beyandan Açılan Ceza Davasının Bekletici Mesele Yapılması Gereğine İşaret Eden Bozma Kararının Gereği Yapılarak Ceza Mahkemesinin Kararı Esas Alınarak Yeni Hüküm Kurulması – Temyiz İncelemesinde Görevli Merci )
• CEZA DAVA DOSYASININ BEKLETİCİ MESELE YAPILMASI GEREĞİNE İŞARETLE HÜKMÜN BOZULMASI ( Yerel Mahkemece Ceza Dosyası Celbedilip Ceza Mahkemesi Kararı Gerekçe Yapılarak Yeniden Hüküm Kurulması – Direnme Kararı Niteliğinin Bulunmaması )
1086/m.429
ÖZET : Davacı, adına kayıtlı otomobilin ayrıldığı eşi olan davalıda kaldığını bildirerek ondan alınıp kendisine verilmesini istemiştir. Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıkları hakkında yalan beyanda bulundukları iddiasıyla Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. Yerel mahkemece, ceza yargılamasının sonucu beklenmeden, söz konusu tanık beyanları geçersiz sayılarak davanın kabulüne karar verilmesi üzerine Özel Daire, “yargı kararları arasında bir çelişki oluşmaması için, ceza mahkemesi dosyasının sonucunun beklenmesi gerekir” gerekçesi ile kararı bozmuştur. Yerel mahkemece bozma kararından sonra ceza mahkemesi dosyası celbedilip, direnme kararında ceza mahkemesi kararı gerekçe yapılmış olmakla, bozma aşamasından sonra yeni bir delile dayanıldığından, ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme hükmü mevcut olmayıp, Özel Daire denetiminden geçmeyen yeni bir hüküm kurulduğunun kabulü gerekir. Hal böyle olunca da; kurulan bu yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “araç iadesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Bursa Asliye 4.Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 13.5.2003 gün ve 2001/700-2003/450 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 27.9.2004 gün ve 2004/7175-10530 sayılı ilamı ile;
( …Davacı, adına kayıtlı otomobilin ayrıldığı eşi olan davalıda kaldığını bildirerek ondan alınıp kendisine verilmesini istemiştir. Mahkemece yapılan incelemede dava konusu otomobilin davalının elinde olduğu tespit edilebilmiş değildir. Yargılama sırasında dinlenen davalı tanıkları, tarafların ayrılmasından sonraki tarihlerde otomobili davacının kullandığını gördüklerini bildirmişlerdir. Ancak, bu tanıkların yalan beyanda bulundukları iddiası ile haklarında ceza davası açılmıştır. Mahkemece ceza davasının sonuçlanması beklenmeden bu tanıkların beyanları geçersiz sayılmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki, ceza yargılaması sonucunda adı geçen tanıkların beyanları doğru olduğu kabul edilecek olursa ortaya çelişkili yargı kararları çıkmış olur. Bu nedenlerle tanıklarla ilgili ceza yargılamasının sonucu beklenmeli, bundan sonra tüm deliller ile birlikte yapılacak değerlendirme sonucuna göre karar verilmelidir. Yerel mahkemece bu yön üzerinde durulmadan yazılı şekilde karar verilmiş olması bozmayı gerektirir ise de, karar onanmış olduğundan davalının karar düzeltme istemi HUMK’nun 440-442 maddeleri uyarınca kabul edilmeli, onama kararı kaldırılmalı ve karar gösterilen nedenle bozulmalıdır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Yargılama sırasında dinlenen davacı tanıklarından Gülhiz Altıntığ ve Gülay Çimci hakkında yalan beyanda bulundukları iddiasıyla Bursa Asliye 9.Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır.
Yerel mahkeme ilk kararında ceza yargılamasının sonucu beklenmeden, söz konusu tanık beyanları geçersiz sayılarak davanın kabulüne karar verilmesi üzerine, Özel Daire yukarıda açıklanan nedenlerle; “yargı kararları arasında bir çelişki oluşmaması için, ceza mahkemesi dosyasının sonucunun beklenmesi gerekir” gerekçesi ile kararı bozmuştur.
Yerel mahkemece bozma kararından sonra ceza mahkemesi dosyasını celbedilip, direnme kararında ceza mahkemesi kararı gerekçe yapılmış olmakla bozma aşamasından sonra yeni bir delile dayandığından, ortada varlığından söz edilebilecek bir direnme hükmü mevcut olmayıp, Özel Daire denetiminden geçmeyen yeni bir hüküm kurulduğunun kabulü gerekir.
Hal böyle olunca da; kurulan bu yeni hükme yönelik davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Dairesine gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yeni hükme yönelik olan davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 4.Hukuk Dairesine gönderilmesine, 21.09.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/19-255
K. 2010/347
T. 23.6.2010
• AYIPLI ÇIKAN ARAÇ NEDENİ İLE SATIM SÖZLEŞMESİNİN FESHİ ( Aracın İadesi ve Satış Bedelinin Satış Tarihinden İtibaren Faizi İle Tahsili – Garanti Süresi İçinde Kalmak Kaydıyla Bir Yıl İçinde Aynı Arızanın İkiden Fazla Tekrarlandığı/Sözleşmenin Feshi İle Ödenen Bedelin Talep Edilme Koşulunun Gerçekleştiği )
• ARACIN İADESİ VE SATIŞ BEDELİNİN SATIŞ TARİHİNDEN İTİBAREN FAİZİ İLE TAHSİLİ ( Garanti Süresi İçinde Kalmak Kaydıyla Bir Yıl İçinde Aynı Arızanın İkiden Fazla Tekrarlandığı – Sözleşmenin Feshi İle Ödenen Bedelin Talep Edilme Koşulunun Gerçekleştiği )
• ARIZANIN BİR YIL İÇİNDE İKİDEN FAZLA TEKRARLAMASI ( Aracın İadesi ve Satış Bedelinin Satış Tarihinden İtibaren Faizi İle Tahsili – Sözleşmenin Feshi İle Ödenen Bedelin Talep Edilme Koşulunun Gerçekleştiği )
818/m.202/1,203
ÖZET : Dava, ayıplı çıkan araç nedeni ile satım sözleşmesinin feshi, aracın iadesi ve satış bedelinin satış tarihinden itibaren faizi ile tahsili istemine ilişkindir. Garanti süresi içinde kalmak kaydıyla bir yıl içinde aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanmış olmasına, mahkemenin bedel indirimi yerine sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin talep edilme koşulunun gerçekleştiğinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
DAVA : Taraflar arasındaki “Alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Beyoğlu 2.Asliye Ticaret Mahkemesince “davanın kabulüne” dair verilen 23.07.2008 gün ve 2007/86 E. – 2008/284 K. sayılı kararın incelenmesi davalı ve ihbar olunan vekillerince istenilmesi üzerine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi’nin 04.06.2009 gün ve 2008/11233 E.-2009/5285 K. sayılı ilamı ile;
( … Davacının davalı M… Tic. A.Ş.’den 16.08.2006 tarihinde 2007 model O km M… otomobili 152.446.00 YTL’ye satın aldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Dava, ayıplı çıkan araç nedeni ile satım sözleşmesinin feshi, aracın iadesi ve satış bedelinin satış tarihinden itibaren faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Davalı M… Tic. A.Ş. vekili, araçta ayıp ve kusur bulunmadığı, süresinde bir ayıp ihbarı da yapılmadığı, ayıbın gizlendiği yada aynı arızaların tekrarlandığı yolundaki iddianın gerçek dışı olduğunu, arızaların garanti kapsamında giderildiğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Dava ithalatçı firma M… Benz Türk A.Ş.’ye de ihbar edilmiş, ihbar edilen şirket vekili de davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda davalının her arızada parça değişimi veya bakım yaparak davacıyı mevcut ayıp nedeni ile oyaladığından ve gerekse davanın açıldığında iki yıllık garanti süresi dolmadığından davalının zamanaşımı def’inin reddine, davacının B.K.’nun 202/1. maddesi hükmü doğrultusunda sözleşmeyi fesih ile ödediği parayı talep etme hakkının doğduğu, bu nedenle davanın kabulüne aracın davalı adına tescilinin sağlanıp fiilen davalıya teslim şartı ile 152.446.00 YTL alacağın temerrüt tarihi 27.02.2007 tarihinden itibaren değişen oranda avans faizi ile davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili ile müdahil vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere ve özellikle garanti şartlarında da belirttiği gibi garanti süresi içinde kalmak kaydıyla bir yıl içinde aynı arızanın ikiden fazla tekrarlanmış olmasına, mahkemenin bedel indirimi yerine sözleşmenin feshi ile ödenen bedelin talep edilme koşulunun gerçekleştiğinin kabulünde bir isabetsizlik bulunmasına göre temyiz edenler vekillerinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Temyiz eden vekilinin faizin başlangıç tarihine yönelik temyizine gelince, yerel mahkeme kararında davacı adına kayıtlı aracın davalı adına tescilinin sağlanıp fiilen davalıya teslim edilmesi şartı ile davanın kabulüne karar verilmiş olmasına ve aracın da halen davacının elinde olduğu gözden kaçırılarak 23.02.2007 tarihini temerrüt tarihi olarak kabul edip bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edenler vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte açıklanan nedenle hükmün davalılar yararına BOZULMASINA… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle HUMK.nun 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, ayıplı çıkan araç nedeni ile satım sözleşmesinin feshi, aracın iadesi ve satış bedelinin satış tarihinden itibaren faizi ile tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemenin, davanın kabulüne dair verdiği karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, “Edimlerin aynı anda ifasına karar verilmiş olmasının, faizin başlangıç tarihinin belirlenmesine gerekçe yapılamayacağı, davalının iade etmediği paranın faizinden sorumlu olması gerektiği” gerekçesiyle “temerrüt faizine ilişkin olmak üzere” direnme kararı verilmiştir. Hükmü temyize davalı ve ihbar olunan vekilleri getirmiştir.
I ) İhbar olunan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;
İhbar olunanın davada taraf sıfatı bulunmadığı gibi, usulüne uygun bir şekilde davaya müdahalesi söz konusu olmadığından direnme hükmüne yönelik temyiz dilekçesinin reddi gerekir.
Bu nedenle yapılan ilk görüşmede ihbar olunan vekilinin temyiz dilekçesinin reddine oybirliği ile karar verilmiştir.
II ) Davalı vekilinin temyiz itirazlarına gelince:
Dosyadaki mevcut belge ve delillerden anlaşıldığı üzere; davaya konu aracın davacı/alıcı Elitaş Kimyasal Maddeler Paz. İth. İhr. San. ve Tic. Ltd. Şti. tarafından 16.08.2007 tarihinde 2007 model ve sıfır ( 0 ) kilometre olarak 152.446,00 YTL’ye davalı/satıcı şirketten satın alındığı, aracın trafik tescilde davacı şirket adına kaydedildiği, anlaşılmaktadır.
Satın alınan aracın değişik tarihlerdeki arızası nedeniyle beş kez servise başvurulduğu halde, araçtan yeterli verimin alınamaması nedeniyle davacı/alıcı tarafından davalı/satıcı ile ihbar olunan ithalatçı şirkete hitaben noter aracılığıyla gönderilen 15.02.2007 tarihli ihtarname ile aynen; “Sayın Muhataplar, sonuç olarak, işbu ihtarnamenin tebliğinden itibaren 7 gün içinde, yetkili bayii M…Ticaret Türk A.Ş. tarafından satılan yukarıda nitelikleri belirtilen ve halen servisinizde bulunan ayıplı aracı iade etmeye hazır olduğumuzu, aracın ayıptan ari misli ile değiştirilmesini, bu mümkün değil ise satım sözleşmesini feshettiğimizi ve araç bedeli olan 152.446,00 YTL’nin ticari faizi ile birlikte tarafımıza iade edilmesini; aksi takdirde hukuki yollara başvuracağımızı ihtaren bildiririz…” şeklinde olup, söz konusu ihtarname her iki muhataba da, 19.02.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir.
Diğer taraftan, satın alınan aracın birinci arızası nedeniyle 09.10.2006 tarihinde 5.882 kilometrede ( km ); ikinci arızası nedeniyle 01.11.2006 tarihinde 6.462 km’de; üçüncü arızası nedeniyle 24.01.2007 tarihinde 15.174 km’de servise başvurulduğu, yargılama aşamasında bilirkişi incelemesinin yapıldığı 11.02.2008 tarihinde 45.306 km’de; Özel Daire bozmasından sonra ilamın icrada infazı sırasında aracın icra müdürlüğünde yediemine teslimi olan 11.09.2009 tarihinde ise, 88.489 km’de olduğu, belirgindir.
Yerel mahkeme ile Yüksek Özel Daire arasında, gerek maddi olgunun gerçekleşme biçimi ve gerekse davanın ayıplı çıkan araç nedeni ile satım sözleşmesinin feshi olduğu, aracın davalı/satıcıya iadesi ( tescil ve fiili teslimle ) ve satım bedelinin ise, davacı/alıcıya aynı anda verilmesi, yani karşılıklı edimlerin aynı anda ifası gerektiği konusunda herhangi bir uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu’nun önüne gelen uyuşmazlık; somut olayda mahkeme kararında esas alınan ( 23.02.2007 ) temerrüt tarihinin ve bu tarihten itibaren temerrüt faizi hesaplanmasının yerinde olup olmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliği, temerrüt olgusu ve faiz kavramları ile bunların birbirleriyle olan ilişkilerinin açıklanmasında yarar vardır.
Satım sözleşmesi, 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun ( B.K. ) 182 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.
B.K. 182/1.maddesinde düzenlenen satım sözleşmesiyle; alıcı satış bedeli olarak bir miktar para vermeyi borçlanır, satıcı ise satıma konu malı alıcıya teslim ederek mülkiyeti ona geçirme borcu altındadır. Satıcının belirtilen bu borçları yanında, ayıba karşı tekeffül ve zapta karşı tekeffül borçları da bulunmaktadır.
Ayıba karşı tekeffül borcu, satıcının mülkiyeti geçirme borcunun tamamlayıcısıdır. Çünkü satımda alıcının amacı, istediği maksat için kullanabileceği, yararlı bir malın mülkiyetine sahip olmaktır. Satıcı, malın değerini veya yararını azaltan eksikliklerin bulunmadığını ayrıca garanti etmese bile; bu borç kanunen mevcuttur. Bu nedenle satıcının bu borcunu kanuni bir borç olarak nitelendirmek mümkündür ( Tandoğan, H.:Borçlar Hukuku ( Özel Borç İlişkileri ), 4.Bası, Cilt I/1, Ankara 1985, s.163; Yavuz, C.: Türk Borçlar Hukuku Özel Hükümler, İstanbul 1996, s.91 ).
Ayıba karşı tekeffül borcunun, B.K.’nun 194 ila 201 maddeleri arasında belirtilen koşullarının gerçekleşmesiyle, alıcı B.K.’nun 202 vd. maddeleri kapsamında kendisine tanınan seçimlik haklarını satıcıya karşı kullanabilecektir
Gerçekten Borçlar Kanununun “Bey’in feshi yahut semenin tenzili” başlığını taşıyan 202.maddesinde:
“Bayiin tekeffülü altındaki mebiin ayıbı anlaşıldığı zaman müşteri muhayyerdir. Dilerse mebii redde hazır olduğunu beyanla bey’in fesh edilmesini, dilerse mebii alıkoyup kıymetinin noksanı mukabilinde semenin tenzil olunmasını dava eder.
Hakim, müşterinin mebii ret davası üzerine hal icabı bey’in feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir.
Kıymetinin noksanı mebiin semenine müsavi ise müşteri ancak bey’in feshini talep edebilir.”
hükmü yer almaktadır.
Buna göre, satıma konu mal satıcıyı sorumlu kılacak şekilde ayıplı ise, alıcı satım sözleşmesini feshedebileceği gibi satım bedelinin indirilmesini de isteyebilecektir.
Diğer taraftan, B.K.’nun.203.maddesine göre de, misli mal satımında, alıcıya, yukarıda sayılan haklara ek olarak, satılanın ayıpsız bir benzeriyle değiştirilmesini talep hakkı da tanınmaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 202.maddesinde satımın feshinden bahsedilmekle birlikte buradaki fesihi, “dönme” olarak anlamak gerekir.
Satım sözleşmesinden dönme beyanı, bozucu yenilik doğuran bir hak niteliğinde olup, bir irade açıklaması olarak, satıcıya vardığı anda hükümlerini doğurur ve sözleşmeyi geçmişe etkili olarak ortadan kaldırır.
Dönme üzerine sözleşmenin geçmişe etkili olarak ortadan kalkmasının doğal bir sonucu olarak, tarafların edimlerinin karşılıklı olarak aynı anda ifası gerekir.
Gerçekten, yerel mahkeme satım sözleşmesinin feshinin haklı olduğunu saptamakla birlikte, tarafların edimlerinin aynı anda ifasına da, karar vermiştir.
Dolayısıyla davacı/alıcı elindeki aracı, davalı/satıcıya fiilen teslim ve tescil şartı ile satım bedelini alabilecektir.
Durum bu olunca, davalı/satıcının borçlu temerrüdünün gerçekleşip gerçekleşmediği de, irdelenmelidir:
Borçlar Kanununda borçlu temerrüdü tanımlanmamış olmakla birlikte, B.K. 101 vd. maddelerinde sadece şartları ve sonuçları düzenlenmiştir.
Borçlunun temerrüdü, ifası mümkün bir borcun borçlu tarafından yasal bir engel bulunmamasına rağmen zamanında ifa edilmemesidir.
Borçlu temerrüdünün gerçekleşebilmesi için, ifanın mümkün olması, borcun muaccel hale gelmesi ve uygun bir ihtar ile birlikte, alacaklının temerütte bulunmaması ve borçlunun, kendisine ifadan kaçınma yetkisi veren bir def’i ileri sürmemiş olması gerekir.
Diğer taraftan, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde borçlunun temerrüdü bakımından B.K.106/I’e göre, alacaklının borçluya ifa için ek bir süre vermesi de, gerekir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, alıcı kendi edimini yerine getirmeden karşı tarafın edimini yerine getirmesini isteyemez. Aksi takdirde, karşı tarafın ( satıcının ) ödemezlik def’i ile karşılaşma riski doğar.
Yeri gelmişken, temerrüt faizi hakkında kısa ve genel bir açıklama yapılmasında yarar vardır.
Uygulama ve öğretide baskın görüş olarak, temerrüt ( gecikme ) faizinin hukuki niteliği, borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetinde varlığını sürdüren, alacaklının zararın varlığını ve miktarını ve borçlunun kusurunu ispat zorunda kalmaksızın borçlunun ödediği ve miktarı yasalarla belirlenmiş asgari, maktu bir tazminat olduğu kabul edilmektedir. Bu tanımın aynı zamanda gecikme zammını da içerdiği bir gerçektir ( Dr. Becker:İsviçre Medeni Kanunu Şerhi, Borçlar Kanunu, Fasikül IV, s.5 Dr. S. Özkök Çevirisi; A.Von Tuhr: Cilt 1-2, s.617, C. Edeğe Çevirisi; Nami Barlas:Para Borçlarının İfasında Borçlunun Temerrüdü ve Temerrüt Açısından Düzenlenen Genel Sonuçlar, Kazancı Hukuk Yayınları, İstanbul 1992, s.127 vd.; Oğuzman, K./Öz, T.: Borçlar Hukuku Genel Hükümler, İstanbul 1995, s.373 vd.; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 11.6.1997 gün ve 1997/11 E.-278-529 K.; 31.03.2004 gün ve 2004/12-163 E.-184 K.; 18.11.2009 gün ve 2009/21-435 E. – 544 K. sayılı ilamları ).
Belirtilmelidir ki, asıl edimin muaccel hale gelmemesi nedeniyle borçlu temerrüdünün gerçekleşmediği durumda, doğal olarak temerrüt faizine de, hükmedilemez.
Öyleyse, tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde, karşılıklı edimlerin aynı anda ifasına karar verilmesi halinde, asıl edim niteliğindeki borçlunun para borcunun ifası muaccel hale gelmeden faiz de doğmayacak; dolayısıyla borçlu temerrüdü gerçekleşmeden, daha önceki bir tarihten başlayacak şekilde temerrüt faizine de, karar verilemeyecektir.
O halde, alıcı edimini yerine getirmesine rağmen ( satıma konu aracı iade etmesi-somut olayda tescil ve fiili teslimle- ), borçlunun ( satıcının ) para borcunu iade etmemesi durumunda, satıcının para borcunu iadesinde temerrüdü gerçekleşeceğinden temerrüt faizine de, malın iade tarihinden itibaren hükmedilmesi gerekir.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Mahkemece, ayıp nedeniyle davacı/alıcının elindeki satıma konu aracın, davalı/satıcı adına tescilinin sağlanıp fiilen teslim şartı ile 152.446,00 YTL ( TL ) satım bedeline temerrüt tarihi olan 27.02.2007 tarihinden itibaren değişen oranda avans faizi ile davalıdan alınıp, davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
Davacı/alıcı satıma konu aracı davalı/satıcı adına tescilini sağlayıp, fiilen teslim borcu altındadır. Alıcının ediminin ifası karşılığında ise, davalı/satıcı satım bedelini ödemekle yükümlüdür.
Bu arada, direnmeye konu ilk karar tarihi itibariyle satıma konu araç halen davacı/alıcının elinde bulunmaktadır.
Görüldüğü üzere, hakim kararıyla tarafların edimlerinin aynı anda ifası söz konusu olduğuna göre, asıl edim ( borçlunun yükümlülüğü bakımından satım bedeline ilişkin para borcu ) muaccel hale gelmeden, bu tarihten önce borçluyu temerrüde düşürmeye yönelik gönderilen ihtar, hukuki bir sonuç doğurmaya yeterli ve elverişli sayılamaz.
Dolayısıyla, bu ihtar esas alınarak asıl edimin muaccel hale gelmediği bir dönemden başlamak üzere, temerrüt faizine de, hükmedilemez.
Hukuk Genel Kurulu’ndaki görüşmelerde bu konu tartışılmış, azınlıkta kalan görüş sahipleri;
“Davacı/alıcının, davalı/satıcıya gönderdiği ihtarnamenin tebliğ edildiği 19.02.2007 tarihinde taraflar arasındaki satım sözleşmesinin feshedildiği, davacı/alıcı, ayıplı aracı teslime hazır olduğunu belirtip, sözleşmenin feshi ile satım parasının iade edilmesini istemesine karşın, ihtarnamenin tebliği tarihinden itibaren tanınan yedi ( 7 ) günlük sürenin sonuna denk düşen 27.02.2007 tarihinde davalı/satıcının edimini yerine getirme yönünde bir davranışı olmaması ve olumsuz tutumu nedeniyle temerrüt olgusunun 27.02.2007 tarihinde gerçekleştiği ve bu tarihten itibaren satım parasına temerrüt faizinin yürütülmesi gerektiği,” belirterek, aynı gerekçeye dayalı yerel mahkeme kararının yerinde olduğunu bildirmişlerse de çoğunluk bu görüşe katılmamıştır.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da, benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : 1 ) Yukarıda ( I ) nolu bentte gösterilen nedenden dolayı ihbar olunan vekilinin temyiz dilekçesinin REDDİNE, 16.06.2010 tarihinde oybirliği ile,
2 ) Yukarıda ( II ) nolu bentte belirtilen nedenlerden dolayı davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, 23.06.2010 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2007/7-248
K. 2007/251
T. 27.11.2007
• KAMU ALACAĞININ TAHSİLİNE ENGEL OLMA SUÇU ( Kamu Alacağından Dolayı Trafik Kaydına Haciz Şerhi İşlenmiş Ancak Fili Haciz Yapılmamış Aracın İhtara Rağmen Teslim Edilmemesi Suçu Oluşturmadığı )
• TRAFİK KAYDINA HACİZ ŞERHİ İŞLENMESİ ( Kamu Alacağından Dolayı İşlenmiş Ancak Fili Haciz Yapılmamış Aracın İhtara Rağmen Teslim Edilmemesi Kamu Alacağının Tahsiline Engel Almak Suçunu Oluşturmadığı )
• ARACIN İHTARA RAĞMEN TESLİM EDİLMEMESİ ( Kamu Alacağından Dolayı Trafik Kaydına Haciz Şerhi İşlenmiş Ancak Fili Haciz Yapılmamış Aracın İhtara Rağmen Teslim Edilmemesi Kamu Alacağının Tahsiline Engel Almak Suçunu Oluşturmadığı )
6183/m. 110
ÖZET : Sanık, kamu alacağının tahsiline engel olma suçundan yargılanmıştır. Vergi borcundan dolayı vergi dairesine veya icra memurluğuna teslimi istenen araçların uyarıya rağmen teslim edilmemesi eyleminin atılı suçu oluşturabilmesi için araçlara fiili haciz işleminin gerçekleştirilmesi zorunludur. Somut olayda, fili haciz yapılmadığı için suçun unsurları oluşmamıştır. Açıklanan nedenlerle, yazılı gerekçe ile beraat kararı verilmesi usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Kamu alacağının tahsiline engel olmak suçundan sanık Murat’ın beraatına ilişkin olarak Fatih 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nden verilen 03.11.2004 gün ve 26-857 sayılı hüküm katılan vekilinin temyizi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesi’nce 18.09.2007 gün ve 15269-6197 sayı ile onanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.11.2007 gün ve 6422 sayı ile;
“Sanık hakkında, trafik kaydına haciz konulan araçların yasal süresi içinde katılan idareye satış için teslim etmediğinden bahisle 6183 Sayılı Yasaya aykırılıktan dava açıldığına göre, sanığın bu yükümlülüğünün bulunup bulunmadığı, haczedilen araçlarından başka borcunu karşılamaya yetecek mallarının olup olmadığının araştırılarak sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, isnat edilen eylemin ilk bakışta suç oluşturmayacağının anlaşılması haliyle sınırlı bulunan CMUK’nun 223/son ( CMK’nun 19312. ) maddesi yanlış yorumlanarak sanığın sorgusu yapılmadan beraat kararı verilmiştir. Sanığın eyleminin, ilk bakışta yasada yazılı tipe uygun, ceza yaptırımını gerektiren bir eylem olmadığı ileri sürülemez. Yüklenen suçun oluşup oluşmadığı, sanığın sorgusu yapılarak leh ve aleyhindeki tüm kanıtların toplanması ve değerlendirilmesi sonucu belirleneceğinden, sanığın sorgusunun yapılması zorunludur.” görüşü ile itiraz etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İncelenen olayda;
… Reklamcılık ve Filmcilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 2002 ve 2003 yılındaki faaliyetlerinden kaynaklanan gecikmiş vergi borcu ve gecikme zamları nedeniyle 34 E XXX – 34 V XXX – 34 N XXX plakalı araçlarına fili haciz işlemi gerçekleştirilmeksizin trafik şube müdürlüğüne yazılan bir yazı ile kayden haciz konulmuş, ayrıca Marmara Kurumlar Vergi Dairesi Başkanlığı adı geçen şirkete gönderdiği 10.10.2003 tarihli yazı ile, bu araçların ruhsat ve anahtarlarıyla birlikte başkanlığa veya icra memurlarına teslim edilmesini istemiş, araçların teslim edilmemesi halinde hacizli malı gizleyerek amme alacağının tahsilini zorlaştırma eylemi nedeniyle 6183 Sayılı Yasanın 110. maddesinin 2. bendi gereğince dava açılması için suç duyurusunda bulunulacağını ihtar etmiş, ardından da Fatih Kaymakamının suç duyurusu üzerine Fatih Cumhuriyet Başsavcılığı 31.12.2003 tarihli iddianame ile, esasen şirketin yönetim kurulu başkanlığından ve üyeliğinden 29.11.2000 tarihinde istifa ettiği saptanan Murat’ı sanık göstermek suretiyle, sanığın Marmara Kurumlar Vergi Dairesinin mükellefi olduğu, vergi borcundan dolayı 34 E XXX – 34 V XXX – 34 N XXX plakalı araçlarına haciz konulduğu, idare tarafından satışın gerçekleştirilmesi için araçları teslim etmesi hususunda yapılan tebligata rağmen sanığın 15 gün içerisinde mahcuzu teslim etmediği iddiasıyla kamu davası açmış, yerel mahkeme sanığın sorgusunu gerçekleştirmeksizin, 6183 Sayılı Yasanın 110/2. maddesindeki suç unsurlarının oluşmadığı ve sanığın cezalandırılmasına yeterli kanıt bulunmadığını gerekçe göstererek beraatına karar vermiş, katılan vekilinin temyiz ettiği hüküm özel dairece onanmıştır. Yargıtay C.Başsavcılığı ise, sorgusu yapılmayan sanık hakkında delil yetersizliğine dayalı olarak berat kararı verilemeyeceği görüşüyle itiraz etmiştir.
Çözümü gereken sorun, sorgusu yapılmayan sanık hakkında beraat kararı verilmesinin mümkün olup olamayacağı hususuna ilişkindir.
Ceza Yargılaması Hukukumuzda genel kural, duruşmaya gelmeyen sanık hakkında yargılama yapılmaması ve hüküm verilmemesidir. Ancak gerek hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’nın 223. maddesinin son fıkrası, gerek sonradan yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasası’nın 193. maddesinin 2. fıkrası ile bu prensibe istisna getirilmiş ve toplanan delilere göre mahkumiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sanığın sorgusu yapılmamış olsa da davanın gıyabında bitirilebileceği belirtilerek, sorgusu yapılmayan sanıklar bakımından bazı sınırlı hallerde hüküm kurulması olanağı sağlanmıştır. Çeşitli yargısal kararlarda da:, beraat kararı yönünden bu ayrıksı hükmün, ancak ilk bakışta eylemin suç oluşturmayacağının anlaşılması hali ile sınırlı olarak uygulanabileceği, mevcut kanıtlar tartışılarak delil takdiri suretiyle beraat kararı verilmesinin mümkün bulunmadığı vurgulanmış ve benimsenen bu ilkeler uygulamada istikrar kazanmıştır ( CGK 21.09.1992 gün ve 225-236, 27.01.1997 gün ve 39-46, 26.06.2001 gün ve 138-137, 19.11.2002 gün ve 6/272-402 s. kararları ) .
Yargılamaya konu olan, vergi borcundan dolayı vergi dairesine veya icra memurluğuna teslimi istenen araçların uyarıya karşın teslim edilmemesi eyleminin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Yasa’nın 110. maddesinde yazılı seçimlik hareketli suçu oluşturabilmesi için, araçlara fili haciz işleminin gerçekleştirilmiş olması zorunludur. Oysa somut olayda fili haciz yapılmadığı için atılı suçun unsurları oluşmamıştır. Nitekim yerel mahkeme de beraat kararının gerekçesinde, 6183 Sayılı Yasanın 110. maddesinde yazılı suçun unsurlarını etraflıca tartışmak suretiyle, olayda unsurların gerçekleşmediğini açıkça belirtmiştir. Kararda bu nedenin yanı sıra ayrıca delil yetersizliğinden de söz edilmiş olması, isabetli bulunan ilk gerekçeyi geçersiz kılan bir husus olarak değerlendirilmemelidir.
Bu itibarla, toplanan kanıtlara göre unsurlar itibariyle oluşmadığı ilk bakışta ve açıkça anlaşılan suçtan ötürü berat kararı verilebilmesi için sanığın sorgusunun yapılmasına ihtiyaç bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddi gerekmektedir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan iki kurul üyesi ise;
“Sanığın sorgusu yapılmadan delil takdiri suretiyle beraat kararı verilemeyeceğini” belirterek itirazın kabulü yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine, 27.11.2007 günü oyçokluğu ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/12357
K. 2010/10270
T. 14.10.2010
• SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME ( Aracın İkinci Kez Sigortalanması Nedeniyle Fazla Para Ödemek Zorunda Kalma – Davalıların Sebepsiz Olarak Zenginleştiği Gerekçesiyle Davalı Sigorta Şirketine Ait Poliçenin İptali İle Poliçe Nedeniyle Davacının Davalıya Borçlu Olmadığının Tespiti Gerektiği )
• ARACIN İKİNCİ KEZ SİGORTALANMASI NEDENİYLE FAZLA PARA ÖDEMEK ZORUNDA KALMA ( Davalıların Sebepsiz Olarak Zenginleştiği Gerekçesiyle Davalı Sigorta Şirketine Ait Poliçenin İptali İle Poliçe Nedeniyle Davacının Davalıya Borçlu Olmadığının Tespiti Gerektiği )
• BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ ( Aracın İkinci Kez Sigortalanması Nedeniyle Fazla Para Ödemek Zorunda Kalma – Davalıların Sebepsiz Olarak Zenginleştiği Gerekçesiyle Davalı Sigorta Şirketine Ait Poliçenin İptali İle Poliçe Nedeniyle Davacının Davalıya Borçlu Olmadığının Tespiti Gerektiği )
818/m.61,73/1
ÖZET : Yetki itirazının Borçlar Kanunu 73/1. maddesi uyarınca davacının ikametgahının Gaziantep olması sebebiyle reddine karar verilerek uyuşmazlığın esasına girilmesi sonucu davacının davalı bankadan araç kredisi kullandığı, kredi şartı sebebiyle aracını kasko poliçesi ile sigortaladığı, davalı bankanın davacının rızası hilafına poliçenin ibraz edilmiş olmasına rağmen anlaşmalı olduğu Ray Sigorta A.Ş. ‘ye aracı sigortaladığı, davacının aracın ikinci kez sigortalanması sebebiyle fazla para ödemek zorunda kaldığı, davalıların sebepsiz olarak zenginleştiği gerekçesiyle davalı sigorta şirketine ait poliçenin iptali ile poliçe sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile … YTL’nin davalılardan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Gaziantep 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 6.8.2008 tarih ve 2007/1801-2008/2042 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M. Pınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankadan kredi kullanarak satın aldığı araca ait sigorta poliçesini davalı bankaya ibraz etmiş olmasına rağmen davalı banka tarafından müvekkilinin bilgisi dışında sözkonusu aracın diğer davalı Ray Sigorta A.Ş. ‘ye sigorta ettirildiğini ve 1.600,00 YTL birikmiş prim borcunun çıkarıldığını, müvekkili tarafından kredi borcu sanılarak 600,00 YTL ödemede bulunulduğunu, davalı sigorta şirketine ait poliçenin mükerrer poliçe olduğunu ileri sürerek, davalı bankaya ödenmiş olan 600,00 YTL’nin faiziyle tahsilini, davalı sigorta şirketine ait poliçenin geriye dönük olarak iptali ile müvekkilinin davalı bankaya borçlu olmadığının tespitini talep ve dava etmiştir.
Davalı sigorta şirketi vekili, davanın reddini istemiştir.
Davalı banka vekili, davaya bakmaya müvekkili banka ile diğer davalının ikametgahı olan İstanbul Mahkemelerinin yetkili olduğunu, bu sebeple yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, davacının müvekkili bankanın Gaziantep Şubesinden taşıt kredisi kullanarak araç satın aldığını, bu aracın kullanılan krediden dolayı müvekkili bankaya rehinli olduğunu, davacı yaptırmış bulunduğu poliçeyi müvekkili bankaya ibraz etmediğini, sözkonusu poliçenin müvekkili banka yönünden geçerliliği bulunmadığını, davacının yaptırdığı poliçede müvekkili banka lehine dain mürtehin kaydının olmadığını, davanın yasal dayanaktan yoksun bulunduğunu savunarak, reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, yetki itirazının Borçlar Kanunu 73/1. maddesi uyarınca davacının ikametgahının Gaziantep olması sebebiyle reddine karar verilerek uyuşmazlığın esasına girilmesi sonucu davacının davalı bankadan araç kredisi kullandığı, kredi şartı sebebiyle aracını kasko poliçesi ile sigortaladığı, davalı bankanın davacının rızası hilafına poliçenin ibraz edilmiş olmasına rağmen anlaşmalı olduğu Ray Sigorta A.Ş. ‘ye aracı sigortaladığı, davacının aracın ikinci kez sigortalanması sebebiyle fazla para ödemek zorunda kaldığı, davalıların sebepsiz olarak zenginleştiği gerekçesiyle davalı sigorta şirketine ait poliçenin iptali ile poliçe sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespiti ile 600,00 YTL’nin davalılardan faiziyle birlikte tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı banka vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı banka vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı banka vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 21,64 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 14.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.