Askerlik Borçlanması Hakkında Yargıtay Kararları
T.C
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/10-804
K. 2012/152
T. 14.3.2012
SİGORTALILIK SÜRESİNİN VE YAŞLILIK AYLIĞINA HAK KAZANILDIĞININ TESPİTİ TALEBİ ( Davacının Bağkur Sigortalılığının Yeniden Başlayabilmesi İçin Tescil Başvurusu veya Prim Tevkifatı Bulunmadığı – Geçmişe Dönük Olarak Hüküm Kurulamayacağı )
TARIM BAĞ-KUR SİGORTALILIĞININ YENİDEN BAŞLAMASI ( Yaşlılık Aylığına Hak Kazanıldığının Tespiti Talebi – Davacının Talebine Konu Önceki Süreler Yönünden Ödemelerin Geçmişe Dönük Olarak Kayıt ve Tescili Gerektirici Tescil İrade Beyanı Olarak Kabulünün Mümkün Olmadığı )
GEÇMİŞE YÖNELİK PRİM ÖDEMESİ ( Bağkur Sigortalılığı/Davacının Talebine Konu Önceki Süreler Yönünden Ödemelerin Geçmişe Dönük Olarak Kayıt ve Tescili Gerektirici Tescil İrade Beyanı Olarak Kabulünün Mümkün Olmadığı – Yaşlılık Aylığına Hak Kazanıldığının Tespiti Talebi )
ASKERLİK BORÇLANMA SÜRESİ ( Sigortalılık Süresinin ve Yaşlılık Aylığına Hak Kazanıldığının Tespiti Talebi – 506 ve 1479 S.K’ya Tabi Sigortalılık Süreleri ve Askerlik Borçlanma Süresinin de Dikkate Alınacağı )
5510/m.Geç.7
2926/m.2, 3, 6, 9, 10
ÖZET : Dava, sigortalılık süresinin ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir. Uyuşmazlıkta, davacının 506 ve 1479 Sayılı Kanunlara tabi zorunlu sigortalılık süreleri dışında 2926 Sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi için tescil başvurusu veya prim tevkifatı bulunmadığı görülmektedir. Davacının sonrasında prim ödemeleri mevcut ise de davacının talebine konu önceki süreler yönünden bu ödemelerin geçmişe dönük olarak kayıt ve tescili gerektirici tescil irade beyanı olarak kabulü de mümkün değildir.
Davacının 2926 Sayılı yasaya tabi sigortalılığını sürdürmek konusundaki iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvuru veya ürün bedelinden kesinti ya da prim ödemesi eylemi gerçekleşmediği halde geçmişe yönelik tarım Bağ-Kur sigortalılığı tespitine yol açacak şekilde hüküm kurulması ile davacının 506 ve 1479 Sayılı Kanunlara tabi geçerli sigortalılık süreleri ve askerlik borçlanma süresi de dikkate alınmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı hususunun değerlendirilmemiş olması yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki “sigortalık süresinin tespiti” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Aydın 1.İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 20.05.2010 gün ve 2009/478 E. 2010/95 K. sayılı kararın incelenmesi davalı SGK vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10.Hukuk Dairesi’nin 23.09.2010 gün ve 2010/10197 E. 2010/12123 K. sayılı ilamı ile;
(… Davacının kendi adına ve hesabına bağımsız sürdürdüğü tarımsal faaliyete dayalı olarak 16.09.1988 – 11.11.1988, 20.01.1989 – 20.04.1993 tarihleri arasında 2926 Sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve 1.5.2007 gününden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti istemlerine dair davanın kabulüne dair ilk hükmün Dairemizce gerçekleştirilen temyiz denetimi sonrasında 28.10.2009 gün ve 12430/16451 Sayılı ilam ile bozulması üzerine bu kez mahkemece bozma ilamına uyulduktan ve söz konusu ilamda öngörülen araştırma yapıldıktan sonra istemin aynen hüküm altına alındığı anlaşılmaktadır.
Dairemizin bozma ilamında, “… Anılan düzenlemeler kapsamında öncelikle çözümlenmesi gereken; tescile (re`sen veya istem üzerine) veya prim kesintisine (tevkifata) dayalı olarak başlayan 2926 Sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığın devamı sürecinde devreye giren ve kabul edilebilir (makul) süreden fazla devam eden farklı sosyal güvenlik kanunlarına tabi zorunlu sigortalılık sebebiyle kesintiye uğrayan tarım Bağ-Kur sigortalılığının hangi koşullarda yeniden başlayacağına dair hukuksal sorundur. Söz konusu Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığı devam eden kişinin 506, 1479 veya 5434 Sayılı Kanunlar kapsamında zorunlu sigortalı veya iştirakçi olması ve bu statünün kabul edilebilirliği aşacak nitelikte uzun bir süre devam etmesi durumunda, tarımsal faaliyet aralıksız sürdürülse dahi tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi için, tescil başvurusu veya prim ödeme ya da ürün teslimatına dayalı prim tevkifatı olgularının gerçekleşmesi zorunlu olup, bu takdirde sigortalılık, başvuru veya prim ödeme ya da kesinti tarihini izleyen ay başından itibaren geçerli olmak üzere yeniden başlatılabilecektir. Nitekim Yargıtay H.G.K.nun 14.02.2007 gün ve 2007/21-73 Esas, 2007/71 Karar numaralı ilamı ile 3.10.2007 gün ve 2007/10-658 Esas, 2007/718 Karar sayılı ilamında da aynı yaklaşım benimsenmiştir.
İnceleme konusu davada; 28.1.1987 günü itibarıyla başlayan 1479 Sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılık olgusu sebebiyle davacının tarım Bağ–Kur sigortalılığı tescilinin geçersizliği belirgin bulunmakla, buna dayalı tesis edilen Kurum iptal işlemi yerinde olduğu gibi, diğer taraftan, 15.9.1988 tarihine kadar süregelen farklı sosyal güvenlik kanunları kapsamındaki çalışmaların kabul edilebilir süreyi aştığı da açıktır.
Bu bakımdan yöntemince araştırma yapılmalı; öncelikle, 15.9.1988 gününden itibaren yukarda belirtilen nitelikte üç olgudan herhangi birinin gerçekleşip gerçekleşmediği saptanmalı, gerçekleştiği belirlendiği takdirde, tarımsal faaliyet olgusunun kanıtlanmış olması gözetilerek, özellikle, yukarda açıklanan ilke ve esaslar dikkate alınmak suretiyle sigortalılık süresi ile birlikte, tahsis istemine dair tüm koşullar irdelenip, sigorta prim borcunun varlığı yönündeki çelişkiler de giderilerek, bu konuda denetlenebilir açıklık sağlanmalı ve elde edilecek sonuca göre hüküm kurulmalıdır…” denilmiş olup, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan araştırma sonunda söz konusu üç olgudan herhangi birinin davacı yönünden gerçekleşmediği saptanmasına karşın, üstelik bozma ilamına uyulmakla davalı Kurum yararına oluşan usulü kazanılmış hak olgusu da göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu istemin aynen hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır…),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, sigortalılık süresinin ve yaşlılık aylığına hak kazanıldığının tespiti istemine ilişkindir.
Davacı vekili, 2926 Sayılı Kanuna tabi sigortalılık sürelerinin iptaline yönelik Kurum işleminin hatalı olduğunu belirterek 16.09.1988 – 20.04.1993 tarihleri arasında 2926 Sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalılık sürelerinin geçerli olduğunun ve askerlik borçlanması ile 506 ve 1479 Sayılı Kanunlara tabi sigortalılık süreleri dikkate alınmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazandığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK) vekili, davacının tescil tarihinde 1479 Sayılı Kanuna tabi sigortalı olduğunun tespiti üzerine 2926 Sayılı Kanun uyarınca düzenlenen giriş bildirgesinin ve tarım Bağ-Kur sigortalılığının baştan itibaren iptal edildiğini, mevcut sigortalılık süresinin ise yaşlılık aylığına hak kazanmaya yeterli olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yerel Mahkemece, davacının 2926 Sayılı Kanuna tabi sigortalılık süresi primlerini af kanunundan yararlanmak suretiyle ödediği ve tarımsal faaliyetinin devam ettiği gerekçesiyle davanın kabulüne dair verilen karar, davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK) vekilinin temyizi üzerine Özel Daire’ce yukarda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle oyçokluğuyla bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, önceki gerekçeler yanında, primleri ihtirazi kayıtsız tahsil eden Kurumun iptal işleminin iyiniyete aykırı olduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiştir.
Direnme kararı davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı (SGK) vekili tarafından temyiz edilmektedir.
Direnme yolu ile H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık, davacının 2926 Sayılı Kanuna tabi sigortalılık süresinin tespiti noktasında toplanmaktadır.
Davanın yasal dayanağı, 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun Geçici 7.maddesinde yer alan “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.7.1964 tarihli ve 506 sayılı, 2.9.1971 tarihli ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 8.6.1949 tarihli ve 5434 Sayılı Kanunlar ile 17.7.1964 tarihli ve 506 Sayılı Kanunun geçici 20 nci maddesine göre sandıklara tabi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları kanun hükümlerine göre değerlendirilir.” hükmü uyarınca, mülga 2926 Sayılı Kanunun 2, 6, 9 ve 10. maddeleridir.
2926 Sayılı Kanunun 2.maddesinde, diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamı dışında kalan ve herhangi bir işverene hizmet akdiyle bağlı olmaksızın, 3.maddenin b bendinde tanımlanan tarımsal faaliyette bulunanların, tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılacakları belirtilmiştir.
Kanunun 3.maddesinin b bendinde “Tarımsal faaliyette bulunanlar: Kendi mülkünde, ortaklık veya kiralamak suretiyle başkalarının mülkünde, kamuya mahsus mahallerde ekim dikim, bakım, üretim, yetiştirme ve ıslah yollarıyla veya doğrudan doğruya tabiattan istifade etmek suretiyle bitki, orman, hayvan ve su ürünlerinin üretimini, avlanmasını, avcılar ve yetiştiriciler tarafından muhafazasını, taşınmasını sağlayanlar veya bu ürünlerden sair bir şekilde faydalanmak suretiyle kendi adına ve hesabına faaliyette bulunanlar” olarak tanımlanmıştır.
2926 Sayılı Yasa’nın 2. ve 3.maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlar yönünden tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır. Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir.
Yukarıda açıklanan mevzuat hükümleri doğrultusunda somut uyuşmazlığın incelenmesinde:
Davacının 1.3.1987 tarihinde Kurumca re’sen 2926 Sayılı Kanun uyarınca kayıt ve tescilinin yapıldığı, ancak 28.1.1987 tarihinde başlayan ve 1.3.1987 tarihi itibariyle devam eden 1479 Sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığı bulunduğu hususu uyuşmazlık konusu değildir.
2926 Sayılı Kanunun 2.maddesi kapsamında tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlayabilmesi için diğer sosyal güvenlik kuruluşları kapsamında sigortalılığın bulunmaması gerekmektedir.
Davacının devam eden 1479 Sayılı Kanuna tabi sigortalılığı nedeniyle, başka bir sosyal güvenlik kuruluşu kapsamında sigortalılığı bulunması sebebiyle 2926 Sayılı Kanun kapsamında sigortalı olarak tescil edilmesi mümkün bulunmadığından davalı Kurumun 2926 Sayılı Kanun uyarınca düzenlenen giriş bildirgesinin ve 2926 Sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalılığının baştan itibaren iptal edilmesine yönelik işleminde isabetsizlik bulunmamaktadır.
Öte yandan, uyuşmazlığın çözümünde davacının 1479 ve 506 Sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılık süreleri dışında boşta kalan davaya konu süreler yönünden 2926 Sayılı Kanuna tabi tarım sigortalılığının hangi koşullarda yeniden başlayacağı hususu da açıklığa kavuşturulmalıdır.
Yargıtay H.G.K.nun 14.2.2007 gün ve 2007/21-73 E., 2007/71 K. ile 3.10.2007 gün ve 2007/10-658 E., 2007/718 K. sayılı kararlarında da açıkça belirtildiği üzere; 2926 Sayılı Kanun kapsamındaki zorunlu sigortalılığın başlayabilmesi veya sigortalılığı devam eden kişinin 506, 1479 veya 5434 Sayılı Kanunlar kapsamında zorunlu sigortalı veya iştirakçi olması ve bu statünün kabul edilebilirliği aşacak nitelikte uzun bir süre devam etmesi durumunda, tarımsal faaliyet aralıksız sürdürülse dahi tarım Bağ–Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi için, tescil başvurusu veya prim ödeme ya da ürün teslimatına dayalı prim tevkifatı olgularının gerçekleşmesi zorunlu olup, bu takdirde sigortalılık, başvuru veya prim ödeme ya da kesinti tarihini izleyen ay başından itibaren geçerli olmak üzere yeniden başlatılabilecektir.
Belirtilmelidir ki, 2926 Sayılı Yasa`nın 36.maddesi kapsamında Kurumun prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2.madde kapsamına girenlerin belirtilen şekilde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için Kurum‘a başvuru olmasa dahi bahse konu biçimde prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır.
Öte yandan, tevkifat dışındaki prim ödemeleri ise ancak sigortalı olarak hak ve mükellefiyetleri başlamış kişi için ve yapıldığı tarih ve sonrasına yönelik olarak tescil irade beyanı olarak kabul edilebilir, geçmişe yönelik prim ödemelerinin geçmişe yönelik olarak kayıt ve tescili gerektirici irade beyanı olarak kabul edilmesi mümkün değildir. Diğer bir ifade ile hak ve mükellefiyeti başlamayan kişinin ödemeleri sebebiyle geçmişe dayalı olarak sigortalılığına geçerlilik tanınamaz.
Somut uyuşmazlıkta, davacının 506 ve 1479 Sayılı Kanunlara tabi zorunlu sigortalılık süreleri dışında 2926 Sayılı Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalılığının yeniden başlayabilmesi için tescil başvurusu veya prim tevkifatı bulunmadığı görülmektedir.
Davacının 26.06.1997 ve sonrasında prim ödemeleri mevcut ise de davacının talebine konu 16.09.1988 – 11.11.1988 ve 20.01.1989 – 20.04.1993 tarihleri arası süreler yönünden bu ödemelerin geçmişe dönük olarak kayıt ve tescili gerektirici tescil irade beyanı olarak kabulü de mümkün değildir.
Açıklanan nedenlerle, davacının 15.09.1988 tarihinden sonra 2926 Sayılı yasaya tabi sigortalılığını sürdürmek konusundaki iradesini ortaya koyacak herhangi bir başvuru veya ürün bedelinden kesinti ya da prim ödemesi eylemi gerçekleşmediği halde geçmişe yönelik tarım Bağ-Kur sigortalılığı tespitine yol açacak şekilde hüküm kurulması ile davacının 506 ve 1479 Sayılı Kanunlara tabi geçerli sigortalılık süreleri ve askerlik borçlanma süresi de dikkate alınmak suretiyle yaşlılık aylığına hak kazanıp kazanmadığı hususunun değerlendirilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, yukarda açıklanan ilave gerekçelerle H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına, uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen ilave nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 14.03.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/7865
K. 2005/12162
T. 24.11.2005
MALÜLLÜK YAŞLILIK VE ÖLÜM SİGORTASI ( Sosyal Güvenlik Destek Primine Tabi Sigortalı Hizmet Sürelerine İlişkin Primlerin İadesinde Aynı Kanunun Toptan Ödemeye Ait Yasal Düzenlemeyi İçeren 64.Maddesinin Uygulanabilirliğinden Söz Edilemeyeceği )
ASKERLİK BORÇLANMA BEDELİ ( Yapılan Kesintilerin İadesi Talebi – Sosyal Güvenlik Destek Primine Tabi Sigortalı Hizmet Sürelerine İlişkin Primlerin İadesinde Aynı Kanunun Toptan Ödemeye Ait Yasal Düzenlemeyi İçeren 64.Maddesinin Uygulanabilirliğinden Söz Edilemeyeceği )
YAPILAN KESİNTİLERİN İADESİ TALEBİ ( Sosyal Güvenlik Destek Primine Tabi Sigortalı Hizmet Sürelerine İlişkin Primlerin İadesinde Aynı Kanunun Toptan Ödemeye Ait Yasal Düzenlemeyi İçeren 64.Maddesinin Uygulanabilirliğinden Söz Edilemeyeceği )
506/m.3/ll-C, 64, 84
ÖZET : Davacı, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigorta pirimleri ile askerlik borçlanma bedeli olarak yapılan kesintilerin iadesine karar verilmesini istemiştir. Sosyal Güvenlik Destek Primine tabi sigortalı hizmet sürelerine ilişkin primlerin iadesinde; aynı Kanunun toptan ödemeye ait yasal düzenlemeyi içeren 64.maddesinin uygulanabilirliğinden söz edilmesi de mümkün değildir.
DAVA : Davacı, malüllük, yaşlılık ve ölüm sigorta pirimleri ile askerlik borçlanma bedeli olarak yapılan kesintilerin iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik HÖkimi Ayşe Barutçu tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Sosyal Sigortalar Kurumunun sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Dava, hukuki nitelikçe; 01.01.1990 tarihinde 1479 sayılı Kanuna göre, Bağ-Kur’ca yaşlılık aylığı bağlanmasından sonra Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalışan davacının, bu hizmet süresine ilişkin olarak davalı Sosyal Sigortalar Kurumuna ödediği sigorta primleri ile aynı Kuruma yaptığı askerlik borçlanması nedeniyle ödediği borçlanma bedelinin Sosyal Sigortalar Kurumundan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanaklarından olan ve “yersiz olarak alınan primlerin geri verilmesi” başlığını taşıyan 506 sayılı Kanunun 84. maddesi hükmüne göre, “yanlış ve yersiz alınmış olduğu anlaşılan primler, alındıkları tarihlerden on yıl geçmemişse, hisseleri oranında işverenlere ve sigortalılara iade edilir.”
Diğer taraftan, aynı Kanunun 3/ll-C maddesi hükmüne göre de; Kanunla kurulu Sosyal Güvenlik Kurumlarından malullük veya emekli aylığı almakta iken bu Kanuna tabi bir işte çalışanların, 78. maddeye göre tespit edilen prime esas kazançları üzerinden 63. madde hükmü çevresinde Sosyal Güvenlik Destek Primi kesilecektir.
Dava konusu somut olayda; 01.10.1972 ile 06.12.1989 tarihleri arasındaki Bağ-Kur’a tabi sigortalı hizmetleri üzerinden 1479 sayılı Kanuna göre Bağ-Kur’ca yaşlılık aylığı bağlanan davacı; Bağ-Kur’dan yaşlılık aylığı almakta iken 01.11.1990-01.04.2000 tarihleri arasında Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi olarak çalışmış ve davacıdan tüm sigorta kolları üzerinden prim tahsil edilmiştir.
Hal böyle olunca da; Bağ-Kur’dan yaşlılık aylığı almakta iken 506 sayılı Kanun kapsamında hizmet akdi ile çalışan davacı; 78. maddeye göre tespit edilen kazancı üzerinden sadece, 63. madde hükmünde öngörülen Sosyal güvenlik Destek Primini ödemekle yükümlü olup, 01.11.1990-01.04.2000 tarihleri arasındaki iş bu sigortalılık süresi bakımından Sosyal Sigortalar Kurumuna tüm sigorta kolları üzerinden prim ödemesinde bulunması karşısında; Sosyal güvenlik Destek Primi kesintisini aşan prim ödemeleri, 506 sayılı Kanunun 84. maddesi hükmünde öngörülen, “yanlış ve yersiz olarak alınmış olduğu anlaşılan primler” kapsamında olmakla, sigortalı hissesine düşen primlerin; 10 yıllık zaman aşımı süresinin geçmemiş bulunması gereği de gözetilmek suretiyle Sosyal Sigortalar Kurumunca davacı pasif sigortalıya iadesi gerekmektedir.
Bu yönde; 506 sayılı Kanunun 3/II-C maddesi hükmüne göre, Sosyal Güvenlik Destek Primine tabi sigortalı hizmet sürelerine ilişkin primlerin iadesinde; aynı Kanunun toptan ödemeye ait yasal düzenlemeyi içeren 64.maddesinin uygulanabilirliğinden söz edilmesi de mümkün değildir.
Mahkemece; açıklanan maddi ve hukuki esaslar gözetilmeksizin yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 24.11.2005 günüde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/3097
K. 2004/10420
T. 8.11.2004
ÖLÜM AYLIGI ( Bağ-Kur Sigortalısının Hak Sahibinin Aylık Bağlanmasını Temin İçin Borçlanma Talebi – Herhangi Bir Süre Öngörülmediği/Kabulü Gereği )
SİGORTALININ HAK SAHİBİNİN BORÇLANMA TALEBİ ( Ölüm Aylığı Bağlanmasını Temin İçin – Borçlanma Talebi Yönünden Herhangi Bir Süre Öngörülmediği )
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Bağ-Kur Sigortalısının Hak Sahibinin Ölüm Aylığı Bağlanmasını Temin İçin – Borçlanma Talebi Yönünden Herhangi Bir Süre Öngörülmediği/Kabulü Gereği )
1479/m. 41, Ek.9
ÖZET : Sigortalının ölümü halinde hak sahipleri borçlanma talebinde bulunabilirler. Borçlanma tutarlarının 2 yıl içinde ödenmesi şart ise de borçlanma talebi yönünden herhangi bir süre öngörülmemiştir. Bu bakımdan, Bağ-Kur’un davacının askerlik borçlanma talebini reddetmiş olması isabetsizdir. davacının askerlik borçlanma miktarı talep ettiği tarihteki sigortalının bulunduğu basamak üzerinden yürürlükteki prim tutarlarına göre hesaplanmalıdır.
DAVA : Davacı, eşi İ. M.’nin 1981-1983 dönemine ait 20 ay süreli hizmet süresinin başvuru tarihi olan Eylül 2003 tarihindeki prim tarifesi üzerinden primleri tahsil edilmek suretiyle borçlanmak ve prim ödemesini takip eden aybaşından itibaren toplam hizmetleri üzerinden ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitine ve aksine Kurum işleminin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir. Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : 1479 sayılı Kanun’un Ek 9. maddesine göre sigortalının ölümü halinde hak sahipleri borçlanma talebinde bulunabilirler. Borçlanma tutarlarının 2 yıllık süre içinde ödenmesi şart ise de borçlanma talebi yönünden maddede herhangi bir süre öngörülmemiştir. Bu bakımdan Kurumun davacının askerlik borçlanma talebini reddetmiş olması isabetsiz olup mahkemenin buna ilişkin kabulü yerindedir.
Ne var ki; aynı Kanun’un 41. maddesinde öngörülen 3 yıl prim ödeme şartı davacı henüz askerlik borçlanma primini yatırmadığına göre gerçekleşmediğinden mahkemenin varsayıma dayalı olarak tahsise dair karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Mahkemece yapılacak iş davacıya Kurumca hesaplanacak askerlik borçlanma miktarını Kuruma ödemesi için mehil vermek ve 41. madde esasları çerçevesinde ölüm aylığı tahsis şartları gerçekleştiği takdirde tahsise karar vermekten ibarettir. Kuşkusuz davacının askerlik borçlanma miktarı talep ettiği tarihteki sigortalının bulunduğu basamak üzerinden yürürlükteki prim tutarlarına göre hesaplanmalıdır.
Açıklanan nedenlerle usul ve yasaya aykırı bulunan hükmün bozulması gerekir.
O halde, davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 08.11.2004 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/10-138
K. 2005/221
T. 30.3.2005
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Bağ-Kur Yaşlılık Aylığında Kademeli Geçişi Öngören 4447 SK. Yürürlüğünden Sonra Yapılan – Yasadaki Koşullar Gerçekleşmeden Askerlikte Geçen Sürenin Sigortalılık Süresi Olarak Değerlendirilemeyeceği )
BAĞ-KURDAN YAŞLILIK AYLIĞI TAHSİSİ TALEBİ ( Kademeli Geçişi Öngören 4447 SK. Yürürlüğünden Sonra – Askerlikte Geçen Sürenin Borçlanılması Koşulları )
YAŞLILIK AYLIĞI TAHSİSİ TALEBİ ( Bağ-Kur Sigortalısı – Askerlikte Geçen Sürenin Hizmet Sürelerine Dahil Edilmesi/Kademeli Geçişi Öngören 4447 SK. Yürürlüğünden Sonra )
1479/m.Ek.9,Geç.10
ÖZET : Uyuşmazlık; yaşlılık aylığında kademeli geçişi öngören 4447 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra yapılan askerlik borçlanmasının, kademeli geçişte aranan sigortalılık süresinin hesabında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Sigortalılara askerlikte er olarak geçen hizmet süreleri ve yedek subay okulunda geçen sürenin tamamını borçlanma, olanağı veren 1479 sayılı Kanunun ek 9. maddesi uyarınca borçlanılan sürenin, sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi, başvuru ile yasada belirtilen süre içerisinde olmak üzere borçlanma primlerinin Kuruma ödenmiş olması koşuluna bağlı bulunmaktadır. Yasada belirtilen borçlanma koşulları gerçekleşmeden, askerlikte geçen sürenin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesine yasaca olanak bulunmamaktadır.
DAVA : Taraflar arasındaki “tespit, alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 5. İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 31.12.2003 gün ve 2003/1172-2048 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 7.6.2004 gün ve 2004/2498-5119 sayılı ilamı ile;
( … Dava hukuki nitelikçe; davacıya 22.6.2001 günlü tahsis talebini takip eden aybaşından itibaren Bağ-Kur’ca 1479 sayılı Kanuna göre yaşlılık aylığı bağlanması gerektiğinin tespiti ile 1.7.2001 – 1.5.2002 döneminde ödenmeyen yaşlılık aylıkları ile 22.6.2001 – 1.5.2002 döneminde yersiz olarak tahsil edilen primlerin yasal faiziyle birlikte davalı Bağ-Kur’dan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunla eklenen Geçici 10. maddesi hükmünde; Bağ-Kur sigortalılarının tam yaşlılık aylığı ve kısmî yaşlılık aylığına hak kazanmalarına ilişkin istisna ve geçiş dönemi koşulları düzenlenmiş olup, bu yönde; 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, anılan Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı ( 1.10.1999 ) itibarîyle aylık bağlanmasına hak kazananlarla, aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az süre kalan sigortalıların önceki hükümlere göre tam veya kısmî yaşlılık aylığı hakları saklı tutulmuştur. Yine tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi özel koşulları 4447 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce sigortalı olup da 1.10.1999 tarihi itibariyle bayan sigortalı ise 20, erkek sigortalı ise 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına, 2 ila 10 tam yıl arasında, kalan sürenin fazlalığına bağlı olarak artan şekilde yaş koşulu da getirilmek suretiyle dokuz kademeli olarak düzenlenmiştir. Ne ki, tam yaşlılık aylığına ilişkin geçiş dönemi hükümlerinin Anayasa Mahkemesince iptal edilerek, bu iptal kararının 23.05.2002 tarihinde yürürlüğe girmesi üzerine, yeni yasal düzenlemede 1.6.2002 yürürlük tarihli 4759 sayılı Kanunla yapılmıştır.
Davada uyuşmazlık konusu olan husus da; 1479 sayılı Kanuna 4447 sayılı Kanunla eklenen geçici 10/II. maddesinde düzenlenen geçiş dönemi hükümleri kapsamında, yaşlılık aylığı tahsis koşullarının belirlenmesinde, 1.10.1999 tarihinden sonra borçlanılarak primi ödenen askerlik süresinin, iş bu 1.10.1999 tarihindeki 25 tam yıllık prim ödeme süresine dahil edilip, edilemeyeceği konusundadır.
1479 sayılı Kanunun ek 9. maddesi hükmüne göre, sigortalılara askerlikte er olarak geçen hizmet süreleriyle yedek subay okulunda geçen sürelerinin tamamını borçlanma olanağı getirilmiştir. Bu yönde, askerlik borçlanmasıyla askerlikte geçen süreler borçlanılarak sigortalılık süresine eklenmektedir. Askerlikte geçen sürelerin sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi için de; öncelikle borçlanma iradesinin Kuruma karşı ortaya konması, borçlanılan primin hak düşürücü süre niteliğindeki yasal süre içerisinde Kuruma ödenmesi gerekmektedir.
Hâl böyle olunca da, 1479 sayılı Kanunun geçici 10/II. maddesi hükmünde öngörülen geçiş dönemi tam yaşlılık aylığı koşullarının belirlenmesinde; sigortalılarca 1.10.1999 tarihi itibariyle, aynı Kanunun ek 9. maddesi kapsamında, askerlikte geçen sürenin borçlanılması hususunda Kuruma irade açıklamasında bulunulmamış giderek yasal süresi içinde olmak üzere borçlanma primleri ödenmemişse artık; bu sürenin 25 tam yıl prim ödeme süresi kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir.
Davada somutlaşan olayda; 22.6.2001 tarihinde Bağ-Kur’dan yaşlılık aylığı tahsis talebinde bulunan sigortalının; 1479 sayılı kanunun geçici 10/II. maddesi hükmüne göre, 1.10.1999 tarihi itibariyle 1.11.1975 – 31.7.1984 döneminde Sosyal Sigortalar Kurumuna tabi 6 yıl 8 ay, 15.10.1984 – 1.10.1999 döneminde Bağ-Kur’a tabi 14 yıl 11 ay 16 gün zorunlu sigortalılık süresi olmak üzere toplam 21 yıl 7 ay 16 gün sigortalı hizmeti bulunmaktadır. Davacı sigortalı, 3.11.1976 – 3.7.1978 tarihleri arasında geçen 1 yıl 8 aylık askerlik süresini borçlanmak üzere 1.10.1999 tarihinden sonra 7.12.1999’da Kuruma başvurarak borçlandığı primleri 7.6.2001 tarihinde ödemiş olup, askerlikte geçen bu sürenin; anılan geçiş dönemi tam yaşlılık aylığı özel koşullarının belirlenmesi yönünde işbu 25 tam yıl prim ödeme süresine dahil edilmesi mümkün değildir.
Bu durumda, 1.10.1999 tarihinde 25 tam yıl prim ödeme süresinin dolmasına 3 tam yıldan fazla, 4 tam yıldan az süresi kalan davacıya geçici 10/II-b kapsamında ancak; 25 tam yıl prim ödemesi talepte bulunması yanında 46 yaşını da ikmal etmesi hâlinde tam yaşlılık aylığı bağlanabilecektir ki 1.5.1956 doğumlu olan davacı yönünden sayılan yaşlılık aylığı tahsis koşulları da, 22.6.2001 tarihinde değil, 46 yaşını ikmal ettiği 1.5.2002 tarihi itibarîyle oluşmakta olup, dava konusu istemin bu çerçevede değerlendirilmesi gerekmektedir.
Mahkemece açıklanan maddî ve hukukî esaslar gözetilmeksizin, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : 4447 sayılı Kanunun 39. maddesi ile 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununa eklenen geçici 10. madde yaşlılık aylığına hak kazanma yönünden kademeli geçiş öngörmektedir.
Anılan madde uyarınca, “Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce yürürlükte bulunan hükümlere göre, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı itibariyle aylık bağlanmasına hak kazananlar ile aylık bağlanmasına hak kazanmalarına iki tam yıl veya daha az kalan sigortalıların, tam veya kısmi yaşlılık aylığı talep hakları saklıdır. “
Uyuşmazlık; yaşlılık aylığında kademeli geçişi öngören 4447 sayılı Kanunun yürürlüğünden sonra yapılan askerlik borçlanmasının, kademeli geçişte aranan sigortalılık süresinin hesabında dikkate alınıp alınmayacağı noktasında toplanmaktadır.
Sigortalılara askerlikte er olarak geçen hizmet süreleri ve yedek subay okulunda geçen sürenin tamamını borçlanma, olanağı veren 1479 sayılı Kanunun ek 9. maddesi uyarınca borçlanılan sürenin, sigortalılık süresi olarak değerlendirilebilmesi, başvuru ile yasada belirtilen süre içerisinde olmak üzere borçlanma primlerinin Kuruma ödenmiş olması koşuluna bağlı bulunmaktadır. Yasada belirtilen borçlanma koşulları gerçekleşmeden, askerlikte geçen sürenin sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesine yasaca olanak bulunmamaktadır.
4447 sayılı Kanunun 39. maddesi ile 1479 sayılı Bağ-Kur Kanununa eklenen geçici 10. maddesinin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşı olan 1.10.1999 tarihi itibariyle davacı sigortalının toplam 21 yıl 7 ay 16 gün sigortalılık süresi bulunmakta olup, bu tarih itibariyle 25 yıllık sigortalılık süresinin dolmasına 3 yıl 4 ay 14 gün vardır. Askerlik borçlanma talebi ve borçlanma primlerinin ödenmesinin ise anılan maddenin yürürlüğünden sonraki tarihlerde yapıldığı konusunda uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Geçici 10. maddede öngörülen geçiş dönemi tam yaşlılık aylığı koşullarının belirlenmesinde sigortalının, 1.10.1999 tarihinde mevcut ve geçerli sigortalılık sürelerinin dikkate alınması yasa gereğidir. Anılan tarihten sonra askerlik borçlanması yoluyla elde edilen sigortalılık süresinin, geçiş dönemi koşullarının belirlenmesinde dikkate alınması isabetsiz olup, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 30.03.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6300
K. 2005/10419
T. 7.11.2005
ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASI TALEBİ ( Davacının Ölüm Aylığına İlişkin Prim Ödeme Gün Sayısı Koşulunu Yerine Getirmek İçin 1479 Sayılı Yasanın Ek Madde 9. Maddesine Göre Askerlik Borçlanmasına İlişkin Talebinin Kabulü Gerektiği )
PRİM ÖDEME GÜN SAYISI ( Davacının Ölüm Aylığına İlişkin Prim Ödeme Gün Sayısı Koşulunu Yerine Getirmek İçin 1479 Sayılı Yasanın Ek Madde 9. Maddesine Göre Askerlik Borçlanmasına İlişkin Talebinin Kabulü Gerektiği – Ölüm Aylığı Bağlanması Talebi )
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Davacının Ölüm Aylığına İlişkin Prim Ödeme Gün Sayısı Koşulunu Yerine Getirmek İçin 1479 Sayılı Yasanın Ek Madde 9. Maddesine Göre Askerlik Borçlanmasına İlişkin Talebinin Kabulü Gerektiği – Ölüm Aylığı Bağlanması Talebi )
1479/m.45/d,Ek.9
ÖZET : Davacı, murisinden dolayı ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir. Somut olayda da muris bekar ve çocuksuz olarak öldüğü gibi davacı anne sosyal güvenlik kanunlarına göre çalışmamakta ve bu kanunlar kapsamında gelir ve aylık almamaktadır. Bu durumda davacının ölüm aylığına ilişkin prim ödeme gün sayısı koşulunu yerine getirmek için 1479 sayılı yasanın ek madde 9. maddesine göre askerlik borçlanmasına ilişkin talebinin kabulü gerektiği ortadadır. Mahkemece 4956 sayılı yasa hükümleri gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Davacı, murisinden dolayı ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin reddine karar vermiştir.
Hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mesut Balcı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Davacı anne, Bağ-Kur sigortalısı olan oğlunun 25.11.2004 tarihinde öldüğünü, askerlik süresini borçlanabileceğinin tesbiti ile ölüm aylığı bağlanmasına karar verilmesini istemiştir.Mahkemece davacının geçiminin sigortalı oğlu tarafından sağlanmadığı gerekçesi ile davanın tümden reddine karar verilmiş ise de bu sonuç usul ve yasaya uygun bulunmamaktadır.
Davanın yasal dayanağını oluşturan 1479 sayılı yasanın 45/d maddesi 2.8.2003 tarihinde yürürlüğe giren 4956 sayılı yasanın 23.maddesi ile değiştirilmiş “Sigortalının ölümü tarihinde veya sonradan eşine ve çocuklarına yapılması gereken tahsisin toplamı,sigortalıya yapılan tahsisten aşağı olursa, artan kısım eşit paylar halinde , bu
Kanun ile diğer sosyal güvenlik kanunlarına göre çalışmayan,bu kanunlar kapsamındaki çalışmalarından dolayı gelir veya aylık almayan ana ve babasına her birinin hissesi sigortalıya ait aylığın en çok % 25’i oranında aylık bağlanır” hükmü getirilmiştir. Somut olayda da muris bekar ve çocuksuz olarak öldüğü gibi davacı anne maddede öngörüldüğü şekilde sosyal güvenlik kanunlarına göre çalışmamakta ve bu kanunlar kapsamında gelir ve aylık almamaktadır. Bu durumda davacının ölüm aylığına ilişkin prim ödeme gün sayısı koşulunu yerine getirmek için 1479 sayılı yasanın ek madde 9. maddesine göre askerlik borçlanmasına ilişkin talebinin kabulü gerektiği ortadadır.
Mahkemece 4956 sayılı yasa hükümleri gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 07.11.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/16826
K. 2007/5339
T. 5.4.2007
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Borçlanma Bedelinin Ödenmesi Halinde Bunun Geçerliliğine Ayrıca Tahsis Talebi Yönünden Askerlik Borçlanma Süresi İle Beraber Toplam Sigortalılık Süresi Gözetilerek 66. Maddede Yazılı Şartların Gerçekleşip Gerçekleşmediğinin Araştırılması Gereği )
TERDİTLİ DAVA ( Askerlik Borçlanması Talebini Takip Eden Aybaşından İtibaren, Mümkün Olmazsa Borçlanmayı Yatırdığı Tarihten Sonraki Aybaşından İtibaren Ölüm Aylığı Alma İstemi – 66. Maddede Yazılı Şartların Gerçekleşip Gerçekleşmediğinin Araştırılması Gereği )
ÖLÜM AYLIĞI BAĞLANMASI ( Askerlik Borçlanma Süresi İle Beraber Toplam Sigortalılık Süresi Gözetilerek 66. Maddede Yazılı Şartların Gerçekleşip Gerçekleşmediğinin Araştırılması Gereği )
506/m.60/F
ÖZET : Davacı, askerlik borçlanması talebini takip eden aybaşından itibaren, mümkün olmazsa borçlanmayı yatırdığı tarihten sonraki aybaşından itibaren ölüm aylığı alma isteminde bulunmuştur.
506 sayılı Kanun’un 60/F maddesi hak sahiplerine de askerlik borçlanması imkanı tanıdığından, dava dilekçesindeki talep dikkate alınarak, davacıya mehil verilmesi ve borçlanma bedelinin ödenmesi halinde bunun geçerliliğine, ayrıca, tahsis talebi yönünden askerlik borçlanma süresi ile beraber toplam sigortalılık süresi gözetilerek 66. maddede yazılı şartların gerçekleşip gerçekleşmediği araştırılarak sonucuna göre karar verilmelidir.
DAVA : Davacı, murisi Şahin’in askerlik borçlanma talebini takip eden aybaşı olan 01.03.2005 tarihinden itibaren, mümkün görülmediği takdirde askerlik borçlanmasını takip eden aybaşından itibaren ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde davanın reddine karar vermiştir.
Hükmün, taraflar avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve tetkik hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dava dilekçesinin istem sonucu bölümünde “davacının 14.02.2005 tarihli askerlik borçlanma talebini takip eden aybaşı olan 01.03.2005 tarihinden itibaren, mümkün görülmediği takdirde askerlik borçlanmasını yatırdığı tarihi takip eden aybaşından itibaren davacının ölüm aylığı almaya hak kazandığının tespiti” istenmektedir. Bu ifadeden davacının ölüm aylığı tahsisi konusunda iki ayrı talepte bulunduğu, önce 01.03.2005 tarihinden itibaren aylık bağlanmasını istediği, bu mümkün görülmediği takdirde ise yardımcı talep olarak askerlik borçlanmasına imkan tanınmasını ve borçlanma bedelini yatırdığı tarihi takip eden aybaşından itibaren aylık bağlanmasına karar verilmesini talep ettiği anlaşılmaktadır. Bu yönüyle dava terditli nitelikte bir eda davasıdır.
Hal böyle olunca, mahkemenin her bir talep yönünden sırasıyla ayrı ayrı inceleme yapması gerekirken, askerlik borçlanma bedelinin ödenmediğinden bahisle geçerli prim ödeme gün sayısı bulunmayan davacının davasının tümden reddine karar verilmesi isabetsiz bulunmuştur.
Mahkemenin, askerlik borçlanma bedelinin ödenmediği yönündeki kabulü yerinde olduğundan, buna dayalı olarak 01.03.2005 tarihinden itibaren ölüm aylığı bağlanmasına dair talebin reddine karar vermesi isabetli ise de, borçlanmanın yatırıldığı tarihi takip eden aybaşı itibariyle aylık bağlanma hakkındaki istek askerlik borçlanması talebini de içerdiğinden öncelikle, 506 sayılı Kanun’un 60/F maddesi uyarınca davacının ileri sürdüğü askerlik borçlanma talebinin yerinde olup olmadığı irdelenmelidir.
506 sayılı Kanun’un 60/F maddesi hak sahiplerine de askerlik borçlanması imkanı tanıdığından, dava dilekçesindeki talep dikkate alınarak, davacıya mehil verilmesi ve borçlanma bedelinin ödenmesi halinde bunun geçerliliğine, ayrıca, tahsis talebi yönünden askerlik borçlanma süresi ile beraber toplam sigortalılık süresi gözetilerek 66. maddede yazılı şartların gerçekleşip gerçekleşmediği tartışılmalı ve varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Mahkemenin yukarıda yazılı esaslara göre yargılama yaparak hüküm kurması gerekirken, yazılı şekilde karar vermiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ); temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 05.04.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/16848
K. 2010/4912
T. 25.2.2010
FARK KIDEM TAZMİNATI ( Askerlik Dönemine İlişkin Uyuşmazlıkların Çözümünde Askerlik Borçlanmasının Yapılması ve Ayrıca İş Sözleşmesinin Kamu Kuruluşunda Çalışır İken Emeklilik Suretiyle Sonlanması Gerektiği )
KIDEM TAZMİNATI ( İş Sözleşmesi İşveren Tarafından Sona Erdirildiğinden Davacının Askerlik Borçlanmasının Kıdem Tazminatına Esas Sürenin Belirlenmesinde Nazara Alınamayacağı )
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Fark Kıdem Tazminatı İstemi – Askerlik Borçlanmasının Yapılması ve Ayrıca İş Sözleşmesinin Kamu Kuruluşunda Çalışır İken Emeklilik Suretiyle Sonlanması Gerektiği )
İŞ SÖZLEŞMESİNİN FESHEDİLMESİ ( İşveren Tarafından Sona Erdirildiğinden Davacının Askerlik Borçlanmasının Kıdem Tazminatına Esas Sürenin Belirlenmesinde Nazara Alınamayacağı )
1475/m.14
ÖZET : Davacı, fark kıdem tazminatı, harcırah alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Askerlik dönemine ilişkin fark kıdem tazminatı isteklerine ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde; askerlik borçlanmasının yapılması ve ayrıca iş sözleşmesinin kamu kuruluşunda çalışır iken emeklilik suretiyle sonlanması gerekmektedir.
Davacının hizmet akdi davalılardan Tekelde çalıştığı sırada işveren tarafından sona erdirilmiş ve kendisine kıdem ve ihbar tazminatı ödenmiştir. Bu tarihte iş sözleşmesi işveren tarafından sona erdirildiğinden davacının askerlik borçlanmasının kıdem tazminatına esas sürenin belirlenmesinde nazara alınması mümkün değildir.
DAVA : Davacı, fark kıdem tazminatı, harcırah alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır. Hüküm süresi içinde duruşmalı olarak davalı Mey Alkollü içkiler San. Tic. A.Ş. avukatı tarafından temyiz edilmiş ise de; HUMK. nun 438.maddesi gereğince duruşma isteğinin miktardan reddine ve incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra Tetkik Hakimi M. Göçer tarafından düzenlenen rapor sunuldu, dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı; davalı Tekel’e ait işyerinde çalışmakta iken işyerinin özelleştirildiğini tüm haklan ile birlikte diğer davalı Mey Alkollü İçkiler San. A.Ş.ye devir edildiğini bilahare iş sözleşmesinin emeklilik suretiyle son bulduğunu belirterek askerlikte geçen süreye ilişkin fark kıdem tazminatı talebinde bulunmuştur.
Davalı Şirket; kendilerinin kamu kurumu niteliklerinin bulunmadığını savunmuştur.
Mahkemece; istek doğrultusunda karar verilmiştir
Uyuşmazlık; borçlanılan askerlik süresinin kıdem tazminatı hesabında gözetilip gözetilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü noktasında öncelikle davanın yasal dayanaklarının irdelenmesinde yarar bulunmaktadır.
1475 sayılı İş Yasasının 14/4. maddesi, hizmet sözleşmesinin kıdem tazminatına hak kazandıran sona erme nedenleri arasında, işçilerin bağlı bulundukları kurum ve sandıklardan yaşlılık, emeklilik veya malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla hizmet akdini feshetme halini düzenlemiştir.
Uygulamada askerlik borçlanması sorununun çözümünde temel alman aynı maddenin bir diğer fıkrasında; “T.C. Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanununa veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanununa tabi olarak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hizmet sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Kanununa göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdiği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kuruluşu işverenince kıdem tazminatı ödenir.” kuralına yer verilmiştir.
Açıklanan yasal gerekçelere göre askerlik dönemine ilişkin fark kıdem tazminatı isteklerine ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde; askerlik borçlanmasının yapılması ve ayrıca iş sözleşmesinin kamu kuruluşunda çalışır iken emeklilik suretiyle sonlanması gerekmektedir.
Davacının hizmet akdi davalılardan Tekelde çalıştığı sırada 13.2.2004 tarihinde işveren tarafından sona erdirilmiş ve kendisine kıdem ve ihbar tazminatı ödenmiştir. Bu tarihte iş sözleşmesi işveren tarafından sona erdirildiğinden davacının askerlik borçlanmasının kıdem tazminatına esas sürenin belirlenmesinde nazara alınması mümkün değildir.
Davacıyla işyerinin özelleştirilmesini müteakip Mey Alkollü İçkiler San. A.Ş. ile davacı arasında 20.2.2004 tarihinde yeni bir iş sözleşmesi yapılmış, bu sözleşme 27.12.2005 tarihinde davalı şirket tarafından sonlandırılmış, davacıda 28.12.2005 tarihinde emeklilik için SSK dan tahsis talebinde bulunmuştur. İş sözleşmesi işverence fesih edilmiş ve ayrıca davacının emekli olduğu tarihte işveren kamu kuruluşu niteliğini kaybetmiştir. Bu nedenle askerlik borçlanmasının kıdem tazminatına esas sürenin hesabında nazara alınmaması gerekir. Mahkemenin yazılı şekilde davanın davasını kabul etmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 25.02.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/40033
K. 2012/3123
T. 13.2.2012
FARK KIDEM TAZMİNATI İSTEMİ ( Kamu Kurumunda Çalışırken Vefat Eden İşçinin Çalışırken Askerlik Borçlanması Nedeniyle Ödemesi Gereken Miktarı Yatırdığı – Askerlik Süresinin Dahil Edilemeyeceği Gerekçesi İle Davanın Reddedilemeyeceği)
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Kamu Kurumunda Çalışırken Vefat Eden İşçinin Çalışırken Askerlik Borçlanması Nedeniyle Ödemesi Gereken Miktarı Yatırdığı – Kıdem Tazminatına Esas Çalışma Süresinin Hesaplanmasında Borçlanılan Sürenin Dikkate Alınması Gerektiği)
KAMU KURUMUNDA ÇALIŞIRKEN ÖLEN İŞÇİNİN KIDEM TAZMİNATI ( Kanuni Mirasçılara Ödenmesi Gereken Kıdem Tazminatı Hesabında İşçinin Farklı Kamu Kurumunda Geçirdiği Sürelerin Toplanacağı veya Ölen İşçinin Askerlik Borçlanmasının Kıdem Tazminatı Hesabında Dikkate Alınacağı)
1475/m.14
ÖZET : Dava, fark kıdem tazminatı istemine ilişkindir. Davacıların murisi, davalı kamu kurumunda çalışırken vefat etmiştir. Çalışırken askerlik borçlanması nedeniyle ödemesi gereken miktarı yatırmıştır. Kıdem tazminatına esas çalışma süresinin hesaplanmasında borçlanılan sürenin dikkate alınması gerekirken askerlik süresinin dahil edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddi hukuka aykırıdır.
DAVA : Davacılar vekili, davacıların murisinin askerlik borçlanmasının kıdem tazminatı hesabında sayılmadığını belirterek, fark kıdem tazminatının davalı işverenden tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davacılar avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B. Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : A) Davacı isteminin Özeti:
Davacılar vekili, davacıların murisi olan N.’nin Karayolları 114. Şube Şefliği’nde çalışmakta iken 31.10.2007 tarihinde kuruma ait araçla geçirdiği trafik kazası sonucu vefat ettiğini, hak etmiş olduğu kıdem tazminatının hesaplanmasında askerlikte geçen ve borçlanılan hizmet süresinin dikkate alınmadığını ve ödemenin de bu eksik hesaplama ile yapıldığını belirterek, fark kıdem tazminatı isteğinde bulunmuşlardır.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı kurum vekili, davacıların kıdem tazminatlarının ödenmiş olduğunu, söz konusu borçlanılan askerlik süresine ilişkin kıdem tazminatının fiili çalışma olmadığı için ödenmesinin gerekmediğini, müteveffanın da bu konuda kendilerine herhangi bir askerlik borçlanması belgesi ibraz etmediğini, ayrıca bu yöndeki talebin zamanaşımına uğradığını, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece alınan bilirkişi raporuna itibar edilerek, 1475 Sayılı Kanunun 14/5. fıkrasının, kamu kuruluşlarında geçen sürelerin kıdem tazminatının hesabında dikkate alınabilmesi, hizmet akdinin sadece yaşlılık, malullük veya toptan ödeme almak amacıyla feshedilmiş olma şartına bağladığı, iş akdinin ölüm sonucu sona ermesi halinde askerlikte geçen ve daha önce borçlanılan sürelerin kıdem tazminatının hesabında dikkate alınamayacağı gerekçesi ile davanın reddin karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
E) Gerekçe:
İşçinin ölümü ile iş ilişkisinin sona ermesinde farklı kamu kurumlarında geçen veya borçlanılan sürelerin kıdem tazminatı hesabında birleştirilip birleştirilemeyeceği önem kazanmaktadır.
1475 sayılı İş Kanunu’nun 14. maddesinin birinci fıkrasında; bağlı bulundukları kanunla kurulu kurum ve sandıklardan yaşlılık, emeklilik ve malullük aylığı yahut toptan ödeme almak amacıyla aktin feshi ve ölüm sebebiyle hizmet aktinin sona ermesi kıdem tazminatına hak kazanma hali olarak düzenlenmiş; üçüncü fıkrasında ise “yukarıda anılan fıkranın hükmünden faydalanabilmesi için aylık veya toptan ödemeye hak kazanmış bulunduğunu ve kendisine aylık bağlanması veya toptan ödeme yapılması için yaşlılık sigortası bakımından bağlı bulunduğu kuruma veya sandığa müracaat etmiş olduğunu belgelemesi şarttır. İşçinin ölümü halinde bu şart aranmaz” kuralına yer verilmiştir. İşçinin ölümü, ölüm aylığına ve toptan ödemeye hak kazandıran bir durumdur. İşçinin ölümü ile Sosyal Sigortalar Kurumuna başvuru imkanı ortadan kalkmaktadır. Dairemiz, kanuni mirasçılara ödenmesi gereken kıdem tazminatı hesabında işçinin farklı kamu kurumunda geçirdiği sürelerin toplanacağını veya ölen işçinin askerlik borçlanmasının kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gerektiğini kabul etmiştir ( Yargıtay 9. HD. 10.03.2000 gün 1999/ 19876 E., 2000/2415 K.).
Somut olayda davacı, davalı kurumda çalışırken vefat etmiştir. Çalışırken askerlik borçlanması nedeniyle ödemesi gereken miktarı yatırmıştır. Bu durumda davacının kıdem tazminatına esas çalışma süresinin hesaplanmasında söz konusu borçlanılan sürenin dikkate alınması gerekirken mahkemece askerlik süresinin dahil edilemeyeceği gerekçesi ile davanın reddi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 13.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2003/21-773
K. 2003/763
T. 17.12.2003
SSK. KARARININ İPTALİ DAVASI ( Hava Değişiminde Geçen ve Muvazzaf Askerlik Süresinden Sayılmayan 3 Aylık Sürenin Borçlanılamayacağı Yolundaki Kurum İşleminin İptalinin İstenmesi )
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Muvazzaf Askerlik Süresinin Yirmi Ay Olarak Belirlenmiş ve Bu Süre Zarfında Alınan Hava Değişimi Raporlarından Üç Ayının Muvazzaf Hizmetten Sayılacağının Kabulü )
MUVAZZAF ASKERLİK SÜRESİNİN AŞILMASI ( Dava Konusu Olayda Yerel Mahkemenin Muvazzaf Askerlik Süresini Aşan Mahiyetteki Kararının Hukuka Aykırı Olduğunun Kabul Edilmesinin Gerekmesi )
YİRMİ AYLIK SÜRE ( Askerlik Kanununa Göre Muvazzaf Askerlik Süresinin Yirmi Ay Olduğunun Kabul Edilmesi-Sadece Bu Süre İçin Askerlik Borçlanmasının Mümkün Olması )
506/m.60
1111/m.78
5434/m.Ek.8
ÖZET : Askerlik Kanunu uyarınca muvazzaf askerlik süresi yirmi ay olarak belirlenmiş ve bu süre zarfında alınan hava değişimi raporlarının 3 ayının muvazzaf hizmetten sayılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu itibarla alınan hava değişimi raporu ile muvazzaf askerlik hizmetinin 20 ayı geçmesi halinde geçen süreler bakımından askerlik borçlanması söz konusu değildir. Bu durumda davanın reddi yerine, 20 ayı geçer şekilde hava değişiminde geçen 3 ayında borçlanılabileceğinin kabulü usul ve Yasa’ya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
DAVA : Taraflar arasındaki “kurum kararının iptali” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kocaeli 2.İş Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 24.4.2003 gün ve 737-192 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21.Hukuk Dairesinin 8.7.2003 gün ve 4864-6778 sayılı ilamı ile; ( …Davacı, müteveffa eşinin 5.7.1978-8.6.1980 tarihleri arasında askerlikte geçen toplam 1 yıl, 11 aylık sürenin borçlanılarak priminin ödenmesine rağmen bilahare Kurumca hava değişiminde geçen ve muvazzaf askerlik süresinden sayılmayan 3 aylık sürenin borçlanılamayacağı yolundaki Kurum işleminin iptali ile ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tesbitini istemiştir.
Askerlik süresince de geçerli sayılan 20 aylık muvazzaf askerlik süresinin borçlanabileceği hususu çekişmesizdir. Uyuşmazlık askerliği sevk ve terhis tarihleri arasında hava değişiminde geçen sürelerin de 506 sayılı Yasa’nın 60/F maddesi uyarınca borçlanılıp borçlanılamayacağı noktasında toplanmaktadır.
1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun 78. maddesinde hava değişimi raporlarının; sadece 3 ayının muvazzaf hizmetten sayılacağı belirtilmiş muvazzaf askerlik hizmeti de 20 ay olarak belirlenmiş olup 5434 sayılı Emekli Sandığı Kanunu’nun borçlanma ile ilgili Ek 8. maddesinde muvazzaf ve ihtiyat askerlik hizmetlerinden hastalık ve cezai sebeple uzayan süreler için borçlanma yapılamayacağı hüküm altına alınmıştır. Bu durumda davanın reddi yerine, 20 ayı geçer şekilde hava değişiminde geçen 3 ayında borçlanılabileceğinin kabulü usul ve Yasa’ya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
O halde,davalı Kurumun bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 17.12.2003 gününde, oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9405
K. 2011/7141
T. 12.5.2011
ÖLÜM SİGORTASI HÜKÜMLERİNE GÖRE AYLIK BAĞLANMASI TALEBİ ( Hak Sahibi Davacı Eşin 5510 S.K. Md. 32’nin Yürürlük Tarihinden Sonra Askerlik Borçlanması Bedelini Yatırmışsa da Ölen Sigortalı İçin 506 S.K.’nın Uygulanacağı – Talebin Kabul Edileceği )
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Ölüm Sigortası Hükümlerine Göre Aylık Bağlanması Talebi/Hak Sahibi Davacı Eşin 5510 S.K. Md. 32’nin Yürürlük Tarihinden Sonra Askerlik Borçlanması Bedelini Yatırmışsa da Ölen Sigortalı İçin 506 S.K.’nın Uygulanacağı – Talebin Kabul Edileceği )
506/m.66
5510/m. 32
ÖZET : Dava, ölüm sigortası hükümlerine göre aylık bağlanması gerektiğinin ve 2926 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığa dayalı prim borcu bulunmadığının tespiti istemlerine ilişkindir. Hak sahibi eş konumundaki davacı tarafından 5510 sayılı Kanunun 32’nci maddesinin yürürlük tarihinden sonra askerlik borçlanması bedeli yatırılıp ölüm aylığı tahsis başvurusu davalı Kuruma yöneltilmiş ise de, yaşamını yitiren sigortalı için 506 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasının gerekmesine, sigortalı bakımından askerlik borçlanmasına karşılık gelen toplam 931 günlük malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödendiğinden davacının 506 sayılı Kanunun uyarınca ölüm aylığına hak kazandığı gözetilmelidir.
DAVA : Dava, ölüm sigortası hükümlerine göre aylık bağlanması gerektiğinin ve 2926 sayılı Kanuna tabi zorunlu sigortalılığa dayalı prim borcu bulunmadığının tespiti istemlerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı SGK Başkanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi Tolga Özmen tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle; 506 sayılı Kanun’un “Ölüm sigortasından aylık bağlama şartları” başlığını taşıyan 66’ncı maddesinde 5 yıldan beri sigortalı bulunup, sigortalılık süresinde en az 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödemiş durumda ölen sigortalının hak sahibi kimselerine aylık bağlanacağı öngörülmüş iken, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren “Ölüm sigortasından sağlanan haklar ve yararlanma şartları” başlıklı 32’nci maddesinde ölüm aylığının, en az 1800 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4’üncü maddesinin birinci fıkrasının ( a ) bendi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları halinde bağlanacağının hüküm altına alınmış olmasına, hak sahiplerine yönelik ölüm aylığı tahsisinde sosyal güvenlik hukuku ilkelerine göre sigortalının yaşamını yitirdiği tarih itibarıyla yürürlükte olan yasal düzenlemenin uygulanmasının zorunlu bulunmasına, inceleme konusu davada hak sahibi eş konumundaki davacı tarafından 5510 sayılı Kanunun 32’nci maddesinin yürürlük tarihinden sonra 04.06.2009 günü askerlik borçlanması bedeli yatırılıp ölüm aylığı tahsis başvurusu davalı Kuruma yöneltilmiş ise de, 15.05.2004 tarihinde yaşamını yitiren sigortalı için 506 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasının gerekmesine, buna göre sigortalılık başlangıç tarihi 1965 olan sigortalı bakımından askerlik borçlanmasına karşılık gelen 901 gün ile birlikte toplam 931 günlük malûllük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi ödendiğinden davacının 506 sayılı Kanunun 66’ncı maddesi gereğince ölüm aylığına hak kazandığının belirgin olmasına göre,
SONUÇ : Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, 12.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1968
K. 2010/1196
T. 11.2.2010
YAŞLILIK AYLIĞINA HAK KAZANDIĞININ TESPİTİ ( Davacıya Ait SSK Şahsi Sicil Dosyası Getirtilerek Davacının SSK Tabi Sigortalılığının Başlangıcının Araştırılması Gerektiği )
SSK’YA TABİ SİGORTALILIK ( Sigortalılığın Daha Önce Başlaması Halinde 2928 S. Kanun Uyarınca Hizmetlerin Birleştirilmesinin Tartışılması Gerektiği )
HİZMETLERİN BİRLEŞTİRİLMESİ ( SSK’ya Tabi Sigortalılığın Daha Önce Başlaması Halinde 2928 S. Kanun Uyarınca Hizmetlerin Birleştirilmesinin Tartışılması Gerektiği )
ASKERLİK BORÇLANMASI ( Yaşlılık Aylığına Hak Kazandığının Tespiti – Askerlik Sürelerinin Borçlanıp Borçlanılmadığı Araştırılmalı ve Davacının Yaşlılık Aylığı Koşullarını Taşıyıp Taşımadığı Araştırılarak Oluşacak Sonuca Göre Karar Verilmesi Gerektiği )
506/m.79
2926/m.2, 3, 5, 7, 9, 10, 36
ÖZET : Davacı, yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile aksine kurum işleminin iptal edilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacı temyiz dilekçesinde SSK’na tabi sigortalılığının 10.1.1983 gününde başladığını iddia etmektedir. Dosyada yer alan SSK hizmet cetvelinden ise davacının bildiriminin yapıldığı, ancak davacının SSK şahsi sicil dosyasının tamamının gelmediği görülmüştür.
Mahkemece yapılacak iş; davacıya ait SSK şahsi sicil dosyası getirtilerek davacının SSK tabi sigortalılığının başlangıcı araştırılmalı, SSK’ya tabi sigortalılığın 1.10.1985 gününden önce başlaması halinde 2928 s. Kanun uyarınca hizmetlerin birleştirilmesi tartışılmalı, yine askerlik sürelerinin borçlanıp borçlanılmadığı araştırılmalı ve davacının yaşlılık aylığı koşullarını taşıyıp taşımadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
DAVA : Davacı, 1.5.2009 gününden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ile aksine kurum işleminin iptal edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün taraf vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Havva Aydınlı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1 – Dosyadaki yazılara toplanan deliller hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalı Kurumun bütün temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2 – Davacının temyizine gelince;
Dava, davacının 01, 10.1985 ile 11.4.2009 tarihleri arasında SSK.’na tabi zorunlu sigortalı olduğu süreler dışında tarım Bağ-Kur sigortalısı olduğunun ve tahsis talep tarihi olan 11.4.2009 tarihini takip eden ay başı olan 1.5.2009 gününden itibaren yaşlılık aylığına hak kazandığının tespiti ve aksi yöndeki davalı Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece istemin kısmen kabulü ile davacının 12.11.1989-1.4.1998 tarihleri arasında kısa süreli çakışan SSK çalışmaları dışında 2926 s. kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalısı sayılması gerektiğinin tesbitine, koşulları bulunmadığından tam yaşlılık aylığı bağlanması ait talebin ise reddine karar verilmiştir.
Davanın kanuni dayanağını oluşturan 2926 s. Yasa’da 506 s. Yasa’nın 79. maddesine koşut geçmiş tarım Bağ-Kur hizmetlerinin tesbitine ait bir düzenleme mevcut değildir. 2926 s. Yasa’nın 7. maddesi hükmüne göre, sigortalı sayılanlar sigortalı sayıldıkları tarihten itibaren en geç üç ay içerisinde Kurum’a başvurarak kayıt ve tescillerini yaptırmak zorundadırlar. Anılan Yasa’nın 5. maddesi ile 7. madde de belirtilen süre içerisinde kayıt ve tescillerini yaptırmayan sigortalıların hak ve yükümlülüklerinin kayıt ve tescil edildikleri tarihi takip eden aybaşından itibaren başlayacağı hükmü getirilmiştir. 2926 s. Yasa’nın 2. ve 3. maddeleri kapsamında, kendi nam ve hesabına tarımsal faaliyette bulunanlardan kanunun uygulanma gününde 50 yaşını dolduran kadınlarla, 55 yaşını dolduran erkekler dışındakiler bakımından tarım Bağ-Kur sigortalılığı zorunlu sigortalılık niteliğinde bulunmaktadır. Başka bir ifade ile sigortalı olmak hak ve yükümlülüğünden vazgeçip kaçınmak mümkün değildir. Sair yandan resen tescil başlığını taşıyan 9. maddeye göre bu kanun kapsamında sigortalı sayılanların sigortalılıklarının başladığı tarihten itibaren 3 ay içerisinde Kurum’a kayıt ve tescilini yaptırmayanların tescil işlemlerinin Kurum’ca re’sen yapılması gerekmektedir. 2926 s. Yasa’nın 36. maddesi kapsamında Kurum’un prim alacaklarını Bakanlar Kurulu Kararı ile ürün bedellerinden tevkifat suretiyle tahsil etmesi mümkündür. Bu bağlamda 2. madde kapsamına girenlerin belirtilen biçimde prim borçlarının ürün bedellerinden tevkifat suretiyle kesilerek Bağ-Kur’a ödenmesi halinde kayıt ve tescil için kuruma başvuru olmasa dahi bahse konu biçim de prim ödenmesi suretiyle kayıt ve tescil konusundaki iradelerini ortaya koydukları tartışmasızdır. Bağ-Kur’un iş bu prim ödenmesine rağmen, sigortalıyı re’sen kayıt ve tescil etmemesi kanunun kendisine yüklediği re’sen tescil mükellefiyetine aykırılık teşkil etmektedir. 2926 s. Yasa’nın 10. maddesine göre kayıt ve tescil işlemlerinde Valilik, Kaymakamlık, Özel İdare, Belediye, Muhtarlık ve Nüfus İdareleri kayıtları ile sair kamu kurum ve kuruluşlarının, kanunla kurulu meslek kuruluşlarının, tarım satış kooperatifler kanununa göre kurulan pancar ekicileri İstihsal Kooperatifleri ile Birliği, T. Şeker Fabrikaları Anonim Şirketi ve tarım kesimine yönelik faaliyette bulunan milli bankaların kayıtlarının esas alınacağı bildirilmiştir. Bu kayıtların tarımda kendi adına ve hesabına bağımsız çalışmanın kanuni karinesi olduğu ortadadır.
Yapılan incelemede davacının 11.9.1985 günlü bildirge üzerine davalı Kurumca 01.10.1985 gününden geçerli olmak üzere re’sen 2926 s. Kanuna tabi tarım Bağ-Kur sigortalısı olarak kayıt ve tescil edildiği, SSK. hizmet cetvelinden ihtilaf konusu dönemde 1989 yılında 52 gün, 1990 yılında 66 günlük zorunlu SSK tabi sigortalı olarak çalışmasının bulunduğu, durumun davalı Kurumca öğrenilmesi üzerine 1.10.1985 gününde başlayan sigortalılığının 12.11.1989 tarihi itibariyle terkin edildiği, yeniden prim ödemesine dayanılarak 1.4.1998 gününden itibaren tarım Bağ-Kur sigortalılığının başlatılarak dava tarihi itibariyle devam ettirildiği, davacının ilk kez 30.03.1998 gününde prim ödediği, daha sonra da prim ödemeye devam ettiği görülmüştür. Öte yandan davacının 1.9.2003 -devam biçiminde ziraat odası kaydının bulunduğu ve adına kayıtlı çok sayıda taşınmazın bulunduğu görülmüştür.
Davacı, 01.10.1985 gününde re’sen tescille tarım Bağ-Kur statüsüne girmiş olmakla ve bu tarihten sonraki SSK.’na tabi çalışmaları uzun süreli kesintisiz çalışma olmayıp aralıklı ve kısa süreli çalışma olduğundan, ihtilaflı döneme ait 2926 s. kanunun 10. madde koşulları davacı yönünden gerçekleşmiş olmakla davacının SSK’na tabi çalışma süreleri dışında kalan dönemlerde 2926 s. kanuna tabi sigortalı olduğunun kabulüne karar verilmesi doğrudur.
Davacının yaşlılık aylığı talebine gelince; mahkemece davacının tesbite karar verilen dönemde dahil olmak üzere 11.4.2009 tahsis talep gününde askerlik borçlanması yapmadığı, başkaca dahil edilecek hizmet süresinin de bulunmadığı, toplam sigortalılık süresini 25 yılı doldurmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir.
Davacı temyiz dilekçesinde SSK’na tabi sigortalılığının 10.1.1983 gününde başladığını iddia etmektedir. Dosyada yer alan SSK hizmet cetvelinden ise davacının 14.9.1985 gününden itibaren bildiriminin yapıldığı, ancak davacının SSK şahsi sicil dosyasının tamamının gelmediği görülmüştür.
Mahkemece yapılacak iş; davacıya ait SSK şahsi sicil dosyası getirtilerek davacının SSK tabi sigortalılığının başlangıcı araştırılmalı, SSK’ya tabi sigortalılığın 1.10.1985 gününden önce başlaması halinde 2928 s. Kanun uyarınca hizmetlerin birleştirilmesi tartışılmalı, yine askerlik sürelerinin borçlanıp borçlanılmadığı araştırılmalı ve davacının yaşlılık aylığı koşullarını taşıyıp taşımadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmelidir.
O halde, davacının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 11.02.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.