Asliye Ceza Mahkemeleri Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2006/17-168
K. 2006/202
T. 3.10.2006
• TİCARETİ TERK ETMEK SUÇU ( İtiraz Yasa Yoluna Tabi Bulunan Yetkisizlik Kararına Yönelik Başvurunun İcra Mahkemesinin Yargı Çevresi İçinde Bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine Gönderilmesi Gereği )
• YETKİSİZLİK KARARI ( İtiraz Yasa Yoluna Tabi Bulunan Yetkisizlik Kararına Yönelik Başvurunun İcra Mahkemesinin Yargı Çevresi İçinde Bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine Gönderilmesi Gereği )
• İTİRAZ YASA YOLU ( Tabi Bulunan Yetkisizlik Kararına Yönelik Başvurunun İcra Mahkemesinin Yargı Çevresi İçinde Bulunduğu Ağır Ceza Mahkemesine Gönderilmesi Gereği )
• İCRA CEZA MAHKEMELERİ ( Asliye Mahkemesine Denk Olduğu – Yetkisizlik Kararına Yönelik Yasa Yolu Başvurusunun Hangi Merci Tarafından İnceleneceği de Bu Görev Esas Alınarak Belirleneceği )
• ASLİYE CEZA MAHKEMELERİNİN KARARLARINA İTİRAZ ( İnceleme Görevi Yargı Çevresinde Bulundukları Ağır Ceza Mahkemesine Ait Olduğu )
1412/m.299
5271/m.268/3-c,317
5320/m.8
ÖZET : Somut olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, Yerel Mahkemenin yetkisizlik kararına karşı hangi yasa yoluna başvurulduğunun, buna bağlı olarak da yasa yolu başvurusunun hangi merci tarafından inceleneceğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
İcra Ceza Mahkemelerinin, Asliye Mahkemesine denk olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, yetkisizlik kararına yönelik yasa yolu başvurusunun hangi merci tarafından inceleneceği de bu görev esas alınarak belirlenmelidir.
Asliye Ceza Mahkemelerinin itiraza tabi kararlarını incelemekle görevli mercii, 1412 sayılı CYUY.nın 299/3. maddesi ve 5271 sayılı CMY.nın 268/3-c maddesi uyarınca, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesidir.
Somut olayda; itiraz yasa yoluna tabi bulunan yetkisizlik kararına yönelik başvurunun, Özel Dairece de, 5320 sayılı Ceza Yargılama Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın 317. maddesi uyarınca reddi ile itiraz konusunda karar verilmek üzere, dosyanın 5271 sayılı Yasanın 268/3-c. maddesi uyarınca, icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yasa yolu başvurusunun karar düzeltme istemi olarak kabulüyle gerekli işlemin yapılması için dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi isabetsizdir.
DAVA : Ticareti terk etmek suçundan sanıklar hakkında mahkemenin yetkisizliğine ve dosyanın yetkili olan Ümraniye İcra Ceza Mahkemesine gönderilmesine ilişkin İstanbul 3. İcra Ceza Mahkemesince 28.09.2004 gün ve 797-6234 sayı ile verilen karara karşı sanıklar müdafii tarafından yasa yoluna başvurulması üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesince 24.04.2006 gün ve 6238-3617 sayı ile;
( … Karar düzeltmesini istemek yetkisinin CMUK.nun 322. maddesinin 6. fıkrası uyarınca Yargıtay C.Başsavcısına ait olup dosyanın doğrudan Dairemize gönderildiği anlaşılmakla gereğinin takdir ve ifası için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine… ) karar verilmiştir.
Yargıtay C. Başsavcılığı ise 05.06.2006 gün ve 24745 sayı ile; yetkisizlik kararının, 1412 sayılı CYUY.nın 297. ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 18/3. maddesi uyarınca itirazı kabil kararlardan olup temyiz yeteneğinin bulunmadığı, 1412 sayılı CYUY.nın 293 ve 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Yasasının 264. maddesi uyarınca itiraz incelemesi yönünden gereği Yerel Mahkemece yapılarak yetkili ve görevli mahkeme de bu mahkeme tarafından belirlenmek üzere 5320 sayılı Yasanın 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın 317. maddesi uyarınca temyiz isteğinin reddine karar verilmesi gerektiği görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak Özel Daire kararının kaldırılmasına, sanıklar müdafiinin temyiz isteminin CYUY.nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle itiraz, Ceza Genel Kurulunca değerlendirildi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Yakınan Sander Yapı Elemanları San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekilince, borçlu şirket hakkında İstanbul 13. İcra Müdürlüğünün 2002/11828 sayılı takip dosyasında yapılan icra takibinde takibin kesinleşmesi üzerine 13.11.2003 tarihinde haciz yapılmak istendiğinde, borçlu şirketin ticari faaliyet göstermediği ve adresin terk edilmiş olduğunun görüldüğü, borçlu şirket İİY.nın 44. maddesinde gösterilen yükümlülüğünü yerine getirmeden ticari terk ettiğinden şirket yetkilileri olan sanıkların İİY.nın 337/a maddesi uyarınca cezalandırılmaları isteminde bulunularak açılan davada, İstanbul 3. İcra Mahkemesince 28.09.2004 gün ve 797-6234 sayı ile mahkemenin yetkisizliğine, dosyanın yetkili olan Ümraniye İcra Ceza Mahkemesine gönderilmesine taraf vekillerinin yüzüne karşı karar verilmiştir. Sanıklar müdafiinin bu karara karşı yasa yoluna başvurması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 17. Hukuk Dairesince, bu başvuru “karar düzeltme” başvurusu olarak değerlendirilerek dosyanın, işlem yapılmak üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine karar verilmiştir.
Açıklanan somut olayda Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki hukuki uyuşmazlık, Yerel Mahkemenin yetkisizlik kararına karşı hangi yasa yoluna başvurulduğunun, buna bağlı olarak da yasa yolu başvurusunun hangi merci tarafından inceleneceğinin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı Ceza Yargılama Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasanın 18. maddesi ile 1412 sayılı CYUY yürürlükten kaldırılmış olup, aynı Yasanın 8. maddesinde ise, bölge adliye mahkemelerinin görevlerine başlamalarına kadar temyiz başvurularının incelenmesi yönünden CYUY.nın 322. maddesinin 4, 5 ve 6. fıkraları hariç olmak üzere, 305 ila 326. maddelerinin yürürlükte olduğu belirtilmiştir.
1412 sayılı CYUY.nın 322. maddesinin 5 ve 6. fıkraları “karar düzeltme” istemi ile ilgili olup, 5320 sayılı Yasanın 8/3. maddesinde belirtilen ayrık durum haricinde, 01.06.2005 tarihi itibariyle “karar düzeltme” isteminde bulunulması artık olanaksızdır.
Öte yandan, yetkisizlik kararları, 1412 sayılı CYUY.nın yürürlükte olduğu dönem itibariyle, 28.03.1946 gün ve 1-6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararı uyarınca, itirazı kabil kararlardandır.
01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5271 sayılı CMY.nın 18/3. maddesinde ise, yetkisizlik kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebileceği belirtilmiştir.
Yerleşmiş yargısal kararlarda da vurgulandığı üzere, İcra Ceza Mahkemelerinin, Asliye Mahkemesine denk olduğu kabul edilmektedir. Bu nedenle, yetkisizlik kararına yönelik yasa yolu başvurusunun hangi merci tarafından inceleneceği de bu görev esas alınarak belirlenmelidir.
Asliye Ceza Mahkemelerinin itiraza tabi kararlarını incelemekle görevli mercii, 1412 sayılı CYUY.nın 299/3. maddesi ve 5271 sayılı CMY.nın 268/3-c maddesi uyarınca, yargı çevresinde bulundukları ağır ceza mahkemesidir.
Somut olayda; itiraz yasa yoluna tabi bulunan yetkisizlik kararına yönelik başvurunun, Özel Dairece de, 5320 sayılı Ceza Yargılama Yasasının Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY.nın 317. maddesi uyarınca reddi ile itiraz konusunda karar verilmek üzere, dosyanın 5271 sayılı Yasanın 268/3-c. maddesi uyarınca, icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmesine karar verilmesi gerekirken, yasa yolu başvurusunun karar düzeltme istemi olarak kabulüyle gerekli işlemin yapılması için dosyanın Yargıtay C.Başsavcılığına gönderilmesine karar verilmesi isabetsizdir.
Bu itibarla Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 24.04.2006 gün ve 6238-3617 sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3- Sanıklar müdafiinin temyiz inceleme isteminin CYUY.nın 317. maddeleri uyarınca REDDİNE,
4- Dosyanın, 5271 sayılı Yasanın 268/3-c. maddesi uyarınca icra mahkemesinin yargı çevresi içinde bulunduğu ağır ceza mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 03.10.2006 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2009/44800
K. 2011/10820
T. 18.5.2011
• HÜKMÜN AÇIKLANMASININ GERİ BIRAKILMASI ( Sanık Daha Önce Kasıtlı Bir Suçtan Mahkum Olduğundan Uygulanamayacağı )
• ASLİYE CEZA MAHKEMELERİNDE C. SAVCISININ BULUNMAMASI ( Kararda C. Savcısının Esas Hakkındaki Görüşüne Yer Verilmediği – Kanun Değişikliği İle Asliye Ceza Mahkemelerinde C. Savcısının Bulunma Zorunluluğunun Kalktığının Gözetileceği )
• C. SAVCISININ ESAS HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜNE YER VERİLMEMESİ ( Kanun Değişikliği İle Asliye Ceza Mahkemelerinde C. Savcısının Bulunma Zorunluluğunun Kalktığından Görüşüne Yer Verilmemesinin Bozma Nedeni Sayılamayacağı )
5271/m.230
ÖZET : Sanığın daha önce kasıtlı suçtan mahkum olduğu anlaşıldığından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının uygulanmayacağı dikkate alınmalıdır.
Kararda C. Savcısının esas hakkındaki görüşüne yer verilmemekle birlikte hükümden sonra yürürlüğe giren kanun uyarınca asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda C.Savcısının bulunmayacağı şeklinde yapılan düzenleme karşısında bu aykırılık sonuca etkili görülmeyerek bozma sebebi yapılmamıştır.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkum olduğu anlaşıldığından, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için aranan 5271 sayılı CYY’nin 231/6. maddesinin “a” bendinde yazılı “kasıtlı bir suçtan mahkum olmama” nesnel koşulunun bulunmaması nedeniyle, sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceği belirlenerek yapılan incelemede;
5271 sayılı CMK’nın 230/1-a maddesi uyarınca gerekçeli kararda C.Savcısının esas hakkındaki görüşüne yer verilmemiş ise de, hükümden sonra yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un geçici 3. maddesi ile asliye ceza mahkemelerinde yapılan duruşmalarda C.Savcısının bulunmayacağı şeklinde yapılan düzenleme karşısında bu aykırılık sonuca etkili görülmeyerek bozma sebebi yapılmamıştır.
SONUÇ : Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün ( ONANMASINA ), 18.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2006/YYB-166
K. 2006/164
T. 20.6.2006
• ASLİYE CEZA MAHKEMESİNCE VERİLEN USULİ MUAMELELERE İTİRAZ ( Kabulü Halinde Bu Mahkemece Yargılama Yapılıp Eylemin Suç Oluşturması Halinde Hüküm Verilebileceği ve İdari Yaptırımı Gerektirmesi Halinde İse İdari Yaptırım Kararı Verebileceği )
• İDARİ YAPTIRIM ( Asliye Ceza Mahkemesince Verilen Usuli Muamelelere İtirazın Kabulü Halinde Bu Mahkemece Yargılama Yapılıp Eylemin Suç Oluşturması Halinde Hüküm Verilebileceği ve İdari Yaptırımı Gerektirmesi Halinde İse İdari Yaptırım Kararı Verebileceği )
• OLUMSUZ GÖREV UYUŞMAZLIĞI ( İdari Yaptırım Kararı Vermenin Olanaklı Bulunduğu Bir Aşamada Ceza Genel Kurulunca Çözümlenmesi Gereken Bir Görev Uyuşmazlığı Bulunmadığı )
• MERCİ TAYİNİ ( Uyuşmazlıkların Merci Tayini Suretiyle Çözümlenebilmesi İçin Bir Diğerini Görevli Kılan ve Karşılıklı Olan Görevsizlik Kararlarının Kesinlik Kazanmış Olması Gereği )
1412/m.359
5326/m.23,24
1684/m.1
ÖZET : Somut olayda görevsizlik kararları başka mahkeme ve mercileri görevli kılan nitelikte olduğundan henüz bir görev uyuşmazlığı doğmamıştır, diğer yönden, Asliye Ceza Mahkemesince 1412 sayılı CYUY’nın 359. maddesi uyarınca verilen usuli muamelelerin durdurulması kararına itiraz olanaklı olup, bu karar sanık ve katılana tebliğ edilmemiştir. Kararın ilgililere tebliği ile itiraz yasayoluna başvurulduğu ve itiraz merciince itirazın kabulü halinde, Asliye Ceza Mahkemesince yargılama yapılıp, isnat edilen eylemin suç oluşturduğunun saptanması halinde hüküm vermenin, idari yaptırımı gerektirdiğinin saptanması halinde ise 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın 24. maddesi uyarınca idari yaptırım kararı verebilmenin olanaklı olduğu,
İtiraz edilmemesi halinde ise, C.Başsavcılığınca değerlendirme yapılarak, suç oluşturduğu kanaatine ulaşılması halinde ilgili mahkemeye kamu davası açma, idari yaptırımı gerektiren fiil oluşturduğunun saptanması halinde ise 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın 23. maddesi uyarınca idari yaptırım kararı vermenin olanaklı bulunduğu açıktır. Ne varki bu aşamada, Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken bir görev uyuşmazlığı bulunmadığı saptandığından, dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.
DAVA : Doğubayazıt C.Başsavcılığınca 1.5.2003 gün ve 224-74 sayılı iddianame sanığın 1918 s.Y.nın 25/1, 33/son maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle Sulh Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında;
Doğubayazıt Sulh Ceza Mahkemesince, 29.7.2003 gün ve 232-523 sayı ile; 4926 sayılı Yasanın 26. maddesi uyarınca yargılama görevinin gümrük komisyonuna ait olduğu gerekçesiyle, dosyanın görevsizlik kararı ile Gümrük Komisyonuna gönderilmesine,
Gürbulak Gümrük ve Muhafaza Başmüdürlüğünce 21.10.2003 gün ve 6 sayı ile;
Sanıkta yakalanan sigaraların ilçede bulunan pasa£lardan satın alındığı, sanığın yurt dışından giriş yapan yolcu konumunda bulunmadığı, eylemin 4926 sayılı Yasanın 3/a-4. alt bent kapsamına girdiği ve bu eylem nedeniyle anılan Yasanın 26. maddesi uyarınca yargılama görevinin Asliye Ceza Mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle komisyonun görevsizliğine,
Karar verilmiştir.
Dosyanın gönderildiği Doğubayazıt Asliye Ceza Mahkemesince, 25.12.2003 tarihinde yargılamaya başlandıktan sonra, 8.3.2005 tarihinde 540-149 sayılı karar ile;
Usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, sehven kayıt yapıldığı gerekçesiyle, CYUY’nın 359. maddesi uyarınca usuli işlemlerin durdurularak, dosyanın Cumhuriyet Savcılığına tevdiine karar verilmiştir.
Doğubayazıt C.Başsavcılığına gönderilen dosya, C.Başsavcılığının 2005/482 hazırlık numarasına kayıt edilip, sanığa ön ödeme önerisinde bulunulduktan sonra; 24.5.2005 tarihinde; Gümrük Komisyonu ile Sulh Ceza Mahkemesi arasında görev uyuşmazlığı çıktığı, uyuşmazlığın halen yürürlükte bulunan 1684 sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca Ceza Genel Kurulunca giderilmesi ve görev uyuşmazlığı giderildikten sonra C.Başsavcılığınca karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle kamu adına takibat icrasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Olumsuz görev uyuşmazlığı doğduğundan bahisle Yargıtay’a gönderilen dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının “Doğubayazıt Sulh Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararının kaldırılması” istekli 30.5.2006 gün ve 109990 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına tevdi edilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Adli yargıya dahil ceza mahkemeleri ile adli yargı dışında kalan diğer yargı mercileri veya yaptırım uygulama yetkisi verilmiş makamlar arasında çıkabilecek görev ve yetki uyuşmazlıklarını çözecek yargı mercileri, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile diğer bazı yasalarda belirlenmiştir.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 10.05.2005 gün ve 51-47 sayılı kararında ayrıntılı olarak açıklandığı üzere;
Uyuşmazlık Mahkemesi; adli, idari ve askeri yargı mercileri arasında, Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise, adli yargı mercii olan genel mahkemeler ile “kaza salahiyetini haiz sair makamlar” arasında doğacak görev uyuşmazlıklarının çözümü ile görevlidir. 1684 sayılı Yasanın 1. maddesinde sözü edilen; “kaza salahiyetini haiz sair makamlar”, çeşitli yaptırımları uygulayabilmeleri bakımından kendilerine kısmen kaza yetkisi verilmiş bulunduğu halde, Anayasanın 9. maddesinde kastedilen anlamda yargı mercii olarak kurulmayan ve görevlileri hakim sıfatını taşımayan makamlardır. Nitekim Devlet sistemimiz içinde yer alan, il ve ilçe idare kurulları, en büyük mülki amirlikler, belediye makamları, gümrük komisyonları, orman işletme şeflikleri ( Kunter-Yenisey, Ceza Muhakemesi Hukuku, I. Kitap, 12. Bası, 2003, s. 871 vd., Prof. Dr.Tahir Taner, Ceza Muhakemeleri Usulü Dersleri, 1944, s. 27 vd. ) gibi makamlar, yargı mercii olmadıkları halde, yaptırım uygulama bakımından kendilerine kısmen kaza yetkisi verilmiş makamlardır. Bu bakımdan, adli yargı mercii olan genel mahkemeler ile kaza yetkisini haiz bu makamlar arasında çıkabilecek görev ve yetki uyuşmazlıklarını, merci belirleme suretiyle çözme görevi, 1684 sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca Ceza Genel Kuruluna aittir.
Öte yandan, uyuşmazlıkların merci tayini suretiyle çözümlenebilmesi için, bir diğerini görevli kılan ve karşılıklı olan görevsizlik kararlarının kesinlik kazanmış olması gerekir. Bunların ıslahı ve uyuşmazlığın halli için bir başka yasa yolu mevcut bulunduğu takdirde, merci tayini usulüne başvurulamayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Doğubayazıt C.Başsavcılığınca Sulh Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında;
Doğubayazıt Sulh Ceza Mahkemesince, yargılama görevinin gümrük komisyonuna ait, gümrük komisyonu ise, yargılama görevinin Asliye Ceza Mahkemesinin görevinde bulunduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermişler,
Doğubayazıt Asliye Ceza Mahkemesi ise, usulüne uygun açılmış bir dava bulunmadığı halde, sehven kayıt yapıldığı gerekçesiyle, CYUY’nın 359. maddesi uyarınca usuli işlemlerin durdurularak, dosyanın Cumhuriyet Savcılığına tevdiine karar vermiş,
Doğubayazıt C.Başsavcılığı 1684 sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca Ceza Genel Kurulunca görev uyuşmazlığı giderildikten sonra C.Başsavcılığınca karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle kamu adına takibat icrasına yer olmadığına karar vermiştir.
Görüldüğü gibi görevsizlik kararları başka mahkeme ve mercileri görevli kılan nitelikte olduğundan henüz bir görev uyuşmazlığı doğmamıştır, diğer yönden, Asliye Ceza Mahkemesince 1412 sayılı CYUY’nın 359. maddesi uyarınca verilen usuli muamelelerin durdurulması kararına itiraz olanaklı olup, bu karar sanık ve katılana tebliğ edilmemiştir. Kararın ilgililere tebliği ile itiraz yasayoluna başvurulduğu ve itiraz merciince itirazın kabulü halinde, Asliye Ceza Mahkemesince yargılama yapılıp, isnat edilen eylemin suç oluşturduğunun saptanması halinde hüküm vermenin, idari yaptırımı gerektirdiğinin saptanması halinde ise 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın 24. maddesi uyarınca idari yaptırım kararı verebilmenin olanaklı olduğu,
İtiraz edilmemesi halinde ise, C.Başsavcılığınca değerlendirme yapılarak, suç oluşturduğu kanaatine ulaşılması halinde ilgili mahkemeye kamu davası açma, idari yaptırımı gerektiren fiil oluşturduğunun saptanması halinde ise 5326 sayılı Kabahatler Yasası’nın 23. maddesi uyarınca idari yaptırım kararı vermenin olanaklı bulunduğu açıktır. Ne varki bu aşamada, Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken bir görev uyuşmazlığı bulunmadığı saptandığından, dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunca, 1684 sayılı Yasanın 1. maddesi uyarınca çözümü gereken bir görev uyuşmazlığı bulunmadığından, dosyanın incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 20.06.2006 günü oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
14. CEZA DAİRESİ
E. 2011/8283
K. 2012/356
T. 17.1.2012
• MÜSTEHCEN İÇERİKLİ CD SATMAK ( Doğal Olmayan Anal ve Oral Yollardan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Görüntülerin Yer Aldığı – 5237 S.K. Md. 226/4’teki Suçun Oluşabileceği )
• DOĞAL OLMAYAN YOLLARDAN YAPILAN CİNSEL DAVRANIŞ ( Müstehcen İçerikli Cd Satmak/Anal ve Oral Yollardan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Görüntülerin Yer Aldığı – 5237 S.K. Md. 226/4’teki Suçun Oluşabileceği )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Müstehcen İçerikli Cd Satmak/Anal ve Oral Yollardan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Görüntülerin Yer Aldığı – 5237 S.K. Md. 226/4’teki Suçun Oluşabileceği/Asliye Ceza Mahkemesinin Görevli Olduğu)
• ASLİYE CEZA MAHKEMESİNİN GÖREV KAPSAMI ( Müstehcen İçerikli Cd Satmak/Anal ve Oral Yollardan Yapılan Cinsel Davranışlara İlişkin Görüntülerin Yer Aldığı – 5237 S.K. Md. 226/4’teki Suçun Oluşabileceği/Asliye Ceza Mahkemesinin Görevli Olduğu )
5237/m.226
ÖZET : Müstehcen içerikli CD satmak suçunda doğal olmayan anal ve oral yollardan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntülerin yer aldığının bildirilmesi karşısında CD’leri satışa ve başkalarının kullanımına sunma eyleminin 5237 sayılı TCK.nun 226/4. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği, bu suça ilişkin delilleri değerlendirme ve suç vasfını belirleme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilmelidir.
DAVA : Müstehcen içerikli CD satmak suçundan sanığın yapılan yargılaması sonunda; atılı suçtan mahkumiyetine dair Fatih 1. Sulh Ceza Mahkemesinden verilen 15.05.2008 gün ve 2005/1237 Esas, 2008/538 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtayca incelenmesi sanık müdafii tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : VCD inceleme ve izleme tutanağı içeriğine göre, sanığın satışa sunduğu ileri sürülen CD’lerde doğal olmayan anal ve oral yollardan yapılan cinsel davranışlara ilişkin görüntülerin yer aldığının bildirilmesi karşısında, CD’leri satışa ve başkalarının kullanımına sunma eyleminin 5237 sayılı TCK.nun 226/4. maddesinde yer alan suçu oluşturabileceği, bu suça ilişkin delilleri değerlendirme ve suç vasfını belirleme görevinin asliye ceza mahkemesine ait olduğu gözetilerek 5235 sayılı Kanunun 11, geçici 1 ve CMK.nın 4. maddeleri gereğince görevsizlik kararı verilmesi gerekirken yargılamaya devamla hüküm kurulması,
SONUÇ : Kanuna aykırı, sanık müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 12.07.2011 tarih ve 233 sayılı kararı ile Fatih ilçesi adli teşkilatı kapatıldığından dosyanın İstanbul 20. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine, 17.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2009/9-73
K. 2009/129
T. 26.5.2009
• YANGIN ÇIKARTMAK SURETİYLE MALA ZARAR VERME ( Yangının Başlangıç Noktası İtibariyle Yanan Yerler İle Arasındaki Mesafeler Belirlenmeli Yangının Diğer Bahçelere Sıçramasının Sanık Tarafından Bilinmesinin Kaçınılmaz Olup Olmadığının Saptanması Gerektiği )
• YANGIN SORUŞTURMASI ( Yangın Çıkartmak Suretiyle Mala Zarar Verme – Orman İşletmesinden İtfaiye Görevlilerince Olay Hakkında Düzenlenmiş Bir Tutanak Bulunup Bulunmadığı Sorulmalı ve Olay Yerinde Keşif de Yapılmak Suretiyle Soruşturmanın Genişletilmesi Gerektiği )
• YANGININ DİĞER BAHÇELERE SIÇRAMASININ BİLİNMESİNİN KAÇINILMAZ OLUP OLMADIĞI ( Sanık Tarafından Bilinmesinin Kaçınılmaz Olup Olmadığı Saptanarak Sonucuna Göre Sanığın Hukuki Durumunun Tayin Edilmesi Gerektiği )
• TUTUKLULUK SÜRESİ (Sanığın Eylemi Asliye Cezalık Suç Kapsamında Olduğundan 1 Yıl 6 Aylık Azami Tutukluluk Süresine Tabi Olduğu – Yasada Öngörülen Azami Süre Dolmuş Bulunduğundan Sanığın Tahliyesi Gereği)
• ASLİYE CEZALIK SUÇ ( Sanığın Eylemi 1 Yıl 6 Aylık Azami Tutukluluk Süresine Tabi Olduğu – Yasada Öngörülen Azami Süre Dolmuş Bulunduğundan Sanığın Tahliyesi Gereği )
5237/m.152/1-c, 152/2-a
ÖZET : Orman işletmesinden itfaiye görevlilerince olay hakkında düzenlenmiş bir tutanak bulunup bulunmadığı sorulmalı, varsa getirtilmeli ve olay yerinde keşif de yapılmak suretiyle soruşturma genişletilerek, yangının başlangıç noktası itibariyle yanan yerler ile arasındaki mesafeler belirlenmeli, yangının diğer bahçelere sıçramasının sanık tarafından bilinmesinin kaçınılmaz olup olmadığı saptanarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekmektedir. Yerel Mahkeme direnme hükmünün, noksan soruşturma sonucunda hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Sanık, 2 yıl 9 aydır tutukludur. Sanığın eylemi Asliye cezalık suç kapsamında olduğundan 1 yıl 6 aylık azami tutukluluk süresine tabidir. Yasada öngörülen azami süre dolmuş bulunduğundan CYY’nın 102/1. maddesi hükmü uyarınca, sanığın bihakkın tahliyesine karar verilmelidir.
DAVA : Yangın çıkartmak suretiyle mala zarar verme suçundan sanık Mehmet Gayretli’nin, 5237 sayılı TCY’nın 152/1-c, 152/2-a, 43/1 ve 62. maddeleri uyarınca 4 yıl 2 ay hapis cezasıyla cezalandırılmasına, 53/1-a, b, d, e bendlerinde sayılan haklardan mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına ilişkin, Ermenek Asliye Ceza Mahkemesince 15.11.2006 gün ve 168-248 sayı ile verilen kararın, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 28.02.2007 gün ve 533-1571 sayı ile;
“… Oluş ve kabule göre olayda aynı nev’iden suçların değil, farklı nev’iden suçların fikri içtimaının söz konusu olduğu, buna göre 5237 sayılı TCK.nun 44. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 43/1. maddesi uygulanmak suretiyle fazla ceza tayini…” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 02.05.2007 gün ve 41-51 sayı ile;
“… Herne kadar Yargıtay 9. Ceza Dairesinin bozma ilamında 44. madde uygulanmamış gibi düşünülmüş ise de; dosyada 44. maddenin uygulandığının açık olduğu ve sanığın eylemlerinin hem kasten yangın çıkarma hem de mala zarar verme suçlarını oluşturmasına rağmen daha ağır olan yangın çıkarmak suretiyle mala zarar verme suçundan sanık hakkında hüküm kurulduğu, bunun önceki gerekçeli kararda da ifade edildiği, öte yandan 5237 sayılı TCK.nun 43/2. maddesinin uygulanarak sanığa fazla ceza tayin edildiğine dair bozma nedeninin olayımız açısından geçerli olmadığı açıktır. Şöyle ki; sanığın sadece Hakkı Atasoy’un bahçesini yakmak istediği düşünülse bile, bir bahçede yangın çıktığında o bahçe ile bitişik olan diğer bahçelere de sirayet edeceği mevsim şartları da dikkate alındığında üstelik köy yerinde yaşayan normal zekada bir insan tarafından öngörülmesi gerekmektedir. Sanığın aklı ile ilgili herhangi bir şüphe bulunmamaktadır. Sanık bir bahçede yangını çıkardıktan sonra orayı terk etmiştir ve böylelikle diğer bahçelere sıçraması ihtimali olduğunu bile bile herhangi bir önlem almayarak o bahçelerde de zarar meydana gelebilecek olmasını önemsememiştir. Şayet 43. maddenin uygulanmasını kabul etmez isek; bu durum kalabalığa ateş eden bir kişinin ‘Ben sadece bir şahsı öldürmek istemiştim, diğerlerini öldürme kastım yoktu’ demesine ve bizim de kalabalığa ateş eden şahsın birden fazla kişinin ölümüne veya yaralanmasına sebep olabileceğini öngörmüş olmasına rağmen sadece bir kişiyi öldürmüş gibi düşünerek tek eylemden cezalandırılmasına karar vermemize benzer ki; bunun da hukuki olarak kabulü mümkün değildir, kişi eyleminin başka neticelere de sebep olabileceğini öngörebilecek durumda ise ve bunu önlemeye yönelik herhangi bir eylemde bulunmuyor ise o neticeyi de istemiş sayılır ve bu da kastın isteme unsuru içinde yer alacağından karşılığının olması gerekir, burada sanığın diğer müdahil ve mağdurun bahçesinde meydana gelen zarardan onu sorumlu tutmamak eylemi karşılıksız bırakılmaktır. Yani Hakkı Atasoy’un bahçesinin yanında diğer bahçelerin de zarar görmüş olması sanığın yakma eylemine bağlı olarak oluşan zorunlu neticelerdir. Sanık bu zorunlu neticeleri önlemediği ve orayı terk ederek zararın meydana gelmesine sebep olduğu için belki de onlara zarar vermeyi istememiş dahi olsa ( ki bu durumda gerçekten istemediğinden söz edilemez ) gerçekleşen neticeler bakımından kasten suç işlemiş sayılması ve kasıtlı suçun cezasına çarptırılması gerekmektedir. Tüm bu açıklamalar ışığında bozma ilamını kabul etmek mümkün değildir. Sanığın aynı fiille kanunun birden fazla maddesini ihlal ettiği açıktır ve 44. madde uygulanarak içtima kuralı gereği daha ağır olan yangın çıkarmak suretiyle mala zarar vermeden cezalandırılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra aynı suçun birden fazla kişiye tek bir fiile işlenmesi durumu söz konusudur ve bu durumda da 43. maddenin uygulanması kaçınılmazdır…” gerekçesiyle önceki hükümde direnmiştir.
Bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay C.Başsavcılığının “onama” istekli 12.03.2009 gün ve 200380 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Sanığın, yangın çıkartmak suretiyle mala zarar verme suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, sanığın eyleminin sabit olduğu hususunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanığın sabit olan eylemi sonucunda birden fazla kişiye ait meyve bahçesinin zarar görmesi karşısında, hakkında 5237 sayılı TCY’nın 43/2. maddesinin uygulanması koşullarının bulunup, bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
Ancak, uyuşmazlık konusunun görüşülmesine geçilmeden önce, Kurul Başkanı tarafından soruşturma ve kovuşturma aşamasında elde edilen kanıtların, uyuşmazlık konusunda bir karar verilmesine elverişli olmadığı ve yeni araştırmaların gerektiğinin ileri sürülmesi üzerine, bu husus Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınarak değerlendirilmiştir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Dosyada mevcut olay tutanağında, yangına orman işletmesi itfaiyesinin müdahale ederek söndürdüğü belirtilmesine rağmen, orman işletmesi itfaiye görevlilerince yangın konusunda düzenlenmiş bir tutanak bulunup bulunmadığı araştırılmadığı gibi, Yerel Mahkemece olay yerinde uygulamalı keşif de yapılmadığı anlaşılmaktadır. Olay tutanağına ekli basit olay yeri krokisinde denetime olanak verecek şekilde, mesafelerin tayinine elverişli bir ölçülendirme de yapılmamıştır.
O halde, orman işletmesinden itfaiye görevlilerince olay hakkında düzenlenmiş bir tutanak bulunup bulunmadığı sorulmalı, varsa getirtilmeli ve olay yerinde keşif de yapılmak suretiyle soruşturma genişletilerek, yangının başlangıç noktası itibariyle yanan yerler ile arasındaki mesafeler belirlenmeli, yangının diğer bahçelere sıçramasının sanık tarafından bilinmesinin kaçınılmaz olup olmadığı saptanarak, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla Yerel Mahkeme direnme hükmünün, noksan soruşturma sonucunda hüküm kurulması isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmelidir.
Öte yandan, sanık 29.08.2006 tarihinden bu yana 2 yıl 9 aydır tutukludur. 5271 sayılı CYY’nın, “Tutuklulukta geçecek süre” başlığını taşıyan 102. maddesinin 1. fıkrası, “Ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işlerde tutukluluk süresi en çok bir yıldır. Ancak, bu süre, zorunlu hallerde gerekçesi gösterilerek altı ay daha uzatılabilir.” hükmünü taşımaktadır. Somut olayda sanığın eylemi Asliye cezalık suç kapsamında olduğundan 1 yıl 6 aylık azami tutukluluk süresine tabidir. Yasada öngörülen azami süre dolmuş bulunduğundan CYY’nın 102/1. maddesi hükmü uyarınca, sanığın bihakkın tahliyesine de karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Ermenek Asliye Ceza Mahkemesinin 02.05.2007 gün ve 41-51 sayılı direnme hükmünün, eksik araştırma ile hüküm kurulması isabetsizliğinden BOZULMASINA,
2- 5271 sayılı CYY’nın 102/1. maddesi uyarınca, azami tutukluluk süresinin dolduğu nazara alınarak, sanık Mehmet Gayretli’nin BİHAKKIN TAHLİYESİNE, başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü değilse derhal salıverilmesi için Ermenek C.Başsavcılığına yazı yazılmasına,
3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 26.05.2009 tarihinde yapılan müzakerede, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.