Avukatlık Ücreti Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1056
K. 2010/6353
T. 26.5.2010
AKDE AYKIRILIK NEDENİYLE KİRALANANIN TAHLİYESİ (Husumet Nedeniyle Davanın Reddine Karar Verilmesi Halinde Davanın Görüldüğü Mahkemeye Göre Tarifenin İkinci Kısmının İkinci Bölümünde Yazılı Miktarları Geçmemek Üzere Üçüncü Kısımda Yazılı Avukatlık Ücretine Hükmolunacağı)
HUSUMET NEDENİYLE DAVANIN REDDİNE KARAR VERİLMESİ (Halinde Davanın Görüldüğü Mahkemeye Göre Tarifenin İkinci Kısmının İkinci Bölümünde Yazılı Miktarları Geçmemek Üzere Üçüncü Kısımda Yazılı Avukatlık Ücretine Hükmolunacağı)
AVUKATLIK ÜCRETİ (Akde Aykırılık Nedeniyle Kiralananın Tahliyesi – Husumet Nedeniyle Davanın Reddine Karar Verilmesi Halinde Davanın Görüldüğü Mahkemeye Göre Tarifenin İkinci Kısmının İkinci Bölümünde Yazılı Miktarları Geçmemek Üzere Üçüncü Kısımda Yazılı Avukatlık Ücretine Hükmolunacağı)
818/m.256
ÖZET: Dava, akde aykırılık sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet sebebiyle davanın reddine karar verilmesi halinde davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. Davacı tarafından kiralananda davalının kiracı olduğundan söz edilerek akde aykırılık sebebiyle tahliye davası açılmasına karşın yapılan yargılama sonucu adı geçen davalının taşınmazın kiracısı olmadığı sonucuna varılarak hakkındaki dava husumet yönünden ret edildiğine göre davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına yukarda açıklandığı üzere Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesi hükmü gereğince vekalet ücretine hükmetmek gerekir.
DAVA: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarda tarih ve numarası yazılı tahliye davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş dava akde aykırılık nedeni ile kiralananın tahliyesi istemine ilişkin olup işin niteliği gereği duruşmaya tabi olmadığından duruşma isteğinin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Dava, akde aykırılık sebebiyle kiralananın tahliyesi istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına ve takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davacılar vekilinin vekalet ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince:
Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının genel kira hükümlerine aykırı olarak kiralananı kötü ve hor kullandığını, çekilen ihtarnameye ve tanınan süreye rağmen akde aykırılığın giderilmediğini belirterek kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davalının taşınmazın kiracısı olmadığı sonucuna varılarak husumet yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesi hükmü gereğince davanın dinlenebilmesi için kanunlarda öngörülen ön şartın yerine getirilmemiş olması ve husumet sebebiyle davanın reddine karar verilmesi halinde davanın görüldüğü mahkemeye göre tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmolunur. Davacı tarafından kiralananda davalı Sinan K.’un kiracı olduğundan söz edilerek akde aykırılık sebebiyle tahliye davası açılmasına karşın yapılan yargılama sonucu adı geçen davalının taşınmazın kiracısı olmadığı sonucuna varılarak hakkındaki dava husumet yönünden ret edildiğine göre davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına yukarda açıklandığı üzere Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 7/2 maddesi hükmü gereğince vekalet ücretine hükmetmek gerekirken yazılı şekilde nispi vekalet ücretine hükmedilmesi doğru görülmediğinden kararın vekalet ücretine hasren bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 2 numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün vekalet ücretine hasren BOZULMASINA, istenmesi halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 26.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/9695
K. 2012/4751
T. 27.3.2012
İFLAS MÜDÜRLÜĞÜ’NÜN YETKİ BELGESİNE İSTİNADEN YARGILAMAYA KATILMAK ( Avukatın Vekil Sıfatı Bulunmadığından İflas İdaresinin Kendisini Vekil İle Temsil Ettirdiğinden Bahisle Lehine Vekalet Ücreti Takdir Edilemeyeceği )
AVUKATLIK ÜCRETİ ( Avukatın İflas Müdürlüğü’nün Yetki Belgesine İstinaden Yargılamaya Katıldığı – Vekalet Ücreti Takdir Edilemeyeceği )
1136/m.164
ÖZET: Gerekçeli karar başlığında davalı A.Ş. iflas İdaresi vekili olarak gözüken avukatın iflas idaresi vekili olmadığı, İflas Müdürlüğü’nün yetki belgesine istinaden iflas idaresi temsilcisi olarak yargılamaya katıldığı anlaşılmakla, vekil sıfatı bulunmadığından, iflas idaresinin kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden bahisle lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada İzmir 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12.02.2010 tarih ve 2009/726 – 2010/69 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi asıl ve birleşen davada davacı vekili ve asıl davada davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Fatma Karaman Odabaşı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili müvekkilinin davalı şirketin ortağı olduğunu, davalı şirketin 08.06.2001 tarihli genel kurulunda sermayenin arttırılmasına ilişkin alınan karar gereğince payına düşen 1.760.118.844.286.- TL’ nı 27.12.2001 tarihinde ödediğini ancak daha sonra sermaye artırımının yasal olarak gerçekleşmediğinin öğrenilmesi üzerine davalıya ödenen miktarın iade edilmesi için ihtar çekildiğini diğer yandan müvekkili bankanın İzmir şubesi ile davalı arasında imzalanan Genel Nakti ve Gayrinakti Kredi Sözleşmesi nedeniyle davalı lehine gayrinakti kredi tesis edilip davalı lehine muhatap T.’a verilen 09.12.2002 tarihli 15.543 Euro’luk teminat mektubu muhatabın talebi üzerine 13.06.2003 tarihinde tazmin edildiğini, davalıya bu nedenle de ihtarname çekildiğini, davalının borçlarını ifa etmemesi üzerine müvekkili tarafından teminat olarak alınan ipoteğin Bornova 1. İcra Müdürlüğü’nün 2003/1737 sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takibe konu edildiğini takibin davalının itirazı üzerine durduğunu ileri sürerek, davalının itirazının iptaline, takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İşbu dava dosyası ile birleştirilen İzmir 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2006/80 esas sayılı dosyasında davacı vekili, davalı şirketin 08.06.2001 tarihli genel kurulunda şirket sermayesinin arttırılmasına karar alındığını, arttırılan 6.000.000-YTL’ sı sermayenin tamamının 12.07.2001 tarihinde ödeneceğinin kararlaştırıldığını, sermaye artırım kararının 14.06.2001 tarihinde ticaret sicil müdürlüğüne tescil edildiğini ancak TTK’ nun 392/2 ve 395. maddeleri gereğince artırılan sermayenin tamamı ödenmeden tescilin doğru olmadığını, ticaret siciline yapılan başvurunun reddedildiğini ileri sürerek, İzmir Ticaret Müdürlüğü’nün 14.02.2006 günlü kararının iptalini ve davalı şirketin sermaye artırımının %100 tahhüt edilmemesi nedeniyle sermaye artırım işlemlerin batıl ve ticaret siciline yapılan tescil yolsuz olduğundan tescilin terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının sermaye koyma borcunu yerine getirdiğini, sermaye artırım kararının hukuken tartışmalı olmadığını, davacının müvekkilinden talep edeceği kredi alacağının bulunmadığını, tazmin edilen teminat mektubu kredi ilişkisinin devamı süresince müvekkilinin hesabına borç olarak| kaydedileceğini ve ancak cari hesabın kat edilmesi halinde talep edilebileceğini, ortada kat edilen ve muaccel hale gelen bir kredi alacağının bulunmadığını, bu nedenle de işleyen faizin de talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya ve tüm dosya kapsamına göre, davacının sermaye payı artırım alacağına ilişkin talebinin yerinde olmadığı, birleşen dava dosyası yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gerekçesiyle asıl dava bakımından davanın kısmen kabulüne, birleşen dava dosyası bakımından davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili ve davalı İflas idaresi temsilcisi temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı iflas idaresi temsilcisinin tüm, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Gerekçeli Karar başlığında davalı E.T. Teçhizatı İmalatı Tesisatı A.Ş. İflas İdaresi vekili olarak gözüken Av. Havva İncedoğan ( Serdaroğlu), nun iflas idaresi vekili olmadığı, İzmir İflas Müdürlüğü’nün 30.03.2009 tarihli yetki belgesine istinaden iflas idaresi temsilcisi olarak yargılamaya katıldığı anlaşılmakla, vekil sıfatı bulunmadığından, iflas idaresinin kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden bahisle lehine vekalet ücreti takdir edilmesi doğru görülmemiş, kararın bu nedenle bozulması gerekmiş ise de anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden kararın düzeltilerek onanması yoluna gidilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı iflas idaresi temsilcisinin tüm temyiz itirazları ile davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile kararın “A-2009/726 Esas Sayılı Asıl Dava Dosyası Yönünden” başlıklı bölümünün vekalet ücretine ilişkin 6. bendinin hükümden çıkarılması suretiyle düzeltilmesine ve kararın düzeltilmiş bu haliyle ONANMASINA, temyiz harcı peşin alındığından davada davalıdan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 27.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/4-4
K. 2007/15
T. 17.1.2007
AVUKATLIK ÜCRETİ ( Belediye Başkanlığı Sözleşmeli Avukatının Yargı Kararıyla Karşı Tarafa Yüklenilen Vekalet Ücretinin Hiçbir Limit ve Sınıra Tabi Olmaksızın Tamamının Ödenmesi Talebi – İdari Yargıda Çözümleneceği )
VEKALET ÜCRETİ ( Yargı Kararıyla Karşı Tarafa Yüklenilen – Belediye Başkanlığı Sözleşmeli Avukatının Hiçbir Limit ve Sınıra Tabi Olmaksızın Tamamının Ödenmesi Davasının Çözümünde Görev )
KARŞI TARAFTAN TAHSİL EDİLEN VEKALET ÜCRETİNİN DAĞITIMI ( Belediye Başkanlığı Sözleşmeli Avukatının Hiçbir Limit ve Sınıra Tabi Olmaksızın Tamamının Ödenmesi Talebi – İdari Yargıda Çözümleneceği )
BELEDİYE BAŞKANLIĞI SÖZLEŞMELİ AVUKATI ( Yargı Kararıyla Karşı Tarafa Yüklenilen Vekalet Ücretinin Hiçbir Limit ve Sınıra Tabi Olmaksızın Tamamının Ödenmesi Davasının Çözümünde Görev )
GÖREVLİ YARGI YERİ ( Belediye Başkanlığı Sözleşmeli Avukatının Yargı Kararıyla Karşı Tarafa Yüklenilen Vekalet Ücretinin Hiçbir Limit ve Sınıra Tabi Olmaksızın Tamamının Ödenmesi Talebi )
1580/m. 100/d
1136/m. 164
1086/m. 7
657/m. 4/B
ÖZET: Belediye Başkanlığında sözleşmeli avukat olarak görev yapan davacı tarafından, yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin avukatlara, hiçbir limit ve sınıra tabi olmaksızın tamamının ödenmesi konusunda yapılan başvurunun reddi nedeniyle doğan çekişmenin giderilmesi istemiyle açılan davanın görülmesi ve çözümlenmesinin, idari yargının görev alanına girdiğinin kabulü gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki “vekalet ücretinden kaynaklanan çekişmenin giderilmesi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; B. Asliye 1. Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 17.01.2005 gün ve 2004/745 E., 2005/6 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 15.02.2006 gün ve 2006/113 E.,2006/1155 K. sayılı ilamı ile,
( … Davacı, davalı Belediyenin sözleşmeli avukatı olarak takip ettiği davalar sonucunda mahkemelerce hükmedilen vekalet ücretlerinin kendisine ödenmediğini, emanet hesabında bekletildiğini, emanet hesabında bekleyen birikmiş vekalet ücretinin tarafına ödenmesi için yaptığı başvurusunun da davalı Belediye tarafından “Devlet Memurları Kanunu ile öngörülen limit dışında ödeme yapılamayacağından” bahisle reddedildiğini belirterek, aradaki çekişmenin giderilmesi ile birikmiş vekalet ücretinin ödetilmesi isteminde bulunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı Belediyede 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu’na tabi olarak çalışan sözleşmeli avukat olup vekalet ücretlerinin herhangi bir limit olmaksızın tamamının kendisine ödenmesi istemi ile yaptığı başvurusunun davalı idare tarafından reddi üzerine eldeki bu davayı açmıştır.
Davacının, davalı kurumda memur kadrosunda çalıştığı çekişmesizdir. Aralarındaki ilişkinin başlangıcı, kapsamı ve sınırı ise yasa ile belirlenmiştir. Bu anlamda, aralarında bağımlılık ( tabiyet )ilişkisi söz konusudur. Diğer yandan, davalı Belediye bir kamu tüzel kişiliği olup; işlemlerinin, kural olarak kamu hizmeti niteliğini taşıdığı da tartışma dışıdır. Davaya konu ödemelerin yapılması, kamusal bir işlem olduğu gibi; yapılmaması da, hizmete ilişkin idari takdir ile ilgilidir. Somut olayda, davalı Belediyeye husumet yöneltilerek yasa gereği yapması gereken ödemeler ile ilgili olarak belli yönde işlem tesis etmeye zorlayıcı hüküm kurulması amaçlandığına göre talep ve işlemin idari nitelik taşıdığı kabul edilmek gerekir. Bu duruma göre, uyuşmazlık idari yargı yerinde görülmelidir. Görev sorunu, açıkça veya hiç ileri sürülmese de kendiliğinden ( re’sen )dikkate alınır. Mahkemece; yargı yolu bakımından görevsizlik karar yerine, işin esasının incelenmesi, usul ve yasaya mutlak aykırılık oluşturmaktadır. ( HUMK.m.7, m.428/b.2 ). Kararın, bu nedenle bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Davacı vekili, davacının 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak 1580 sayılı Yasanın 100/d maddesine göre B. Belediyesinin sözleşmeli avukatı olarak görev yaptığını, 4667 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesine göre emanet hesabında bekleyen birikmiş vekalet ücretinin davacıya ödenmesi için davalıya yaptıkları müracaatın Devlet Memurları Kanunu ile öngörülen limit dışında ödeme yapılamayacağı gerekçesi ile reddedildiğini oysa davalının davacıya avukatlık ücretini ödememe gerekçesinin Avukatlık Kanunu’na, Belediye Kanunu’na, Anayasa’ya ve hukukun temel ilkelerine aykırı olduğunu ileri sürerek, davalı ile davacı arasındaki avukatlık ücretinin uygulanmasından doğan çekişmenin giderilmesini, emanet hesabında birikmiş bulunan 2002 yılına ait vekalet ücretinin davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili davanın reddini savunmuş, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Özel Dairece yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Tarafların iddia ve savunmaları, dosya içindeki bilgi ve belgelerden davacının, davalı kuruluşta 657 sayılı Kanunun değişik 4/B maddesi ile 06.06.1 978 gün 7/15754 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konan “Sözleşmeli Personel Çalıştırılmasına İlişkin Esaslara” göre sözleşmeli olarak çalıştığı anlaşılmaktadır. Bu tür kuruluşların üçüncü kişilerle olan münasebetlerinde özel hukuk; kendi içlerinde, anılan hükme göre çalışan personelle ilgili hukuki ihtilaflarda kamu hukuku hükümleri uygulanır.
Dava, davalı Belediye Başkanlığında sözleşmeli avukat olarak görev yapan davacı tarafından, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 164. maddesine dayanılarak, yargı kararıyla karşı tarafa yüklenilen vekalet ücretinin avukatlara, hiçbir limit ve sınıra tabi olmaksızın tamamının ödenmesi konusunda yapılan başvurunun reddi nedeniyle doğan çekişmenin giderilmesi istemiyle açılmıştır. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunun 2. maddesine göre, idarenin eylem ve işlemine karşı açılan davanın görülmesi ve çözümlenmesi, idari yargının görev alanına girmektedir.
Aynı konuda Danıştay 11. Dairesinin, 10.11.2003 tarih, 2002/4665 E., 2003/4924 K. sayılı; 22.05.2006 tarih 2005/3106 E., 2006/2298 K; 31.03.2006 tarih 2004/484 E., 2006/1572 K.; Hukuk Genel Kurulunun 11.10.2006 tarih 2006/4-615 E., 641 K. sayılı kararları da bulunmaktadır.
O halde, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının yukarıda ve özel daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine 17.01.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/10012
K. 2011/10275
T. 28.6.2011
AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİNİN FESHİ VE İPTALİ ( Davacı Bahsi Geçen Tutanağa Delil Olarak Dayanmamış İse de Taraflar Tutanağın Bulunduğu Dava Dosyasına Delil Olarak Dayandıkları İçin Bu Tutanağın da Mahkemece Değerlendirilmesinin Zorunlu Olduğu )
TUTANAĞA DAYANMA ( Avukatlık Ücret Sözleşmesinin Feshi ve İptali – Davacı Bahsi Geçen Tutanağa Delil Olarak Dayanmamış İse de Taraflar Tutanağın Bulunduğu Dava Dosyasına Delil Olarak Dayandıkları İçin Bu Tutanağın da Mahkemece Değerlendirilmesi Gerektiği )
TUTANAĞIN BULUNDUĞU DAVA DOSYASINA DELİL OLARAK DAYANMA (Avukatlık Ücret Sözleşmesinin Feshi ve İptali – Bu Tutanağın da Mahkemece Değerlendirilmesi Gerektiği )
1136/m.164
ÖZET: Davacı, davalının takip ettiği işlerde görevini ihmal ederek kendisini zarara uğrattığını, kandırılarak elinden ibraname alındığını, vekalet ücreti olarak davalıya bir dükkan ile iki dairenin devrini verdiğini ileri sürerek, avukatlık ücret sözleşmesinin feshini ve iptalini, davalıya dükkan ve dairelere karşılık verilen hissenin iptali ile kendi adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir. Her ne kadar davacı , bahsi geçen bu tutanağa delil olarak dayanmamış ise de, taraflar tutanağın bulunduğu dava dosyasına delil olarak dayandıkları için bu tutanağın da mahkemece değerlendirilmesi zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece az yukarda belirtilen tutanak dosya içine alınarak taraflardan bu tutanak hakkındaki diyeceklerinin sorulup delillerin toplanması suretiyle değerlendirilerek ve tartışılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı, sahibi olduğu taşınmaz üzerinde dava dışı yüklenici tarafından yapılan bina ile ilgili ortaya çıkan ihtilafları çözmesi için davalı avukatı vekil tayin ettiğini, davalının takip ettiği işlerde görevini ihmal ederek kendisini zarara uğrattığını, kandırılarak elinden ibraname alındığını, vekalet ücreti olarak davalıya bir dükkan ile iki dairenin devrini verdiğini ileri sürerek, avukatlık ücret sözleşmesinin feshini ve iptalini, davalıya dükkan ve dairelere karşılık verilen 2/38 hissenin iptali ile kendi adına tapuya kayıt ve tescilini istemiştir.
Davalı, avukatlık ücret sözleşmesinin ifa edilmesi sebebiyle geçersizliğinin ileri sürülemeyeceğini, vekalet görevini de layıkıyla yerine getirdiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, sözleşmenin geçersiz olmasına rağmen ifa edilmesi sebebiyle geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-)Davacı eldeki davada, davalı avukatın vekalet görevini layıkıyla yapmadığını, sözleşmenin geçersiz olduğunu ileri sürerek sözleşmenin feshini ve davalıya ücrete karşılık verilen taşınmazların tapusunun iptali ile kendi adına tescilini istemiştir. Taraflar arasında imzalanan tarihsiz avukatlık ücret sözleşmesi ile, davalı avukata 1 dükkan ve 2 dairenin vekalet ücreti olarak verileceği kararlaştırılmış olup, bu taşınmazların tapu devirlerinin de 21.6.2006 tarihinde davalı adına yapıldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, tarafların delil olarak bildirdikleri Üsküdar 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/156 E. sayılı dava dosyasında, eldeki dosyanın davalısı avukat L. U. tarafından verilen 28.7.2008 tarihli delil listesinin 14. maddesinde delil olarak bildirilen tarihsiz tutanağın 5 ve 6. maddelerinde, davalı avukatın ücreti vekalet alacağının iki dairelik kısmından vazgeçtiği, küçük dükkanın ücret olarak alınacağı kararlaştırılmış bulunmaktadır. Her ne kadar davacı, bahsi geçen bu tutanağa delil olarak dayanmamış ise de, taraflar tutanağın bulunduğu dava dosyasına delil olarak dayandıkları için bu tutanağın da mahkemece değerlendirilmesi zorunludur. Hal böyle olunca, mahkemece az yukarda belirtilen tutanak dosya içine alınarak taraflardan bu tutanak hakkındaki diyeceklerinin sorulup delillerin toplanması suretiyle değerlendirilerek ve tartışılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir. Mahkemenin değinilen bu yönü göz ardı ederek yazılı şekilde eksik inceleme ile karar vermiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
2-)Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle; temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bent uyarınca davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 17.15 TL. temyiz harcının istenmesi halinde iadesine, 28.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2891
K. 2010/4625
T. 8.4.2010
VEKALET ÜCRETİ ( Sözleşmenin Geçerli Sayılabilmesi İçin Değişiklikten Önce Mevcut “Başarıya Göre Değişme” Koşulu Kaldırıldığından Davanın Olumlu Sonuçlanması Halinde Ücret Ödeneceğine İlişkin Sözleşme Geçersiz Sayılamayacağı )
BAŞARIYA GÖRE DEĞİŞME ( Vekalet Ücreti Sözleşmesi – Yasal Değişiklikten Önce Mevcut “Başarıya Göre Değişme” Koşulu Kaldırıldığından Davanın Olumlu Sonuçlanması Halinde Ücret Ödeneceğine İlişkin Sözleşmenin Geçersiz Sayılamayacağı )
AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİ ( Sözleşmenin Geçerli Sayılabilmesi İçin Değişiklikten Önce Mevcut “Başarıya Göre Değişme” Koşulu Kaldırıldığından Davanın Olumlu Sonuçlanması Halinde Ücret Ödeneceğine İlişkin Sözleşme Geçersiz Sayılamayacağı )
1136/m.164
ÖZET: Davacı, davalı ile aralarında düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak yaptığı icra takibine vaki davalının itirazının iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı Yasa ile 02.05.2001 tarihinde yapılan değişiklikten sonraki 164. maddesinde, sözleşmenin geçerli sayılabilmesi için değişiklikten önce mevcut “başarıya göre değişme” koşulu kaldırıldığından, davanın olumlu sonuçlanması halinde ücret ödeneceğine ilişkin sözleşme geçersiz sayılamaz.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı, M plakaları İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından iptal edilen aralarında davalının da bulunduğu minibüsçülerin İstanbul İdare Mahkemelerinde devam eden davaları için işlerin takibini alması hususunda ısrar etmeleri üzerine davalının da vekaletini alarak sorunun çözümü İçin idare ile birtakım görüşmeler yaptığını, İstanbul İkinci İdare Mahkemesi’nin 2006/771 esas sayılı dava dosyasına vekaletname ve dilekçe sunduğunu, İdare Mahkemesi tarafından davanın kabulüne karar verilerek Danıştay’ca onandığını, davalı ile avukatlık ücret sözleşmesi imzaladıklarını, davalının sözleşme gereğince ödemesi gereken ücreti ödememesi üzerine yaptığı takibe de davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, takibe vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı, davacıyla idari yoldan çözüm bulması için anlaştıklarını, davada temsil etmesi için vekil tayin etmediğini, sözleşmenin matbu olup oldu-bittiye getirilerek imzalatıldığını, davacının davaya katkısı olmayıp davayı başka avukatların takip ettiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, sözleşmede sadece olumlu sonuçlandığında ücret ödeneceğinin kararlaştırıldığı, bu nedenle taraflar arasında düzenlenen ücret sözleşmesinin geçersiz olduğu, bu durumda davacının ancak Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre ücret isteyebileceği, 2006 yılı tarifesine göre ücret alacağının 400 YTL olduğu, sözleşme imzalanırken 1.000 YTL alındığının davacı tarafça kabul edildiği, davacının herhangi bir alacağı kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile aralarında düzenlenen avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak yaptığı icra takibine vaki davalının itirazının iptali istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacıyı davada temsil etmek üzere vekil olarak tayin etmediklerini, idari yönden sorunu çözmesi için anlaştıklarını, sözleşmenin oldu-bittiye getirilerek imzalatıldığını savunarak davanın reddini istemiştir. Mahkemece taraflar arasında düzenlenen ücret sözleşmesinin sadece davanın olumlu sonuçlanması halinde ücret ödenmesinin kararlaştırılması nedeniyle geçersiz olduğu, davacının Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre ücret isteyebileceği, buna göre ücret alacağının 400 YTL olduğu, sözleşme düzenlenirken 1.000 YTL’nin davacı tarafça alındığının kabul edildiği, davacının herhangi bir alacağının kalmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Taraflar arasında 21.10.2006 tarihli avukatlık ücret sözleşmesi düzenlendiği hususunda uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ücret sözleşmesinin 1. maddesinde “Avukata verilen işten ötürü kendisine ödenecek ücretin 300 YTL’si peşin, geri kalan 9.700 YTL’si davanın müspet sonuçlanması ve kesinleşmesini takip eden 15 gün içinde ödenecektir.” hükmü düzenlenmiştir. Mahkemece, sözleşmede sadece davanın olumlu sonuçlanması halinde ücret ödeneceği kararlaştırıldığı için sözleşmenin geçersiz olduğu belirtilerek hüküm kurulmuş ise de; 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 4667 sayılı Yasa ile 02.05.2001 tarihinde yapılan değişiklikten sonraki 164. maddesinde, sözleşmenin geçerli sayılabilmesi için, değişiklikten önce mevcut olan “başarıya göre değişme koşulu” kaldırılmış olup, taraflar arasında düzenlenen 21.10.2006 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin geçersiz olduğundan söz edilemez. Hal böyle olunca mahkemece İşin esasına girilerek taraf delilleri değerlendirilip oluşacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile ücret sözleşmesi geçersiz kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle kararın davacı yararına ( BOZULMASINA ), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, 08.04.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3421
K. 2010/5113
T. 26.10.2010
KATKI PAYI ALACAĞI ( Davacı Karşı Davalının Ev Hanımı Olduğu – Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Edinilmiş Olan Taşınmaza Yönelik Katkı Payı Alacağı Bulunmadığının Kabulü Gereği )
MAL AYRILIĞI REJİMİ KAPSAMINDA EDİNİLEN TAŞINMAZ ( Davacı Karşı Davalının Ev Hanımı Olduğu – Taşınmaza Yönelik Katkı Payı Alacağı Bulunmadığının Kabulü Gereği )
EV HANIMININ KATKI PAYI ALACAĞI TALEBİ ( Mal Ayrılığı Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Edinilmiş Olan Taşınmaza Yönelik Katkı Payı Alacağı Bulunmadığı )
EDİNİLMİŞ MALLARA KATILMA REJİMİ KAPSAMINDA EDİNİLEN TAŞINMAZ ( Taşınmazın Davalının Kişisel Malı Olduğu – Davacının Kişisel Mal Üzerinde Hak Talep Edemeyeceği )
KİŞİSEL MAL ( Katkı Payı Alacağı Talebi – Edinilmiş Mallara Katılma Rejiminin Geçerli Olduğu Dönemde Davalının Kendi Geliri İle Karşılayabileceği Düzeyde Taşınmaz Edindiği/Kişisel Mal Üzerinde Katkı Payı Talep Edilemeyeceği )
ZİYNET EŞYASI ( Davacı Kadının Eşyalarının Davalıda Kaldığını İddia Ettiği – Tanıklarını Bildirmesi İçin Verilen Kesin Mehilde Gereğini Yerine Getirmediği/İddiasını İspat Edemediğinden Talebinin Reddedileceği )
KESİN SÜREDE TANIK BİLDİRMEME ( Davacı Kadının Ziynet Eşyalarının Davalıda Kaldığını İddia Ettiği – Tanıklarını Bildirmesi İçin Verilen Kesin Mehilde Gereğini Yerine Getirmediği/İddiasını İspat Edemediğinin Gözetileceği )
GİZLİ BAĞIŞ ( Davalı Karşı Davacının Bedelini Kendisinin Ödediği Taşınmazın Davacı Karşı Davalı Kadın Adına Tapuya Kaydedildiğini İddia Ettiği/Gizli Bağış Niteliğindeki İşlem İçin Bağıştan Rücu İsteği Bulunmadığından Bedel İsteğinin Reddi Gereği )
BAĞIŞTAN RÜCU ( Davalı Karşı Davacının Bedelini Kendisinin Ödediği Taşınmazın Davacı Karşı Davalı Kadın Adına Tapuya Kaydedildiğini İddia Ettiği/Gizli Bağış Niteliğindeki İşlem İçin Bağıştan Rücu İsteği Bulunmadığından Bedel İsteğinin Reddi Gereği )
AVUKATLIK ÜCRETİ ( Davacı Karşı Davalı Kadın Tarafından Açılan Dava Tamamen Reddedildiğinden Davalı Karşı Davacı Yararına Hükmedileceği – Katkı Payı Alacağı Talebi ve Ziynet Eşyasının Davalıda Kaldığı İddiası )
818/m.234
4721/m.202, 267
ÖZET: Katkı payı alacağı ve ziynet eşyalarının iadesi davasında; davacı-karşı davalı ev hanımı olup gelir getiren bir işte çalıştığı ileri sürülüp kanıtlanamamıştır. Eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş olan taşınmaza yönelik katkı payı alacağı bulunmadığı açıktır. Edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinilmiş taşınmazda ise davalıya ait kişisel mal niteliğindeki mal varlığı bedelinin dava konusu taşınmazın bedelini tam olarak karşılayacak durumda olduğu anlaşılmaktadır. Davalı tanıkları da savunmayı doğrulamaktadır. Bu durumda davacının davalının kişisel malları yerine geçen ve dolayısı ile kişisel malı olan dava konusu bağımsız bölüm üzerinde edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince bir hakkı bulunmadığı açıktır.
Davacıya düğünde takılan bir takım ziynet eşyasının bulunduğu düğün fotoğraflarının incelenmesi sonucu anlaşılmış ise de; kural olarak kadının yanında olması gereken ziynet eşyasının evliliğin sonuçlanması ile davalı yanında kaldığını ileri süren davacı kadının bu iddiasını kanıtlaması gerekmektedir. Davacı iddiasını kanıtlamak için tanık deliline dayanmış ise de, tanıklarını bildirmesi için verilen kesin mehil gereği yerine getirilmemiş ve dolayısı ile tanık dinletememiş ve iddiası usulüne uygun şekilde kanıtlanamamıştır. Bu durumda davacı ziynet eşyalarına ilişkin isteğinin reddine karar verilmesi de doğrudur.
Davalı- karşı davacı kişinin , davacı-karşı davalı kadının adına kayıtlı bulunan bağımsız bölümün satın alınması sırasında satış bedelinin tamamının kendisi tarafından ödenmesine rağmen eşi adına tapuya tescil edildiğini ileri sürerek bedel isteğinde bulunmaktadır. İleri sürülen bu nitelikteki bir işlemin gizli bağış niteliğinde bulunduğu açıktır. Bağıştan rücu’yu öngören usulüne uygun olarak açılmış bir dava ve istek de bulunmadığına göre, davalı – karşı davacı kişi tarafından davacı kadın adına kayıtlı taşınmaz ile ilgili davanın tamamının reddine karar verilmesi gerekir.
Davacı- karşı davalı kadın tarafından açılan dava tamamen red edildiğine göre; davalı- karşı davacı yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca; vekalet ücreti takdir ve tayini gerekir.
DAVA: Davacı-karşı davalı H. Y. ile davalı-karşı davacı B. Y. aralarındaki katkı payı alacağı ve ziynet eşyalarının iadesi davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Adana 2. Aile Mahkemesinden verilen 02.12.2009 gün ve 723/1095 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davacı-karşı davalı H. Y. ( K. ) vekili, duruşmasız olarak incelenmesi ise, davalı-karşı davacı B. Y. vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.10.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı-karşı davalı H. Y. ( K. ) vekili ve karşı taraftan davalı-karşı davacı B. Y. vekili geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı- karşı davalı H. Y. vekili; evlilik birliği içinde edinilerek davalı adına kayıtlanan 7085 ada 6 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölümün ½ oranında paylaştırılmasını istemiş, daha sonra açtığı ve eldeki dava dosyası ile birleştirilen 2008/ 588 Esasa kayıtlı davada ise; tarafların 1989 yılında evlenip boşandıklarını, dava dilekçesinde cins ve adedini bildirdiği toplam 1 kg ağırlığında olan ve vekil edenine düğünde takılan ziynet eşyalarının davalıda kaldığını ileri sürerek aynen iadesini, olmadığı taktirde bedellerinin davalıdan alınarak vekil edenine verilmesini, ayrıca evlilik birliği içinde 1.1.2002 tarihinden sonra edinilerek davalı adına kayıtlanan 7085 ada 6 parseldeki 5 nolu bağımsız bölüm ile 9078 ada 6 parseldeki 38 nolu bağımsız bölüm üzerinde vekil edeninin katılma alacağı hakkı bulunduğunu ileri sürerek katılma alacağı miktarının belirlenmesini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 40000 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı- karşı davacı B. Y. vekili ise; dava konusu 7085 ada 6 parsel üzerinde bulunan 5 nolu bağımsız bölümün, vekil edeninin kişisel malları olan Mersin İli, Erdemli İlçesi dahilindeki 273 ada 24 parsel sayılı taşınmaz ile Adana İli, Seyhan İlçesi dahilindeki 930 ada 100 parsel sayılı taşınmazların satışından elde edilen gelirle alındığını, davacı H.’nin ev hanımı olup çalışmadığını, dolayısı ile dava konusu 7085 ada 6 parseldeki 5 nolu bağımsız bölümün edinilmesini sağlayan Mersin ve Adana’da bulunan taşınmazların edinilmesinde katkısı bulunmadığını, ziynet eşyalarının da vekil edeninde olmadığını ileri sürerek H. tarafından açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuş, eldeki dava ile birleşen 2007/404 Esas sayılı karşılık dava dosyasında ise, evlilik birliği içinde tüm bedeli vekil edeni B. tarafından ödendiği halde H. adına kayıtlanan 1848 ada 6 nolu bağımsız bölüm bulunduğunu, bu taşınmazın H. adına kayıtlanması nedeninin bağış olmadığını, dolayısı ile H.’nin bu taşınmazın bedelini vekil edenine iade etmekle yükümlü bulunduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5000 TL’nin H.’den alınarak vekil edenine verilmesini istemiş, daha sonra ıslahla istem miktarını 45000 TL ye çıkarmıştır.
Mahkemece, davacı H. tarafından açılan ziynet eşyalarına ilişkin davanın ve alacak isteğine ilişkin davanın kanıtlanamadığından bahisle reddine; davalı-karşı davacı B. tarafından açılan davanın ise; kısmen kabulü ile, 30000 TL’nin 5000 TL’lik kısmının dava tarihinden, 25000 TL’lik kısmının ise ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte H.’den alınarak B. ’a verilmesine, fazlaya ilişkin isteğin reddine karar verilmesi üzerine; hükmün tamamı davacı-karşı davalı H. vekili, hükmün davalı-karşı davacı B. tarafından açılan davanın kısmen reddine ilişkin olan bölümü ile avukatlık ücretine ilişkin bölümü ise davalı- karşı davacı B. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar 1.9.1989 tarihinde evlenmiş, 05.08.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükmün kesinleşmesi sonucunda 29.3.2007 tarihinde boşanmışlardır. Başka mal rejimi seçilmediğinden; taraflar arasında 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, ( 743 sayılı TKM.m.170 ) bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açılma tarihine kadar yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. ( TMK.nun m. 202, 225 ).
Dosya arasında bulunan kayıt ve belgelere göre; dava konusu 9078 ada 6 parselde bulunan 38 nolu bağımsız bölüm imar uygulaması sonucunda 22.7.2007 tarihinde B. adına kayıtlanmış ise de, bu taşınmazın öncesi 1850 ada 541 parsel olup 9.4.2001 tarihinde B. tarafından satın alınarak adına kayıtlanmış bir yerdir. Bu durumda dava konusu bu taşınmazın 9.4.2001 tarihinde edinildiğinin kabulü gerekir. Taşınmaz 743 sayılı TKM.nin 170. maddesine göre eşler arasında mal ayrılığı rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği için; taraflar arasındaki bu taşınmaza ilişkin uyuşmazlığın Borçlar Kanununun genel hükümleri uyarınca çözüme kavuşturulması gerekir. 743 sayılı TKM.nin yürürlükte olduğu 1.1.2002 tarihinden önce eşler arasında yasal mal ayrılığının geçerli olduğu dönemde, karı ve kocanın diğerinden katkı payı karşılığında bir tazminat isteyebilmesi için mutlaka parasal veya para ile ölçülebilen maddi bir değer koymak suretiyle katkısının bulunması gerekir. Bundan ayrı, aynı kanunun 153. maddesi gereğince eve kadın bakar. Başka bir anlatımla kadının eve ve çocuklarına bakması, ev işleri yapması onun yasal ödevidir. Eşlerden birinin edindiği mala diğer eşin doğrudan maddi bir katkısı yoksa, bu talep kabul edilemez.
Somut olayda, davacı-karşı davalı H. ev hanımı olup gelir getiren bir işte çalıştığı ileri sürülüp kanıtlanamamıştır. Dolayısı ile bu taşınmaza yönelik katkı payı alacağı bulunmadığı açıktır. Dava konusu 7085 ada 6 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölüm 19.08.2003 tarihinde edinilerek davalı B. adına kayıtlandığına göre; taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejiminin geçerli olduğu dönemde edinildiği ve bu yöne ilişkin uyuşmazlığın edinilmiş mallara katılma rejimi kuralları gereğince çözüme kavuşturulması gerektiği açıktır. TMK.nun 222/son maddesi uyarınca bir eşin bütün malları aksi kanıtlanıncaya kadar edinilmiş mal kabul edilir ise de; aynı kanunun 220. maddesi hükümleri uyarınca kişisel mallar yerine geçen değerler kişisel mal sayılır ve davalı B. bu taşınmazın kendisine ait kişisel malı olan iki farklı taşınmazın satılması karşılığında elde edilen gelirle alındığını ileri sürmektedir. B. ’ın kişisel malı olduğunu ileri sürdüğü 930 ada 100 parsel 24.10.1991 tarihinde B. tarafından edinilmiş ve 9.5.2003 tarihinde yapılan protokol doğrultusunda 24000 TL peşinle kalanı 19.8.2003 tarihine kadar ödenmek koşulu ile 31000 TL’ye satılmış ve ödemelerin bitmesinden sonra da tapu kaydı uyarınca 4.11.2003 tarihinde alıcıya devredilmiştir. 273 ada 1 parsel ise 29.9.1998 tarihinde gene B. tarafından satın alınıp, 29.4.2003 tarihinde satılmıştır. Davalı B. ’a ait 1.1.2002 tarihinden önce edinilen ve dolayısı ile B. ’ın kişisel malı olan bu iki taşınmazın satıldığı tarihlerden çok kısa bir süre sonra, dava konusu 7085 ada 6 parselde bulunan 5 nolu bağımsız bölüm satın alınmıştır. Satılan ve yerlerine alınan taşınmazların tapu kayıtlarında belirtilen satış bedelleri dikkate alındığında davalıya ait kişisel mal niteliğindeki mal varlığı bedelinin dava konusu taşınmazın bedelini tam olarak karşılayacak durumda olduğu anlaşılmaktadır. Davalı B. tanıkları da savunmayı doğrulamaktadır. Bu durumda davacı H.’nin davalı B. ’ın kişisel malları yerine geçen ve dolayısı ile kişisel malı olan dava konusu 7085 ada 6 parseldeki 5 nolu bağımsız bölüm üzerinde edinilmiş mallara katılma rejimi gereğince bir hakkı bulunmadığı açıktır.
Davacı-karşı davalı H. vekilinin ziynet eşyalarına ilişkin temyizine gelince; davacı H.’ye düğünde takılan bir takım ziynet eşyasının bulunduğu düğün fotoğraflarının incelenmesi sonucu anlaşılmış ise de; kural olarak kadının yanında olması gereken ziynet eşyasının evliliğin sonuçlanması ile davalı koca yanında kaldığını ileri süren H.’nin bu iddiasını kanıtlaması gerekmektedir. Davacı H. iddiasını kanıtlamak için tanık deliline dayanmış ise de, tanıklarını bildirmesi için 6.3.2008 tarihli ara kararı uyarınca verilen kesin mehil gereği yerine getirilmemiş ve dolayısı ile tanık dinletememiş ve iddiası usulüne uygun şekilde kanıtlanamamıştır. Ziynet eşyalarının davalıda olduğuna dair başka bir somut kanıtta bulunmamaktadır. Bu durumda davacı H.’nın ziynet eşyalarına ilişkin isteğinin reddine karar verilmesi de doğrudur.
Davacı-karşı davalı H. vekilinin tüm bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile H. tarafından açılan davanın reddine ilişkin bulunan hüküm bölümlerinin ONANMASINA,
Davalı- karşı davacı B. tarafından açılan dava nedeniyle verilen hüküm bölümüne yönelik olan karşılıklı temyize gelince; davalı- karşı davacı B. , davacı-karşı davalı H. adına kayıtlı bulunan 1848 ada 6 nolu bağımsız bölümün 06.10.1998 tarihinde Z. Ş. isimli kişiden satın alınması sırasında satış bedelinin tamamının kendisi tarafından ödenmesine rağmen eşi adına tapuya tescil edildiğini ileri sürerek bedel isteğinde bulunmaktadır. İleri sürülen bu nitelikteki bir işlemin Borçlar Kanununun 234 ve devamı maddeleri gereğince gizli bağış niteliğinde bulunduğu açıktır. Borçlar Kanununun 244 ve devamı maddeleri gereğince bağıştan rücu’yu öngören usulüne uygun olarak açılmış bir dava ve istek de bulunmadığına göre, davalı – karşı davacı B. tarafından davacı H. adına kayıtlı 1848 ada 6 nolu bağımsız bölüme yönelik olarak açılan davanın tamamının reddine karar verilmesi gerekirken; taraflar arasındaki hukuki ilişkiye yanlış anlam verilmesi sonucunda davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine karar verilmesi isabetsiz olup; davalı- karşı davacı B. vekilinin bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde bulunmamakta ise de; davacı –karşı davalı H. vekilinin temyiz istekleri yerindedir.
Davalı- karşı davacı B. vekilinin hükmün avukatlık ücretine ilişkin temyiz itirazlarına gelince; davacı- karşı davalı H. tarafından 40000 TL değerle açılan dava tamamen red edildiğine göre; davalı- karşı davacı B. yararına hüküm tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca; vekalet ücreti takdir ve tayini gerekirken hesaplama hatası yapılarak daha az bir vekalet ücreti belirlenmiş olmasıda doğru olmamıştır.
SONUÇ : Davacı- karşı davalı H. vekilinin davalı-karşı davacı B. tarafından açılan davanın kısmen kabulüne ilişkin temyiz itirazları ile davalı- karşı davacı B. vekilinin hükmün avukatlık ücretine ilişkin bölümüne yönelik temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile davalı- karşı davacı B. tarafından açılan alacak davasının kısmen kabulüne ilişkin bulunan bölümü ile hüküm fıkrasında 8. bentte yazılı avukatlık ücretine ilişkin bölümün HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 17,15 TL onama harcının peşin harçtan mahsubu ile artan 387,85 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacı-karşı davalı H. Y.’a iadesine ve 17,15 TL peşin harcın da istek halinde davalı-karşı davacı B. Y.’a iadesine, 26.10.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/7198
K. 2012/8357
T. 4.7.2012
ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL ( Davacı Bakımından İntifadan Men Olgusu Yargılama Sırasında Son Bulduğuna Göre Fen Bilirkişisinin Krokisinde Gösterilen Bölümler Yönünden Davanın Reddedilmesi Gerektiği – Ecrimisil ve Yargılama Giderlerinin Davalılardan Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği)
FEN BİLİRKİŞİSİ KROKİSİ (Davacı Bakımından İntifadan Men Olgusu Yargılama Sırasında Son Bulduğuna Göre Krokide Gösterilen Bölümler Yönünden Davanın Reddedilmesi Gerektiği – Elatmanın Önlenmesi ve Ecrimisil İstemi)
YARGILAMA GİDERİ (Elatmanın Önlenmesi ve Ecrimisil Talebinde Davanın Reddedilmesi Nedeniyle Davalılardan Tahsiline Karar Verilmesi Gerektiği)
AVUKATLIK ÜCRETİ (Davalı Hakkındaki Davanın Reddine Karar Verilmesine Rağmen Lehine Avukatlık Ücretinin Düşünülmemiş Olmasının İsabetli Olmadığı – Elatmanın Önlenmesi ve Ecrimisil Davası)
4721/m.683,995
ÖZET : Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir. Davacı bakımından intifadan men olgusu yargılama sırasında son bulduğuna göre fen bilirkişisinin krokisinde gösterilen bölümler yönünden davanın reddine, açıklandığı gibi belirlenecek ecrimisilin ve yargılama giderlerinin davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, davalı hakkındaki davanın reddine karar verilmesine rağmen lehine avukatlık ücreti tayin ve takdirinin düşünülmemiş olmasıda isabetli değildir.
DAVA : Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi,ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar taraf vekillerince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Süleyman Yumma ‘nın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazın paylı mülkiyet üzere olduğu, tarafların paydaş bulundukları ve davalılardan Gürcan ve Aydın’ın taşınmazın tamamını kullanmak suretiyle davacıyı intifadan men ettikleri, dava dilekçesinin tebliğinden sonra davalılardan Gürcan’ın krokide ( B ) ile gösterilen bölümü terkettiği, geri kalan ve ( A ) ile gösterilen bölümü davalı Aydın’ın, ( C ) ile gösterilen bölümü ise davalı Gürcan’ın kullanmaya devam ettikleri, diğer davalı İbrahim’in ise taşınmazda kullandığı bir yer bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, krokide ( B ) ile gösterilen bölüm yönünden davacının kullanabileceği yer olduğu benimsenerek bu bölüme ilişkin esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve davalı İbrahim hakkındaki davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Davacının bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
Davacının diğer ve davalıların tüm temyiz itirazlarına gelince;
Davacı bakımından intifadan men olgusu yargılama sırasında son bulduğuna göre; bilirkişi raporunda ( A ) ve ( C ) ile gösterilen bölümler yönünden davanın reddine, haksız işgal tazminatı niteliğindeki ecrimisilin de dava tarihine göre kullandıkları paya göre oranlama yapılmak suretiyle Aydın ve Gürcan sorumlu tutulması gerektiği tartışmasızdır.
Hal böyle olunca, fen bilirkişisinin krokisinde ( A ) ve ( C ) ile gösterdiği bölümler yönünden davanın reddine, yukarıda açıklandığı gibi belirlenecek ecrimisilin ve yargılama giderlerinin davalı Aydın ve Gürcan’dan tahsiline karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru olmadığı gibi, davalı İbrahim hakkındaki davanın reddine karar verilmesine rağmen lehine avukatlık ücreti tayin ve takdirinin düşünülmemiş olmasıda isabetli değildir.
SONUÇ : Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerle ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/5297
K. 2005/11464
T. 4.7.2005
AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİ GEREĞİ VEKALET ÜCRETİ TALEBİ ( Hasılı Davaya İştirak Yasağı – Sözleşmenin Geçersiz Olması Nedeniyle Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Göre Ücrete Hükmedilmesi Gereği )
HASILI DAVAYA İŞTİRAK YASAĞI ( Avukatlık Ücret Sözleşmesinin Geçersiz Olması Halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Göre Ücrete Hükmedilmesi Gereği – Müvekkilin Harici Tahsilat Yaparak Tahsilatı Engellemesi )
MÜVEKKİLİN TAHSİLAT AŞAMASINDAKİ ALACAĞI HARİCEN TAHSİL ETMESİ ( Avukatlık Ücret Sözleşmesine Dayalı Vekalet Ücreti Talebi – Hasılı Davaya İştirak Yasağı Nedeniyle Sözleşme Geçersiz Olduğundan Asgari Ücret Tarifesine Göre Ücrete Hükmedilmesi Gereği )
VEKALET ÜCRETİNİN TAHSİLİ TALEBİ ( Tahsil Aşamasındaki Alacağını Haricen Tahsil Eden Müvekkil Aleyhine Avukatlık Ücret Sözleşmesine Dayanarak – Sözleşmenin Geçersiz Olması Halinde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine Göre Ücrete Hükmedileceği )
1136/m.163,164
ÖZET : Dava, tahsil aşamasındaki icra takibinde müvekkilin alacağını haricen tahsil etmesi Nedeniyle vekalet ücret sözleşmesine dayalı alacak talebine ilişkindir. Taraflar arasında Ocak 2001 tarihinde düzenlenen, tarihsiz ücret sözleşmesinin 4 ve 6. maddesinde, yapılacak tahsilatların % 10’u oranında ücret ödenmesi, anlaşma halinde karşı tarafın ödeyeceği ücretin iş sahibinin ödeyeceği ücret olarak kabul edilemeyeceği ve karşı tarafa yüklenecek ücreti vekaletin avukata ait olacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında yapılan bu ücret sözleşmesinin geçerliliğinin, yapıldığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık Kanunu hükümlerine göre incelenip belirlenmesi gerekir. Söz konusu ücret sözleşmesinde, icra takibinin sonuçsuz kalması ve dolayısı ile müvekkilin, alacağın hiç tahsil edilmemesi halinde davacı avukata bir ücret ödenmesi kararlaştırılmamıştır. Bu haliyle, sözleşmede kararlaştırılan ücret, başarıya göre değişme koşulunu içermediği gibi, tahsil edilecek meblağın % 10’u olarak ücret ödenmesi, hasılı davaya iştirak niteliğindedir. Bu nedenle, sözleşme tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu’nun 163. ve 164. maddesi gereği geçersizdir. Bu itibarla, davacı ancak icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ücret isteyebilir. Ayrıca tahsilat davalı tarafından engellendiğinden, icra takibi sonucu karşı tarafa yüklenecek ücret ile yine davalı taraf adına takip ettiği İcra Ceza ve Tetkik Merciindeki dosyalardan dolayı davalıdan ücret isteyebilir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflarca avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı avukat, davalının vekili olarak borçlular Ayşe ve Kemal’e karşı 200.000 doların ferileriyle tahsili için, Zeytinburnu 2. İcra Müdürlüğünün 2001/320 sayılı dosyası ile icra takibi yaptığını, takibin kesinleştiğini, borçlulardan 5.000 dolar tahsil ettiğini, davalının alacağını haricen tahsil ettiğini ve “”dosyayı takip etme”” talimatı üzerine satış safhasında takibi bıraktığını, aralarında düzenlenen ücret sözleşmesine göre ve karşı taraftan tahsili gereken ücretlerinin ödenmediğini bildirerek 32.215.000.000.- liranın faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı, 20.11.2002 tarihli duruşmada davacıya 5.000 Dolar ödediğini, tahsil ettiği miktara göre ödediği ücretin mahsubu ile kalan ücrete razı olduğunu bildirmiş, daha sonra davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının 10.497 dolar ücrete hak kazandığı, ödenen 5.000 doların mahsubu ile kalan 5.497 dolar karşılığı 7.695.000.000.- liranın yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının ve davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı avukat ile davalı arasında dosyada örneği olan tarihsiz avukatlık ücret sözleşmesinin yapıldığı, davacının, davalı tarafından verilen 4.1.2001 tarihli vekaletname ile dava dışı borçlular aleyhine alacaklı vekili olarak 209.940 doların tahsili için Zeytinburnu 2. İcra Müdürlüğünün 2001/32 Esas sayılı icra dosyası ile icra takibi yapıldığı, takiple ilgili olarak borçlular aleyhinde yine Zeytinburnu İcra, Ceza Mahkemesinin 2001/93 ve 95 Esas sayılı ve Bakırköy 2. İcra Tetkik Merciinin 2001/441 Esas sayılı dosyalarının takip edilerek neticelendirilmesi ve satış kararı aşamasında davalı alacaklının alacağını haricen tahsil etmesi nedeniyle takibin sonuçlandırılamadığı, tüm dosya kapsamı ile sabit olduğu gibi, taraflar arasında da çekişmesizdir. Davacı yaptığı hizmet nedeniyle avukatlık ücret sözleşmesine dayanarak sözleşmede kararlaştırılan ve karşı taraftan tahsil edilecek ücretlerden oluşan ücret alacağının tahsili talebiyle bu davayı açmıştır. Taraflar arasında Ocak 2001 tarihinde düzenlenen, tarihsiz ücret sözleşmesinin 4 ve 6. maddesinde, yapılacak tahsilatların % 10’u oranında ücret ödenmesi, anlaşma halinde karşı tarafın ödeyeceği ücretin iş sahibinin ödeyeceği ücret olarak kabul edilemeyeceği ve karşı tarafa yüklenecek ücreti vekaletin avukata ait olacağı kararlaştırılmıştır. Taraflar arasında yapılan bu ücret sözleşmesinin geçerliliğinin, yapıldığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık Kanunu hükümlerine göre incelenip belirlenmesi gerekir. Söz konusu ücret sözleşmesinde, icra takibinin sonuçsuz kalması ve dolayısı ile müvekkilin, alacağın hiç tahsil edilmemesi halinde davacı avukata bir ücret ödenmesi kararlaştırılmamıştır. Bu haliyle, sözleşmede kararlaştırılan ücret, başarıya göre değişme koşulunu içermediği gibi, tahsil edilecek meblağın % 10’u olarak ücret ödenmesi, hasılı davaya iştirak niteliğindedir. Bu nedenle, sözleşme tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Kanunu’nun 163. ve 164. maddesi gereği geçersizdir. Bu itibarla, davacı ancak icra takibinin yapıldığı tarihte yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre ücret isteyebilir. Ayrıca tahsilat davalı tarafından engellendiğinden, icra takibi sonucu karşı tarafa yüklenecek ücret ile yine davalı taraf adına takip ettiği İcra Ceza ve Tetkik Merciindeki dosyalardan dolayı davalıdan ücret isteyebilir. Mahkemece davacının yukarıda açıklanan doğrultuda talep edeceği toplam alacağı uzman bilirkişi aracılığı ile belirlenip daha önce verilen kararı davalının temyiz etmemesi nedeniyle davacı lehine oluşan müktesep hakkı nazara alınarak, sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2- Davanın bir kısmı red edildiğine göre red edilen kısım üzerinden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemesi, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : 1. bent gereği tarafların diğer temyiz itirazlarının reddine 2. bent gereği davacı, 3. bent gereği davalı yararına kararın BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 4.7.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/11348
K. 2011/7840
T. 10.10.2011
ÇALIŞMANIN TESPİTİ (Kuruma Bildirilen Süre Dışındaki Sürenin Tespitine Karar Verilmekle Dava Kısmen Kabul Edilmiş Olmakla Davalılar Yararına Avukatlık Ücreti Verilmesi ve Yargılama Giderlerinin Taraflar Arasında Paylaştırılması Gerektiği)
AVUKATLIK ÜCRETİ (Çalışmanın Tespiti – Kuruma Bildirilen Süre Dışındaki Sürenin Tespitine Karar Verilmekle Dava Kısmen Kabul Edilmiş Olmakla Davalılar Yararına Verilmesi ve Yargılama Giderlerinin Taraflar Arasında Paylaştırılması Gerektiği)
YARGILAMA GİDERLERİ (Çalışmanın Tespiti – Kuruma Bildirilen Süre Dışındaki Sürenin Tespitine Karar Verilmekle Dava Kısmen Kabul Edilmiş Olmakla Davalılar Yararına Verilmesi ve Yargılama Giderlerinin Taraflar Arasında Paylaştırılması Gerektiği)
1086/m.417
6100/m.326
1136/m.169
ÖZET : Dava, davacının davalı Belediye ye ait işyerinde kesintisiz olarak çalıştığı iddiasına dayalı davalı Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir. Kuruma bildirilen süre dışında toplam 949 günlük sürenin tespitine karar verilmekle dava kısmen kabul edilmiş olmakla davalılar yararına avukatlık ücreti verilmesi ve yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, ayrıca davacı yararına hükmedilen avukatlık ücretinin her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesi gerekirken yalnızca davalı Belediyeden alınmasına karar verilmiş olması, kabul şekli bakımından da yargılama giderlerinin her iki davalıdan alınmasına karar verilmesi gerekir.
DAVA : Hükmün, davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi O. B. tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1- ) Dosyadaki yazılara toplanan delillere hükümün dayandığı kanuni gerektirici nedenlere göre davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2- ) Dava, davacının 1.4.1995- Nisan 2004 tarihleri arasında davalı Belediye ye ait işyerinde kesintisiz olarak çalıştığı iddiasına dayalı davalı Kuruma eksik bildirilen çalışmalarının tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, uyulan bozma kararı uyarınca araştırma yapılarak davacının imzasını taşıyan ücret bordroları, tespiti istenen tarihler arasında görev yapan Belediye Başkanı, takip memuru, belediye yazı işleri memuru ve Belediyede görev yapan tanıklar ile bordrolarda geçen tanıklar dinlenerek bilirkişi raporuna göre davacının imzasını taşıyan aylık ücret bordroları ile bildirilen süreler nazara alınarak bildirilen sürelerin dışlanarak, davacının Mart 1995 -Nisan 2004 dönemi arasında 949 gün çalışmasının tespitine karar verilmiştir.
Mahkeme bozma kararı gereği yerine getirilerek tespit istenen döneme ait aylık ücret bordroları ve tanık ifadelerine göre davacının 1995 yılında 300 gün, 1996 yılında 300 gün, 1997 yılında 300 gün, 1998 yılında 335 gün, 1999 yılında 270 gün, 2000 yılında 180 gün, 2001 yılında 120 gün, 2002 yılında 270 gün, 2003 yılında 300 gün, 2004 yılında 60 gün çalıştığının kabulüyle,
Kuruma bildirilen süre dışında toplam 949 günlük sürenin tespitine karar verilmekle dava kısmen kabul edilmiş olmakla davalılar yararına avukatlık ücreti verilmesi ve yargılama giderlerinin taraflar arasında paylaştırılması gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması, ayrıca davacı yararına hükmedilen avukatlık ücretinin her iki davalıdan müştereken ve müteselsilen alınmasına karar verilmesi gerekirken yalnızca davalı Belediyeden alınmasına karar verilmiş olması, kabul şekli bakımından da yargılama giderlerinin her iki davalıdan alınmasına karar verilmesi gerekirken, yalnızca davalı Belediyeden alınmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden H.U.M.K.nun 438/7. maddesi uyarınca hüküm bozulmamalı, düzeltilerek onanmalıdır.
SONUÇ : İlgili 4. ve 5. bentlerinin silinerek yerine;
“Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak, davacıya verilmesine 1.100,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,”
“Davacı tarafından yapılan 210,70 TL yargılama giderinden davanın ret ve kabul oranına göre takdiren 150,00 TL.sının davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine kalanının davacı üzerinde bırakılmasına” rakam ve sözcüklerinin yazılmasına, hükümün bu düzeltilmiş şekli ile ONANMASINA, 10.10.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7078
K. 2010/11362
T. 2.11.2010
AVUKATLIK ÜCRETİ (Bir Hata Bulunmamakla Beraber Maddi Tazminat İsteği Bakımından Hüküm Altına Alınan Davada Avukatla Temsil Edilen Davalılar Yararına Tayin Edilen Avukatlık Ücretinin Doğru Olduğunun Söylenemeyeceği)
TAŞINMAZIN DEĞERİ (Maddi ve Manevi Tazminat – Çekişmeye Konu Edilen Taşınmaz Olup İptal Olmadığı Takdirde Tazminat İsteği Devreye Gireceğinden Öncelikle Anılan Taşınmazın Değerinin Keşfen Belirlenmesi Gerektiği)
492/m.30,32
ÖZET : Manevi tazminat istemi bakımından davanın reddi konusunda karar altına alınan avukatlık ücretinde bir hata bulunmamakla beraber maddi tazminat istemi bakımından hüküm altına alınan davada avukatla temsil edilen davalılar yararına tayin edilen avukatlık ücretinin doğru olduğu söylenemez. Çekişmeye konu edilen taşınmaz olup iptal olmadığı takdirde tazminat istemi devreye gireceğinden öncelikle anılan taşınmazın değerinin keşfen belirlenmesi kamu düzeniyle ilgili olması sebebiyle 492 Sayılı Harçlar Yasasının 30 ve 32. maddeleri hükümlerinde gözetilmesi zorunludur. Ne var ki mahkemece yasal bu düzenlemenin göz ardı edilmesi doğru olmadığı gibi değinilen şekilde bir belirleme yapılmaksızın dilekçede gösterilen değere itibar edilerek avukatlık ücreti takdir ve tayin edilmek suretiyle neticeye gidilmesinin doğru olduğu söylenemez
DAVA : Taraflar arasında görülen davada:
Davacı, 190 ada 1 parsel sayılı taşınmazın davacının kök miras bırakanı Faika Hanım’ın eşi Binbaşı Tabur katibi Mehmet Bey’e Kafkasya’daki yerlerinin karşılığı olarak devlet tarafından verildiğini, Faika’nın babasının yüz görümlüğü olarak taşınmazı 1893’te Faika hanım üzerine devrettiğini, Faika’nın 1922 de vefat ettiğini, adı geçenin mirasının gerçeğe aykırı veraset ilamı ile ketmedilerek mirasçı olmayan kişilere intikal ettirildiğini, intikale esas olan veraset ilamının bulunamadığını ileri sürüp tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde usulsüz veraset ilamı verilmesi ve tapuda intikal yapılması sebebiyle Adalet Bakanlığından ve Tapu Sicil Müdürlüğünden 3.000.000.000.-TL maddi, 2.000.000.000.-TL manevi olmak üzere toplam 5.000.000.000.-TL tazminatın yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Bir kısım davalılar, kesin hükümün söz konusu olduğunu, hak düşürücü süre ve zamanaşımı nedeni ile davanın reddini savunmuşlar, davalı Adalet Bakanlığı tazminatın kararı veren hakimden talep edilebileceğini, devlet aleyhine dava açılamayacağını belirtmiş, Tapu Sicil Müdürlüğü ise, mahkeme kararına dayalı olarak intikal işlemi yapıldığını öne sürerek davanın reddini talep etmişlerdir.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece: “daha önce aynı taşınmaz için diğer bir mirasçının aynı hukuki sebebe dayalı olarak açmış olduğu davanın reddine karar verildiği, derecattan geçmek suretiyle kesinleştiği ayrıca, yargılamanın yenilenmesi isteğinin de reddine karar verildiği mahkemece belirlenmek ve benimsenmek suretiyle davanın reddine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu yöne değinen davacının temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak;
Manevi tazminat istemi bakımından davanın reddi konusunda karar altına alınan avukatlık ücretinde bir hata bulunmamakla beraber maddi tazminat istemi bakımından hüküm altına alınan davada avukatla temsil edilen davalılar yararına tayin edilen avukatlık ücretinin doğru olduğu söylenemez. Çekişmeye konu edilen 190 ada 1 parsel sayılı taşınmaz olup iptal olmadığı takdirde tazminat istemi devreye gireceğinden öncelikle anılan taşınmazın değerinin keşfen belirlenmesi kamu düzeniyle ilgili olması sebebiyle 492 Sayılı Harçlar Yasasının 30 ve 32. maddeleri hükümlerinde gözetilmesi zorunludur. Ne var ki mahkemece yasal bu düzenlemenin göz ardı edilmesi doğru olmadığı gibi değinilen şekilde bir belirleme yapılmaksızın dilekçede gösterilen değere itibar edilerek avukatlık ücreti takdir ve tayin edilmek suretiyle neticeye gidilmesinin doğru olduğu söylenemez” gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 2.11.2010 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekilleri ile temyiz edilen vd. vekili geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen vekili Avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Hükmüne uyulan bozma kararında, gösterildiği şekilde işlem yapılarak karar verilmiştir. Davacının temyiz itirazı yerinde değildir.
SONUÇ : Reddi ile usul ve yasaya ve bozma kararının gerekçelerine uygun olan hükümün ONANMASINA, 24.12.2009 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edilen vekili için 750.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edenden alınmasına, 2.11.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/11559
K. 2008/17191
T. 16.10.2008
SULH İLE SONUÇLANAN DAVALAR ( Vekalet Ücreti Sözleşmelerinden Karşı Tarafın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Ücret Sözleşmesinin Yargılamayı Sona Erdiren Taraf İşleminden Önce Yapıldığının HUMK’nun 299. Maddesine Göre Kanıtlanması Gerektiği )
AVUKATLIK ÜCRET SÖZLEŞMESİ ( Sulh İle Sonuçlanan Davalarda Vekalet Ücreti Sözleşmelerinden Karşı Tarafın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Ücret Sözleşmesinin Yargılamayı Sona Erdiren Taraf İşleminden Önce Yapıldığının HUMK’nun 299. Maddesine Göre Kanıtlanması Gerektiği )
FERAGAT ( Vekalet Ücreti Sözleşmelerinden Karşı Tarafın Sorumlu Tutulabilmesi İçin Ücret Sözleşmesinin Yargılamayı Sona Erdiren Taraf İşleminden Önce Yapıldığının HUMK’nun 299. Maddesine Göre Kanıtlanması Gerektiği )
1086/m.299
1136/m.165
ÖZET : Sulh ile sonuçlanan davalarda, tarafların vekilleri ile yaptıkları vekalet ücreti sözleşmelerinden karşı tarafın sorumlu tutulabilmesi için, ücret sözleşmesinin yargılamayı sona erdiren taraf işleminden önce yapıldığının HUMK’nun 299. maddesine göre kanıtlanması gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde 1.500.000.000 liralık icra takibine vaki itirazın iptali, %40 tazminatın masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davacı avukat olarak üstlendiği manevi tazminat davasında, dava dışı müvekkili ile ücret sözleşmesi yaptığını, ancak davanın taraflarının haricen anlaşması sonucu davacının davadan feragat ettiğini, bu durumda müvekkili ile yapılan avukatlık ücret sözleşmesinde kararlaştırılan ücretin ödenmesinden Avukatlık Kanunu’nun 165. maddesi gereğince davalı tarafın da müteselsil sorumlu bulunduğunu ileri sürerek sözleşme bedelinin davalıdan tahsilini istemiş; mahkemece istemin kabulüne karar verilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, Avukatlık Kanunu’nun 165. maddesine göre sulh ile sonuçlanan ( ya da sulhun bir şartı olarak taraflarca öngörülen feragatle sonuçlanan ) davalarda; tarafların vekilleriyle yaptıkları vekalet ücreti sözleşmesinden karşı tarafı müteselsil sorumlu tutabilmek için, yapılan vekalet ücreti sözleşmesinin mahkeme önündeki yargılamayı sona erdiren taraf işleminden önce yapıldığının HUMK’nın 299. maddesinde öngörüldüğü koşullarda ispat edilmesi gerekir.
HUMK m. 299 uyarınca imzası kabul edilen veya mahkemece onun olduğuna karar verilen resmi olmayan senet tarihi, imza eden ile mirasçıları hakkında geçerli olup, üçüncü kimseler haklarında sonuç doğurmaz. Bir senet kendisine sunulduğu noter veya yetkili memur tarafından usulüne göre onaylanmış ise, sunma tarihi ya da imzalayanlardan birinin ölüm tarihi veya imzalamasına maddi olanağı ortadan kaldıran bir olayın gerçekleştiği tarih ya da o senedin bir resmi işleme esas alındığı tarih üçüncü şahıslar hakkında da geçerli sayılır.
Somut olayda davaya konu vekalet ücreti sözleşmesi, yukarıda anılan koşulları taşımamaktadır.
O halde, mahkemece Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre hesap edilecek vekalet ücreti yerine, davacı tarafın müvekkili ile yaptığı sözleşmeden davalıyı da müteselsil sorumlu tutarak vekalet ücretine hükmetmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene İadesine, 16.10.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3424
K. 2012/5985
T. 21.6.2012
TAPU İPTALİ VE TESCİL ( Davanın Açılmamış Sayılmasına Karar Verilmesi – Davalı Hazine Yargılama Oturumlarında Avukat Marifetiyle Temsil Olunduğuna Göre Davalı Yararına Avukatlık Ücreti Takdir ve Tayini Gerektiği )
DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASINA KARAR VERİLMESİ ( Tapu İptali ve Tescil – Davalı Hazine Yargılama Oturumlarında Avukat Marifetiyle Temsil Olunduğuna Göre Davalı Yararına Avukatlık Ücreti Takdir Ve Tayini Gerektiği )
AVUKATLIK ÜCRETİ ( Davanın Açılmamış Sayılmasına Karar Verilmesi – Davalı Hazine Yargılama Oturumlarında Avukat Marifetiyle Temsil Olunduğuna Göre Davalı Yararına Takdir ve Tayini Gerektiği )
HAZİNE YARARINA AVUKATLIK ÜCRETİ TAYİNİ ( Tapu İptali ve Tescil – Davanın Açılmamış Sayılmasına Karar Verilmesi/Davalı Hazine Yargılama Oturumlarında Avukat Marifetiyle Temsil Olunduğuna Göre Davalı Yararına Takdir ve Tayini Gerektiği )
1086/m.423/6,409
ÖZET : Hüküm Avukatlık ücreti yönünden temyiz edilmiştir. Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 409.maddesi hükmü uyarınca; davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğine ve davalı Hazine yargılama oturumlarında Avukat marifetiyle temsil olunduğuna göre, HUMK.nun 423/6 ve hüküm tarihindeki Avukatlık Ücret Tarifesinin 7.maddesi hükmü uyarınca; davalı yararına Avukatlık ücreti takdir ve tayini gerekirken bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması kanuna aykırıdır.
DAVA : H. T. ile Hazine ve Kayaaltı Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının açılmamış sayılmasına dair Oltu Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 21.07.2010 gün ve 77/224 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Hüküm Avukatlık ücreti yönünden temyiz edilmiştir. Hüküm tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 409.maddesi hükmü uyarınca; davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğine ve davalı Hazine yargılama oturumlarında Avukat marifetiyle temsil olunduğuna göre, HUMK.nun 423/6 ve hüküm tarihindeki Avukatlık Ücret Tarifesinin 7.maddesi hükmü uyarınca; davalı yararına Avukatlık ücreti takdir ve tayini gerekirken bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması kanuna aykırıdır.
SONUÇ : Davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün Avukatlık ücretine ilişkin bölümünün 6100 sayılı HMK.nun geçici 3.maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi hükmü uyarınca BOZULMASINA; HUMK.nun 440/III- 2. bendi gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 21.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/132
K. 2011/1132
T. 10.2.2011
TAPU İPTALİ VE TERKİN ( 3402 S.Y’nın 36/A Md.sinde Avukatlık Ücreti ve Yargılama Giderlerinin Davalıya Yükletilemeyeceği 17.Md.siyle de Davalı Tarafın Sorumlu Tutulmaması Süreci Uzatılarak İnfaz Edilmemiş Karar İçin de Geçerli Olduğunun Kabul Edildiği )
YARGILAMA GİDERLERİ ( 3621 S.Y’dan Kaynaklanan Tapu İptali Terkin – 3402 S.Y’nın 36/A Md.sinde Avukatlık Ücreti ve Yargılama Giderlerinin Davalıya Yükletilemeyeceği 17.Md.siyle de Davalı Tarafın Sorumlu Tutulmaması Süreci Uzatılarak İnfaz Edilmemiş Karar İçin de Geçerli Olduğunun Kabul Edildiği )
AVUKATLIK ÜCRETİ ( Davalı Tarafın Kararı Temyiz Etmemesine Karşın Usulü Kazanılmış Hak Olgusunun Gerçekleşip Gerçekleşmediği Üzerinde Durularak Gerekçelendirilmesi Neticen Sorumlu Tutulup Tutulmayacağının İrdelenmesi Gerektiği )
3402/m.17,36/A
ÖZET : Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkindir. 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu hükmü öngörülmüştür. O halde, anılan yasal düzenleme gözetilerek, davalı tarafın kararı temyiz etmemesine karşın usulü kazanılmış hak olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak gerekçelendirilmesi neticen yargılama giderlerinden ve 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağının irdelenip, değerlendirilmesi için karar bozulmalıdır.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden mera olan 1858 parsel sayılı taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre kıyıda kaldığını ileri sürerek tapu iptal ve terkin isteğinde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “… hak düşürücü süreden dolaya davanın reddine, yargılama giderleri ve avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulmasına “ gereğine değinilerek bozulmuş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı Hazine vekilince süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi Süleyman Yumma’nın raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Dava, 3621 Sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptali ve taşınmazın sicil kaydının kütükten terkini isteğine ilişkin olup, mahkemece hükmüne uyulan daire bozma kararında belirtildiği üzere 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca kadastro tespitiyle dava tarihi arasında 3402 Sayılı Yasanın 12/3.maddesinde öngörülen hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik yoktur. Öyleyse, davacı Hazinenin bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine,
Ancak,
Temyiz aşamasında 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 Sayılı Yasanın 16.maddesiyle 3402 Sayılı Yasanın 36/A maddesinde; … Avukatlık ücreti ve yargılama giderlerinin davalıya yükletilemeyeceği 17.maddesiyle de davalı tarafın sorumlu tutulmaması süreci uzatılarak infaz edilmemiş karar için de geçerli olduğu” hükmü öngörülmüştür.
O halde, anılan yasal düzenleme gözetilerek, davalı tarafın kararı temyiz etmemesine karşın usulü kazanılmış hak olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediği üzerinde durularak gerekçelendirilmesi neticen yargılama giderlerinden ve 29.5.1957 tarih 4/16 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince yargılama giderlerinden sayılan avukatlık ücretinden sorumlu tutulup tutulmayacağının irdelenip, değerlendirilmesi için karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, davacı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün HUMK.’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.02.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/15600
K. 2011/797
T. 25.1.2011
HUKUK MAHKEMESİ KARARLARININ KAPSAMI (Her Türlü Kararları Gerekçeli Olarak Yazılacağı – Şirket Müdürü Davacının Şirkete Ait Prim Borçlarından Müteselsilen Sorumlu Bulunduğu)
MÜTESELSİL SORUMLULUK (Şirket Müdürü Davacının Şirkete Ait Prim Borçlarından Müteselsilen Sorumlu Bulunduğu – 6183 S. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun Uygulanmasından Doğan Her Türlü Davalar İçin Avukatlık Ücreti Tutarı Maktu Olarak Belirleneceği)
AVUKATLIK ÜCRET TARİFESİ (6183 S. Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun Uygulanmasından Doğan Her Türlü Davalar İçin Avukatlık Ücreti Tutarı Maktu Olarak Belirleneceği)
2709/m.141
506/m.80
1086/m.388
1136/m.168
ÖZET : Anayasa’nın 141/3 maddesindeki, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmü ve mahkeme kararında nelerin yazılacağını belirten, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesi, mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması gereğini öngörmüş olup; mahkemece bir gereğe uyulmamış olması, usul ve yasaya aykırı olmakla birlikte, 506 sayılı Yasa’nın 80. maddesi uyarınca şirket müdürü davacının şirkete ait prim borçlarından müteselsilen sorumlu bulunduğuna ilişkin açık yasal düzenlemeye uygun hüküm kurulmuş olmasına, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde yer alan “Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.
DAVA : Ortağı ve aynı zamanda müdürü olduğu Limited şirket borçları nedeniyle tebliğ edilen ödeme emirlerinin iptali veya pay oranı gözetilerek borcun tenzili davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin hükmün süresi içinde temyizen incelemesi taraflar avukatlarınca istenilmesi ve davacı avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 25.01.2011 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmiştir. Duruşma günü duruşmalı temyiz eden davacı adına kimse gelmedi. Karşı taraf adına vekili geldiler. Duruşmaya başlandı. Hazır bulunan Avukatın sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek aynı günde Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuni geciktirici sebeplere ve özellikle, Anayasa’nın 141/3 maddesindeki, “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmü ve mahkeme kararında nelerin yazılacağını belirten, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesi, mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması gereğini öngörmüş olup; mahkemece bir gereğe uyulmamış olması, usul ve yasaya aykırı olmakla birlikte, 506 sayılı Yasa’nın 80. maddesi uyarınca şirket müdürü davacının şirkete ait prim borçlarından müteselsilen sorumlu bulunduğuna ilişkin açık yasal düzenlemeye uygun hüküm kurulmuş olmasına, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 168. maddesinde yer alan “Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu’nca, baro yönetim kurullarının teklifleri de göz önüne alınmak suretiyle uygulanacak tarife o yılın Ekim ayı sonuna kadar hazırlanarak Adalet Bakanlığına gönderilir. (Ek cümle; 16.06.2009-5904S.K./35.mad) Şu kadar ki hazırlanan tarifede; genel bütçeye, il özel idareleri, belediye ve köylere ait vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülükler ve bunların zam ve cezaları ile tarifelere ilişkin davalar ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun uygulanmasından doğan her türlü davalar için avukatlık ücreti tutarı maktu olarak belirlenir.
SONUÇ : Avukatlık ücretinin takdirinde, hukuki yardımın tamamlandığı veya dava sonunda hüküm verildiği tarihte yürürlükte olan tarife esas alınır.” İçerikli açık yasal düzenleme karşısında, 6183 sayılı Yasa’nın uygulanmasından kaynaklanan davada, mahkeme için öngörülen maktu vekalet ücretine hükmedilmesinin yasal düzenlemeye uygun bulunmasına; ayrıca, şirketin diğer ortağının, işçilik hakları konulu davada işveren sıfatıyla mahkumiyetinin, eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmamasına göre, yerinde görülmeyen hüküm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün onanmasına, 25.01.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.