Ayıplı Daire Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/9348
K. 2005/16119
T. 31.10.2005
• AYIBA KARŞI TEKEFFÜLDEN DOĞAN TAZMİNAT ( Alıcı Davacı Dilerse Sözleşmeden Dönebilir Dilerse Satım Parasının İndirilmesini İsteyebileceği )
• AYIPLI DAİRE SATIŞI ( Davacının Dairedeki Ayıp Nedeni İle Değer Kaybı Ödetilmesi İstemesi Nedeniyle Alıcı Davacının Satım Parasından İndirime İlişkin Seçimlik Hakkını Kullandığının Kabulü Gereği )
• DEĞER KAYBI ( Satım Sözleşmesinin Kurulduğu Tarihte Dairenin Ayıpsız ya da Vaad Edilen Durumdaki Değeri İle Ayıplı Durumda Taşıdığı Değer Arasındaki Oranın Satım Parasına Uygulanması İle Bulunacak Değere Göre Dairedeki Değer Kaybı Tutarı Belirlenmesi Gereği )
• ALICININ SEÇİMLİK HAKKI ( Ayıba Karşı Tekeffülden Doğan Tazminat – Alıcı Davacı Dilerse Sözleşmeden Dönebilir Dilerse Satım Parasının İndirilmesini İsteyebileceği )
818/m.202, 203
4077/m.23
ÖZET : Satıcının tekeffülü altındaki satılanın ayıbının anlaşılması halinde alıcı, dilerse satılanı redde hazır olduğunu beyanla satımın feshini, dilerse satılanı alıkoyup, kıymetinin noksanı mukabilinde semenin indirilmesini isteyebilir. Hakim, alıcının satılanı red davası üzerine hal icabı satımın feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir. Ayıba karşı tekeffül koşullarının gerçekleşmesi ve yasada öngörülen yüklerin yerine getirilmiş olması durumunda seçimlik haklar tanımıştır. Yani alıcı davacı dilerse sözleşmeden dönebilir, dilerse satım parasının indirilmesini isteyebilir. Bu seçimlik hakların dışında ise, alıcıya başka bir olanak tanınmış değildir. Somut olayda alıcı davacının satım parasından indirime ilişkin seçimlik hakkını kullandığının kabulü gerekir. Davacının dairedeki ayıp nedeni ile değer kaybı ödetilmesi isteğinin; açıklanan seçimlik hakka yönelik olduğunun kabulü gerekir. Bu husus maddi olguları hukuksal açıdan niteleyip, uygulanacak yasa hükmünü bulmak yolundaki hakime verilen görevin bir gereğidir. O nedenle satım parasının indirilmesi olarak uyuşmazlık çözüme bağlanmalıdır. Öğretide ve Yargıtay uygulamalarında benimsenen şekilde değer eksikliğinin hesaplaması gerekir. Yani satım sözleşmesinin kurulduğu tarihte dairenin ayıpsız ya da vaad edilen durumdaki değeri ile, ayıplı durumda taşıdığı değer arasındaki oranın satım parasına uygulanması ile bulunacak değere göre, dairedeki değer kaybı tutarı belirlenmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalılardan A. Ltd. Şti. avukatı tarafından duruşmalı davacı tarafından da duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat A. gelmiş, diğer taraftan kimse gelmemiş olduğundan onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı şirketten 10.8.2001 tarihinde satın alıp tapudan da devrini aldığı 8 nolu dairenin bir süre sonra pek çok yerinde çatlakların meydana geldiğini, bu durumun tesbit raporu ile de belirlendiğini, davalı şirket ile şirket temsilcisinin ayıplı imalatı nedeni ile taşınmazda değer kaybı oluştuğunu ileri sürerek, fazla hakları saklı kalarak değer kaybı 16.860.000.000 TL.nın faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalılar, davacının taşınmazı görerek satın aldığını, ayıplı imalat bulunmadığını, şirket ortağının da hasım olmadığını savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalı S. hakkındaki davanın husumetten reddine, değer kaybı tutarı 9.181.458.000 TL.nın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle davalı şirketten tahsiline karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygu,n gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı S. ‘nın tüm, davalı şirket ile davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, davalı şirketten satın aldığı dairede özellikle salon kısmında ve diğer yerlerde pek çok çatlağın oluştuğunu, bu nedenle taşınmazda değer kaybının bulunduğunu ileri sürerek, bu davayı açmıştır. Davacı tarafından yaptırılan tesbit sonucu alınan bilirkişi raporu, yargılama aşamasındaki beton karot örneklerinin alınması ve laboratuar ortamında incelenmesine yönelik verilen teknik rapor ile konusunda uzman bilirkişi kurulu raporundan ve tüm delillerden, dairedeki beton dayanımının düşüklüğü ve donatı yerleşiminde yeterli özenin gösterilmediği, donatıların aralıklarına dikkat edilmediği, bunun da dairedeki çatlaklara neden olduğu, yani ayıplı imalatın bulunduğu anlaşılmaktadır. BK. nun 202. maddesine göre satıcının tekeffülü altındaki satılanın ayıbının anlaşılması halinde alıcı, dilerse satılanı redde hazır olduğunu beyanla satımın feshini, dilerse satılanı alıkoyup, kıymetinin noksanı mukabilinde semenin indirilmesini isteyebilir. Aynı maddenin 2. fıkrasında ise “hakim, alıcının satılanı red davası üzerine hal icabı satımın feshini muhik göstermiyorsa semenin tenzili ile iktifa edebilir” hükmünü getirmiştir.
Ayıba karşı tekeffül koşullarının gerçekleşmesi ve yasada öngörülen yüklerin yerine getirilmiş olması durumunda alıcıya yukarıda belirtilen BK.m.202 ve 203 ile seçimlik haklar tanımıştır. Yani alıcı davacı dilerse sözleşmeden dönebilir, dilerse satım parasının indirilmesini isteyebilir. Bu seçimlik hakların dışında ise, alıcıya başka bir olanak tanınmış değildir. Somut olayda alıcı davacının satım parasından indirime ilişkin seçimlik hakkını kullandığının kabulü gerekir. Davacının dairedeki ayıp nedeni ile değer kaybı ödetilmesi isteğinin; açıklanan seçimlik hakka yönelik olduğunun kabulü gerekir. Bu husus maddi olguları hukuksal açıdan niteleyip, uygulanacak yasa hükmünü bulmak yolundaki hakime verilen görevin bir gereğidir. O nedenle satım parasının indirilmesi olarak uyuşmazlık çözüme bağlanmalıdır. Öğretide ve Yargıtay uygulamalarında benimsenen şekilde değer eksikliğinin hesaplaması gerekir. Yani satım sözleşmesinin kurulduğu tarihte dairenin ayıpsız ya da vaad edilen durumdaki değeri ile, ayıplı durumda taşıdığı değer arasındaki oranın satım parasına uygulanması ile bulunacak değere göre, dairedeki değer kaybı tutarı belirlenmelidir. Mahkemece yasanın bu maddesi üzerinde durulup, yukarıda açıklanan hususlar dikkate alınarak bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
3- 4077 sayılı Kanunun 23. maddesinin 3. fıkrasında, tüketici mahkemesi nezdinde tüketiciler, tüketici örgütleri ve bakanlıkça açılacak davaların her türlü harç ve resimden muaf olduğu belirtilmiştir. Bu hüküm tüketicilerin ve tüketici örgütlerinin kolaylıkla dava açmalarını sağlama amacına yönelik olup, bu nedenle dava açarken bunlar harçtan sorumlu tutulmamışlardır. Mahkemece, davacı tarafından yatırılan peşin dava harcının açıklanan nedenle davacıya iadesine karar verilmesi gerekirken, bu hususta karar verilmemesi de usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
SONUÇ : 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı S.’nın tüm davalı şirket ile davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın taraflar yararına, 3. bent gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 400 YTL. duruşma avukatlık parasının karşılıklı alınarak birbirlerine ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 31.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8949
K. 2011/6465
T. 22.4.2011
• AYIPLI İNŞA EDİLEN KONUTUN DEPREMDE YIKILMASI ( Müteahhit-Satıcı Davalıların Davacıya “Satıcının Ayıba Karşı Tekeffülü” Hükümlerine Göre Sorumlu Olup – Depremde Oluşan Davacı Zararlarının Tamamından Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Oldukları )
• SATICININ AYIBA KARŞI TEKEFFÜLÜ ( Ayıplı İnşa Edilen Konutun Depremde Yıkılması – Müteahhit-Satıcı Davalıların Davacıya “Satıcının Ayıba Karşı Tekeffülü” Hükümlerine Göre Sorumlu Olup Oluşan Davacı Zararlarının Tamamından Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Oldukları )
• DEPREMDE YIKILAN KONUT ( Müteahhit-Satıcı Davalıların Davacıya “Satıcının Ayıba Karşı Tekeffülü” Hükümlerine Göre Sorumlu Olup Depremde Oluşan Davacı Zararlarının Tamamından Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Oldukları )
• MÜŞTEREK VE MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Ayıplı İnşa Edilen Konutun Depremde Yıkılması – Müteahhit-Satıcı Davalıların Davacıya “Satıcının Ayıba Karşı Tekeffülü” Hükümlerine Göre Sorumlu Olup Zararlarının Tamamından Sorumlu Oldukları )
818/m.43, 194, 217
6098/m.51, 219, 246
ÖZET : Davacı, davalı yükleniciler tarafından ayıplı olarak inşa edilen konutun 17.8.1999 depreminde yıkılmış olması sebebiyle kullanılamaz hale gelen konut bedelinin tahsili isteğinde bulunmuş, yapılan bilirkişi incelemesi sonucu taşınmazın hasarlı olduğu belirlenerek güçlendirme bedeli hesaplaması yapılmış ve mahkemece bilirkişi raporuna göre belirlenen güçlendirme bedelinden B.K.’nun 43. maddesi gereğince % 35 oranında hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de olayda hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulması mümkün değildir. Zira müteahhit-satıcı davalıların davacıya karşı B.K. 217. maddesi delaletiyle aynı kanunun 194. maddesi gereğince “satıcının ayıba karşı tekeffülü” hükümlerine göre sorumlu olup, binanın tekniğine uygun olmayan şekilde eksik ve kusurlu yapılmasından dolayı depremde oluşan davacı zararlarının tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR : Davacı vekili, 17 Ağustos 1999 depreminde müvekkiline ait … köy, Şakşak mevkii 2775 numaralı parselde kayıtlı F giriş zemin kat 54 numaralı gayrimenkulün yıkıldığını ve kullanılamaz hale geldiğini, aynı binada oturanların Yalova Asliye Hukuk Mahkemesi’nden aldıkları raporda müteahhidin gayrimenkulü kendisine düşen yasal zorunlulukları yerine getirmeden yasa ve yönetmeliklere aykırı olarak inşa ettiğini, bu sebeple müvekkillerine ait binanın depremin etkisi ile yıkıldığını, yıkılan gayrimenkulün müteahhidinin A. ve ortakları olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile yıkılan taşınmaz sebebiyle 15.000.00.-YTL maddi tazminatın 17.8.1999 tarihinden itibaren reeskont faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, B.K. 43 maddesine göre % 35 oranında indirim yapılarak 1.251.25.-TL.-TL maddi tazminatın ( güçlendirme bedeli ) 17.8.1999 tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline, fazla istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalıların tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- ) Davacı, davalı yükleniciler tarafından ayıplı olarak inşa edilen konutun 17.8.1999 depreminde yıkılmış olması sebebiyle kullanılamaz hale gelen konut bedelinin tahsili isteğinde bulunmuş, yapılan bilirkişi incelemesi sonucu taşınmazın hasarlı olduğu belirlenerek güçlendirme bedeli hesaplaması yapılmış ve mahkemece bilirkişi raporuna göre belirlenen güçlendirme bedelinden B.K.’nun 43. maddesi gereğince % 35 oranında hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de olayda hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulması mümkün değildir. Zira müteahhit-satıcı davalıların davacıya karşı B.K. 217. maddesi delaletiyle aynı kanunun 194. maddesi gereğince “satıcının ayıba karşı tekeffülü” hükümlerine göre sorumlu olup, binanın tekniğine uygun olmayan şekilde eksik ve kusurlu yapılmasından dolayı depremde oluşan davacı zararlarının tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Mahkemece aksine düşüncelerle hakkaniyet indiriminde bulunmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Birinci bentte açıklanan sebeplerle davalıların tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan sebeplerle temyiz edilen hükümün davacı yararına bozulmasına, 825,00.-TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, 48.96.-TL kalan harcın davalılardan alınmasına, 22.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/14506
K. 2010/8120
T. 7.6.2010
• HAKSIZ FİİLDEN DOĞAN TAZMİNAT ( Ayıplı Olarak İnşa Edilen Konutların Yıkılmış Olması Nedeniyle Tazminat – Müteahhit Davalılar Binanın Tekniğine Uygun Olmayan Şekilde Eksik ve Kusurlu Yapılmasından Dolayı Depremde Oluşan Davacı Zararının Tamamından Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Oldukları/Hakkaniyet İndirimi Yapılamayacağı )
• AYIPLI İNŞA EDİLEN KONUTLAR ( Müteahhit Davalılar Binanın Tekniğine Uygun Olmayan Şekilde Eksik ve Kusurlu Yapılmasından Dolayı Depremde Oluşan Davacı Zararının Tamamından Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Oldukları – Hakkaniyet İndirimi Yapılamayacağı )
• EKSİK VE KUSURLU YAPILAN YAPILAR ( Müteahhit Davalılar Binanın Tekniğine Uygun Olmayan Şekilde Yapılmasından Dolayı Depremde Oluşan Davacı Zararının Tamamından Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Oldukları – Hakkaniyet İndirimi Yapılamayacağı )
• HAKKANİYET İNDİRİMİ ( Ayıplı Olarak İnşa Edilen Konutların Yıkılmış Olması Nedeniyle Tazminat – Müteahhit Davalılar Binanın Tekniğine Uygun Olmayan Şekilde Yapılmasından Dolayı Depremde Oluşan Davacı Zararının Tamamından Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Oldukları/Hakkaniyet İndirimi Yapılamayacağı )
818/m.43, 194, 217
4077/m.23
ÖZET : Davacı, davalı yükleniciler tarafından ayıplı olarak inşa edilen konutların yıkılmış olması nedeniyle kullanılamaz hale gelen konut nedeniyle tazminat isteğinde bulunmuştur. Mahkemece bilirkişi raporuna göre belirlenen daire ve eşyaların bedelinden B.K. nun 43. maddesi gereğince %35 oranında hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de olayda hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulması mümkün değildir. Zira müteahhit satıcı davalılar davacıya karşı BK 217. maddesi delaletiyle aynı kanunun 194. maddesi gereğince “satıcının ayıba karşı tekeffülü” hükümlerine göre sorumlu olup, binanın tekniğine uygun olmayan şekilde eksik ve kusurlu yapılmasından dolayı depremde oluşan davacı zararının tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Mahkemece aksine düşüncelerle hakkaniyet indiriminde bulunmak suretiyle karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı ve bir kısım davalılar avukatınca duruşmalı davalılar A… İnş. Ltd. Şti. ve A. A. avukatınca duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili ile davalı şirket yetkilisi A. A. ve diğer davalılar vekillerinin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, yüklenici olan davalılardan satın alınan ve annesi A. G.’a ait dairenin bulunduğu binanın 17.8.1999 depreminde yıkılıp kullanılamaz hale geldiğini, depremde anne, baba ve kardeşinin enkaz altında kalarak vefat ettiklerini, mahkemece yaptırılan tespitte binanın yasa ve yönetmeliklere aykırı şekilde inşa edildiğinin belirlendiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik daire bedeli olarak 40.000.00 TL, enkaz altında kalan eşyalar nedeniyle 1.000.00 TL ve yakınlarının ölümü nedeniylede 90.000.00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, binanın deprem yönetmeliğine uygun yapıldığını, fay hattı üzerinde bulunan binaların yıkıldığını, diğer binaların sağlam kaldığını, depremin mücbir sebep olduğunu savunarak davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü B.K nun 43. maddesi gereğince % 35 oranında hakkaniyet indirimi yapılarak 5.694.68 TL daire bedeli, 1.000.00 TL eşya bedeli ile 9.000.00 TL manevi tazminatın faizi ile davalılardan tahsiline karar verilmiş; Hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1- 9.6.2009 günlü ilam temyiz eden davalılar M. A., Y. B. A., A. M. A. ve İ. A. vekiline 17.8.2009 tarihinde tebliğ edilmiş ve temyiz dilekçesi 7.9.2009 tarihinde verilmiştir. 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 23. maddesi gereğince Tüketici Mahkemelerinde basit yargılama usulü uygulanır. Basit yargılama usulünde adli tatilde süreler işler. Bu durumda usulün 432/1 maddesindeki 15 günlük temyiz süresi geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
2- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalılar A… İnşat Ltd. Şirketi ile A. A.’ın tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının gerekir.
3- Davacı, davalı yükleniciler tarafından ayıplı olarak inşa edilen konutların 17.8.1999 depreminde yıkılmış olması nedeniyle kullanılamaz hale gelen konut nedeniyle tazminat isteğinde bulunmuştur. Mahkemece bilirkişi raporuna göre belirlenen daire ve eşyaların bedelinden B.K. nun 43. maddesi gereğince %35 oranında hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulmuş ise de olayda hakkaniyet indirimi uygulanmak suretiyle hüküm kurulması mümkün değildir. Zira müteahhit satıcı davalılar davacıya karşı BK 217. maddesi delaletiyle aynı kanunun 194. maddesi gereğince “satıcının ayıba karşı tekeffülü” hükümlerine göre sorumlu olup, binanın tekniğine uygun olmayan şekilde eksik ve kusurlu yapılmasından dolayı depremde oluşan davacı zararının tamamından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının kabulü gerekir. Mahkemece aksine düşüncelerle hakkaniyet indiriminde bulunmak suretiyle yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Birinci bentte açıklanan nedenle davalılar M. A., Y. B. A., A. M. A. ve İ. A.’ın temyiz dilekçelerinin reddine, ikinci bentte açıklanan nedenle davalılar A… İnş. Müh. ve San. Ltd. Şti ile A. A.’ın tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, üçüncü bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 750,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacıya ödenmesine, aşağıda dökümü yazılan 635,61 TL kalan harcın A… İnş. Ltd. ve A. A. alınmasına, 847,60 TL peşin alınan temyiz harcının istek halinde diğer davalılar M. A. vs’a iadesine, 07.06.2010 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
MUHALEFET ŞERHİ :
Taraflar arasındaki uyuşmazlık; satın alınan dairenin 1999 yılında meydana gelen deprem sonucu yıkılıp kullanılamaz hale gelmesi nedeniyle açılan maddi ve manevi tazminat davası olup, mahkemece, bayındırlık birim fiyatlarıyla hesap yapılarak daire bedeli belirlenmiş, bu bedelden de % 35 indirim yapılmıştır. Belirlenen tazminat miktarından ayrıca % 35 oranında hakkaniyet indirimi yapılamayacağı yönündeki bozma gerekçesine aynen katılmaktayım. Ne var ki; mahkemece tazminat hesabı belirlenirken yıkılan dairenin bayındırlık birim fiyatlarına itibar edilmiş ve sayın çoğunluk tarafından bu husus bozma kapsamı dışında bırakılmıştır. Oysa ki; mahkemece rayiç bedel yerine bayındırlık birim fiyatlarının esas alınması kanımızca isabetli değildir. Şöyle ki;
Davacının murisi ile davalılardan A… İnşaat Mühendislik Limited Şirketi arasında daire alım satım sözleşmesi olduğu dosyada bulunan tapu kayıt örneğinden anlaşılmaktadır. Öyle olunca uyuşmazlığa alım satımın yapıldığı tarih itibariyle Borçlar Kanununun satım aktine ilişkin hükümleri ve Borçlar Kanunu’nun 98. maddesinin ikinci fıkrası yollamasıyla Borçlar Kanunu’nun 41 ve 42. maddesi hükümleri uygulanarak uyuşmazlık çözülmelidir. Satım sözleşmesinin düzenlendiği tarih ( tapuda devir ) itibariyle 4822 sayılı Yasayla değişik 4077 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanma olanağı bulunmamaktadır.
B.K.nun 217. maddesi, menkul satımına ilişkin hükümlerin kıyas yoluyla gayrimenkul satımında da uygulanacağını işaret etmiştir. Bu durumda BK.nun 194. maddesi gereğince satıcı bulunan davalı şirket ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca sorumludur. Esasen bu konuda gerek mahkeme gerekse dairemiz arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Ayıba karşı tekeffül hükümleri uyarınca zararın belirlenmesinde ise az yukarıda açıklandığı üzere yerel mahkemece hesaplama yapılırken bayındırlık birim fiyatları baz alınmıştır. Ne var ki burada artık BK.nun 98/2. fıkrası uyarınca BK.nun 41 ve 42. maddeleri uygulanarak zarar miktarı belirlenmelidir.
B.K.nun 98. maddesinin 2. fıkrası; “haksız fiillerden mütevellit mesuliyete müteallik hükümler, kıyasen akde muhalif hareketlere de tatbik olunur.” Düzenlemesi uyarınca artık tazminat miktarı belirlenirken BK.nun 41 ve 42. maddelerinin gözetilmesi gerekir.
BK.nun 41. maddesi uyarınca; haksız filin doğabilmesi için diğer bir kimseye zarar ika edilmesi ve o fiili işleyenin de kusurlu bulunması gerekir. Yine zararın tazmin mükellefiyetinin doğması için de hakikaten bir zararın meydana gelmesi şarttır. Bu zararı ispat külfeti de elbette davacıdadır. Yine BK.nun 42. maddesi de zararın tayini başlığını taşımakta olup, “zararı ispat etme külfeti davcıya yüklenmiş, 2. fıkrasında ise zararın hakiki miktarının ispatı mümkün olmadığı takdirde hakim halin mutad cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevkifan tayin eder” düzenlemesiyle, zarardan kastedilenin bir malın değerinde malikin iradesi zıddına meydana gelmiş eksilmeden ibarettir. Zararın gelecekte meydana gelebilecek bir çoğalmanın imkansız hale gelmesi veya bir kar mahrumiyeti de olabilir. ( Senai Olgaç, Türk Borçlar Kanunu, 1969 baskı, sh. 271 ) Gerek BK.nun 41. maddesi gerekse 42. maddesinde kastedilen zarardan gerçek zarar olduğu anlaşılmaktadır. Aksini düşünmek gerek yasa koyucunun amacına gerekse genel hukuk prensiplerine aykırı olur. Yasalarımızda da ayıba karşı tekeffül davalarında zararın bayındırlık bakanlığı birim fiyatlarıyla hesaplanacağı yönünde bir düzenleme bulunmadığı gibi, yanlar arasında da böyle bir kararlaştırma olduğu iddia ve ispatlanmış değildir. Burada kastedilenin gerçek zarar olduğu ve haksız fiil tarifinde ki serbest piyasa rayiçleri olduğunda duraksama olmamalıdır. Nitekim Yargıtay 15. hukuk Dairesinin uygulaması da bu yöndedir.
Ayrıca, 4. HD.nin 25.5.1965 tarih ve 964/10279 E. ve 1995/2804 K. Sayılı kararı da bu yöndedir. Emsal kararda, “haksız eylemlerden doğan zarar ve ziyanın tazmini gerçek zararın karşılığının rayiç değerlerin tazminat olarak hesaplanması ile mümkün olur.” ( gerekçesiyle karar bozulmuştur. Diğer emsal karar TD.nin 29.1.1965 tarih ve 654/682-65/270 sayılı kararıdır. Nitekim Dairemizin 23.2.2009 tarih ve 561-2168 sayılı kararı da bu doğrultudadır. Yine Hukuk Genel Kurulu’nun 20.3.2002 tarih ve 2002/11-176 E. 2002/214 K, 10.12.2003 tarih ve 2003/4-754 E. 2003/749 K., 16.2.2005 tarih ve 2005/21-33 e. ve 2005/68 K. Sayılı kararlarında da tazminatın amacının zarar görenin gerçek zararını karşılanması olduğu benimsenmiştir. Gerçekten de yükleniciler karşısında daha zayıf olan tüketicilerin yüklenicinin kusur ile yıkılan daireyi bayındırlık birim fiyatları ile eski hale getirmesi olanaksızdır.
Somut olayda da, Davacının murisi olan A. G.’ın davalı A… İnşaat Limited Şirketinden 18.6.1993 tarihinde satın aldığı dairenin 17.8.1999 tarihindeki depremde yıkıldığı anlaşıldığından bu tarih itibariyle diğer davalılarla birlikte gerçek zarardan sorumludurlar. Öyle olunca mahkemece yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda bilirkişi aracılığıyla taşınmazın rayiç değeri belirlenmeli ve bu miktara hükmedilmelidir. Kararın bu nedenle de bozulması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun aksi yöndeki kararına katılamıyorum.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/15-272
K. 2006/321
T. 31.5.2006
• AYIPLI İNŞAAT ( İskan Ruhsatının Alınmasından Sonra Taşıyıcı Sistemlerinde Esaslı Şekilde Kusurların Ortaya Çıkması – Mahallinde Keşif ve Bilirkişi İncelemesi İle Değerlendirilmesi Gereği/Zamanaşımı )
• ESER TESLİMİNDEN SONRA USULÜ VEÇHİLE MUAYENESİNDE MÜŞAHADE EDİLEMEYECEK KUSURLAR ( Ayıplı İnşaat/Yüklenicinin Mesuliyetinin Devam Edeceği – Açılacak Davaların 10 Yılda Zamanaşımına Uğrayacağı/Alacak Davası )
• ZAMANAŞIMI ( Ayıplı İnşaat/İskan Ruhsatının Alınmasından Sonra Taşıyıcı Sistemlerinde Esaslı Şekilde Kusurların Ortaya Çıkması – Yüklenicinin Mesuliyetinin Devam Edeceği/Açılacak Davaların 10 Yılda Zamanaşımına Uğrayacağı )
818/m. 126/IV, 362
ÖZET : Eserin tesliminden sonra usulü veçhile muayenesinde müşahede edilemeyecek olan kusurları hakkında yüklenicinin mesuliyeti devam eder. Kusurların giderilmesi için gerekli bedel yükleniciden talep edilebilir. Ayıplı bir iş meydana getirilmesinden dolayı açılacak davalar 10 yılda zamanaşımına uğrar. Dava konusu olayda yüklenicinin inşa ettiği binanın iskan ruhsatının alınmasından sonra taşıyıcı sistemlerinde esaslı şekilde ve binayı tehlikeye atacak derecede kusurların ortaya çıktığı ve bu gizli ayıpların nelerden ibaret olup nasıl giderileceğinin de esaslı bir incelemeden sonra, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle değerlendirilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 7.Asliye Hukuk Mahkemesince asıl ve birleşen davanın reddine dair verilen 16.03.2004 gün ve 2001/496 E- 2004/148 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 10.03.2005 gün ve 2004/3056-2005/1356 sayılı ilamı ile;
( … Taraflar arasındaki uyuşmazlık; inşaatını davalının yaptığı binada sonradan ortaya çıkan ayıplı imalatın giderilmesi için gerekli bedelin ödetilmesine ilişkindir. Mahkemece davanın makul bir sürede açılmadığından bahisle reddine karar verilmiş, karar davacılar vekilince temyiz edilmiştir. Borçlar Kanununun 362. maddesi uyarınca eserin tesliminden sonra usulü veçhile muayenesinde müşahede edilemeyecek olan kusurları hakkında yüklenicinin mesuliyetinin devam edeceği kabul edilmiş, 360. maddede ise kusurların giderilmesi için gerekli bedelin yükleniciden talep edilebileceği hususu düzenlenmiştir. Aynı Kanun’un 126/IV. Maddesinde de ayıplı bir iş meydana getirilmesinden dolayı açılacak davaların 10 yılda zamanaşımına uğrayacağı belirlenmiştir. Dava konusu olayda yüklenicinin inşa ettiği binanın 15.11.1994 tarihinde iskan ruhsatının alınmasından sonra taşıyıcı sistemlerinde esaslı şekilde ve binayı tehlikeye atacak derecede kusurların ortaya çıktığı ve bu gizli ayıpların nelerden ibaret olup nasıl giderileceğinin de esaslı bir incelemeden sonra belirlenebildiği anlaşılmış olup, davanın on yıllık zamanaşımı süresi dolmadan açıldığının kabulü gerekir. Bu nedenle mahkemece işin esasına girilerek mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırılması suretiyle iddia ve savunmanın değerlendirilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi doğru olmamış kararın bozulması uygun bulunmuştur… ( ,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle binadaki çatlakların davanın devamı sırasında dahi artış gösterdiğinin tespit edilmiş olmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin ve Davacı Levent Aydın Öztürk’ün temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 31.05.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.