Ayıplı Eser Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/14460
K. 2012/257
T. 16.1.2012
• AYIPLI ESER ( Kullanılamayacak Mermer İmalatı/Sözleşmeyi Fesheden İş Sahibinin Kabulden Kaçınma Hakkını Kullandığı – Üzerleri Başka Malzeme İle Kaplanarak Yapıda Kullanıldığından Davalının Eser Bedelini Ödemesi Gerekmez İse de Hurda Değerinin Verilmesi Gerektiği )
• ESER BEDELİNİN TAHSİLİ ( Kullanılamayacak Mermer İmalatı/Üzerleri Başka Malzeme İle Kaplanarak Yapıda Kullanıldığından Davalının Eser Bedelini Ödemesi Gerekmez İse de Hurda Değerinin Verilmesi Gerektiği – Sözleşmeyi Fesheden İş Sahibinin Kabulden Kaçınma Hakkını Kullandığı )
• İŞ SAHİBİNİN KABULDEN KAÇINMA HAKKINI KULLANMASI ( Kullanılamayacak Mermer İmalatı/Sözleşmeyi Feshetmesi – Üzerleri Başka Malzeme İle Kaplanarak Yapıda Kullanıldığından Davalının Eser Bedelini Ödemesi Gerekmez İse de Hurda Değerinin Verilmesi Gerektiği )
818/m. 360
ÖZET : Eser bedelinin tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istenmiştir. Davalı, alınan mermerlerin reddi gerekecek boyutta ayıplı çıktığını davacıya ayıp ihbarında bulunulduğunu buna rağmen ayıplı imalatın değiştirilmediğini, davanın reddini savunmuştur.
Davalı iş sahibinin eserdeki ayıpların davacı yükleniciye ihbar ettiği eser bedelini ödememek suretiyle de ihbarında ısrar ettiği sabittir. Bilirkişi incelemesine göre de yapılan şeyin iş sahibi tarafından kullanılamayacak derecede ayıplı olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla sözleşmeyi fesheden iş sahibi eseri kabulden kaçınma hakkını kullanmış olacağından eserin bedelini de ödemesi gerekmez.
Davalı tarafından teslim alınan mermerler üzerleri başka bir malzeme ile kaplanarak yapıda kullanılmıştır. Bunların yapıdan sökülerek davacı yükleniciye iadesi ağır masrafı gerektireceğinden davalının eser bedelini ödemesi gerekmez ise de bunların hurda değerinin bulunarak davacıya verilmesi gerekir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 19.01.2010 gününde verilen dilekçe ile itirazın iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 09.06.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, eser bedelinin tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemlerine ilişkindir.
Davalı, alınan mermerlerin reddi gerekecek boyutta ayıplı çıktığını davacıya ayıp ihbarında bulunulduğunu buna rağmen ayıplı imalatın değiştirilmediğini, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava reddedilmiştir.
Hükmü, davacı temyiz etmiştir.
Eserdeki ayıbın ne olduğu ve iş sahibinin hakları Borçlar Kanununun 360. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre şayet meydana getirilen eser iş sahibinin kullanamayacağı ve nısfet kaidesine göre kabule icbar edilemeyeceği derecede kusurlu veya sözleşmede kararlaştırılan koşullara aykırı ise o eser ayıplıdır. Eserin ayıbı halinde iş sahibi ayıba karşı tekeffülden doğan hakları olan; eseri kabulden kaçınma, ayıplı işten uygun bir bedel indirimini veya ayıpların giderilmesini isteme yetkisine sahiptir. Kuşkusuz eserin açık veya gizli ayıplı olması durumunda Borçlar Kanununun 359 ve 362. maddelerinde öngörülen ayıp ihbarının iş sahibi tarafından yapılması gerekir.
Bu genel anlatımlardan sonra somut olaya gelince;
Taraf sözleriyle davalı iş sahibinin eserdeki ayıpların davacı yükleniciye ihbar ettiği eser bedelini ödememek suretiyle de ihbarında ısrar ettiği sabittir. Bilirkişi incelemesine göre de yapılan şeyin iş sahibi tarafından kullanılamayacak derecede ayıplı olduğu saptanmıştır. Dolayısıyla sözleşmeyi fesheden iş sahibi Borçlar Kanununun 360. maddesindeki eseri kabulden kaçınma hakkını kullanmış olacağından eserin bedelini de ödemesi gerekmez.
Ne var ki, yine bilirkişi raporuna göre davalı tarafından teslim alınan mermerler üzerleri başka bir malzeme ile kaplanarak yapıda kullanılmıştır. Bunların yapıdan sökülerek davacı yükleniciye iadesi ağır masrafı gerektireceğinden davalının eser bedelini ödemesi gerekmez ise de bunların hurda değerinin bulunarak davacıya verilmesi gerekir.
Mahkemece yapılması gereken iş; bilirkişiden ek rapor alınarak yapıda kullanılan ve sökülme olanağı bulunmayan mermer plakaların dava tarihindeki hurda değerini tespit etmek bu değerle sınırlı olarak davayı kısmen kabul etmek olmalıdır
Değinilen yön gözardı edilerek, istemin bütünüyle reddi doğru olmadığından, karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 16.01.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/15-178
K. 2011/280
T. 4.5.2011
• AYIPLI HİZMET NEDENİ İLE MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Şofbenin Montajında Gerekli Özenin Gösterilmemesi ve Yetersiz Malzeme Kullanılmasından Doğan – Şofbeni Davacıya Satanın Montajla İlişkisinin Olmadığı/Şofbeni Satan Davalı Yönünden Davanın Reddi Gerektiği )
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT ( Ayıplı Hizmet Nedeniyle – Şofbenin Montajında Gerekli Özenin Gösterilmemesi ve Yetersiz Malzeme Kullanılması/Şofbeni Davacıya Satanın Montajla İlişkisinin Olmadığından Şofbeni Satan Davalı Yönünden Davanın Reddi Gerektiği )
• MONTAJDA GEREKLİ ÖZENİN GÖSTERİLMEMESİ VE YETERSİZ MALZEME KULLANILMASI ( Tazminat İstemi – Şofbeni Davacıya Satanın Montajla İlişkisinin Olmadığından Şofbeni Satan Davalı Yönünden Davanın Reddi Gerektiği )
4077/m.4, 10
ÖZET : Dava, maddi ve manevi tazminat istemleriyle açılmıştır. Davacının evindeki zarar, şofbenin montajında gerekli özenin gösterilmemesi ve yetersiz malzeme kullanılmasından kaynaklanmıştır. Şofbenin montajını yapanların davalılar olduğu gibi zararın doğmasına sebep olan hortumun da bu kişiler tarafından davacıya satılıp montajda kullanıldığı ve bedelinin alındığı anlaşılmaktadır. Davalılara şofbeni satan kişiyle bir ilgilerinin olmadığı, müstakil teknik servis olarak çalıştıkları sonucuna varılmıştır. Bu durumda şofbeni davacıya satanın montajla ilişkisinin olmadığı, montajı yapan diğer davalılarla bir bağlantısının bulunmadığı, şofbende teknik bir arızanın söz konusu olmadığı, hasarın tamamen montajı yapan davalıların kötü malzeme kullanması ve özenli iş yapmamalarından kaynaklandığı anlaşılmakla, şofbeni satan davalı yönünden davanın reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “ayıplı hizmet nedeni ile maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Malatya Asliye Hukuk 2.Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 10.3.2009 gün ve 2008/78 E- 2009/79 K. sayılı kararın incelenmesi davalı İbrahim Şahin vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesi’nin 20.7.2010 gün ve 2009/3481-2010/4210 Sayılı ilamı ile;
( … Dava, maddi ve manevi tazminat istemleriyle açılmış, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar davalı İ. Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davalı İ. Ş. dosyada bulunan 13.8.2007 tarihli faturayla Demirdöküm marka şofbeni davacıya satan kişidir.
Dosya içerisinde bulunan tespit raporu ve yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarından davacıya satılan şofbende teknik bir arıza bulunmadığı sonucuna varılmaktadır. Davacının da bu konuda bir iddiası yoktur.
Davacının evindeki zarar şofbenin montajında gerekli özenin gösterilmemesi ve yetersiz malzeme kullanılmasından kaynaklanmıştır. Şofbenin montajını yapanların davalılar A. O. V. ve A. N. olduğu dosyada bulunan 14.8.2007 tarihli Hizmet Belgesinden anlaşılmaktadır. Hizmet Belgesi’nin altında Savaş Teknik Demirdöküm Yetkili Servisi A. O. V. kaşesinin ve imzanın bulunduğu, teknisyen olarak da A. N.’ın adının yazılı olduğu görülmektedir.
Şofbenin montajını yapanların bu davalılar olduğu gibi zararın doğmasına sebep olan hortumun da bu kişiler tarafından davacıya satılıp montajda kullanıldığı ve bedelinin alındığı anlaşılmaktadır. Davalılar A. O. V. ile A. N.’a şofbeni satan İ. Ş.’le bir ilgilerinin olmadığı, müstakil teknik servis olarak çalıştıkları sonucuna varılmıştır.
Bu durumda şofbeni davacıya satan İ. Ş.’ün montajla ilişkisinin olmadığı, montajı yapan diğer davalılarla bir bağlantısının bulunmadığı, şofbende teknik bir arızanın söz konusu olmadığı, hasarın tamamen montajı yapan davalılar A. O. V. ile A. N.’ın kötü malzeme kullanması ve özenli iş yapmamalarından kaynaklandığı anlaşılmakla, davalı İ. Ş. yönünden davanın reddi gerekirken, bu davalı yönünden de kabul kararı verilmesi doğru olmamıştır.
Kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle davalı İ. Ş. yararına bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, H.G.K.’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı İ. Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, 04.05.2011 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Davacı ayıplı hizmet nedeni ile meydana gelen zararın tazminini istemektedir.
4077 Sayılı Tüketici Yasası 4/A maddesinin 3.fıkrasında sağlayıcı, bayi, acente ve 10’uncu maddenin 5. fıkrasına göre kredi veren, ayıplı hizmetten ve ayıplı hizmetin sebep olduğu her türlü zarardan ve tüketicinin bu maddede yer alan seçimlik haklarından dolayı müteselsilin sorumlu olduğu kabul edilmiş, fıkranın devam eden cümlesinde bir adım daha ileri giderek sunulan hizmetin ayıplı olduğunun bilinmemesinin dahi bu sorumluluğu ortadan kaldırmayacağı düzenleme altına alınmıştır.
Davalı İ. Ş. zarara sebep olan şofbeni satan bayi niteliğindedir. Hatta davaya konu şofbenin faturasında davacının 100 TL işçilik ücreti aldığı ve 15 TL şofben fleksi ( 60 cm ) ücretinin davacıdan tahsil edildiği sabittir. Davalı bu fleksinin gaz fleksi olduğunu savunsa da alınan 100 TL işçilik ücretinin ne için alındığına yönelik olağan bir savunması yoktur.
Kaldı ki bunların hiçbirinin araştırılmasına dahi gerek bulunmamaktadır. 4077 Sayılı Tüketici Kanunun 4/a maddesi meydana gelen zarardan sağlayıcı, bayi, acenteyi sorumlu tuttuğuna göre davalı İ. Ş. de bu zarardan dolayı müteselsil olarak sorumlu tutulması gereklidir. Bayinin ödediği tazminatı servis olan diğer davalılardan rucü hakkı saklı olup kendi iç sorunlarıdır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle dosya içeriğine, yasal düzenlemelere ve Yargıtay’ın uygulamalarına uygun düşen direnme kararı yerinde olup işin esasının incelenmesi için daireye gönderilmesi görüşünde olduğumdan, H.G.K. çoğunluğunun bozma kararına katılamıyorum.
T.C.
YARGITAY
14. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/11457
K. 2011/13044
T. 31.10.2011
• ESER SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN ALACAĞIN TAHSİLİ ( İtirazın İptali – Eserde Açık Ayıplar Varsa İş Sahibinin Eserin Tesliminden Sonra İşlerin Mutad Cereyanına Göre Eseri Muayene Etmesi ve İmkan Bulur Bulmaz da Kusurlar Varsa Bunları Yükleniciye Bildirmesi Gerektiği)
• AYIPLI ESER ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacağın Tahsili – Eserde Açık Ayıplar Varsa İş Sahibinin Eserin Tesliminden Sonra İşlerin Mutad Cereyanına Göre Eseri Muayene Etmesi ve İmkan Bulur Bulmaz da Kusurlar Varsa Bunları Yükleniciye Bildirmesi Gerektiği)
• GİZLİ AYIPLAR ( Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacak/İtirazın İptali – Eserin Teslimi Anında Mutad Muayeneyle Görülemeyen Ancak Kullanım Sırasında Zamanla Ortaya Çıkan Ayıplar Olduğu – Kanunun 362. Md. Gereğince de Bu Tür Ayıpları İş Sahibi Öğrenir Öğrenmez Yükleniciye Bildirmesi Gerektiği)
• KULLANIM SIRASINDA ORTAYA ÇIKAN AYIPLAR ( Gizli Ayıplar Eserin Teslimi Anında Mutad Muayeneyle Görülemeyen Ancak Kullanım Sırasında Zamanla Ortaya Çıkan Ayıplar Olduğu/Bu Tür Ayıpları İş Sahibi Öğrenir Öğrenmez Yükleniciye Bildirmesi Gerektiği – Eser Sözleşmesinden Kaynaklanan Alacağın Tahsili)
818/m.359,362,366
ÖZET : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı tahsili istemleriyle açılmıştır. Eserde açık ayıplar varsa iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin mutad cereyanına göre eseri muayene etmesi, imkan bulur bulmaz da kusurlar varsa bunları yükleniciye bildirmeyi gerekir. Aksi halde, eser mevcut haliyle iş sahibi tarafından kabul edilmiş sayılır. Gizli ayıplar eserin teslimi anında mutad muayeneyle görülemeyen ancak kullanım sırasında zamanla ortaya çıkan ayıplardır. Kanunun 362. maddesi gereğince de, bu tür ayıpları iş sahibinin öğrenir öğrenmez yükleniciye bildirmesi gerekir.
DAVA : Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 29.1.2009 gününde verilen dilekçeyle itirazın iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 25.4.2011 tarihli hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatı tahsili istemleriyle açılmıştır. Davalı, işte ayıp ve eksiklikler bulunduğunu, açılan davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, dava kabul edilmiştir. Hükmü, davalı temyiz etmiştir.
Taraflar arasında otopark giriş parkı kilit taşıyla ödeme imalatı yapımı konusunda sözlü bir eser sözleşmesi bulunduğu çekişmeli değildir. Çekişmeli olan konu, eser bedelinin ne olacağı, davacının yapıp 24.10.2008 tarihinde teslim ettiği eserde ayıplar ve eksiklikler olup olmadığı hususlarındadır. Gerçekten davalı, eserin tesliminden sonra 4.11.2008 tarihli ihtarında eserde ayıp ve eksiklikler olduğunu, bunların giderilmesinden sonra bedelin ödenebileceğini davacıya bildirmiştir.
Belirtilmelidir ki, eser bedeli taraflarca önceden kararlaştırılmamışsa B.K.nun 366. maddesi uyarınca yapıldığı yıl mahalli rayiçlerine göre bulunmalıdır. Oysa bilirkişi tarafından bulunan bedelin hangi yıl rayiçlerine göre hesaplandığı raporda açıklanmamıştır.
Bir tanımlama yapmak gerekirse ayıp, sözleşmede üzerinde anlaşılan ( yüklenicinin esere dair olarak zikrettiği) niteliklerin veya dürüstlük kuralları gereğince bulunması gereken lüzumlu niteliklerin meydana getirilen eserde bulunmamasıdır. Başka bir ifadeyle, eserde sözleşme ve dürüstlük kurallarına göre olması gereken vasıfla fiilen mevcut olan arasındaki fark ayıptır. Açık ayıp, eserin iş sahibine teslimi anında kolaylıkla görülebilen ayıplardır. Buna karşılık gizli ayıp, eserin tesliminden sonra ve kullanımı sırasında kendini gösteren ayıp türüdür. Eserdeki eksiklik, ayıp kavramından ayrı bir kavram olup, eserde sözleşmeye göre yapılması kararlaştırılan bir kısım işlerin yapılmaması halidir. Eksik iş, teslim edilmeyen iş olduğundan bunun için ayıp ihbarı gerekmez. B.K.nun 359. maddesi hükmüne göre, eserde açık ayıplar varsa iş sahibinin eserin tesliminden sonra işlerin mutad cereyanına göre eseri muayene etmesi, imkan bulur bulmaz da kusurlar varsa bunları yükleniciye bildirmeyi gerekir. Aksi halde, eser mevcut haliyle iş sahibi tarafından kabul edilmiş sayılır. Gizli ayıplar eserin teslimi anında mutad muayeneyle görülemeyen ancak kullanım sırasında zamanla ortaya çıkan ayıplardır. Kanunun 362. maddesi gereğince de, bu tür ayıpları iş sahibinin öğrenir öğrenmez yükleniciye bildirmesi gerekir.
Davalı, gerek 4.11.2008 tarihli ihtarnamesinde gerekse mahkemeye sunduğu savunmasında eserde ayıplar ve eksiklikler bulunduğunu bildirdiğinden, eserin ayıplı veya eksik yapılıp yapılmadığı yönü üzerinde durulmalıdır.
Bu genel açıklamalardan sonra yapılması gereken iş, bilirkişiden ek rapor alınarak 24.10.2008 tarihinde teslim edilen eserin bedelini bu tarihteki mahalli rayiçlerine göre hesaplatmak, davalı iş sahibi eserde eksik ve ayıplar olduğunu savunduğundan aynı zamanda da 17.8.2010 tarihinde bilirkişi raporuna itiraz ettiğinden eserde ayıp ve eksiklikler olup olmadığını bilirkişiden sormak, ayıplar varsa bunlar sebebiyle bulunacak iş bedelinden tenzil gerekip gerekmediğini saptamak, çekişmeyi bütün bunların sonucuna uygun karara bağlamak olmalıdır.
Değinilen yönler gözardı edilerek eksik inceleme ve araştırmayla hüküm kurulduğundan, karar bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istenmesi halinde iadesine, 31.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3601
K. 2012/4443
T. 13.6.2012
• ESER BEDELİNİN ÖDENMESİ TALEBİ ( İş Sahibinin Malın Ayıplı Olduğuna İlişkin Cevabi İhtarname ve Tanık Delili Sunduğu/Yeterli Olmadığı – Davacı Alacağının Hüküm Altına Alınacağı )
• AYIPLI ESERDEKİ AYIBIN KANITLANMASI ( Eser Bedelinin Ödenmesi Talebi/İş Sahibinin Malın Ayıplı Olduğuna İlişkin Cevabi İhtarname ve Tanık Delili Sunduğu – Davalı İş Sahibinin İmalatı Ortadan Kaldırmakla Ayıbın Varlığını İspat Ettiğinin Kabul Edilemeyeceği )
• İŞ SAHİBİNİN AYIBI İSPAT YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Eser Bedelinin Ödenmesi Talebi/İş Sahibinin Malın Ayıplı Olduğuna İlişkin Cevabi İhtarname ve Tanık Delili Sunduğu – Davalı İş Sahibinin İmalatı Ortadan Kaldırmakla Ayıbın Varlığını İspat Ettiğinin Kabul Edilemeyeceği )
• İSPAT YÜKÜ ( Eserin Ayıplı Olduğunu Kanıtlama Külfetinin İş Sahibine Ait Olduğu/İş Sahibinin Malın Ayıplı Olduğuna İlişkin Cevabi İhtarname ve Tanık Delili Sunduğu – Davalı İş Sahibinin İmalatı Ortadan Kaldırmakla Ayıbın Varlığını İspat Ettiğinin Kabul Edilemeyeceği )
818/m.355
ÖZET : Dava, sözlü eser sözleşmesi uyarınca davalının evine yapılan alçı ve sıva işlerine ilişkin bedelin ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmıştır. Uyuşmazlık, yapılan işin ayıplı olup olmadığı noktasındadır. Kural olarak, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlamak yükleniciye, eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. Her ne kadar gerek cevabi ihtarname gerekse tanık anlatımlarıyla ayıp ihbarının yapıldığı kanıtlanmış ise de ayıbın varlığı konusunda tespit bulunmadığı gibi ayıba ilişkin başkaca delil de sunulmamıştır. Kısaca davalı iş sahibi ayıplı olduğunu iddia ettiği imalatı ortadan kaldırmış olmakla ayıbın varlığını kanıtlayamamıştır. Bu durumda bilirkişinin imalatın yapıldığı tarihteki piyasa değerlerine göre hesapladığı davacı alacağının hüküm altına alınması gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, sözlü eser sözleşmesi uyarınca davalının evine yapılan alçı ve sıva işlerine ilişkin bedelin ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılmış, davalı, davacı ile anlaşmaları bulunduğunun ancak ayıplı imalat gerçekleştirildiğinden sökülerek başkasına yaptırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece savunma doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, karar davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Mahkemece eserin ayıplı imali nedeniyle reddi gerekeceğinden davacının BK’nın 360. maddesi uyarınca alacağının yerinde olmadığına karar verilmiş ise de taraflar arasında bir kısım imalatın davacı tarafından yapıldığında uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, yapılan işin ayıplı olup olmadığı noktasındadır. Kural olarak, eser sözleşmelerinde işin yapıldığını ve teslim edildiğini kanıtlamak yükleniciye, eserin ayıplı olduğunu kanıtlama külfeti ise iş sahibine aittir. Her ne kadar gerek cevabi ihtarname gerekse tanık anlatımlarıyla ayıp ihbarının yapıldığı kanıtlanmış ise de ayıbın varlığı konusunda tespit bulunmadığı gibi ayıba ilişkin başkaca delil de sunulmamıştır. Kısaca davalı iş sahibi ayıplı olduğunu iddia ettiği imalatı ortadan kaldırmış olmakla ayıbın varlığını kanıtlayamamıştır. Bu durumda bilirkişinin BK’nın 366. maddesi hükmünce imalatın yapıldığı tarihteki piyasa değerlerine göre hesapladığı 2.017,00 TL davacı alacağının hüküm altına alınması gerekirken davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuş, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 13.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2855
K. 2011/2527
T. 26.4.2011
• AYIPLI ESER (Dava Konusu Eserin Tamamının mı Yoksa Bir Kısmının mı Ayıplı Olduğunun Tespit Edilmesi Gereği – Bir Kısmının Ayıplı Olması Halinde Bunun İmalat Bedelinden Tenzil Edileceği/Bilirkişi Görüşü Alınması Gerektiği)
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI (Ödenmeyen İmalat Bedelinin Tahsili İçin Başlatılan İcra Takibine Vaki İtiraz – Karşı Davada Ayıplı İmalatın Giderilmesi Talebi Bulunduğu/Bilirkişi Kurulundan Eserin Ayıplı Olup Olmadığı Husunda Görüş Alınması Gerektiği)
• AYIPLI ESER BEDELİNDEN TENZİLAT YAPILMASI (Tezilat Tutarının Belirlenmesinde Bilirkişi Görüşü Alınması Gereği – Ayıplı Eserin Tamamen Reddedilmesi Halinde Yüklenicinin İmalat Bedeline Hak Kazanamayacağı)
• İMALAT BEDELİ (Eserin Kısmi Ayıplı Olması Halinde Bilirkişi Tarafından Belirlenecek Kısmi Tenzilat Tutarının İmalat Bedelinden Düşülmesi Gereği – İtirazın İptali Davası)
• TAKAS (Eserin Ayıplı Olduğu Fakat Reddi Gerekmediği Halde Karşı Davada Takas Talep Edildiğinden Bedelden Tenzilat Yapılacağı)
818/m. 355,366
ÖZET : İcra takibine vaki İtirazın İptali davası ve karşı davada ise ayıplı imalatın giderilmesi için ödenen bedelin tahsili istemi davalarında; eser sözleşmesi gereğince ortaya çıkarılan eserin ayıplı olması nedeniyle tamamen reddi halinde yüklenici ayıplı imalatın bedeline hak kazanmayacağından ve eğer yapılan eser ayıplı ise bedelden tenzil yoluna gidilmesi gerektiğinden bu konuda bilirkişiden kesin bir görüş alınması zorunludur. Bu nedenle mahkemece yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan eserin bir kısmının ayıplı mı yoksa reddi gerektiği mi hakkında kesin bir görüş alınıp eserin bedeli yapıldığı tarihler itibariyle Euro cinsinden hesap ettirilmelidir. Eserin ayıplı kısmının reddi gerekiyorsa yüklenici alacağı tenzil olunacak bedel ayıplı eserin yeniden yapımı dikkate alınarak belirlenmelidir. Eserin ayıplı olduğu, reddi gerekmediği sonucuna varıldığı takdirde ise karşı davada öncelikle takas talep edildiğinden bedelden tenzili gereken kısım asıl davada mahsup edilerek, fazlası var ise karşı davada hüküm altına alınarak uyuşmazlık çözüme kavuşturulmalıdır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükümün temyizen tetkiki davalı-k, davacı E. A. tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Taraflar arasındaki uyuşmazlık BK’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmış olup, asıl davanın davacısı yüklenici, davalı ve karşı davanın davacısı ise iş sahibidir. Asıl davada ödenmeyen imalat bedelinin tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali, takibin devamı, karşı davada ise öncelikle ayıplı imalat bedelinin davacı alacağından takas ve mahsubuyla ayıplı imalatın giderilmesi için ödenen bedelin yükleniciden tahsili istenmiş olup, mahkemece her iki davanın da kısmen kabulüne dair verilen karar davalı ve karşı davacı vekilince temyiz edilmiştir.
İddia, savunma ve dosya kapsamına göre yanlar arasındaki uyuşmazlık yüklenicinin yaptığı imalatın bedeli ile işin kısmen ayıplı yapılıp yapılmadığı noktalarında toplanmaktadır. İmalatın ne miktar bedelle yapılacağı konusunda yazılı bir sözleşme düzenlenmemiştir. Her ne kadar her iki taraf da işin bedelinin Euro üzerinden kararlaştırıldığını kabul etmişler ise de miktarı uyuşmazlık konusudur. Ayrıca davalı işin bir bölümünün sökülüp yeniden yaptırılması gerektiğini, davacı ise yapılan imalatın anlaşmaya uygun olduğunu söylemişlerse de bilirkişi tarafından verilen raporda işin ayıplı olduğu açıklanmış, hatalı imal olunan yerlerde ayıbın giderilmesi veya yeniden sökülüp yapılması, ancak ekonomik koşullara göre ayıp bedelinin takdiri gerektiği belirtilmiştir. Oysa BK’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmelerinde ayıplı eserin tamamen reddi halinde yüklenici ayıplı imalatın bedeline hak kazanmayacağından ve eğer yapılan eser ayıplı ise bedelden tenzil yoluna gidilmesi gerektiğinden bu konuda bilirkişiden kesin bir görüş alınması zorunludur. Bu nedenle mahkemece yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulundan eserin bir kısmının ayıplı mı yoksa reddi gerektiği mi hakkında kesin bir görüş alınıp eserin bedeli BK’nın 366. maddesi gereğince yapıldığı tarihler itibariyle Euro cinsinden hesap ettirilmelidir. Eserin ayıplı kısmının reddi gerekiyorsa yüklenici alacağı tenzil olunacak bedel ayıplı eserin yeniden yapımı dikkate alınarak belirlenmelidir. Eserin ayıplı olduğu, reddi gerekmediği sonucuna varıldığı takdirde ise karşı davada öncelikle takas talep edildiğinden bedelden tenzili gereken kısım asıl davada mahsup edilerek, fazlası var ise karşı davada hüküm altına alınarak uyuşmazlık çözüme kavuşturulmalıdır.
Mahkemece bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, bozulması uygun görülmüştür.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükümün temyiz eden davalı karşı davacı Ertuğrul yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalı-k, davacı E. A.’a geri verilmesine, 26.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.