Aylık Ücret Hakkında Yargıtay Kararları
T.C
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/5507
K. 2010/265
T. 26.1.2010
KATKI PAYI ALACAĞI İSTEMİ (Katkı Payı Alacağını Belirlemek İçin Eşlerin Evlenme Tarihinden Dava Konusu Mal Varlığının Edinildiği Tarihe Kadar Olan Tüm Gelirleri Hesaplanması Gerektiği)
AYLIK GELİRİN HESAPLANMASI (Katkı Payı Alacağı – Özel Muayenehanesinde Serbest Diş Hekimi Olarak Çalışan Davalının Aylık Gelirinin Asgari Ücret Esas Alınarak Hesaplanması Olağan Yaşam Akışına Uygun Olmadığı)
EŞLERİN GELİRLERİ (Katkı Payı Alacağı Davası – Katkı Payı Alacağını Belirlemek İçin Eşlerin Evlenme Tarihinden Dava Konusu Mal Varlığının Edinildiği Tarihe Kadar Olan Tüm Gelirlerinin Hesaplanması Gerektiği)
HEKİM OLARAK ÇALIŞAN DAVALI (Aylık Gelirinin Meslek Odası ve Vergi Dairesinden Sorularak Alınacak Cevapların Dosya Arasına Konulması ve Bundan Sonra Uzman Bilirkişi ya da Bilirkişilerin de Görüşleri Alınarak Adil ve Hukuka Uygun Emsal Gelirin Belirlenmesi Gerektiği – Katkı Payı Alacağı)
743/m.152
ÖZET : Dava, katkı payı alacağı istemidir. Evlilik birliği içinde edinilen mal varlığı için eşler, katkıları oranında katkı payı alacağı hakkına sahiptirler. Kararlılık kazanmış Yargıtay uygulamalarına göre, katkı payı alacağını belirlemek için eşlerin evlenme tarihinden davaya konu mal varlığının edinildiği tarihe kadar olan tüm gelirleri hesaplanmalı, herbirinin toplam gelirinden kişisel harcamaları ile kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarı belirlenmeli, bundan sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin tasarruf oranı bulunmalı, bulunan bu oran davaya konu mal varlığının dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağı tespit edilmelidir.
Özel muayenehanesinde serbest diş hekimi olarak çalışan davalının aylık gelirinin asgari ücret esas alınarak hesaplanması olağan yaşam akışına uygun değildir. Mahkemece, meslek odası ve vergi dairesinden sorularak alınacak cevapların dosya arasına konulması, bundan sonra uzman bilirkişi ya da bilirkişilerin de görüşleri alınarak adil ve hukuka uygun emsal gelirin belirlenmesi, bundan sonra az yukarda açıklanan esaslar ilkesinde davacının katkı payı alacağının saptanması gerekirken gerekli araştırma yapılmadan gerçek yaşam koşullarını yansıtmayacak asgari ücretin esas alınması doğru olmamıştır.
DAVA : Nursen E. ile Halil E. aralarındaki katkı payı alacağı davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Ankara 11. Aile Mahkemesinden verilen 2.7.2009 gün ve 335/801 Sayılı hükümün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 26.1.2010 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Avukat Haydar Özgür Yılmaz ve Avukat Fatih Yıldırım ve karşı taraftan davacı vekili Avukat Esin Özbey geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı Nursen E. vekili, 1083 ada 6 parseldeki 12 numaralı bağımsız bölüme ilişkin 5.010 TL katkı payı alacağı isteğinde bulunmuş, 1.7.2009 tarihli ıslah dilekçesiyle de alacak miktarını 116.276,47 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı Halil E. vekili, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüyle 101.829,41 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar, 18.5.1985 tarihinde evlenmişler, 13.10.2004 tarihinde açılan boşanma davasının kabulüne ilişkin hükümün kesinleşmesiyle 13.9.2006 tarihinde boşanmışlardır. Sözleşme ile başka mal rejimi seçilmediğinden eşler arasında 1.1.2002 tarihine kadar mal ayrılığı, bu tarihten mal rejiminin sona erdiği boşanma davasının açıldığı tarihe kadar ise yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. Dava konusu muayenehane olarak kullanılan 12 numaralı bağımsız bölüm taraflar arasında mal ayrılığının geçerli olduğu 26.12.1996 tarihinde satın alınarak davalı koca adına tescil edildiğinden uyuşmazlığın Borçlar Kanunu’nun genel hükümlerine göre çözüme kavuşturulması gerekir.
Evlilik birliği içinde edinilen mal varlığı için eşler, katkıları oranında katkı payı alacağı hakkına sahiptirler. Kararlılık kazanmış Yargıtay uygulamalarına göre, katkı payı alacağını belirlemek için eşlerin evlenme tarihinden davaya konu mal varlığının edinildiği tarihe kadar olan tüm gelirleri hesaplanmalı, herbirinin toplam gelirinden kişisel harcamaları ile kocanın 743 Sayılı TKM’nin 152. maddesi uyarınca evi geçindirme yükümlülüğü uyarınca yapması gereken harcamalar çıktıktan sonra yapabilecekleri tasarruf miktarı belirlenmeli, bundan sonra toplam tasarruf miktarı karşısında davacı eşin tasarruf oranı bulunmalı, bulunan bu oran davaya konu mal varlığının dava tarihindeki değeri ile çarpılarak katkı payı alacağı tespit edilmelidir.
Somut olayda, öğretmen olan davacının çalışmasına ve gelirlerine ilişkin belgeler dosya arasına getirtilmesine rağmen serbest diş hekimi olarak çalışan davalının gelirlerine ilişkin belgeler Maliye Bakanlığı Arşiv Yönetmeliği gereğince süresi geçtiğinden imha edildiği belirtilerek gönderilmemiştir. Mahkemece, davalının edinme tarihine kadar olan gelirini asgari ücret üzerinden hesaplayan hukukçu bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde karar verilmiştir. Özel muayenehanesinde serbest diş hekimi olarak çalışan davalının aylık gelirinin asgari ücret esas alınarak hesaplanması olağan yaşam akışına uygun değildir. Mahkemece, meslek odası ve vergi dairesinden sorularak alınacak cevapların dosya arasına konulması, bundan sonra uzman bilirkişi ya da bilirkişilerin de görüşleri alınarak adil ve hukuka uygun emsal gelirin belirlenmesi, bundan sonra az yukarda açıklanan esaslar ilkesinde davacının katkı payı alacağının saptanması gerekirken gerekli araştırma yapılmadan gerçek yaşam koşullarını yansıtmayacak asgari ücretin esas alınması doğru olmamıştır.
Davalı vekili savunmasında, vekil edeninin evlenmeden önce üyesi olduğu Devlet Tiyatrosu Çalışanları Konut Yapı Kooperatifi aracılığıyla edindiği 15482 ada 1 parseldeki 15 numaralı bağımsız bölümün satışından elde ettiği paranın davaya konu muayenehanenin alımında kullanıldığını ileri sürmüştür. Davalının kooperatife üye olma tarihi ve aidat ödemelerine ilişkin makbuzlar istenilmeden eksik araştırma ile karar verildiği gibi söz konusu dairenin satış tarihi de göz önünde bulundurularak elde edilen paranın davaya konu taşınmazın edinilmesinde kullanılıp kullanılmadığı üzerinde gereği gibi durulmamıştır. Mahkemece, dosya arasında bulunan davalının banka hesap hareketlerine ilişkin evraklar bankacı bilirkişiye inceletilerek dava dışı taşınmazın satış ından elde edilen gelirin muayenehanenin alımında kullanılıp kullanılmadığı hususu açıklatılmaya çalışılmalıdır.
Kabule göre de, dava dilekçesinde belirtilen 5.010 TL için dava tarihinden itibaren. 96.819,41 TL için ise ıslah tarihinden itibaren faizin işletilmesine karar verilmesi gerekirken hüküm altına alınan 101.829,41 TL’nin tamamı için dava tarihinden itibaren faiz işletilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Tüm bu açıklamalar sebebiyle davalı vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükümün H.U.M.K.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 750 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine ve 1375,00 TL peşin harcın istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 26.1.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/9635
K. 2012/13463
T. 14.6.2012
İŞE İADE İSTEMİ ( Davacının Tekrar Eden Eylemi Karşısında İş Sözleşmesinin Geçerli Sebeple Feshi İşlemi Yerinde Olup Aksi Kanaat Ve Bilirkişinin Eksik Değerlendirmesine Dayanılarak Davanın Kabulüne Karar Verilmesi Bozma Sebebi Olması )
BANKANIN ŞUBE MÜDÜRÜNÜN GELİRİNDEN FAZLA BORÇLANMASI ( Banka İçin Her Zaman Risk Oluşturacağı – Güven ve İtibar Kurumları Olan Bankanın Bu Şekilde Durumu Risk Oluşturan Personelle Çalışmasının Beklenemeyeceği – İşe İade İsteminin Reddi Gereği )
AYLIK ÜCRETİNİN BEŞ KATINDAN FAZLA BORÇLANAN DAVACI ( Davacı Bankanın Şube Müdürü Olup Gelirinden Fazla Borçlanması Banka İçin Her Zaman Risk Oluşturacağı – Güven ve İtibar Kurumları Olan Bankanın Bu Şekilde Durumu Risk Oluşturan Personelle Çalışmasının Beklenemeyeceği )
BANKANIN RİSK OLUŞTURAN PERSONELLE ÇALIŞMASININ BEKLENEMEYECEĞİ ( Aylık Ücretinin Beş Katından Fazla Borçlanan Davacının Bankanın Şube Müdürü Olup Gelirinden Fazla Borçlanması Banka İçin Her Zaman Risk Oluşturacağı – İşe İade İsteminin Reddi Gereği )
4857/m.18,20,21
ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Davacının aylık ücretinin beş katından fazla borçlanması konusunda 11.7.2003 tarihinde müfettiş incelemesi sonucunda ihtar cezası verildiği, Bilirkişi davacının borcuna yetecek malvarlığı bulunduğu değerlendirmesini yapmış ise de, davacıya ait iki adet araç olduğu belirtilmiş ancak araçlardan biri üzerinde banka kredisi sebebiyle ipotek konulduğu değerlendirilmemiştir. Öte yandan davacı, bankanın şube müdürü olup gelirinden fazla borçlanması banka için her zaman risk oluşturacaktır.
Güven ve itibar kurumları olan bankanın bu şekilde durumu risk oluşturan personelle çalışması beklenemez, kaldı ki davacının işyeri yönetmeliğinde “gelirine ve malvarlığına oranla aşırı borçlanma halini sürekli devam ettirme ve borçlarına bağlı yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeme” halinin cezayı gerektirdiği yönündeki düzenlemeyi bilecek durumda da olduğundan davacının tekrar eden eylemi karşısında iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshi işlemi yerinde olup aksi kanaat ve bilirkişinin eksik değerlendirmesine dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi bozma sebebidir.
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme, istemi kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi H. Can tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı işçi, iş sözleşmesinin davalı işverence geçerli bir sebep olmadan feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliği ile işe iadesine karar verilmesini, buna bağlı işe başlatmama tazminatıyla boşta geçen dört aylık ücret ve diğer haklarının belirlenmesi isteğinde bulunmuştur.
Davalı işveren, davacının işyerindeki gişe görevlisine 54.000,00 TL borçlu olduğu ağabeyinin kredi kartını kullandığı, maaşının beş katından fazla piyasaya borcu bulunduğu bu konuda daha öncede ihtar edildiği harcamaları arasında pavyon giderlerinin bulunduğu iş sözleşmesi bu sebeplerle feshedildiğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece davacının borcunu karşılayacak kadar malvarlığının bulunduğu, bankanın ticari itibarını gölge düşürecek bir davranışının bulunmadığı pavyon giderlerinin kişisel harcamaları olduğu ve bu harcamaların çalışma ortamında olumsuz bir etkisinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4857 Sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesine göre otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır.
4857 Sayılı Kanun’un 18. maddesi bakımından işçinin davranışlarından kaynaklanan sebepler, işçinin aynı Kanun’un 25/II. maddesinde öngörülen sebepler niteliğinde ve ağırlığında olmayan, işyerinde işin görülmesini önemli ölçüde olumsuz etkileyen, sözleşmeye aykırı davranışlarıdır. İşçinin davranışı ancak işyerinde olumsuzluklara yol açması halinde geçerli sebep olabilir. İşçinin sosyal açıdan olumsuz bir davranışı, toplumsal ve etik açıdan onaylanmayacak bir tutumu işyerinde üretim ve iş ilişkisi sürecine herhangi bir olumsuz etki yapmıyorsa geçerli sebep sayılamaz.
4857 Sayılı Kanun’un 20. maddesinin 2. fıkrasına göre feshin geçerli sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür.
Dosya içeriğinden, davacının davalı banka şubesinde müdür olarak görev yaptığı işe 27.4.1999 tarihinde girdiği, 10.11.2009 tarihli fesih bildiriminde davacının daha önce uyarıldığı halde gelirine oranla daha fazla borçlandığı, bireysel kredi kartı hesabına 74.703 TL borcu bulunduğu, kart ekstresinde 12 adet pavyon harcaması giderinin bulunduğu dikkate alındığında davacıya karşı güvensizlik ortamı oluştuğu görevini yapmada sakınca görüldüğünden tazminatlarının ödenerek iş sözleşmesinin feshine karar verildiği anlaşılmaktadır. Davacının aylık ücretinin beş katından fazla borçlanması konusunda 11.7.2003 tarihinde müfettiş incelemesi sonucunda ihtar cezası verildiği, Bilirkişi davacının borcuna yetecek malvarlığı bulunduğu değerlendirmesini yapmış ise de, davacıya ait iki adet araç olduğu belirtilmiş ancak araçlardan biri üzerinde banka kredisi sebebiyle ipotek konulduğu değerlendirilmemiştir. Öte yandan davacı, bankanın şube müdürü olup gelirinden fazla borçlanması banka için her zaman risk oluşturacaktır. Güven ve itibar kurumları olan bankanın bu şekilde durumu risk oluşturan personelle çalışması beklenemez, kaldı ki davacının işyeri yönetmeliğinde “gelirine ve malvarlığına oranla aşırı borçlanma halini sürekli devam ettirme ve borçlarına bağlı yükümlülüklerini zamanında yerine getirmeme” halinin cezayı gerektirdiği yönündeki düzenlemeyi bilecek durumda da olduğundan davacının tekrar eden eylemi karşısında iş sözleşmesinin geçerli sebeple feshi işlemi yerinde olup aksi kanaat ve bilirkişinin eksik değerlendirmesine dayanılarak davanın kabulüne karar verilmesi bozma sebebidir.
Belirtilen sebeplerle, 4857 Sayılı Kanun’un 20. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, hükmün bozulmak suretiyle ortadan kaldırılması ve aşağıdaki gibi karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle;
1- )Mahkemenin yukarda tarih ve sayısı belirtilen kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,
2- )Davanın reddine,
3- )Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4- )Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 50,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsiliyle davalıya ödenmesine,
5- )Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
6- )Peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde ilgiliye iadesine, kesin olarak, 14.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/26362
K. 2007/34664
T. 20.11.2007
FAZLA ÇALIŞMA ( İş Sözleşmesinde Normal Mesai Saati Tanımlaması Olmayıp Personelin Resmi Tatil de Dahil İşin Gereğine Bağlı Her Saat Çalışabileceği Hükmü – Yılda 270 Saate Kadar Fazla Çalışmaların Aylık Ücretin İçinde Olduğu Şeklinde Değerlendirileceği )
AYLIK ÜCRETİN İÇERİSİNDE KARARLAŞTIRILAN FAZLA ÇALIŞMA ( Sözleşmede Normal Mesai Saati Tanımlaması Olmayıp Personelin Resmi Tatil de Dahil İşin Gereğine Bağlı Her Saat Çalışabileceği Hükmü – Yılda 270 Saate Kadar Fazla Çalışmaların Aylık Ücretin İçinde Olduğu Şeklinde Değerlendirileceği )
YILDA 270 SAATE KADAR FAZLA ÇALIŞMA ( Aylık Ücretin İçinde Olduğu Şeklinde Değerlendirilmesi – Sözleşmede Normal Mesai Saati Tanımlaması Olmayıp Personelin Resmi Tatil de Dahil İşin Gereğine Bağlı Her Saat Çalışabileceği Hükmü )
İŞ SÖZLEŞMESİNDE NORMAL MESAİ SAATİNİN TANIMLANMAMASI ( Personelin Resmi Tatil de Dahil İşin Gereğine Bağlı Her Saat Çalışabileceği Hükmü – Yılda 270 Saate Kadar Fazla Çalışmaların Aylık Ücretin İçinde Olduğu Şeklinde Değerlendirileceği )
1475/m. 41
ÖZET : Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 4. maddesinde, “işin ve görevin niteliği nedeniyle normal mesai saati diye bir tanımlama söz konusu olmayıp, personel resmi tatil günleri de dahil olmak üzere işin gereğine bağlı olarak her günün her saatinde çalışabilir. Önemli olan görev tanımına giren işlerin zamanında tamamlanmasıdır. Bu itibarla personelin normal çalışma günleri ve saatleri dışında yapacağı çalışmalar için herhangi bir fazla çalışma ücreti talebinde bulunması söz konusu değildir.” şeklinde kurala yer verilmiştir. Sözleşmenin anılan hükmü, yılda 270 saate kadar fazla çalışmaların aylık ücretin içinde olduğu şeklinde değerlendirilmelidir. Böyle olunca davacının yılda 270 saati aşan fazla çalışmaları bakımında hesaplama yapılması suretiyle sonuca gidilmesi gerekir.
DAVA : Davacı, izin, fazla çalışma parası, bayram ve genel tatil gündelikleri, prim alacaklarının ödetilmesine, karşı davacı ise ihbar tazminatının ödetilmesi davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerle her iki davayı da gerçekleşen miktarın faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine ilişkin hüküm süresi içinde temyizen incelenmesi taraflar avukatınca istenilmesi ve davacı Avukatınca da duruşma talep edilmesi üzerine dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 20.11.2007 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü davacı adına Avukat L. E. ile karşı taraf adına Avukat A. Y geldiler. Duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davacının tüm, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Taraflar arasındaki iş sözleşmesinin 4.maddesinde, “işin ve görevin niteliği nedeniyle normal mesai saati diye bir tanımlama söz konusu olmayıp, personel resmi tatil günleri de dahil olmak üzere işin gereğine bağlı olarak her günün her saatinde çalışabilir. Önemli olan görev tanımına giren işlerin zamanında tamamlanmasıdır. Bu itibarla personelin normal çalışma günleri ve saatleri dışında yapacağı çalışmalar için herhangi bir fazla çalışma ücreti … talebinde bulunması söz konusu değildir.” şeklinde kurala yer verilmiştir. Sözleşmenin anılan hükmü, yılda 270 saate kadar fazla çalışmaların aylık ücretin içinde olduğu şeklinde değerlendirilmelidir. Böyle olunca davacının yılda 270 saati aşan fazla çalışmaları bakımında hesaplama yapılması suretiyle sonuca gidilmesi gerekir. Mahkemece sözleşmenin anılan hükmü bir değerlendirmeye tabi tutulmadan fazla çalışma isteğinin kabulü hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, davalı yararına takdir edilen 500 YTL duruşma avukatlık parasının karşı tarafa yükletilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 20.11.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/9-259
K. 2005/282
T. 27.4.2005
İŞÇİLİK ALACAKLARININ TAHSİLİ ( Bordrolarda Yazılı Olan Ücrete İtibar Edilerek Davaya Konu Tazminat ve Diğer İşçilik Hakları Hesaplanması Gerektiği )
İŞÇİNİN AYLIK ÜCRETİNİN MİKTARI ( İşçilik Alacaklarının Tahsili- Bordrolarda Yazılı Olan Ücrete İtibar Edilerek Davaya Konu Tazminat ve Diğer İşçilik Hakları Hesaplanması Gerektiği )
BORDROLARDA YAZILI OLAN ÜCRETE İTİBAR EDİLMESİ ( Davalı Tanıkları Bordrolarda Geçen Ücreti Doğruladıkları – Böyle Olunca Bordrolarda Yazılı Olan Ücrete İtibar Edilerek Davaya Konu Tazminat ve Diğer İşçilik Haklarının Hesaplanması Gerektiği )
AYLIK ÜCRET BORDROLARINA DAYANILMASI ( İşçilik Alacaklarının Tahsili- Bordrolarda Yazılı Olan Ücrete İtibar Edilerek Davaya Konu Tazminat ve Diğer İşçilik Hakları Hesaplanması Gerektiği )
4857/m.32
ÖZET : Dava, işçilik alacaklarına ilişkindir. Davacı tanıkları ücret konusunda davacının iddiası doğrultusunda anlatımda bulunmuşlarsa da aynı nedenle iş sözleşmesi sona eren kişiler olmaları sebebiyle salt bu anlatımlara göre sonuca gidilmesi doğru olmaz. Diğer yandan davalı tanıkları bordrolarda geçen ücreti doğrulamışlardır. Böyle olunca bordrolarda yazılı olan ücrete itibar edilerek davaya konu tazminat ve diğer işçilik hakları hesaplanmalıdır. Mahkemece, gerekirse bilirkişiden bu yönde ek rapor alınarak sonuca gidilmelidir.
DAVA : Taraflar arasındaki “işçilik alacakları” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kemer Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 26.01.2004 gün ve 2002/272 E. 2004/19 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9.Hukuk Dairesinin 21.09.2004 gün ve 2004/12148-19499 sayılı ilamı ile;
( … 1.Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2.Davacı işçinin aylık ücretinin miktarı taraflar arasında tartışmalıdır. Davalı işveren davacının imzasını taşıyan aylık ücret bordrolarına dayanmış, davacı ise ücretin bordroda gösterilenden daha yüksek olduğunu ileri sürmüştür. Mahkemece davacının iddiasına değer verilerek yapılan hesaplamaya göre istek konusu kıdem tazminatı ile diğer işçilik haklarının kabulüne karar verilmiştir.
Davacı tanıkları ücret konusunda davacının iddiası doğrultusunda anlatımda bulunmuşlarsa da aynı nedenle iş sözleşmesi sona eren kişiler olmaları sebebiyle salt bu anlatımlara göre sonuca gidilmesi doğru olmaz. Diğer yandan davalı tanıkları bordrolarda geçen ücreti doğrulamışlardır. Böyle olunca bordrolarda yazılı olan ücrete itibar edilerek davaya konu tazminat ve diğer işçilik hakları hesaplanmalıdır. Mahkemece, gerekirse bilirkişiden bu yönde ek rapor alınarak sonuca gidilmelidir.. )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve direnme kararının verildiği tarih itibariyle H.U.M.K. 2494 sayılı Yasa ile değişik 438/II.fıkrası hükmü gereğince duruşma isteğinin reddine karar verilip dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429.maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 27.04.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/20792
K. 2010/2431
T. 8.2.2010
AYLIK ÜZERİNE KONULAN HACZİN KALDIRILMASI ( İşçilerin Aylık Ücretlerinin Dörtte Birinden Fazlasının Haczedilmeyeceği – İşçi Ücreti Üzerinde Birden Fazla Haciz Bulunması Halinde Kesintinin 1/4’ten Fazla Olmayacağı Önceki Dosya Haczi Sona Ermeden Sonraki Haciz İçin Kesinti Yapılamayacağı )
İŞÇİ ÜCRETİNİN HACZEDİLMESİ ( Birden Fazla Haciz Bulunması Halinde Dahi Aylık Ücretin 1/4’den Fazlasının Haczedilemeyeceği – Önceki Dosya Haczi Sona Ermeden Sonraki Haciz İçin Kesinti Yapılamayacağı )
4857/m. 35
ÖZET : İşçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez, maaş üzerinde birden fazla haciz bulunması halinde dahi kesinti 1/4’ten fazla olamaz. Önceki dosya haczi sona ermeden sonraki haciz için kesinti yapılamaz.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Borçlu, aylığı üzerine konulan haczin kaldırılmasını istemiş, mahkemece de borçlunun maaşı üzerindeki haczin tümüyle kaldırılmasına karar verilmiştir.
4857 Sayılı Kanun’un 35. maddesine göre, işçilerin aylık ücretlerinin dörtte birinden fazlası haczedilemez, maaş üzerinde birden fazla haciz bulunması halinde dahi kesinti 1/4’ten fazla olamaz. Önceki dosya haczi sona ermeden sonraki haciz için kesinti yapılamaz. Görüldüğü üzere yasa, işçinin aylığının 1/4 ünün haczine olanak vermektedir.
Somut olayda, İstanbul 12. İcra Müdürlüğünün 2007/8492 esas sayılı takip dosyasında 10.11.2008 tarihinde borçlunun maaşının 1/4’üne ve ikramiyelerinin tamamına haciz konulmuş olup, maaş üzerine konulan 1/4 oranındaki haciz, 4857 Sayılı Yasa’ya uygun bulunmaktadır. O halde mahkemece şikayetin reddi gerekirken, gerekçe ile çelişecek şekilde maaş üzerindeki haczin tümden kaldırılması doğru olmadığı gibi, şikayet konusu yapılmayan borçlunun almakta olduğu ikramiyeler üzerinde 1/4 oranında haciz uygulanmasına yönelik olarak hüküm kurulması da isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 8.2.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/604
K. 2010/38631
T. 17.12.2010
ÜCRET FARKI İLE İHBAR TAZMİNATI ALACAKLARININ ÖDETİLMESİ İSTEMİ ( Eksik Ödenen Aylık Ücretin Hesaplanarak Davalı Sağlık Bakanlığından Tahsiline Karar Vermek Gerektiği )
AYLIK ÜCRETİN EKSİK ÖDENMESİ ( Hesaplanarak Davalı Sağlık Bakanlığından Tahsiline Karar Vermek Gerekirken Taleple Bağlılık Kuralına Aykırı Olarak Ücret Hesaplaması Yapılmasının Bozmayı Gerektirdiği )
TALEPLE BAĞLILIK ( Eksik Ödenen Aylık Ücretin Hesaplanarak Davalı Sağlık Bakanlığından Tahsiline Karar Vermek Gerekirken Taleple Bağlılık Kuralına Aykırı Olarak Ücret Hesaplaması Yapılmasının Bozmayı Gerektirdiği )
1086/m.74
ÖZET : Davacı, ücret farkı ile ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacı, ücret alacağı ve ihbar tazminatı talebinde bulunmuştur. Mahkeme işe giriş tarihinden itibaren ücretlerin eksik ödendiğini kabul ederek Sağlık Bakanlığı hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı K… Tem. İnş. Otomasyon Hiz. Taah. San ve Tic Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine karar vermiştir. Dosya içeriğinden davacının davalı şirket tarafından işten çıkartıldığı, ara vermeksizin davalı Sağlık Bakanlığı işyeri olan Gebze Devlet Hastanesinde çalışmasının aralıksız sürdüğü sabittir. Mahkeme işe giriş tarihinden itibaren aylık ücretin eksik ödendiğini kabul etmiş, bu husus taraflarca temyiz konusu yapılmamıştır. Eksik ödenen aylık ücretin hesaplanarak davalı Sağlık Bakanlığından tahsiline karar vermek gerekirken H.U.M.K.nun 74. maddesindeki taleple bağlılık kuralına aykırı olarak ücret hesaplaması yapılması bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Davacı, ücret farkı ile ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Yerel mahkeme, istemi hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılardan Sağlık Bakanlığı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İ. Tav tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalılardan K… Firmasının “Bakım Onarım ve Teknik Destek Hizmet Alımı” ile ilgili ihaleyi kazanması sonucunda bu firmada 1.1.2007 tarihinden itibaren “Teknisyen” olarak istihdam edildiğini, 1.10.2007 tarihinde çalışmak üzere işyeri olan Gebze Devlet Hastanesi’ne gittiğinde ise işe gelmemesinin istendiğini, zaten iş akdinin de çok önceden feshedildiğinin kendisine bildirildiğini, sonradan öğrendiği kadarı ile davalı K… Şirketinin çıkışını 8.5.2007 tarihinde yaptığını, işten çıkışının davalı Devlet Hastanesi tarafından bilinmesine rağmen aynı işte çalışmasına izin verildiğini, K… Şirketi tarafından işten çıkarılmasından itibaren hak etmiş bulunduğu maaşlarının her ay için 200, 00- TL eksik ödendiğini belirterek fark ücret ve ihbar tazminatı alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı K… Tem. İnş. Otomasyon Hiz. Taah. San ve Tic Ltd. Şti. hastane tarafından teknisyen şartını taşımayan personelin teknisyen şartlarını taşıdıklarına dair ilgili belgeleri ibraz etmelerinin istendiğini, davacının istenen belgeleri süresi içinde ibraz etmediğinden 8.5.2007 tarihinde işi bıraktığını, 8.5.2007 tarihinde işten ayrılan ve 20.2.2007 tarihinde tutanakla kendisine teknisyen şartlarına haiz olmadığı konusunda bilgi verilen davacının şirketlerinden herhangi alacağının kalmadığını beyan etmiştir.
Davalı Sağlık Bakanlığı/Gebze Devlet Hastanesi vekili, davacının hiçbir şekilde müvekkili Bakanlığa ait bir kurum çalışanı olmadığını, dava dışı Gebze Sağlık Kurumları ve Hastanelere Yardım Derneğince zaman zaman bedeli karşılığında bazı işlerde çalıştırıldığını ve ücretinin ödendiğini, durum böyle iken müvekkili Bakanlık ve bağlı kuruluşlarına husumet yöneltilmek suretiyle dava açılmış olmasının bir dayanağı bulunmadığını, davanın öncelikle husumet yokluğu sebebiyle reddinin gerektiğini, davacının hizmet sunduğu dernekle arasındaki ilişkinin niteliği değerlendirildiğinde davacının bedeli karşılığında zaman zaman çeşitli işler yaptığını, bu ilişki sebebiyle sigortalı olma ya da kıdem ve ihbar tazminatı talep etme hakkının da bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Yerel mahkeme, istemi hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı Sağlık Bakanlığı/Gebze Devlet Hastanesi avukatınca temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara toplanan delillerle karar ın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-)Davacı, 8.5.2007 tarihinden sonraki çalışmalarında aylık ücretinin 200, 00 – TL eksik ödendiğini ileri sürerek ücret alacağı ve ihbar tazminatı talebinde bulunmuştur. Mahkeme işe giriş tarihi olan 1.1.2007 tarihinden itibaren ücretlerin eksik ödendiğini kabul ederek Sağlık Bakanlığı hakkındaki davanın kabulüne, diğer davalı K… Tem. İnş. Otomasyon Hiz. Taah. San ve Tic Ltd. Şti. hakkındaki davanın reddine karar vermiştir. Dosya içeriğinden davacının 8.5.2007 tarihinde davalı şirket tarafından işten çıkartıldığı, ara vermeksizin davalı Sağlık Bakanlığı işyeri olan Gebze Devlet Hastanesinde çalışmasının aralıksız sürdüğü sabittir. Mahkeme işe giriş tarihinden itibaren aylık ücretin 200, 00 – TL eksik ödendiğini kabul etmiş, bu husus taraflarca temyiz konusu yapılmamıştır. 8.5.2007 tarihinden itibaren eksik ödenen aylık ücretin hesaplanarak davalı Sağlık Bakanlığından tahsiline karar vermek gerekirken H.U.M.K.nun 74. maddesindeki taleple bağlılık kuralına aykırı olarak 1.1.2007 tarihinden itibaren ücret hesaplaması yapılması bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda yazılı sebepten BOZULMASINA, 17.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/5056
K. 2009/15711
T. 8.6.2009
HARCIRAH ALACAĞININ ÖDETİLMESİ İSTEMİ ( Son İki Tayininin Gerçekleşip Gerçekleşmediği ve Tarihleri Belirlenmeden Davanın Kabulüne Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
AYLIK ÜCRET ALINAN YER ( Harcırah Alacağının Ödetilmesi İstemi – Son İki Tayininin Gerçekleşip Gerçekleşmediği ve Tarihleri Belirlenmeden Davanın Kabulüne Karar Verilmesinin Hatalı Olduğu )
6245/m.14
ÖZET : Davacı, harcırah alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacının sicil dosyasında son iki tayininin gerçekleştiğine ilişkin bilgi ve belge bulunmaktadır. Öte yandan dosyadaki ücret bordrolarından 2003 Mayıs-31.12.2005 arası Edremit’ten aylık ücret aldığı görülmektedir. Bu nedenle son iki tayininin gerçekleşip gerçekleşmediği ve tarihleri belirlenmeden eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Davacı, harcırah alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Y.Tekbaş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Davacı dava dilekçesinde 25.8.2002 tarihinde Balıkesir Sındırğıdan Balıkesir Edremit’e, 2003 Mayıs tarihinde Edremit’ten Ağrı’ya, 2005 yılında da Ağrı’dan Edremit’e, tayin edildiğini belirterek harcırah isteğinde bulunmuştur.
Davacının sicil dosyasında son iki tayininin gerçekleştiğine ilişkin bilgi ve belge bulunmaktadır. Öte yandan dosyadaki ücret bordrolarından 2003 Mayıs-31.12.2005 arası Edremit’ten aylık ücret aldığı görülmektedir. Bu nedenle son iki tayininin gerçekleşip gerçekleşmediği ve tarihleri belirlenmeden eksik inceleme ile davanın kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 08.06.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.