İşe İade Davası Güncel Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2007/9-13
K. 2007/17
T. 17.1.2007
• İŞE İADE DAVASI ( İlişkin Bozma Kararının Gerekçesinde Maddi Hata Sonucu Yer Alan İfade Usuli Kazanılmış Hak Oluşturmadığı )
• MADDİ HATA ( İşe İade Davasına İlişkin Bozma Kararının Gerekçesinde Maddi Hata Sonucu Yer Alan İfade Usuli Kazanılmış Hak Oluşturmadığı )
• USULİ KAZANILMIŞ HAK ( İşe İade Davasına İlişkin Bozma Kararının Gerekçesinde Maddi Hata Sonucu Yer Alan İfade Oluşturmadığı )
• USUL KURALLARI (Kamu Düzeni İle Doğrudan Bağlantılı Olup Bozma Kararında Yapılan Maddi Hata Taraflar Lehine Usuli Kazanılmış Hak Oluşturmadığı)
4857/m.20,21
1086/m.429
ÖZET : İşe iade davaları, nitelikleri gereği diğer işçilik alacakları istemine ilişkin davalar ile birlikte görülmemektedir. İşe iade davasına ilişkin bozma kararının gerekçesinde maddi hata nedeniyle yer alan ifade usuli kazanılmış hak oluşturmaz. Usul kuralları kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup bozma kararında yapılan maddi hata taraflar lehine usuli kazanılmış hak oluşturmamaktadır. Açıklanan nedenlerle maddi hataya dayalı ifade, eldeki ikramiye alacağına ilişkin davada usuli kazanılmış hak, kesin delil oluşturmaz.
DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 16. İş Mahkemesi’nce davanın kabulüne dair verilen 26.10.2005 gün ve 77-1065 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 13.06.2006 gün ve 35065-17304 sayılı ilamı ile;
( … Davacının ikramiye alacağı isteği 2001 yılı ekonomik mali kriz nedeniyle uygulaması kaldırılan ikramiyenin ödetilmesine ilişkin olup mahkemece işe iade davasının karar gerekçesindeki ibarelere dayanılarak kabul edilmiştir. Her ne kadar davacının iş sözleşmesinde yılda dört ikramiye ödenmesine ilişkin hüküm bulunmaktaysa da genel müdür yardımcısı pozisyonunda bulunan kişinin bu uygulamanın yönetim kurulu kararıyla 2002 yılında kaldırılmasından sonra bu konuda uyuşmazlık çıkarmaması işyeri koşulu oluşturur.
Öte yandan işe iade davası ile işçi alacağı davasının birlikte görülmesi dairemizce uygun bulunmadığından, Ankara 11. İş Mahkemesi’nin 24.12.2003 tarih ve 2003/1513-2201 sayılı kararı işe iade davası olarak yerel mahkeme kararı bozularak ortadan kaldırılarak yeni hüküm kurulmuştur. Anılan karara ilişkin dairemiz kararının gerekçe kısmı maddi hataya dayandığından usulü kazanılmış hak doğmaz.
Bu durumda emsal kararlar doğrultusunda davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabulü hatalıdır… ) ,
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Fesih bildirimine itiraz ve usulü düzenleyen 1475 sayılı mülga İş Kanunu’nun B/C, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 20/3. maddesinde; “İşe iade davaları” seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır, mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.
Mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 388. maddesinde belirtilmiştir. Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir.
İşe iade davasına ilişkin yerel mahkeme kararı, temyiz incelemesini yapan Yüksek Dairece bozularak ortadan kaldırılmış, kesin olarak hüküm yeniden kurulmuştur.
Yerel mahkemece; açılıp kesinleşen işe iade davasında yüksek dairece verilen bu kararın gerekçe bölümünde, ikramiye alacağına ilişkin olarak yer alan bir ifadenin, ikramiye alacağına ilişkin açılmış olan eldeki davada kesin delil, usuli kazanılmış hak oluşturacağı belirtilerek direnme kararı verilmiştir.
İşe iade davaları, nitelikleri gereğince diğer işçilik alacakları istemine ilişkin davalar ile birlikte görülmemektedir.
Yüksek Dairenin, “işe iade davası” olarak ele aldığı bir dosyanın temyizi sonrasında verdiği kararın hüküm fıkrasında yer almayan bir hususun, kararının gerekçe kısmında yer almış olması maddi hataya dayalı bulunmaktadır.
Bilindiği üzere usul kuralları kamu düzeni ile doğrudan bağlantılı olup, bozma kararının gerekçesinde yapıldığı belirlenen maddi hata, taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşturmamaktadır ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 13.03.2002 gün ve 2002/8-183-187 sayılı kararı ) .
Maddi hataya dayalı olduğu anlaşılan ifadenin, eldeki ikramiye alacağına ilişkin bu davada usuli kazanılmış hak, kesin delil oluşturmayacağı hukuksal gerçeği karşısında, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen özel daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının özel daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 17.01.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/10168
K. 2012/6665
T. 9.4.2012
• İŞE İADE ( Davalı İşverenin Davacının İşe Başlaması İçin Çağrıda Bulunduğu/İşçinin Davetine İcabet Etmediği – Hedefinin Boşta Geçen Süre Ücreti İle İşe Başlatmama Tazminatını Almak Olduğu/Davanın Reddedileceği )
• İŞÇİNİN İŞE BAŞLAMADA SAMİMİ OLMAMASI ( İşe İade Davası/Davalı İşverenin Davacının İşe Başlaması İçin Çağrıda Bulunduğu – İşçinin Davetine İcabet Etmediği/Hedefinin Boşta Geçen Süre Ücreti İle İşe Başlatmama Tazminatını Almak Olduğunun Kabulü Gereği )
• İŞ GÜVENCESİ ( İşe İade Davası/Davalı İşverenin Davacının İşe Başlaması İçin Çağrıda Bulunduğu – İşçinin Davetine İcabet Etmediği/İş Güvencesi Hükümlerince Korunamayacağı )
• BOŞTA GEÇEN SÜRE ÜCRETİ İLE İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATI ( İşe İade Davası/Davalı İşverenin Davacının İşe Başlaması İçin Çağrıda Bulunduğu Ancak İşçinin Davetine İcabet Etmediği – İşçinin Amacının Tazminat Almak Olduğu/Davanın Reddedileceği )
4857/m.18, 20
ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Davalı işveren fesihten sonra davacınn işe başlaması için çağrıda bulunmasına rağmen davacı işçi işverenin bu davetine icabet etmemiştir. Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını almak olduğunu göstermektedir. Ne var ki, bu amaca yönelik talebin iş güvencesi hükümlerince korunması mümkün değildir. Davacı bu davranışı ile işverence yapılan feshi geçerli hale getirmiştir. Bu nedenle, davanın reddi gerekir.
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi T. Yavuz tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin 04.04.1999-01.06.2010 tarihleri arasında davalı işyerinde çalıştığını, ücretlerinin ödenmediğini, yıllık izinlerinin kullandırılmadığını, ikramiye ve erzak sosyal yardımlarının da ödenmediğini, bunun üzerine müvekkilinin birçok defa davalı şirketten sözlü olarak alacaklarının ödenmesi için talepte bulunduğunu, ancak ödeme yapılmadığını, bunun üzerine Bölge Çalışma müdürlüğüne şikayette bulunduklarını, durumu öğrenen işverenin müvekkilini önce ücretsiz izne çıkardığını, ardından da iş akdini feshettiğini ileri sürerek müvekkilinin iş akdinin feshinin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı şirket, davacının işe başlaması için 14.07.2010 tarihinde davacı vekiline telgraf çekildiğini, gönderilen belge ile 10 gün süre verildiğini, ancak davacının gelip işe başlamadığını, bunun üzerine hakkında tutanak tanzim edildiğini, bu nedenle davacının iş akdini kendisi feshetmiş sayılması gerektiğinden davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, işe iade davalarının niteliği göz önünüde bulundurulduğunda davalı tarafça davacı vekiline çekildiği iddia edilen 14.07.2010 tarihli telgrafa ve savunmalara itibar edilmediğinden, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekili tarafından karar temyiz edilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddelerinde belirtilen iş güvencesi hükümlerinin amacı, işverenin iş sözleşmesini meşru ve makul görülebilecek bir neden olmaksızın keyfi olarak sona erdirmesinin engellenmesi, dolayısıyla iş ilişkilerinde sürekliliğin sağlanmasıdır. Sözü edilen düzenlemeler, işverene emredici kurallarla bir takım yükümlülükler getirmekle birlikte, işçinin de yasanın bu korumasından yararlanması için dürüstlük kurallarına uygun davranması gerekir. Başka bir anlatımla iş ilişkisinde sürekliliğin sağlanması noktasında işçi de iyi niyet kurallarına uygun olarak kendisinden beklenen davranışları ortaya koymalıdır. Bu nedenle, işe iade davasında hedef, işe başlatılma olmalıdır.
Somut olayda, davalı işveren fesihten sonra davacıyı işe başlaması için çağrıda bulunmasına rağmen davacı işçi işverenin bu davetine icabet etmemiştir. Davacının işe davete icabet etmemesi, iş ilişkisinin devamı ile ilgili talebinde samimi olmadığını, nihai hedefinin boşta geçen süre ücreti ile işe başlatmama tazminatını almak olduğunu göstermektedir. Ne var ki, bu amaca yönelik talebin iş güvencesi hükümlerince korunması mümkün değildir. Davacı bu davranışı ile işverence yapılan feshi geçerli hale getirmiştir. Bu nedenle, davanın reddi gerekirken yazılı şekilde kabul edilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
Belirtilen nedenlerle, mahkeme kararının 4857 sayılı Kanun’un 20/3. maddesi uyarınca bozularak ortadan kaldırılması ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Bursa 3. İş Mahkemesinin 17.08.2010 tarih ve 2010/543-563 sayılı kararının bozularak ortadan kaldırılmasına,
2- Davanın REDDİNE,
3- Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
4- Davacının yapmış olduğu yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına, davalının yaptığı 30,00 TL yargılama giderinin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
5- Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde davalıya iadesine, kesin olarak, 09.04.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/13200
K. 2012/16490
T. 10.7.2012
• İŞE İADE DAVASI ( Asıl İşverenin Alt İşverenin İşçilerine Karşı O İşyeri İle İlgili Olarak Taraf Olduğu Toplu İş Sözleşmesinden Doğan Yükümlülüklerden Alt İşverenle Birlikte Sorumlu Olduğu – Davalı İşverenler Arasındaki Hukuki İlişkinin Tespiti Gereği/SGK Kayıtlarından İşverenlerin Unvanlarının Belirleneceği )
• ALT İŞVEREN – ÜST İŞVEREN İLİŞKİSİ ( İşe İadesi – Davalı Arasındaki Hukuki İlişkinin Tespiti Gereği/SGK Kayıtlarından İşverenlerin Unvanlarının Belirleneceği )
• ÇALIŞMA SÜRESİNİN BELİRLENMESİ ( İşe İade Davası/Davalı İşverenler Arasındaki Hukuki İlişkinin Tespiti Gereği – SGK Kayıtlarından İşverenlerin Unvanlarının Belirleneceği )
• TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN KAYNAKLANAN SORUMLULUK (Asıl İşverenin Alt İşverenin İşçilerine Karşı O İşyeri İle İlgili Olarak Taraf Olduğu Toplu İş Sözleşmesinden Doğan Yükümlülüklerden Alt İşverenle Birlikte Sorumlu Olduğu)
4857/m.2,20
ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. Davalılar arasındaki hukuki ilişki net olarak anlaşılamamaktadır. Öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında yer alan işverenlerin unvanları araştırılarak, çalışma süreleri belirlenmelidir. Diğer taraftan davalılar arasında varsa hizmet alım sözleşmesi, dayanağı şartnameler getirtilmelidir. Diğer davalı belediyenin bir iştiraki olup olmadığının anlaşılması açısından ticaret sicili kayıtları da dosya arasına alınmalıdır. Davacının iddia ettiği çalışma süresinin hangi işveren ya da işverenler nezdinde geçtiği, öncesinde başka alt işverenler yanında çalışmasının bulunup bulunmadığı da açıklığa kavuşturulmalıdır.
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalılar avukatları tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Z. Ayan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin Eğirdir Belediye Başkanlığı nezninde 20.11.2008 tarihinden 31.12.2008 tarihine kadar, diğer davalı şirket nezninde 01.01.2009 tarihinden 02.06.2009 tarihine kadar işçi olarak çalıştığını, davalılardan G… İmar İnş. ve Tur. Ltd. Şti.’nin esasen %95 hissesinin, Eğirdir Belediyesine ait olan ve çalışanların tamamının Eğirdir Belediye bünyesinde çalışan bir şirket olduğunu, Eğirdir Belediye Başkanlığının asıl işveren, davalı şirketin ise alt işveren olduğunu, zaten müvekkilinin de işe başladığı 20.11.2008 tarihinden iş sözleşmesine son verildiği 02.06.2009 tarihine kadar Eğirdir Belediyesi Zabıta Amirliği bünyesinde zabıta görevlisi olarak çalıştığını, davalı şirket müdürü tarafından imzalı 02.06.2009 tarihli yazı ile müvekkilinin iş sözleşmesinin tek taraflı olarak 02.06.2009 tarihi itibarı ile fesih edildiğini belirterek, müvekkilinin işe iadesine ve kanuni haklarına karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekilleri davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı belediye ile davalı şirket arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle, feshin geçersizliğine, davacının davalılardan G… İmar İnş. ve Tur. Ltd. Şti. işyerinde işe iadesine, haklardan davalıların müşterek ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmiştir.
Hüküm her iki davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 2/6 son cümlesi uyarınca asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden alt işverenle birlikte sorumludur. 4857 sayılı Kanun ile asıl işverenin, bu Kanundan, iş sözleşmesinden ve alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerden sorumlu tutulması şeklindeki düzenleme, asıl işverenin sorumluluğunun genişletilmesi olarak değerlendirilmelidir. Bu durumda, ihbar, kıdem, kötüniyet ve işe iade sonucu işe başlatmama tazminatları ile ücret, fazla çalışma, hafta tatili, bayram ve genel tatili, yıllık izin, ikramiye, pirim, yemek yardımı, yol yardımı gibi tüm işçilik haklarından birlikte sorumluluk esastır.
Feshin geçersizliği ve işe iade davasının alt ve asıl işveren ilişkisinde, her iki işverene birlikte açılması halinde, davacı işçi alt işveren işçisi olup, iş sözleşmesi alt işveren tarafından feshedildiğinden, feshin geçersizliği ve işe iade yükümlülüğü alt işverenindir. Asıl işverenin iş ilişkisinde sözleşmenin taraf sıfatı bulunmadığından, asıl işverenin işe iade yönünde bir yükümlülüğünden söz edilemez. Asıl işverenin işe iade kararı sonrası işçinin işe başlamak için başvurması ve alt işverenin işe almamasından kaynaklanan işe başlatmama tazminatı ile dört aya kadar boşta geçen süre ücretinden yukarda belirtilen hüküm sebebi ile alt işverenle birlikte sorumluluğu vardır.
Dosya içeriğinden, davalılar arasındaki hukuki ilişki net olarak anlaşılamamaktadır. Öncelikle Sosyal Güvenlik Kurumu kayıtlarında yer alan işverenlerin unvanları araştırılarak, çalışma süreleri belirlenmelidir. Diğer taraftan davalılar arasında varsa hizmet alım sözleşmesi, dayanağı şartnameler getirtilmelidir. Davalılardan G… İmar İnş. ve Tur. Ltd. Şti.’nin, diğer davalı belediyenin bir iştiraki olup olmadığının anlaşılması açısından ticaret sicili kayıtları da dosya arasına alınmalıdır. Davacının iddia ettiği çalışma süresinin hangi işveren ya da işverenler nezdinde geçtiği, öncesinde başka alt işverenler yanında çalışmasının bulunup bulunmadığı da açıklığa kavuşturulmalıdır. Mahkemece belirtilen eksiklikler giderilerek diğer delillerle birlikte değerlendirilmelidir. Yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 10.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/9-249
K. 2008/265
T. 19.3.2008
• İŞE İADE İSTEMİ ( Temyiz Üzerine Verilen Yargıtay Özel Daire Kararının Kesin Nitelikte Bulunması Temyize Konu Yerel Mahkeme Kararının Yeni Hüküm Niteliğinde Olduğundan Anılan Kararın Özel Dairesince İncelenmesi Gerektiği )
• KESİN NİTELİKTEKİ ÖZEL DAİRE KARARI ( Temyize Konu Yerel Mahkeme Kararının Yeni Hüküm Niteliğinde Olduğundan Anılan Kararın Özel Dairesince İncelenmesi Gerektiği – İşe İade İstemi )
• YENİ HÜKÜM ( Temyiz Üzerine Verilen Yargıtay Özel Daire Kararının Kesin Nitelikte Bulunması Temyize Konu Yerel Mahkeme Kararının Yeni Hüküm Niteliğinde Olduğundan Anılan Kararın Özel Dairesince İncelenmesi Gerektiği )
1086/m.388
4857/m.18
ÖZET : Dava, işe iade istemine ilişkindir. Temyiz üzerine verilen Yargıtay Özel Daire kararının kesin nitelikte bulunması, temyize konu Yerel Mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olması ve somut olayın özellikleri dikkate alındığında, anılan kararın Özel Dairesince incelenmesi gerekmektedir.
DAVA : Taraflar arasındaki “işe iade” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Konya Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 27.04.2005 gün ve 24-189 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 13.02.2006 gün ve 34485-3089 sayılı ilamı ile;
( … Davacılar yetkili sendika vekili aracılığı ile, iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini belirterek feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından süre tutum dilekçesi ile temyiz edilmiş, Dairemizin 07.07.2005 gün ve 21115-24120 sayılı ilamı ile feshin geçersizliği ve işe iade yönünden karar yerinde görülmüş, ancak işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret ve diğer hakların miktar belirtilerek hüküm oluşturulması nedeni ile yerel mahkemenin kararının kaldırılmasına ve feshin geçersizliğine, işe iade ile miktar belirtilmeksizin işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücret ve diğer hakların hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
Davalı vekili, Dairemizin kararının delillere aykırı olduğunu, ayrıca işyerinde 30 işçi çalışmadığını, davacıların iş güvencesinden yararlanamayacağını belirterek karar düzeltme isteğinde bulunmuş olup, dosya içeriğine göre, davacıların 02.11.2004 tarihinde işyerinde işlediği iddia edilen zimmet ve görevi kötüye kullanma suçundan dolayı tutuklandıkları, 17.12.2004 tarihinde tahliyelerine karar verildiği, haklarında açılan kamu davasının devam ettiği, davacıların işe dönme isteklerinin işverence yargılama sonuçlanmadığı için kabul edilmediği ve işyerinde 30 işçi çalışıp çalışmadığının araştırılmadığı anlaşıldığından, maddi hataya dayalı Dairemizin 07.07.2005 gün ve 21115-24120 sayılı kararının ortadan kaldırılmasına karar verildi.
Somut olayda davacıların işyerinde işledikleri iddia edilen zimmet ve görevi kötüye kullanma suçundan yargılandıkları ve yargılamanın devam ettiği uyuşmazlık konusu değildir. Toplu İş Sözleşmesinde düzenlenen tutukluluk halinin 45 günü geçmesi halinde iş sözleşmesinin münfesih sayılacağı yolundaki kuralın ihlali, iş sözleşmesinin feshini geçersiz kılmaz. Bu nedenle geçerli fesih nedenlerinin bulunup bulunmadığının tartışılması gerekir.
Ancak, davalı işveren işyerinde 30 dan az işçi çalıştığını savunmuş, mahkemece davalı işyerinde 30 ve daha fazla işçi çalışıp çalışmadığı araştırılmış değildir. Zira 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18. maddesi uyarınca feshin geçersizliği ve işe iade istenebilmesinin koşullarından biri işyerinde 30 ve daha fazla işçinin çalışmış olmasıdır. İş güvencesi kapsamında kalmanın koşullarından bir olan bu olgunun, mahkemece araştırılması gerekir. Öncelikle tarafların bu konudaki delilleri toplanmalı, ilgili kurumdan kayıtlar getirtilmeli, işyerinde 30 işçi çalışmadığı anlaşılırsa, bu nedenle davanın reddine karar verilmelidir. İşyerinde 30 ve daha fazla işçi çalıştığı belirlendiği takdirde ise, davacılar hakkında açılan kamu davası beklenmeli ve sonucuna göre karar verilmelidir. Yazılı şekilde feshin geçersiz olduğunun kabulü hatalıdır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, işe iade istemine ilişkindir.
Özel Dairenin yukarıda yazılı bozma kararı üzerine Yerel Mahkemece, hüküm fıkrası oluşturulmadan “direnme kararı” verilmiş, anılan kararın, HUMK.nun 388. maddesinin açık hükmüne aykırı olması nedeniyle Hukuk Genel Kurulunca bozulması üzerine, Yerel Mahkemece bu kez; “davanın reddine” karar verilmiştir.
İşe iade davalarında, temyiz üzerine verilen Yargıtay Özel Daire kararının kesin nitelikte bulunması, temyize konu Yerel Mahkeme kararının yeni hüküm niteliğinde olması ve somut olayın özellikleri dikkate alındığında, anılan kararın Özel Dairesince incelenmesi gerekmektedir.
Belirtilen nedenlerle, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Dairesine gönderilmelidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 9.HUKUK DAİRESİNE gönderilmesine, 19.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/379
K. 2011/721
T. 15.9.2011
• FESHİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE İSTEMİ (İşvereni Zarara Uğratma Kastı Bulunmadığı – Söz Konusu Davranışı Doğruluk ve Bağlılığa Uymayan Davranış Olarak Nitelenemeyeceği Gibi Geçerli Fesih Nedeni de Teşkil Etmediği/İşe İade İsteğinin Kabulü Gerektiği)
• İŞE İADE İSTEMİ (İşvereni Zarara Uğratma Kastı Bulunmadığı – Söz Konusu Davranışı Doğruluk ve Bağlılığa Uymayan Davranış Olarak Nitelenemeyeceği Gibi Geçerli Fesih Nedeni de Teşkil Etmediği/İşe İade İsteğinin Kabulü Gerektiği)
• İŞVERENİ ZARARA UĞRATMA KASTININ BULUNMAMASI (Söz Konusu Davranışı Doğruluk ve Bağlılığa Uymayan Davranış Olarak Nitelenemeyeceği Gibi Geçerli Fesih Nedeni de Teşkil Etmediği – İşe İade İsteğinin Kabulü Gerektiği)
• İŞÇİNİN EYLEMİ (İtiraz Etmesine Rağmen Geçici Olarak Görevlendirildiği Resepsiyonda Bilgi ve Tecrübe Eksikliğinden Kaynaklandığı – İşvereni Zarara Uğratma Kastının Bulunmadığı/İşe İade İsteğinin Kabulü Gerektiği)
4857/m.18, 20, 21
ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Davacı hakkında güveni kötüye kullanma, özel belgede sahtecilik suçlamasıyla kamu davası açılmış ise de, bu davada sanığın bu işlemi mesleki bilgisizlik ve tecrübesizlik sonucu yapmasının mümkün bulunması, yazar kasa fişi düzenlenmeyen 20 tl’yi kendisinden sonra göreve devam eden kişiye teslim etmemesine rağmen konaklama kartı üzerine ilave 20 tl aldığını not olarak yazıp ertesi gün kuruma yatırmasına göre, sonradan paranın yatırıldığı da dikkate alınarak, sanığın suç işleme kastıyla hareket etmediği, mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmiştir.
Davacı işçinin açıklanan eylemi, itiraz etmesine rağmen geçici olarak görevlendirildiği resepsiyonda bilgi ve tecrübe eksikliğinden kaynaklanmıştır. İşvereni zarara uğratma kastı bulunmamaktadır. Söz konusu davranışı doğruluk ve bağlılığa uymayan davranış olarak nitelenemeyeceği gibi, geçerli fesih nedeni de teşkil etmez. İşe iade isteğinin kabulü gerekir.
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteğin reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hâkimi S. Bıçaklı tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, iş sözleşmesinin işverence haklı sebep olmaksızın feshedildiğini belirterek müvekkilinin işe iadesine ve yasal haklarına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının zimmetine para geçirdiğini ve resmi evrakta tahrifat yaptığı tarih olan 20.1.2009 olduğunu, ancak davalı kurum tarafından davacının bu durumu 21.1.2009 tarihinde kuruma yazılı müracaatı ile öğrenildiğini, kurumun derhal soruşturma başlattığını ve konuya ilişkin tutanakları da tuttuğunu, bu sebeplerle davalı işverenin haklı sebeple davacının iş akdini feshini düzenlediğini savunarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, dosyaya sunulan belgeler, Asliye Ceza dosyası kapsamında yapılan incelemeler ve açılan dava dikkate alındığında davacı aleyhine hizmet sebebiyle güveni kötüye kullanmak ve özel belgede sahtecilik suçlarından dolayı dava açılmış olması, buna dayanak olan evrak düzenlemeleri hep birlikte değerlendirildiğinde işverenin feshinin haklı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre, davacı kasiyer olarak görev yapmaktadır. İşverenin görevlendirmesiyle olay tarihinde gece resepsiyona bakmıştır. Daha önce bu işi yaptığına, resepsiyona dair bilgi ve tecrübesi bulunduğuna ilişkin delil sunulmamıştır. Tanık anlatımları, tarafların beyanları ve diğer belgeler değerlendirildiğinde, 20.1.2009 gecesi konaklamak üzere işyerine gelen dört kişilik ailenin giriş kaydı sırasında davacının zorluk çekmesi üzerine, gelen misafirlerden biri daha önce de konakladıklarını, o kaydı kullanabileceğini söyleyince, bilgisayar girişi konusunda bilgisi olmadığından yapamayan ve daha sonra bir başka arkadaşından yardım isteyebileceğini düşünen davacı, aynı aile için 17.1.2009 tarihinde tutulmuş üç kişilik kaydı kullanmış, 4. kişiye ait ücret için de yazar kasa fişi keserek bu fişi de diğer üç kişilik fişle birlikte söz konusu kaydın üzerine eklemiş, parayı da çekmeceye koymuştur. Ertesi gün dinlenmek üzere istirahatini kullanan davacıya, sabah kahvaltı sırasında 4. kişinin ücreti konusunda sorun çıktığı bildirilince, işyerine gelerek yaptığı işlemleri açıklamış, parayı da işverene vermiştir.
Davacı hakkında güveni kötüye kullanma, özel belgede sahtecilik suçlamasıyla kamu davası açılmış ise de, bu davada sanığın bu işlemi mesleki bilgisizlik ve tecrübesizlik sonucu yapmasının mümkün bulunması, yazar kasa fişi düzenlenmeyen 20 tl’yi kendisinden sonra göreve devam eden kişiye teslim etmemesine rağmen konaklama kartı üzerine ilave 20 tl aldığını not olarak yazıp ertesi gün kuruma yatırmasına göre, sonradan paranın yatırıldığı da dikkate alınarak, sanığın suç işleme kastıyla hareket etmediği, mahkumiyetine yeterli delil bulunmadığından beraatine karar verilmiştir.
Davacı işçinin açıklanan eylemi, itiraz etmesine rağmen geçici olarak görevlendirildiği resepsiyonda bilgi ve tecrübe eksikliğinden kaynaklanmıştır. İşvereni zarara uğratma kastı bulunmamaktadır. Söz konusu davranışı doğruluk ve bağlılığa uymayan davranış olarak nitelenemeyeceği gibi, geçerli fesih nedeni de teşkil etmez. İşe iade isteğinin kabulü gerekirken, yazılı şekilde hatalı gerekçeyle talebin reddine karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
4857 Sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1.Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3.Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4.Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5.Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6.Davacının yapmış olduğu 94.70 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.100.00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8.Peşin alınan temyiz harcının istemi halinde ilgilisine iadesine, kesin olarak, 15.09.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/17108
K. 2012/103
T. 17.1.2012
• İŞE İADE DAVASI ( Dava Konusu İşe İade ve İş Güvencesi Tazminatı İstekleri Yönünden Davacının Davalı İşverenin Davetine İcabet Ederek İşe Başlaması Nedeniyle Konusuz Kaldığından Anılan İstekler Yönünden Karar Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilmesi Gerektiği )
• İŞ GÜVENCESİ TAZMİNATI ( Davacının Davalı İşverenin Davetine İcabet Ederek İşe Başlaması Nedeniyle Konusuz Kaldığından Anılan İstekler Yönünden Karar Verilmesine Yer Olmadığına Karar Verilmesi Gerektiği )
• KARAR VERİLMESİNE YER OLMAMA ( İşe İade Davası – Dava Konusu İşe İade ve İş Güvencesi Tazminatı İstekleri Yönünden Davacının Davalı İşverenin Davetine İcabet Ederek İşe Başlaması Nedeniyle Konusuz Kaldığından Anılan İstekler Yönünden Verilmesi Gerektiği )
4857/m.18,21
ÖZET : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir. Dava konusu işe iade ve iş güvencesi tazminatı istekleri yönünden davacının davalı işverenin davetine icabet ederek işe başlaması nedeniyle konusuz kaldığından anılan istekler yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmeli; boşta geçen süre ücreti isteği yönünde ise davalı tarafın ödeme itirazı üzerinde durularak davacının hak kazandığı boşta geçen süreye ilişkin ücret ve diğer hakların ödenip ödenmediği araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
DAVA : Davacı, feshin geçersizliğine ve işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi K. Keleş tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı işçi, iş sözleşmesinin geçerli sebep olmadan işverence feshedildiğini ileri sürerek feshin geçersizliğine karar verilmesini, işe başlatılmama halinde ödenmesi gereken tazminat ile boşta geçen süre ücretinin belirlenmesini istemiştir.
Davalı işveren vekili, davacının 23/02/2011 tarihinde tekrar işe davet edildiğini, davacının bu davete uymadığını bunun da davasında samimi olmadığını gösterdiğini belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece fesih bildiriminin bozucu yenilik doğuran bir işlem olduğu, tek taraflı olarak geri alınması mümkün olmadığından işveren tarafından davacı işçinin işe davet edilmesinin ancak yeni bir iş sözleşmesi için icap niteliği taşıdığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriğine göre davacı işçinin iş sözleşmesinin 30/12/2010 tarihinde davalı işverence feshedildiği, davacı tarafından dava açıldıktan sonra işverence 23/02/2011 tarihli noter ihtarnamesi işe başlaması istendiği bunun üzerine davacının 08/03/2011 günü işbaşı yaptığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda dava konusu işe iade ve iş güvencesi tazminatı istekleri yönünden davacının davalı işverenin davetine icabet ederek işe başlaması nedeniyle konusuz kaldığından anılan istekler yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmeli; boşta geçen süre ücreti isteği yönünde ise davalı tarafın ödeme itirazı üzerinde durularak davacının hak kazandığı boşta geçen süreye ilişkin ücret ve diğer hakların ödenip ödenmediği araştırılmalı ve sonucuna göre bir karar verilmelidir. Mahkemece eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 17.01.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/14590
K. 2012/23157
T. 18.6.2012
• FESHİN GEÇERSİZLİĞİ VE İŞE İADE İSTEMİ (Fesih Bildiriminde Bildirilen İşi Yavaşlatma Verim Düşürme Diğer İşçilere Baskı Yapma Tehdit Etme Gibi Nedenler İşveren Tarafından Somut Olarak Kanıtlanamadığı – Davanın Kabulü Gereği)
• SENDİKAL FAALİYETLER (Davacının İşten Çıkarılan Sendika Üyesi İşçilere Mola ve Mesai Saatleri Dışında Destek Olması ve Fesih İçin Geçerli Neden Sayılmaması Gerektiği – İşe İade Davası)
• İŞE BAŞLATMAMA TAZMİNATI (Belirlenmesinde Etkili Olan Sendikal Nedenle Feshin Kabulü Sonucu Davacının İşe Başlatmama Tazminatının Sendikalar Kanunu’nun 31/6 Md. Uyarınca Belirlenmesinin İsabetsiz Olduğu – İşe İade Davası)
• İŞE İADE DAVASI (Fesih Bildiriminde Bildirilen İşi Yavaşlatma Verim Düşürme Diğer İşçilere Baskı Yapma Tehdit Etme Gibi Nedenler İşveren Tarafından Somut Olarak Kanıtlanamadığı – Davanın Kabulü Gereği)
4857/m.18,21,31/6
2821/m.31
ÖZET : Davacı işçi iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve sendikal nedenle feshedildiğini belirterek 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikal Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca belirlenmesine karar verilmesini istemiştir. 4857 sayılı İş Kanunu’nun “18/3a. maddesi uyarınca “Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılma” fesih için geçerli neden teşkil etmez”. Davacının işten çıkarılan sendika üyesi işçilere mola ve mesai saatleri dışında destek olması, bu madde gereğince geçerli neden sayılmamalıdır. Davacının bu davranışı sırasında işbaşı yaptığında birkaç dakika geç kalmasının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı ise özellikle davalı tanık anlatımları ve bilirkişi raporu içeriğine göre kanıtlanamamıştır. Fesih bildiriminde bildirilen işi yavaşlatma, verim düşürme, diğer işçilere baskı yapma, tehdit etme gibi nedenler ise işveren tarafından somut olarak kanıtlanamamıştır. Bu nedenle mahkemece feshin haklı ve geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, karşı davanın ise karar verilmesi isabetli bulunmuştur. İşe başlatmama tazminatının belirlenmesinde etkili olan sendikal nedenle feshin kabulü sonucu davacının işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31/6 maddesi uyarınca belirlenmesi isabetsiz olup, işe başlatmama tazminatının 4857 sayılı İş Kanununun 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. Maddesi uyarınca belirlenmesi gerekmiştir.
DAVA : Davacı ve karşı davalı vekili, davacı işçinin iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan ve sendikal nedenle feshedildiğini belirterek 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikal Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca belirlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı ve karşı davacı vekili ise davacının işveren verdiği zararın davacı ve karşı davalı işçiden tahsilini talep etmiştir.
Yerel mahkeme, davacı ve karşı davalının isteğini kabulüne karşı davanın reddine karar vermiştir.
Hüküm süresi içinde davalı ve karşı davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi B.Kar tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davacının davalı işyerinde Toplu İş Sözleşmesinin tarafı Birleşik Metal İşçileri Sendikası üyesi işçi olarak çalıştığını, davalı işyerinden farklı tarihlerde kısım kısım işçilerin iş akdinin feshedildiğini, fesih bildiriminde bildirilen iddiaların asılsız olduğunu, yeni Toplu İş Sözleşmesi döneminde sendikasız bir işyeri isteğine yönelik fesih işlemlerinin yapıldığını belirterek, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 ve devamı maddeleri uyarınca feshin geçersizliğine ve işe iadesine, işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31. maddesi uyarınca belirlenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı işveren vekili, şirketin sendika ile akdedilen Toplu İş Sözleşmesi süresinin 31.12.2011 tarihinde sona erdiğini, işletme gereklerinden hasıl olan nedenlerle 4 işçinin iş akdinin 31.05.2011 tarihinde feshedildiğini, 01.06.2011 tarihinden itibaren bir kısım üretim işçilerinin örgütlü olarak işi yavaşlatmak suretiyle eylem yaptıklarını, şirketin iyiniyetli yaklaşımlarının sonuç vermediğini, işyerindeki kanunsuz grevin mahkeme kanalıyla tespit yaptırıldığını, işçilerin iş akitlerinin haklı nedenle feshedildiğini, yapılan eylem nedeniyle olumsuzlukların meydana geldiğini, halihazırda işyerinde çevik kuvvetlerin görev yaptığını, şirkete giriş çıkışların dahi zorlukla yapıldığını, işçilerin işyerini işgal etmek suretiyle üretimi durdurduklarını, işyerine zarar verdiklerini, feshin haklı olduğunu, davanın reddi gerektiğini savunmuş;
Karşı dava olarak ise davacının işi durdurması ve yasadışı eylemleri sebebiyle işyerinin uğradığı zararın tespiti ile davacının bu zarardaki kusur payı ölçüsünde işyerinin zararı konusunda 100 TL nin davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda alınan bilirkişi heyet raporuna itibar edilerek, davalı işverence davacının 12.07.2011 tarihinde, hem kendisinin çalışmadığı ve işi durdurduğu, hem de diğer işçilerin işi tamamen durdurmasının sağladığı iddia edilmekle birlikte, 12.07.2011 tarihindeki kayıtları içeren DVD’ nin dosyaya sunulmadığı, bu haliyle davalı işverenin bu yöndeki iddiasını ispatlanamadığı, yine iş akdi feshedilen işçinin, işyerinde işin başlangıç ve bitiş saatleri ile ara dinlenme saatlerine uymadığı, işi yavaşlatma, verim düşürme gibi direniş eylemleri yaptığı, bu eylemleri tüm işçilerin gerçekleştirmesi yönünde onlara baskı uyguladığı, yasa dışı eyleme katılmak istemeyen işçileri tehdit ettiği, bu yasa dışı eylemler nedeniyle işyerinde imalatın aksadığı, üretim kaybı meydana geldiği, işyerinin maddi olarak zarar gördüğü hususları davalı işverence ispatlanamadığı, feshin haklı nedene dayanmadığı, davacının işten çıkarıldığı dönemde sendikanın yetkili olduğu, ancak 2822 sayılı yasanın 7/Son maddesi gereğince yeni dönem toplu iş sözleşmesi çağrısının 05.09.2011 tarihinde yapılması gerekirken davalı iş yerinde çalışan tüm üyelerin iş sözleşmesinin feshedildiğinden yeni dönem için sözleşme çağrısı yapılamadığı, sendikaya üye olan tüm işçilerin işten çıkarılması nedeniyle fesihlerin TİS yetki talep tarihinden kısa bir süre önce yapılmış olması nedeniyle sendikanın işyerinde yeni dönem için yetki başvurusunda bulunamadığı, fesih tarihinde davalı işyerinde çalışan işçi sayısının 78 olduğu, sendikalı işçi sayısının 45 olduğu, sendikalı iken istifa edip çalıştırılmaya devam eden işçi bulunmadığı, sendikalıyken işten çıkarılan işçi sayısının 66 olduğu, işten çıkarılan işçilerin tamamının sendika üyesi olduğu, davalı iş yerinde çalışmaya devam eden sendikalı işçi olmadığı, sendikal faaliyetin kronolojisi, toplu iş sözleşmesi yetki talebine kısa süre kala işyerinde yetkili sendikaya üye tüm işçilerin işten çıkarılması karşısında feshin sendikal nedenle yapıldığının davacı tarafından ispatlandığı, feshin sendikal nedene dayandığı gerekçesi ile davacının davasının kabulüne,
Karşı davanın ise, davalı tarafın iddia ettiği 42 gün süren grevde üretim yavaşlaması, verim düşüklüğü ve sipariş gecikmesi gibi nedenlerle uğranılan zarar iddiasının ispatlanamadığı, hiçbir dönem şirketin zarar etmediği, grev ve fesihlerin yaşandığı yılın 9 aylık döneminde bile zarar etmediği gibi karını bir önceki yıla göre daha da arttırdığı, davacının iş durması ve yasa dışı eylemleri sebebi ile iş yerinin zarara uğradığı iddiasının ve bu doğrultuda davacının haksız fiil veya kusurunun davalı işverence ispatlanamadığı, davalı işverence davacı aleyhine Gebze Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen soruşturmanın tüm dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler değerlendirildiğinde, davalı işverenin maddi zararının bulunmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmiştir.
Karar davalı ve karşı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. maddesi uyarınca, mahkemece feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işçinin başvurusu üzerine işveren tarafından bir ay içinde işe başlatılmaz ise, işçiye ödenmek üzere en az 4, an çok 8 aylık ücreti tutarında tazminatın belirlenmesi gerekir. Dairemizin yerleşik uygulaması gereği, iş güvencesi niteliğindeki bu tazminat işçinin kıdemi, fesih sebebi gibi olgular dikkate alınarak belirlenmelidir. Maddenin alt ve üst sınırları aşılamaz. Üst sınırın aşılmasının tek istisnası 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31. maddesindeki sendikal nedenle yapılan fesihlerdir. Bu maddede sendikal neden halinde işe başlatmama tazminatının işçinin en az bir yıllık ücreti tutarında belirleneceği açıklanmıştır. Dairemizin uygulaması bu yöndedir. (08.04.2008 gün ve 2007/27773 Esas, 2008/7819 Karar sayılı ilamımız). Dairemiz yıllık ücretli izinle ilgili 53. maddedeki kıdem sürelerini dikkate alarak 6 ay ile 5 yıl arasında kıdemi olan işçi için 4, 5 yıl ile 15 yıl arasında kıdemi olan işçi için 5, 15 yıldan fazla kıdemi olan işçi için 6 aylık ücreti tutarında işe başlatmama tazminatın belirlenmesini öngörmekte, fesih sebebine göre bu miktarlarda azami sınır 8 aya kadar da çıkmaktadır.
Dosya içeriğine göre davacının iş sözleşmesi “01.06.2011 tarihinden bu yana tüm ikazlara rağmen işyerinde başlangıç ve bitiş saatleri ile ara dinlenme saatlerine uymadığı, işi yavaşlatma, verim düşürme gibi direniş eylemleri yaptığı, bu eylemlerin tüm işçileri tarafından yapılması için baskı yaptığı, katılmak istemeyen işçiler, tehdit ettiği, sözlü ve yazılı uyarılara rağmen devam ettiği, 01.07.2011 tarihinde bu konuda duyuru yapıldığı, ancak vazgeçmediği, yasa dışı eylemleri nedeni ile işverenin zarar görmesine, işyerinde huzur ve barışın bozulmasına ve birçok olumsuzluklara neden olduğu, iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 25/II ve 2822 sayılı kanunun 45. Maddeler uyarınca izin süresinin bitimi” feshedildiği anlaşılmaktadır. Somut uyuşmazlıkta davacının 4 sendika üyesi arkadaşı işçinin iş sözleşmelerinin 31.05.2011 tarihinde feshedilmesi üzerine, bu işçilere destek amacı ile iş saatleri dışında molalarda yanlarında bulunduğu, bu nedenle iş başladığında birkaç dakika geç kaldığı, ancak yaklaşık 40 gün süren bu davranışı nedeni ile uyarılmadığı, savunmasının alınmadığı, işyerine işverenin işyeri ile ilgisi olmayan ve tanık beyanlarına göre badygard olan kişileri getirerek sendika ve işçi temsilcileri ile toplantı yaptığı, bu toplantıya tepki gösteren sendika üyesi işçilerin toplantıyı basmaları üzerine bir kısım işçilerin iş sözleşmesini hemen, diğer işçilerin ise bir hafta sonra belirtilen nedenle feshettiği tespit edilmiştir.
4857 sayılı İş Kanunu’nun “18/3a. maddesi uyarınca “Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal faaliyetlere katılma” fesih için geçerli neden teşkil etmez”. Davacının işten çıkarılan sendika üyesi işçilere mola ve mesai saatleri dışında destek olması, bu madde gereğince geçerli neden sayılmamalıdır. Davacının bu davranışı sırasında işbaşı yaptığında birkaç dakika geç kalmasının işyerinde olumsuzluklara yol açtığı ise özellikle davalı tanık anlatımları ve bilirkişi raporu içeriğine göre kanıtlanamamıştır. Fesih bildiriminde bildirilen işi yavaşlatma, verim düşürme, diğer işçilere baskı yapma, tehdit etme gibi nedenler ise işveren tarafından somut olarak kanıtlanamamıştır. Bu nedenle mahkemece feshin haklı ve geçerli nedene dayanmadığı gerekçesi ile feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, karşı davanın ise karar verilmesi isabetli bulunmuştur.
Ancak her ne kadar çıkarılan işçilerin tamamı sendika üyesi işçiler ise olayların oluş şekline, kronolojik sıraya, işyerinde Toplu İş Sözleşmesi düzeni bulunmasına, davalı işverenin fesih için bir takım davranış ve olayları fesih nedeni yapmasına göre feshin sendikal nedene dayandığının kabulü dosya içeriğine uygun düşmemektedir. Zira fesihlerden yaklaşık 40 gün önce 4 sendika üyesi işçinin çıkarılması nedeni ile sendika üyesi işçiler mesai saatleri dışında olsa da destek vermişlerdir. Sendika temsilcileri ve işveren temsilcileri görüşmeler yapmışlar ve bu görüşmeler sırasında tartışmalarda yaşanmıştır. İşyerinde daha önce imzalanan Toplu İş Sözleşmesi de yürürlüktedir. Toplu İş Sözleşmesinin sona ermesine ise yaklaşık 6 aylık süre vardır. İşe başlatmama tazminatının belirlenmesinde etkili olan sendikal nedenle feshin kabulü sonucu davacının işe başlatmama tazminatının 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 31/6 maddesi uyarınca belirlenmesi isabetsiz olup, işe başlatmama tazminatının 4857 sayılı İş Kanununun 4857 sayılı İş Kanunu’nun 21. Maddesi uyarınca belirlenmesi gerekmiştir.
4857 sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1. Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2. Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3.Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 4 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4.Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5. Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6.Davacı ve karşı davalının yaptığı 114.80 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre 1.200 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8. Peşin alınan temyiz harcının isteği halinde ilgilisine iadesine, kesin olarak, 18.06.2012 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY :
Başta Anayasamız, Uluslararası Sözleşmeler ve mevzuatımızla temel bir hak olarak işçiler için güvence altına alınan GREV hakkının hangi çerçevede kullanılacağı yasayla belirlenmiştir.
Davacının çalıştığı işyerinde TİS çerçevesinde, şartları oluştuğu için daha önceden ilan edilen ve haklı olarak icrası için eylemli olarak ortak ve meşru bir dayanışma için eyleme imkan verecek yasal bir GREV kararının olmadığı açıktır.
Davacının da aralarında bulunduğu bir işçi grubunun davalı işyerinde iş verimini düşüren, iş ve çalışma barışını bozan, işyerinin maddi ve manevi zararına sebebiyet veren yaklaşım ve davranışları dosyadaki tüm belge ve bilgilerle sabittir. Kaldı ki işveren tarafı tüm iyi niyetli girişimlerine ve çabalarına rağmen bu olumsuz durumu giderme ve bertaraf etme imkanını karşı tarafın ısrarlı tutumu nedeniyle sağlayamamış, işyerinde 42 gün boyunca devam eden huzursuzluk, mahalli basına da işçi temsilcileri tarafından işyerinde meşru ve basit bir işçi dayanışmasından ziyade yanlış anlamalara rahatlıkla sebebiyet verecek bir görüntü ve üslupla, DİRENME ve GREV havasıyla yansıtılmıştır. Böyle bir işyerinde huzurlu bir çalışma ortamının devam ettiğinden bahsedilemeyeceği açıktır. Huzurlu bir işyeri olmadan, iş verimliliğinden bahsedilemez. Bu duruma sebebiyet verenin dosyadaki bilgi ve belgeler itibariyle davacı işçi tarafı olduğu açıkça anlaşılmaktadır.
İmalatı sekteye uğratan, zarar verici tutum ve davranışlarındaki ısrarla iş barışını bozarak yasadışı eylemleriyle kendisini “yasadışı grev” aktivisti pozisyonuna düşüren davacı işçilerin iyiniyetinden ve sendikal hak kullanımından bahsedilemez.
2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 25. maddesinde tanımlandığı haliyle, mevcut durum “KANUNDIŞI GREV”dir.
Sözlü ve yazılı tüm ihtar ve iyi niyetli çabalarına rağmen mani olamadığı bu durum sonrasında iş akdinin işveren tarafından haklı nedenle tazminatsız ve bildirimsiz olarak feshedildiği tüm dosya kapsamından açıkça anlaşılmaktadır.
Bu nedenle, isabetli olmadığı anlaşılan ilk derece mahkemesi kararının farklı gerekçelerle BOZULMASI yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.