Tapu İptali ve Tescil Davası Yeni Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/7404
K. 2013/165
T. 15.1.2013
TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI (Sahte Vekâletname İle İşlem Yapıldığı İddiası/Bilirkişi İncelemesi Yapılması Gereği İle Kararın Bozulduğu-Bozma Kararına Uyulmasına Karar Verildiği/Bozmanın Gereklerinin Yerine Getirileceği)
SAHTE VEKÂLETNAME İLE İŞLEM YAPILDIĞI İDDASI ( Tapu İptali ve Tescil Davası/Kapsamlı Araştırma ve Bilirkişi İncelemesi Yapılması Gereği İle Kararın Bozulduğu – Bozmaya Uyulmasına Karar Verildiği/Bozmanın Gereklerinin Yerine Getirileceği )
BOZMA KARARINA UYULMASI (Tapu İptali ve Tescil Davası/Kapsamlı Araştırma ve Bilirkişi İncelemesi Yapılması Gereği İle Kararın Bozulduğu – Bozmaya Uyulmasına Karar Verildiği/Bozmanın Gereklerinin Yerine Getirilmesi Zorunluluğu)
BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ (Tapu İptali ve Tescil Davası/Kapsamlı Araştırma ve Bilirkişi İncelemesi Yapılması Gereği İle Kararın Bozulduğu-Bozmaya Uyulmasına Karar Verildiği/Bozmanın Gereklerinin Yerine Getirilmesi Zorunluluğu)
1086/m.428
ÖZET: Asıl ve birleşen dava; tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir. Davacılar miras bırakanlarının paydaşı olduğu çekişmeli taşınmazlarda ve tüm tedavüllerinde gerek bizzat gerekse davalılardan adı geçene verilen vekâletnamelerle yapılan işlemlerin, farklı ismiyle gerçekleştirilmiş olduğunu, yapılan işlemler ile vekâletnamelerin geçerli olmadığını, sahteciliğin söz konusu olduğunu, miras bırakana herhangi bir bedel de ödenmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır. Dava dilekçesinde belirtilen vekâletnamelere istinaden işlem yapılan taşınmazlara ilişkin olarak da vekâletname tanıkları; akitlerdeki ve vekâletnamelerdeki fotoğraflar da gösterilmek suretiyle dinlenilerek; ayrıca imza, parmak izi konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak, akitlerin ve vekâletnamelerin davacıların miras bırakanı tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gereğine değinilerek bozulmuştur. Bozma kararına uyulmuş olmakla, orada belirtilen hususların yerine getirilmesi ve o doğrultuda işlem yapılması zorunlu hale gelir. Bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeksizin, noksan soruşturmayla yetinilerek karar verilmesi hukuka aykırıdır.
DAVA: Yanlar arasında görülen tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat davası sonunda, yerel mahkemece asıl ve birleşen davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.01.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz edenler vekili gelmedi temyiz edilen davalı Hazine vekili geldi davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen davalı M. T. vekili avukat, davalı A.T. vekili gelmediler. Yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hâkimi Sevinç Türközmen tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR: Asıl ve birleşen dava; tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkin olup, mahkemece; hükmüne uyulan bozma ilamından sonra asıl ve birleşen dava yönünden Hazine aleyhindeki davanın husumet nedeniyle reddine, diğer davalılar hakkında açılan davanın esastan reddine karar verilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, davacılar miras bırakanları H.’nın paydaşı olduğu çekişmeli taşınmazlarda ve tüm tedavüllerinde gerek bizzat gerekse davalılardan M.’e verilen vekâletnamelerle yapılan işlemlerin, H. Z. ismiyle gerçekleştirilmiş olduğunu, yapılan işlemler ile 13.11.1959 ve 31.7.1965 tarihli vekâletnamelerin geçerli olmadığını, sahteciliğin söz konusu olduğunu, miras bırakana herhangi bir bedel de ödenmediğini ileri sürerek eldeki davayı açmışlar ve mahkemece önceden verilen davanın reddine ilişkin karar Dairece “…H. T. ( Tergek ) ve H. Z.’e ait nüfus bilgilerini içeren kayıtların ilk tesislerinden itibaren birbirleriyle bağlantılı şekilde getirtilmesi, tarafların gösterecekleri tanıklar ile tespit tutanak bilirkişileri ile akitte ve vekâletnamedeki tanıkların dinlenmesi, varsa anılan kişilere ait parmak izlerinin tespiti açısından bilirkişi incelemesi yaptırılması, elde edilecek bulguların dosyada toplanmış olan tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi, böylece H.T. ile Hüsna Z.’in aynı kişi olup olmadıklarının kuşkuya yer bırakmayacak biçimde açıklığa kavuşturulması ve ondan sonra bir karar verilmesi…” gereğine değinilerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyulmasına karar verilmiş; bilahare, davacıların miras bırakanı H.’nın aile nüfus kayıt tabloları, çekişmeli taşınmazlardan dokuz tanesine ilişkin intikale esas veraset ilamı, 651 sayılı parselin hükmen tescil ilamı ve 595 sayılı parselin tapulama tutanağı getirtilip, sadece 6318 sayılı parselin akit tablosundaki tanıklar dinlenerek neticeye gidilmiştir.
Bilindiği üzere; bozma kararına uyulmuş olmakla, orada belirtilen hususların yerine getirilmesi ve o doğrultuda işlem yapılması zorunlu hale gelir. Anılan bu husus, usulü kazanılmış hakkın bir sonucudur.
O halde, H. Z. isimli bir kişinin bulunup bulunmadığı ile davacılarla ve dava konu taşınmazlarla ilgisi bakımından gerekli araştırma ve incelemenin yapılması; çekişmeli taşınmazların ( tedavülleriyle birlikte ) dayanak akit tablolarında H. T. ( T.) veya H. Z. ( S. ) isimleriyle bizzat işlem yapılanlar bakımından akit tanıkları; dava dilekçesinde belirtilen vekaletnamelere istinaden işlem yapılan taşınmazlara ilişkin olarak da vekaletname tanıkları; akitlerdeki ve vekaletnamelerdeki fotoğraflar da gösterilmek suretiyle dinlenilerek; ayrıca imza, parmak izi konusunda bilirkişi incelemesi yaptırılarak, anılan akitlerin ve vekaletnamelerin davacıların miras bırakanı tarafından gerçekleştirilip gerçekleştirilmediğinin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması, iddia ve savunma doğrultusunda toplanan ve toplanacak olan delillerin birlikte değerlendirilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken; bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmeksizin, noksan soruşturmayla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
SONUÇ: Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 15.01.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/15081
K. 2013/1122
T. 4.2.2013
KADASTRODAN ÖNCEKİ KAZANMAYI SAĞLAYAN ZİLYETLİĞE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVASI (Dava Konusu Taşınmazın 30 Yıldır Kullanılmakta Olduğu İddiası – Davacının Taşınmaza Yönelik Ekonomik Amaca Yönelik Tarımsal Faaliyetinin Bulunmadığı)
TAŞINMAZIN KAMU HİZMETİNDE KULLANILMASI (Tarımsal Faaliyet Bulunmadığı/Köylünün Hayvanlarını Otlattığı Yer/Düğün ve Taziye İşlerinde Kullanıldığı – Dava Konusu Taşınmazın Kamu Hizmetine Tahsisli Yerlerden Olduğunun Kabulü Gerektiği)
TAŞINMAZIN DÜĞÜN VE TAZİYELERDE KULLANILMASI (Kamu Hizmetine Tahsisli Yerlerden Olduğunun Kabulü – Taşınmazın Köy Boşluğu Niteliği ile Zilyetlikle Kazanılacak Yerlerden Olmadığının Yerel Mahkemece Gözetilmesi Gerektiği/Davanın Reddi )
KÖY BOŞLUĞU (Davacının Evinin Önünde Yer alan ve Davacı Taşınmazına Bitişik Olduğu için Arada Bir Yararlanılan Taşınmazın Kamu Hizmetine Tahsisli Yer Olduğunun Kabulü/Taşınmaz Üzerinde Köylünün Hayvanlarını Otlattığı)
TANIK İFADELERİ VE KEŞİF TUTANAĞI (Dava Konusu Taşınmazın Köy Boşluğu Niteliğinde Kamu Hizmetinde Kullanılmasının Desteklediği – Hata Davacının Dahi Bu Yerin Düğün ve Taziyelerde Kullanılmakta Olduğunu Kabul Ettiğinin Gözetileceği)
4721/m. 713/1
3402/m. 14,16/A
ÖZET: Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı açılan tescil isteğine ilişkindir. Mahkemece dava kabul edilmiştir. Ancak, dosya kapsamında bilgi ve belgeler, keşif tutanağındaki açıklamalar ve tanık ifadelerinden söz konusu taşınmazın davacının evinin önünde yer alan ve ona ait taşınmazın bitişiğinde bulunan köy boşluğu niteliğinde bir yer olup sırf evinin önünde yer alması nedeniyle kısmen yararlandığı, davacının taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun tarımsal faaliyet içeren bir zilyetliğinin bulunmadığı, bunun aksine yağmur yağdığında ve yeşerdiğinde köylülerin buralarda hayvanlarını otlattığı, düğün ve taziye işlerinde kullandığı, bu haliyle 3402 S. Kadastro Kanunu’nun 16/A bendinde yazılı kamu hizmetine tahsisli yerlerden olduğunun kabulü gerektiği, bu tür yerlerin özel mülkiyete konu yapılacak biçimde tapuya tescilinin mümkün bulunmadığı ve davacının da taşınmazın düğün ve taziyelerde kullanılan yer niteliğinde bulunduğunu açıkladığı ve kabul ettiği, dinlenen tanıkların da bunu doğruladığı dosya kapsamıyla sabit görüldüğünden kamu hizmetine tahsisli yerlerden sayılan köylüler tarafından düğün ve taziye yeri olarak kullanılan köy boşluğunun zilyetlikle kazanılacak yerlerden bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA: M. D. ile Çanakçı Köyü Tüzel Kişiliği ve Hazine aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Suruç Sulh Hukuk Mahkemesi’nden verilen 22.06.2011 gün ve 495/324 sayılı hükmün Yargıtay’ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı, dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını açıkladığı taşınmazın 30 seneden fazla bir zamandan beri zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu, bitişikte 31 nolu parsel üzerinde bulunan evinin avlusu olarak kullanıldığını açıklayarak adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Davalı Köy Tüzel Kişiliğini temsilen köy muhtarı, 10.03.2009 tarihli yargılama oturumunda; taşınmazın M. D.’in avlusu içinde olduğunu, orta malı niteliğinde bulunmadığını ve onun tarafından kullanıldığını ve bir diyeceği olmadığını bildirmiştir.
Mahkemece, Teknik Bilirkişi R. S. ve arkadaşının 14.05.2009 tarihli raporlarına ekli krokide A harfi ile gösterilen 739.23 m2 yüzölçümlü köy boşluğu niteliğindeki taşınmaza ilişkin davanın kabulüyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastrodan önceki kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14.maddesi gereğince açılan tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, kazanma koşullarının davacı yararına oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, davacı 09.06.2009 tarihli yargılama oturumunda; “dava konusu taşınmazda sürekli ikamet etmiyor isem de, sürekli bir şekilde ara ara söz konusu taşınmaza gittiğini, zaten dava konusu taşınmazın evin önünde bulunan yer olduğunu, gerektiğinde “düğün ve taziyelerde” kullanıldığını, dedesinden ve babasından kaldığını, avlu niteliğinde tasarruf ettiğini taşınmazda herhangi bir ekim yapmadığını” bildirmiş, 17.11.2009 tarihli yargılama oturumunda ise, bana ait olduğunu sandığım, ancak 2008 yılında dava konusu arazinin köy tüzel kişiliği lehine kaydedildiğini öğrendiğini, ancak araziyi kendisininmiş gibi kullandığını” belirtmiştir.
06.05.2009 tarihinde yapılan keşifte dinlenen tanıklardan R. Ö. dava konusu yerin davacının evinin önünde bulunduğunu, söz konusu araziyi bu sebeple davacının kullandığını, arazi üzerinde bildim bileli herhangi bir tarımsal faaliyet yapılmadığını, hali arazi olarak durduğunu, köylüler tarafından ara sıra hayvan otlatıldığını, halen de bu şekilde kullandığını beyan etmiş, davacı tanığı B. D. ise taşınmaz üzerinde herhangi bir tarımsal faaliyet olmadığını, 50 yıldır ekilip biçilmediğini, köylünün hayvanlarını burada otlattığını, söz konusu taşınmaz davacının evinin önünde bulunan yer olup özellikle “taziyelerde” kullanıldığını açıklamıştır.
Dosya kapsamında bilgi ve belgeler, keşif tutanağındaki açıklamalar ve yukarıda belirtilen bilgiler birlikte değerlendirildiğinde söz konusu taşınmazın davacının evinin önünde yer alan ve ona ait 31 nolu parselin bitişiğinde bulunan köy boşluğu niteliğinde bir yer olup sırf evinin önünde yer alması nedeniyle kısmen yararlandığı, davacının taşınmaz üzerinde ekonomik amaca uygun bir zilyetliğinin bulunmadığı, bunun aksine yağmur yağdığında ve yeşerdiğinde köylülerin buralarda hayvanlarını otlattığı, düğün ve taziye işlerinde kullandığı, bu haliyle 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 16/A bendinde yazılı kamu hizmetine tahsisli yerlerden olduğunun kabulü gerektiği, bu tür yerlerin özel mülkiyete konu yapılacak biçimde tapuya tescilinin mümkün bulunmadığı, davacı bizzat kendisi de taşınmazın düğün ve taziyelerde kullanılan yer niteliğinde bulunduğunu açıkladığı ve kabul ettiği, dinlenen tanıkların da bunu doğruladığı dosya kapsamıyla sabit görüldüğünden kamu hizmetine tahsisli yerlerden sayılan köylüler tarafından düğün ve taziye yeri olarak kullanılan köy boşluğunun TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 14.maddesi uyarınca zilyetlikle kazanılacak yerlerden bulunmadığı gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmiş olması usul ve kanuna aykırıdır.
SONUÇ: Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1, 2, 3 ve 4. bentleri gereğince ilama karşı karar düzeltme yolu kapalı bulunduğuna, 04.02.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.