Telefon, Su, Elektrik Gibi Abonelikler İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2150
K. 2012/5894
T. 8.3.2012
MENFİ TESPİT DAVASI ( Elektrik Aboneliğinin Davacı Üstünde Olduğu/Kural Olarak Aboneliğini İptal Ettirmeyen Kişinin Ücretten Sorumlu Olacağı – Ancak Davacının Yasaklamasına Rağmen Davalının Yeri Alt Kiracıya Kiraladığı/Haksız Fiilinden Davacının Sorumlu Tutulamayacağı )
KİRACININ DAVACININ YASAKLAMASINA RAĞMEN KİRALANANI ALT KİRACIYA KİRALAMASI ( Alt Kiracının Kaçak Elektrik Kullandığı/Menfi Tespit Davası – Elektrik Borcundan Abone Davacının Sorumlu Olmayacağı )
ABONELİĞİNİ İPTAL ETTİRMEYEN KİŞİNİN ÜCRETTEN SORUMLULUĞU ( Kural Olarak Aboneliğini İptal Ettirmeyen Kişinin Ücretten Sorumlu Olacağı – Ancak Davalının Yeri Davacının Yasaklamasına Rağmen Alt Kiracıya Kiraladığı/Haksız Fiilinden Davacının Sorumlu Tutulamayacağı )
HAKSIZ FİİLİN İLLİYET BAĞINI KESMESİ ( Elektrik Aboneliğinin Davacı Üstünde Olduğu/Kural Olarak Aboneliğini İptal Ettirmeyen Kişinin Ücretten Sorumlu Olacağı – Ancak Davacı Yasaklamasına Rağmen Davalı Yeri Alt Kiracıya Kiraladığından İlliyet Bağının Kesileceği/Menfi Tespit Davası )
2004/m.72
ÖZET: Menfi tespit davasında; söz konusu yerin elektrik aboneliğinin davacı üzerine olduğu davacının aboneliği iptal ettirmeden üçüncü kişiye kiraya verdiğini ve kiracının kullanımında iken davacının yasaklamasında rağmen ve izni olmadan seraların alt kiraya verildiğini, alt kiracı kullanımında iken kaçak elektrik kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak aboneliğini iptal ettirmeyen kişi bu abonelik ile ilgili normal kullanım ücretinden sorumludur. Ne var ki üçüncü kişinin haksız fiili illiyet bağını keser böyle olunca üçüncü kişinin haksız fiilinden davacının sorumlu olmadığı gözetilmelidir.
DAVA: Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı, Ulamış Mahallesi Düzce Köyü Ağa Çeşmesi mevkiinde bulunan 385 parsel numaralı taşınmazda bağlı bulunan elektrik aboneliğine ait borcun ödenmemiş olması nedeniyle hakkında icra takibi yapıldığını, söz konusu taşınmazı 01.08.2008 tarihinden bu yana kullanmadığını kiraya verdiğini, alt kiraya vermeye sözleşme ile müsaade etmediği halde kiracının da aynı taşınmazı alt kiraya verdiğini, alt kiracı İbrahim Şavkar hakkında el atmanın önlenmesi ve ecri misil davası açtığını davanın sonuçlandığını ve taşınmaz tahliye edilerek 26.03.2010 tarihinde teslim edildiğini, borçlu olmadığının tespitini ve geçici olarak elektriğin bağlanmasını karar verilmesini istediğini, yargılama sırasında söz konusu borç ödediğini ve davaya istirdat davası olarak devam edilerek karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kullanılan elektrikten davacının sorumlu olduğunu iş yerini kiralamasının sorumluluğunu sona erdirmeyeceğini, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece davacını abone olması nedeniyle tüketilen elektrik enerjisi bedelinin tamamından elektriği kullanalar ile birlikte müteselsilen sorumlu olduğunu, elektriği kullananın kiracı veya işgalci olmasının durumu değiştirmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava konusu yerin elektrik aboneliğinin davacı üzerine olduğu davacının aboneliği iptal ettirmeden üçüncü kişiye kiraya verdiğini ve kiracının kullanımında iken davacının yasaklamasında rağmen ve izni olmadan seraların alt kiraya verildiğini, alt kiracı kullanımında iken kaçak elektrik kullanıldığı anlaşılmaktadır. Kural olarak aboneliğini iptal ettirmeyen kişi bu abonelik ile ilgili normal kullanım ücretinden sorumludur. Ne var ki üçüncü kişinin haksız fiili illiyet bağını keser böyle olunca üçüncü kişinin haksız fiilinden davacının sorumlu olmadığı gözetilerek mahkemece bu ilke çerçevede inceleme yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 18,40 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 08.03.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2006/7-160
K. 2006/161
T. 13.6.2006
SAYAÇTAN GEÇİRMEK SURETİYLE ABONESİZ ELEKTRİK KULLANMAK ( Öncelikle Sanığın Hangi Tarihten Beri Suça Konu Evde Oturduğu Evde Kurulu Güç İle Sayaç Miktarının Orantılı Olup Olmadığı Abonelik Başvurusunda Bulunup Bulunmadığı Araştırılması Gereği )
ABONELİK BAŞVURUSU ( Sayaçtan Geçirmek Suretiyle Abonesiz Elektrik Kullanmak – Sanığın Hangi Tarihten Beri Suça Konu Evde Oturduğu Evde Kurulu Güç İle Sayaç Miktarının Orantılı Olup Olmadığı Abonelik Başvurusunda Bulunup Bulunmadığı Araştırılması Gereği )
ELEKTRİK BEDELİNİ ÖDEME ( Ödeyip Ödemediği Bu Konuda Bir Girişiminin Olup Olmadığı Belirlenmeli Bu Saptamalar Doğrultusunda Failin Karşılıksız Yararlanma Kastıyla Hareket Edip Etmediği Saptanması Gereği – Sayaçtan Geçirmek Suretiyle Abonesiz Elektrik Kullanmak )
FAİLİN KARŞILIKSIZ YARARLANMA KASTI ( Failin Elektrik Bedelini Ödeyip Ödemediği Belirlenmeli Bu Saptamalar Doğrultusunda Failin Karşılıksız Yararlanma Kastıyla Hareket Edip Etmediği Saptanması Gereği – Sayaçtan Geçirmek Suretiyle Abonesiz Elektrik Kullanmak )
765/m.491/ilk,522
ÖZET: Sanığın, sayaçtan geçirmek suretiyle abonesiz elektrik kullanmak suçundan beraatine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın kastının belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup, bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Somut olayda, gerek yapılan ilk tespitte, gerekse bilirkişi incelemesinde, abonesiz olan sayaca herhangi bir müdahale yapılmadığı ve ortalama 49 aylık bir tüketimi gösteren sayaç miktarının normal kullanımı gösterdiği, sanık tarafından da elektrik bedelinin ödenmediği dosyadaki bilgilerden anlaşılmakta ise de, sanığın hangi tarihten itibaren suça konu evde oturduğu konusunda bir saptama yapılmamıştır. Bu nedenle öncelikle, sanığın hangi tarihten beri suça konu evde oturduğu, evde kurulu güç ile sayaç miktarının orantılı olup olmadığı, abonelik başvurusunda bulunup bulunmadığı, bu konuda idarece müracaatının olmadığı bildirilmiş ise de, neden abone yaptırmadığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, ayrıca elektrik bedelini ödeyip, ödemediği, bu konuda bir girişiminin olup olmadığı belirlenmeli, bu saptamalar doğrultusunda, failin karşılıksız yararlanma kastıyla hareket edip etmediği saptanmalıdır.
DAVA: Sanığın, TCY’nın 491/ilk, 522 ve 39. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle açılan kamu davasında, hırsızlık suçunun unsurlarının oluşmaması gerekçesiyle beraatine ilişkin Siverek Sulh Ceza Mahkemesince verilen 27.11.2002 gün ve 857/640 sayılı hüküm, katılan vekilinin temyizi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 30.03.2006 gün ve 22900-2943 sayı ile; Daire üyelerinden M.Tatar ve O. Koçak’ın “Uzun bir süre abonesiz sayaçtan geçirmek suretiyle kaçak elektrik kullanan sanığın, bu eyleminden çıkarılan hırsızlık kastı açık olduğu ve mahkumiyetine karar verilmesi, gerekmesi kanısıyla bozma kararı verilmesi yerine beraat kararının onanması şeklinde oluşan çoğunluk kararına katılmıyoruz.” yönündeki karşı oylarıyla oyçokluğuyla onanmıştır.
Yargıtay C.Başsavcılığınca 23.05.2006 gün ve 42466 sayı ile;
Her ne kadar Yüksek Ceza Genel Kurulunca 03.06.1997 tarih ve 11-129/140 sayılı oy çokluğu ile verilen kararda; idarenin tesbitine engel olmayacak şekilde sayaçtan geçirilerek elektrik kullanmanın hukuki nitelikte olduğu, suçun manevi unsurunun oluşmadığı belirtilmiş ise de; bu değerlendirme genel anlamda yorumlanmamalı, olayın özelliği de dikkate alınmalıdır.
Abonelik başvurusunda bulunulduğu halde işlemlerin kısa sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle sayaçtan geçirilmek ve tüketilen miktarda doğru kaydedilmek koşuluyla elektrik tüketilmesinde suçun manevi unsurunun oluşmadığı kabul edilebilirse de, bir engel bulunmamasına rağmen uzunca bir süre abonelik işlemi yaptırılmayarak idarenin denetim olanağının engellenmesi halinde suç kastının bulunmadığı söylenemez.
Kaldı ki;
Sanığın; birkaç yıldan bu yana kaçak elektrik tüketmesine rağmen, tesbit tarihinden kısa bir süre önce sayaç taktırması mümkün olduğu gibi sayacı değiştirmesi de olanaklıdır.
Sanığın suç işlemek kastı ile hareket edip etmediğinin belirlenebilmesi için, hangi tarihten itibaren tesbite konu evde ikamet ettiğinin, evdeki kurulu güç ile abone olunmadan takılan sayacın gösterdiği tüketim miktarı arasında orantısızlık bulunup bulunmadığının saptanması gerekir, “gerekçeleriyle itiraz yasayoluna başvurularak, Özel Daire onama kararının kaldırılıp, Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Sanığın, sayaçtan geçirmek suretiyle abonesiz elektrik kullanmak suçundan beraatine karar verilen somut olayda, Özel Daire ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın kastının belirlenmesi bakımından soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup, bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 03.06.1997 gün ve 129/140 sayılı kararlarında vurgulandığı üzere, karşılıksız yararlanma kastı bulunmaksızın, idarenin tespitine engel olmayacak şekilde, sayaçtan geçirilmek suretiyle elektrik kullanma eylemi, hukuki nitelikte olup, hırsızlık suçunu oluşturmaz.
Kararda da vurgulandığı üzere, eylemin hırsızlık suçunu oluşturup oluşturmadığının saptanması için üç koşulun bir arada bulunması gerekmekte olup, bunlar;
1- İdarenin tespitine engel olmayacak şekilde elektrik kullanımı,
2- Bu kullanımın müdahale edilmemiş ve gerçek kullanımı gösteren sayaçtan geçirilmek suretiyle gerçekleştirilmesi,
3- Failin karşılıksız yararlanma maksadıyla hareket etmemesi,
Gerekir,
Bu koşulların bulunup bulunmadığı her somut olayda araştırılmak ve failin amacı hiçbir şekilde kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptandıktan sonra sanığın hukuki durumu belirlenmelidir. Bu da ancak, failin somut olaydaki davranış biçimi ve olayın gerçekleşme koşullarının saptanması ile mümkündür.
İnceleme konusu somut olayda;
10.02.2001 tarihinde yapılan tespitte, sanık Bekir Durmazdır’ın meskeninde 109922 nolu sayaçtan geçirilmek suretiyle abonesiz elektrik kullandığı saptanarak, hakkında kaçak ceryan tespit tutanağı düzenlenmiş,
Sanık savunmalarında, müracaatta bulunduğunu, ancak evinin ruhsatının olmaması nedeniyle abone yaptıramadığını, sayacının çalışır durumda bulunduğunu söylemiştir.
Suça konu evde, 09.01.2002 tarihinde yapılan keşifte; sanığın elektrik abonesinin bulunmadığı, sayacın mevcut olup, seri numarasının 109922, endeksin 7340 kÒ. saati gösterdiğini, sayacın normal ve çalışır durumda olduğu, sayaca herhangi bir müdahalenin yapılmadığı saptanmış,
Bilirkişi tarafından düzenlenen 09.01.2002 tarihli raporda, aynı saptamalara yer verilip, sayaçtaki miktarın ortalama 49 aylık bir tüketim miktarı olduğunu, mesken sahibinin 65.610.000 liralık kaçak elektrik kullanmış olduğu belirtilmiştir.
İdarece gönderilen 17.04.2002 günlü yazıda, sanığın abone kaydının bulunmadığı ve tutanakta belirtilen idare cezasının ödenmediği,
26.11.2002 tarihli yazıda ise, sanığın abone yapmak için herhangi bir müracaatının olmadığı,
Bildirilmiştir.
Somut olayda, gerek yapılan ilk tespitte, gerekse bilirkişi incelemesinde, abonesiz olan sayaca herhangi bir müdahale yapılmadığı ve ortalama 49 aylık bir tüketimi gösteren sayaç miktarının normal kullanımı gösterdiği, sanık tarafından da elektrik bedelinin ödenmediği dosyadaki bilgilerden anlaşılmakta ise de, sanığın hangi tarihten itibaren suça konu evde oturduğu konusunda bir saptama yapılmamıştır. Bu nedenle öncelikle, sanığın hangi tarihten beri suça konu evde oturduğu, evde kurulu güç ile sayaç miktarının orantılı olup olmadığı, abonelik başvurusunda bulunup bulunmadığı, bu konuda idarece müracaatının olmadığı bildirilmiş ise de, neden abone yaptırmadığının hiçbir kuşkuya yer vermeyecek şekilde saptanması, ayrıca elektrik bedelini ödeyip, ödemediği, bu konuda bir girişiminin olup olmadığı belirlenmeli, bu saptamalar doğrultusunda, failin karşılıksız yararlanma kastıyla hareket edip etmediği saptanmalıdır.
Bu nedenlerle Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulü ile Özel Daire onama kararının kaldırılmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi kurul üyesi, toplanan kanıtlarla sanığın karşılıksız yararlanma kastının hiçbir kuşkuya yer vermeksizin saptandığı gerekçesiyle itirazın kabulü yönünde,
Kurul üyelerinden A.Suat Ertosun ve bu görüşe iştirak eden iki kurul üyesi ise;
“Abonelik kaydı bulunmayan sanık, katılan Tedaş Şanlıurfa Müessese Müdürlüğünün tespitine engel olmayacak şekilde sayaçtan geçirerek elektrik kullanmıştır.
Sanığın tükettiği elektrik miktarı ile evindeki kurulu gücün uyumlu olduğu keşifte belirlenmiştir.
Davacı katılan Kurumun tespitini engelleyen bir durum söz konusu değildir.
Sanık, sayaca bir müdahalede bulunmamıştır.
Sayacın değiştirilmiş olabileceğine ilişkin görüşler varsayımlara dayanmaktadır.
Ceza adaletinde, olasılıklara ve varsayımlara göre karar verilemez. Aksine düşünceler, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesinin 6 ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 36. maddelerinde yazılı adil yargılama ilkelerine aykırıdır.
Olayda sanığın, karşılıksız yararlanma kastı ile hareket ettiğine ilişkin kanıt yoktur. Bu durumda sanık ile katılan Kurum arasındaki uyuşmazlık cezai olmayıp, hukuki nitelikte bulunduğundan, dolayısıyla suçun manevi unsuru gerçekleşmediği”
Görüşüyle itirazın reddi yönünde oy kullanmışlardır.
SONUÇ: Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 30.03.2006 gün ve 22900-2943 sayılı ONAMA KARARININ KALDIRILMASINA,
3- Siverek Sulh Ceza Mahkemesinin 27.11.2002 gün ve 857-640 sayılı kararının BOZULMASINA,
4- Dosyanın mahkemesine gönderilmek üzere, Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, ilk müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 13.06.2006 günü yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/3951
K. 2005/10379
T. 20.6.2005
• TESPİT DAVASI ( Davacının Dava Dışı Şirket Vasıtasıyla Davalıya Ait Hizmeti Satın Aldığı Davacının Aracı Şirkete Ödeme Yapması Nedeni İle Yükümlüğünün Bulunmadığını İleri Sürdüğü Anlaşılmasına Göre Abonelik Bedelinin Hizmetin Sahibi Olan Davalıya Ödenmesi Gereği )
• ABONELİK BEDELİ ( Davacının Dava Dışı Şirket Vasıtasıyla Davalıya Ait Hizmeti Satın Aldığı Davacının Aracı Şirkete Ödeme Yapması Nedeni İle Yükümlüğünün Bulunmadığını İleri Sürdüğü Anlaşılmasına Göre Abonelik Bedelinin Hizmetin Sahibi Olan Davalıya Ödenmesi Gereği )
• FAKS YAZISI ( Kendisine Ulaşmadığı İtirazında Bulunmayan Davacının Davalıya Ait Hizmeti Satın Aldığı Davacının Aracı Şirkete Ödeme Yapması Nedeni İle Yükümlüğünün Bulunmadığını İleri Sürdüğü Anlaşılmasına Göre Abonelik Bedelinin Hizmetin Sahibi Olan Davalıya Ödenmesi Gereği )
ÖZET : Davacı faks yazısının kendisine ulaşmadığı itirazında bulunmamış, tebligat kanununa uygun olarak faturanın tebliğ edilmediğini açıklamıştır. Açıklanan nedenlere göre, davacının dava dışı Tr-net A.Ş. vasıtasıyla davalıya ait hizmeti satın aldığı davacının aracı şirkete ödeme yapması nedeni ile yükümlüğünün bulunmadığını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Davacının davalıya ait alan adına ilişkin olarak abone kaydının bulunduğu ve bu hizmetin davalı tarafından yerine getirildiği uyuşmazlık konusu olmadığına göre, abonelik bedelinin da hizmetin sahibi olan davalıya ödenmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşuldu düşünüldü:
KARAR : Davacı, 14.9.1999 tarihinde dava dışı Tr-net orta doğu A.Ş.ne web hosting hizmeti almak üzere müracaat ettiğini, tr-net firmasınca internete ulaşımda kullanmak üzere www.biltem.com alan adı ve elektronik posta adresi belirleyerek adına tahsis edildiğini, Tr-net şirketi tarafından gönderilen fatura tutarını da ödediklerini, bir süre sonra ise, davalı rektörlüğün bilgi işlem dairesi başkanlığına bağlı DNS birimi tarafından ücret ödenmediği gerekçesi ile iptal edildiğini öğrendiklerini, işlemin haksızlığı nedeni ile alan adının yeniden adlarına tahsisine ve kullanıma açılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının Tr uzantılı alan adı kullanma isteğini dava dışı Tr-net A.Ş.i tarafından davacı adına kendilerine bildirildiğini, ve ödeme yükümlüsü olarak davacıyı doğrudan muhatap olarak gösterildiğini, ve abonelik kaydının yapıldığını ancak abonelik bedeli ödenmediğinden 7.3.2000 tarihili faks yazısı ile ödeme bilgisinin gönderildiğini, uyarıya rağmen ödeme yapılmadığından alan adı kullanımının iptal edildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalı tarafça fatura düzenlenip davacı adresine gönderilmesi gerekirken TTK ve VUK’na göre fatura sayılmayan faks mesajındaki proforma fatura bilgilerine dayanılarak hizmetin durdurulmasının davalının kendisinin belirlediği kurallara da aykırı olduğu kabul edilerek, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının E-mail adresi tahsisi için dava dışı tr-net Ortadoğu A.Ş.ne sipariş belgesi ile başvurduğu, bu şirket tarafından davacı adına hizmet bedeli adı altında 22.9.1999 tarihli faturanın kesildiği, ve davalı idarenin bilgi işlem birimi tarafından abone kaydının yapıldığının bildirildiği ve yine davalı OTDÜ Bilgi İşlem Daire Başkanlığınca 7.3.2000 tarihli faks yazısı ile internet servis hizmeti verilen alan adlarına ait daha önce tahsisi yapılan ancak faturalandırılmamış 33.677.163 TL.nın 24.3.2000 tarihine kadar ödenmesi, aksi halde alan adının erişime kapatılacağının bildirildiği ve davacı tarafça faks yazısının teyit raporunun verildiği dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Davacı faks yazısının kendisine ulaşmadığı itirazında bulunmamış, tebligat kanununa uygun olarak faturanın tebliğ edilmediğini açıklamıştır. Açıklanan nedenlere göre, davacının dava dışı Tr-net A.Ş. vasıtasıyla davalıya ait hizmeti satın aldığı davacının aracı şirkete ödeme yapması nedeni ile yükümlüğünün bulunmadığını ileri sürdüğü anlaşılmaktadır. Davacının davalıya ait alan adına ilişkin olarak abone kaydının bulunduğu ve bu hizmetin davalı tarafından yerine getirildiği uyuşmazlık konusu olmadığına göre, abonelik bedelinin da hizmetin sahibi olan davalıya ödenmesi gerekir.
Davacının dava dışı aracı şirkete hizmet bedeline ilişkin ödeme yapması hizmeti yerine getiren davalıyı bağlamaz. Ayrıca, davalının uyarı yazısı davalıya bildirildiğine göre, ve bedelin davalıya ödenmediği de anlaşıldığına göre, davanın reddi yerine yanlış değerlendirme ile kabulü usul ve yasaya aykırı olup boza nedenidir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 20.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/3450
K. 2011/5643
T. 27.4.2011
• İTİRAZIN İPTALİ ( Davalının Eyleminin Haksız Fiil Niteliğinde Olduğu – Davacının Haksız Olarak Kesilen Abonelik Hizmet Ücretini Miktarını Talep Hakkı Bulunduğu/Her Bir Kesinti Bakımından Kesintinin Yapıldığı Tarihten İtibaren Davacının Faize Hak Kazandığı ve Temerrüt İçin Ayrıca İhtar Aranmayacağı )
• ABONELİK HİZMET ÜCRETİ ( Haksız Fiil Niteliğindeki Eylem Nedeniyle Her Bir Kesinti Bakımından Kesintinin Yapıldığı Tarihten İtibaren Davacının Faize Hak Kazandığı ve Temerrüt İçin Ayrıca İhtar Aranmayacağı – İtirazın İptaline ve İcra İnkar Tazminatına Hükmedileceği )
• HAKSIZ FİİL NİTELİĞİNDEKİ EYLEM ( Davacının Haksız Olarak Kesilen Abonelik Hizmet Ücretini Miktarını Talep Hakkı Bulunduğu – Her Bir Kesinti Bakımından Kesintinin Yapıldığı Tarihten İtibaren Davacının Faize Hak Kazandığı ve Temerrüt İçin Ayrıca İhtar Aranmayacağı )
2004/m.67
ÖZET : Dava, itirazın iptali istemidir. Davacının haksız olarak kesilen abonelik hizmeti miktarını talep hakkı bulunduğu, davalının eylemi haksız fiil niteliğinde olduğundan her bir kesinti bakımından kesintinin yapıldığı tarihten itibaren davacının faize hak kazandığı, temerrüt için ayrıca ihtar aranmayacağı, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının takibe itirazının iptaline ve icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmesi isabetlidir. Mahkemece, İ.İ.K.nun 67. maddesi hükmü gereğince hüküm altına alınan miktarın %40’ı oranında davacı yararına icra inkar tazminatına hükmolunması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, taraflar arasında abonelerin sayaçlarının okunması değiştirilmesi vs konularında sözleşme imzalandığını, davalının tek taraflı olarak sözleşme hükmünde değişiklik yaptığını, müvekkilinin yükümlülüklerini yerine getirdiğini, ancak davalının daha önce yaptığı ödemelerin fazla ve sözleşmeye aykırı olduğundan bahisle müvekkilinin istihkaklarından kesinti yaptığını, kesintinin sözleşmeye aykırı olduğunu 87.989.65 TL toplam tutarlı 4 adet fatura düzenlendiğini, kesinti yapılarak alınan bedelin tahsili için başlatılan takibe davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptalini, % 40 tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının talebinin sözleşme hukukuna aykırı olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin bir süre uygulanmasından sonra davalının tek taraflı olarak yönetim kurulu kararıyla değiştirilip sözleşme gereği yükümlülüklerini yerine getiren davacıya ilk endeks ile son endeks arasındaki farkın “sıfır” olması sebebiyle bu aboneler için hizmet bedelinin ödenmemesinin mk’nun 2 ve T.T.K.nun 20. maddesine aykırılık oluşturacağı, anılan hizmet için sözleşmede ne miktarda ücret ödeneceğinin belirlendiği, tek taraflı bir kararla faturaya bağlanma koşulu getirilerek davacının hizmetinin karşılıksız bırakılamayacağı, davacının haksız olarak kesilen 87.989 TL’yi talep hakkı bulunduğu, davalının eylemi haksız fiil niteliğinde olduğundan her bir kesinti bakımından kesintinin yapıldığı tarihten itibaren davacının faize hak kazandığı, temerrüt için ayrıca ihtar aranmayacağı, alacağın likit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının takibe itirazının 87.989 TL asıl alacak, 116.486.18 TL faiz olmak üzere toplam 204.475.18 TL üzerinden iptaline, 35.195 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı doğrultusunda inceleme yapılıp hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- ) Mahkemece, İ.İ.K.nun 67. maddesi hükmü gereğince hüküm altına alınan miktarın %40’ı oranında davacı yararına icra inkar tazminatına hükmolunması gerekirken sadece asıl alacak üzerinden icra inkar tazminatına hükmedilmesi isabetli görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan sebeplerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 27.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. CEZA DAİRESİ
E. 2009/57927
K. 2011/34013
T. 20.9.2011
• KAÇAK ELEKTRİK KULLANIMI ( Abonesiz Dönemde Normal Kullanıma Göre Tüketebileceği Ortalama Elektrik Miktarının Bilirkişiye Hesaplattırılacağı – Kayıtsız Sayaçtan Geçirilen Tüketim Miktarıyla Uyumlu Olup Olmadığına Dair Bilirkişiden Rapor Alınacağı )
• KARŞILIKSIZ YARARLANMA KASTI ( Kaçak Elektrik Kullanımı – Gerekli Araştırmalar ve Sanığın Abonelik İçin Kuruma Başvurusunun Olup Olmadığının İnceleneceği )
• ABONELİK İÇİN KURUMA BAŞVURUSU OLUP OLMADIĞININ SORULACAĞI ( Kaçak Elektrik Kullanımına İlişkin Davada Sanığın Karşılıksız Yararlanma Kastıyla Hareket Edip Etmediğinin Belirleneceği )
5237/m.141
ÖZET : Hakkında iş yerinde kuruma kaydı bulunmayan mühürsüz sayaç ile elektrik kullandığına dair tutanak düzenlenen sanığın, soruşturma aşamasındaki ifadesinde, tutanağa konu iş yerine taşındığı sırada işyerinde sayaç bulunmaması sebebiyle sayaç taktırdığını ve kuruma müracaat etmesine rağmen önceki borçları sebebiyle sözleşme yapılmadığını savunması karşısında gerekli araştırmalar yapılarak abonesiz dönemde normal kullanıma göre tüketebileceği ortalama elektrik miktarı bilirkişiye hesaplattırılarak, kayıtsız sayaçtan geçirilen tüketim miktarıyla uyumlu olup olmadığına dair bilirkişiden rapor alınıp, sanığın abonelik için kuruma başvurusunun olup olmadığı da sorularak, tüm deliller birlikte değerlendirilip, sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket edip etmediği belirlenerek hukuki durumunun takdiri gerekir.
DAVA : Dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Hakkında iş yerinde kuruma kaydı bulunmayan mühürsüz sayaç ile elektrik kullandığına dair tutanak düzenlenen sanığın, soruşturma aşamasındaki ifadesinde, tutanağa konu iş yerine taşındığı sırada işyerinde sayaç bulunmaması sebebiyle sayaç taktırdığını ve kuruma müracaat etmesine rağmen önceki borçları sebebiyle sözleşme yapılmadığını savunması karşısında; kuruma kaydı bulunmayan sayacın kullanıcı tarafından istenildiği zaman değiştirilmesinin mümkün olduğu da dikkate alınarak, tutanağa konu işyerinin hangi tarihten itibaren faaliyet gösterdiği, sanığın iş yerini ne zamandan beri işlettiği konusunda zabıta araştırması yapılarak, gerekirse iş yerine ait ruhsat ve belgeler ile kira kontratı da getirtilerek, abonesiz kullanım süresi tespit edildikten sonra, mahallinde bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak, kurulu güç tespit edilip, abonesiz dönemde normal kullanıma göre tüketebileceği ortalama elektrik miktarı bilirkişiye hesaplattırılarak, kayıtsız sayaçtan geçirilen tüketim miktarıyla uyumlu olup olmadığına dair bilirkişiden rapor alınıp, sanığın abonelik için kuruma başvurusunun olup olmadığı da sorularak, tüm deliller birlikte değerlendirilip, sanığın karşılıksız yararlanma kastıyla hareket edip etmediği belirlenerek sonucuna göre, hukuki durumunun tayin ve tespiti gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu, yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 20.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/13-521
K. 2008/527
T. 17.9.2008
• ABONELİK İŞLEMİNİN TESİSİ DAVASI (Bilirkişi Tarafından Bu Süreye İlişkin Davalı İdarenin Talep Edebileceği Alacağı Belirlendiği – Bundan Fazla Bedeli Davalı İdarenin Davacıdan İstemeye Hakkı Olmadığı)
• SUYUN TEDBİREN BAĞLANMASI İSTEMİ ( Abonelik İşleminin Tesisi Davası – Davacı Bu Yeri Kiralayıp Oturmaya Başladığına Göre O Tarihten Tutanağın Tutulduğu Tarihe Kadar Kullandığı Sudan Sorumlu Olduğunun Kabulü Gerektiği )
• İDARENİN BEDEL TALEBİ ( Abonelik İşleminin Tesisi Davası/Bilirkişi Tarafından Bu Süreye İlişkin Davalı İdarenin Talep Edebileceği Alacağı Belirlendiği – Bundan Fazla Bedeli Davalı İdarenin Davacıdan İstemeye Hakkı Olmadığı )
ÖZET : Davacı, abonelik işleminin tesisi ile suyun tedbiren bağlanmasını istemiştir. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı bu yeri kiralayıp oturmaya başladığına göre o tarihten tutanağın tutulduğu tarihe kadar kullandığı sudan sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bilirkişi tarafından da bu süreye ilişkin davalı idarenin talep edebileceği alacağı belirlenmiştir. Bundan fazla bedeli davalı idarenin davacıdan istemeye hakkı yoktur. Mahkemece bedelin davacı tarafından ödendiğinde abonelik tesis edilmesi ve bu şekilde taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “abonelik tesisi” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 6.Tüketici Mahkemesince davanın reddine dair verilen 17.5.2007 gün ve 2007/256-459 sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin 7.2.2008 gün ve 2007/10955- 2008/1485 sayılı ilamı ile;
( … Davacı, 15.11.2006 tarihinden bu yana kira sözleşmesi ile ikamet ettiği meskende su faturasının gelmemesi üzerine kuruma başvurduğunu, kurum ekiplerince su saatinin abonelik saatinden farklı olduğu gerekçesi ile sökülüp götürüldüğünü, abonelik başvurusunun kaçak su borcu ödenmeden yapılmayacağının bildirildiğini, kendisinin ancak 4 aylık dönemden sorumlu olduğunu ileri sürerek abonelik işleminin tesisi ile suyun tedbiren bağlanmasını istemiştir.
Davalı, yapılan kontrolde kayıtsız sayaç tespit edilip sayacın söküldüğünü, 8.744,24 YTL kaçak su tahakkukunun yapıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dava açıldığı tarihteki borçtan ötürü aboneliğin yapılmadığına ve davacının 134,41 YTL den sorumlu olduğuna dayanılarak davanın reddine karar verilmiş; hüküm,davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacının dava konusu aboneliğin bulunduğu binaya kiracı olarak 15.11.2006 tarihinde girdiği ve kiraladığı tarihte takılı bulunan sayaç endeksinin 301 rakamını gösterdiği, 15.3.2007 tarihinde sayacın söküldüğü ve saat endeksinin de 354 rakamını gösterdiği taraflar arasında ihtilafsız olduğu gibi mahkemenin de kabulü bu yöndedir. Davalı idare tarafından daha önceki 9.8.2005 tarihinde yine aynı abonelikle ilgili kaçak su kullanıldığının tespit edildiği davalı idarenin yazısından anlaşılmaktadır. Mahkemenin de kabulünde olduğu üzere davacı bu yeri 15.11.2006 tarihinde kiralayıp oturmaya başladığına göre o tarihten tutanağın tutulduğu 15.3.2007 tarihine kadar kullandığı sudan sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Bilirkişi tarafından da bu süreye ilişkin davalı idarenin talep edebileceği alacağının 138,41 YTL olduğu belirlenmiştir. Bundan fazla bedeli davalı idarenin davacıdan istemeye hakkı yoktur. Mahkemece 138,41 YTL nin davacı tarafından ödendiğinde abonelik tesis edilmesi ve bu şekilde taraflar arasındaki muarazanın giderilmesine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle; abonelik tesisinin başkasına ait borcun ödenmesi koşuluna bağlanamayacağının Hukuk Genel Kurulu’nun 30.1.2008 gün ve 2008/13-58-39 sayılı ilamında da kabul edilmiş bulunmasına, esasen bu konuda Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasında bir uyuşmazlığın da mevcut olmasına göre, Hukuk Genel kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K.nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.09.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2006/7-137
K. 2006/142
T. 16.5.2006
• ELEKTRİK HIRSIZLIĞI ( Sanığın Bu Davanın Varlığına Karşılık Abonelik İşlemlerini Yaptırmaması Nazara Alındığında Faydalanma Kastının Bulunup Bulunmadığının Belirlenmesi Gereği )
• ABONELİK İŞLEMLERİ ( Elektrik Hırsızlığı Suçundan Dava Açılan Sanığın Bu Davanın Varlığına Karşılık Abonelik İşlemlerini Yaptırmaması Nazara Alındığında Faydalanma Kastının Bulunup Bulunmadığının Belirlenmesi Gereği )
• FAYDALANMA KASTI ( Elektrik Hırsızlığı Suçundan Dava Açılan Sanığın Bu Davanın Varlığına Karşılık Abonelik İşlemlerini Yaptırmaması Nazara Alındığında Faydalanma Kastının Bulunup Bulunmadığının Belirlenmesi Gereği )
• SAYACIN HANGİ TARİHTE TAKILDIĞI ( Sanıktan ve Gerekirse Tanıklardan Sorularak Saptanmalı Bilirkişi Marifetiyle Kurulu Elektrik Gücü İle Sayaçtaki Tüketim Miktarının Sayacın Takıldığı Tarihe Göre Karşılaştırılması Yapılması Gereği )
5237/m.142
ÖZET : Hakkında elektrik hırsızlığı suçundan dava açılan sanığın, bu davanın varlığına karşılık abonelik işlemlerini yaptırmaması nazara alındığında, faydalanma kastının bulunup bulunmadığının belirlenmesi yönünden, sayacın hangi tarihte takıldığı sanıktan ve gerekirse tanıklardan sorularak saptanmalı, suç tutanağının düzenlendiği meskende keşif yapılarak, bilirkişi marifetiyle kurulu elektrik gücü ile sayaçtaki tüketim miktarının, sayacın takıldığı tarihe göre karşılaştırılması yapılmalı, sayaca herhangi bir müdahalenin bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre sanığın hukuki durumu tayin edilmelidir.
DAVA : Sanık Ferit Ekinci’nin, elektrik hırsızlığı suçundan beraatına ilişkin Siverek Sulh Ceza Mahkemesince 29.11.2002 gün ve 414-663 sayı ile verilen kararın, katılan kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 30.03.2006 gün ve 22810-2947 sayı ve oyçokluğu ile hükmün onanmasına karar verilmiştir.
Daire Üyelerinden O. Koçak ile M. Mutlu ise, “27.06.2000 tarihinde abonesiz olarak elektrik kullandığı tespit edilen sanığın 17.05.2002 tarihine kadar abone olmadığı gibi hiçbir ödeme yapmaksızın eylemine devam etmek suretiyle karşılıksız yararlanma kastını ve dolayısıyla suç işleme iradesini açıkça ortaya koyduğu, piyasadan temin edilen sayaçtan geçirmenin, her türlü müdahaleye ve sayaç değiştirmeye müsait bulunduğu, denetim imkanının olmadığı, elektriğin kullanma biçimi ve süresine göre kişilerin ödeme imkanlarının çok üzerinde tüketimde bulundukları, ödenmeyen bu bedellerin diğer abonelerin faturaları üzerine ilavesiyle, bu tür kullanmaların teşvik, faillerinin adeta korunduğu cihetle sanığın mahkumiyeti yerine beraatına ilişkin sayın çoğunluk görüşüne katılmıyoruz” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
Yargıtay C.Başsavcılığı ise 25.04.2006 gün ve 42465 sayı ile;
“Her ne kadar Yüksek Ceza Genel Kurulunca 03.06.1997 tarih ve 11-129/140 sayılı oy çokluğu ile verilen kararda; idarenin tespitine engel olmayacak şekilde sayaçtan geçirilerek elektrik kullanmanın hukuki nitelikte olduğu, suçun manevi unsurunun oluşmadığı belirtilmiş ise de; bu değerlendirme genel anlamda yorumlanmamalı, olayın özelliği de dikkate alınmalıdır.
Abonelik başvurusunda bulunulduğu halde işlemlerin kısa sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle sayaçtan geçirilmek ve tüketilen miktar da doğru kaydedilmek koşuluyla elektrik tüketilmesinde suçun manevi unsurunun oluşmadığı kabul edilebilirse de, bir engel bulunmamasına rağmen uzunca bir süre abonelik işlemi yaptırılmayarak idarenin denetim olanağının engellenmesi halinde suç kastının bulunmadığı söylenemez.
Kaldı ki;
Sanığın, birkaç yıldan bu yana kaçak elektrik tüketmesine rağmen, tespit tarihinden kısa bir süre önce sayaç taktırması mümkün olduğu gibi, sayacı değiştirmesi de olanaklıdır.
Sanığın suç işlemek kastı ile hareket edip etmediğinin belirlenebilmesi için, hangi tarihten itibaren tespite konu evde ikamet ettiğinin, evdeki kurulu güç ile abone olmadan takılan sayacın gösterdiği tüketim miktarı arasında orantısızlık bulunup bulunmadığının saptanması gerekir.
Yüksek 7. Ceza Dairesi ekte örneğini sunduğumuz 29.12.2005 gün ve 2004/14192 esas, 2005/22178 karar sayılı ilamı ile de benzer görüşlerle Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar vermiştir” görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle Yargıtay Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanığın elektrik hırsızlığı suçundan beraatına karar verilen olayda Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay C.Başsavcılığı arasındaki uyuşmazlık, sanığın hangi tarihten itibaren tespit yapılan evde oturduğunun ve evdeki kurulu güç ile abonesiz sayacın gösterdiği tüketim miktarı arasında orantısızlık bulunup bulunmadığının saptanması suretiyle soruşturmanın genişletilmesine gerek bulunup bulunmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Sanık hakkında uygulanması istenen 765 sayılı TCY.nın 491. maddesinin 1. fıkrasında “Her kim, diğerinin taşınabilir malını rızası olmaksızın faydalanmak için bulunduğu yerden alırsa … hapsolunur” hükmü getirilmiştir. Bu hüküm aynı zamanda “hırsızlık” suçunun tanımını içermekte ve bu tanım içerisinde suçun unsurları da yer almaktadır. Buna göre;
Hırsızlık suçunun maddi konusu fail tarafından suçun üzerinde işlenebileceği “taşınabilir mal” dır. Aynı maddenin 2. fıkrasına göre, ekonomik bir değer taşıyan her türlü enerji de taşınabilir mal sayılmaktadır. Suça konu taşınabilir eşyanın ekonomik bir değeri bulunmalıdır. Ekonomik değeri bulunan bu taşınabilir mal bir başkasına ait olmalı ve failin alması hususunda sahibinin rızası olmamalıdır.
Suçun maddi unsuru, malın bulunduğu yerden alınmasıdır. Manevi unsur ise, genel kast yanında “yararlanmak amacı” olarak belirlenen özel kasttır. Fail, bir başkasının taşınır malını rızası dışında bilerek sahiplenmek veya yararlanmak amacı ile almalıdır. Yararlanmak maddi veya manevi şekilde olabilir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
TEDAŞ Şanlıurfa Elektrik Dağıtım Müessesesi görevlilerince 27.06.2000 gün ve 116755 sayı ile düzenlenen kaçak ceryan kullanma tespit tutanağında; Soydan köyü, Ekinci mezrasında yapılan kontrolde, Ferit Ekinci’nin meskeninde, 2000 Òatt gücünde elektrik cihazlarının abonesiz kaçak olarak kullanıldığının tespit edildiği, MKE tipi, 06683889 numaralı sayacın bağlı olup endeksinin 8973 olduğu, elektriğin kesildiği ve 3 gün içinde kaçak ceryan servisine başvurması gerektiğinin bildirildiği belirtilmiştir. Tutanak sanık tarafından imzalanmamıştır.
Sanık F. Ekinci, TEDAŞ görevlilerinin kontrole geldiği tarihte evinin elektrik abonesinin olmadığını, sayacının takılı ve çalışır halde olduğunu, kaçak elektrik kullanmadığını beyan etmiştir.
Tutanak tanığı Mahmut Ensari, tutanağın doğru olduğunu, sanığın, sayacı takılı olmasına rağmen abone olmayarak kaçak elektrik kullandığını, sayaca müdahale tespit edilmediğini, sağlam ve çalışır vaziyette olduğunu söylemiştir.
Tutanak tanığı Kadri Yıldız ise, tutanağın doğru ve altındaki imzanın kendisine ait olduğunu, sanığın sayacı olmasına rağmen abone olmayarak kaçak elektrik kullandığını, sayaca müdahale olmadığını, sağlam ve çalışır vaziyette olduğunu beyan etmiştir.
Yerel Mahkemece sorulması üzerine, TEDAŞ Şanlıurfa Elektrik Dağıtım Müessesesi Siverek İşletme Mühendisliğince 17.05.2002 günlü yazı ile; sanık Ferit Ekinci’nin halen abone olmadığı, tutanakla ilgili para cezasını ödemediğinin bilgisayar kayıtlarından anlaşıldığı bildirilmiştir.
Yerel Mahkemece olay mahallinde keşif yapılmasına karar verilmesine rağmen, çeşitli nedenlerle keşfe gidilemediğine dair bir çok tutanak düzenlenmiş ve 29.11.2002 günlü son oturumda, keşif yapılmasının dosyaya bir yenilik getirmeyeceğinden bahisle keşif ara kararından vazgeçilmesine ilişkin ara kararı verilmiştir.
Bütün bu bilgi ve belgeler bir arada ele alınıp değerlendirildiğinde;
Sanığın, abone olmadan kendi olanakları ile edindiği sayaçtan geçirmek suretiyle elektrik kullandığı sabit olup, bu konuda bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Hakkında kaçak elektrik kullanmak nedeniyle 27.06.2000 tarihinde tutanak düzenlenen sanığın, bu tutanak nedeniyle elektrik hırsızlığı suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına karşın, olaydan yaklaşık iki yıl sonrasında 17.05.2002 tarihi itibariyle abonelik işlemlerini yaptırmadığı gibi, yakınan kuruma herhangi bir ödemede bulunmadığı da açıktır.
Yerel Mahkemece kovuşturma aşamasında yalnızca sanığın savunmasının alınması ve tutanak tanıklarının dinlenmesiyle yetinilmiş, olay mahallinde keşif yapılması için ara kararı verilmesine rağmen, birçok kere çeşitli nedenlerle tutanak düzenlenmek suretiyle keşif yapılmamış ve nihayet keşif ara kararından vazgeçilerek hüküm kurulmuştur.
Ceza yargılaması hukukunda vicdani kanıt sistemi benimsenmiştir. Bu sistemle ifade edilmek istenen hem kanıt serbestliği hem de kanıtların değerlendirilmesi serbestliğidir. Ceza yargılamasında somut gerçek arandığından, yargıcı bu gerçeğe götürebilecek her şey kanıt olabilir. Ancak, hükme dayanak alınan kanıtların gerçekçi, akılcı, olayı temsil edici, kanıtlayıcı ve hukuka uygun bulunmaları gerekir. Bu belirlemeler ceza yargılamasında şekli duruma değil, somut gerçeğe itibar edileceğini ortaya koymaktadır. Aksinin kabulü hak ve adalet duygularını yaralayacaktır.
O halde, hakkında elektrik hırsızlığı suçundan dava açılan sanığın, bu davanın varlığına karşılık abonelik işlemlerini yaptırmaması nazara alındığında, faydalanma kastının bulunup bulunmadığının belirlenmesi yönünden, sayacın hangi tarihte takıldığı sanıktan ve gerekirse tanıklardan sorularak saptanmalı, suç tutanağının düzenlendiği meskende keşif yapılarak, bilirkişi marifetiyle kurulu elektrik gücü ile sayaçtaki tüketim miktarının, sayacın takıldığı tarihe göre karşılaştırılması yapılmalı, sayaca herhangi bir müdahalenin bulunup bulunmadığı belirlenmeli ve sonucuna göre sanığın hukuki durumu tayin edilmelidir.
Bu itibarla haklı nedenlere dayanan Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına ve noksan soruşturma ile verilen Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Kurul Üyeleri ise, “Sanığın sayaçtan geçirmek suretiyle abone olmaksızın elektrik kullanmasından ibaret eyleminde, sayaçtaki tüketim miktarına göre borcunu ödemesi mümkün olduğundan, karşılıksız yararlanma amacı bulunmamaktadır. Olay özel hukuk ihtilafından ibarettir. Nitekim, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 03.06.1997 gün ve 129-140 sayılı kararında ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararlarında aynı görüş benimsenmiştir. Bu nedenle Yerel Mahkemece sanık hakkında verilen beraat kararının, Özel Dairece onanması isabetli bulunduğundan, Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.” görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay 7. Ceza Dairesinin 30.03.2006 gün ve 22810-2947 sayılı onama kararının KALDIRILMASINA,
3- Noksan soruşturma ile kurulan Siverek Sulh Ceza Mahkemesinin 29.11.2002 gün ve 414-663 sayılı hükmünün BOZULMASINA, birinci müzakerede yasal çoğunluk sağlanamadığından, 16.05.2006 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/11318
K. 2007/1621
T. 9.2.2007
• FESHEDİLEN TÜZEL KİŞİLİĞİN DAVA EHLİYETİ ( Dava Açıldıktan Sonra Feshedilmiş Olması Davanın Görülmesine Engel Olmadığı – İçme Suyu Birliği Tüzel Kişiliği )
• DAVA EHLİYETİ ( Feshedilen Tüzel Kişilik – Dava Açıldıktan Sonra Feshedilmiş Olması Davanın Görülmesine Engel Olmadığı )
• TÜZEL KİŞİLİĞİ FESHEDİLEN BİRLİĞİN DAVA EHLİYETİ ( Birliğin Canlandırılması İçin Davacı Tarafa Önel Tanınmalı ve Bu Şekilde Taraf Teşkilinin Tamamlanması Gerektiği )
• ABONELİK NEDENİYLE KULLANILAN ELEKTRİK BEDELİNDEN SORUMLULUK ( İçme Suyu Tesisi İçin Oluşturulan Elektrik Aboneliğinden Asayiş Grubu İçme Suyu Birliği Tüzel Kişiliğinin Sorumlu Olduğu )
1580/m.133
ÖZET : 1. Her dava açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilir. Asayiş İçme Suyu Birliğinin dava açıldıktan sonra 31.5.2005 tarihinde feshine karar verilmiştir. Dava açıldıktan sonra feshedilmiş olması davanın görülmesine engel değildir. Birlik Tüzüğünün 31. maddesi gereği ilgili idareden Birliğin tasfiye edilip edilmediği araştırılmalı, tasfiye aşamasında ise husumetin Birlik Encümenine yöneltilmesi, tasfiye işlemleri tamamlanmış ise, birliğin canlandırılması için davacı tarafa önel tanınmalı ve bu şekilde taraf teşkili tamamlanmalıdır.
Uyuşmazlık abonelik nedeniyle kullanılan elektrik bedelinden birlik üyelerinin mi yoksa birlik tüzel kişiliğinin mi sorumlu olacağı konusunda toplanmaktadır.
2. 17.2.1999 tarihli tüzüğün 27. maddesinde Birlik adına yapılan hertürlü sözleşme ve taahhütlerden Birlik Tüzel Kişiliği sorumlu olup, Birliğin mal varlığıyla sınırlı olan bu sorumluluğu hiçbir şekilde üye Yörüklü Belediyesi ile köy tüzel kişiliklerini bağlamaz” hükmü bulunmaktadır. İçme suyu tesisi için oluşturulan elektrik aboneliğinden Asayiş Grubu İçme Suyu Birliği Tüzel Kişiliği sorumludur.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı ve bir kısım köy muhtarlıklarınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalıların kuruma abone oldukları ( 2 ) adet fatura tutarı olan 15.500.000.000.- TL.yi ödemediklerini, fatura tutarı olan bu miktarın gecikme zammı bu miktarın gecikme zammı ve KDV.si ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar davanın reddine karar verilmesini dilemişlerdir.
Mahkemece, davalı köy muhtarlıkları yönünden davanın kabulüne, davalı Yörüklü Belediyesi ve Asayiş İçme Suyu Birliği yönünden davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve bir kısım köy muhtarlıklarınca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacını aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacı, davalıların bir kısım köylerin içme suyu ihtiyaçlarını gidermek amacıyla Asayiş İçme Suyu Grup Birliğini kurarak 1111 nolu TEDAŞ abonesi olduklarını, elektrik sarfiyatı nedeniyle ödenmeyen 1.8.2001 ve 1.7.2002 son ödeme tarihli iki adet fatura tutarı olan 15.500.530.000.- TL.nın gecikme zammı ve KDV.si ile birlikte davalılardan tahsili için bu davayı açmıştır. Bilirkişi raporuna dayanılarak köy muhtarlıkları yönünden davanın bilirkişi raporunda belirlenen miktar üzerinden kabulüne, Yörüklü Belediyesinin Birlikten 25.5.2000 tarihinde ayrıldığı, Asayiş İçme Suyu Birliğinin ise 31.3.2005 tarihinde feshedilmiş olması nedeniyle bunlar yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Her dava açıldığı tarihteki duruma göre değerlendirilir. Ne varki; Asayiş İçme Suyu Birliğinin dava açıldıktan sonra 31.5.2005 tarihinde feshine karar verilmiştir. Dava açıldıktan sonra feshedilmiş olması davanın görülmesine engel değildir. Birlik Tüzüğünün 31. maddesinde fesih ve tasfiyesi düzenlenmiş olup “Birliğin tasfiyesini Birlik Encümeni yürütür. Tasfiye işlemleri en geç ( 1 ) yıl içinde sonuçlandırılır” hükmü mevcuttur. Öyle olunca; ilgili idareden Birliğin tasfiye edilip edilmediği araştırılmalı, tasfiye aşamasında ise husumetin Birlik Encümenine yöneltilmesi, tasfiye işlemleri tamamlanmış ise, birliğin canlandırılması için davacı tarafa önel tanınmalı ve bu şekilde taraf teşkili tamamlanmalıdır.
2- Yukarıda açıklanan şekilde taraf teşkili sağlanmasıyla esasa ilişkin olarak ise;
Asayiş İçme Suyu Birliği Köy Kanunu ve Belediye Yasası uyarınca oluşturulmuş ve 1580 sayılı Kanunun 133 ve devamı maddeleri uyarınca tesis edilmiş ve Bakanlar Kurulunu 30.6.2000 tarihli kararı uyarınca 28.7.1999 günü 23769 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış ve aynı yasanın 138. maddesi uyarınca hükmü şahsiyet kazanmıştır. Öte yandan Birliğin Tüzüğü de 17.2.1999 tarihlidir. Ayrıca birlik adına davacı TEDAŞ ile abonelik sözleşmesinin birlik adına Hilalli Köyü Tüzel Kişiliği tarafından imzalanıp kabul edildiği anlaşılmaktadır. Esasında bu hususlar tartışmasızdır. Uyuşmazlık abonelik nedeniyle kullanılan elektrik bedelinden birlik üyelerinin mi yoksa birlik tüzel kişiliğinin mi sorumlu olacağı konusunda toplanmaktadır. Anılan tüzüğün 27. maddesinde Birlik adına yapılan hertürlü sözleşme ve taahhütlerden Birlik Tüzel Kişiliği sorumlu olup, Birliğin mal varlığıyla sınırlı olan bu sorumluluğu hiçbir şekilde üye Yörüklü Belediyesi ile köy tüzel kişiliklerini bağlamaz” hükmü bulunmaktadır. Öyle olunca, içme suyu tesisi için oluşturulan elektrik aboneliğinden Asayiş Grubu İçme Suyu Birliği Tüzel Kişiliği sorumludur. Üye köylerin TEDAŞ’a karşı bir sorumluluğundan sözedilemez. Köylerin sorumluluğu birliğe karşıdır. Bu nedenlerle Asayiş İçme Suyu Birliği yönünden davanın kabulüne, köy muhtarlıkları yönünden ise davanın reddine karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının ( 1 ) nolu bent uyarınca reddine, ( 2 ) nolu bent uyarınca kararın davacı ve temyiz eden davalılar Çayan, Yeşilyurt, Hilalli, Çayyaka, M. Ali Çiftliği, Kula ve Yirce Köyü Muhtarlıkları lehine BOZULMASINA, 09.02.2007 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2005/13-771
K. 2005/773
T. 28.12.2005
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Abonelik Sözleşmesinde Abonelik Türünün Konut Olarak Gösterildiği – Davanın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kalması Nedeniyle Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Abonelik Türünün Konut Olarak Gösterildiği – Açılan Menfi Tespit Davasının Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kalması Nedeniyle Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• GÖREV ( Menfi Tespit Davası – Abonelik Sözleşmesinde Abonelik Türünün Konut Olarak Gösterildiği/Davanın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kalması Nedeniyle Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• TÜKETİCİ MAHKEMESİ ( Menfi Tespit Davası – Abonelik Sözleşmesinde Abonelik Türünün Konut Olarak Gösterildiği/Davanın Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kalması Nedeniyle Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• KONUT OLAN TAŞINMAZ ( Menfi Tespit Davası – Dava Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kaldığından Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
2004/m.72
4077/m.3,23
ÖZET : Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Gerek, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinde abonelik türünün konut olarak gösterilmiş ve tahakkukların konut tarifesi üzerinden yapılmış olması, gerekse, kira sözleşmesinde kiralananın ikametgah olarak kullanılacağının kararlaştırılmış bulunması karşısında, eldeki davaya konu uyuşmazlıkta, davacının, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/e maddesi anlamında “tüketici”; davalının ise, aynı Kanunun 3/f maddesindeki tanım uyarınca “satıcı” durumunda bulundukları açıktır.
Anılan Kanun’un 23. maddesi, “Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm, herhangi bir ayırım yapmaksızın, Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek tüm uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemelerinde bakılmasını öngörmüştür. Başka bir ifadeyle, 4077 sayılı Kanun, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramış, dava türleri ( alacak, itirazın iptali, menfi tespit, gibi ) açısından herhangi bir ayırım yapma yoluna gitmemiştir. Bu durumda, somut olayda davaya bakma görevi, tüketici mahkemesine aittir.
DAVA : Taraflar arasındaki “menfi tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara Asliye 13. Hukuk Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 6.7.2004 gün ve 2003/362-2004/376 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 9.3.2005 gün ve 2004/15926-2005/3756 sayılı ilamı ile,
( …Davacı, kiracı olup, depo ve arasıra irtibat bürosu olarak kullandığı taşınmaza ait su aboneliği nedeniyle, 15.8.2002-4.1.2003 dönemi için davalı idarece fazla su tahakkuk yapıldığını, tükettiği suyun tahakkuk yapılan miktar kadar olmasının fiilen mümkün olmadığını ileri sürerek, faturada belirtilen 1.100.491.000 TL borçlu olmadığının tespitini istemiştir.
Davalı, dava konusu abonenin şikayetli başvurusu üzerine 6.2.2003 tarihinde sayacın değiştirildiğini, yapılan teknik muayene sonucunda sayacın doğru çalıştığının anlaşıldığını, çıkartılan faturada okuma yada tahakkuk hatası bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davacının dava konusu döneme ait su tüketim bedelinden dolayı 1.020.491.000 TL borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, kiracı olduğu taşınmazı 15.8.2002- 4.1.2003 tarihleri arasında depo olarak kullandığını, hiç su sarfetmediği halde 1.100.491.000. TL su faturası geldiğini, bu kadar sarfiyatı olmadığını bildirerek, borçlu olmadığının tespiti talebi ile iş bu davayı açmıştır. Davacının faturalara itirazı üzerine su sayacının değiştirildiği ve ihtilaflı dönemde takılı olan sayacın Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Ankara Ticaret İl Müdürlüğü Ölçüler ve Ayarlar Şube Müdürlüğüne gönderildiği, burada yapılan inceleme sonucu düzenlenen 18.2.2003 tarihli raporda sayacın doğru çalıştığı, mekanik bir hatanın görülmediği bildirilmiştir. Sayacı muayeneye yetkili olan kurumun yaptığı muayene ve verdiği rapor sonucu sayacın sağlam olduğu bildirildiğine göre, sayacın doğru çalıştığı ve endekslerinin doğru gösterdiğinin kabulü gerekir. Kaldı ki, dava konusu sarfiyatın yapıldığı daire bilirkişi raporunda belirtildiği gibi, üç oda bir salon, mutfak, banyo ve tuvalet olup asgari üç musluk bulunması gerekir. Sarfiyat yapıldığı dönemler olan 15.8.2002-28.9.2002 arasında 37 m3, 28.9.2002-15.11.2002 arası 142 m3 ,15.11.2002-4.1.2003 arası 95 m3 sarfiyat yapıldığı faturalarda belirtilmektedir. Bu miktar sarfiyat asgari üç adet musluğu bulunan bir dairede, davacının elinde olmayan herhangi bir nedenle açık bırakma, bozulma vs. gibi nedenlerle belirtilen sürede bu sarfiyatın olamayacağını da göstermez. Bu nedenle, bilirkişinin evvelki aylar harcamaları göz önüne alınıp, bir takım faraziyelerden gidilerek hesaplama yapılması ve bu rapora itibar edilerek karar verilmesi doğru değildir. Sayacın yetkili mercice yapılan kontrolünde mekanik arızası bulunmadığı ve doğru çalıştığı belirlendiğine göre, sayaçta görülen rakamlara ve sarfiyat miktarına itibar edilmesi gerekir. Mahkemece bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, aksi düşüncelerle hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir… )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle,yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR :
A-ÖN SORUN VE DEĞERLENDİRMESİ: Hukuk Genel Kurulundaki görüşme sırasında, esasa geçilmeden önce, eldeki davaya bakan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevli olup, olmadığı; uyuşmazlığın niteliğine göre Tüketici Mahkemesinin görevli bulunup, bulunmadığı ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Bu yönde bir ön sorunun gündeme getirilmesinin nedeni şudur:
Taraflar arasındaki 16.6.2000 tarihli 211516 numaralı abonelik sözleşmesi uyarınca davacı, davalı nezdinde konut tipi su abonesi olup, tükettiğinden daha fazla miktardaki su için fatura gönderildiğini ileri sürmek suretiyle, eldeki davayı açarak, menfi tespit isteminde bulunmuştur.
Anılan abonelik sözleşmesinde, abonelik türü “Konut” olarak gösterilmiştir.
Davacı ile dava dışı kiralayan arasında, davaya konu menfi tespit isteminin konusunu oluşturan tahakkukun ilişkin bulunduğu yerle ilgili 1.4.2000 başlangıç tarihli kira sözleşmesinde de, kiralanan yerin ikametgah olarak kullanılacağı belirtilmiştir.
Eldeki davada menfi tespit istemine konu edilen su bedeli tahakkuklarının da, mesken tarifesi üzerinden yapıldığı çekişmesizdir. Yine, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda da, aynı tarifeye göre su bedeli hesaplanmıştır.
Yerel Mahkeme, gerek bozulan önceki hükmünde ve gerekse direnme kararında, bilirkişi raporu ve tanık sözleri doğrultusunda, aboneliğin ilişkin bulunduğu yerin davacı tarafından ikametgah değil, depo olarak kullanıldığını benimsemiş; tüketilebilecek su miktarını bu benimseme çerçevesinde hesaplayan bilirkişi raporuna itibar etmiştir. Oysa, söz konusu bilirkişi raporunda, tüketilmesi muhtemel su miktarının hesaplanmasında söz konusu yer depo olarak kabul edildiği halde, bedel hesabının mesken tarifesine göre yapıldığı görülmektedir.
Açıklanan bu olgular karşısında, eldeki davada Tüketici Mahkemesinin görevli bulunup bulunmadığı ön sorun olarak irdelenmiş ve şu sonuca varılmıştır:
Gerek, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesinde abonelik türünün konut olarak gösterilmiş ve tahakkukların konut tarifesi üzerinden yapılmış olması, gerekse, kira sözleşmesinde kiralananın ikametgah olarak kullanılacağının kararlaştırılmış bulunması karşısında, eldeki davaya konu uyuşmazlıkta, davacının, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/e maddesi anlamında “tüketici”; davalının ise, aynı Kanunun 3/f maddesindeki tanım uyarınca “satıcı” durumunda bulundukları açıktır.
Anılan Kanun’un 23. maddesi, “Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır” hükmünü taşımaktadır. Bu hüküm, herhangi bir ayırım yapmaksızın, Kanun’un uygulanmasıyla ilgili olarak çıkabilecek tüm uyuşmazlıklara ilişkin davalara tüketici mahkemelerinde bakılmasını öngörmüştür. Başka bir ifadeyle, 4077 sayılı Kanun, bir uyuşmazlığa tüketici mahkemesince bakılmasının tek koşulu olarak, uyuşmazlığın kendisinin uygulanmasıyla ilgili olarak çıkmış olmasını aramış, dava türleri ( alacak, itirazın iptali, menfi tespit, gibi ) açısından herhangi bir ayırım yapma yoluna gitmemiştir.
Bu durumda, somut olayda davaya bakma görevi, tüketici mahkemesine aittir.
B-ULAŞILAN ÇÖZÜM:
Mahkemece yapılması gereken iş, Ankara’da Tüketici Mahkemesi bulunduğuna göre, görevsizlik kararı verilmek suretiyle dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesinden ibarettir. Bu yön göz ardı edilerek, Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla davanın görülmüş ve karara bağlanmış olması usul ve yasaya aykırıdır. Direnme kararı bu nedenle bozulmalıdır.
Bozma nedenine göre davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazları incelenmemiştir.
SONUÇ : Direnme kararının yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı H.U.M.K. nun 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin esasa ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 28.12.2005 gününde oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek yada tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut olayda davacı dava dilekçesinde ve yargılamanın diğer aşamalarında, abonelik sözleşmesine konu edilen yeri, depo olarak ve ara sıra irtibat bürosu olarak kullandığını söylemiş, yaptığı iş nedeniyle işyerinde sürekli olarak bulunmadığını, işyeri olarak kullanılan bu yerde bulaşık, çamaşır makinesi gibi makinaların da olmadığını belirtmiştir. Davacının açıkça işyeri biçimindeki iddiası, mahkemenin de kabulündedir. Böylece davacının davalı ile yaptığı abonelik sözleşmesinin davacıya ait işyerinin su ihtiyacının karşılanması amacıyla yapıldığı ve davacının, 4077 sayılı yasanın 3/e bendindeki “mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan ve yararlanan” gerçek kişi olmadığı, yani “tüketici” olmadığı anlaşılmaktadır. Abonelik sözleşmesinin “konut aboneliği” biçiminde yapıldığı düşüncesiyle aksinin kabulü, yasadaki “tüketici” tarifine uygun düşmediği gibi, bu kavramı değiştirecek, genişletecek niteliktedir.
Bu sebeple uyuşmazlığın çözümü tüketici mahkemelerin değil, genel mahkemelerin görevi içindedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle işin esasına girilerek direnme kararının incelenmesi gerektiği görüşüyle sayın çoğunluğun kararına katılmıyoruz.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/11839
K. 2003/11205
T. 30.9.2003
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Cep Telefonu – Faturanın Zamanında Ödenmemesi/Şirketin Makul Bir Faiz Oranını Emsal Şirketler Dikkate Alınarak Belirleme Yükümlülüğü )
• FAİZ ORANI ( Cep Telefonu Abonelik Sözleşmesi – Faturanın Zamanında Ödenmemesi/Şirketin Makul Bir Faiz Oranını Emsal Şirketler Dikkate Alınarak Belirleme Yükümlülüğü )
• İYİNİYET ( Cep Telefonu Abonelik Sözleşmesi – Faturanın Zamanında Ödenmemesi/Şirketin Makul Bir Faiz Oranını Emsal Şirketler Dikkate Alınarak Belirleme Yükümlülüğü )
• CEP TELEFONU ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Faturanın Zamanında Ödenmemesi – Şirketin Makul Bir Faiz Oranını Emsal Şirketler Dikkate Alınarak Belirleme Yükümlülüğü )
818/m. 72
4721/m. 2
ÖZET : Taraflar arasında düzenlenen abonelik sözleşmesinde faturanın zamanında ödenmemesi halinde gecikme faiz oranının açıkça gösterilmeyip, bu hususu belirleme yetkisinin şirkete bırakılmış olması halinde, şirketin makul bir faiz oranını, emsal şirketler dikkate alınarak, belirleme yükümlülüğü vardır.
DAVA : Dava dilekçesinde 327.000.000 lira alacak için itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın reddi cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davacı şirket vekili tarafından cep telefonu abonesi olan davalı aleyhine ( aylık % 12 faiz oranı üzerinden ) alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesi talep edilmektedir.
Davalı savunmasında, asıl alacağı ve yasal faizi kabul ettiğini, faizin fazla olan kısmına itiraz ettiğini belirtmiştir.
Mahkemece; davacı şirketin fahiş faiz oranını belirlemesi Medeni Kanun’un 2. maddesi gereğince iyiniyet kuralı ile bağdaşmayacağından ve davalının da yasal faizi kabul ettiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında düzenlenen abonelik sözleşmesinde faturanın zamanında ödenmemesi halinde gecikme faiz oranının açıkça gösterilmeyip, bu hususu belirleme yetkisi davacı şirkete bırakılmış olduğuna göre, davacı şirketin makul bir faiz oranını belirleme yükümlülüğünün buluduğunun kabulü gerekir.
Davacı şirket tarafından; emsal şirketlerin belirlediği oranların çok üzerinde %144 oranında faiz belirlenmesi ve talep edilmesinin hakkaniyete uygun olmadığı anlaşıldığından, emsal şirketler dikkate alnarak yıllık faiz oranının %96 oranında kabul edilip, buna göre gecikme faizine hükmedilmesi gerekirken, mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 30.9.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/9281
K. 2008/2950
T. 25.3.2008
• KAT KARŞILIĞI ESER SÖZLEŞMESİ ( Arsa Sahipleri İle Sözleşme Yapan Davacının Başladığı İnşaatı Devam Ettirmek Amacını Taşımasının Tamamen Elektrik Borcundan Kurtulma Kastını İçerdiği ve Bu Nedenle Davacının Abonelik Talebinin Haksız Mahiyette Olduğu )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Davacının Başladığı İnşaatı Devam Ettirmek Amacını Taşımasının Tamamen Elektrik Borcundan Kurtulma Kastını İçerdiği ve Bu Nedenle Davacının Abonelik Talebinin Haksız Mahiyette Olduğu )
• ABONELİK TESİSİ ( Davacının Arsa Sahipleri İle Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi Yaparak Başladığı İnşaatı Devam Ettirmek Amacını Taşımasının Tamamen Elektrik Borcundan Kurtulma Kastını İçerdiği – Reddi Gereği )
818/m.72, 355
ÖZET : Davacının arsa sahipleri ile Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yaparak daha önce aynı yere ilişkin olarak arsa sahipleri ile sözleşme akteden Ela İnş.Tic.ve San.A.Ş.nin başladığı inşaatı devam ettirmek amacını taşımasının tamamen elektrik borcundan kurtulma kastını içerdiği ve bu nedenle davacının abonelik talebinin haksız mahiyette olduğu, öte yandan davacının abonelik için davalıya başvuru yaptığı tarihte ve dava tarihinde dava dışı Akbulak A.Ş. adına yapılan aboneliğin halen devam ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki aboneliğin tesisi-muarazanın önlenmesi davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince her ne kadar duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de, bu isteğin miktar itibariyle reddine, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı kişilerle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptığını, yapı işine giriştiğinde elektrik enerjisinin geçmiş dönem borcundan ötürü kesik olduğunun anlaşıldığını, elektrik abonesi olmak için yaptığı başvurunun “dava dışı Akbulak A.Ş.nin şantiye aboneliğinin mevcut olduğu yer için yapılan abonelik talebinin borçtan kurtulma kastını barındırdığı” gerekçesiyle reddedildiğini ileri sürerek muarazanın önlenmesine müvekkili adına abonelik kaydının yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının inşaat yaptığı yerde daha önceden bulunan şantiye aboneliğinin borçlarının ödenmediğini, davacının aynı yerde kendi adına abone olarak eski borçtan kurtulmaya çalıştığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davacının iyiniyetli olarak abonelik başvurusu yaptığı, eski aboneliğe ait borcun tahsil edilememesinin davalıdan kaynaklandığı gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının davacı ile abonelik sözleşmesi yapma zorunluluğunda bulunduğunun tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Dava dışı Akbulak A.Ş. ile davalı arasında 25 Haziran 1993 tarihinde, Mersin ili Çiftlik Mah. 190 Ada 1 Nolu parselde bulunan şantiye için elektrik aboneliği sözleşmesi yapıldığı dosya içindeki abonelik sözleşmesi ve ekli tapu kaydından anlaşılmaktadır. Mersin Ticaret Sicil Memurluğu’nca düzenlenen 20.12.2006 tarihli yazıdan davacının 07.07.1986 tarihinden itibaren dava Akbulak İnş.A.Ş.nin ortağı olduğu anlaşılmaktadır. Yine Mersin Ticaret Sicil Memuriuğu’nun 07.11.2006 tarihli yazısı ile anılan şirketin unvanının Ela İnşaat Tic.ve San.A.Ş.olarak değiştiği bildirilmiştir. Dava dışı Ela İnş.Tic.A.Ş. ile dava dışı arsa sahipleri arasında yapılan 8 Kasım 2001 tarihli Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin 9 Nolu bendinde arsa sahipleri ile anılan şirket arasında çıkacak uyuşmazlıklarda davacının hakemlik görevini yürüteceği kararlaştırılmıştır Bu şirketle arsa sahipleri arasında anlaşmazlık çıkması üzerine bu kez davacı ile arsa sahipleri arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmıştır. Her iki Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi de dava dışı Akbulak A.Ş.nin şantiye aboneliğinin bulunduğu taşınmaza ilişkindir.
Davacının arsa sahipleri ile Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesi yaparak daha önce aynı yere ilişkin olarak arsa sahipleri ile sözleşme akteden Ela İnş.Tic.ve San.A.Ş.nin başladığı inşaatı devam ettirmek amacını taşımasının tamamen elektrik borcundan kurtulma kastını içerdiği ve bu nedenle davacının abonelik talebinin haksız mahiyette olduğu, öte yandan davacının abonelik için davalıya başvuru yaptığı tarihte ve dava tarihinde dava dışı Akbulak A.Ş. adına yapılan aboneliğin halen devam ettiği gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 25.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/4629
K. 2007/10457
T. 22.11.2007
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Davalının 4077 Sayılı Kanunun 3/E Maddesinde Tanımlanan Tüketici Kapsamına Girmediği – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Davacı İSKİ İle Davalı Şirket Arasında Davalıya Ait İşyerinin Su İhtiyacının Karşılanması Amacı İle Abonelik Sözleşmesinden Doğan Dava – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )
• TÜKETİCİ KAPSAMI ( Davacı İSKİ İle Davalı Şirket Arasında Davalıya Ait İşyerinin Su İhtiyacının Karşılanması Amacı İle Abonelik Sözleşmesinden Doğan Dava – Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu )
4077/m.1, 2, 3-e,23
ÖZET : Dava abonelik sözleşmesinden doğmuştur. Somut olayda davacı İSKİ ile davalı şirket arasında davalıya ait işyerinin su ihtiyacının karşılanması amacı ile abonelik sözleşmesi imzalanmıştır. Hal böyle olunca davalının 4077 Sayılı Kanunun 3/e maddesinde tanımlanan tüketici kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Bu durumda uyuşmazlığın çözümü Genel Mahkemelerin görevi dahilindedir.
DAVA : Taraflar arasındaki uyuşmazlık abonelik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Davacı İSKİ ile davalı şirket arasında davalıya ait işyerinin su ihtiyacının karşılanması amacı ile abonelik sözleşmesi imzalanmıştır. Hal böyle olunca davalının 4077 Sayılı Yasanın 3/e maddesinde tanımlanan tüketici kapsamına girmediği anlaşılmaktadır. Bu davanın genel mahkemelerde görülmesi gerekir.
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı mahkemenin görevsizliğine yönelik olarak verilen mümkün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı şirketin müvekkilinin KUSB/TANKER abonesi olduğunu ve müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu, bu alacağın tahsili için girişilen takibe davalının itiraz ettiğini belirterek davalının haksız itirazının iptali ile %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davalı ile iddia edildiği gibi bir sözleşme imzalamadığını, bu nedenle müvekkiline husumet yönetilemeyeceğini öne sürerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonunda 4077 Sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca davaya bakma görevinin Tüketici Mahkemesine ait olduğu gerekçesi ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık abonelik sözleşmesinden kaynaklanmaktadır 23.02.1995 tarih 4077 sayılı “Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1. maddesi “Bu kanunun amacı kamu yaranına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemektir.” hükmünü içermektedir. 2. maddesinde ise Kanunun kapsamı 1. maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemi olarak belirlenmiş, aynı Kanunun 3/e maddesi hükmü ise tüketiciyi “Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişi” olarak tanımlamıştır.
Somut olayda davacı İSKİ ile davalı şirket arasında davalıya ait işyerinin su ihtiyacının karşılanması amacı ile abonelik sözleşmesi imzalanmıştır. Hal böyle olunca davalının 4077 Sayılı Kanunun 3/e maddesinde tanımlanan tüketici kapsamına girmediği anlaşılmaktadır.
Bu durumda uyuşmazlığın çözümü Genel Mahkemelerin görevi dahilinde bulunduğundan, mahkemece işin esasına girilerek taraf delilleri toplanıp uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde 4077 Sayılı Kanunun 23. maddesi uyarınca dava dilekçesinin görev nedeni ile reddinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 22.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/10714
K. 2005/6303
T. 6.6.2005
• ALACAK DAVASI ( Elektrik Enerjisi Bedelinden Abonelik Sözleşmesi Uyarınca Abonenin Sorumluluğu Bulunduğu Gibi Abone Dışında Elektrik Enerjisini Kullanan Kişinin de Sorumlu Olduğu )
• ELEKTRİK ENERJİSİ BEDELİ ( Abonelik Sözleşmesi Uyarınca Abonenin Sorumluluğu Bulunduğu Gibi Abone Dışında Elektrik Enerjisini Kullanan Kişinin de Sorumlu Olduğu )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Elektrik Enerjisi Bedelinden Abonelik Sözleşmesi Uyarınca Abonenin Sorumluluğu Bulunduğu Gibi Abone Dışında Elektrik Enerjisini Kullanan Kişinin de Sorumlu Olduğu )
2004/m.67
ÖZET : Elektrik enerjisi bedelinden abonelik sözleşmesi uyarınca abonenin sorumluluğu bulunduğu gibi, abone dışında elektrik enerjisini kullanan kişinin de sorumlu olduğu kuşkusuzdur. Mahkemece davacının üçüncü kişinin aboneliği döneminde fiilen elektrik enerjisini kullanıp kullanmadığı üzerinde durulmaması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin kiraladığı konfeksiyon atölyesinde bir süre sonra elektriğin davalı idarece eski kiracı Hasan Koçtürk’ün kullandığı ve ödemediği elektrik borcu nedeniyle kesildiğini, elektriği açtırabilmek için eski kiracının borcunu ödemek zorunda kaldığını, ödediği parayı geri alabilmek için eski kiracı Hasan Koçtürk hakkında yapılan takibe itirazın iptali için açılan davanın reddedildiğini, müvekkilinin mağdur olduğunu, haksız tahsil edilen 1.780.150.000.TL’nin tahsil tarihinden itibaren faiziyle tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, tahakkuk eden ve ödenen elektrik borcunun 636753 nolu sayaca bağlı borç olduğunu, 20.10.2000 tarihinde değiştirilen sayaçlar nedeniyle ödenilen borcun 574991 nolu sayaca bağlı olarak ödendiğini, eski borcun Hasan Koçtürk döneme ait olduğunu ve davacının elektrik abonmanlığını üzerine almadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece Tedaş kayıtlarının sağlıklı olmadığı ve davacının kiracı olmadan önceki döneme ait borçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Elektrik enerİisi bedelinden abonelik sözleşmesi uyarınca abonenin sorumluluğu bulunduğu gibi, abone dışında elektrik enerİisini kullanan kişinin de sorumlu olduğu kuşkusuzdur. Mahkemece davacının üçüncü kişinin aboneliği döneminde fiilen elektrik enerİisini kullanıp kullanmadığı üzerinde durulmaması doğru olmadığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, dava konusu elektrik borcunun 16.11.1998- 11.10.2000 tarihleri arasındaki döneme ilişkin bulunduğu davacının bu işyerinde kiracılığının ise 17.8.2000 tarihinde başladığı belirtildiğine göre, en azından 17.8.2000-11.10.2000 tarihleri arasında elektrik enerİisinin davacı tarafça kullanılmış olduğunun ve enerİi bedelinden sorumluluğun kabulü gerekir. Mahkemece bu yönler üzerinde durulmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 06.06.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2003/12445
K. 2003/12199
T. 14.10.2003
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Faturanın Zamanında Ödenmemesi Halinde Gecikme Faiz Oranının Açıkça Gösterilmeyip Bu Hususu Belirleme Yetkisi Davacı Şirkete Bırakılmış Olduğuna Göre Davacı Şirketin Makul Bir Faiz Oranını Belirleme Yükümlülüğünün Bulunduğu )
• FATURANIN ZAMANINDA ÖDENMEMESİ ( Gecikme Faiz Oranının Açıkça Gösterilmeyip Bu Hususu Belirleme Yetkisi Davacı Şirkete Bırakılmış Olduğuna Göre Davacı Şirketin Makul Bir Faiz Oranını Belirleme Yükümlülüğünün Bulunduğu )
• GECİKME FAİZ ORANI ( Faturanın Zamanında Ödenmemesi Halinde Açıkça Gösterilmeyip Bu Hususu Belirleme Yetkisi Davacı Şirkete Bırakılmış Olduğuna Göre Davacı Şirketin Makul Bir Faiz Oranını Belirleme Yükümlülüğünün Bulunduğu )
818/m.103,104
ÖZET : Taraflar arasında düzenlenen abonelik sözleşmesinde faturanın zamanında ödenmemesi halinde gecikme faiz oranının açıkça gösterilmeyip, bu hususu belirleme yetkisi davacı şirkete bırakılmış olduğuna göre, davacı şirketin makul bir faiz oranını belirleme yükümlülüğünün bulunduğunun kabulü gerekir. Davacı şirket tarafından emsal şirketlerin belirlediği oranların çok üzerinde bir oran belirlenmesi ve istenmesi hakkaniyete uygun değildir.
DAVA : Dava dilekçesinde 271.050.000 lira alacak için itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 162.842.603.-TL. üzerinden takibin devamı cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, davalının ödemediği telefon borcu 61.580.000.-TL. asıl alacak+208.470.000.-TL. yıllık %144 faizi ile toplam 271.050.000.-TL.nın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali talep edilmektedir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 61.580.000.-TL. asıl alacak+101.262.603-TL. %70 avans faizi olmak üzere toplam 162.842.603-TL.lık miktar üzerinden itirazın iptaline karar verilmiştir.
Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.
Taraflar arasında düzenlenen abonelik sözleşmesinde faturanın zamanında ödenmemesi halinde gecikme faiz oranının açıkça gösterilmeyip, bu hususu belirleme yetkisi davacı şirkete bırakılmış olduğuna göre, davacı şirketin makul bir faiz oranını belirleme yükümlülüğünün bulunduğunun kabulü gerekir. Davacı şirket tarafından emsal şirketlerin belirlediği oranların çok üzerinde bir oran belirlenmesi ve istenmesi hakkaniyete uygun değildir.
Ancak buna rağmen yıllık faiz oranının %144’den %96’ya indirilerek hükmedilmesi gerekirken, mahkemece, davacı aleyhine daha düşük oranda %70 reeskont ( avans ) faizine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.10.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2103
K. 2010/9603
T. 13.9.2010
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Feshedilmedikçe Kaçak Kullanım Nedeniyle Oluşan Elektrik Bedelinden Fiili Kullanıcıyla Birlikte Abonenin de Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu Olduğu )
• MENFİ TESPİT DAVASI ( Abonelik Sözleşmesine Dayanan – Fiili Kullanıcının Kaçak Elektrik Kullanımı Nedeniyle Abonenin Borçlu Olmadığına Karar Verilemeyeceği/Müteselsilen Sorumlu Tutulacağı )
• HAKSIZ FİİL ( Kaçak Elektrik Kullanımı – Fiili Kullanıcı ve Abonenin Müşterek ve Müteselsilen Sorumlu Olcağı )
• MÜTESELSİL SORUMLULUK ( Abonelik Sözleşmesi – Kaçak Elektrik Kullanımına İlişkin Haksız Fiilin Varlığı/Abone ve Fiili Kullanıcının Ortak Sorumluluğu )
2004/m. 72
ÖZET : Dava menfi tespite ilişkindir. Davacı, davalının kendisi aleyhine takip başlattığını, takibe konu borcun kiracısına ait olduğunu belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacı, davalı kurumun abonesidir. Abonelik sözleşmesi feshedilmedikçe kaçak kullanım sebebiyle oluşan elektrik bedelinden fiili kullanıcıyla birlikte abone de müştereken ve müteselsilen sorumludur.
DAVA : Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalının kendisi aleyhine takip başlattığını, takibe konu borcun kiracısı K. K.’ya ait olduğunu belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davaya konu yerdeki aboneliğin davacı adına olduğu, bu yere ilişkin 31.1.2006 tarihli kaçak tutanağının dava dışı K. K. hakkında düzenlendiği, adı geçenin davacının kiracısı olup, davaya konu yeri işlettiği, kaçak elektrik kullanımının haksız fiil niteliğinde olması sebebiyle mülk sahibi olan davacı abonenin davaya konu kaçak elektrik bedelinden sorumlu tutulamayacağı gerekçeleriyle davanın kabulüne, davacı adına düzenlenen, taksitlendirilmiş 7.3.2007 son taksit tarihli 1.917.57.-TL. bedelli fatura sebebiyle davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-)Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-)Davacı, davalı kurumun abonesidir. Abonelik sözleşmesi feshedilmedikçe kaçak kullanım sebebiyle oluşan elektrik bedelinden fiili kullanıcıyla birlikte abone de müştereken ve müteselsilen sorumludur. Mahkemece bu yön gözetilmeden yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru değildir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle hükümün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 13.9.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/8402
K. 2005/1413
T. 16.2.2005
• İTİRAZIN İPTALİ ( Abonelik Sözleşmesi İptal Edilmediği Müddetçe Sözleşmeden Doğan Sorumluluklar Sözleşmenin Taraflarına Ait Olduğu – Mahkemece Davalının Abone Olduğu İşyerinde Tüketilen Elektrik Bedelinden Sorumlu Olduğu )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( İptal Edilmediği Müddetçe Sözleşmeden Doğan Sorumluluklar Sözleşmenin Taraflarına Ait Olduğu – Mahkemece Davalının Abone Olduğu İşyerinde Tüketilen Elektrik Bedelinden Sorumlu Olduğu )
• ELEKTRİK BEDELİNDEN SORUMLULUK ( Abonelik Sözleşmesi İptal Edilmediği Müddetçe Sözleşmeden Doğan Sorumluluklar Sözleşmenin Taraflarına Ait Olduğu – Mahkemece Davalının Abone Olduğu İşyerinde Tüketilen Elektrik Bedelinden Sorumlu Olduğu )
2004/m.67
ÖZET : Abonelik sözleşmesi iptal edilmediği müddetçe sözleşmeden doğan sorumluluklar sözleşmenin taraflarına aittir. Bu nedenle mahkemece davalının abone olduğu işyerinde tüketilen elektrik bedelinden sorumlu olduğu gözetilmeden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, taraflar arasındaki abonelik sözleşmesi kapsamında davalı abonenin altı adet faturaya dayalı elektrik borcunu ödememesi nedeniyle aleyhine takip başlatıldığını, itiraz üzerine takibin durduğunu belirterek, itirazın iptali, takibin devamı ve %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı kendisinin daha önce aboneliğe konu işyerinde kiracı olarak bulunduğunu ve o döneme ait elektrik borçlarını ödediğini, takibe konu olan faturaların bu işyerindeki faaliyet gösteren dava dışı kiracıların elektrik kullanımından kaynaklandığını bildirerek davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece her ne kadar taraflar arasında abonelik ilişkisi devam etse de faturalara konu tüketimin davalı abone dışındaki şahıslara ait olması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı yanca temyiz edilmiştir.
Davacı ile davalı arasında abonelik sözleşmesi imzalanıp bu sözleşmenin iptal edilmediği anlaşılmaktadır.
Abonelik sözleşmesi iptal edilmediği müddetçe sözleşmeden doğan sorumluluklar sözleşmenin taraflarına aittir. Bu nedenle mahkemece davalının abone olduğu işyerinde tüketilen elektrik bedelinden sorumlu olduğu gözetilmeden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 16.2. 2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/355
K. 2009/9671
T. 20.10.2009
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( İptal Ettirilmediğine Göre İşyerinde Kullanılan Elektrik Enerjisi Bedelinden Davalının da Abone Olması Nedeniyle Sorumlu Olduğu Gözetilmeksizin Hüküm Kurulmasının Doğru Görülmediği )
• ELEKTRİK ENERJİSİ BEDELİNDEN SORUMLULUK ( Abonelik Sözleşmesi İptal Ettirilmediğine Göre İşyerinde Kullanılan Elektrik Enerjisi Bedelinden Davalının da Abone Olması Nedeniyle Sorumlu Olduğu )
• İTİRAZIN İPTALİ ( Abonelik Sözleşmesi İptal Ettirilmediğine Göre İşyerinde Kullanılan Elektrik Enerjisi Bedelinden Davalının da Abone Olması Nedeniyle Sorumlu Olduğu )
2004/m.67
ÖZET : Davalının, dava konusu işyerine ait elektrik abonesi olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Abonelik Sözleşmesi iptal ettirilmediğine göre işyerinde kullanılan elektrik enerjisi bedelinden davalının da abone olması nedeniyle sorumlu olduğu gözetilmeksizin hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
DAVA : Davacı vekili, davalı abonenin 1999 yılı 10.11 ve 2000 yılı 2 ve 3.aylarına ilişkin tahakkuk eden elektrik bedelini ödemediğini, icra takibinde sehven fazla alacak talep edildiğini ileri sürerek 2.277.12 YTL üzerinden itirazın iptali ile takibin devamına, %40 icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, borcun zamanaşımına uğradığını, elektriği kesmeyen davacının da sorumluluğunun bulunduğunu, söz konusu dönemlerde müvekkilinin arada ticari faaliyetini sürdürmediğini belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan yargılama, toplanan deliller, benimsenen bilirkişi raporuna göre, 07.04.1993 tarihinde işyerinden ayrılan davalının davaya konu borçtan sorumlu bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
KARAR : Davalının, dava konusu işyerine ait elektrik abonesi olduğu dosyadaki bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır. Abonelik Sözleşmesi iptal ettirilmediğine göre işyerinde kullanılan elektrik enerjisi bedelinden davalının da abone olması nedeniyle sorumlu olduğu gözetilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 20.10.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/3571
K. 2005/12788
T. 19.10.2005
• İTİRAZIN İPTALİ ( Davalının Abonesi Olduğu Telefon Hattından Yapmış Olduğu Görüşme Bedellerinden Sözleşme Hükümleri Çerçevesinde Sorumlu Olduğu )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( İtirazın İptali – Davalının Abonesi Olduğu Telefon Hattından Yapmış Olduğu Görüşme Bedellerinden Sözleşme Hükümleri Çerçevesinde Sorumlu Olduğu )
• TELEFON GÖRÜŞME BEDELLERİNDEN SORUMLULUK ( “S” Tellerinin Kesik Olduğu Dönemde Yaptığı İddia Edilen Görüşmelerin Saptanması Mümkün İse Bu Konuda Uzman Bir Bilirkişiye İnceleme Yaptırılarak İhtilafsız Dönemlerdeki Ortalama Görüşme Bedellerinin Saptanması Gerektiği )
2004/m.67
ÖZET : Davalının abonesi olduğu telefon hattından yapmış olduğu görüşme bedellerinden sözleşme hükümleri çerçevesinde sorumlu olduğu gözetilerek “S” tellerinin kesik olduğu dönemde yaptığı iddia edilen görüşmelerin saptanması mümkün ise bu konuda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak ihtilafsız dönemlerdeki ortalama görüşme bedelleri de nazara alınıp diğer delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin abonelik sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili için girişilen icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu, itirazın haksız olduğunu, zira davalının kullandığı telefonun “S” tellerinin sökülerek kontör atışının engellendiğini, idarenin bu şekilde zarara uğratıldığını belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, toplanan delillere göre yapılan takibin telefonun normal konuşma sonucu oluşan abonmanlık bedelini tahsil için yapılan bir icra takibi olmadığı, takip dayanağı olarak bu yönde bir belge bulunmadığı, davacının talebinin bir tahmin ve varsayıma dayalı olduğu, ceza yargılamasında davacı elemanlarının yargılandığı idarenin bir zararı varsa bunu kendi personelinin karşılaması gerektiği, davalının sorumlu olduğuna dair bir tespit yapılmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Davalının abonesi olduğu telefon hattından yapmış olduğu görüşme bedellerinden sözleşme hükümleri çerçevesinde sorumlu olduğu gözetilerek “S” tellerinin kesik olduğu dönemde yaptığı iddia edilen görüşmelerin saptanması mümkün ise bu konuda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak ihtilafsız dönemlerdeki ortalama görüşme bedelleri de nazara alınıp diğer delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle uygun sonuç dairesinde bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) nolu bentte gösterilen nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, 19.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/6878
K. 2007/7203
T. 3.5.2007
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( İtirazın İptali – Davalıya Ait Aboneliğin İşyerine mi Meskene mi Ait Olduğu Araştırılmalı Taraf Delilleri Toplanmalı Elektrik Aboneliğinin Ticari İşyerine Ait Olduğunun Tespiti Halinde Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu
• ELEKTRİK BEDELİNİN TAHSİLİ AMACIYLA YAPILAN İCRA TAKİBİNE VAKİ İTİRAZIN İPTALİ ( Satıcı ve Tüketici Olarak İfade Edilen ve Kanunda Tanımları Verilen Taraflar Arasında Mal ve Hizmet Satışına İlişkin Bir Hukuki İşlemin Bulunması Gereği
• GÖREVLİ MAHKEME ( Abonelik Sözleşmesine Dayalı Olarak Elektrik Bedelinin Tahsili – Davalıya Ait Aboneliğin İşyerine mi Meskene mi Ait Olduğu Araştırılmalı Taraf Delilleri Toplanmalı Elektrik Aboneliğinin Ticari İşyerine Ait Olduğunun Tespiti Halinde Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu
• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVİ ( Satıcı ve Tüketici Olarak İfade Edilen ve Kanunda Tanımları Verilen Taraflar Arasında Mal ve Hizmet Satışına İlişkin Bir Hukuki İşlemin Bulunması Gereği )
• İCRA İNKAR TAZMİNATI ( Elektrik Aboneliğinin Ticari İşyerine Ait Olduğunun Tespiti Halinde Genel Mahkemelerin Görevli Olduğu – Aksi Takdirde Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
1086/m.1
4077/m.1,2,3,23
ÖZET : Dava, abonelik sözleşmesine dayalı olarak elektrik bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında kaldığının kabul edilebilmesi için, satıcı ve tüketici olarak ifade edilen ve kanunda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin bulunması gerekir.
Mahkemece, davalıya ait aboneliğin işyerine mi, meskene mi ait olduğu araştırılmalı, taraf delilleri toplanmalı, elektrik aboneliğinin ticari işyerine ait olduğunun tespiti halinde genel mahkemelerin görevli olduğu, aksi takdirde Tüketici Mahkemesinin görevli olduğu gözetilerek karar verilmelidir.
DAVA : Dava dilekçesinde, itirazın iptali ile icra inkar tazminatının faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın görev yönünden reddi cihetine gidilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davada, abone sözleşmesine dayalı olarak elektrik bedelinin tahsili amacıyla yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istenilmiştir.
Mahkemece, 4077 sayılı Yasa’nın 23. maddesine göre bu tür ihtilaflara Tüketici Mahkemelerinde bakılacağı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiş olup hükmü davacı taraf temyiz etmektedir.
4822 sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Amaç başlıklı 1. maddesinde Yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, 1. maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasa’nın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları, hizmeti bir ücret veya menfaat karşılığında yapılan mal sağlama dışındaki her türlü faaliyeti ifade eder. Satıcı, kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar.
Tüketici ise, bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için, Yasanın amacı içerisinde yukarıda da tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir.
Somut olayda abonelik sözleşmesinin ticari ( işyerine ) ait olup olmadığı tespit edilememiştir. Bu husus kesin olarak açıklığa kavuşturulmadan eksik incelemeye dayalı hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.
Mahkemece, davalı adına yapılan aboneliğin işyerine mi, meskene mi ait olduğu etraflıca araştırılıp bu yönde taraf delilleri toplandıktan sonra, aboneliğin ticari işyerine ait olduğunun tespiti halinde genel mahkemelerin görevli olduğu, aksi takdirde tüketici mahkemelerinin görevli bulunduğu gözetilerek uygun sonuç çerçevesinde karar verilmelidir.
SONUÇ : Bu itibarla, yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan, kabulü ile hükmün HUMK’nın 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 03.05.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4025
K. 2011/12939
T. 21.9.2011
• KAÇAK ELEKTRİK BEDELİNDEN BORÇLU OLUNMADIĞININ TESPİTİ TALEBİ ( Tüketici Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Kaçak Elektrik Kullanmadığından Borçlu Olunmadığının Tespiti Talebinin Mesken Elektrik Enerjisi Satımına İlişkin Abonelik Sözleşmesi Nedeniyle Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun Kapsamında Kaldığı )
• TÜKETİCİ MAHKEMESİNİN GÖREVLİ OLMASI ( Kaçak Elektrik Kullanmadığından Borçlu Olunmadığının Tespiti Talebinin Tüketici Mahkemesinde Görüleceği )
4077/m.1, 2, 3, 23
ÖZET : Davacı, kaçak elektrik kullanılmadığını belirterek borçlu olmadığının tesbitini talep etmiştir. Mesken elektrik enerjisi satımına ilişkin abonelik sözleşmesi nedeniyle, taraflar arasındaki ilişkinin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Tüketici Mahkemesi görevlidir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup, düşünüldü:
KARAR : Davacı, 01.06.1995 yılından beri oturduğu meskende elektrik abonesi olduğunu, faturalarını düzenli olarak ödediğini, 09.12.2005 tarihinde davalı çalışanları tarafından kaçak elektrik tespit tutanağı düzenlenerek 9.554.33.-TL. kaçak elektrik bedeli tahakkuk ettirildiğini, itiraz etmesi üzerine davalı tarafından borcunun 7.733.66.-TL. ya indirildiğini oysa kaçak elektrik kullanılmadığını belirterek 7.733.66.-TL. borçlu olmadığının tesbitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 13.10.2010 havale tarihli bilirkişi raporu dikkate alınarak davanın kısmen kabulü ile davacının 6.018.28-TL. davalıya borcunun olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- 4822 Sayılı Yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un Amaç başlıklı 1. Maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. Maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her tüketici işlemini kapsar.” Hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. Maddesinde mal, alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.
Bir hukuki işlemin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta Davacı ( alıcı ) ile davalı ( satıcı ) arasındaki mesken elektrik enerjisi satımına ilişkin abonelik sözleşmesi nedeniyle,taraflar arasındaki ilişkinin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır. Abonelik sözleşmesinin bulunması nedeniyle, davanın kaçak elektrik kullanımından kaynaklanmış olması da bu sonucu değiştirmez.
4077 Sayılı Yasa’nın 23. Maddesinde bu kanunun uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağı öngörülmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre davaya bakmaya da Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak da söz konusu olmaz.
Bu durumda mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen kararın ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, ( 2 ) nolu bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 357.00-TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 21.09.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8170
K. 2010/8982
T. 18.5.2010
• ABONELİK SÖZLEŞMESİ ( Kaçak Su Kullanım Bedelinden Doğan Davanın Abonelik Sözleşmesinden Değil Haksız Fiilden Doğduğu/4077 S.K.’nın Uygulanamayacağı )
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Kaçak Su Kullanım Bedelinin Haksız Fiilden Doğan Uyuşmazlık Olduğu/Görevsizlik Kararı Verilemeyeceği -Genel Mahkemelerin Görevli Olacağı )
• KAÇAK SU KULLANIMI ( Bedelinin Tahsiline İlişkin Davanın Abonelik Sözleşmesine Dayanamayacağı – Haksız Fiilden Doğan Dava Olduğu )
• GÖREVSİZLİK KARARI ( Kaçak Su Kullanımına İlişkin Davanın Abonelik Sözleşmesinden Değil Haksız Fiilden Doğduğu/Tüketici Mahkemesinde Değil Genel Mahkemelerde Görülmesi Gerektiği – Mahkemenin Görevli Olduğu/Görevsizlik Kararı Veremeyeceği )
818/m.41
4077/m.11/A
ÖZET : Davacı idare, kaçak su tutanağında belirtilen alacağın tahsili için davalının haksız itirazının iptalini, faiz ve masrafları talep etmiştir. Mahkemece görevsizlik kararı verilmiş, talep halinde görevli tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir. Kaçak su kullanım bedeline ilişkin dava tüketici ile davacı idare arasındaki abonelik sözleşmesinden doğan bir dava olmayıp, haksız fiilden doğan davadır. Haksız fiilden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Görevsizlik kararı verilemez.
DAVA : Dava dilekçesinde 4.293,41 TL’ye itirazın iptali faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece görevsizliği cihetine gidilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı ASKİ idaresi 24.7.2006 tarihli kaçak su tutanağı uyarınca 4.293,41 TL alacağın tahsili için başlattığı icra takibine vaki davalının haksız itirazın iptaline karar verilmesi istemiştir. Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece görevsizliğe, dosyanın kesinleşmesi takibin talep halinde görevli Ankara Nöbetçi Tüketici mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, 24.7.2006 tarihli kaçak su tutanağından kaynaklanmaktadır. Kaçak su davası, tüketici ile davacı ASKİ idaresi arasındaki abonelik sözleşmesinden doğan bir dava olmayıp, haksız fiilden ( B.K.41. madde ) doğan davadır. Kaçak olarak kullanılan su bedeli dava edildiğine göre, 4077 Sayılı kanunun uygulanacağından sözedilemez. Haksız fiilden doğan uyuşmazlıklarda görevli mahkeme genel mahkemelerdir. Mahkemece davanın esasına girilerek, ortaya çıkacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, somut olaya uygun düşmeyecek biçimde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükümün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 18.5.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.