Yargıtay Kararı – Katılma Alacağı
T.C
YARGITAY
8. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/17871
K. 2013/19233
T. 17.12.2013
KAVRAMLAR
Katılma Alacağı
Katkı Payı
Katılım Payı
Mal Rejimi
Edinilmiş Mallara Katılma Rejimi
Evlilik İçerisinde Edinilen Mallar
DAVA: Y. Ö. ile S. L. Ö. aralarındaki katkı payı (esasen katılma alacağı) davasının kabulüne dair İzmir 5. Aile Mahkemesi’nden verilen 11.06.2013 gün ve 562/470 sayılı hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili, duruşmasız olarak davacı vekili taraflarından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 17.12.2013 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davalı vekili Av. M. K. geldi. Başka kimse gelmedi. Duruşmaya bağlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR:
Davacı Y. vekili, tarafların muris A.’nin mirasçıları olduğunu, vefatından sonra taraflara bir kısım menkul ve gayrimenkul intikal ettiğini ancak davalıya intikal eden araç üzerinde müvekkilinin 1/2 oranında katılım payı bulunduğunu, aracın davalı tarafından kullanılmakta olup davacının araçtan faydalanması engellendiğinden fazlaya ilişkin hakları ve belirsiz alacak kaleminin belirli hale dönüşmesi anında davasını belirli alacak davasına dönüştürme hakkı saklı kalmak üzere öncelikle aracın trafik kayıtlarının 1/2’sinin iptali ile davacı adına tesciline, mümkün değil ise edinilmiş mallara katılım değeri olarak 7.000 TL’nin yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, 21.05.2013 tarihinde harcını yatırdığı dilekçesi ile talebini 14.500 TL olarak ıslah etmiştir.
Davalı S. L. vekili, dava konusu aracın evlilik içinde alınmasına rağmen bu araç alınırken muris A. adına 07.03.2005 tarihinde satın alınan 35 ZE 308 plakalı aracın takas edilip ayrıca bedel farkının da ödendiğini, önceki aracın 23.000 TL sayılıp 35.000 TL’ye yeni araç alınırken aradaki 12.000 TL’nin de muris tarafından ödendiğini, davacının kısa süren evlilikte hiç çalışmadığını açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne, 14.500 TL’nin karar tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili ile davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı Y. ile ölen eşi A. Ö. 12.06.2009 tarihinde evlenmişler, taraflar arasındaki mal rejimi A. Ö.’un 18.12.2011 tarihinde ölümü ile sona ermiştir. (TMK’nun 225.m.) Sözleşmeyle başka mal rejimi seçilmediğinden, eşler arasında evlenme tarihinden mal rejiminin sona erdiği ölüm tarihine kadar yasal edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir (TMK’nun 202, 4722 S.Y.nın 10.m.).
Temyize konu 35 L… plakalı araç taraflar arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken 04.03.2010 tarihinde satın alınarak A. Ö. adına trafikte tescil edilmiştir.
Dava; katılma alacağı isteğine ilişkindir, Evlilik içinde 01.01.2002 tarihi sonrası eşlerden biri adına edinilen mal varlığı üzerinde diğer eşin yasadan kaynaklanan artık değerin yarısı oranında katılma alacağı isteme imkanı bulunmaktadır (TMK’nun 231, 236/1,m.), TMK’nun 222. maddesi gereğince, belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimse iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Bir eşin bütün mallarının aksi ispat edilinceye kadar edinilmiş mal olarak kabul edilmesi gerekir. Katılma alacağı bakımından talepte bulunan eşin çalışıp çalışmaması veya herhangi bir katkıda bulunup bulunmamasının bir önemi de yoktur. Katılma alacağı yasadan kaynaklanmaktadır. Bu tür davalarda, eklenecek değerlerden (TMK.m.229) ve denkleştirmeden (TMK.m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere edinilmiş malın (TMK. m.219) toplam değerinden mala ilişkin borçlar çıkarıldıktan sonra kalan artık değerin (TMK.m.231) yarısı üzerinden (TMK.m.236/1) tarafların kazanılmış hakları da dikkate alınarak katılma alacağının hesaplanması gerekir.
İşin esasının incelenmesinden önce mal rejiminin “ölüm” nedeniyle sona erdiği dikkate alınarak bu konuda bir takım açıklamalar yapılması gerekliği düşünülmüştür. Mal rejiminin sona ermesi halinde sağ kalan eşin, ölen eş adına edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli iken edinilen mal varlığı üzerinde artık değerin yarısı oranında katılma alacağı hakkı bulunduğu açıktır. Bu katılma alacağına hükmedilirken davacı sağ kalan eşin miras payının terekeye olan borcu nedeniyle istek olsun veya olmasın doğaldan doğruya yani kendiliğinden katılma alacağından düşürülmesi mümkün değildir.
Katılma alacağı, TMK’nun 202 ve devamı maddeleri gereğince kabul edilen edinilmiş mallara katılma rejiminden kaynaklanan ve kanundan doğan şahsi nitelikte bir alacak hakkıdır. Gerek katılma alacağı ve gerekse katkı payı alacağı için aynı hakkın (mülkiyetin) istenemeyeceği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. (07.10.1953 T. 1953/8 E, 1953/7 s. YİBBGK.)
TMK’nun 219. maddesinde, “edinilmiş mal, her eşin bir mal rejiminin devamı süresince karşılığını vererek elde ettiği mal varlığı değerleridir” biçiminde tanımlanmıştır.
TMK’nun 495 ve devamı maddelerinde, düzenlenen Miras Hukukundan (terekeden) doğan hak bir alacak hakkı olmayıp ayni nitelikte bir haktır. Yani bir ayni paylaşım söz konusudur. TMK’nun 641. maddesine göre, mirasçılar, tereke borçlarından müteselsilen sorumludur. Aynı Kanun’un 654. maddesinde ise, miras bırakanın bir mirasçıdaki alacağı, paylaşma sırasında o mirasçının payına mahsup edilir denilmektedir. Ancak, TMK’nun 654. maddesi, katılma alacağı bakımından somut olayda uygulama olanağı bulunmamaktadır. Yalnızca miras paylaşımı sırasında miras bırakanın bir mirasçıdaki alacağı için uygulanabilmektedir. Halbuki katılma alacağı murisin borcu olup, ödünç verilmiş bir alacağının olduğundan söz edilemez.
Eşler arasındaki mal rejimi TMK’nun 225/1. maddesi uyarınca, diğer eş R. F. B.’ın 06.07.2005 tarihinde ölümü ile sona ermiştir. TMK’nun 202 ve devamı maddeleri gereğince katılma alacağı terekenin öncelikli borçlarından olup, terekenin paylaşımından önce ödenmesi gereken bir alacak hakkıdır. Bu durum karşısında davacı, aynı zamanda terekenin borçlarından da sorumludur. Ne var ki katılma alacağı ile terekenin paylaşımına ilişkin hükümler birbirlerinden farklı olup, tasfiyeleri de birbirlerinden farklı hükümlere ve kurallara göre yapılmaktadır.
Katılma alacağı ve terekeden kaynaklanan haklar arasındaki farklılıklar kabaca şöyle sıralanabilir; katılma alacağı bakımından;
1-Katılma alacağı şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkıdır.
2-Katılma alacağı kanundan kaynaklanmaktadır.
3-Ölümle sona eren edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesi ölen eşin terekesinin paylaşılmasının bir ön koşulu olarak ortaya çıkmaktadır.
4-Katılma alacağı terekenin öncelikle ve peşin ödenmesi gereken borçları arasında yer almaktadır.
5-Katılma alacağı, miras bırakanın borcudur,
6-Miras bırakanın ölümü ile borçlu olma sıfatı mirasçılarına geçer ve mirasçılar TMK’nun 641. maddesine göre borçlardan müteselsilen sorumludurlar.
7-Davacı sağ eş, hem katılma alacağı nedeniyle tereke alacaklısı ve hem de tereke borcundan dolayı mirasçı sıfatıyla tereke borçlusudur. Bu nedenle alacaklı ve borçlu sıfatı davacı sağ eşte birleşmiş durumdadır.
8-Katılma alacağı alacaklısı miras payı oranında tereke borçlarından sorumludur.
9-Sağ eş katılma alacağını aldıktan sonra borca batık mirası (terekeyi) reddetme hakkı vardır.
10-Edinilmiş malların sürüm değerleri tasfiye anındaki yani karar tarihine en yakın tarihteki değerleri hesaplamaya esas alınır (TMK.m. 235/1), bu sebeple davanın sürecine göre ölüm tarihi ile karar tarihi arasında uzun süre geçmiş olabilir (3-5 yıl, hatta daha fazla olabilir),
11-Sağ eşin aldığı katılma alacağı, ölenin evlilik süresince edindiği mallara katkısının bir karşılığıdır.
12-Mal rejiminin tasfiyesinde yetkili ve görevli mahkeme Aile Mahkemesidir.
13-Katılma alacağı oranı kanun gereği 1/2 (yarısı) olup, sabit bir oran olarak belirlenmiştir (TMK.236/1),
14-Edinilmiş mallara katılma rejiminin tasfiyesine konu mallar kural olarak edinilmiş mallardır. Miras (tereke) hakları bakımından ise;
1-Terekeden doğan hak şahsi hak niteliğinde bir nisbi alacak hakkı olmayıp, miras hukukundan kaynaklanan bir ayni hak, yani bir ayni paylaşımdır.
2-Mirasçılar tereke borçlarından müteselsilen sorumludur. (TMK.m.641/1),
3-Terekenin tasfiyesine konu mallar murisin hem kişisel malları ve hem de edinilmiş mallarıdır.
4-Terekenin net miktarının (net terekenin) bulunması için öncelikle tasfiyede sağ kalan eşin katılma alacağının çıkarılması gerekmektedir. Böylece terekenin tasfiyesinden düşecek paydan önce, eş mal rejiminin tasfiyesinden düşecek paya sahip olacaktır.
5-Miras, miras bırakanın ölümü ile açılır. Miras bırakanın sağlığında yapmış olduğu mirasla ilgili kazandırmalar ve paylaştırmalar terekenin ölüm anındaki durumuna göre değerlendirilir (TMK.m.575), yani terekedeki tüm kişisel ve edinilmiş malların sürüm değeri ölüm anındaki (tarihindeki) durumuna göre saptanır.
6-Katılma alacağı alacaklısının miras hakkı, ölenin mirasçısı olması nedeniyle aldığı bir karşılıktır.
7- Terekenin tasfiyesi ile ilgili tüm davalarda yetkili ve görevli mahkeme miras bırakanın yerleşim yeri Sulh Hukuk Mahkemesidir (TMK.m.658).
8- Sağ eşin yasal miras payı birinci zümre ile 1/4, ikinci zümre ile 1/2, üçüncü zümre ile 3/4 ve hiç mirasçı kalmamış ise tamamıdır (TMK.m.499), yani miras payı açıklandığı gibi değişkendir.
9- Sağ kalan eşin mirasçılık sıfatı sona ermiş olsa da (mirastan feragat, mirası ret, mirastan çıkartma, mirastan yoksunluk gibi) yasal mal rejimi tasfiyesinden kaynaklanan katılma alacağını mirasçılardan isteyebilir, mirastan feragat ve mirasın reddi, katılma alacağı bakımından feragat anlamına gelmez,
10-Terekenin (mirasın) paylaşımı için kanunda herhangi bir süre yer almamaktadır. TMK.nun 642. maddesine göre, mirasçılardan her biri, sözleşmeye veya kanun gereğince ortaklığı sürdürmekle yükümlü olmadıkça, her zaman mirasın paylaşılmasını isteyebilir (TMK.m.639. istihkak davası için zamanaşımı söz konusudur). Belirtildiği gibi açıklanan farklılıklar nedeniyle katılma rejiminin tasfiyesi ile terekenin tasfiyesi birlikte yapılamaz. Farklı tasfiye kurallarına bağlı bulunan her iki hakkın aynı anda ve birlikte tasfiyesi halinde ileride beklenmeyecek ve kestirilemeyecek sorunlarla veya sonuçlarla karşılaşılması mümkün olabilir. Bu konuda isteğin olup olmaması da sonuca etkili değildir. Katılma alacağının, terekenin borcu olduğu konusunda uyuşmazlık yoktur. Ancak bu alacak hakkı terekeden öncelikle ödenmesi gereken bir alacak hakkıdır. Davacı, terekeden alacaklı olduğu gibi, aynı zamanda az önce açıklanan TMK’nun 641. maddesi uyarınca da terekenin borçlusu durumundadır. Yani somut olayda, alacaklı ve borçlu sıfatı davacıda birleşmiş durumdadır.
Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, katılma alacağı ile terekenin birlikte tasfiyeye tabi tutulmasının doğuracağı sakıncaların ve ortaya çıkabilecek çözümsüzlüklerin şimdiden kestirilmesi oldukça güçtür. Bu bakımdan istek olsun ya da olmasın sağ kalan davacı eşe ait miras payının katılma alacağından düşürülmesi; katılma alacağına hakim olan ilkeler ile miras hukukuna hakim olan ilkelere aykırı düşer. O halde, öncelikle davacının katılma alacağının terekenin öncelikli borcu olarak, terekeden ödenmesi, ondan sonra mirasçıların kalan net terekeyi aralarında miras payları oranında paylaşmaları gerekecektir. Davacının terekeye olan borcu ancak, terekenin tasfiyesi sırasında göz önünde bulundurulmalı ve terekeye olan borcu miras payından düşürüldükten sonra kalan miras payı varsa kendisine ödenmelidir. Öte yandan, mirasçıların birbirlerine karşı rücu davasını açarak alacaklarını tahsil etmeleri de mümkündür. Tüm bu açıklamalar sonunda Mahkemece tereke borcu ve miras payı dikkate alınmaksızın açıklanan Daire görüşüne uygun şekilde artık değerin yarısı oranında katılma alacağına hükmedilmesi usul bakımından doğru olmuştur.
Ancak, davacı eş ölen eşin mirasçısı olup davalı ise, murisin ilk eşinden olan mirasçısıdır. Davalı taraf, dava konusu aracın alımında muris A.’ye ait kişisel mal niteliğindeki 35 ZE 308 plakalı aracın kullanıldığını ve takasa verildiğini savunmuş ise de Mahkemece bu hususta bir araştırma yapılmamıştır. Dosya arasında bulunan 35 ZE 308 plakalı 2005 model Honda marka aracın muris A. Ö. tarafından 16.3.2005 tarihinde yani evlilik öncesi alındığı ve murisin kişisel malı olduğu, bu aracın 21.01.2011 tarihinde satıldığı görülmektedir. Davalı savunmasında geçen takas ile ilgili bir araştırma yapılmadığı ve belge getirtilmediği için bu aracın takasa verilerek dava konusu aracın alınıp alınmadığı anlaşılamamaktadır. Bu nedenle Mahkemece yapılması gereken iş, takasta kullanıldığı savunulan 35 ZE 308 plakalı araca ilişkin Honda servisinden veya dava konusu aracın alındığı Terakki Otomotiv Limited Şirketinden araştırma yapılarak takas savunmasını açıklığa kavuşturmak, savunmanın doğrulanması halinde bu aracın dava konusu aracın alım tarihi itibarıyla belirlenecek değerinin muris A.’nin kişisel malı olduğunu düşünmek, denkleştirmede gözetmek, bakiye ödenen miktarı dikkate alarak artık değeri hesaplamak ve sonucuna göre katılma alacağına hükmetmek olmalıdır. Davalının takas savunmasına değer verilmeden, bu hususta, bir inceleme ve araştırma yapılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. Davalı vekilinin temyiz itirazı bu sebeple yerindedir.
Davacı vekili ise, hükmedilecek faize dava ve ıslah tarihi itibarıyla hükmedilmesi gerektiğini ileri sürmekte ise de talep katılma alacağı niteliğinde bulunduğuna göre karar tarihinden geçerli faize hükmedilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazı bu bakımdan yerinde değildir.
SONUÇ: Davalı vekilinin temyiz itirazları açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesinin yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nın 428. maddesi uyarınca oybirliğiyle BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 990,00 TL Avukatlık Ücreti’nin davacıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalıya verilmesine, taraflarca HUMK’nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK’nun 440/1 maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 215,00 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 247,65 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine, 17.12.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.