Atiye Bırakılan Davalar Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11250
K. 2012/12498
T. 8.11.2012
• ELATMANIN ÖNLENMESİ ( Davacı “Dava Hakkı Baki Kalmak Üzere Taleplerini Atiye Bırakarak Davadan Feragat Ettikleri” Beyan Ettiği – Davacı Vekilinin Anılan Dilekçesinin Değerlendirilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği )
• ATİYE BIRAKILAN TALEP ( Elatmanın Önlenmesi – Davacı “Dava Hakkı Baki Kalmak Üzere Taleplerini Atiye Bırakarak Davadan Feragat Ettikleri” Beyan Ettiği/Davacı Vekilinin Anılan Dilekçesinin Değerlendirilerek Bir Karar Verileceği )
• DAVADAN FERAGAT ( Davacı “Dava Hakkı Baki Kalmak Üzere Taleplerini Atiye Bırakarak Davadan Feragat Ettikleri” Beyan Ettiği/Davacı Vekilinin Anılan Dilekçesinin Değerlendirilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği – Elatmanın Önlenmesi )
6100/m.307
ÖZET : Dava, çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir. Davacı vekili temyiz aşamasında verdiği havale tarihli dilekçe ile, “dava hakkı baki kalmak üzere taleplerini atiye bırakarak davadan feragat ettikleri” beyan etmiştir. O halde, davacı vekilinin anılan dilekçesinin değerlendirilerek bir karar verilmesi bakımından hüküm bozulmalıdır.
DAVA : Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi H.Fatih Demirer’in raporu okundu, açıklamaları dinlendi, davacı, davasından feragat ettiğinden duruşma isteğinin reddiyle, evrak üzerinden inceleme yapılarak, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, çaplı taşınmazlara elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş olup, kararın davalı tarafından temyiz edildiği görülmektedir. Ne varki, davacı vekili temyiz aşamasında verdiği 17.10.2012 havale tarihli dilekçe ile, “dava hakkı baki kalmak üzere taleplerini atiye bırakarak davadan feragat ettikleri” beyan etmiştir. O halde, davacı vekilinin anılan dilekçesinin değerlendirilerek bir karar verilmesi bakımından hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalının temyiz isteği bu sebeple yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenden ötürü ( 6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile ) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.11.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2004/2453
K. 2004/3430
T. 6.4.2004
• DAVANIN ATİYE BIRAKILMASI ( Yargılama Giderlerinin Tahkikat Hakimi Tarafından Takdir Edileceği – Karşı Taraf Davayı Vekille Takip Etmişse Lehine Vekalet Ücretine Hükmedileceği )
• ATİYE BIRAKILAN DAVA ( Karşı Taraf Davayı Vekille Takip Etmişse Lehine Vekalet Ücretine Hükmedileceği – Yargılama Giderlerinin Tahkikat Hakimi Tarafından Takdir Edileceği )
• YARGILAMA GİDERLERİNİN TAKDİRİ ( Davanın Atiye Bırakılması – Tahkikat Hakimi Tarafından Takdir Edileceği )
1086/m.185/1,388,425,489
ÖZET : Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu uyarınca, taraflardan birinin ölümü, davanın terki gibi bir sebeple karara bağlanamayan davalarda yargılama giderleri tahkikat hakimi tarafından takdir edilir. Atiye bırakılan davalarda, bu kural uygulanmalı, karşı taraf davayı vekille takip etmişse, karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmedilmelidir.
DAVA : 1- Hükmün tefhiminin HUMK’nın 489. maddesinin yollamada bulunduğu aynı Kanunun 388. maddesindeki unsurları içerir biçimde yapılmadığından davalının temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek, dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine,
2- Davacı vekili 18.2.2004 tarihli son celsede davasını atiye terk ettiğini bildirmiş, bu talep hazır bulunan davalı vekilince kabul edilmiştir. Bu durumda, HUMK’nın 185/1 maddesine göre davayı takipten sarf-ı nazar edilmiş olunmaktadır. HUMK’nın 425. maddesinde iki taraftan birinin ölümü, davanın terki gibi bir sebeple hükme bağlanamayan davalarda yargılama giderinin tahkikat hakimi tarafından takdir ve hükmolunacağı düzenlenmiş olup 14.4.1954 gün, 4/14 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da aynı şekilde açıklanmıştır. Davacı davasını terk etmiş ise ( atiye bırakmışsa ) davalının HUMK’nın 425. madde hükmünden yararlandırılması gerekir. Hal böyle olunca da, vekille temsil edilen davalı yararına tarife hükümleri gözetilerek vekalet ücretine karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : Ne var ki bu yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hüküm bozulmamalı, HUMK 438/7. maddesi gereğince düzeltilerek onanmalıdır.
T.C.
YARGITAY
1. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5223
K. 2012/7991
T. 26.6.2012
• ELATMANIN ÖNLENMESİ VE ECRİMİSİL (Asıl Davacının Atiye Bırakma İsteğine Davalılar Vekili Açıkça Muvafakat Etmediğine Göre Mahkemece Asıl Davacının Ecrimisil İsteği Yönünden de Yargılama Yapılıp Bu Yönde Olumlu veya Olumsuz Bir Karar Verileceği)
• ATİYE BIRAKMA İSTEMİ (Davacının Bu İsteğine Davalılar Vekili Açıkça Muvafakat Etmediği – Mahkemece Asıl Davacının Ecrimisil İsteği Yönünden de Yargılama Yapılıp Bu Yönde Olumlu veya Olumsuz Bir Karar Verilerek Vekalet Ücretine Karar Verileceği)
• ECRİMİSİL İSTEĞİNİN ATİYE TERK EDİLMESİ (Asıl Davacının Atiye Bırakma İsteğine Davalılar Vekili Açıkça Muvafakat Etmediğine Göre Mahkemece Asıl Davacının Ecrimisil İsteği Yönünden de Yargılama Yapılarak Vekalet Ücretine Karar Verileceği)
• VEKALET ÜCRETİ (Elatmanın Önlenmesi ve Ecrimisil – Asıl Davacı Vekili Oturumda Ecrimisil İsteğini Atiye Terk Ettiği/Davalılar Vekili Buna Açıkça Muvafakat Etmediğine Göre Mahkemece Asıl Davacının Ecrimisil İsteği Yönünden de Yargılama Yapılarak Karar Verileceği)
6100/m.123
1086/m.185/1
ÖZET : Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemidir. Uyuşmazlıkta asıl davacı vekili oturumda ecrimisil isteğini atiye terk etmiş, aynı oturumda hazır bulunan davalılar vekili bu isteğe karşı çıkmamış ise de açıkça rıza göstermemiştir. Bu durumda asıl davacının atiye bırakma isteğine davalılar vekili açıkça muvafakat etmediğine göre mahkemece asıl davacının ecrimisil isteği yönünden de yargılama yapılıp bu yönde olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi ve oluşacak sonuca göre vekalet ücreti takdir edilmesi gerekir.
DAVA : Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne, karşı davanın reddine ilişkin olarak verilen karar K. Ç., N. K. ve Y. K. tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi Fatma Hakverdi’nin raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR : Davacı ve karşı davalı K. Ç. vekili 22.4.2010 tarihli dilekçe ile; müvekkilinin kayden maliki olduğu kat irtifakı kurulu 18704 sayılı taşınmazın 4 nolu bağımsız bölümünün Büyükçekmece Noterliğinde keşide edilen ihtarnameye rağmen davalılar tarafından haklı bir sebep olmaksızın tahliye edilmediğini bildirip, elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğinde bulunmuştur. Daha sonra 8.7.2011 tarihli oturumda, ecrimisil isteğini atiye terk etmiştir. Davalılar ve karşı davacılar N. K. ve Y. K.; davanın reddini savunmuşlar ve çekişmeli 4 nolu bağımsız bölümün davacı ile yapılan sözlü anlaşma uyarınca davacıya ait şirket (Ç… Denizcilik Nakliyat Otomotiv Tic.San. Ltd. Şti) adına kredi çekilerek tapusunun davacı üzerine yapıldığı, davacıya ait şirkette işçi olarak çalıştıklarından kredi borcunun tamamının maaşlarından kesildiği halde davacının dairenin tapusunu vermediğini ve işten de çıkarıldıklarını bildirip dairenin rayiç değerinin tespit edilerek davacıdan alınması isteğiyle karşı dava açmışlardır. Mahkemece, karşı davanın ispatlanamadığından reddine, karşı davacı ve davalıların haksız olarak davacının kayden malik olduğu bağımsız bölümde oturdukları gerekçesiyle elatmalarının önlenmesine ve tahliyelerine, ecrimisil isteği atiye terk edildiğinden bu yönde karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Asıl dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil, karşı dava alacak isteklerine ilişkin olup dosya içeriğinden ve toplanan delillerden mahkemece davacının kayden malik olduğu 4 nolu bağımsız bölümün davalılar tarafından haklı ve geçerli bir neden olmaksızın kullanıldığı gözetilerek elatmanın önlenmesine ve ispatlanamayan karşı davanın reddine karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine; Ne varki; Davacı vekili 8.7.2011 tarihli oturumda ecrimisil isteğini atiye terk etmiş olup mahkemece, davacının ecrimisil isteğini atiye terk ettiği gerekçesiyle ecrimisil isteği hakkında karar verilmesine yer olmadığı yönünde hüküm oluşturulmuş ve davalılar yararına 1.800.-TL vekalet ücreti takdir edilmiştir.1086 sayılı HYUY’da ve gerekse 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’da davanın atiye bırakılması şeklinde bir kavram ve müessese bulunmamaktadır. Davanın atiye terki (bırakılması) deyimi , davanın geri alınması anlamına gelmektedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’nun 123. maddesi (eski 1086 sayılı HYUY’nın 185/1. maddesi ) uyarınca davanın geri alınması ancak karşı tarafın açık kabulü ile mümkündür. Davacının atiye terk (davayı geri alma) isteğine, davalının karşı çıkmaması ve açıkça rıza göstermesi gereklidir. Zimni muvafakat davayı geri almak için yeterli değildir. Somut uyuşmazlıkta asıl davacı vekili 08.07.2011 tarihli oturumda ecrimisil isteğini atiye terk etmiş, aynı oturumda hazır bulunan davalılar vekili bu isteğe karşı çıkmamış ise de açıkça rıza göstermemiştir. Bu durumda asıl davacının atiye bırakma isteğine davalılar vekili açıkça muvafakat etmediğine göre mahkemece asıl davacının ecrimisil isteği yönünden de yargılama yapılıp bu yönde olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi ve oluşacak sonuca göre vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken aksi düşünce ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Diğer taraftan karşı davanın reddine karar verildiği halde asıl davacı yararına vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken bu durum gözardı edilerek bu yönde olumlu veya olumsuz hüküm kurulmaması da doğru değildir. Bunlardan ayrı asıl davacı vekili 31.10.2011 havale tarihli dilekçe ile karşı davanın kötü niyetle açıldığından 6100 sayılı HYUY’nın 329. maddesi uyarınca müvekkil (asil) ile yaptıkları sözleşme uyarınca müvekkilden aldığı 2.000.-TL vekalet ücretinin ve takdir edilecek tazminatın davalılardan alınmasına karar verilmesini, ayrıca dava dilekçesinde noterde çekilen tahliyeye ilişkin ihtarname gideri olan 133,53.-TL’nin davalılardan alınmasını istediği halde mahkemece bu istekler hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi de bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Kabule göre de dava dilekçesinde dava değeri 10.000.-TL olarak gösterilmiş ise de çekişmeli dairenin değeri keşifte 130.000.-TL olarak belirlenmiş ve bu değer üzerinden harç davacı tarafça tamamlandığı halde mahkemece asıl dava yönünden 130.000.-TL üzerinden davacı yararına karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca nisbi vekalet ücreti takdir edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere eksik vekalet ücreti takdiri de doğru değildir. Açıklanan nedenlerle asıl davacı vekilinin ve davalıların bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK.’nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/14846
K. 2011/15544
T. 21.11.2011
• SİGORTALILIK BAŞLANGIÇ TARİHİNİN TESPİTİ/YAŞLILIK AYLIĞI TAHSİSİ ( Davacının Celsede Dava Dilekçesindeki Taleplerini Atiye Bırakması Talebinin Davalı Vekilince Kabul Edilmediği Gözetilerek O Talep Yönünden Yargılamaya Devam Edileceği)
• DAVANIN GERİ ALINMASI ( Davacının Hüküm Kesinleşinceye Kadar Ancak Davalının Açık Rızası İle Davasını Geri Alabileceği)
• ATİYE BIRAKMA TALEBİ ( Davacının Celsede Dava Dilekçesindeki Talebinin Davalı Vekilince Kabul Edilmediği Gözetilerek O Talep Yönünden Yargılamaya Devam Edileceği – Yaşlılık Aylığı Tahsisi ve Sigortalılık Başlangıç Tarihinin Tespiti Talebi)
1086/m.185
6100/m.123
ÖZET : Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin tespitine, yaşlılık aylığı tahsisine ilişkindir. Davacı hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri alabilir. Davacı vekilinin celsede, dava dilekçesinin 3. şıkkındaki taleplerini atiye bırakması talebi, aynı celsede hazır bulunan davalı vekilince kabul edilmediğinden, o talep yönünden, yargılamaya devam edilerek karar verilmesi gerekir.
DAVA : Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 01.05.1985 tarihi olduğunun tespitine, 16.02.2010 tarihini takip eden aybaşından itibaren yaşlılık aylığı tahsisine ve aylıklarının faizi ile tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davacının 01.05.1985 tarihinde işveren yanında hizmet akdi ile bir gün çalıştığının tespitine, dava dilekçesindeki 3 nolu talebin atiye bırakılması nedeniyle bu talep yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar vermiştir. Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Hasan Özcan tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi:
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, davalı Kurum vekilinin sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Dava açılmasının usul hukuku bakımından sonuçlarından bir tanesi davayı geri alma yasağıdır. Doktrinde davayı atiye bırakma olarak da isimlendirilen bu müessese, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 185. maddesinde düzenlenmiş olup, anılan madde, “Müddeaaleyhin rızası olmaksızın müddei davasını takipten sarfınazar edemez.” Hükmünü içermektedir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 123. maddesinde de anılan hükme paralel bir düzenleme getirilmiş olup, davacının, “hüküm kesinleşinceye kadar, ancak davalının açık rızası ile davasını geri” alabileceği belirtilmiştir. Hal böyle olunca, davacı vekilinin 10.11.2010 tarihli celsede, dava dilekçesinin 3. şıkkındaki taleplerini atiye bırakması talebi, aynı celsede hazır bulunan davalı vekilince kabul edilmediği gözetilerek, dava dilekçesinin 3 nolu bendindeki “emeklilik başvuru tarihi olan 16.02.2010 takip eden ay başından itibaren alamadığı aylıkların her bir tahakkuk tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile” tahsiline yönelik talep yönünden, yargılamaya devam edilerek, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
3- Kabule göre de; Mahkemece, davacı vekilinin dava dilekçesinin 3 nolu bendi yönünden davayı atiye bıraktığını bildirmesi karşısında, vazgeçme nedeniyle, esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekirken, hatalı değerlendirme sonucu, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 21.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/8966
K. 2011/12695
T. 11.7.2011
• KAMULAŞTIRMASIZ EL ATILAN TAŞINMAZ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Mahallinde Yapılan Keşif Sonucu Taşınmazın Dava Tarihindeki Değerinin Biçilmesinde ve Alınan Rapor Uyarınca Taşınmazın Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesinde Bir İsabetsizlik Görülmediği )
• KEŞİF ( Kamulaştırmasız El Atılan Taşınmaz Bedelinin Tahsili – Mahallinde Yapılan Keşif Sonucu Taşınmazın Dava Tarihindeki Değerinin Biçilmesinde ve Alınan Rapor Uyarınca Taşınmazın Bedelinin Tahsiline Karar Verilmesinde Bir İsabetsizlik Görülmediği )
• DAVANIN TAKİBİNDEN VAZGEÇME ( Davacı Davalının Rızası Olmaksızın Davasını Takipten Vazgeçemeyeceği – Davalı İdare Vekili Bu Konuda Rıza Göstermediğinden Mahkemece Yargılamaya Devam Edilerek İşin Esası Hakkında Hüküm Kurulması Gerektiği )
• ATİYE BIRAKMA TALEBİNİN REDDİ İSTEMİ ( Davacı Davalının Rızası Olmaksızın Davasını Takipten Vazgeçemeyeceği – Davalı İdare Vekili Bu Konuda Rıza Göstermediğinden Mahkemece Yargılamaya Devam Edilerek İşin Esası Hakkında Hüküm Kurulması Gerektiği )
1086/m.185
ÖZET : Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahallinde yapılan keşif sonucu, taşınmazın dava tarihindeki değerinin biçilmesinde ve alınan rapor uyarınca taşınmazın bedelinin tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Davacı …m2’lik kısma ilişkin istemini atiye bırakmış, davalı vekili atiye bırakılmasına ilişkin talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir. H.U.M.K.nun 185. maddesi uyarınca, davacı davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçemez. Davalı idare vekili bu konuda rıza göstermediğinden, mahkemece yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi, doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili davasının kısmen kabulüne dair verilen yukarda gün ve sayıları yazılı hükümün Yargıtay’ca ONANMASI hakkında Daireden çıkan kararı kapsayan 28.2.2011 gün ve 2010/16456 Esas – 2011/3262 Karar sayılı ilama karşı davalılardan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekili yönünden verilen dilekçeyle karar düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosyadaki belgeler okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkin davada: Mahkemece, davaya konu 31.65 m2’lik kısım hakkındaki davada atiye bırakılması sebebiyle bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, diğer el atılan kısım bedelinin tahsiline ilişkin davanın ise kabulüne dair verilen hüküm, davalı Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı vekilinin temyizi üzerine Dairemizce düzeltilerek onanmış, bu karara karşı aynı idare vekilince karar düzeltme isteminde bulunulmuştur. Yapılan incelemede: Davacı vekilinin 25.11.2009 tarihli oturumda “31.65 m2’lik kısma ilişkin talebini atiye bıraktığını” bildirdiği, davalı idare vekilinin ise aynı oturumda davanın reddini istediği ve bir sonraki oturumda atiye bırakmaya muvafakati olmadığını beyan ettiği ve mahkemece “… Davacı vekilinin 31.65 m2’lik yer hakkındaki talebini atiye bırakmış olması sebebiyle bu konuda karar vermeye yer olmadığına.” dair hüküm oluşturulduğu anlaşılmıştır. H.U.M.K.nun 185. maddesi uyarınca, davacı davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçemez. Davalı rıza göstermez ise mahkemece yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında karar vermek gerekir. Bu husus gözetilmeden yazılı şekilde karar ittihazı doğru değildir. Hükmün bu sebeple bozulması gerekirken, onandığı anlaşılmakla, davalı idare vekilinin karar düzeltme isteminin kabulüne. Dairemizin 28.2.2011 gün ve 2010/16456-2011/3262 Sayılı onama kararının kaldırılmasına karar verildikten sonra işin esasının incelenmesinde: Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı idare vekilince temyiz edilmiştir. Mahallinde yapılan keşif sonucu, taşınmazın dava tarihindeki değerinin biçilmesinde ve alınan rapor uyarınca taşınmazın bedelinin tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak; Davacı 31.65 m2’lik kısma ilişkin istemini atiye bırakmış, davalı vekili atiye bırakılmasına ilişkin talebin reddine karar verilmesini talep etmiştir. H.U.M.K.’nun 185. maddesi uyarınca, davacı davalının rızası olmaksızın davasını takipten vazgeçemez. Davalı idare vekili bu konuda rıza göstermediğinden, mahkemece yargılamaya devam edilerek işin esası hakkında hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi. Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükümün açıklanan sebeplerle H.U.M.K.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığından peşin alınan temyiz ve karar düzeltme harçlarının istenildiğinde iadesine, peşin alınan temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 11.7.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/6782
K. 2012/10339
T. 13.6.2012
• MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT (Davacı Atiye Terk Etmek İradesini Ortaya Koyarak Feragat Ettiğini Beyan Ettiğine Göre Asıl Amacın Atiye Terk Olduğu – Davanın Feragat Nedeniyle Reddine Karar Verilmesinin Davacının İradesini Aşan ve Davacı Yönünden Ağır Sonuçlar Doğuran Bir Durum Olduğu)
• FERAGAT (Davacı Atiye Terk Etmek İradesini Ortaya Koyarak Feragat Ettiğini Beyan Ettiğine Göre Asıl Amacın Atiye Terk Olduğu – Feragatin Kesin Hükmün Hukuki Sonuçlarını Doğurduğu ve Şarta Bağlı ya da Üstü Örtülü Yapılan Feragat Beyanının Dikkate Alınmayacağı)
• ATİYE TERK (Davacı Atiye Terk Etmek İradesini Ortaya Koyarak Feragat Ettiğini Beyan Ettiğine Göre Asıl Amacın Atiye Terk Olduğu/Davanın Feragat Nedeniyle Reddedilmesinin Davacının İradesini Aşan ve Ağır Sonuçlar Doğuran Bir Durum Olduğu – Davacının Beyanı Değerlendirilerek Karar Verileceği)
6100/m.307
ÖZET : Dava, zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Feragat, tek taraflı, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan, davayı sona erdiren ve kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğuran usuli bir işlemdir. Şarta bağlı ya da üstü örtülü yapılan feragat beyanı dikkate alınmaz. Davacı atiye terk etmek iradesini ortaya koyarak feragat ettiğini beyan ettiğine göre buradaki asıl amacın atiye terk olduğu anlaşılmaktadır. Davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmesi davacının iradesini aşan ve davacı yönünden ağır sonuçlar doğuran bir durumdur. Davacının beyanı değerlendirilerek yeniden karar verilmesi gerekir.
DAVA : Davacı H.K. vekili tarafından, davalı E.Y. aleyhine 23/06/2010 gününde verilen dilekçe ile maddi ve manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; feragat nedeniyle reddine dair verilen 19/01/2012 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davacı vekili ve davalı vekili taraflarından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davalının tüm, davacının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları reddedilmelidir.
2-Davacının diğer temyiz itirazlarına gelince: Etkili eylem nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir. Yerel mahkemece, maddi tazminat istemi yönünden “atiye bırakmak suretiyle feragat” edildiğinden reddine, manevi tazminat istemi yönünden kısmen kabulüne dair verilen karar, taraflarca temyiz edilmiştir. Yerel mahkemece, davacı vekilinin “atiye bırakmak suretiyle maddi istem yönünden feragat edildiğine” yönelik beyanı gözetilerek maddi tazminat istemi yönünden feragat nedeniyle istemin reddine karar verilmiştir. Feragat, tek taraflı, karşı tarafın kabulüne bağlı olmayan, davayı sona erdiren ve kesin hükmün hukuki sonuçlarını doğuran usuli bir işlemdir. Şarta bağlı ya da üstü örtülü yapılan feragat beyanı dikkate alınmaz. Eldeki davada, davacı atiye terk etmek iradesini ortaya koyarak feragat ettiğini beyan ettiğine göre buradaki asıl amacın atiye terk olduğu anlaşılmaktadır. Şu halde davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş olması somut olay yönünden davacının iradesini aşan ve davacı yönünden ağır sonuçlar doğuran bir durumdur. Bu nedenle yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının beyanı değerlendirilerek bu konuda yeniden bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru değildir. Bu nedene kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenle davacı yararına BOZULMASINA, davalının tüm, davacının öteki temyiz itirazlarının (1) nolu bentte gösterilen nedenle reddine ve temyiz eden davacıdan peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 13.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4493
K. 2011/8480
T. 24.10.2011
• MURİSİN İŞ KAZASI SONUCU ÖLÜMÜNDEN DOĞAN TAZMİNAT ( Davacının Kendi Adına Asaleten Çocukları Adına Velayeten Açtığı Dava “Atiye Terk Edilmiş” Olmakla Atiye Terk Talebinden İtibaren Üç Ay Süre Geçmediğinden Dosyanın İşlemden Kaldırılmasına Karar Verileceği )
• ATİYE TERK EDİLEN DAVA ( Terk Talebinden İtibaren Üç Ay Süre Geçmediğinden Dosyanın İşlemden Kaldırılmasına Karar Verileceği – Üç Ay İçinde Yenileme Olmadığı Taktirde “Davanın Açılmamış Sayılmasına” Karar Verileceği )
• DAVANIN AÇILMAMIŞ SAYILMASI ( Atiye Terk Edilen Dava – Üç Ay İçinde Yenileme Olmadığı Taktirde “Davanın Açılmamış Sayılmasına” Karar Verileceği/”Karar Verilmesine Yer Olmadığına” Şeklinde Karar Verilmesi Usulü Hata Olduğu )
• YENİLEME TALEBİ OLMAMASI ( Çocukları Adına Velayeten Açılan Dava Atiye Terk Talebinden İtibaren Üç Ay Süre Geçmediğinden Dosyanın İşlemden Kaldırılmasına Karar Verileceği – Üç Ay İçinde Yenileme Olmadığı Taktirde “Davanın Açılmamış Sayılmasına” Karar Verileceği )
1086/m.409
ÖZET : Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacının kendi adına asaleten çocukları adına velayeten açtığı dava, “atiye terk edilmiş” olmakla, karar tarihi itibariyle atiye terk talebinden itibaren üç ay süre geçmediğinden dosyanın H.U.M.K.un 409 ve devamı maddeleri uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmesi, üç ay içinde yenileme olmadığı taktirde “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesi gerekirken, “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi usulü hatadır.
DAVA : Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir. Hükmün taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mahmut Kalemci tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : H.U.M.K.’nun 49-52. maddelerine göre dava ihbar olunan gerçek ve tüzel kişi, davada taraf sıfatını kazanamaz. Bir davada hüküm, davanın tarafları arasında kurulur. Bu sebeple hükmü temyiz etme hakkı davada taraf olan kişilere aittir. Kural olarak kendisine dava ihbar olunan davaya katılmadıkça ( müdahil olmadıkça ) mahkemece verilen kararı temyiz etme hakkı yoktur. Ancak, mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak taraf sıfatını almayan dava ihbar olunan kişi hakkında hüküm kurulmuşsa, ihbar olunan hükmün kendisiyle ilgili bölümünü temyiz edebilir. Davanın ihbar olunduğu O. B. aleyhine bir hüküm kurulmadığından temyiz hakkı bulunmamaktadır. Bu sebeple ihbar olunan O. B.’ın temyiz dilekçesinin reddine, Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici nedenlere göre davacıların tüm, davalının ise aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine, Dava, iş kazası sonucu 26.6.2000 tarihinde ölen E. A.’ın eşi ve çocuklarının maddi ve manevi zararlarıyla annesinin ve kardeşlerinin manevi zararlarının giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, eş ve çocukların maddi ve manevi tazminat talebiyle ilgili davada, davacı tarafın davasını atiye terk etmesi nedeniyle, bu hususta karar verilmesine yer olmadığına, anne ve kardeşlerin manevi tazminat talebiyle ilgili davanın kısmen kabulüyle anne için 30.000, 00 TL, kardeşlerin herbirisi için 8.000, 00 TL manevi tazminatın 20.6.2000 kaza tarihinden yürütülecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine karar verilmiştir. Davacıların yakını olan E. A.’ın davalı T… Elektrik Dağıtım A.Ş. ‘de çalışmakta iken 26.6.2000 gün meydana gelen iş kazası sonucunda öldüğü, bilirkişi raporuna göre kazanın meydana gelmesinde işverenin ve taşeronunun %75, ölen işçinin %25 oranında kusurlu oldukları anlaşılmaktadır. B.K.’nun 47. maddesi hükmüne göre hakimin özel halleri göz önünde tutarak manevi zarar adı ile hak sahibine verilmesine karar vereceği bir para tutarı adalete uygun olmalıdır. Hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek tazminata benzer bir fonksiyonu olan özgün bir nitelik taşır. Bir ceza olmadığı gibi, mamelek hukukuna dair zararın karşılanmasını da amaç edinmemiştir. O halde, bu tazminatın sınırı onun amacına göre belirlenmelidir. Takdir edilecek miktar, mevcut halde elde edilmek istenilen tatmin duygusunun etkisine ulaşmak için gerekli olan kadar olmalıdır. 22.6.1966 tarihli ve 7/7 Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı’nın gerekçesinde takdir olunacak manevi tazminatın tutarını etkileyecek özel hal ve şartlar da açıkça gösterilmiştir. Bunlar her olaya göre değişebileceğinden hakim bu konuda takdir hakkını kullanırken ona etkili olan nedenleri de karar yerinde objektif ölçülere göre isabetli bir biçimde göstermelidir. Hakimin bu takdir hakkını kullanırken ülkenin ekonomik koşulları, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, paranın satın alma gücü, tarafların kusur durumu, olayın ağırlığı, olay tarihi gibi özellikleri göz önünde tutması, bunun yanında olayın işverenin işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerini yeterince almamasından kaynaklandığı da gözetilerek gelişen hukuktaki yaklaşıma da uygun olarak tatmin duygusu yanında caydırıcılık uyandıran oranda olması gerektiği açıkça ortadadır. ( hgk 23.6.2004, 13/291-370 )
Bu ilkeler gözetildiğinde davacı anne yararına hükmolunan 30.000, 00 TL ile davacı kardeşlerin herbiri yararına hükmedilen 8.000, 00 TL manevi tazminat çok fazla olduğu ortadadır. Kabule göre de faiz başlangıcının olay tarihi olan 26.6.2000 tarihi yerine 20.6.2000 tarihi olarak belirlenmesi hatalıdır. Davacı A. A.’ın kendi adına asaleten çocukları adına velayeten açtığı dava, 8.12.2010 tarihinde “atiye terk edilmiş” olmakla, karar tarihi itibariyle atiye terk talebinden itibaren üç ay süre geçmediğinden dosyanın H.U.M.K.un 409 ve devamı maddeleri uyarınca işlemden kaldırılmasına karar verilmesi, üç ay içinde yenileme olmadığı taktirde “davanın açılmamış sayılmasına” karar verilmesi gerekirken, “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi usulü hatadır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular nazara alınmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalı T… Elektrik Dağıtım A.Ş. ‘ nin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, temyiz harcının istenmesi halinde ihbar olunan davalıya iadesine, 24.10.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
1- )Sayın Çoğunluğun davacı anne ve kardeşler yararına hükmedilen manevi tazminat miktarının çok fazla olduğuna dair bozma kararı gerekçesine aynen katılıyorum.
2- )H.U.M.K.nun 185/1. maddesinde davacının davalının rızası olmaksızın davasını geri alamayacağı bildirilmiştir. Yasal metinde “davanın geri alınması” “davayı takipten sarfınazar etmek” uygulamada ise” davayı atiye bırakma “sözcükleriyle ifadesini bulmuştur. Nitekim aynı müessese 6100 Sayılı H.M.K.nun 123. maddesinde de düzenlenmiştir. H.U.M.K.nun 185/1. maddesinde düzenlenen davayı geri alma H.U.M.K.’nun 409. maddesinde düzenlenen davayı takipsiz ( müracaata ) bırakmayla farklı bir usul müessesesidir. H.U.M.K.nun 409. maddesi gereğince ” takipsiz bırakılan ” dava üç ay daha derdest kalmakla devam eder. Oysa “davanın geri alınması” ve davalının da buna muvafakat etmesi halinde mahkemece “davanın son bulduğuna, geri alınan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına” karar verilir ve karar kesinleştiğinde dava derdest olmaktan çıkar. Dava açılmasıyla doğan sonuçlar geçmişe etkili olarak hiç doğmamış sayılır. Oysa davacının H.U.M.K.nun 409. maddesi gereğince davayı takipsiz bırakması davalının muvafakatına bağlı değildir. Davacının davayı takip etmemesi halinde davalı dilerse davacının yokluğunda davayı kendi takip edebilir. Somut olayda davacılar vekili 8.12.2010 tarihli dilekçeyle davacı eş ve çocukların açtıkları maddi ve manevi tazminat davasını atiye terk ettiklerini ( davayı geri aldıklarını-davayı takipten sarfınazar ettiklerini ) bildirmiş, 29.12.2010 tarihli duruşmada dilekçe davalı vekiline verilmiş, davalı vekili “davanın atiye terk edilmesine ” bir diyeceği olmadığını beyan etmiştir. Mahkemece davacı eş ve çocukların maddi ve manevi tazminat davaları atiye terk edildiğinden bu hususta karar verilmesine yer olmadığına dair olarak verilen karar doğru olduğundan Sayın Çoğunluğun H.U.M.K.’nun 185/1. maddesine düzenlenen davayı takipten sarfınazar etme ( davayı geri alma-davayı atiye terk etme ) müessesesini H.U.M.K.’nun 409. maddesinde düzenlenen “davayı takipsiz bırakma” müessesesi olarak değerlendirip mahkemece üç ay içinde yenilenmez ise açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesinin usuli hata olduğu görüşüne katılmıyorum.
3- )Davacılar arasında ihtiyari dava arkadaşlığı bulunmakta olup, ayrı ayrı dava açabilecekleri gibi somut olayda olduğu gibi birlikte de dava açabilirler. İhtiyari dava arkadaşlığında, dava arkadaşı sayısı kadar dava vardır ve bu davalar birarada görülür. Mahkemece her ihtiyari dava arkadaşı hakkında haklılık oranına göre ayrı ayrı karar verilir. Karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T’nin 8. maddesi gereğince avukatlık ücretinin kabul edilen manevi tazminat talepleri üzerinden Tarifeye göre belirlenen avukatlık ücretinin her davacı için ayrı ayrı hesaplanarak davacı tarafa verilmesine karar verilmesi gerekirken mahkemece iki davacının kabul edilen toplam manevi tazminat talebi üzerinden hesaplanan bir tek avukatlık ücretinin davalılardan tahsiliyle davacı tarafa verilmiş olması kabul şekli bakımından hatalı olmuştur. Bu sebeple Sayın Çoğunluğun mahkemece avukatlık ücretiyle ilgili olarak verilen kararın doğru olduğu görüşüyle davacıların bu yöne dair temyiz taleplerinin reddine dair kararına katılmıyorum.
KARŞI OY :
Çoğunlukta bulunan üyeler tarafından davacılar lehine hüküm altına alınan toplam alacak miktarı üzerinden vekalet ücreti takdirinde hata bulunmadığı gerekçesiyle davacı yanın temyiz talebi reddedilmiş ise de davacıların dava arkadaşlığını tercih ederek birlikte dava açmaları davaların ayrı ayrı dava olma niteliğini ortadan kaldırmayacağından ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 8 nci madde hükmü uyarınca her dava için ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğinden bozma nedenine göre sonuca etkili olmamakla birlikte çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.
T.C.
YARGITAY
10. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/15117
K. 2009/18459
T. 14.12.2009
• YAŞLILIK AYLIĞINI DURDURMA İŞLEMİNİN İPTALİ İSTEMİ ( Davacı Yargılama Sırasında Paraya İlişkin Talebini Atiye Terkettiğini Belirttiği – Davalı Vekaletnamesinde Bu Hususta Yetkisinin Bulunmaması Nedeniyle Kabul Etmediğini Bildirdiği/Davaya Devam Edilmesi Gerektiği )
• ATİYE TERK ( Davacı Yargılama Sırasında Paraya İlişkin Talebini Atiye Terkettiğini Belirttiği – Davalı Vekaletnamesinde Bu Hususta Yetkisinin Bulunmaması Nedeniyle Kabul Etmediğini Bildirdiği/Davaya Devam Edilerek Karar Verilmesi Gerektiği )
• DAVAYI TAKİPTEN VAZGEÇME ( Müddeaaleyhin Rızası Olmaksızın Müddei Davasını Takipten Sarfınazar Edemeyeceği )
1086/m.185
ÖZET : Dava, davalı Kurumun yaşlılık aylığını durdurma işleminin iptali ile kesildiği tarihten itibaren ödenmeye devam edilmesi gerektiğinin tespitine ilişkindir. Müddeaaleyhin rızası olmaksızın müddei davasını takipten sarfınazar edemez. Davacı, yargılama sırasında paraya ilişkin talebini atiye terkettiğini belirtmiş, davalı bu hususu mahkemenin takdirine bıraktığını belirtmiş ise de, daha sonra vekaletnamesinde bu hususta yetkisinin bulunmaması nedeniyle kabul etmediğini bildirmiştir. Bu durumda, mahkemece, davaya devam edilerek karar verilmelidir.
DAVA : Dava, davalı Kurumun yaşlılık aylığını durdurma işleminin iptali ile kesildiği tarihten itibaren ödenmeye devam edilmesi gerektiğinin tespitine, birikmiş alacağına mahsuben şimdilik 3.000,00 TL’nin ödeme tarihlerinden işleyecek yasal faiziyle birlikte tahsili istemine ilişkindir. Mahkeme, ilamında belirtildiği şekilde tespitle ilgili isteğin kabulüne, parasal talebin ise atiye bırakılmasına karar vermiş Hükmün, davalı Avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı 03.04.2008 tarihli oturumda, alacak davasını atiye terk ettiğini belirtmiş, davalı vekili aynı celse bu hususu mahkemenin takdirine bıraktığını belirtmiş ise de, 14.04.2008 tarihli dilekçesi ile “atiye terk” konusunda vekaletnamede yetkisinin bulunmadığını, kaldı ki Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nda böyle bir müessesenin bulunmadığını, davacının talebini Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’na göre takip etmemesi halinde ise, Kurum lehine vekalet ücreti takdir edilmesi gerektiğini belirtmiştir. Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 185/1 maddesine göre, Müddeaaleyhin rızası olmaksızın müddei davasını takipten sarfınazar edemez. Davacı, yargılama sırasında paraya ilişkin talebini atiye terkettiğini belirtmiş, davalı bu hususu mahkemenin takdirine bıraktığını belirtmiş ise de, daha sonra vekaletnamesinde bu hususta yetkisinin bulunmaması nedeniyle kabul etmediğini bildirmiştir. Bu durumda, mahkemece, davaya devam edilerek varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 14.12.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.