Aidat Borcu Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
22. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/13045
K. 2012/15784
T. 5.7.2012
SENDİKA AİDAT ALACAĞI (Toplu İş Sözleşmeleri Dönemlerine İlişkin Her Bir Toplu İş Sözleşmesi Dönemi İçin Davacı Sendika Tarafından Üye Listesini İçeren Hesap Numarası ve Kesilecek Aidat Miktarını Gösteren Yazıların İşverene Gönderilip Gönderilmediğinin Araştırılması Gerektiği – İhtarname de Dikkate Alınarak Aidat Alacaklarına İlişkin Faiz Başlangıç Tarihinin Belirlenmesi Gerektiği)
TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ DÖNEMİ (Dönemlerine İlişkin Her Bir Toplu İş Sözleşmesi Dönemi İçin Davacı Sendika Tarafından Üye Listesini İçeren Hesap Numarası ve Kesilecek Aidat Miktarını Gösteren Yazıların İşverene Gönderilip Gönderilmediğinin Araştırılması Gerektiği – Sendika Aidat Alacağı Talebi)
AİDAT ALACAĞI (Sendika Aidatlarının Ödenmesine Dair Toplu İş Sözleşmesi Hükümleri İle Yapılan İhtarname de Dikkate Alınarak Aidat Alacaklarına İlişkin Faiz Başlangıç Tarih ya da Tarihlerinin Belirlenmesi Gerektiği)
FAİZ (Başlangıç Tarihinin İhtarname Dikkate Alınarak Belirlenmesi Gerektiği – Sendika Aidat Alacağı Davası)
818/m.101/1
2821/m.23,61
2822/m.9/3
ÖZET: Dava, sendika aidat alacağının ödetilmesine ilişkindir. Mahkemece talep konusu toplu iş sözleşmeleri dönemlerine ilişkin her bir toplu iş sözleşmesi dönemi için davacı sendika tarafından üye listesini içeren, hesap numarası ve kesilecek aidat miktarını gösteren yazıların işverene gönderilip gönderilmediği araştırılmalı ve sonucuna göre sendika aidatlarının ödenmesine dair toplu iş sözleşmesi hükümleri ile yapılan ihtarname de dikkate alınarak yukarıdaki esaslara göre aidat alacaklarına ilişkin faiz başlangıç tarih ya da tarihleri belirlenmelidir. Bu itibarla eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalıdır.
DAVA: Davacı, sendika aidat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, isteği kısmen hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi A. Bulut tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili; davalı belediyenin müvekkili sendika adına kestiği aidatları 2821 sayılı Kanun’un 61. maddesi uyarınca kesildikleri tarihlerden itibaren müvekkili sendikaya ödemediğini, 20/01/2006 tarihli ihtarnameye rağmen de ödeme yapılmadığını, bu şekilde 01/01/2002-29/05/2008 tarihleri arasını kapsayacak şekilde davalının aidat borcu olduğunu iddia ederek fazlaya ait talep hakları saklı kalmak 2.000,00 TL sendika aidat alacağının ait oldukları ( kesildikleri ) aylardan bir ay sonra başlayacak en yüksek işletme kredisi faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile de aidat asıl alacağını 201.668,47 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı vekili; davacının davasını kanıtlamak zorunda olduğunu, hangi üyelerin, hangi aylara ilişkin aidatlarını talep ettiğini hiçbir şüpheye yer bırakmayacak şekilde dava dilekçesinde açıklaması gerektiğini, ayrıca özel hukuk hükümlerine tabi olan müvekkilinin, belediyeye yöneltilmesi gereken bir davanın tarafı olmasının hukuken mümkün olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporlarına dayanılarak, davacının aidat alacakları olduğu, ödenmeyen aidat alacakları için dava ve ıslah tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacının aidat alacağı olup olmadığı, varsa bu alacakların faiz başlangıç tarihinin hangi tarih olduğu noktalarında toplanmaktadır.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 23. maddesinde, “Faaliyeti durdurulmayan sendika ve konfederasyonlara üyelerince ödenecek aidatın miktarı tüzüklerinde belirtilir. İşçi sendikasına işçinin ödeyeceği aylık üyelik aidatı tutarı, bir günlük çıplak ücretini geçemez. İşveren sendikasına işverenin ödeyeceği aylık üyelik aidatı tutarı, işyerinde işçilere ödediği bir günlük çıplak ücretleri toplamını geçemez. Sendika tüzüklerine, üyelik aidatı dışında, üyelerden başka bir aidat alınacağına ilişkin hükümler konamaz.” hükmüne yer verilmiştir.
Aynı Kanun’un 61. maddesinde, “İşyerinde uygulanan toplu iş sözleşmesinin tarafı olan işçi sendikasının, toplu iş sözleşmesi yapılmamışsa veya sona ermişse yetki belgesi alan işçi sendikasının yazılı talebi ve aidatı kesilecek sendika üyesi işçilerin listesini vermesi üzerine, işveren sendika tüzüğü uyarınca üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını ve Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu gereğince sendikaya ödenmesi gerekli dayanışma aidatını, işçilere yapacağı ücret ödemesinden kesmeye ve kestiği aidatın nevini belirterek tutarını ilgili sendikaya vermeye ve kesinti listesini sendikaya göndermeye mecburdur. Bu aidat dışında sendikaya ödenmek üzere bir kesintinin yapılması toplu iş sözleşmesi ile kararlaştırılamaz.
Yukarıdaki fıkra gereğince sendika tüzüğüne uygun olarak kesilmesi istenilen aidatı kesmeyen işveren ilgili sendikaya karşı kesmediği veya kesmesine rağmen bir ay içinde ilgili kuruluşa göndermediği miktar tutarınca genel hükümlere göre sorumlu olduktan başka aidatı sendikaya verinceye kadar bankalarca işletme kredilerine uygulanan en yüksek faizi ödemek zorundadır.” düzenlemesi yer almıştır. Aynı şekilde dava konusu yapılan dönemlere ilişkin toplu iş sözleşmelerinin 12. maddelerinde sendika aidatları bakımından Sendikalar Kanunu’nun 61. maddesinin uygulanacağı belirtilmiştir.
2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 9. maddesinin 3. fıkrasında ise, “Toplu iş sözleşmesinin imzası sırasında taraf işçi sendikasına üye bulunmayanlar, sonradan işyerine girip de üye olmayanlar veya imza tarihinde taraf işçi sendikasına üye bulunup da ayrılanlar veya çıkarılanların toplu iş sözleşmesinden yararlanabilmeleri, toplu iş sözleşmesinin tarafı işçi sendikasına dayanışma aidatı ödemelerine bağlıdır. Bu hususta işçi sendikasının muvafakatı aranmaz. Dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanma talep tarihinden geçerlidir.”, aynı maddenin 4. fıkrasında da “Dayanışma aidatı miktarı, üyelik aidatının üçte ikisidir.” hükümleri yer almıştır. Aynı doğrultuda, davacı Belediye-İş Sendikası’nın 2007 tarihli Ana Tüzüğü’nün 6. maddesinde de üyelik aidatının işçinin çıplak bir yevmiyesi olduğu, aidat kesilmesi esas ve usulleri hakkında Sendikalar Kanunu’nun 61. maddesinin uygulanacağı ifade edilmiştir.
Öte taraftan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101. maddesinin 1. fıkrasında “Muaccel bir borcun borçlusu alacaklının ihtarı ile mütemerrit olur.” İkinci fıkrasında ise “Borcun ifa edileceği gün müttefikan tayin edilmiş veya muhafaza edilen bir hakka istinaden iki taraftan birisi bunu usulen ihbarda bulunmak suretiyle tespit etmiş ise, mücerret bu günün hitamı ile borçlu mütemerrit olur.” denilmiştir.
Görüldüğü üzere, 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 61/1. maddesine göre bir işyerinde veya işletmede toplu iş sözleşmesi yapmak için 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu uyarınca yetki belgesi alan işçi sendikasının, yetki belgesine konu işyeri veya işletmede çalışan üyesi işçilerin listesini, sendika tüzüğüne göre üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını ve sendikanın banka hesap numarasını işverene bildirmesi ve bu listeye göre üyelik aidatının kesilerek ve bildirilen banka hesabına yatırılmasını istemesi gerekir.
Toplu İş Sözleşmelerinde kesilen aidatın ne zaman sendikaya yatırılacağı hususu düzenlenmiş ise ayrıca ihtara gerek kalmadan bu tarihlerden itibaren faize karar verilmeli, bu konuda bir düzenlenme yoksa taraf sendikanın işvereni temerrüde düşürmesi gerekir. Dava tarihinden önce sendika tarafından işverenin temerrüde düşürülmesi söz konusu değil ise dava ve ıslah tarihi temerrüt tarihini oluşturmaktadır. Bu nedenle bu tarihten itibaren faize hükmedilmesi gerekir.
Ayrıca 2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 61/2. maddesinde sendika üyelik aidatının bir ay içerisinde sendikaya gönderilmesi öngörülmüş ise de yukarıda açıklandığı şekilde kanunda işverene bir aylık ödeme süresi öngörülmesi temerrüt için yeterli görülmemiş, işverenin ayrıca temerrüde düşürülmesi gerektiği kabul edilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Mahkemece dava ve ıslah tarihinden itibaren en yüksek işletme kredisi faizine hükmedildiği, bilirkişi raporunda hesaplanan asıl alacak miktarının davacı tarafından kabul edildiği ancak kararın yine aynı tarafça hükmedilen faizin başlangıcı bir başka ifadeyle temerrüt tarihi yönünden temyiz edildiği anlaşılmaktadır.
Davacının her bir TİS dönemine ilişkin banka hesap numarası gönderdiğine dair dosyada yazıları mevcut olmasına rağmen 29/08/2002 tarihli yazı dışında TİS dönemine ilişkin yazılarda ek olarak üye listesinden bahsedilmediği gibi bu yazı ve 28/01/2002 tarihli yazının davalı işverence alındığına dair bir bilgi ve belge de bulunmamaktadır. Diğer taraftan davacı tarafından 20/01/2006 tarihinde keşide edilen ihtarname 26/01/2006 tarihinde davalı işveren tarafından tebliğ alınmıştır. Şu halde mahkemece talep konusu toplu iş sözleşmeleri dönemlerine ilişkin her bir toplu iş sözleşmesi dönemi için davacı sendika tarafından üye listesini içeren, hesap numarası ve kesilecek aidat miktarını gösteren yazıların işverene gönderilip gönderilmediği araştırılmalı ve sonucuna göre sendika aidatlarının ödenmesine dair toplu iş sözleşmesi hükümleri ile 20/01/2006 keşide 26/01/2006 tebliğ tarihli ihtarname de dikkate alınarak yukarıdaki esaslara göre aidat alacaklarına ilişkin faiz başlangıç tarih ya da tarihleri belirlenmelidir. Bu itibarla eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 05.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3797
K. 2012/5451
T. 26.9.2012
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI (Kooperatifin Genel Kurullarında Kabul Edilmiş Temerrüt Faiz Oranının Faiz Borcunun Doğduğu Tarihte Yürürlükte Olan Mevzuata Göre Belirlenen Yasal Faiz Oranının Yüzde Yüz Fazlasını Aşamayacağı)
AİDAT ALACAĞI (İtirazın İptali İstemi – Kooperatif Ortaklarından Tahsil Edilecek Taksit Miktar ve Ödeme Şartları ile Gecikme Halinde Uygulanacak Esasları Tespit Etmenin Genel Kurulun Yetkisi Dahilinde Olduğu)
FAİZ ORANI (İtirazın İptali İstemi – Temerrüt Faizinin Yasal Faiz Oranından Fazla Alınmasının Taraflarca Kararlaştırılabileceği)
BİLİRKİŞİ RAPORU (İtirazın İptali İstemi – İşlemiş ve İşleyecek Temerrüt Faizi Oranı ve Miktarı Bakımından Gerektiğinde Denetime Elverişli Bir Rapor Alınması Gerektiği)
6098/m.120
3095/m.2/1
ÖZET: Dava, aidat asıl alacağı, aidat gecikme faizi ve şerefiye bedeli gecikme faizinin tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Kooperatif ortaklarından tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir. Temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Şerefiye bedeli taksit alacakları, kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır. Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından gerektiğinde bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının açmış olduğu ihraç kararının iptali ve kooperatife olan tüm borçlarının tespiti davasının kabul ile sonuçlanıp kararın 12.12.2008 tarihinde kesinleştiğini, davalı aleyhine girişilen ilamsız icra takibinde aidat asıl alacağı, aidat gecikme faizi ve şerefiye bedeli gecikme faizinin talep edildiğini, davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, vaki itirazın iptali ile icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacıya borcunun olmadığı, tespit edilen borçlarını ödediğini, yaptığı ödemelerin anaparaya sayılması gerektiğini ve uygulanan faiz oranının fahiş olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar, benimsenen 28.01.2011 tarihli bilirkişi ek raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının davacıya borçlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile 856,39 TL aidat borcu ve 18.517,82 TL gecikme faizi için takibin devamına, asıl alacağa takipten itibaren aylık % 10 faiz uygulanmasına ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davalı temyiz etmiştir.
1 ) Dava, aidat asıl alacağı, aidat gecikme faizi ve şerefiye bedeli gecikme faizinin tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı davaya konu 10.07.2009 tarihli icra takibinde 856,39 TL toplam asıl aidat alacağı, 17.4562,76 TL zamanında ödenmeyen aidat borçlarına aylık % 10 oranındaki faizle hesap edilmiş işlemiş faiz ve 6.178,00 TL zamanında ödenmeyen şerefiye borcuna aylık % 10 oranındaki faizle hesap edilmiş işlemiş faiz olmak üzere toplam 24.487,15 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Hükme esas alınmış bilirkişi raporunda 2000 yılının Haziran ayı ile 2009 yılının Mart ayları dahil bu dönemdeki aidat borcu, aidat borcunun gecikme faizi ve 2006 yılının Şubat ile Kasım ayı dahil bu dönem için taksitlendirilen şerefiye bedeli alacaklarının geç ödenmesi nedeniyle oluşmuş gecikme faizi alacağı hesap edilmiştir. Davalı tarafından daha önce açılmış ihraç kararının iptali ve borcun tespiti talepli davanın kabulü kararının kesinleşmesinden sonra ödemelerde bulunmuş olup, bilirkişi raporunda da bu ödemeler dikkate alınmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 856,39 TL aidat borcu ve aidat Ve şerefiye borcuna ilişkin 18.517,82 TL temerrüt faizi için takibin devamına, asıl alacağa takipten itibaren aylık % 10 faiz uygulanmasına karar verilmiştir.
Mahkemece karar verildikten sonra temyiz aşamasında; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmiş olup, Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki 6101 sayılı Kanunu’nun 7. maddesinde aynen “Türk Borçlar Kanunu’nun kamu düzenine ve genel ahlaka ilişkin kuralları ile geçici ödemelere ilişkin 76’ncı faize ilişkin 88’nci, temerrüt faizine ilişkin 120’nci ve aşırı ifa güçlüğüne ilişkin 138’nci maddesi görülmekte olan davalarda da uygulanır. ” hükmüne yer verilmiştir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 88. maddesindeki “Faiz ödeme borcunda uygulanacak yıllık faiz oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık faiz oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranını yüzde elli fazlasını aşamaz.” hükmünü içermesinin yanı sıra, temerrüt faizine ilişkin 120. maddesinde de aynen; “Uygulanacak yıllık temerrüt faizi oranı, sözleşmede kararlaştırılmamışsa, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuat hükümlerine göre belirlenir. Sözleşme ile kararlaştırılacak yıllık temerrüt faizi oranı, birinci fıkra uyarınca belirlenen yıllık faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamaz. Akdî faiz oranı kararlaştırılmakla birlikte sözleşmede temerrüd faizi kararlaştırılmamışsa ve yıllık akdî faiz oranı da birinci fıkrada belirtilen faiz oranından fazla ise, temerrüt faizi oranı hakkında akdî faiz oranı geçerli olur.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olay bakımından, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranının anılan yasal düzenlemedeki yerine gelince; para borçları açısından borçlu temerrüdüne bağlanan sonuçlardan birisi, temerrüt faizi ödeme yükümlülüğüdür. Temerrüt faizi borçlunun para borcunu zamanında ödememesi ve temerrüde düşmesi üzerine kanun gereği kendiliğinden işlemeye başlayan ve temerrüdün devamı müddetince varlığını sürdüren bir karşılık olması itibariyle, zamanında ifa etmeme olgusuyla doğrudan bir bağlantı içindedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 42. maddesine göre genel kurul bütün üyeleri temsil eden en yetkili organdır ve kanun veya anasözleşme ile genel kurula tanınmış olan konular hakkında karar verme yetkisi vardır. Konut Yapı Kooperatifi Tip Anasözleşmesi’nin 23/1. maddesinin 6. bendi uyarınca ortaklardan tahsil edilecek taksit miktar ve ödeme şartları ile gecikme halinde uygulanacak esasları tespit etmek genel kurulun yetkisi dahilindedir.
Genel kurulca, ödeme günü belirlenerek, ( belirlenmemişse ayın sonu ödeme günü olup ) aidatın veya şerefiye bedelinin süresinde ödenmesine, süresinde ödenmemesi halinde ise temerrüt faizi uygulanmasına ilişkin alınan kararın kesinleşmesi halinde, bu kararın tüm ortakları bağlayacağı açıktır. Genel kurul kararları, üyeler ile kooperatif arasında yapılmış bir sözleşme niteliğinde olup, kooperatif ve üyeler arasında ayrıca faiz oranları ile ilgili sözleşme yapılmasına gerek yoktur. Ayrıca genel kurullarca kararlaştırılan faiz oranları daha sonraki yıllarda değiştirilmediği ve iptal edilmediği sürece genel kurula katılmasa dahi tüm üyeleri bağlar. Bu durumda, 818 sayılı Borçlar Kanunu ( BK )’nun 101/2. ( 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117. ) maddesi hükmü karşısında, genel kurulun belirlediği tarih kesin vade olup, üyenin bir ihtarla ayrıca temerrüde düşürülmesine gerek kalmadan, borcun ifasının istenebileceği kuşkusuzdur. Anapara faizi ise, borçlunun henüz temerrüde düşmeden ödemesi gereken sözleşmeyle kararlaştırılan faizdir. Bu durumda, kooperatif genel kurullarında kararlaştırılan faiz oranı, TBK’ nun 88. maddesinde düzenlenen anapara faizi olmayıp, 120. maddede düzenlenen temerrüt faizine ilişkindir. Kooperatif ile üyesi arasında ticari ilişki bulunmadığından yasal oranda temerrüt faizi uygulanmalıdır.3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’ un 2/1. maddesi gereğince, bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1. maddede belirlenen yasal faiz oranına göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Maddenin açık ifadesinden de anlaşılacağı üzere temerrüt faizinin, yasal faiz oranından fazla alınması taraflarca kararlaştırılabilir. Anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde kooperatif genel kurulunca belirlenen aidatların ödenmesinde gecikme durumunda alınacak temerrüt faizinin yasal temerrüt faiz oranından daha fazla miktarda kararlaştırılabileceği anlamı çıkmaktadır. Ancak taraflar, uygulanacak faizi oranı, belirlerken, yukarıdaki paragrafta belirtilen 6098 sayılı TBK’nun 120/2. maddesinde öngörülmüş olan sınırlamayı dikkate alınmak zorundadır.
Somut olayda, davaya konu 2000 yılının Haziran ayı ile 2009 yılının Mart ayları dahil bu dönemdeki aidat borcu ve 2006 yılının Şubat ile Kasım ayı dahil bu dönemdeki şerefiye bedeli taksit alacakları, kooperatif genel kurul kararlarıyla belirlendiğinden ve genel kurul kararları da sözleşme niteliğinde olduğundan davacının takip konusu alacak kalemlerine uygulanması gereken azami faiz oranı TBK’nun 120/2. maddesinde düzenlenmiş yıllık temerrüt faiz oranı olup, davacı kooperatifin genel kurullarında kabul edilmiş temerrüt faiz oranı, faiz borcunun doğduğu tarihte yürürlükte olan mevzuata yani 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun’un 2/1. maddesine göre belirlenen yasal faiz oranının yüzde yüz fazlasını aşamayacaktır.
Bu durumda, mahkemece, karar tarihinden sonra yürürlüğe giren anılan yasal düzenleme bu açıklamalar çerçevesinde somut olay bakımından değerlendirilerek, işlemiş ve işleyecek temerrüt faizi oranı ve miktarı bakımından gerektiğinde bilirkişiden denetime elverişli bir rapor alınmak ve sonucuna göre bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
2 ) Bozma nedenlerine göre, davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2807
K. 2010/3427
T. 29.3.2010
İTİRAZIN İPTALİ (Dava Dışı Kişilerin Davalının Ortaklığından Ayrıldıkları Talep Edecekleri Aidat Alacaklarını Davacıya Temlik Ettikleri Ayrılma Tarihine Göre Genel Gider Payları Düşülerek Alacaklarının Hesap Edildiğinden Davanın Kabulü Gereği)
AİDAT ALACAĞI (İtirazın İptali – Dava Dışı Kişilerin Davalının Ortaklığından Ayrıldıkları Talep Edecekleri Aidat Alacaklarını Davacıya Temlik Ettikleri Ayrılma Tarihine Göre Genel Gider Payları Düşülerek Alacaklarının Hesap Edildiği/Davaların Kabulü Gereği)
ORTAKLIKTAN AYRILMA (İtirazın İptali – Dava Dışı Kişilerin Davalının Ortaklığından Ayrıldıkları Talep Edecekleri Aidat Alacaklarını Davacıya Temlik Ettikleri Ayrılma Tarihine Göre Genel Gider Payları Düşülerek Alacaklarının Hesap Edildiğinden Davanın Kabulü Gereği)
2004/m.67
ÖZET: Dava, itirazın iptali istemidir. Dava dışı kişilerin davalının ortaklığından ayrıldıkları, talep edecekleri aidat alacaklarını davacıya temlik ettikleri, ayrılma tarihine göre genel gider payları düşülerek alacaklarının hesap edildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 27/12/2007 tarih ve 2004/615-2007/600 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili ve katılma yoluyla davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Berkant Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Asıl ve birleşen davalarda davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatifin ortaklığından ayrılan ortakların ödemiş oldukları aidat alacağını temlik aldığını, tahsili için yapılan icra takiplerinin itirazla durduğunu ileri sürerek, itirazların iptaline, takibin devamına ve %40 inkar tazminatı hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiş, ıslah dilekçesi vererek asıl davada 13.615.00 YTL; birleşen 2004/617 esas sayılı dosyada 16.463.00 YTL ve birleşen diğer davada 12.750.00 YTL alacağın 17.06.2004 tarihinden işleyecek faiziyle davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, davaların reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddialar, savunmalar, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, dava dışı kişilerin davalının ortaklığından ayrıldıkları, talep edecekleri aidat alacaklarını davacıya temlik ettikleri, ayrılma tarihine göre genel gider payları düşülerek alacaklarının hesap edildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen davaların kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekili ile katılma yoluyla davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,15 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 1.522.40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 29.03.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1299
K. 2010/1401
T. 26.1.2010
AİDAT ALACAĞININ ÖDETİLMESİ İSTEMİ (Taraflar Arasında Yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinde Açık Düzenleme Olup Sözleşmede Belirtilen Tarih Esas Alınarak Dava Tarihine Kadar Olan Gecikme Faizi Hesaplanacağı – Asıl Alacağa Dava ve Islah Tarihinden İtibaren Faiz Yürütülmesi Gerektiği)
GECİKME FAİZİ (Aidat Alacağının Ödetilmesi İstemi – Taraflar Arasında Yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinde Açık Düzenleme Olup Sözleşmede Belirtilen Tarih Esas Alınarak Dava Tarihine Kadar Olan Gecikme Faizinin Hesaplanacağı)
TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİNDEN YARARLANMA (İsteğine İlişkin Dilekçeler Nazara Alınarak Dayanışma Aidatı Hesaplanmalı ve Ortaya Çıkan Miktarın Birikmiş Faiz İle Birlikte Hesaplanması Gerektiği)
DAYANIŞMA AİDATI (İşçilerin Üyelik Süresinin Belirlenerek Üyelik Aidatı ve Varsa Toplu İş Sözleşmesi İmza Tarihinden Sonra Verilen Dayanışma Aidatı Ödemek Suretiyle Toplu İş Sözleşmesinden Yararlanmak İsteğine İlişkin Dilekçeler Nazara Alınarak Hesaplanması Gerektiği)
2821/m.61
2822/m.9, 16
ÖZET: Davacı, aidat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Somut olayda taraflar arasında yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinin 17. maddesinde açık düzenleme olup sözleşmede belirtilen tarih esas alınarak dava tarihine kadar olan gecikme faizi hesaplanmalıdır. Daha sonra asıl alacağa dava ve ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.
Öncelikle toplu iş sözleşmesi süresince işyerinde çalışan işçilerin kesin olarak saptanması ve bu işçilerin üyelik süresinin belirlenerek üyelik aidatı ve varsa toplu iş sözleşmesi imza tarihinden sonra verilen dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanmak isteğine ilişkin dilekçeler nazara alınarak dayanışma aidatı hesaplanmalı ve ortaya çıkan miktarın birikmiş faiz ile birlikte yukarıda açıklandığı şekilde hüküm altına almaktan ibarettir.
DAVA: Davacı, aidat alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi N.Çoruh tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, 2821 Sendikalar Kanunu’nun 61. maddesi ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanunu’nun 9/2 fıkrası uyarınca sendika üyelik ve dayanışma aidatı alacakları ile birikmiş gecikme faizlerinin tahsiline ilişkindir.
Davacı Hizmet-İş Sendikası, davalı Gesi Belediye Başkanlığı ile aralarında 2.5.2002 tarihinde 01.03.2001-28.02.2003 yürürlük süreli TİS’nin imzalandığını, 2821 S.Y. 61. maddesi ve TİS’e göre davalı işverenin işçilerin ücretinden kesmesi gereken veya kestiği üyelik ve dayanışma aidatlarını ve kestiği miktar ile kesinti listesini toplu iş sözleşmesinde öngörülen süre içinde sendikaya göndermesi gerektiği halde bu üyelik ve dayanışma aidatları ile ilgili yasal yükümlülüklerini yerine getirmediğini belirterek üyelik ve dayanışma aidatı alacağı ile birikmiş gecikme faizinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı belediye, işyerinde çalışan işçilerin davalı sendika üyeliğinden istifa ettiklerini, dayanışma aidatı dilekçesi de verilmediğini, dolayısıyla işçilerin ücretlerinde üyelik ve dayanışma aidatı kesilmediğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece 16.6.2009 tarihli ek bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı Gesi Belediyesi Başkanlığı’nın tüzel kişiliğinin 5747 sayılı yasa ile sona erdirildiği ve kendilerinin mahallesi haline getirildiğini belirten Melikgazi Belediye Başkanlığı, işyerinde yürürlükte olan toplu iş sözleşmesinden yararlanan işçi bulunmadığından ücretlerinden kesinti yapılmadığı, davacı sendikanın da bu konuda bir talebinin olmadığını, bilirkişi raporuna ilişkin itirazlarının mahkemece dikkate alınmadan karar verildiğini belirterek kararı temyiz etmiştir.
2821 sayılı Sendikalar Kanunu’nun 61/1.maddesine göre bir işyerinde veya işletmede toplu iş sözleşmesi yapmak için 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Kanununun 16. maddesi uyarınca yetki belgesi alan işçi sendikası, yetki belgesine konu işyeri veya işletmede çalışan üyesi işçilerin listesini, sendika tüzüğüne göre üyelerin sendikaya ödemeyi kabul ettikleri üyelik aidatını ve sendikanın banka hesap numarasını işverene bildirmesi ve bu listeye göre üyelik aidatını kesilmesini ve sendikanın banka hesabına yatırmasını istemesi gerekir. Üyelik aidatı ancak üyeliğin devamı süresince işçinin ücretinden kesilebileceğinden işçinin üyeliğinin devam edip etmediği önem taşır. Bu nedenle toplu iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu sürece işyerinde çalışan işçilerden sendikaya üye olanlar veya üyelikten çekilenlerin aynı şekilde işverene bildirilmesi gerekir.
Somut olayda davacı sendika, işverene gönderdiği 19.10.2001 tarih ve 533/8-8736 sayılı yazı ekinde işyerinde çalışan işçilerden 23 işçinin sendikalarının üyesi olduğunu, bu işçilerin ücretlerinden sendika tüzüğü gereğince aylık bir günlük çıplak ücreti tutarında üyelik aidatı kesilmesini ve belirtilen banka hesabına gönderilmesini istemiştir. Bu tarihten toplu iş sözleşmesinin yürürlüğünün sona erdiği tarihe kadar geçen sürede işyerinde çalışan işçilerin toplu iş sözleşmesi tarafı sendikaya olan üyeliklerinin devam edip etmediğinin tek tek incelenmesi ve üyelik aidat kesilmesine gerekmektedir. Toplu iş sözleşmesinin yürürlükte olduğu süre içerisinde işyerinde çalışan işçilerin sayısı ve bu işçilerin sendikaya üyelik durumlarının tespiti için bu işçilere ait üye kayıt fişleri ve üyelikten çekilme bildirimleri getirtilerek üyelik süreleri saptanıp sadece üyeliği devam ettiği sürece üyelik aidatı hesaplanmalıdır.
Diğer taraftan üyeliğin sona ermesinden itibaren işçi tarafından dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesi yararlanmak isteğinin işverene bildirilip bildirilmediğinin araştırılması varsa TİS’nin imza tarihinden sonra olmak koşulu ile dayanışma aidatı içinde yukarıda anlatıldığı şekilde inceleme yapılması gerekir.
İşçi sendikası bildirim yükümlülüğünü yerine getirdikten sonra işverenin üyelik aidatını kesmediği veya kesmesine rağmen bir ay içinde sendikaya göndermediği durumda tüm miktardan faiziyle birlikte sorumludur. İşveren tarafından kesilen veya kesilmesi üyelik aidatı için faiz başlangıç tarihi konusunda işyerinde yürürlükte olan Toplu İş Sözleşmesi’nin incelenmesi gerekir. Toplu İş Sözleşmelerinde kesilen aidatın ne zaman sendikaya yatırılacağı hususu düzenlenmiş ise ayrıca ihtara gerek kalmadan bu tarihlerden itibaren faize karar verilmeli, düzenlenmemiş ise taraf sendikanın işvereni temerrüde düşürmesi gerekir. Dava tarihinden önce sendika tarafından işverenin temerrüde düşürülmesi söz konusu değil ise dava ve ıslah tarihi temerrüt tarihini oluşturmaktadır.
Somut olayda taraflar arasında yürürlükteki Toplu İş Sözleşmesinin 17. maddesinde açık düzenleme olup sözleşmede belirtilen tarih esas alınarak dava tarihine kadar olan gecikme faizi hesaplanmalıdır. Daha sonra asıl alacağa dava ve ıslah tarihinden itibaren faiz yürütülmelidir.
Sonuç olarak mahkemece yapılacak iş; öncelikle toplu iş sözleşmesi süresince işyerinde çalışan işçilerin kesin olarak saptanması ve bu işçilerin üyelik süresinin belirlenerek üyelik aidatı ve varsa toplu iş sözleşmesi imza tarihinden sonra verilen dayanışma aidatı ödemek suretiyle toplu iş sözleşmesinden yararlanmak isteğine ilişkin dilekçeler nazara alınarak dayanışma aidatı hesaplanmalı ve ortaya çıkan miktarın birikmiş faiz ile birlikte yukarıda açıklandığı şekilde hüküm altına almaktan ibarettir.
Eksik inceleme ile verilen karar hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebepten BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 26.01.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/819
K. 2012/2674
T. 5.4.2012
ALACAK İSTEMİ (Aidat Alacağının Tahsili – Davacının İstifa Tarihinden Bütçenin Tartışılıp Görüşüldüğü Genel Kurul Tarihine Kadar Davalı Kooperatifin Mali Durumunda Değişiklik Olabileceği/Erteleme Kararı Alınmadığından Olağanüstü Genel Kurulda Alınan Erteleme Kararının Davacıyı Bağlayıp Bağlamayacağı Değerlendirilmesi Gerektiği)
ERTELEME KARARI ALINMAMASI (Aidat Alacağının Tahsili – Davacının İstifa Tarihinden Bütçenin Tartışılıp Görüşüldüğü Genel Kurul Tarihine Kadar Davalı Kooperatifin Mali Durumunda Değişiklik Olabileceği/Olağanüstü Genel Kurulda Alınan Erteleme Kararının Davacıyı Bağlayıp Bağlamayacağının Tartışılıp Değerlendirilerek Bir Karar Verilmesi Gerektiği)
AİDAT ALACAĞININ TAHSİLİ (Davacının İstifa Tarihinden Bütçenin Tartışılıp Görüşüldüğü Genel Kurul Tarihine Kadar Davalı Kooperatifin Mali Durumunda Değişiklik Olabileceği – Olağanüstü Genel Kurulda Alınan Erteleme Kararının Davacıyı Bağlayıp Bağlamayacağının Tartışılması Gerektiği)
1163/m.27
ÖZET: Dava, alacak istemidir. Davacının istifa tarihinden, 2008 yılı bütçesinin tartışılıp görüşüldüğü genel kurul tarihine kadar davalı kooperatifin mali durumunda değişiklik olması mümkündür. Mahkemece, 2008 yılı bütçesinin görüşüldüğü 2009 yılı genel kurulunda erteleme kararı alınmadığından 2008 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan erteleme kararının davacıyı bağlayıp bağlamayacağının, tartışılıp, değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hüküm süresi içinde davacı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmiştir. 5219 Sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonucu HUMK’nun 438/I. maddesindeki parasal sınır, 5236 sayılı Kanunun 19. maddesiyle HUMK’na eklenen Ek-Madde 4’te öngörülen yeniden değerleme oranı da dikkate alındığında 2011 yılı için 15.620,00 TL’dir.
Temyize konu 20.09.2011 tarihli kararda dava değerinin 10.000,00 TL olması nedeniyle, duruşma isteğinin miktar yönünden reddiyle incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin 18.02.2008 tarihli noter ihtarnamesi ile kooperatif üyeliğinden ayrıldığını, aidat alacağının muaccel hale geldiğini, davacı yerine yeni üye kaydedilmesi, usulüne uygun bir karar alınmamış olması ve kooperatifin mali durumunun iyi olması nedenleriyle erteleme kararının yerinde olmadığını, ayrılan başka üyelere ödeme yapılarak eşitlik ilkesinin ihlal edildiğini ileri sürerek, şimdilik 10.000,00 TL alacağın 06.05.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı üyeliğinin muvazaalı olduğunu, davacının, kooperatifin eski yöneticileri, yüklenici firma ve diğer bir kısım üye ile birlikte kooperatifi zarara uğrattığını, aidat ödemesi, bu kapsamda alacağının bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davacının kooperatif üyesi olduğu, 18.02.2008 tarihinde istifa ettiği, 05.05.2009 tarihinde alacağının muaccel hale geleceği ancak istifa tarihinden sonra 11.05.2008 tarihli genel kurulda, kooperatiften ayrılan ortaklara yapılacak ödemelerin üç yıl ertelenmesine karar verildiği, bu kararın davacı dahil istifa eden ortakları bağladığı, ayrılan ortaklara ödeme yapılmasının kooperatifin varlığını tehlikeye düşüreceği, erteleme kararı ortadan kaldırılmadığından davacının, dava tarihi itibariyle muaccel alacağının bulunmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı ile beraber davalı kooperatif üyesi 48 kişinin 18.02.2008 tarihinde istifa etmesi üzerine, davalı kooperatif tarafından olağanüstü genel kurul kararı alınmış, 11.05.2008 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda istifa eden üyelerin çıkma paylarının üç yıl süre ile geri ödemelerinin ertelenmesine karar verilmiştir. Oysa ki davacı 2008 yılında istifa ettiğinden erteleme kararının 2008 yılı bütçesinin görüşüldüğü 05.04.2009 tarihli genel kurulda görüşülüp karara bağlanması gerekmektedir. Zira davacının istifa tarihinden, 2008 yılı bütçesinin tartışılıp görüşüldüğü genel kurul tarihine kadar davalı kooperatifin mali durumunda değişiklik olması mümkündür. Ayrıca davalı kooperatiften istifa eden üyeler yerine yeni üye alındığı da anlaşılmaktadır.
Bu durumda, mahkemece, 2008 yılı bütçesinin görüşüldüğü 05.04.2009 yılı genel kurulunda erteleme kararı alınmadığından 11.05.2008 tarihli olağanüstü genel kurulda alınan erteleme kararının davacıyı bağlayıp bağlamayacağının, yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde tartışılıp, değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulmasında isabet görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1181
K. 2011/3343
T. 14.3.2011
AİDAT ALACAĞININ TAHSİLİ (İtirazın İptali – Ortak Gider Borcundan Kat Malikleri ve O Bağımsız Bölümden Devamlı Bir Şekilde Faydalananlar da Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu İseler de Davalının Bağımsız Bölümü Ne Suretle Kullandığı Belirlenmeden Davanın Kısmen Kabulünün Doğru Görülmediği)
İTİRAZIN İPTALİ (Aidat Alacağının Tahsili – Davalının Bağımsız Bölümü Ne Suretle Kullandığı Belirlenmeden Aleyhinde Açılan Davanın Kısmen Kabulünün Doğru Görülmediği)
ORTAK GİDER BORCU (Kat Malikleri ve O Bağımsız Bölümden Devamlı Bir Şekilde Faydalananlar da Müştereken ve Müteselsilen Sorumlu İseler de Davalının Bağımsız Bölümü Ne Suretle Kullandığı Belirlenmeden Davanın Kısmen Kabulünün Doğru Görülmediği – Aidat Alacağının Tahsili)
BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN NE ŞEKİLDE KULLANILDIĞI (Belirlenmeden Davanın Kısmen Kabulünün Doğru Görülmediği – Aidat Alacağının Tahsili/İtirazın İptali İstemi)
634/m.20,22
ÖZET: Dava dilekçesinde, aidat alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istenilmiştir. Kat Mülkiyeti Yasasının 20. ve 22. maddeleri gereğince ortak gider borcundan kat malikleri ve o bağımsız bölümden kira akdine, oturma ( sükna ) hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı bir şekilde faydalananlar da müştereken ve müteselsilen sorumlu iseler de davalının bağımsız bölümü ne suretle kullandığı belirlenmeden aleyhinde açılan davanın kısmen kabulü doğru görülmemiştir.
DAVA: Dava dilekçesinde, aidat alacağının tahsili için yapılan icra takibine itirazın iptali istenilmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili dava dilekçesinde, davalının aidatlarını ödemediği için aleyhinde Ankara 30. İcra Müdürlüğünün 2009/1496 Esas sayılı icra takibi yapıldığını, davalının haksız yere borca itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptaliyle takibin devamını ve %40’dan az olmamak üzere icra inkar tazminatı istemiş, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içindeki bilgi ve belgelerin incelenmesinden davaya konu bağımsız bölümün malikinin Ö. D., kiracısının ise S… İnşaat Turizm ve Ticaret Ltd. Şti. olduğu, davalının kiracı şirketin ortağı iken 25.10.2004 tarihinde şirketteki hissesini devrederek şirketle ilişiğini kestiği, bağımsız bölüme ait takip konusu aidat borcunun ise ilişik kesme tarihinden sonraki döneme ait olduğu anlaşılmaktadır.
Kat Mülkiyeti Yasasının 20. ve 22. maddeleri gereğince ortak gider borcundan kat malikleri ve o bağımsız bölümden kira akdine, oturma ( sükna ) hakkına veya başka bir sebebe dayanarak devamlı bir şekilde faydalananlar da müştereken ve müteselsilen sorumlu iseler de davalının bağımsız bölümü ne suretle kullandığı belirlenmeden aleyhinde açılan davanın kısmen kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle şimdilik diğer yönleri incelenmeksizin hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 14.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1285
K. 2011/673
T. 29.9.2011
İCRA İNKAR TAZMİNATI (Aidat Alacağı – Temerrüt Faizi Miktarını Davalı Üyenin Bildiği veya Bilebileceği Miktarının Hesap Edebileceği Kuşkusuz Olup Buna Göre Likit Alacak Niteliği Taşıyan Faiz Miktarı Bakımından Hükmedilebileceği)
AİDAT ALACAĞININ TAHSİLİ (İtirazın İptali – Mahkemece Davalının İtirazının Kısmen Haksızlığı Belirlenen Takip Konusu Temerrüt Faizi Miktarı Üzerinden de İcra İnkar Tazminatı İsteminin Kabulü Gerektiği)
TEMERRÜT FAİZİ (Aidat Alacağının Tahsili – Temerrüt Faizi Miktarını Davalı Üyenin Bildiği veya Bilebileceği Miktarının Hesap Edebileceği Kuşkusuz Olup Buna Göre Likit Alacak Niteliği Taşıyan Faiz Miktarı Bakımından İcra İnkar Tazminatına Hükmedilebileceği)
İTİRAZIN İPTALİ (Aidat Alacağının Tahsili – Alacağın Aslı ve Fer’ileri Bakımından İcra İnkar Tazminatı İstemi Bakımından Bir Ayrım Yapılmamış Bulunmasına Göre Mahkemece Davalının İtirazının Kısmen Haksızlığı Belirlenen Takip Konusu Temerrüt Faizi Miktarı Üzerinden de İcra İnkar Tazminatı İsteminin Kabulü Gerektiği)
2004/m.67
ÖZET: Dava, aidat alacağına dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davaya konu takip, ödenmeyen aidat alacağı ve temerrüt faizinin tahsiline yöneliktir. Faiz oranları da aidat alacağının aslı gibi genel kurullarda belirlendiği ve aidatları ödeme günü, dolayısıyla temerrüt tarihi de genel kurul kararlarında kararlaştırıldığı Kooperatif Genel Kurul toplantılarında alınan bu tür kararların tüm üyeleri bağlayacağına göre; temerrüt faizi miktarını davalı üyenin bildiği veya bilebileceği miktarının hesap edebileceği kuşkusuz olup, buna göre likit alacak niteliği taşıyan faiz miktarı bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmasına ve İ.İ.K.nun 67. maddesinde alacağın aslı ve fer’ileri bakımından, icra inkar tazminatı istemi bakımından bir ayrım yapılmamış bulunmasına göre, mahkemece, davalının itirazının kısmen haksızlığı belirlenen takip konusu temerrüt faizi miktarı üzerinden de icra inkar tazminatı isteminin kabulü gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davacı kooperatifin ortağı olan davalının aidat borçlarını ödememesi sebebiyle 8.000,00 TL asıl alacak, 1.120,00 TL işlemiş faiz toplamı 9.120,00 TL üzerinden icra takibi başlatıldığını, takibin 1.400,00 TL’lık kısmı kabul edilerek bakiyesine itiraz edildiğini ileri sürerek, davalının kısmi itirazının iptaliyle icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, aidat alacağının 1.000,00 TL’lık kısmının muaccel olmadığını, bakiye 5.600,00 TL alacağın davanın açılmasından sonra ödendiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, genel kurul kararıyla kararlaştırılan aidattan 1.000,00 TL’lık kısmı muaccel olmadan icra takibinin başlatıldığı, davalının 1.400,00 TL’lık kısma itiraz etmediği, bakiye 5.600,00 TL’lık kısmın davanın açılmasından sonra ödendiği, işlemiş faiz miktarının 1.078,00 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüyle itirazın 6.678,00 TL üzerinden iptaline, asıl alacak tutarı olan 5.600,00 TL’na takip tarihinden itibaren davacı genel kurulunca kararlaştırılan aylık %7 oranında faiz yürütülmesine, asıl alacak olan 5.600,00 TL’nın %40’ı olan 2.240,00 TL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline, davanın açılmasından sonra yapılan 5.600,00 TL ödemenin infazda dikkate alınmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1- ) Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen aşağıdaki bent kapsamı dışındaki temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2- ) Dava, aidat alacağına dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davaya konu takip, ödenmeyen aidat alacağı ve temerrüt faizinin tahsiline yöneliktir. Faiz oranları da aidat alacağının aslı gibi genel kurullarda belirlendiği ve aidatları ödeme günü, dolayısıyla temerrüt tarihi de genel kurul kararlarında kararlaştırıldığı Kooperatif Genel Kurul toplantılarında alınan bu tür kararların tüm üyeleri bağlayacağına göre; temerrüt faizi miktarını davalı üyenin bildiği veya bilebileceği miktarının hesap edebileceği kuşkusuz olup, buna göre likit alacak niteliği taşıyan faiz miktarı bakımından icra inkar tazminatına hükmedilmesinin mümkün olmasına ve İ.İ.K.nun 67. maddesinde alacağın aslı ve fer’ileri bakımından, icra inkar tazminatı istemi bakımından bir ayrım yapılmamış bulunmasına göre, mahkemece, davalının itirazının kısmen haksızlığı belirlenen takip konusu temerrüt faizi miktarı üzerinden de icra inkar tazminatı isteminin kabulü gerekirken, bu husus gözardı edilerek işlemiş faiz bakımından icra inkar tazminatı isteminin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 29.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/282
K. 2011/984
T. 11.10.2011
AİDAT ALACAĞININ TAHSİLİ (Ortaktan Tahsili Gerekli Gecikme Faizinin Makul Oranda Olması Gerektiği – %15 Olarak Belirlenmesinin B.K’nun 19. ve 20. Md.sine Aykırı Olduğunun Kabulü Halinde Bu Kararlar Yok Hükmünde Olup Ancak Yasal Faiz Talep Edilebileceği)
GECİKME FAİZİ (Fahiş Olarak Belirlenmesinin B.K’nun 19. ve 20. Md.sine Aykırı Olduğunun Kabulü Halinde Bu Kararlar Yok Hükmünde Olup Ancak Yasal Faiz Talep Edilebileceği – Aidat Alacağının Tahsili/Gecikme Faizinin Makul Oranda Olması Gerektiği)
KOOPERATİF ORTAĞININ AİDAT ÖDEMESİ (Ortaktan Tahsili Gerekli Gecikme Faizinin Makul Oranda Olması Gerektiği – Fahiş Olması Halinde Bu Kararlar Yok Hükmünde Olup Ancak Yasal Faiz Talep Edilebileceği)
YASAL FAİZ (Aidat Alacağının Tahsili – Gecikme Faizinin Makul Oranda Olması Gerektiği /Fahiş Olması Halinde Bu Kararlar Yok Hükmünde Olup Ancak Yasal Faiz Talep Edilebileceği)
818/m.19,20
ÖZET: Dava, aidat alacağının tahsiline yönelik yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Kooperatifle ortağı arasındaki ilişki, ticari nitelik içermez. Kar amacı gütmeyen ve sosyal yönü bulunan bir özellik taşır. Aidatlarını düzenli ödemeyenler hakkında gecikme faizi alınmasına karar verilmesinde kural olarak bir yanlışlık bulunmamaktadır. Ancak, ortaktan tahsili gerekli gecikme faizinin de makul oranda olması zorunludur. Somut olayda, aylık gecikme faizinin %15 olarak belirlenmesinin, B.K.nun 19. ve 20. maddesine aykırı olduğunun kabulü halinde bu kararlar yok hükmünde olup, temerrüde düşülen işlemiş ve işleyecek aylar itibariyle ancak yasal faiz talep edilebilecektir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmiştir. Belli günde davalı vekili gelmiş, davacı taraftan gelen olmadığından davacı tarafın yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan davalı vekilinin sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının parasal yükümlülüklerini yerine getirmediğinden tahsiline yönelik başlatılan takibin itiraz üzerine durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaliyle icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın görev, yetki ve esas yönünden reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, İstanbul Ticaret Sicilinde tescilli işletme kooperatifi şeklinde faaliyet gösteren davacının genel kurullarında alınan kararların bağlayıcılığı için ortaklara tebliğinin gerekmediği, davacının takip tarihi itibariyle toplam alacağının 24.462,10 TL olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne ve hükümolunan tutar üzerinden %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- ) Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde değildir.
2- ) Dava, aidat alacağının tahsiline yönelik yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı kooperatifin 19.12.1998 ve 28.4.2002 tarihli genel kurullarında, aidatlarını zamanında ödemeyen ortaklardan aylık %15 oranında gecikme faizi alınmasına karar verilmiştir. Kooperatifle ortağı arasındaki ilişki, ticari nitelik içermez. Kar amacı gütmeyen ve sosyal yönü bulunan bir özellik taşır. Aidatlarını düzenli ödemeyenler hakkında gecikme faizi alınmasına karar verilmesinde kural olarak bir yanlışlık bulunmamaktadır. Ancak, ortaktan tahsili gerekli gecikme faizinin de makul oranda olması zorunludur. Somut olayda, aylık gecikme faizinin %15 olarak belirlenmesinin, B.K.nun 19. ve 20. maddesine aykırı olduğunun, kabulü halinde bu kararlar yok hükmünde olup, temerrüde düşülen işlemiş ve işleyecek aylar itibariyle ancak yasal faiz talep edilebileceği gözetilmelidir.
Her ne kadar gecikme faizine dair genel kurul kararlarının iptal edildiği veya iptali için dava açıldığı savunulmamış ise de, anılan yasa hükümleri uyarınca mutlak butlanla batıl olduğu sonucuna varılması halinde bu kararların bu dava için de dahi geçersizliğinin dikkate alınması gerekeceğinden, temerrüde düşülen aylar ve sonrasındaki ekonomik koşullar nazara alınarak işlemiş ve işleyecek temerrüt faiz oranı bakımından bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen, 825.00 TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, 11.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1950
K. 2011/1319
T. 25.10.2011
AİDAT ALACAĞININ TAHSİLİ (Mahkemece Aidat Toplama Dava Açma ve Davadan Feragat Yetkilerinin Yönetim Kuruluna Ait Olduğu Hususu Gözetilmeden Bu Yönüyle Feragat Üzerinde Durulup Tartışılmadan Hüküm Kurulamayacağı)
FERAGAT (Aidat Alacağının Tahsili – Mahkemece Aidat Toplama Dava Açma ve Davadan Feragat Yetkilerinin Yönetim Kuruluna Ait Olduğu Hususu Gözetilmeden Bu Yönüyle Feragat Üzerinde Durulup Tartışılmadan Hüküm Kurulamayacağı)
İTİRAZIN İPTALİ (Aidat Alacağının Tahsili – Mahkemece Aidat Toplama Dava Açma ve Davadan Feragat Yetkilerinin Yönetim Kuruluna Ait Olduğu Hususu Gözetilmeden Hüküm Kurulamayacağı)
6762/m.219
1163/m.55/1
ÖZET: Dava, aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Kesinleşen yargı kararıyla kooperatifte tasfiye kurulu yanında yönetim kurulunun da görev yapması kabul edilmiştir. Dosyadaki belgelerden, kooperatifin genel kurullarında da davadan feragat eden kişilerin yönetim kuruluna seçildikleri anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu adına, verilen dilekçeyle davadan feragat edilmiştir. Mahkemece, aidat toplama, dava açma ve davadan feragat yetkilerinin yönetim kuruluna ait olduğu hususu gözetilmeden, bu yönüyle feragat üzerinde durulup tartışılmadan hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının tasfiye işlemlerinin tamamlanması ve genel giderlerin karşılanması için ödenmesi kararlaştırılan aidat borçlarını ödememesi üzerine toplam 2.079.70 TL’sının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazının haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin davacı kooperatife borcu bulunmadığını, takibi yapan tasfiye kurulu üyelerinin kooperatifi temsile yetkili olmadıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı kooperatifin üç yıl üst üste genel kurulunu yapmaması nedeniyle. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince kooperatifin tasfiyesine ve tasfiye memuru atanmasına karar verildiği, kooperatifin 23.6.2002 tarihli genel kurulunda tasfiye kurulunun ibra edilmeyerek azline ve yönetim kurulunun seçilmesine karar verildiği, ancak alınan genel kurul kararlarının Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince iptaline karar verildiğinden anılan toplantıda seçilen yönetim kurulu üyelerinin kooperatifi temsile yetkilerinin bulunmadığı, yine Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince tasfiye memurlarının azli isteminin reddine karar verildiği, tasfiye sürecinin kapanmadığı ve tasfiye memurlarının görevinin devam ettiği, T.T.K.nun 219. maddesi uyarınca kooperatifi temsile tasfiye kurulunun yetkili olduğu, yetkisiz yönetim kurulunun davadan feragat yetkisi bulunmadığı, davacının kooperatif ortağı olup aidat borcu bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulüyle itirazın iptaline, asıl alacak üzerinden %40 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, aidat alacağının tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacı kooperatifin tasfiye halinde olduğu, olağan genel kurul toplantısı yaptığı, toplantıda yönetim kurulu seçildiği, bu seçime ilişkin açılan iptal davasının reddine karar verilerek kararın kesinleştiği, yönetim kurulunca eldeki itirazın iptali davasından feragat edildiği hususlarında uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Uyuşmazlık yönetim kurulunun davadan feragat yetkisinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 55/1 ve anasözleşmenin 44/10. maddeleri uyarınca aidat toplama, kooperatif adına dava açma ve davadan feragat yetkileri yönetim kuruluna aittir.
Her ne kadar tasfiye halindeki kooperatiflerde yönetim kurulu yetkileri tasfiye kurulunca kullanılır ise de, tasfiye kurulu ile beraber yönetim kurulu da bulunuyorsa her iki kurulun da kendi yetkilerini kullanabileceği kabul edilmelidir. Kooperatif olağan genel kurulunda yönetim kurulunun seçildiği, tasfiye memurlarınca genel kurulda yönetim kurulu seçilmesi dahil alınan kararların iptali yönünde dava açıldığı, Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen kararın, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 5.7.2004 tarih ve 2004/13410 Esas. 2004/7466 Karar sayılı ilamı ile bozulduğu, bozma ilamında “Tasfiye kurulu varken yönetim kurulunun seçilebileceği ve görevlerini yapabileceği” hususunun belirtildiği, bozma sonrası davanın reddine dair verilen kararın Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği anlaşılmıştır. Kesinleşen yargı kararıyla kooperatifte tasfiye kurulu yanında yönetim kurulunun da görev yapması kabul edilmiştir. Dosyadaki belgelerden, kooperatifin 29.6.2008 ve 2.8.2009 tarihli genel kurullarında da davadan feragat eden kişilerin yönetim kuruluna seçildikleri anlaşılmaktadır. Yönetim kurulu adına. M. D. ve N. V. tarafından verilen 13.5.2009 tarihli dilekçeyle davadan feragat edilmiştir.
Mahkemece, aidat toplama, dava açma ve davadan feragat yetkilerinin yönetim kuruluna ait olduğu hususu gözetilmeden, bu yönüyle feragat üzerinde durulup tartışılmadan yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın davalı yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükümün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 25.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5805
K. 2012/8557
T. 5.7.2012
AİDAT BEDELİ (Kat Maliklerinin Anataşınmazın Onarım Giderlerine Aralarında Başka Türlü Anlaşma Olmadıkça Arsa Payı Oranında Katılmakla Yükümlü Olduğu – Davalının Aidat Bedelinden Sorumlu Olacağı)
ONARIM GİDERİNE KATILMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ (Kat Maliklerinin Anataşınmazın Onarım Giderlerine Aralarında Başka Türlü Anlaşma Olmadıkça Arsa Payı Oranında Katılmakla Yükümlü Olduğu)
ARSA PAYI ORANINDA ONARIM GİDERİNE KATILMA YÜKÜMLÜLÜĞÜ (Davalının Onarım Giderlerini Karşılamak Üzere Belirlenen Aidat Bedelinden Sorumlu Olacağı)
634/m.19, 20
ÖZET: Davacı dava dilekçesinde, yapılan kat malikleri kurulunda anataşınmazın bakım, onarım giderlerini karşılamak üzere belirlenen aidatları davalının ödemediğini bildirerek faizi ile birlikte alacağın davalıdan tahsilini istemiştir. Kat malikleri anataşınmazın onarım giderlerine aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür. Buna göre anataşınmazın ortak yerlerinde yapılması zorunlu olup porjesine uygun olarak yapılmış olan onarım giderinden davalının sorumlu tutulması gerekir.
DAVA: Dava dilekçesinde, toplam 2.600 TL aidat borcunun faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı dava dilekçesinde, 20.03.2005, 08.05.2005 ve 22.01.2006 tarihlerinde yapılan kat malikleri kurulunda anataşınmazın bakım, onarım giderlerini karşılamak üzere belirlenen aidatları davalının ödemediğini bildirerek faizi ile birlikte 2.680 TL alacağın davalıdan tahsilini istemiş, mahkemece ortak gider borcunun dayanağı kararların mahkemece iptal edildiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki bilgi ve belgelerin, özellikle bilirkişi raporlarının incelenmesinden kat malikleri kurulu kararları doğrultusunda anataşınmazın ortak yerlerinde onarım yapılması ve bunun için yapılacak harcamalar nedeni ile toplanacak aidatlar belirlenmiş ve bu doğrultuda da gerekli bakım ve onarımın gerçekleştirilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Kat Mülkiyeti Yasasının 19. maddesi gereğince kat malikleri anagayrimenkulün bakımına ve mimari durumu ile güzelliğini ve sağlamlığını titizlikle korumaya mecbur olup aynı Yasanın 20. maddesi gereğince kat malikleri anataşınmazın onarım giderlerine aralarında başka türlü anlaşma olmadıkça arsa payı oranında katılmakla yükümlüdür. Buna göre anataşınmazın ortak yerlerinde yapılması zorunlu olup porjesine uygun olarak yapılmış olan onarım giderinden davalının yukarıda açıklanan yasa maddeleri gereğince sorumlu olacağı gözardı edilerek yerinde olmayan gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 05.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2835
K. 2012/4575
T. 3.7.2012
KOOPERATİFE PEŞİN ÖDEMELİ ORTAK OLUNDUĞUNUN TESPİTİ (Halinde Davacının Genel İdare ve Alt Yapı Giderlerinden Borcu Bulunup Bulunmadığının Tespit Edilmesi Gerektiği – Kooperatifin Defter Ve Kayıtları ve Tüm Genel Kurul Kararları Üzerinde Bilirkişiye İnceleme Yaptırılması Gerektiği)
AİDAT BORCU (Kooperatife Peşin Ödemeli Ortak Olunduğunun Tespiti – Davacı ve Ortaklığı Devraldığı Şahsın Sabit ve Peşin Aidat Ödemek Suretiyle Ortaklığa Kabulü Konusunda Genel Kurulca Bir Karar Verilip Verilmediğinin Tespit Edilmesi Gerektiği)
PEŞİN ÖDEMELİ ORTAKLIK (Mevcut ise Davacının Genel İdare ve Alt Yapı Giderlerinden Borcu Bulunup Bulunmadığının Tespit Edileceği – Kooperatifin Defter ve Kayıtları ve Tüm Genel Kurul Kararları Üzerinde Bilirkişiye İnceleme Yaptırılması Gerektiği)
ORTAĞA FARKLI STATÜ VERİLMESİ (Genel Kurulca Açık Yetki Verilmedikçe ya da Benimsemedikçe Yönetim Kurulunun Bu Kararına Geçerli Hukuki Sonuç Bağlanamayacağı – Kooperatife Peşin Ödemeli Ortak Olunduğunun Tespiti)
EKSİK HARÇ (İkmal Edilmeden Menfi Tespit Davasının Esasına Girilerek Karar Verilemeyeceği – Kooperatife Peşin Ödemeli Ortak Olunduğunun Tespiti)
1163/m.23
ÖZET: Dava, davacının, davalı kooperatife peşin ödemeli ortak olduğunun ve kooperatife aidat borcu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz. Mahkemece, kooperatifin defter ve kayıtları ve tüm genel kurul kararları üzerinde bilirkişiye inceleme yaptırılarak, davacı ve ortaklığı devraldığı şahsın sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa kabulü konusunda genel kurulca bir karar verilip verilmediği ya da bu hususun genel kurulca benimsenip benimsenmediği saptanıp, buna göre peşin ortaklık mevcut ise davacının genel idare ve alt yapı giderlerinden borcu bulunup bulunmadığı, peşin ortaklık mevcut değil ise inşaat finansman giderleri dahil tüm aidat borcundan sorumlu olduğu ilke olarak benimsenir. Kooperatifçe istenen aidat nedeniyle borçlu bulunmadığının tesbitinin istenmesi karşısında eksik harç ikmal edilmeden menfi tespit davasının esasına girilerek karar verilmesi doğru değildir.
DAVA: Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinin ve borçlu olmadığının tespiti davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin dava dışı C. Y.’in peşin ortaklık payını devralarak davalı kooperatife peşin ödemeli ortak olduğunu, yönetim kurulunca müvekkilinin peşin ödemeli ortaklığının kabul edilerek daire teslimine kadar aidat borcu bulunmadığına karar verilmesine rağmen, davalı kooperatifçe peşin ortak olan müvekkilinden aidat istendiğini ileri sürerek, müvekkilinin davalı kooperatife peşin ortak olduğunun ve aidat borcu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre,davacının, dava dışı C. Y.’in dava konusu C Blok 1. kat 11 nolu daireye ilişkin payını şartlı üye olarak satın aldığı, devrin yönetim kurulunca kabul edildiği ve davacının, davalı kooperatife aidat borcunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile davacının, davalı kooperatifin ortağı olduğunun ve kooperatife borcu bulunmadığının tespitine karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1- Dava, davacının, davalı kooperatife peşin ödemeli ortak olduğunun ve kooperatife aidat borcu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir. Esasen, davalı vekilinin keşifteki beyanından davacının kooperatife ortak olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın peşin ödemeli ortak olup olmadığı ve buna bağlı olarak davacının aidat borcu bulunup bulunmadığı noktasında toplandığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, aidat borçları ve ödemeler genel kurul kararlarına göre tespit edilmemiş olup, rapor, iddia ve savunmayı karşılayabilecek nitelikte ve dosya kapsamına uygun değildir. 1163 sayılı
Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadırlar. Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi icap etmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın ( devam eden inşaatların finansmanına katılımı için ) üyelik aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz.
Bu durumda, mahkemece, kooperatifin defter ve kayıtları ve tüm genel kurul kararları üzerinde bilirkişiye inceleme yaptırılarak, davacı ve ortaklığı devraldığı C. Y.’nin sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa kabulü konusunda genel kurulca bir karar verilip verilmediği ya da bu hususun genel kurulca benimsenip benimsenmediği saptanıp, buna göre peşin ortaklık mevcut ise davacının genel idare ve alt yapı giderlerinden borcu bulunup bulunmadığı, peşin ortaklık mevcut değil ise inşaat finansman giderleri dahil tüm aidat borcundan sorumlu olduğu ilke olarak benimsenip, uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, bu hususlar üzerinde araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
2- Davacının peşin ödemeli ortak olduğunun tespiti yanında kooperatifçe istenen 23.915,00 TL aidat nedeniyle borçlu bulunmadığının tesbitini istemesi karşısında eksik harç ikmal edilmeden menfi tespit davasının esasına girilerek karar verilmesi de doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) ve ( 2 ) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1510
K. 2011/1242
T. 24.10.2011
İHRAÇ KARARININ İPTALİ İSTEMİ (Peşin Ortaklık Mevcut İse Davacının Genel İdare ve Alt Yapı Giderlerinden Borcu Bulunup Bulunmadığı ve Peşin Ortaklık Mevcut Değil İse İnşaat Finansman Giderleri Dahil Tüm Aidat Borcu Tesbit Edilerek Hüküm Kurulması Gerektiği)
PEŞİN ÖDEMELİ ORTAK OLDUĞU İDDİASI (İhraç Kararının İptali İstemi – Peşin Ortaklık Mevcut İse Davacının Genel İdare ve Alt Yapı Giderlerinden Borcu Bulunup Bulunmadığı ve Peşin Ortaklık Mevcut Değil İse İnşaat Finansman Giderleri Dahil Tüm Aidat Borcu Tespit Edilerek Hüküm Kurulması Gerektiği)
AİDAT BORCU (İhraç Kararının İptali İstemi – Peşin Ortaklık Mevcut İse Davacının Genel İdare ve Alt Yapı Giderlerinden Borcu Bulunup Bulunmadığı ve Peşin Ortaklık Mevcut Değil İse İnşaat Finansman Giderleri Dahil Tüm Aidat Borcu Tesbit Edilerek Hüküm Kurulması Gerektiği)
1163/m.16,23,27
ÖZET: Dava, ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Davacının peşin ödemeli ortak olduğuna ilişkin iddiası dikkate alınarak, mahkemece, kooperatifin defter ve kayıtları ve genel kurul kararları üzerinde kooperatif alanında uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak, davacı hakkında sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa kabul konusunda genel kurulca bir karar verilip verilmediği ya da bu hususun genel kurulca benimsenip benimsenmediği, ihraç kararına dayanak ihtarnamelerde gösterilen borcun, üyelik aidatına mı, yoksa alt yapı veya genel yönetim giderlerine mi ilişkin olduğu, ihtarnamelerde istenilen borcun gerçek borcu yansıtıp yansıtmadığı konusunda denetime elverişli bir rapor alınarak, buna göre peşin ortaklık mevcut ise davacının genel idare ve alt yapı giderlerinden borcu bulunup bulunmadığı, peşin ortaklık mevcut değil ise inşaat finansman giderleri dahil tüm aidat borcu tesbit edilerek, buna göre ihracın yerinde olup olmadığı değerlendirilerek uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin, kooperatiften, anahtar teslimi daire satın almasına rağmen, davalı tarafından aidat borcu çıkarılarak müvekkili hakkında ihraç kararı verildiğini, ihraç sürecindeki ihtarda, imzası bulunan N. Ö.’in hissesini devretmesi sonrasında kooperatif üyeliği ve böylece yöneticilik sıfatını kaybetmesi sebebiyle ihraç kararının yetkisiz kişilerce alındığını ileri sürerek, ihraç kararının iptaline ve üyeliğin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının, kooperatife olan taahhütlerini yerine getirmemesi sebebiyle yasaya uygun ihraç işlemi yapıldığını ve davanın yasal süre içerisinde açılmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 27. maddesi anlamında aidat borcunun hangi dönem ve aylara ilişkin olduklarının gösterilmediği, faizin hangi döneme ilişkin borçlar sebebiyle ne oranda tahakkuk ettirildiğinin belirtilmediği, bu durumda başkaca bir şey incelemek ve irdelenmeksizin karar verilmesi gerektiği gerekçesiyle davanın kabulüne, davacının kooperatif üyeliğinden ihraç kararının iptaline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava, ihraç kararının iptali istemine ilişkindir. Davacının ihracına dayanak alınan ihtarnamelerde 2004 yılı Ağustos ayı sonu itibariyle aidat, gecikme faizi ve şerefiye borçlarının ayrı ayrı dökümü yapılmamış ve toplam aidat, toplam faiz ile toplam şerefiye borçlarının ödenmesi istenilmiştir. Davacının, kooperatifin ortağı olarak, kooperatifin en yetkili organı olan genel kurulca kararlaştırılan aidat ve şerefiye miktarları ile gecikme faiz oranını bilmesi gerektiğine göre bu toplamların hangi aylara ilişkin aidat, şerefiye ve faiz borcu olduğunun ayrıca açıklanmasının gerek bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemenin aksi yöndeki gerekçesi yerinde olmayıp, ihtarnamelerde gösterilen borçların gerçek borcu olup olmadığını araştırılmasına geçilmesi gerekir.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadırlar. Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkça ya da zımnen benimsemesi icap etmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın (devam eden inşaatların finansmanına katılımı için) üyelik aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe 1163 Sayılı Kanunun 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz.
Bu durumda, davacının peşin ödemeli ortak olduğuna ilişkin iddiası dikkate alınarak, mahkemece, kooperatifin defter ve kayıtları ve genel kurul kararları üzerinde kooperatif alanında uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak, davacı hakkında sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa kabul konusunda genel kurulca bir karar verilip verilmediği ya da bu hususun genel kurulca benimsenip benimsenmediği, ihraç kararına dayanak ihtarnamelerde gösterilen borcun, üyelik aidatına mı, yoksa alt yapı veya genel yönetim giderlerine mi ilişkin olduğu, ihtarnamelerde istenilen borcun gerçek borcu yansıtıp yansıtmadığı konusunda denetime elverişli bir rapor alınarak, buna göre peşin ortaklık mevcut ise davacının genel idare ve alt yapı giderlerinden borcu bulunup bulunmadığı, peşin ortaklık mevcut değil ise inşaat finansman giderleri dahil tüm aidat borcu tesbit edilerek, buna göre ihracın yerinde olup olmadığı değerlendirilerek uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün, davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 24.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/4517
K. 2010/4258
T. 20.4.2010
TEMERRÜT FAİZİNİN TAHSİLİ (İtirazın İptali – Davacı Ortağı Olması Nedeniyle Aidat Borcu Bakımından Zamanaşımının İşlemeyeceği/Davanın Kısmen Kabulü İle Aidat ve Personel Avans Alacağının Temerrüt Faiziyle Tahsiline Karar Verildiği)
AİDAT BORCU (Temerrüt Faizinin Tahsili – Davacı Ortağı Olması Nedeniyle Aidat Borcu Bakımından Zamanaşımının İşlemeyeceği/Davanın Kısmen Kabulü İle Aidat ve Personel Avans Alacağının Temerrüt Faiziyle Tahsiline Karar Verildiği)
ZAMANAŞIMI (Davacı Ortağı Olması Nedeniyle Aidat Borcu Bakımından Zamanaşımının İşlemeyeceği)
2004/m.67
ÖZET: Davacı, davalının bakiye aidat ve personel avans borcu bulunduğunu ileri sürerek, anılan meblağların takip tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir. Mahkemece, zamanaşımı defini süresinde ileri sürülmediği, davacı ortağı olması sebebiyle aidat borcu bakımından zamanaşımının işlemeyeceği, davalının eylemi sebebiyle açılan ceza davası bulunduğunu, ceza z… 350,00 TL personel avans borcu olmak üzere … TL borcunun olduğu, açılan dava sonunda 500,00 TL bakımından itirazın iptaline karar verildiği, davanın kısmen kabulüyle aidat ve personel avans alacağının temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Sincan 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17.7.2008 tarih ve 17.7.2008 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Abdullah Turgut tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin önceki yönetim kurulu üyesi olduğunu, bu döneme ilişkin personel avans borcu ve aidat borcu sebebiyle takip yapıldığını, davalının takibe itiraz etmesi sebebiyle kısmi olarak açılan itirazın iptali davasının karara bağlandığını, davalının bakiye 1.819,90 TL aidat ve 350,00 TL personel avans borcu bulunduğunu ileri sürerek, anılan meblağların takip tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı definde bulunarak davanın esastan reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre, zamanaşımı defini süresinde ileri sürülmediği, davacı ortağı olması sebebiyle aidat borcu bakımından zamanaşımının işlemeyeceği, davalının eylemi sebebiyle açılan ceza davası bulunduğunu, ceza zamanaşımı nazara alındığında personel avans alacağı bakımından zamanaşımının dolmadığı, davacının davalıya 2.319,90 TL aidat, 350,00 TL personel avans borcu olmak üzere 2.669,90 TL borcunun olduğu, açılan dava sonunda 500,00 TL bakımından itirazın iptaline karar verildiği, davalının bakiye borcunun 1.919,90 TL aidat 250,00 TL personel avans borcu olduğu, aidat borcu bakımından taleple bağlı kalınması gerektiği belirtilerek davanın kısmen kabulüyle 1.819,90 TL aidat ve 250,00 TL personel avans alacağının temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 94.95 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 20.4.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/2755
K. 2012/4301
T. 25.6.2012
KOOPERATİF GENEL KURUL KARARLARINA GÖRE FAZLA ALINDIĞI İDDİA EDİLEN ÖDEMENİN TAHSİLİ İSTEMİ (Genel Hükümlere Göre Açılan Alacak Davası Olduğundan 2004 S.K. Md.72’de Öngörülen Bir Yıllık Hak Düşürücü Süreden Sonra Açıldığı Gerekçesiyle Reddedilemeyeceği)
AİDAT BORCU İLE İLGİLİ KOOPERATİF ÜYESİ ALEYHİNE TAKİP (Davacının da Genel Kurul Kararlarına Göre Fazla Alındığı İddia Edilen Ödemenin Tahsili İstemiyle Açılan Davanın 2004 S.K. Hükümlerine Göre Açılmadığı)
GENEL KURUL KARARLARINA GÖRE FAZLA ALINDIĞI İDDİA EDİLEN ÖDEMENİN TAHSİLİ İSTEMİ (Genel Hükümlere Göre Açılan Alacak Davası Olduğundan 2004 S.K. Md.72’de Öngörülen Bir Yıllık Hak Düşürücü Süre Dolmasından Sonra Açıldığı Gerekçesiyle Reddedilemeyeceği)
2004/m.72
ÖZET: Davalı kooperatifçe davacı aleyhine aidat borcu ile ilgili icra takibi yapıldığı, davacının ise, genel kurul kararlarına göre fazla alındığı iddia edilen ödemenin tahsili istemiyle bu davayı açtığı anlaşılmıştır. Eldeki mevcut dava, İİK’ nun hükümlerine göre açılmış bir dava olmayıp genel hükümlere göre açılan bir alacak davası olduğundan, İİK’nun 72. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü süre dolmasından sonra açıldığı gerekçesiyle davanın reddi hukuka aykırıdır.
DAVA: Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin, davalı kooperatifin imtiyazlı üyesi iken 26.03.2006 ve 25.03.2007 tarihli genel kurullarda arsa sahibi üyeler ile diğer kooperatif üyeleri arasındaki ayrımın terk edilerek aidat talep edildiğini, anılan genel kurullarda aidat konusunda alınan bu kararların iptali konusunda devam eden yargılamaların olduğunu, davalının, müvekkiline karşı icra takibi başlattığını, haciz ve icra inkar tazminatı baskıları altında bütün borçların müvekkili tarafından ödendiğini ileri sürerek, anılan genel kurul kararları gereğince fazla ve gereksiz yapılan ödemelerden şimdilik 7.300,00 TL’ nin iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre; anılan davaların genel kurul kararlarının iptaline ilişkin olduğu, aidat ödemeleri nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti yolunda açılmış bir dava olmadığı, davacının iadesi talep olunan döneme ait olarak son aidat ödemesini herhangi bir itirazda bulunmadan ve menfi tespit davası açmadan 31.12.2008 tarihinde yaptığı, bu davayı İİK’nun 72. maddesinde öngörülen bir yıllık hak düşürücü sürenin dolmasından sonra 18.06.2010 tarihinde açtığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1) Davalı kooperatifçe davacı aleyhine aidat borcu ile ilgili toplam 5.299,40 TL üzerinden icra takibi yapıldığı, davacının ise, genel kurul kararlarına göre fazla alındığı iddia edilen 7.300,00 TL ödemenin tahsili istemiyle bu davayı açtığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla eldeki mevcut dava, İİK’ nun hükümlerine göre açılmış bir dava olmayıp genel hükümlere göre açılan bir alacak davası olduğundan mahkemenin, özel nitelikteki anılan Kanun hükümlerine göre süresi içinde davanın açılmadığından bahisle davanın reddine karar vermesinde isabet görülmemiştir.
2) Bozma nedenine göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1509
K. 2011/1336
T. 25.10.2011
AİDAT BORCU SEBEBİYLE YAPILAN TAKİBE VAKİ İTİRAZIN İPTALİ (Ortağın İstifa Bildirimi Yenilik Doğurucu Nitelikte Olup Kooperatife Ulaştığı Anda Sonuç Doğuracağı)
ORTAKLIKTAN ÇIKMA (Ortağın Yenilik Doğurucu Nitelikteki İstifa İradesini İlk Olarak Noter Vasıtasıyla Kooperatife Duyurması Ortaklıktan Çıkmanın Gerçekleşmesi İçin Yeterli Olduğu)
İSTİFA (Aidat Borcu Sebebiyle Yapılan Takibe Vaki İtirazın İptali – Ortağın İstifa Bildirimi Yenilik Doğurucu Nitelikte Olup Kooperatife Ulaştığı Anda Sonuç Doğuracağı)
BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ (Aidat Borçlarının İstifadan Önce veya Sonraki Döneme Ait Olduğu Hususları Etraflıca Açıklattırılarak Bu Hususta Bilirkişi Heyetinden Ek Rapor Aldırılarak Aidat Borçları İstifadan Önceki Döneme Ait İse Kooperatif Üyesi Olan Davalının Sorumlu Olacağı)
1163/m.13
ÖZET: Dava, aidat borcu sebebiyle yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Ortağın istifa bildirimi, yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber, noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması, ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir.
Davacıya takibe konu aidat borçlarının istifadan önce veya sonraki döneme ait olduğu hususları etraflıca açıklattırılarak, bu hususta bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılarak aidat borçları istifadan önceki döneme ait ise kooperatif üyesi olan davalının sorumlu olacağı, istifadan sonraki döneme ait ise aidat borcundan sorumlu olmayacağı gözönünde bulundurularak bir karar verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının kooperatif üyesi olduğunu, taşınmazın tapusunu aldığını, istifa etmesi sebebiyle aidat ödenmeyeceğini iddia ederek takibe itiraz ettiğini, taşınmaz kooperatife bırakılmayıp 3. bir şahsa devredilirse, istifa etmiş olsa dahi üyeliğini devretmediği sürece kooperatif genel kurulunca alınan kararların ortağı bağlayacağını, ortağın aidat ödeme yükümlülüğünün devam edeceğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra takibinin devamına, alacağın %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatı ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı kooperatife noterden istifa ettiğine dair ihtar gönderdiğini, davalı kooperatifin noterden gönderilen istifayı kabulden kaçınma gibi bir hakkı bulunmadığını, 28.7.2006 tarihli istifanın geçerli olduğunu, bu tarihten sonra aidat talep edilemeyeceğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve toplanan kanıtlara göre, davalının tapudan devri yapılan taşınmazı istifası ile birlikte davacı kooperatife iade etmemiş, ayrıca üyeliğini 3. bir şahsa da devretmemiş olmakla aidat ödeme yükümlülüğünün devam ettiği gerekçesi ile davanın kabulüyle 3.100,00TL asıl alacak, 604,40TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 3.704,40TL üzerinden takibin devamına, alacak yargılama gerektirdiğinden inkar tazminatının reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, aidat borcu sebebiyle yapılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davalı, davacı kooperatife Ankara 28. Noterliği vasıtası ile göndermiş olduğu 28.7.2006 tarih, 11432 yevmiye numara sayılı ihtarname ile kooperatif ortaklığından istifa ettiği, istifanın 9.8.2006 tarihinde davacı kooperatife tebliğ edildiği anlaşılmıştır.
1163 Sayılı Kooperatifler Kanununun 13. maddesinde ortağın ana sözleşmeye uygun olarak yapacağı isteğe rağmen kooperatifin istifayı kabulden kaçınması halinde ortağın çıkma dileğini noter aracılığı ile kooperatife bildirmesi halinde çıkmanın gerçekleşeceği düzenlenmiş olup, davalı kooperatif anasözleşmesinin 13. maddesinde de bu hükme paralel bir düzenleme yer almıştır.
Ortağın istifa bildirimi, yenilik doğurucu nitelikte olup, kooperatife ulaştığı anda sonuç doğurur. Yukarıda anılan 13. maddenin yazılış biçimi ortağın istifasının kooperatifçe kabulünü gerekli kıldığı izlenimi yaratmakla beraber, noter aracılığı ile yapılan bildirime özel önem verilmek suretiyle, noter aracılığı ile yapılan bildirimin kabulünün gerekli bulunmadığı vurgulanmıştır. Bu durumda ortağın yenilik doğurucu nitelikteki istifa iradesini ilk olarak noter vasıtasıyla kooperatife duyurması, ortaklıktan çıkmanın gerçekleşmesi için yeterlidir.
Somut olayda, davalının istifa iradesi 9.8.2006 tarihinde kooperatife ulaştığına göre bu tarihten sonraki döneme ait kooperatif aidat borçlarından sorumlu tutulamaz
Davacıya takibe konu aidat borçlarının istifadan önce veya sonraki döneme ait olduğu hususları etraflıca açıklattırılarak, bu hususta bilirkişi heyetinden ek rapor aldırılarak aidat borçları istifadan önceki döneme ait ise kooperatif üyesi olan davalının sorumlu olacağı, istifadan sonraki döneme ait ise aidat borcundan sorumlu olmayacağı gözönünde bulundurularak oluşacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik, incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 25.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/6275
K. 2010/6472
T. 7.6.2010
KOOPERATİF ORTAKLIK PAYI (Taşınmaz Satışının Ortaklık Payının Devri Anlamına Gelmediği – Kooperatif Ortağı Olmayan Davalı Devralanın Aidat Borcundan Sorumlu Tutulamayacağı)
KOOPERATİF ORTAĞI OLMAYAN KİŞİNİN AİDAT BORCUNDAN SORUMLULUĞU(Taşınmaz Satışının Ortaklık Payının Devri Anlamına Gelmediği – Davalı Devralanın Aidat Borcundan Sorumlu Tutulamayacağı)
AİDAT BORCUNDA SORUMLULUK (Kooperatif Kapsamında Taşınmaz Satışının Ortaklık Payının Devri Anlamına Gelmediği – Kooperatif Ortağı Olmayan Davalı Devralanın Aidat Borcundan Sorumlu Tutulmaması Gereği)
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI (Aidat Borcu Nedeniyle/Kooperatif Kapsamında Taşınmaz Satışının Ortaklık Payının Devri Anlamına Gelmediği – Kooperatif Ortağı Olmayan Davalı Devralanın Aidat Borcundan Sorumlu Tutulmaması Gereği)
1163/m. 8, 15
ÖZET: İtirazın iptali davasında; davalı hakkında aidat borcunu ödememesi nedeniyle girişilen icra takibine itiraz etmiştir. Davalının kooperatif ortağı olan kişilerden taşınmaz satın aldığı ancak ortaklık payını devralmadığı, taşınmaz satışının ortaklık payının devri anlamına gelmediği, kooperatif ortağı olmayan davalının aidat borcundan sorumlu olmayacağı gözetilmelidir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Mersin 2.Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.10.2008 tarih ve 2008/321 – 2008/1613 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Murat Tolan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının müvekkili kooperatifin ortağı olduğunu, aidat borcunu ödememesi nedeniyle girişilen icra takibine itiraz etmesi nedeniyle takibin durduğunu, davalının konut satın aldığı eski ortakların başvurusu üzerine yönetim kurulu kararıyla kooperatif ortaklığına alındığını, alacağın genel kurul kararına dayandığını ileri sürerek, davalının haksız itirazının iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin kooperatifin ortaklarından daire satın aldığını ancak kooperatif ortaklığını devralmadığını, kooperatif yönetim kurululun tek taraflı iradesiyle müvekkilini ortaklığa kabul etmesinin hukuki sonuç doğurmayacağını savunarak, davanın reddiyle kötüniyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davalının kooperatif ortağı olan kişilerden taşınmaz satın aldığı ancak ortaklık payını devralmadığı, taşınmaz satışının ortaklık payının devri anlamına gelmediği, kooperatif ortağı olmayan davalının aidat borcundan sorumlu olmayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 03,15 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 07.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/1334
K. 2012/2621
T. 4.4.2012
AİDAT BORCUNDAN KAYNAKLANAN TAKİBE İTİRAZIN İPTALİ (Aksine Hüküm Olmadıkça Dava Olunan Şeyin Değerine Göre Asliye Hukuk veya Sulh Hukuk Mahkemesi Ticari Davalara Dahi Bakmakla Vazifeli Olduğu)
TİCARİ DAVALAR (Aidat Borcundan Kaynaklanan Takibe İtirazın İptali – Aksine Hüküm Olmadıkça Dava Olunan Şeyin Değerine Göre Asliye Hukuk veya Sulh Hukuk Mahkemesi Ticari Davalara Dahi Bakmakla Vazifeli Olduğu)
GÖREV (Aidat Borcundan Kaynaklanan Takibe İtirazın İptali – Aksine Hüküm Olmadıkça Dava Olunan Şeyin Değerine Göre Asliye Hukuk veya Sulh Hukuk Mahkemesi Ticari Davalara Dahi Bakmakla Vazifeli Olduğu)
ORTAKLIK STATÜSÜ (Tespiti Bakımından Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevli Olmadığı – Davacının Diğer Talebi İle Arasındaki Bağlantı Nedeni İle Mahkemece Görev Hususunun Resen de Dikkate Alınarak Görevsizlik Kararı Verilmesi Gerektiği )
1163/m.99
6762/m.5/1
ÖZET: Dava, aidat borcundan kaynaklanan takibe itirazın iptali istemidir. Bir davanın sulh hukuk mahkemesinde görülebilmesi için yasada açık bir düzenleme olması gerekmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesinde, bu Yasa’dan doğan uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davalarının ticari dava olduğu kabul edilmiş, TTK’nun 5/1. maddesinde “Aksine hüküm olmadıkça, dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi ticari davalara dahi bakmakla vazifelidir.” hükmüne yer verilmek suretiyle sulh hukuk mahkemesi de ticari davalara miktar itibariyle bakmakla görevli kılınmıştır.
Davacı ile davalı arasında üyelik hususunda muaraza bulunduğuna göre, ortaklık statüsünün tespiti bakımından Sulh Hukuk Mahkemesi görevli değildir. Davacının diğer talebi ile arasındaki bağlantı nedeni ile mahkemece görev hususunun resen de dikkate alınarak, görevsizlik kararı verilmek gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen ek kararın süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, kooperatif üyesi olan davalının, aidat borçlarını ödemediğini, bu nedenle başlatılan takibe haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili, müvekkilinin, daireyi davacı kooperatife üye olan müteveffa M. R. Ş.’un kanuni varislerinden 10.04.2006 tarihinde satın aldığını, satın alma öncesinde üyelerin kooperatife borcu olmadığını gösterir belge almış olduğunu, müvekkilinin, daire satın aldığını ve fakat üye olmadığını, bu nedenle borcunun da bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, icra dosyası, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının, ortaklığa kabul kararı, 25.3.2007 günlü genel kurula katıldığına dair imzasını içeren tutanak ve bankadan yaptığı aidat ödemelerine ilişkin ekstreler karşısında kooperatif üyesi olduğu, genel kurul kararlarının ortak olarak kendisini bağlayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekilinin temyiz etmesi üzerine, mahkemece, temyiz istemi süreden red edilmiş, temyiz talebinin reddine ilişkin ek karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davanın kabulüne ilişkin 12.03.2010 tarihli esas karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiş, mahkemece, 10.05.2010 tarihli ek karar ile davalı vekilinin temyizinin süresinde olmadığı gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiştir. Tebligat Kanunu’nun 10’uncu maddesi ile kanunun uygulanmasına dair yönetmeliğin 16. maddesine göre; tebligat, tebliğ yapılacak şahsın bilinen en son adresine yapılır. Bilinen en son adresin tesbitinde, tebliğ isteyenin beyanı, muhatabın veya diğer ilgililerin bildirimleri yada mevcut belgeler esas alınır.
Mahkemece, 12.03.2010 tarihli karar, davalı vekilinin cevap dilekçesinde bulunan antette yazılı adresine tebliğ edilmemiş olup, vekaletnamede yazılı eski adresine tebliğ edilmiştir. 10.05.2010 tarihli ek karar ise cevap dilekçesinde bildirilen adrese usulüne uygun olarak tebliğ edilmiştir. Buna göre, Tebligat Yasasının uygulanmasına dair yönetmeliğin 16/2 maddesi dikkate alınarak, davalı vekilinin bildirdiği adrese esas karar tebliği yapılması gerekirken, eski adrese yapılan tebliğ sonucu davalı vekilinin temyizinin süresinde olmadığı gerekçesine dayalı olarak verilen 10.05.2010 tarihli ek karar doğru görülmediğinden kaldırılarak dosyanın esası incelenmiştir.
Dava, aidat borcundan kaynaklanan takibe itirazın iptali istemidir.
Dava tarihinde yürürlükte olan HUMK’nun 1/1. maddesine göre mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Anılan kanunun 8. maddesinde sulh hukuk mahkemesinde hangi dava ve işlerin görüleceği düzenlenmiş olup, son fıkrada ise bu ve diğer kanunların sulh mahkemesi veya hâkimlerini görevlendirdiği dava ve işler denilmiştir. Buna göre, bir davanın sulh hukuk mahkemesinde görülebilmesi için yasada açık bir düzenleme olması gerekmektedir. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 99. maddesinde, bu Yasa’dan doğan uyuşmazlıklara ilişkin hukuk davalarının ticari dava olduğu kabul edilmiş, TTK’nun 5/1. maddesinde “Aksine hüküm olmadıkça, dava olunan şeyin değerine göre asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemesi ticari davalara dahi bakmakla vazifelidir.” hükmüne yer verilmek suretiyle sulh hukuk mahkemesi de ticari davalara miktar itibariyle bakmakla görevli kılınmıştır.
Somut olayda ise, davacı ile davalı arasında üyelik hususunda muaraza bulunduğuna göre, ortaklık statüsünün tespiti bakımından Sulh Hukuk Mahkemesi görevli değildir. Davacının diğer talebi ile arasındaki bağlantı nedeni ile mahkemece görev hususunun resen de dikkate alınarak, görevsizlik kararı verilmek gerekirken, yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyizin reddine ilişkin 10.05.2010 tarihli ek kararın kaldırılmasına, hükmün davalı yararına BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 04.04.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/9168
K. 2011/2272
T. 4.3.2011
KOOPERATİF HİZMETLERİNDEN YARARLANMA (Belirlenmiş Olan Aidatları Ödeme Yükümlülüğünün Bulunduğu – Davalının Kooperatife Takip Tarihine Kadar Birikmiş Aidat Borcu Olduğu/İtirazın İptali ve %40 İcra İnkar Tazminatının Tahsili Gerektiği)
AİDAT BORCUNU ÖDEMEME (Kooperatif Hizmetlerinden Yararlanan Davalının Belirlenmiş Olan Aidatları Ödeme Yükümlülüğünün Bulunduğu – Davalının Kooperatife Takip Tarihine Kadar Birikmiş Aidat Borcu Olduğu/İtirazın İptali ve %40 İcra İnkar Tazminatının Tahsili Gerektiği)
İTİRAZIN İPTALİ (Kooperatif Hizmetlerinden Yararlanan Davalının Belirlenmiş Olan Aidatları Ödeme Yükümlülüğünün Bulunduğu – Davalının Kooperatife Takip Tarihine Kadar Birikmiş Aidat Borcu Olduğu/İtirazın İptali ve %40 İcra İnkar Tazminatının Tahsili Gerektiği)
2004/m.67
ÖZET: Mahkemece davalının kooperatif ortağı olmasa dahi, kooperatif hizmetlerinden yararlanması nedeniyle belirlenmiş olan aidatları ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, davalının kooperatife takip tarihine kadar birikmiş aidat borcu olduğunu, havuz arsa bedeli ve yapı kullanımından kaynaklanan borcunun bulunmadığı gerekçesiyle itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada İskenderun 1.Sulh Hukuk Mahkemesi’nce verilen 17.04.2009 tarih ve 2008/264 – 2009/695 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Duygu Süzer tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının kooperatife olan borcundan dolayı takip yapıldığını, davalının haksız bir şekilde borca itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve %40 tan aşağı olmamak üzere inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, kooperatif ortaklığından istifa ettiğini, istifasının 08.05.2007 tarihli yönetim kurulu kararıyla kabul edildiğini, borcunun olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna dayanılarak, davalının kooperatif ortağı olmasa dahi, kooperatif hizmetlerinden yararlanması nedeniyle belirlenmiş olan aidatları ödeme yükümlülüğünün bulunduğu, davalının kooperatife takip tarihine kadar 1.555 TL birikmiş aidat borcu olduğunu, havuz arsa bedeli ve yapı kullanımından kaynaklanan borcunun bulunmadığı gerekçesiyle itirazın iptaline ve %40 icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 62,95 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 04.03.2011 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY:
Dava, kooperatif ortağı bulunmayan ve fakat kooperatif yerleşkesinde konut sahibi bulunan davalıdan tahsili gereken ödentilere ilişkin icra takibine vaki itirazın iptali isteminden ibarettir.
Davacı kooperatif 16.10.2007 tarihli takip talebinde, birikmiş 1555 TL aidat alacağının tahsilini talep etmiş, davalının borca itirazı üzerine işbu eldeki davayı açarak itirazın iptalini ve icra inkar tazminatının tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, davacıdan dava konusu takipte istenen alacağın kuruşlandırılması talep edilmemiş, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda davacının takip tarihi itibariyle 1555 TL aidat alacağının bulunduğu kabul edilmek suretiyle davanın kabulü cihetine gidilmiştir.Davacı kooperatifin 6.5.2007 tarihli genel kurul toplantısında, gündemin 10. maddesinde açıkça belirtildiği üzere, ortaklardan toplanmasına karar verilen aylık aidat tutarının içinde, kooperatif yerleşkesinde yaptırılacak havuzun arsa takas bedeli olarak ilgili belediyeye ödenecek tutar ile havuz yapım maliyetinin de bulunduğu açıktır. Davalı, kooperatif üyeliğinden 8.5.2007 tarihi itibariyle istifa etmiş olduğuna, söz konusu havuzdan yararlanmak isteğinde bulunmadığına göre, bu tarihten sonra havuz için gereken yapım maliyetine katlanmak zorunda değildir. Nitekim, bu husus mahkemece de kabul edilmiş, bilirkişiden ek rapor alınmasına ilişkin ara kararında bu yöne temas edilerek, istenen aidat tutarı içerisinde söz konusu maliyet tutarının ayıklanması istenilmiştir. Hal böyle olmakla birlikte, bilirkişi tarafından düzenlenen ek raporda, mahkemece istenilen bu hususa ilişkin bir değerlendirme yapılamayacağı belirtilmiş, bunun nedenleri konusuna yeterince açıklık getirilmemiştir. O halde, söz konusu araştırma tamamlanmaksızın davanın kabulü cihetine gidilmiş olması bu yolda alınan ara kararına aykırı ve her koşulda yetersiz incelemeye dayalıdır. Mahkemece de öngörülen bu husus, alınacak bir ek rapor yahut yaptırılacak yeni bir bilirkişi incelemesiyle açıklığa kavuşturularak davacının sorumlu olduğu tutar belirlenmeksizin hükme varmanın yerinde olmadığı kanısında bulunduğumdan davacının bu yöne ilişen temyiz itirazlarının kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiği düşüncesiyle hükmün onanmasına ilişkin çoğunluk görüşüne karşıyım.
Mehmet Umur TARHAN
Üye
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2010/11-312
K. 2010/338
T. 23.6.2010
AİDAT BORCUNUN BULUNMADIĞININ TESPİTİ (Kooperatif Ortağı Olan Davacının Davalı Tarafından Doğrudan Doğruya Ortakların Zararına Neden Olunduğu İddiasını İçeren Tazminat İstemi Bulunmadığına İlişkin Gerekçenin Yerinde Olduğu)
KOOPERATİF ORTAĞI OLAN DAVACI (Davalı Tarafından Doğrudan Doğruya Ortakların Zararına Neden Olunduğu İddiasını İçeren Tazminat İstemi Bulunmadığına İlişkin Gerekçenin Yerinde Olduğu – Aidat Borcunun Bulunmadığının Tespiti)
KESİN HÜKÜM (Çevre Düzenlemesinden Kaynaklanan Masrafları da Kapsayan Aidat Borcu Nedeniyle Önceden Görülüp Kesinleşen İtirazın İptali Davasının Tarafları Konusu ve Sebebinin Görülmekte Olan Dava İle Aynı Olması Karşısında İstemin Reddi Gereği)
1086/m.237
ÖZET: Dava, aidat borcunun bulunmadığının tespiti ile fazladan ödenen aidatın tahsili istemine ilişkindir. Yerel Mahkemenin, Kooperatif ortağı olan davacının, davalı tarafından doğrudan doğruya ortakların zararına neden olunduğu iddiasını içeren tazminat istemi bulunmadığına ilişkin direnme gerekçesi yerinde olduğu gibi; çevre düzenlemesinden kaynaklanan masrafları da kapsayan aidat borcu nedeniyle önceden görülüp kesinleşen itirazın iptali davasının tarafları, konusu ve sebebinin görülmekte olan dava ile aynı olması karşısında, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması da doğrudur.
DAVA: Taraflar arasındaki “Menfi Tespit” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Çaycuma Sulh Hukuk Mahkemesi’nce davanın reddine dair verilen 30.05.2007 gün ve 2006/680 E- 2007/492 K.sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 30.03.2009 gün ve 2007/14702-2009/3818 sayılı ilamı ile;
( … Davacı vekili, müvekkilinin ortağı bulunduğu davalı kooperatifin başkasının arsası üzerine inşaat yaptığını, masraflarının ortaklardan tahsiline karar verildiğini, hakkında yapılan icra takibinin itirazla durduğunu, davalının açtığı itirazın iptali davasının kabul edildiğini, kendisinden haksız yere aidat toplandığını ileri sürerek, davalı tarafından belirlenen aidat borcunun bulunmadığının tespiti ile 2.000.00 YTL’nın ödeme tarihleri itibariyle faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının genel kurulca alınan aidat borcunu ödemediğini, tahsili için yapılan icra takibine itiraz sonucu açılan itirazın iptali davasının kabul edilerek kararın kesinleştiğini, kesin hüküm bulunduğunu, bütün ortakların istifadesine sunulmak için yapılan kamelyadan dolayı genel kurul kararlarının uygulanmasının ertelenmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının davacı aleyhine 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ait aidat borçlarını ödemesi için icra takibi başlattığı, yaptığı itirazın açılan davayla iptal edildiği, aynı iddialarla bu davayı açtığı, dava konularının, sebeplerinin ve dayanılan vakıaların aynı bulunduğu, kesin hüküm olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava, aidat borcunun bulunmadığının tespiti ile fazladan ödenen aidatın tahsili istemine ilişkindir. Davacının davalının ortağı olduğu, taraflar arasında görülen ve kesinleşen itirazın iptali davasında davacının 2003-2004 ve 2005 tarihi itibariyle aidat borcunun bulunduğunun ortaya çıktığı hususları uyuşmazlık konusu değildir. Davacı vekili açtığı bu davasında müvekkilinin kesinleşen dosya kapsamı aidat borcunun bulunmadığını iddia ettiği gibi, davalının başkası arsası üzerine inşaat yaparak zarara neden olduğunu, bu inşaat nedeniyle fazladan topladığı aidatın tahsiline de karar verilmesini istemiştir. Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının konusu davacının aidat borcunun bulunup bulunmadığıdır. Oysa bu davanın konusu, aidat borcunun olmadığının tespiti ile davalının başkasının arsasına inşaat yaparak doğrudan doğruya ortakların bu arada davacının zarara uğratılıp uğratılmadığıdır. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, aidat borcunun bulunmadığı istemi bakımından kesin hükmün varlığının kabulü doğru ise de davalının zarara neden olduğu iddiası bakımından davaların konusunun ve sebebinin aynı bulunduğunun kabulü yerinde değildir. Bu durum karşısında, davanın, davalının doğrudan doğruya ortakların zararına neden olduğu iddiasını içeren tazminat istemini de kapsadığı, taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının bu istemle ilgisinin bulunmadığı dikkate alınıp, işin esasına girilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın reddi yönünde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Davacı; ortağı bulunduğu davalı kooperatifin başkasına ait arsa üzerinde çevre düzenlemesi yaptığını, çevre düzenlemesinden kaynaklanan masrafların ortaklardan tahsiline karar verilmesi nedeniyle kendisi aleyhine icra takibine girişildiğini, takibe vaki itirazına rağmen Kooperatif tarafından itirazın iptali istemiyle açılan davanın kabul edildiğini ve bu suretle davalının, kendisine ait olmayan faaliyet karşılığı yaptığı masrafı aidat borcu adı altında talep ettiğini ileri sürerek, icra dosyasından ödemek zorunda kalacağı 2000 YTL nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili; davacının, Kooperatif Genel Kurul Kararları gereği ödemesi gereken aidatlar konusunda ödemede bulunmadığını, kamelya yapımını da buna bahane ettiğini, aidatların tahsili amacıyla girişilen icra takibine vaki davacının itirazı üzerine açtıkları itirazın iptali davasının kabul edilmiş olması nedeniyle kesin hüküm bulunduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini cevaben bildirmiştir.
Mahkemenin; “davacının aidat borcuna karşılık, davalı tarafından başlatılan icra takibine davacının itiraz etmesi üzerine açılan itirazın iptali davasında, mahkemece davacının 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ait aidat borcunun bulunduğunun tespit edildiği, eldeki davanın konusu, sebebi ve taraflarının da kesinleşen o dava ile aynı olduğu” gerekçesiyle “kesin hüküm nedeniyle davanın reddine” dair verilen karar, Özel Daire’ce yukarıda yazılı gerekçeyle bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; “eldeki davada davacı Kooperatif ortağı tarafından, davalı Kooperatifçe belirlenen aidat borcunun bulunmadığının tespiti ile ödediği aidat borçlarının iadesinin talep edildiği, bu talebin de taraflar arasında görülen itirazın iptali davasında hükme bağlanarak, davacının 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ait aidat borcu bulunduğu gerekçesiyle itirazının iptaline karar verildiği ve söz konusu kararın eldeki davada kesin hüküm teşkil ettiği, bundan ayrı davalının doğrudan doğruya Kooperatif ortaklarının zararına neden olduğu iddiasını içeren bir tazminat isteminin bulunmadığı” gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Gerçekten; dava dilekçesinde, davalı Kooperatifin başkasının arsası üzerinde yaptığı çevre düzenlemesi nedeniyle yapılan masrafların aidat borcuna dahil edildiği ve icra marifetiyle tahsili cihetine gidildiği iddiasıyla, “davalı Kooperatifçe belirlenen aidat borcunun bulunmadığının tespiti ile 2.000 YTL nin davalıdan tahsili” talep edilmiş; davacı tarafından dava dilekçesinde ve aşamalarda, davalının doğrudan doğruya ortakların zararına neden olduğu iddiasını içeren tazminat isteminde bulunulmamıştır.
Öte yandan, taraflar arasında önceden görülüp kesinleşen itirazın iptali davasında hükme bağlanan 2003, 2004 ve 2005 yıllarına ait aidat borcu içerisinde, davalı Kooperatifin başkasının arsası üzerine yaptığı çevre düzenleme masraflarının da bulunduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davacının görülmekte olan davada ileri sürdüğü “çevre düzenleme masraflarına” ilişkin talebinin, kesinleşen itirazın iptali davasının konusu olan aidat borcu kapsamında yer aldığı kuşkusuzdur.
Bu durum karşısında; Yerel Mahkemenin, Kooperatif ortağı olan davacının, davalı tarafından doğrudan doğruya ortakların zararına neden olunduğu iddiasını içeren tazminat istemi bulunmadığına ilişkin direnme gerekçesi yerinde olduğu gibi; çevre düzenlemesinden kaynaklanan masrafları da kapsayan aidat borcu nedeniyle önceden görülüp kesinleşen itirazın iptali davasının tarafları, konusu ve sebebinin görülmekte olan dava ile aynı olması karşısında, kesin hüküm nedeniyle davanın reddine karar verilmiş olması da doğrudur.
O halde, usul ve yasaya uygun bulunan direnme kararının onanması gerekir.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan nedenlerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alınmış olduğundan başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 23.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2837
K. 2010/3639
T. 1.4.2010
AİDAT BORCUNUN BULUNMADIĞI İDDİASI (Borçlu Olmadığının Tespiti – Alacak Miktarı İtibariyle Davanın Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevine Girdiğinden Davanın Reddedildiği)
BORÇLU OLMADIĞININ TESPİTİ (Aidat Borcunun Bulunmadığını İleri Sürerek – Alacak Miktarı İtibariyle Davanın Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevine Girdiğinden Davanın Reddedildiği)
GÖREV (Aidat Borcunun Bulunmadığı İddiasıyla Borçlu Bulunmadığının Tespiti İstemi – Alacak Miktarı İtibariyle Davanın Sulh Hukuk Mahkemesinin Görevine Girdiğinden Davanın Reddedildiği)
1086/m.1,8
ÖZET: Davacı, aidat borcunun bulunmadığını ileri sürerek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir. Alacak miktarı itibariyle davanın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevine girmesi nedeniyle dava dilekçesinin görev bakımından reddine karar verilmiştir.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 29.05.2008 tarih ve 2007/586-2008/225 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Abdullah Turgut tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin davalı kooperatiften 30.01.1995 tarihinde 450,00 TL’na bir daire satın aldığını, davalının 24.09.2007 tarihinde başlattığı icra takibi ile 5.070,00 TL aidat 19.413,75 TL işlemiş faiz olmak üzere 24.483,75 TL’nin tahsilini istediğini, aidat borçlarının bulunmadığını ileri sürerek, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, asıl alacak miktarının 5.070,00 TL olduğu ve görevli mahkemenin Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu gerekçesiyle dava dilekçesinin görev bakımından reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara karann dayandığı delillere gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davacı vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 3,15 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, 01.04.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1646
K. 2011/1432
T. 31.10.2011
AİDAT BORCUNUN ÖDENMESİ İSTEMİ (İtirazın İptali – Peşin Ortaklık Mevcut Değil İse İnşaat Finansman Giderleri Dahil Tüm Aidat Borcundan Sorumlu Olduğu İlke Olarak Benimsenip Uygun Sonuç Çerçevesinde Hüküm Kurulması Gerektiği)
SABİT VE PEŞİN AİDAT (Aidat Borcunun Ödenmesi İstemi – Kooperatifin Defter ve Kayıtları ve Tüm Genel Kurul Kararları Üzerinde Bilirkişiye İnceleme Yaptırılarak Sabit ve Peşin Aidat Ödemek Suretiyle Ortaklığa Kabul Konusunda Genel Kurulca Bir Karar Verilip Verilmediği Araştırılarak Karar Verileceği)
KOOPERATİFİN DEFTER VE KAYITLARI (Tüm Genel Kurul Kararları Üzerinde Bilirkişiye İnceleme Yaptırılarak Sabit ve Peşin Aidat Ödemek Suretiyle Ortaklığa Kabul Konusunda Genel Kurulca Bir Karar Verilip Verilmediği Araştırılarak Karar Verileceği – Aidat Borcunun Ödenmesi İstemi)
ORTAKLIĞA KABUL (Genel Kurulca Açık Yetki Verilmedikçe ya da Benimsemedikçe 1163 S.K’nun 23. Md.sine Aykırı Şekilde Yönetim Kurulunun Diğer Ortaklardan Farklı Statüde Ortaklığa Kabul Kararı Vermesine veya Akçalı Konularda Bir Ortağı Farklı Statüde Konumlandırmasına Geçerli Hukuki Sonuç Bağlanamayacağı)
1163/m.23
ÖZET: Davacı dava dilekçesinde davalının aidat borcunu ödemediği iddiasıyla mevcut davayı açmıştır. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe 1163 Sayılı Kanunun 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz. Bu durumda, mahkemece, kooperatifin defter ve kayıtları ve tüm genel kurul kararları üzerinde bilirkişiye inceleme yaptırılarak, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa kabul konusunda genel kurulca bir karar verilip verilmediği ya da bu hususun genel kurulca benimsenip benimsenmediği saptanıp, buna göre peşin ortaklık mevcut ise davacıların genel idare ve alt yapı giderlerinden borcu bulunup bulunmadığı, peşin ortaklık mevcut değil ise inşaat finansman giderleri dahil tüm aidat borcundan sorumlu olduğu ilke olarak benimsenip, uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının ödemediği aidat borçlarının tahsili için Burhaniye İcra Müdürlüğü’nün 2008/821 Sayılı dosyasıyla yaptıkları takibe haksız yere itiraz ederek takibin durmasına sebebiyet verdiğini ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına hükmolunmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı,borcu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davalının takip tarihi itibariyle 3.580,00 TL aidat ve 237,00 TL faiz borcu olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar vermiştir.
Kararı, davalı temyiz etmiştir.
Davacı dava dilekçesinde davalının aidat borcunu ödemediği iddiasıyla mevcut davayı açmıştır. Davalı ise kendisinin dükkanı kooperatiften peşin ve sabit bedel ödeyerek satın aldığını, yani peşin ve sabit bedelli üye olduğunu savunmuştur.
Uyuşmazlık, davalının üyeliğinin ne tür bir üyelik olduğu ve buna göre borcun dayanağının ne olduğu noktasında toplanmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu sadece aidat alacağının tesbitiyle yetinmiş olup, iddia ve savunmayı karşılayabilecek nitelikte ve dosya kapsamına uygun değildir. 1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 23. maddesi hükmü uyarınca, ortaklar hak ve yükümlülüklerde eşit konumdadırlar. Yönetim kurulu bu ilkenin dışına çıkmak istediği takdirde, bu hususu, genel kurul gündemine alarak, genel kurulun tartışmasına açıkça sunması gerekmekte veya genel kurulun yapılan uygulamayı açıkca ya da zımnen benimsemesi icap etmektedir. Bu nedenle, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa alınmadaki bu usule uyulmamışsa, böyle bir ortağın ( devam eden inşaatların finansmanına katılımı için ) üyelik aidat yükümlülüğü devam eder. Açıklanan usule uyulmuşsa, ortaklığa alınmadaki bu farklılık, ortaklığa alındıktan sonra üyelik aidatı istenmesini mümkün kılmaz ise de kooperatifin amacına ulaşıncaya kadar yapılan genel yönetim ve alt yapı giderlerinden ortağın sorumluluğu devam eder. Genel kurulca açık yetki verilmedikçe ya da benimsemedikçe 1163 Sayılı Kanunun 23. maddesine aykırı şekilde yönetim kurulunun diğer ortaklardan farklı statüde ortaklığa kabul kararı vermesine veya akçalı konularda bir ortağı farklı statüde konumlandırmasına geçerli hukuki sonuç bağlanamaz.
Bu durumda, mahkemece, kooperatifin defter ve kayıtları ve tüm genel kurul kararları üzerinde bilirkişiye inceleme yaptırılarak, sabit ve peşin aidat ödemek suretiyle ortaklığa kabul konusunda genel kurulca bir karar verilip verilmediği ya da bu hususun genel kurulca benimsenip benimsenmediği saptanıp, buna göre peşin ortaklık mevcut ise davacıların genel idare ve alt yapı giderlerinden borcu bulunup bulunmadığı, peşin ortaklık mevcut değil ise inşaat finansman giderleri dahil tüm aidat borcundan sorumlu olduğu ilke olarak benimsenip, uygun sonuç çerçevesinde hüküm kurulması gerekirken, bu hususlar üzerinde araştırma ve inceleme yapılmadan yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 31.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1032
K. 2011/1819
T. 17.2.2011
AİDAT BORCUNUN TAHSİLİ (İtirazın İptali – Faiz ve Masrafları Ödemede Geciken Borçlunun Yaptığı Kısmi Ödeme Alacaklı Tarafından Öncelikle Faiz ve Masraflara Mahsup Edilebileceği)
İTİRAZIN İPTALİ (Faiz ve Masrafları Ödemede Geciken Borçlunun Yaptığı Kısmi Ödeme Alacaklı Tarafından Öncelikle Faiz ve Masraflara Mahsup Edilebileceği)
FAİZ VE MASRAFLARI ÖDEMEDE GECİKEN BORÇLU (Yaptığı Kısmi Ödeme Alacaklı Tarafından Öncelikle Faiz ve Masraflara Mahsup Edilebileceği)
KISMİ ÖDEME (Faiz ve Masrafları Ödemede Geciken Borçlunun Yaptığı Kısmi Ödeme Alacaklı Tarafından Öncelikle Faiz ve Masraflara Mahsup Edilebileceği)
818/m.84
ÖZET: Dava, aidat borçları ve gecikme faizinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Borçlar Kanunu’nun 84. maddesi hükmüne göre faiz ve masrafları ödemede geciken borçlunun yaptığı kısmi ödeme alacaklı tarafından öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilebilir. Bu ilke kooperatif alacakları hakkında da geçerli olup, bu madde uyarınca uygulama yapılması yasal bir hak olduğundan genel kurulda bu konuda ayrıca bir karar alınmasına da gerek bulunmamaktadır.
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Gebze 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 12.11.2008 tarih ve 2006/358-2008/524 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, bazı noksanlıkların ikmali için dosya mahalline gönderilmişti. Bu noksanlıkların giderilerek dosyanın gönderildiği anlaşılmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Mutlu Pınar Şengel tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının 1999 ila 2005 yılları arasındaki aidat ve yakıt borçlarını ödemediğini, yapılan icra takibine karşı da kısmen itirazda bulunduğunu ileri sürerek, davalının yaptığı kısmi itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, icra takibinde 367,00 YTL borcu olduğunu kabul ettiğini, fazlasını kabul etmediğini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada ödemelerin anapara borcuna mahsup edilmesi ve tüm zaman dilimine faiz hesaplanması takip içeriğine de uygun görülmekle 1.294,00 YTL asıl alacak ve 2.343,40 YTL işlemiş faiz borcunun bulunduğu, takipten sonra yapılan ödemelerin icra dairesinde mahsubu yapılmak suretiyle takip konusu asıl alacak ve hesaplanan 440,20 YTL faiz yönünden takibin devamına, asıl alacağın % 40 ı olan 517,60 YTL icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı , davacı vekili temyiz etmiştir.
1-)Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan ve yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-)Dava, aidat borçları ve gecikme faizinin tahsili amacıyla başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davalı ortağın takip tarihi itibariyle asıl borç ile işlemiş faiz borcunun tespiti amacıyla yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu düzenlenen ek raporda hesaplamalar seçenekli olarak yapılmış, birinci seçenekte davalının yaptığı ödemelerin öncelikle anapara borcuna mahsup edilmesi suretiyle asıl borç ve işlemiş faiz borcu hesaplanmış , ikinci seçenekte ise ödemelerin öncelikle faize mahsup edilmesi suretiyle hesaplama yapılarak davalının asıl borç ve işlemiş faiz borcu hesaplanmış olup, davacı taraf ödemelerin öncelikle faize mahsup edilmesi suretiyle yapılan hesaplama yöntemine göre bulunan tutarları kabul ettiğini bildirmiştir. Mahkemece, ödemelerin anapara borcuna mahsup edilmesi suretiyle yapılan hesaplamanın takip içeriğine de uygun bulunduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiştir.
Borçlar Kanunu’nun 84. maddesi hükmüne göre faiz ve masrafları ödemede geciken borçlunun yaptığı kısmi ödeme alacaklı tarafından öncelikle faiz ve masraflara mahsup edilebilir. Bu ilke kooperatif alacakları hakkında da geçerli olup, bu madde uyarınca uygulama yapılması yasal bir hak olduğundan genel kurulda bu konuda ayrıca bir karar alınmasına da gerek bulunmamaktadır. Somut olayda, davacı kooperatif yaptığı icra takibinde Borçlar Kanunu 84. madde uyarınca kısmi ödemelerin öncelikle işlemiş faiz, masraf ve ferilere mahsup edileceğini belirtmiş olmasına göre de davalı borçlunun yaptığı ödemelerin bu madde hükmüne göre hesaplandığı ve davacı tarafından da kabul edilen bilirkişi raporundaki 3.265,20 YTL asıl alacak, 7.932,42 YTL işlemiş faiz borcuna göre bir değerlendirme yapılması, ancak işlemiş faiz yönünden takipte 440,20 YTL istendiği nazara alınarak taleple bağlı kalınması ve davalının takibe itirazında kabul ettiği 367,00 YTL’nin takip tarihindeki borcundan Borçlar Kanunu 84. maddesi uyarınca mahsup edilmesi, takipten sonra yapılan ödemelerin ise icra dairesi tarafından nazara alınacağı gözetilerek hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde ödemelerin öncelikle anapara ya mahsubu suretiyle yapılan hesaplama yöntemine göre bulunan miktar üzerinden takibin devamına karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bu sebeple davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine; ( 2 ) numaralı bentte açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davacı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 17.2.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3417
K. 2012/5433
T. 25.9.2012
AİDAT BORÇLARI NEDENİYLE BAŞLATILAN İCRA TAKİBİNE İTİRAZIN İPTALİ(Davalının Aidat Borcuna İlişkin Faiz Hesabının Yapılmadığı/Bu Konuda Ek Rapor Alınması Talebi – Davalının İtirazlarını Karşılamayan Yetersiz Bilirkişi Raporu Bulunduğu)
KOOPERATİF ORTAĞININ AİDAT BORCU (Davalı Borçlunun Ek Bilirkişi Raporu Alınması Talebi – Mahkemece Alınan Raporun Yetersiz Olduğu/Davalı Borçlunun İtirazlarını Karşılamadığı/Yeterli Araştırma ve İncelemeyi İçermediği/Yetersiz Olduğu)
YETERSİZ BİLİRKİŞİ RAPORUNUN HÜKME ESAS ALINAMAYACAĞI ( Davalının Aidat Borcuna İlişkin Faiz Hesabının Yapılmadığı/Bu Konuda Ek Rapor Alınması Talebi – Davalının İtirazlarını Karşılamayan Yetersiz Bilirkişi Raporu Bulunduğun Kabulü Gereği)
2004/m. 67
6101/m. 7
6098/m. 120
ÖZET: Kooperatif ortağının aidat borçlarının tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali davasında, icra inkar tazminatı da talep edilmiştir.Davalı, bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, genel kurul kararları gereğince aidat borcuna ilişkin faiz hesabının yapılmadığını bu konuda ek rapor alınmasını istemiştir. Mahkemece, davalının itirazlarını karşılamayan, denetime elverişli olmayan, yeterli inceleme ve araştırmayı içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek, hüküm kurulmuştur.
DAVA: Taraflar arasında görülen itirazın iptali davası sonucunda verilen hükmün onanmasına ilişkin olarak Dairemizin 03.04.2012 gün ve 2012/101 Esas 2012/2565 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davacı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkili kooperatifin ortağı olan davalının 2007 yılından beri ödenmemiş aidat borçlarının tahsili amacı başlattıkları takibin davalının itirazı üzerine durduğunu, itirazın haksız ve kötüniyetli olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40’dan aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacı kooperatifin yüklenicisinden iki adet anahtar teslimi daireyi arsasına karşılık aldığını, bu iki üyeliğin bedelinin yüklenici tarafından ödeneceği hususunda sözleşme yaptıklarını, kooperatifin borcu yükleniciden tahsil etmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen karar davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 03.04.2012 tarih ve 2012/101 esas, 2012/2565 karar sayılı ilamıyla onanmıştır.
Bu kez, davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Dava, aidat borçlarının tahsili için girişilen icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Talep edilen alacak ortaklık aidat borcuna ilişkin olup ,davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde, genel kurul kararları gereğince faiz hesabının yapılmadığını bu konuda ek rapor alınmasını istemiştir. Mahkemece, davalının itirazlarını karşılamayan, denetime elverişli olmayan, yeterli inceleme ve araştırmayı içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek, hüküm kurulmuştur.
Bu durumda mahkemece, tüm genel kurul tutanakları incelenerek, aidat miktarları ile gecikme halinde belirlenen gecikme faizi borcunun derdest dosyalara uygulanacağını belirten 6101 S.K’nun 7. maddesi atfıyla 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 Sayılı TBK’nun 120 maddesine uygun düşüp düşmediğini denetleyen bilirkişiden gerekçeli, açıklamalı ve denetime elverişli ek rapor alınarak oluşacak sonuç çerçevesinde karar verilmesi gerekirken yetersiz bilirkişi raporu ile hüküm tesisi doğru olmamış, mahal mahkeme kararının temyiz incelemesi sonucunda onanmasına dair Dairemizin 03.04.2012 tarih, 2012/101 esas, 2012/2565 karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, kararın yukarıdaki gerekçelerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 03.04.2012 tarih, 2012/101 esas, 2012/2565 karar sayılı onama ilamının kaldırılarak, kararın yukarıdaki gerekçelerle BOZULMASINA, evvelce alınan onama harcı ile tashihi karar harcının istek halinde iadesine, 25.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3518
K. 2012/5029
T. 12.9.2012
İTİRAZIN İPTALİ DAVASI (Kooperatife Üye Olmadığı/Aidat Bedellerinden Sorumlu Tutulamayacağı Savunması – Salt Mal Varlığı Hukukuna Dayalı Olmayan Üyelik Hususunda Çekişme Bulunan Davaya Bakmanın Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevine Girdiği)
KOOPERATİF ORTAĞI OLUNUP OLUNMADIĞINA BAĞLI DAVA (Aidat Borcunun Takibine İtirazın İptali İstemi – Üyelik Hususunda Çekişme Bulunan Davaya Bakmanın Asliye Hukuk Mahkemesinin Görevine Girdiği)
AİDAT BORCUNUN TAKİBİ (İtirazın İptali İstemi/Davalının Kooperatife Üye Olmadığı Aidat Bedellerinden Sorumlu Tutulamayacağı Savunması – Salt Mal Varlığı Hukukuna Dayalı Olmayan Üyelik Hususunda Çekişme Bulunan Davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde Görülemeyeceği)
GÖREVLİ MAHKEME (İtirazın İptali Davası – Davalının Kooperatife Üye Olmadığı Aidat Bedellerinden Sorumlu Tutulamayacağı Savunması – Salt Mal Varlığı Hukukuna Dayalı Olmayan Üyelik Hususunda Çekişme Bulunan Davanın Asliye Hukuk Mahkemesinde Görüleceği)
1086/m. 1, 8
2004/m. 2004
ÖZET: Dava, davacı kooperatife üye olduğu iddia edilen davalının, ödemediği aidat borcunun tahsili için başlatılan icra takibine itirazının iptali istemine ilişkindir.
Davalı salt ödeme ve benzeri nedenlerle borçlu olmadığını değil, davacı kooperatife üye olmadığını ve bu sebeple aidat bedellerinden sorumlu olmayacağını savunmuştur. Davalının borçlu olup olmadığı ve borcun miktarı, ortak olup olmadığının tespitine bağlıdır. Kooperatif ortağı olunup olunmadığının belirlenmesine bağlı bir davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine dair bir düzenleme mevcut olmadığından, salt mal varlığı hukukuna dayalı olmayan (davalının üye olup olmadığı hususunda çekişme bulunan) işbu davaya bakmanın asıl görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiğinin kabulü ile mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekir.
DAVA: Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, davalının kooperatif üyesi olduğunu, 06.07.2008 ve 08.11.2009 tarihli genel kurullarda alınan ödeme kararlarını yerine getirmediğini, bu nedenle davalı aleyhine icra takibine geçildiğini, davalının itirazı üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin kooperatif üyesi olmadığını, Gaziantep icra dairesi ve mahkemesinin yetkili olduğunu, dava konusu yeri bir televizyon kanalından iş karşılığı aldığını ve kısa bir süre sonra devrettiğini, davanın haksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalının kooperatif üyeliği için başvuruda bulunduğu ve taahhütname verdiği, yönetim kurulu kararı ile ortaklığa kabul edildiği, kendisine daire tahsis edildiği, davalının bu daireyi sattığı ancak üyeliğin devam ettiği,davalının alınan genel kurul kararları uyarınca toplam 6.580,00 TL aidat borcu ve 1.374,28 TL faiz borcu bulunduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davalının itirazının iptali ile takibin 6.580,00 TL asıl alacak ve 1.374,28 TL faiz üzerinden aylık %3 faiz yürütülerek devamına, asıl alacağın %40’ı oranında icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.
1) Dava, davacı kooperatife üye olduğu iddia edilen davalının, ödemediği aidat borcunun tahsili için başlatılan icra takibine itirazının iptali istemine ilişkindir. Dava tarihinde yürürlükte olan HUMK’nun 1/1. maddesine göre mahkemelerin görevi kanunla belirlenir. Anılan kanunun 8. maddesinde Sulh Hukuk Mahkemesinde hangi dava ve işlerin görüleceği düzenlenmiş olup, son fıkrada ise bu ve diğer kanunların sulh mahkemesi veya hakimlerini görevlendirdiği dava ve işlere de Sulh Hukuk Mahkemesince bakılacağı öngörülmüştür. Buna göre, bir davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülebilmesi için yasada açık bir düzenleme olması gerekmektedir.
Somut olayda ise, davalı salt ödeme ve benzeri nedenlerle borçlu olmadığını değil, davacı kooperatife üye olmadığını ve bu sebeple aidat bedellerinden sorumlu olmayacağını savunduğuna göre, davalının borçlu olup olmadığı ve borcun miktarı, ortak olup olmadığının tespitine bağlıdır. Üye olup olmadığı çekişmeli olan davalının hukuki durumun belirlenmesine yönelik bu dava, salt malvarlığı hukukuna ilişkin bir dava kapsamında görülemeyeceğinden, görev hususunun parasal değere göre belirlenmesi de mümkün bulunmamaktadır. Buna göre, kooperatif ortağı olunup olunmadığının belirlenmesine bağlı bir davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görüleceğine dair bir düzenleme mevcut olmadığından, somut olayda, salt mal varlığı hukukuna dayalı olmayan (davalının üye olup olmadığı hususunda çekişme bulunan) işbu davaya bakmanın asıl görevli mahkeme olan Asliye Hukuk Mahkemesinin görevine girdiğinin kabulü ile mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, yargılamaya devam olunarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır.
2)Bozma nedenine göre, davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) No’lu bentte açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, (2) No’lu bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 12.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/1684
K. 2011/6349
T. 14.4.2011
İTİRAZIN İPTALİ (Kiracıya Ait Aidat Borçlarının Rucüen Ödenmesi İçin Başlatılan Takip – Davalı Takas İradesini Açıkladığından ve Davacıya Verildiği Anlaşılan Depozitonun Davalıya İade Edildiği Davacı Tarafından İleri Sürülmediğinden Bu Defi Üzerinde Durulup Mahsubu Yapılarak Karar Verileceği)
AİDAT BORÇLARININ RUCÜEN ÖDENMESİ İÇİN BAŞLATILAN TAKİBE İTİRAZIN İPTALİ (Davalı Kiracının İSKİ Katılım Payı ve Su Sayaç Dağıtma Bedelinden Sorumlu Olmadığının Gözetileceği)
TAKAS ETMEK İSTENEN ALACAĞIN DAVA KONUSU ALACAKTAN AZ OLMASI(Kiracıya Ait Aidat Borçlarının Rucüen Ödenmesi İçin Başlatılan Takibe İtirazın İptali Davasında Kiracının Takas Etmek İstediği Alacak Daha Az Olduğundan Karşılık Dava Açma ve Harç Yatırma Zorunluluğu Bulunmadığı)
KİRACIYA BAŞLATILAN TAKİBE İTİRAZIN İPTALİ (Davalı Takas İradesini Açıkladığından ve Davacıya Verildiği Anlaşılan Depozitonun Davalıya İade Edildiği Davacı Tarafından İleri Sürülmediğinden Bu Defi Üzerinde Durulup Mahsubu Yapılarak Karar Verileceği)
KİRACININ İSKİ KATILIM PAYI VE SU SAYAÇ BEDELİNDEN SORUMLU OLMADIĞI(Kiracıya Ait Aidat Borçlarının Rucüen Ödenmesi İçin Başlatılan Takibe İtirazın İptali Davasında Gözetileceği)
818 /m.118
2004/m.67
ÖZET: Dava, kiracıya ait aidat borçlarının rucüen ödenmesi için başlatılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Davalının takas etmek istediği karşılık alacak dava konusu alacaktan daha az olduğundan karşılık dava açma ve harç yatırma zorunluluğu bulunmamaktadır. Davalı takas iradesini açıkladığından ve kira sözleşmesine göre davacıya verildiği anlaşılan depozitonun davalıya iade edildiği de davacı tarafından ileri sürülmediğinden, bu defi üzerinde durulup mahsubu yapılarak karar verilmesi gerekir. Ayrıca, davalı kiracının İSKİ katılım payı ve su sayaç dağıtma bedelinden sorumlu olmadığı düşünülmelidir.
DAVA: Dava dilekçesinde, 3.942,00.-TL alacak için itirazın iptali, inkar tazminatının masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı; kiracı olarak bağımsız bölümü kullanan davalının sorumluluğunda olan ortak giderleri ( aidat giderleri) ödemediği için yönetimin mal sahibi davacı hakkında icra takibi başlattıklarını, müvekkilinin site yönetimi ile anlaşarak borcu taksitler halinde ödediğini, kiracıya ait aidat borçlarının rucüen ödenmesi için Sarıyer İcra Müdürlüğü’nün 2009/4928 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlattıklarını, davalının haksız ve yersiz itirazının iptali ile icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, çok az aidat borcu kaldığını, bunun da davacıda kalan 1.000 USD depozitoya sayılması konusunda anlaştıklarını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü cihetine gidilmiş, ancak davalının takas-mahsup talebi kabul edilmemiştir.
Davalının takas etmek istediği karşılık alacak dava konusu alacaktan daha az olduğundan karşılık dava açma ve harç yatırma zorunluluğu bulunmamaktadır.
Borçlar Kanunu’nun 118. maddesi uyarınca; davalı takas iradesini açıkladığından ve kira sözleşmesine göre davacıya verildiği anlaşılan 1.000 USD depozitonun davalıya iade edildiği de davacı tarafından ileri sürülmediğinden, mahkemece bu defi üzerinde durulup mahsubu yapılarak ortaya çıkacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, bu konunun başka davada değerlendirilmesi yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görülmemiştir.
Ayrıca, davalı kiracının İSKİ katılım payı ve su sayaç dağıtma bedelinden sorumlu olmadığı düşünülmeden, aidat alacağı yanında bu alacaklar yönünden de itirazın iptali doğru görülmemiştir.
Kabule göre ise; alacak likit kabul edilemeyeceği halde, İİK’nun 67. maddesi uyarınca davacı lehine icra inkar tazminatına hükmedilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar göz önünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 14.04.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.