Anonim Şirketler Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/5463
K. 2009/6666
T. 1.6.2009
• YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN GÖREV SÜRESİNİN DOLMASI ( Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeliği Sıfatının Kendiliğinden Düşmeyeceği – Yeni Üyeler Seçilene Kadar Öncekilerin Göreve Devam Edeceği/Şirketin Organsız Kaldığından Söz Edilemeyeceği )
• YÖNETİM KURULU ÜYELİĞİ SIFATI ( Anonim Şirket Yönetim Kurulu Üyeliği Sıfatının Kendiliğinden Düşmeyeceği – Yeni Üyeler Seçilene Kadar Öncekilerin Göreve Devam Edeceği/Şirketin Organsız Kaldığından Söz Edilemeyeceği )
• ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN GÖREV SÜRESİ ( Sürenin Dolmasıyla Yönetim Kurulu Üyeliği Sıfatının Kendiliğinden Düşeceğine Dair Hüküm Bulunmadığı – Yeni Üyeler Seçilene Kadar Öncekilerin Göreve Devam Edeceği/Şirketin Organsız Kaldığının Kabul Edilemeyeceği )
• GÖREV SÜRESİ DOLAN ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYELERİNİN SIFATI ( Yönetim Kurulu Üyeliği Sıfatının Kendiliğinden Düşeceğine Dair Hüküm Bulunmadığı – Yeni Üyeler Seçilene Kadar Öncekilerin Göreve Devam Edeceği/Şirketin Organsız Kaldığının Kabul Edilemeyeceği )
6762/m.314, 367
ÖZET : Davacı şirketin organsız kalması nedeniyle bu toplantıların yapılmadığını ileri sürerek, davalı şirketin genel kurulunun olağanüstü toplantıya çağırılması için gerekli işlemleri yapmak üzere kendisine izin ve yetki verilmesini talep ve dava etmiştir. Yönetim kurulu üyelerinin görev sürelerinin dolması halinde, yönetim kurulu üyeliği sıfatı kendiliğinden düşmez. Bu sebeple, yeni üyeler seçilene kadar öncekiler görevlerine devam ederler. Dolayısıyla, yeni üyeler seçilinceye kadarki süre zarfında şirketin organsız kaldığından söz edilemez.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Antalya 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.03.2009 tarih ve 2008/171-2009/38 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı, davalı şirketin 1/10 oranında paya sahip ortağı olduğunu, davalı şirketin en son genel kurul toplantısının 31.03.2003 tarihinde yapıldığını, şirketin A ve B grubu hisse senetlerini temsilen ayrı ayrı oluşturulan yönetim kurullarının görev sürelerinin 31.03.2005 tarihinde, denetim kurullarının görev sürelerinin ise 31.03.2004 tarihinde sona erdiğini, davalı şirketin 2003, 2004 ve 2005 yılı genel kurul toplantılarının yapılmadığını, şirketin organsız kalması nedeniyle bu toplantıların yapılmadığını ileri sürerek, davalı şirketin genel kurulunun olağanüstü toplantıya çağırılması için gerekli işlemleri yapmak üzere kendisine izin ve yetki verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, dava dilekçesindeki iddia ve beyanların doğru olduğunu, açılan davayı kabul ettiklerini belirtmiştir.
Davalı şirketin görev süresi sona eren yönetim kurulu üyelerinden K. A. vekili davaya müdahale talebinde bulunarak davalı şirketin genel kurul toplantısının yapılması için gerekli hazırlık işlemlerinin yapılmakta olduğunu, toplantı tarihi belirlenerek gerekli ilanların yapıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre TTK’nun 366. maddesi uyarınca, şirket sermayesinin en az 1/10 payına sahip ortağın yazılı talebi üzerine yönetim kurulunun şirket genel kurulunu olağanüstü toplantıya çağırmak zorunda olduğu, TTK’nun 367. maddesine göre de bu yöndeki talebin yönetim kurulunca ve TTK.’nun 355.maddesi uyarınca yapılacak başvuru sonucu denetim kurulunca yerine getirilmezse, şirket merkezinin bulunduğu yer mahkemesinden genel kurulun toplantıya çağırılmasına yetki verilmesi istenebileceği, ancak bu prosedürün işletilebilmesi için şirketin usulüne uygun seçilmiş, yetki ve görevi devam eden yönetim ve denetim organları bulunması gerektiği, TTK.’nun 435. maddesine göre, şirketin yasal zorunlu organlarından birinin mevcut olmaması veya genel kurulun toplanamaması halinde ise paydaşlardan veya şirket alacaklarından birinin veya bakanlığın talebi üzerine mahkemece tanınacak uygun süre içerisinde durumun düzeltilmemesi halinde şirketin feshine karar verileceği, böyle bir talep görülürken, mahkemece gerekli önlemlerin alınabileceği, bu önlemler arasında organsız kalan şirketi temsil etmek üzere kayyım atanması ve atanacak kayyımın eksiklikleri giderici önlemler alması da yer aldığı, bu itibarla şirketin zorunlu organlarının mevcut olmadığı nedenine dayanılarak TTK.’nun 367. maddesine göre, zorunlu organların oluşturulması için genel kurulu toplantıya çağrı izni istemiyle açılan davanın dinlenme olanağının bulunmadığı, davalı şirket vekilinin kabul beyanının hukuki değer taşımadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı ve davalı vekilleri temyiz etmiştir.
Dava, TTK.’nun 367. maddesine göre zorunlu organların oluşturulması için genel kurulu toplantıya çağrı izni istemine ilişkindir. Mahkemece, TTK.’nun 435. maddesine göre, şirketin yasal zorunlu organlarından birinin mevcut olmaması veya genel kurulun toplanamaması halinde paydaşlardan veya şirket alacaklılarından birinin veya bakanlığın talebi üzerine mahkemece tanınacak uygun süre içerisinde durumun düzeltilmemesi halinde şirketin feshine karar verileceği, böyle bir talep görülürken, mahkemece gerekli önlemlerin alınabileceği, bu önlemler arasında organsız kalan şirketi temsil etmek üzere kayyım atanması ve kayyımın eksiklikleri giderici önlemler alması hususunun da yer aldığı, bu itibarla şirketin zorunlu organlarının mevcut olmadığı nedenine dayanılarak TTK.’nun 367. maddesine göre, zorunlu organların oluşturulması için genel kurulu toplantıya çağrı izni istemiyle açılan davanın dinlenme olanağının bulunmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
TTK.’nun 367. maddesi hükmüne ve Dairemizin yerleşmiş uygulamalarına göre, şirket azınlığının genel kurulu olağanüstü toplantıya çağırma hususunda yetki verilmesi talebinde bulunabilmesi için sırasıyla ve öncelikle yönetim kuruluna ve denetçilere başvuruda bulunması ve anılan maddenin yollamasıyla aynı yasanın 356/son maddesi uyarınca sahip oldukları pay senetlerini usulünce tevdi etmeleri gerekir. Anılan bu hususlar davanın yasal ön koşulları olup, mahkemece de re’sen araştırılması icap eder. Yine anonim şirketlerde görev süresi biten yönetim kurulu üyelerinin bu sıfatlarının kendiliğinden düşeceğine dair bir hüküm bulunmaması nedeniyle yönetim kurulunun yeni yönetim seçilene kadar zorunlu görevlerine devam edeceklerinin kabulü gerekir. ( Dairemizin 30.11.1992 tarih 6220/11024 sayılı kararı ). Bu durumda yönetim kurulu ve denetim kurulu üyelerinin görev süresinin bitmesiyle şirketin kendiliğinden organsız kaldığından söz edilemez. Bu cümleden olarak ve Dairemizin emsal uygulamalarında yönetim kurulunun görev süresi bitmiş olsa bile genel kurulu toplantıya davet edebilir. ( 11.HD.07.10.1997 T. E:4267 K:5165 ). Açıklanan ilkeler ışığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile davanın reddi yerinde değilse de sonucu itibariyle doğru olan hükmün gerekçesi açıklanan şekilde değiştirilerek onanması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının gerekçesi değiştirilerek ONANMASINA, 01.06.2009 tarihinde karar verildi.
T.C.
YARGITAY
9. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3163
K. 2012/10661
T. 29.3.2012
• ÜCRET ALACAKLARININ ÖDENMESİ TALEBİ ( Davacının Anonim Şirketinde Yönetim Kurulu Üyesi Olduğu – Davanın Ticaret Mahkemesinde Görüleceği )
• ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULU ÜYESİNİN ÜCRET VE KIDEM TAZMİNATI ALACAĞI ( Davanın Ticaret Mahkemesinde Çözümlenmesi Gereği )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Davacının Anonim Şirketinde Yönetim Kurulu Üyesi Olduğu/Ücret Alacağı Kıdem ve İhbar Tazminatı Talebi – Davanın Ticaret Mahkemesinde Görüleceği )
6762/m.333
ÖZET : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir. Davacının AŞ’nin yönetim kurulu üyesi olduğu anlaşılmakla davaya bakma görevi Ticaret Mahkemesine ait olduğu gözetilmelidir.
DAVA : Davacı, kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.
Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi M.Güven tarafından düzenlenen rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : A ) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı, iş sözleşmesinin işverence sebepsiz yere feshedildiğini ileri sürerek, kıdem ve ihbar tazminatı ile ücret alacağının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
B ) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı vekili cevabında; davacının hizmet akdiyle çalışmadığından tazminat isteme hakkının bulunmadığını, şirketin hissedar ve ortağı olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
C ) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna dayanılarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
D ) Temyiz:
Kararı davalı taraf temyiz etmiştir.
E ) Gerekçe:
Dairemizin Emsal nitelikli 2008/44338 Esas, 2010/37281 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere, Anonim ortağın yasal temsilcisi yönetim kuruludur. Yönetim kurulu üyesi ile ortaklık arasındaki ilişkinin vekalet ilişkisi olduğu Türk öğretisinde ( Çamoğlu, Ersin: Anonim ortaklık Yönetim kurulu üyelerinin Hukuki sorumluluğu, İst. 1972, S.102-104; Mimaroğlu, S. Kemal: a.g.e, S.101-102 ) ve Yargıtay kararları ile benimsenmiştir. ( H.G.K:nun 02.02.2003 gün ve 2003 / 9-82 E – 65 K. sayılı ilamı ).
Somut olayda, davacının B… Alüminyum Sanayi ve Tic.AŞ’nin yönetim kurulu üyesi olduğu anlaşılmakla davaya bakma görevi Ticaret Mahkemesine ait olduğundan görevsizlik kararı verilmesi gerekirken işin esasına girilerek karar verilmesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebepten dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 29.03.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1095
K. 2011/12434
T. 10.10.2011
• TESCİL VE İLAN YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Davacının Şirkete Ulaştırdığı İstifasının Şirket Tarafından İlgili Yerlere Bildirilmediği – Özellikle Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Mali Yükümlülüğünün Sona Erdirilmesi Bakımından Davacının İlan Yapılmasını Talep Etmekte Hukuki Menfaatinin Kabulü Gerektiği)
• İSTİFA ( Şirket Tarafından İlgili Yerlere Bildirilmediği – Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Mali Yükümlülüğünün Sona Erdirilmesi Bakımından Davacının İlan Yapılmasını Talep Etmekte Hukuki Menfaatinin Bulunduğu)
• MALİ YÜKÜMLÜLÜK ( Sona Erdirilmesi Bakımından Davacının İlan Yapılmasını Talep Etmekte Hukuki Menfaatinin Kabulüyle Uyuşmazlığın Esası Hakkında Bir Karar Vermek Gerektiği – Şirketi Temsil İlzam ve İmzaya Yetkilerinin Sona Erdirildiğinin Tespiti)
• ANONİM ŞİRKET YÖNETİM KURULUNDAN İSTİFA ( İstifasının Şirket Tarafından İlgili Yerlere Bildirilmediği – Özellikle Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Mali Yükümlülüğünün Sona Erdirilmesi Bakımından Davacının İlan Yapılmasını Talep Edebileceği)
• ŞİRKETİ TEMSİL İLZAM VE İMZA YETKİSİ ( Sona Erdirildiğinin Tespiti – Davacının Şirkete Ulaştırdığı İstifasının Şirket Tarafından İlgili Yerlere Bildirilmediği/Özellikle Kamu Kurum ve Kuruluşlarında Mali Yükümlülüğünün Sona Erdirilmesi Bakımından Davacının İlan Yapılmasını Talep Etmekte Hukuki Menfaatinin Bulunduğu)
6762/m.315
ÖZET : Davacı, kamu kurum ve kuruluşlarının istifaya rağmen kendisini sorumlu tuttuklarını iddia etmiştir. Davacının şirkete ulaştırdığı istifasının şirket tarafından ilgili yerlere bildirilmediği davalı taraf temsilcisi beyanından da anlaşılmakla, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında mali yükümlülüğünün sona erdirilmesi bakımından davacının ilan yapılmasını talep etmekte hukuki menfaatinin kabulüyle uyuşmazlığın esası hakkında bir karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.11.2011 tarih ve 2009/243-2009/333 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Duygu Süzer tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkilinin davalı anonim şirketin ortağı ve yönetim kurulu üyesi olup, diğer bir üyeyle birlikte olmak koşuluyla imza yetkilisi olduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini diğer yönetim kurulu üyelerine 22.8.2008 tarihli ihtarnameyle bildirdiğini ve istifanın sonucunun T.T.K.nun 315. maddesinden kaynaklanan tescil ve ilan yükümlülüğünün muhataplara hatırlatıldığını, ancak davalının istifayı kötü niyetli olarak tescil ve ilan ettirmediğini, bu durumun şirkete ait vergi ve prim borçlarından müvekkilinin ilgili idareler nezdinde haksız olarak sorumlu tutulmaya devam edilmesi sonucunu doğurduğunu ileri sürerek, müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinin ve buna bağlı olarak şirketi temsil, ilzam ve imza yetkilerinin 23.8.2008 tarihi itibarıyla sona erdiğinin tespitini, bu hususun hükmen tescil ve ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı şirket yetkilisi, davacının yönetim kurulu üyesi iken hesaplarla ilgili hiçbir ibra işlemi yapılmaksızın tek taraflı olarak istifa ettiğini, o günden beri şirkete uğramadığını ve hesaplarla ilgili görevini yerine getirmediğini, davacının istifasını tescil ettirmeme nedeninin bu olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere dayanılarak, davacının istifa iradesini davalıya bildirdiği, istifanın bu yoldaki irade açıklamasının ortaklığa ulaşmasıyla sonuç doğuran tek taraflı hukuki bir işlem olduğu, T.T.K.da ve ana sözleşmede istifanın yönetim kurulu veya genel kurulun kabulüyle tahakkuk edeceğine dair bir hüküm bulunmadığı, davacının tespit davasını açmakta hukuki yararının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Davacı, yukarıdaki özetten de anlaşılacağı üzere kamu kurum ve kuruluşlarının istifaya rağmen kendisini sorumlu tuttuklarını iddia etmiştir. Davacının şirkete ulaştırdığı istifasının şirket tarafından ilgili yerlere bildirilmediği davalı taraf temsilcisi beyanından da anlaşılmakla, özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında mali yükümlülüğünün sona erdirilmesi bakımından davacının ilan yapılmasını talep etmekte hukuki menfaatinin kabulüyle uyuşmazlığın esası hakkında bir karar vermek gerekirken, yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamış, kararın davacı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 10.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/6982
K. 2011/9941
T. 6.6.2011
• PİLON YERİ BEDELİ İLE İRTİFAK HAKKI KARŞILIĞININ TAHSİLİ TALEBİ (Kamulaştırmasız El Atılarak Üzerine Pilon Dikilip Enerji Nakil Hattı Geçirilen Taşınmaza İlişkin/Arsa Niteliğindeki Taşınmaza Emsal Karşılaştırması Yapılarak Değer Biçileceği – Anonim Şirkete Yapılan Satışların Emsal Olarak Değerlendirilemeyeceği)
• ANONİM ŞİRKETE YAPILAN SATIŞLARIN EMSAL OLARAK KABUL EDİLEMEYECEĞİ ( Kamulaştırmasız El Atılan Taşınmazın Pilon Yeri Bedeli İle İrtifak Hakkı Karşılığının Tahsili Talebi – Özel Amaçlı Olmayan Emsal Taşınmazla Karşılaştırma Yapılacağı )
• İRTİFAK HAKKI BEDELİ ( Kamulaştırmasız El Atılan Taşınmazın Pilon Yeri Bedeli İle İrtifak Hakkı Karşılığının Tahsili Talebi/İrtifak Hakkı Sebebiyle Değer Düşüklüğü Oranının Daha Yüksek Oranda Kabulüyle Fazla Belirlenemeyeceği – Pilon Yerinin Taşınmazın Toplam Yüzölçümünden Çıkarılarak Hesaplanacağı )
2942/m.10
ÖZET : Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın, pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı karşılığının tahsiline ilişkindir. Bilirkişi kurulunca emsal alınan taşınmaz satışları anonim şirkete yapılan satışlar olduğundan emsal olarak değerlendirmede esas alınamazlar. Dava konusu taşınmazın yüzölçümü, niteliği, geometrik durumu, enerji nakil hattı güzergahı dikkate alınarak irtifak hakkı sebebiyle değer düşüklüğü oranının taşınmazın tüm değerinin %..’ini geçemeyeceği gözetilmeden, daha yüksek oranda kabulüyle irtifak hakkı bedelinin fazla belirlenmesi doğru değildir. Bu bedelin pilon yerinin taşınmazın toplam yüzölçümünden çıkarılarak hesaplanması gerektiğinin düşünülmemesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davadan dolayı yapılan yargılama sonunda, hükümün Yargıtay’ca incelenmesi taraf vekili yönünden verilen dilekçeyle istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, kamulaştırmasız el atılarak üzerine pilon dikilip enerji nakil hattı geçirilen taşınmazın, pilon yeri bedeli ile irtifak hakkı karşılığının tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalılar TEDAŞ ve TEİAŞ Genel Müdürlüğü yönünden açılan davanın reddine, BEDAŞ Genel Müdürlüğü hakkında ise kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılardan BEDAŞ Genel Müdürlüğü vekilince temyiz edilmiştir.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki taşınmaza emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilmesi yöntem itibariyle doğrudur.
Ancak;
1- )Bilirkişi kurulunca emsal alınan taşınmaz satışları anonim şirkete yapılan satışlar olduğundan emsal olarak değerlendirmede esas alınamazlar. Bu durumda taraflara özel amaçlı olmayan emsal bildirmeleri için yeniden imkan tanınması, gerektiğinde resen emsal celp edilip, yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılarak bilirkişi raporu alınması ve sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
2- )Dava konusu taşınmazın yüzölçümü, niteliği, geometrik durumu, enerji nakil hattı güzergahı dikkate alınarak irtifak hakkı sebebiyle değer düşüklüğü oranının taşınmazın tüm değerinin %2,8’ini geçemeyeceği gözetilmeden, daha yüksek oranda kabulüyle irtifak hakkı bedelinin fazla belirlenmesi,
3- )İrtifak hakkı bedelinin, pilon yerinin taşınmazın toplam yüzölçümünden çıkarılarak hesaplanması gerektiğinin düşünülmemesi,
Doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalılardan BEDAŞ Genel Müdürlüğü vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükümün açıklanan sebeplerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde ödeyene iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 06.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2011/17-770
K. 2012/108
T. 29.2.2012
• DESTEKTEN YOKSUN KALMA TAZMİNATI TALEBİ ( Davanın Açıldığı Tarihte Davalı A.Ş. Hakkında Verilen İflas Kararının Kesinleştiği/Şirketin Taraf Sıfatının Sona Ermediği – Şirketin Tüzel Kişiliğinin Tasfiye Amacıyla Sınırlı Olarak Devam Edeceği/Şirketi Temsil Yetkisinin İflas Masasına Ait Olduğu)
• ANONİM ŞİRKETİN İFLAS ETMESİ ( Şirketin Taraf Sıfatının Sona Ermediği – Şirketin Tüzel Kişiliğinin Tasfiye Amacıyla Sınırlı Olarak Devam Edeceği/Destekten Yoksun Kalma Tazminatı )
• TARAF SIFATI ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talebi/Davanın Açıldığı Tarihte Davalı A.Ş. Hakkında Verilen İflas Kararının Kesinleştiği – Şirketin Tüzel Kişiliğinin Tasfiye Amacıyla Sınırlı Olarak Devam Edeceği/Şirketi Temsil Yetkisinin İflas Masasına Ait Olduğunun Gözetileceği )
• TÜZEL KİŞİLİĞİN TASFİYE AMACIYLA DEVAM ETMESİ ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talebi/Davanın Açıldığı Tarihte Davalı A.Ş. Hakkında Verilen İflas Kararının Kesinleştiği – Şirketin Tüzel Kişiliğinin Tasfiye Amacıyla Sınırlı Olarak Devam Edeceği )
• İFLAS MASASININ TEMSİL YETKİSİ ( Destekten Yoksun Kalma Tazminatı Talebi/Davanın Açıldığı Tarihte Davalı A.Ş. Hakkında Verilen İflas Kararının Kesinleştiği – Şirketin Tüzel Kişiliğinin Tasfiye Amacıyla Sınırlı Olarak Devam Edeceği Ancak Temsil Yetkisinin İflas Masasına Ait Olduğu )
2004/m.194
818/m.45
ÖZET : Dava, destekten yoksun kalma sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Uyuşmazlık; iflas eden şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle, dava ehliyeti ve taraf sıfatı kavramları üzerinde durulmalıdır. Davacılar tarafından davanın açıldığı tarihte davalı Anonim Şirket hakkında verilen iflas kararı kesinleşmiş ise de, iflas kapanış onayı yapılarak ticaret sicilindeki kaydı kapatılmamıştır. Şirket hakkında iflas kararı verilmesi ve hatta bu kararın kesinleşmesi ile taraf sıfatı sona ermemekte; şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olarak devam etmekte; müflis şirket aleyhine açılan davanın takibinin ise şirketçe değil iflas masası tarafından yapılması gerekir.
İflas eden ve ticaret sicilinden terkin edilmemiş bulunan müflis kapital sigorta şirketinin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunduğu ve taraf olarak kabul edilmesi gerektiği; ancak iflas eden bu şirketi davada temsil yetkisinin iflas masasına ait olduğu, bu sebeple iflas masasının davaya dahil edilerek toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “maddi ve manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Kütahya 2. Asliye Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 12.06.2008 gün ve 2007/353 E., 2008/209 K. sayılı kararın incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 17. Hukuk Dairesinin 15.2.2010 gün ve 2009/7568 E., 2010/1145 K. sayılı ilamı ile;
(… Davacılar vekili, davalıların sürücü ve zorunlu mali sorumluluk sigortacısı olduğu aracın sebep olduğu kazada müvekkillerinin oğlu ve kardeşi T.T.’in öldüğünü, bu suretle zarar gördüklerini ileri sürerek, toplam 3.000,00 TL maddi ve 20.000,00 TL manevi tazminatın faiziyle davalılardan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı E. Y. vekili, zamanaşımı definden bulunmuş, davanın reddini savunmuştur.
Diğer davalı davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davalı zorunlu mali sorumluluk sigortacısı iflas ettiği için davalı sıfatının bulunmadığı, diğer davalı hakkındaki davanın ise zamanaşımına uğradığı gerekçeleriyle, davanın zamanaşımı ve husumet yokluğu nedenleriyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekilince temyiz edilmiştir.
1-) Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davalı E. Y. bakımından kurulan hükme dair yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile kararın davalı E. Y. bakımından onanması gerekmiştir.
2-) Davacılar vekilinin davalı Kapital Sigorta A.Ş.ne yönelik temyiz istemine gelince, mahkemece davalı sigortanın iflas ettiği gerekçesiyle davanın husumet yokluğundan reddine karar verilmiş ise de; davalı şirketin iflas etmesi kendisine açılacak bir davada husumet yöneltilemeyeceği sonucunu doğurmaz.
İflas eden bir şirketin hak ve hukuki işlem ehliyeti devam ettiği için, dava ve taraf ehliyeti bulunduğu gibi, davaya konu trafik sigortası davalı şirketçe yapıldığı için, kendisinin bu davada davalı sıfatının bulunduğu, diğer ifadesiyle bu davada kendisine husumet yöneltilebileceği de açıktır.
Ancak, İİK’nun 194. maddesi uyarınca, iflasın açılmasından sonra açılmış ya da açılacak davalarda, iflasın açılması ile müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davalarında, acele haller ve maddede yazılı olanlar haricinde durma kararı verilmesi gereklidir.
Somut olayda, bedensel zarara dayalı tazminat istenildiğinden bu kapsamda durma kararı verilmesine gerek olmadığı gibi, davalı sigorta bakımından 2. alacaklılar toplantısı da yapılmıştır.
Bu durumda mahkemece, davalı müflis Kapital Sigorta A.Ş.’ye dava açılmasının mümkün olduğu kabul edilerek, davaya konu alacağın, davalı müflis sigortanın iflas idaresince, iflas masasına kaydedilip alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırılması, eğer kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise konusu kalmayan davanın reddine karar verilmesi; masaya kayıt edilmek istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa işbu davaya husumet iflas idaresine yöneltilmek suretiyle alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek varılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, anılan davalı bakımından yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru olmadığından kararın bozulması gerekmiştir…),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
H.G.K.nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, destekten yoksun kalma sebebiyle maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
Yerel mahkemece, davalı zorunlu mali sorumluluk sigortacısı iflas ettiği için davalı sıfatının bulunmadığı, diğer davalı hakkındaki davanın ise zamanaşımına uğradığı gerekçeleriyle, davanın zamanaşımı ve husumet yokluğu nedenleriyle reddine karar verilmiş;
Davacılar vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece yukarda başlık bölümünde yazılı gerekçeyle diğer davalı yönünden kurulan hükme yönelik temyiz itirazları reddedilip; iflas eden sigorta şirketinin davalı sıfatının bulunmadığına dair hüküm fıkrası yönüyle karar bozulmuştur.
Mahkemece husumet yokluğundan davanın reddine dair önceki kararda direnilmiş; kararı, davacılar vekili temyize getirmiştir.
Direnme yoluyla H.G.K. önüne gelen uyuşmazlık; iflas eden şirketin pasif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle, dava ehliyeti ve taraf sıfatı kavramları üzerinde durulmalıdır:
Dava ehliyeti, kişinin bizzat veya vekili aracılığıyla bir davayı davacı veya davalı olarak takip etme ve usuli işlemleri yapabilme ehliyetidir ve medeni hakları kullanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekildir; dolayısıyla, medeni hakları kullanma ehliyetine (fiil ehliyetine) sahip gerçek ve tüzel kişiler dava ehliyetine de sahiptir.
Taraf sıfatına gelince; bir hakkı dava etme yetkisi (dava hakkı) kural olarak o hakkın sahibine aittir. Bir hakkın sahibinin kim olduğu, dolayısıyla o hakkı dava etme yetkisinin kime ait olduğu, (o davada davacı sıfatının kime ait olacağı) tamamen maddi hukuk kurallarına göre belirlenir. Ancak, bir davanın davacısının o dava yönünden davacı sıfatına sahip bulunmadığının belirlenmesi halinde, mahkeme davaya konu hakkın mevcut olup olmadığını inceleyemeyeceği ve sıfat yokluğundan davanın reddine karar vermek zorunda olduğu için, taraf sıfatı usul hukukunun da düzenleme alanındadır.
Eş söyleyişle, sıfat, davaya konu sübjektif hak (dava hakkı) ile taraflar arasındaki ilişkidir.
Taraf ehliyeti, dava ehliyeti ve davayı takip yetkisi, davanın taraflarının kişilikleriyle ilgili olduğu halde, taraf sıfatı davaya konu sübjektif hakka ilişkindir (Baki Kuru- Ramazan Arslan- Ejder Yılmaz, Medeni Usul Hukuku, 7. Baskı, Ankara 1995, s. 231).
Bu sebeple davanın tarafları, taraf ehliyetine sahip olmalıdır. Yani bir davada taraf olabilmek için, ya hakiki şahıs; ya da hükmi kişi olmak gerekir. Zira taraf ehliyeti, medeni hukukun haklardan istifade ehliyetine tekabül eder (Saim Üstündağ, Medeni Yargılama Hukuku, C. I-II, 7. Baskı, İstanbul 2000, s. 288).
Ticaret şirketlerinin taraf ehliyetinin son bulması konusuna gelince;
6762 Sayılı Türk Ticaret Kanunu (TTK)’nun “hükmü şahsiyetin devamı” başlıklı 208. maddesine göre; “Tasfiye haline giren şirket, ortaklarla olan münasebetlerinde dahi tasfiye sonuna kadar ve ehliyeti 232 nci madde hükmü mahfuz kalmak kaydiyle, tasfiye gayesiyle mahdut olarak hükmi şahsiyetini muhafaza ve ticaret unvanını (Tasfiye halinde) ibaresini ilave suretiyle kullanmakta devam eder.”
Yeni aynı Kanunun(TTK’nun) “şirket unvanının sicilden terkini” başlıklı 449. maddesi; “Tasfiyenin sona ermesi üzerine şirkete ait ticaret unvanının sicilden terkini tasfiye memurları tarafından sicil memurluğundan talep olunur. İşbu talep üzerine terkin keyfiyeti tescil ve ilan olunur.” hükmünü içermektedir.
Bir ticaret şirketinin taraf bulunduğu bir dava devam ederken şirket tasfiye haline girerse, şirketin taraf ehliyeti son bulmaz. Çünkü, şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olmak üzere devam eder (TTK m. 208, 449). Şirket davada taraf olarak kalmakta devam eder; ancak, bu halde şirket davada tasfiye memurları tarafından temsil edilir (TTK m. 219, 450) (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü, C. I, İstanbul 2001, s. 935, aynı yönde görüş için B.K.. İlhan E. Postacıoğlu, Medeni Usul Hukuku Dersleri, 6. Bası, İstanbul 1975, s. 209). Ortaklık, ticaret sicilinden kaydı silininceye kadar tüzel kişiliğini korur. Bu nedenle, gerek infisah gerekse fesih kararı, anonim ortaklığın sonunu değil, tasfiye işlemlerinin başlangıcını ifade eder (Hasan Pulaşlı, Şirketler Hukuku Temel Esaslar, 10. Baskı, 2011, s. 511; İsmail Doğanay, Türk Ticaret Kanunu Şerhi, C. II, 4. Baskı, 2004, s. 1309).
H.G.K.’nun 10.6.2009 gün ve 2009/11-173 E-2009/247 K. sayılı ilamında; iflas eden şirketin ticaret sicilinden kaydı silinmekle dava ve taraf ehliyetinin sona ereceği kabul edilmiştir.
Somut olayın açıklanan ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesine gelince:
Davacılar tarafından davanın açıldığı tarihte davalı şirket hakkında verilen iflas kararı kesinleşmiş ise de, iflas kapanış onayı yapılarak ticaret sicilindeki kaydı kapatılmamıştır.
Yukarıda da belirtildiği üzere, şirket hakkında iflas kararı verilmesi ve hatta bu kararın kesinleşmesi ile taraf sıfatı sona ermemekte; şirketin tüzel kişiliği tasfiye amacıyla sınırlı olarak devam etmekte; müflis şirket aleyhine açılan davanın takibinin ise şirketçe değil iflas masası tarafından yapılması gerekmektedir.
H.G.K.nda yapılan görüşmede mahkeme kararının salt uyuşmazlıkla sınırlı olmak üzere taraf ehliyeti yönünden incelenmesi gerektiği; Özel Daire bozma ilamının 2 numaralı bendinin son paragrafında de yer alan ve “Bu durumda mahkemece” ibaresi ile başlayan işin esasına dair bozma nedenlerinin bu aşamada incelenemeyeceği oybirliği ile kararlaştırılmıştır.
Heyetçe, salt muflis şirketin aktif husumet ehliyetinin olup olmadığına dair olarak yapılan değerlendirmede:
İflas eden ve ticaret sicilinden terkin edilmemiş bulunan müflis kapital sigorta şirketinin eldeki davada pasif husumet ehliyetinin bulunduğu ve taraf olarak kabul edilmesi gerektiği; ancak iflas eden bu şirketi davada temsil yetkisinin iflas masasına ait olduğu, bu sebeple iflas masasının davaya dahil edilerek toplanacak delillere göre bir karar verilmesi gerektiği, oybirliği ile benimsenmiştir.
Hal böyle olunca; mahkemece, müflis kapital sigorta şirketinin davalı ve davada taraf olarak kabulüyle iflas masasınca temsilinin sağlanması için iflas masasının davaya dahil edilmesi gerekirken, davada aktif husumet ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle bu şirket hakkındaki davanın reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
Direnme kararı açıklanan bu değişik sebeplerle bozulmalıdır.
SONUÇ : Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının yukarda gösterilen değişik nedenlerden dolayı BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına dair temyiz itirazlarının bu aşamada irdelenmesine yer olmadığına, 29.02.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
23. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3551
K. 2012/4643
T. 5.7.2012
• İFLASIN ERTELENMESİ DAVASINDA İHTİYATİ TEDBİR TALEBİ ( Davacı Şirketlerin Aynı Şirketler Grubu İçinde Yer Aldığı – İhtiyati Tedbir Talebi Reddedilen A.Ş.’nin Tedbir Talebi Kabul Edilen Diğer Davacı Şirkete Kefaleti Nedeni İle Mali Yapısında Olumsuzluk Olabileceğinin Gözetileceği )
• ANONİM ŞİRKETİN LİMİTED ŞİRKETE KEFİL OLMASI ( İhtiyati Tedbir Talebi/Davacı Şirketlerin Aynı Şirketler Grubu İçinde Yer Aldığı – Tedbir Talebi Reddedilen A.Ş.’nin Tedbir Talebi Kabul Edilen Diğer Davacı Şirkete Kefaleti Nedeni İle Mali Yapısında Olumsuzluk Olabileceği/Buna Göre Karar Verileceği )
• İHTİYATİ TEDBİR TALEBİ ( Davacı Şirketlerin Aynı Şirketler Grubu İçinde Yer Aldığı – İhtiyati Tedbir Talebi Reddedilen A.Ş.’nin Diğer Davacı Şirkete Kefaleti Nedeni İle Mali Yapısında Olumsuzluk Olabileceğinin Dikkate Alınacağı/Bu Hususun Gözetilerek Karar Verilmesi Gereği )
• AYNI ŞİRKETLER GRUBU İÇİNDE YER ALAN A.Ş.’NİN LTD. ŞTİ.’YE KEFİL OLMASI ( İhtiyati Tedbir Talebi Reddedilen A.Ş.’nin Tedbir Talebi Kabul Edilen Diğer Davacı Şirkete Kefaleti Nedeni İle Mali Yapısında Olumsuzluk Olabileceğinin Dikkate Alınacağı )
2004/m.179
ÖZET : Temyize konu karar; iflasın ertelenmesi davası içinde davacılar vekilince talep edilen ihtiyati tedbir talebine ilişkindir. Bilirkişi kurulu raporu ve ek raporunda; mahkemece tedbir talebinin kabul edildiği davacı … Denizcilik San. Ltd. Şti.’nin borca batık durumda olduğu, tedbir talebinin reddedildiği, diğer davacı … Deniz İşletmeciliği A.Ş.’nin ise varlık ve borç değerinde negatif bir durum söz konusu olmamasına rağmen … Denizcilik Ltd. Şti.’nin borçlarına kefaleti nedeni ile bilançosunun negatife geçme ihtimalinin bulunduğu ifade edilmiştir. Mahkemece her iki davacı şirketin aynı şirketler grubu içinde yer aldığı ve mali yapılarının birbirine bağlı olduğu, ihtiyati tedbir talebi reddedilen … A.Ş.’nin diğer davacı şirkete kefaleti nedeni ile mali yapısında olumsuzluk olabileceği hususları gözönüne alınıp, değerlendirilerek bu şirketin tedbir talebi hakkında bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Davacının ihtiyati tedbir talebinin yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı talebin kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde ihtiyati tedbir talep eden N… S… Deniz İşletmeciliği ve Tic. A.Ş. vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : İhtiyati tedbir talep edenler vekili, müvekkili şirketlerin deniz taşıma işi ile iştigal ettiklerini, şirket ortaklarının S. ailesinin mensupları olduklarının ve şirketlerin gemi yapımı işi ile de ticari hayatlarını devam ettirdiklerini, ancak son yıllarda yaşanan ekonomik daralmalar nedeni ile müvekkili şirketlerin darboğaza girip borca batık hale geldiğini ileri sürerek, İİK’nun 179. madde ve ilgili mevzuat gereğince iflasların bir yıl süre ile ertelenmesine ve İİK’nun 179/a maddesi gereğince gerekli tedbirlerin alınmasını talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, yapılan araştırma ve alınan bilirkişi kurulu raporlarına göre, davacı N… S… Denizcilik Ltd. Şti.’nin borca batık durumda olduğu gerekçesiyle, bu şirket hakkında ihtiyati tedbir kararı verilmesine, diğer davacı N… S… Tic. A.Ş.’nin ise varlık ve borç değerinde negatif bir durum olmadığı için bu şirket yönünden ihtiyati tedbir talebinin reddine karar verilmiştir.
Karar, ihtiyati tedbir talep eden N… S… Deniz İşletmeciliği A.Ş. vekilince temyiz edilmiştir.
Temyize konu karar; iflasın ertelenmesi davası içinde davacılar vekilince talep edilen ihtiyati tedbir talebine ilişkindir.
Mahkemece, alınan bilirkişi kurulu raporu ve ek raporunda; mahkemece tedbir talebinin kabul edildiği davacı NS Denizcilik San. Ltd. Şti.’nin borca batık durumda olduğu, tedbir talebinin reddedildiği, diğer davacı N… S… Deniz İşletmeciliği A.Ş.’nin ise varlık ve borç değerinde negatif bir durum söz konusu olmamasına rağmen NS Denizcilik Ltd. Şti.’nin borçlarına kefaleti nedeni ile bilançosunun negatife geçme ihtimalinin bulunduğu ifade edilmiştir.
Bu durumda, mahkemece her iki davacı şirketin aynı şirketler grubu içinde yer aldığı ve mali yapılarının birbirine bağlı olduğu, ihtiyati tedbir talebi reddedilen N… S… A.Ş.’nin diğer davacı şirkete kefaleti nedeni ile mali yapısında olumsuzluk olabileceği hususları gözönüne alınıp, değerlendirilerek bu şirketin tedbir talebi hakkında bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tedbir talebi reddedilen N… S… Deniz İşletmeciliği A.Ş. vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile Mahkeme’nin 19.06.2012 gün 2012/59 no’lu müteferrik kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 05.07.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/12-223
K. 2006/235
T. 26.4.2006
• ANONİM ŞİRKETİN TEMSİLİ (Yönetim Kurulu Tarafından Temsil Olunacağı – Temsile Yetkili Olmayan Şirket Ortağının Açmış Olduğu Davaya Şirketi Temsile Yetkili Olanlarca Onay da Verilmediğine Göre Davanın Reddi Gereği)
• YETKİSİZ KİŞİNİN AÇTIĞI DAVA ( Temsile Yetkili Olmayan Şirket Ortağının Açmış Olduğu Davaya Şirketi Temsile Yetkili Olanlarca Onay da Verilmediğine Göre Davanın Reddi Gereği )
6762/m. 317
ÖZET : Anonim şirket yönetim kurulu tarafından temsil olunur. Temsile yetkili olmayan şirket ortağının açmış olduğu davaya şirketi temsile yetkili olanlarca onay da verilmediğine göre davanın reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “Şikayet” ( ödeme emrine ilişkin tebligatın iptali ) davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Üsküdar 2. İcra Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 29.3.2005 gün ve 2005/223-281 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine. Yargıtay 12 .Hukuk Dairesinin 30.6.2005 gün ve 2005/11009-14194 sayılı ilamı ile. ( … TTK’nın 317. maddesinde Anonim Şirket İdare Meclisi tarafından temsil olunur.” hükmüne yer verilmiştir. Somut olayda, alacaklı tarafından borçlu F. Madencilik Mikronize Feletasyon Oto-Petrol İnş. Taah. Nakl. San. Tic. A.Ş. aleyhine başlatılan genel haciz yolu ile takipte örnek 49 ödeme emrinin borçlu şirketin adresinde büroda görevli işçisi Hanifi Ç. ‘ye tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. Tebligatın usulsüzlüğünü öne sürerek İcra Mahkemesine başvuruda bulunan kişi ise TTK’nın 317 ve müteakip maddelerinde belirtilen temsile yetkili olmayan şirket hissedarı MB’dir. Onun tarafından açılmış olan bu davaya şirketi temsile yetkili olanlarca icazet verildiği de belgelendirilmeden mahkemece adı geçenin huzuruyla şikayetin sonuçlandırılması isabetsizdir… ) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlarla bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre. Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire Bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK’un 429. Maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.4.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
5. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/3420
K. 2011/11745
T. 29.6.2011
• KAMULAŞTIRMA BEDELİNİN TESPİTİ ( Arsa Niteliğindeki Taşınmazlara Değerlendirme Tarihinden Önceki Özel Amacı Olmayan Serbest Satışlara Göre Emsal Karşılaştırılması Yapılarak Değer Biçileceği – Anonim Şirketlerce Yapılan Taşınmaz Alımları Özel Amaçlı Olduğu İçin Emsal Olarak Kabul Edilemeyeceği )
• ARSA NİTELİĞİNDEKİ TAŞINMAZLAR ( Kamulaştırma Bedelinin Tespiti/Değerlendirme Tarihinden Önceki Özel Amacı Olmayan Serbest Satışlara Göre Emsal Karşılaştırılması Yapılarak Değer Biçileceği – Anonim Şirketlerce Yapılan Taşınmaz Alımlarının Değer Biçmede Esas Alınamayacağı/Yeniden Oluşturulacak Bilirkişi Kurulu Raporuna Göre Bedelin Tespit Edileceği )
• DEĞER BİÇME ( Arsa Niteliğindeki Taşınmazlara Değerlendirme Tarihinden Önceki Özel Amacı Olmayan Serbest Satışlara Göre Emsal Karşılaştırılması Yapılarak Değer Biçileceği – Anonim Şirketlerce Yapılan Taşınmaz Alımları Özel Amaçlı Olduğu İçin Emsal Olarak Kabul Edilemeyeceği )
• ANONİM ŞİRKETLERCE YAPILAN TAŞINMAZ ALIMLARI ( Ticari Rekabet Nedeniyle Yapmış Olduğu Alımların Özel Amaçlı Olduğu – Kamulaştırma Bedelinin Tespitinde Emsal Alınamayacağı )
2942/m.10, 11/1-g
ÖZET : Dava kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir. Arsa niteliğindeki taşınmazlara değerlendirme tarihinden önceki özel amacı olmayan serbest satışlara göre emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilir. Dava konusu taşınmaza değer biçilirken Anonim Şirketlerce yapılan taşınmaz alımları değer biçmede esas alınmıştır. Anonim Şirketlerin ticari rekabet sebebiyle yapmış oldukları alımlar özel amaçlı olup, emsal olarak kabul edilemez. Taraflara emsal bildirmeleri için imkan tanınması, gerektiğinde re’sen emsal celp edilerek, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki 4650 Sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kabulüne dair verilen yukarda gün ve sayıları yazılı hükümün Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili ile davalı yönünden verilen dilekçeyle istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup iş anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, 4650 Sayılı Kanunla değişik 2942 Sayılı Kamulaştırma Kanununun 10. maddesine dayanan kamulaştırma bedelinin tespiti ve kamulaştırılan taşınmazın yol olarak tapudan terkini istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili ve davalı tarafından temyiz edilmiştir. Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan rapor geçersizdir. Şöyle ki;
Kamulaştırma Kanunun 11/1-g maddesi uyarınca arsa niteliğindeki taşınmazlara değerlendirme tarihinden önceki özel amacı olmayan serbest satışlara göre emsal karşılaştırması yapılarak değer biçilir.
Dava konusu taşınmaza değer biçilirken Anonim Şirketlerce yapılan taşınmaz alımları değer biçmede esas alınmıştır. Anonim Şirketlerin ticari rekabet sebebiyle yapmış oldukları alımlar özel amaçlı olup, emsal olarak kabul edilemez. Bu durumda, taraflara emsal bildirmeleri için imkan tanınması, gerektiğinde re’sen emsal celp edilerek, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu eşliğinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Davalı vekili ve davalının temyiz itirazları yerinde olduğundan hükümün açıklanan sebeplerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz edenlerden peşin alınan temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine ve temyiz harcının istenildiğinde iadesine, 29.6.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/9920
K. 2011/15328
T. 17.11.2011
• ŞİRKETİN FESİH VE TASFİYESİ (Talep Edildiğine Göre Anonim Şirketlerin İnfisahı ve Tasfiyesini Düzenleyen TTK’nun 434/3. Md. Hükmünde Düzenlenen Şirket Sermayesinin Aynı Yasa’nın 324.Md. Gereğince Üçte İkisinin Ziyaı Halinde Şirketin Münfesih Olacağı Sebebine Dayandığının Kabulü Gerektiği)
• ANONİM ŞİRKETLERİN İNFİSAHI VE TASFİYESİ (TTK’nun 434/3. Md. Hükmünde Düzenlenen Şirket Sermayesinin Aynı Yasa’nın 324.Md. Gereğince Üçte İkisinin Ziyaı Halinde Şirketin Münfesih Olacağı Sebebine Dayandığının Kabulü Gerektiği)
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ (Şirketin Fesih ve Tasfiyesi Talebi – Şirketin Anasözleşmesi Bilançoları Kar ve Zarar Tabloları Ticaret Sicil Dosyası Üzerinde Bilirkişi İncelemesi Yapılarak Şirketin Sermayesinin 2/3’nü Kaybedip Kaybetmediği Belirlenip Sonucuna Göre Karar Vermek Gerektiği)
6762/m.324,434/3
ÖZET : Davacılar vekili, … A.Ş.’ ye kayyım tayin edilmesine, tayin edilecek kayyım vasıtasıyla şirketin amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale gelmesi, yine şirketin iflas durumunda olması nedenleri ile fesih ve tasfiye işlemlerinin yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Islah dilekçesinde şirketin iflas halinde olduğu iddia edilerek şirketin fesih ve tasfiyesi talep edildiğine göre anonim şirketlerin infisahı ve tasfiyesini düzenleyen TTK’nun 434/3. maddesi hükmünde düzenlenen şirket sermayesinin aynı Yasa’nın 324.madde gereğince üçte ikisinin ziyaı halinde şirketin münfesih olacağı sebebine dayandığının kabulü gerekir. Mahkemece, davacıların bu iddiaları uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile incelenmeksizin hüküm kurulmuştur. Bu itibarla mahkemece, anasözleşmesi, bilançoları, kar ve zarar tabloları, ticaret sicil dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak şirketin sermayesinin 2/3’nü kaybedip kaybetmediği belirlenip sonucuna göre karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 06/01/2009 tarih ve 2008/395-2009/1 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi duruşmalı olarak davacılar vekili tarafından istenmiş olmakla, duruşma için belirlenen 15.11.2011 gününde taraflar ve avukatları tebligata rağmen duruşmaya gelmediklerinden tetkikatın evrak üzerinde yapılmasına ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakılmıştı. Dava dosyası için Tetkik Hakimi Deniz Bilir tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı şirketin % 20.5831 oranında hissedarları olduklarını, 02.05.2008 tarihinde süresi biten davalı şirket yönetim kurulunun görevi kötüye kullandığına, fabrikayı kasten zarara uğrattıklarına dair kuvvetli şüphe oluştuğundan Adana 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/248 esas sayılı dosyası ile denetçi tayini için dava açıldığını, yine müvekkillerinin bilanço görüşmelerini erteleme talebi doğrultusunda 02.05.2007 tarihine kadar yapılan ve genel kurulun iptali konusunda Adana 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/235 esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, yönetim kurulunun ortakları zarara uğratmak kastıyla hareket ettiklerini, haksız kazanç sağladıklarını, Adana 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/73 D.iş sayılı dosyasından yapılan tespitle alınan rapora göre makine ve teçhizatların değerinin altında satış gösterildiğinin tespit edildiğini, davalı şirketin son genel kurul toplantısının 02.05.2007 tarihinde yapıldığını, 02.05.2008 tarihinde yapması gereken genel kurulun yapılmadığını, bilançoların hazırlanmadığını, davalı şirketin yönetim kurulunun fabrika sahasının bulunduğu arsayı satmayı planladıklarını ileri sürerek davacıların hissedarı olduğu Ö… A.Ş.’nin organsız kalması ve şirket yönetimindeki suistimaller nedeniyle T.T.K.’nun 434 ve devam eden maddeleri çerçevesinde yapılması planlanan 08.10.2008 tarihli genel kurul toplantısından önce tedbiren Ö… A.Ş.’ne kayyım tayin edilmesine, tayin edilecek kayyım vasıtasıyla şirketin fesih ve tasfiye işlemlerinin yapılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 22.12.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile 08.10.2008 tarihli genel kurul toplantısından önce tedbiren Ö… A.Ş.’ ye kayyım tayin edilmesine, tayin edilecek kayyım vasıtasıyla şirketin fesih ve tasfiye işlemlerinin yapılmasına” şeklinde yer alan istemin tayin edilecek kayyımın tayin zamanı açısından bir sınırlama olmaksızın Ö… A.Ş.’ ye kayyım tayin edilmesine, tayin edilecek kayyım vasıtasıyla şirketin amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale gelmesi, yine şirketin iflas durumunda olması nedenleri ile fesih ve tasfiye işlemlerinin yapılmasına ” şeklinde davayı ıslah ettiğini beyan etmiştir.
Davalı vekili, görev süresi dolsa dahi yeni yönetim kurulu seçilinceye kadar eski yöneticilerin görevlerinin devam edeceğini, bu halde şirketin organsız kalmasının söz konusu olmadığını, görev süresi bitmiş olsa dahi yöneticilerin genel kurula çağrı görevinin devam ettiğini, görev süresi sona eren yönetim kurulu üyelerinin yerine yenisinin seçilmemiş olmasının toplantıda alınan kararları geçersiz kılmayacağını ve davanın açılmasından sonra şirket genel kurul toplantısı yapılmışsa davanın konusu kalmayacağını, davacının iddialarının samimi olmadığını, şirketin faaliyetlerine devam edebilmesi için gayrimenkulünü satmak zorunda bulunduğunu, esas işin Organize Sanayinde bulunan fabrikada yürütüldüğünü savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, toplanan kanıtlar ve tüm dosya kapsamına göre, yönetim kurulu üyeliğinin belirli bir süre için seçilmiş olması ve sürenin dolmuş olması tek başına TTK 435. maddesindeki organ yokluğu sonucunu doğurmayacağı, süresi dolan yönetim kurulunun genel kurulu toplantıya çağırma yetki ve görevi devam ettiği, genel kurulun 8.10.2008 tarihi itibarı ile yapılması sonucu organ yokluğuna ilişkin eksikliğin giderildiği, ıslah dilekçesi ile davalı şirketin borç içerisinde olduğu, mali açıdan iflasın eşiğine geldiği, şirketin amacının gerçekleşmesinin imkansız olduğu belirtilerek şirketin feshinin talep edildiği ancak şirketin mali durumunun bozulması maksadın gerçekleşmesinin imkansızlığı sonucunu doğurmayacağı, şirketin faaliyetlerine devam ettiği, şirketin Şakirpaşa mahallesinde bulunan eski fabrikasına ait taşınmazını satıp bu parayı organize sanayi bölgesinde kurduğu aynı işi yeni teknoloji ürünü makineler ile donatılmış işletmesine sermaye yapmak istediği, Anonim Şirketlerde kazanç elde edilmemesi ve bu durumun birkaç yıl devam etmesinin TTK. 434 maddesi hükmü anlamında amacın meydana gelmesinin imkansızlığı sayılamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacılar vekili temyiz etmiştir.
1-Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davacılar vekili, dava dilekçesi ve 12.12.2008 tarihli ıslah dilekçesi ile 08.10.2008 tarihli genel kurul toplantısından önce tedbiren Ö… A.Ş.’ ye kayyım tayin edilmesine, tayin edilecek kayyım vasıtasıyla şirketin amacını gerçekleştirmesinin imkansız hale gelmesi, yine şirketin iflas durumunda olması nedenleri ile fesih ve tasfiye işlemlerinin yapılmasına karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece Anonim Şirketlerde kazanç elde edilmemesi ve bu durumun birkaç yıl devam etmesi halinde dahi bu durum T.T.K.’ nun 434 maddesi hükmü anlamında amacın meydana gelmesinin imkansızlığı sayılamayacağı, ayrıca şirket ana sermayesinin bir bölümünün kayıp edildiği iddia ve ispat edilmediği, iddianın bu yönde dahi olmadığı anlaşılmakla, ıslah edilmiş hali ile bilirkişi incelemesine gerek görülmeksizin davalı şirketin feshi koşullarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ıslah dilekçesinde şirketin iflas halinde olduğu iddia edilerek şirketin fesih ve tasfiyesi talep edildiğine göre anonim şirketlerin infisahı ve tasfiyesini düzenleyen TTK’nun 434/3. maddesi hükmünde düzenlenen şirket sermayesinin aynı Yasa’nın 324.madde gereğince üçte ikisinin ziyaı halinde şirketin münfesih olacağı sebebine dayandığının kabulü gerekir. Mahkemece, davacıların bu iddiaları uzman bilirkişi kurulu aracılığı ile incelenmeksizin hüküm kurulmuştur. Bu itibarla mahkemece, anasözleşmesi, bilançoları, kar ve zarar tabloları, ticaret sicil dosyası üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak şirketin sermayesinin 2/3’nü kaybedip kaybetmediğinin belirlenip sonucuna göre karar vermek gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 17.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.