Ateşli Silahlar Kanununa Muhalefet Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
E. 2010/12648
K. 2011/4111
T. 31.5.2011
• ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNU’NA AYKIRI DAVRANMAK SUÇU ( Hükümlünün Islahı Amacına Hizmet Etmeyen Suçla İlgisi Olmayan Mükellefiyete Hükmedilemeyeceği – İçkili Yerlere Gitmekten Yasaklanması Yükümlülüğü Üzerinden İnfaz Yapılacağı )
• DENETİMLİ SERBESTLİK TEDBİRİ ( 6136 S.K.’ya Aykırı Davranmak Suçu – Hükümlünün Islahı Amacına Hizmet Etmeyen Suçla İlgisi Olmayan Mükellefiyete Hükmedilemeyeceği )
• İÇKİLİ YERLERE GİTME YASAĞI ( 6136 S.K.’ya Aykırı Davranmak Suçu – Çam Fidanı Dikme Yükümlülüğüne Tabi Tutulması Yerine Bu Yükümlülük Üzerinden İnfaz Yapılacağı )
6136/m.13/1
5271/m.231/8-c
ÖZET : Suçla ilgisi olmayan, hükümlünün ıslahı amacına hizmet etmeyen mükellefiyete hükmedilemez. Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a aykırı davranmak suçunu işleyen sanığın masrafı kendisi tarafından karşılanmak kaydıyla çam fidanı dikme yükümlülüğüne tabi tutulması yerine, 6 ay süreyle içkili yerlere gitmekten yasaklanması yükümlülüğü üzerinden infaz yapılmalıdır.
DAVA : 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a aykırı davranmak suçundan sanığın, anılan Kanun’un 13/1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62, 52. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 500 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi uyarınca sanık hakkındaki hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, sanığın 5 yıl denetim süresine tabi tutulmasına, aynı Kanun’un 231/8-c maddesi uyarınca sanığın orman işletmesince hazırlanan Çivril sınırları içerisinde bir yere, masrafı kendisi tarafından karşılanmak kaydıyla 300 adet çam fidanı diktirme yükümlülüğüne tabi tutulmasına dair ( ÇİVRİL ) Asliye Ceza Mahkemesinin 16.07.2009 tarihli ve 2009/147 esas, 2009/349 sayılı kararını kapsayan dosyasıyla ilgili olarak; Dosya kapsamına göre, Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 18.11.2009 tarihli, 2009/50866 esas ¬ 2009/43141 sayılı ilamında da vurgulandığı üzere, “fidan diktirme” mükellefiyetinin para sarfı ile yerine getirilebilecek maddi bir edim ihtiva ettiği, hakimin ceza ve mükellefiyet tayininde takdir yetkisini haiz ise de, bu takdirini kanundaki ilkeler çerçevesinde kullanmak durumunda olduğu, işlenen suçla ilgisi olmayan, hükümlünün ıslahı amacına hizmet etmeyen “fidan diktirme” mükellefiyetine hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 02.09.2010 gün ve 54008 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 22.09.201 gün ve KYB/2010-211860 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosya içeriğine göre; kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,
SONUÇ : Çivril Asliye Ceza Mahkemesinin 16.07.2009 tarihli ve 2009/147 esas ve 2009/349 sayılı kararının CMK.nun 309. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), hükümden CMK.nun 231/8-c madde ve fıkrası uyarınca hükmolunan “sanığın kaymakamlıkça gösterilecek Orman İşletmesince hazırlanan Çivril sınırları içerisinde bir yere masrafı kendisi tarafından karşılanmak kaydıyla “300” adet çam fidanı dikme yükümlülüğüne tabi tutulmasına” ilişkin yükümlülüğün çıkarılarak yerine “hükümlünün 6 ay süreyle içkili yerlere gitmekten yasaklanması” yükümlülüğüne hükmolunmak suretiyle, infazın bu yükümlülük üzerinden yapılmasına, hükmün diğer kısımlarının aynen yerinde bırakılmasına, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine, 31.05.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
E. 2011/11054
K. 2011/10338
T. 29.9.2011
• ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNU’NA AYKIRILIK ( Hapis Cezasına Mahkum Edilmediği Anlaşılan 65 Yaşını Bitirmiş Sanık Hakkında Tayin Olunan Kısa Süreli Hapis Cezasının Tedbirlerden Birine Çevrileceği )
• ALTMIŞBEŞ YAŞINI BİTİRMİŞ SANIK ( Ateşli Silahlar Kanunu’na Aykırılık – Hapis Cezasına Mahkum Edilmediği Anlaşılan Sanık Hakkında Tayin Olunan Kısa Süreli Hapis Cezasının Tedbirlerden Birine Çevrilmesi Gerektiği )
• KISA SÜRELİ HAPİS CEZASININ TEDBİRLERDEN BİRİNE ÇEVRİLMEMESİ ( Ateşli Silahlar Kanunu’na Aykırılık – Hapis Cezasına Mahkum Edilmediği Anlaşılan 65 Yaşını Bitirmiş Sanık Hakkında Tayin Olunan Kısa Süreli Hapis Cezasının Tedbirlerden Birine Çevrileceği )
5237/m.50
6136/m.13
ÖZET : 6136 Sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a aykırı davranmak suçunda; hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılan 65 yaşını bitirmiş bulunan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının tedbirlerden birine çevrilmesi gerekir.
DAVA : 6136 Sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a aykırı davranmak suçundan sanığın anılan Kanun 13/1, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52/2. maddeleri gereğince 1 yıl hapis ve günlüğü 20 Türk lirası üzerinden 5 gün adli para cezasının paraya çevrilmesi sonucu 100,00 yeni Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına dair ( BAKIRKÖY ) 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.09.2005 tarihli ve 2004/808 esas, 2005/619 Sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre;
1- ) Suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılan 65 yaşını bitirmiş bulunan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesinde,
2- ) Suç tarihinin 17.07.2004 tarihi olmasına göre, adli para cezasının 5252 Sayılı Türk Ceza Kanunun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 5/2. maddesi gereğince alt sınırının dörtyüzellimilyon, üst sınırının yüzmilyar Türk lirası arasında belirlenerek sanığın cezalandırılması yerine, yazılı şekilde ceza tayininde isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı C.M.K.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 01.08.2011 gün ve 40895 Sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 22.8.2011 gün ve KYB-2011/263192 Sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi:
Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- ) 5252 Sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 5/2. maddesinde yer alan “Bu kanunlarda Türk Ceza Kanununda belirlenen cezalar sistemine uygun değişiklik yapılıncaya kadar, alt veya üst sınırlar arasında uygulama yapılmasını gerektirir nitelikteki adli para cezalarında cezanın altsınırı dörtyüzellimilyon, üst sınırı yüzmilyar Türk Lirası olarak uygulanır.” şeklindeki düzenleme uyarınca suç tarihinde yürürlükte bulunan 6136 Sayılı Kanunun 15/1. maddesi uyarınca temel adli para cezasının 450 TL olduğu gözetilmeden, suç tarihinde yürürlükte olmayan ve 08.02.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5728 Sayılı Kanun ile değişik 15/1. madde uyarınca gün adli para cezası belirlenerek sanığa 100 TL adli para cezası tayini suretiyle noksan ceza tayini,
2- ) Suç tarihinden önce hapis cezasına mahkum edilmediği anlaşılan 65 yaşını bitirmiş bulunan sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 50/3. maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasındaki tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi nedeniyle, Adalet Bakanlığının istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığınca düzenlenen ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden,
SONUÇ : Bakırköy 9. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.09.2005 gün ve 2004/808 esas 2005/619 Sayılı kararının C.M.K.nun 309. maddesi uyarınca doğrudan verilen adli para cezası yönünden aleyhe tesir etmemek üzere, hapis cezasına ilişkin kısım ise lehe olarak kanun yararına ( BOZULMASINA ), sanığın suç tarihinde 70 yaşında olması ve silinme koşulları oluşmuş adli sicil kaydı bulunduğu anlaşılmakla T.C.K.nun 50/3. madde ve fıkrası uyarınca sanık hakkında tayin olunan kısa süreli hapis cezasının 647 Sayılı Kanunun 4. madde ve fikrası uyarınca günlüğü 11 TL’den çevrilmek suretiyle 4015 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına” hükümün bu miktar üzerinden infazına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 29.09.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2011/8-274
K. 2011/300
T. 27.12.2011
• ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNU’NA AYKIRILIK ( Tefhimden İtibaren Bir Haftalık Temyiz Süresini Kaçıran Sanık Müdafiinin Yerel Mahkemeye Hitaben Yazdığı Eski Hale Getirme İstemi Niteliğindeki Dilekçesi Hakkında Karar Verme Görevinin Yargıtay’ın İlgili Ceza Dairesine Ait Olduğu )
• ESKİ HALE GETİRME TALEBİ ( Tefhimden İtibaren Bir Haftalık Temyiz Süresini Kaçıran Sanık Müdafiinin Yerel Mahkemeye Hitaben Yazdığı Eski Hale Getirme İstemi Niteliğindeki Dilekçesi Hakkında Karar Verme Görevinin Yargıtay’ın İlgili Ceza Dairesine Ait Olduğu – 6136 S.K.’ya Aykırılık )
• YARGITAY’IN GÖREV ALANI ( Tefhimden İtibaren Bir Haftalık Temyiz Süresini Kaçıran Sanık Müdafiinin Yerel Mahkemeye Hitaben Yazdığı Eski Hale Getirme İstemi Niteliğindeki Dilekçesi Hakkında Karar Verme Görevinin Yargıtay’ın İlgili Ceza Dairesine Ait Olduğu – 6136 S.K.’ya Aykırılık )
6136/m. 13
5271/m.40
ÖZET : 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçunda uyuşmazlık; eski hale getirme istemini hangi merciin değerlendirmesi gerektiği ve buna bağlı olarak yerel mahkeme tarafından verilen temyiz isteminin reddi kararının Özel Dairece kaldırılıp mahkûmiyet hükmünün bozulmasına karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.Yerel mahkeme hükmünün tefhiminden itibaren bir haftalık temyiz süresini kaçıran sanık müdafiinin yerel mahkemeye hitaben yazdığı eski hale getirme istemi niteliğindeki dilekçesi hakkında karar verme görevinin Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine ait olması nedeniyle, yerel mahkemece bu istemle ilgili olarak verilen temyizin reddi kararı hukuksal değerden yoksundur. Bu husus dikkate alınmalıdır.
DAVA : 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık E. İ.’nın anılan Kanunun 13/1, 5237 Sayılı T.C.K.nın 62, 50/1-a, 52/2-4 ve 54/4. maddeleri uyarınca 6.375 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye ve zoralıma ilişkin, Bağcılar 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.02.2007 gün ve 144-150 Sayılı hüküm, sanık müdafii tarafından 8.3.2007 tarihinde temyiz edilmiş, bu istem de yerel mahkemece 9.3.2007 tarihli ek kararla süresinden sonra yapıldığından bahisle reddedilmiştir. Mahkumiyet hükmüyle birlikte temyiz isteminin reddine dair kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 08.06.2011 gün ve 5267-4540 sayı ile; “… 5271 Sayılı C.M.K.nın 34/2, 231/2 ve 232/6 ncı madde ve fıkralarına göre hüküm fıkrasında, karara karşı kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığının ve başvurma olanağı varsa süresi, mercii ve şeklinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, temyiz süresinin ne zaman başlayacağı ve ne şekilde başvurulacağı hususlarının gösterilmediği, bu sebeple sanık müdafiinin temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, yerel mahkemenin temyiz dilekçesinin reddine dair ek kararı kaldırılarak esas hükme yönelik yapılan incelemede; 5728 Sayılı Kanunun 562 nci maddesiyle değişik 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 231. maddesi ve bu maddenin 6 ncı fıkrasına 25.7.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6008 Sayılı Kanunun 7 nci maddesiyle eklenen cümle gözetilerek, koşullarının varlığı halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılması yönünde mahkemece değerlendirme yapılması…”, Gerektiğinden hükmün BOZULMASINA karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.07.2011 gün ve 158634 sayı ile; “… Yerel mahkeme hükmünde yasa yolu bildiriminin ‘sanık ve müdafiinin yüzünde yedi gün içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere’ şeklinde olması sebebiyle bildirimin başvuru biçiminin gösterilmemesi sebebiyle temyiz süresi konusunda yanılgıya yol açıp açmayacağı değerlendirildiğinde, sanık müdafiinin yüzüne karşı verilen hükmün temyiz süresinin tefhimden itibaren başlayacağı, yasa yoluna başvuru şeklinin sanık müdafii tarafından bilinmesi gerektiği, bu hususta bir yanılgıya düşüldüğüne dair bir itirazın da bulunmadığı, 27.02.2007 günü tefhim olunan hükmü yasal süresinden sonra 08.03.2007 tarihinde temyiz eden sanık müdafiinin temyiz isteminin 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince halen yürürlükte olan 1412 Sayılı C.M.U.K.nın 310. maddesinde belirtilen bir haftalık süre içinde yapılmadığından aynı Kanunun 317 nci maddesi uyarınca reddine karar verilmesi gerekmektedir. Bu sebeple Yüksek Dairenin, ‘5271 Sayılı C.M.K.nın 34/2, 231/2 ve 232/6 ncı maddesine göre hüküm fıkrasında, karara karşı kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığı ve başvurma olanağı var ise süresi, mercii ve şekillerinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, temyiz süresinin ne zaman başlayacağı ve ne şekilde başvurulacağı hususlarının gösterilmediği, bu sebeple sanık müdafiinin isteğinin süresinde olduğu kabulünde’ isabet yoktur…”, Görüşüyle itiraz yasayoluna başvurarak, Özel Daire kararının kaldırılmasına ve yerel mahkemenin temyiz talebinin reddine dair kararının ONANMASINA karar verilmesi isteminde bulunmuştur. Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Sanığın 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen olayda, Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; eski hale getirme istemini hangi merciin değerlendirmesi gerektiği ve buna bağlı olarak yerel mahkeme tarafından verilen temyiz isteminin reddi kararının Özel Dairece kaldırılıp mahkûmiyet hükmünün BOZULMASINA karar verilmesinin isabetli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. İncelenen dosya içeriğine göre;
27.02.2007 tarihli hükmün, sanık ve müdafiinin hazır bulunduğu oturumda verildiği, yasa yolu bildiriminin ise, “temyiz yolu yedi gün içerisinde Yargıtay’da kabil olmak üzere” şeklinde gösterildiği, Anılan hükmün sanık müdafii tarafından sağlık sorunları sebebiyle sürenin kaçırıldığı açıklamasını içerir şekilde 08.03.2007 günü temyiz edildiği ve temyiz dilekçesine 07.03.2007 tarihli bir reçete ile “07.03.2007 gün ve saat 19.10” tarihini içerir hasta takip ve muayene evrakının eklendiği, Yerel mahkemece sanık müdafiinin temyiz isteminin, süresinden sonra olduğundan bahisle reddedildiği ve bu kararın da sanık müdafii tarafından temyiz edildiği, Özel Dairece; 5271 Sayılı Kanunun 34/2, 231/2 ve 232/6 ncı madde ve fıkralarına göre hüküm fıkrasında verilen karara karşı yasa yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığının ve başvurma olanağı var ise süresi, mercii ve şeklinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, temyiz süresinin ne zaman başlayacağı ve ne şekilde temyize başvurulacağının gösterilmediği, bu sebeple sanık müdafiinin temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşılmakla, yerel mahkemenin temyiz dilekçesinin reddine dair kararı kaldırılarak esas hükme yönelik yapılan incelemede hükmün BOZULMASINA karar verildiği, Anlaşılmaktadır.
5271 Sayılı Ceza Yargılaması Yasasının “Eski Hale Getirme” başlıklı 40. maddesinin 1. fıkrasında; kusuru bulunmaksızın bir süreyi geçirmiş olan kişinin eski hale getirme isteminde bulunabileceği, “Eski Hale Getirme Dilekçesi” başlıklı 41. maddesinde ise, eski hale getirme dilekçesinin, engelin kalkmasından itibaren yedi gün içerisinde, süreye uyulduğunda usule dair işlemleri yapacak olan mahkemeye verileceği, dilekçe sahibinin, sürenin geçmesinde kusuru olmadığına dair olguları, varsa belgelerini de ekleyerek açıklayacağı, dilekçe verildiği anda usule dair yapılamayan işlemlerin de yerine getirileceği belirtildikten sonra, “Eski Hale Getirme Dilekçesi Üzerine Verilecek Karar” başlıklı 42/1. maddesinde; “süresi içinde usul işlemi yapılsaydı, esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse, eski hale getirme dilekçesi hakkında da o mahkeme karar verir” şeklinde düzenlemeye yer verilmiştir. Anılan düzenleme 1412 Sayılı Ceza Yargılaması Usulü Yasasının “Eski Hale Getirme İstidasının Mercii ve Bu Husustaki Kararlar” başlıklı 43/1. maddesindeki; “mehli içinde usul muamelesi yapılmış olsaydı esasa hangi mahkeme hükmedecek idiyse eski hale getirme istidası hakkında dahi o mahkeme karar verir” biçimindeki düzenlemeyle tamamen aynıdır. Ceza Genel Kurulunun 16.12.2008 gün 144-234, 23.09.1974 gün 227-408 ve 16.4.1973 gün 213-345 Sayılı kararlarında da açıkça vurgulandığı ve yargısal kararlarla da istikrarlı şekilde uygulandığı üzere, temyiz süresinin geçirilmiş olması sebebiyle ileri sürülen eski hale getirme istemleri hakkında inceleme ve karar verme görevi Yargıtay’a aittir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Yerel mahkeme hükmünün tefhiminden itibaren bir haftalık temyiz süresini kaçıran sanık müdafiinin yerel mahkemeye hitaben yazdığı 08.03.2007 tarihli eski hale getirme istemi niteliğindeki dilekçesi hakkında karar verme görevinin Yargıtay’ın ilgili ceza dairesine ait olması nedeniyle, yerel mahkemece bu istemle ilgili olarak verilen temyizin reddi kararı hukuksal değerden yoksundur. Bu itibarla, sanık müdafiinin eski hale getirme istemini içeren 08.03.2007 tarihli dilekçesi üzerine yerel mahkemece verilen 09.03.2007 tarihli temyizin reddi kararıyla anılan kararı kaldırarak yerel mahkeme hükmünün BOZULMASINA karar veren Özel Daire kararında isabet bulunmadığından kaldırılmasına, dosyanın öncelikle eski hale getirme istemi konusunda bir karar verilmesi için Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 08.06.2011 gün ve 5267-4540 Sayılı bozma kararıyla Bağcılar 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 09.03.2007 gün ve 26 müteferrik sayılı ek kararının kaldırılmasına,
3- Dosyanın sanık müdafiinin eski hale getirme istemi konusunda bir karar verilmesi için Yargıtay 8. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine, 27.12.2011 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2011/8-275
K. 2012/41
T. 14.2.2012
• ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNU’NA MUHALEFET ( Sanığın Birden Fazla Sabıkası Olduğu/Çelişkili Beyanlarda Bulunduğu – “Nedenleri Bulunmadığından … Arttırma veya İndirim Yapılmasına Takdiren Yer Olmadığına” Şeklinde Karar Verilebileceği )
• TAKDİRİ İNDİRİM NEDENLERİ ( 6136 S.K.’ya Muhalefet/Sanığın Birden Fazla Sabıkası Olduğu – Çelişkili Beyanlarda Bulunduğu/”Nedenleri Bulunmadığından … Arttırma veya İndirim Yapılmasına Takdiren Yer Olmadığına” Şeklinde Karar Verilebileceği )
• GEREKÇELİ KARAR ( 6136 S.K.’ya Muhalefet/Sanığın Birden Fazla Sabıkası Olduğu – Çelişkili Beyanlarda Bulunduğu/”Nedenleri Bulunmadığından … Arttırma veya İndirim Yapılmasına Takdiren Yer Olmadığına” Şeklinde Karar Verilmesinin Hukuka Uygun Olduğu )
• CEZANIN BELİRLENMESİ ( 6136 S.K.’ya Muhalefet/Sanığın Birden Fazla Sabıkası Olduğu – Çelişkili Beyanlarda Bulunduğu/”Nedenleri Bulunmadığından … Arttırma veya İndirim Yapılmasına Takdiren Yer Olmadığına” Şeklinde Karar Verilmesinin Hukuka Uygun Olduğu )
5237/m.62
6136/m.13
ÖZET : Uyuşmazlık; yerel mahkemenin takdiri indirim nedenleri ( 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinin ) uygulanmamasına yönelik olarak gösterdiği gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir. Şüphe üzerine yapılan üst aramasında ruhsatsız tabanca ele geçirilmesi üzerine sanık hakkında 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kamu davası açılmıştır. Birden fazla sabıkası olup, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilen ve aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan sanık hakkında, savunmasını tespit edip tutum ve davranışlarını bizzat gözlemleyen yerel mahkemece takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına dair gösterilen “Nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal veya takdiri sebeplerle arttırma veya indirim yapılmasına takdiren yer olmadığına” şeklindeki gerekçenin dosya içeriğine uygun, denetime elverişli, yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.
DAVA : 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık M. E. A.’ın anılan Kanunun 13/1. maddesi uyarınca 1 yıl hapis ve 450 ytl adli para cezasıyla cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin, İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 9.4.2007 gün ve 130-189 Sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 14.6.2011 gün ve 4697-4814 sayı ile; “… 1- 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinde takdiri indirim nedeni olarak ‘failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi’ hususların düzenlenmesi karşısında, bu hususlar irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle takdiri indirime yer olmadığına karar verilmesi,
2- ) T.C.K.’nın 53. maddesinin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın ( c ) bendinde yazılı sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet hakkıyla vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan koşullu salıverilmeye, altsoyu dışında kalanlarla ilgili hak ve yetkilerden ise cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hiçbir ayrım yapılmaksızın koşullu salıvermeye kadar hak yoksunluğuna hükmolunması…”, İsabetsizliklerinden BOZULMASINA karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 29.7.2011 gün ve 167635 sayı ile;“… Aynı cins suçu işleyen faillerden her birinin kişilik ve karakter bakımından özel bir durumu olması karşısında, bu suçlara daima aynı cezayı uygulamak, cezada adaletin sağlanması olanağını yok etmektedir. Yasa koyucu tarafından suçluyu tanımaksızın belirlenmiş olan cezanın, suçluya uygulanması, başka bir deyimle, suç ve suçlunun özellikleri göz önünde tutularak verilmesi gereken en uygun cezanın belirlenmesi, ‘cezaların kişiselleştirilmesi’dir. Cezada takdiri indirim nedenleri de bu işlevi yerine getirmede önemli bir yere sahiptir. Takdiri indirim nedenler 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinde ifadesini bulmuştur. Buna göre; ‘Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir’ şeklindedir. Madde metninden de anlaşılacağı üzere, ceza hukukumuz, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin bir olayda var olup olmadığını ve nelerin cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenleri olarak kabul edilebileceği konularını, hakimin mutlak takdirine bırakmış olup, nelerin bu kavrama gireceğini sınırlayıcı biçimde sayıp göstermeyerek ‘serbest takdir’ sistemini benimsemiştir. Serbest takdir sisteminde, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin varlığını kabul ve değerlendirme yetkisi, tamamen hakime ait bir haktır. Takdir sübjektif bir değerlendirme olduğuna göre, bunu davayı yöneten hakimden daha iyi bulup çıkaracak bir kimse olamaz. Zira suç, suçlu ve bununla ilgili her türlü delille, özellikle tanıklarla karşı karşıya olan, duruşmayı yönetmekle bunlarla doğrudan doğruya temas halinde bulunan hakimin, ilgili davada cezayı azaltıcı takdiri indirim nedenlerinin var olup olmadığını en iyi şekilde değerlendireceğinin kabulü gerektiği gibi, dosya kapsamına göre, makul olmayan veya yerinde kullanılmayan hakimin bu husustaki takdir hakkının Yargıtay tarafından denetleneceği de kuşkusuzdur. 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesine dair takdir hakkı kullanılırken, gösterilen gerekçenin makul olması, hukuk kurallarını zedelemeyecek, yasaların maksat ve amacına aykırı düşmeyecek, vicdanları rahatsız etmeyecek bir nitelik taşıması gerekir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Kolluk tarafından yapılan uygulamada sanığın üzerinde 1 adet ruhsatsız tabanca yakalanmış, hakkında 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kamu davası açılmış, yargılama sonunda 6136 Sayılı Kanunun 13/1, 5237 Sayılı T.C.K.’nın 53, 58 ve 54. madde ve fıkraları gereğince 1 yıl hapis ve 450 Türk Lirası adli para cezasıyla cezalandırılmasına dair mahkumiyet hükmü kurulmuştur. Mahkeme, ‘nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal ve takdiri sebeplerle artırım veya indirim yapılmasına yer olmadığına’ karar vermiştir. Ayrıca, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, yargılama sırasında gösterdiği tavırlar ve suçun işlenmesindeki özellikler ve duruşmada gözlemlenen hal ve tavırlarıyla pişmanlık duyduğunu gösterir herhangi bir davranışının bulunmaması ve sabıkası aleyhine değerlendirilerek hakkında 5237 Sayılı T.C.K.’nın 50 ve 51. maddelerinin de uygulanmamasına karar verilmiş ve mahkemenin bu takdirinde Yüksek Dairece herhangi bir isabetsizlik bulunmamıştır. Dosya içeriği dikkate alındığında; sanık hakkında takdiri indirim hükmünün uygulanmamasının, hukuk kurallarını zedeleyen, Kanunun maksat ve amacına aykırı düşen, vicdanları rahatsız eden bir yanının olup olmadığı, diğer bir anlatımla takdiri indirimin uygulanmamasının ‘makul’ ve ‘makbul’ olup olmadığı irdelendiğinde; Sanığın, İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 13.12.2000 gün 1050/1901 Sayılı kararıyla bıçakla hayati tehlike geçirecek şekilde kasten yaralama suçundan 765 Sayılı T.C.K.’nın 456/2, 457/1 ve 51/1. madde ve fıkraları uyarınca almış olduğu ve 1.4.2005 tarihinde infaz edilen 2 yıl hapis cezasına dair mahkumiyetinin bulunduğu, yine İzmir 2. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 28.11.2002 gün ve 69/1631 Sayılı kararı ile, bıçakla kasten yaralama suçundan 765 Sayılı T.C.K.’nın 456/4, 457/1 ve 647 Sayılı Kanunun 6 ncı madde ve fıkraları uyarınca hükmolunan mahkumiyetinin bulunduğu anlaşılmaktadır. Kişiliğin göstergesi olan anılan sabıkalar dikkate alındığında, ayrıca sanığın yargılama sırasında gösterdiği tavırlar, duruşmada gözlemlenen hal ve tavırlarıyla pişmanlık duyduğunu gösterir herhangi bir davranışının bulunmadığına dair mahkemece yapılan tespitler birlikte değerlendirildiğinde, mahkemenin ‘nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından başkaca ve takdiri sebeplerle indirim yapılmasına yer olmadığına’ dair dosya içeriğine uygun takdirine dayalı kararında bir isabetsizlik bulunmamaktadır…”, Görüşüyle itiraz yasa yoluna başvurarak, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına ve yerel mahkeme hükmünün ONANMASINA karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR: Sanığın 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan cezalandırılmasına karar verilen somut olayda, Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; yerel mahkemenin 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinin uygulanmamasına yönelik olarak gösterdiği gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre, Şüphe üzerine yapılan üst aramasında ruhsatsız tabanca ele geçirilmesi üzerine sanık hakkında 6136 Sayılı Yasaya aykırılık suçundan kamu davasının açıldığı, İzmir Kriminal Polis Laboratuvarının 8.2.2006 gün ve 682 Sayılı ekspertiz raporuna göre, “Glock” marka yarı otomatik tabancanın 6136 Sayılı Yasaya göre yasak niteliği haiz ve vahamet arzetmeyen silahlardan olduğu, Soruşturma aşamasında can güvenliği için ruhsatsız tabanca taşıdığını kabul eden sanığın, kovuşturma aşamasında, silahın Çağrı Türe adlı bir arkadaşına ait olduğunu ve arabada bulunduğunu, ancak polisler tarafından kendi üzerinde çıkmış gibi işlem yapıldığını, karakolda ispiyon olmasın diye sahiplendiğini, 28.02.2007 tarihli savunmasında ise silahın üzerinde yakalandığını beyan ettiği, Sanık müdafiinin sanık hakkında paraya çevirme ve takdiri indirim maddelerinin uygulanmasını talep ettiği, Tutanak düzenleyici tanıkların, tutanak içeriğini tekrar ederek tabancanın sanığın belinde ele geçtiğini bildirdiği, Tanıklar E. B. ve H.Ş.’in de silahın sanığın üzerinde ele geçtiğini, sanığa da Çağrı adlı bir arkadaşının tuvalete giderken verdiğini belirttiği, Adli sicil kaydına göre kasten yaralama suçlarından birden fazla sabıkası olan sanığın yargılama süresince yapılan sekiz oturumdan, ikisine katıldığı, Yerel mahkemece takdiri indirim nedenlerinin uygulanmama gerekçesi olarak; “Nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal veya takdiri sebeplerle arttırma veya indirim yapılmasına takdiren yer olmadığına”, T.C.K.’nın 50. maddesinin uygulanmama gerekçesi olarak; “Sanığın kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sırasında gösterdiği tavırlara ve suçun işlenişindeki özelliklere göre T.C.K.50. maddesinde belirtilen seçenek yaptırımların uygulanmasına takdiren yer olmadığına”, Ertelememe gerekçesi olarak da; “Sanığın duruşmada gözlenen hal ve tavırlarına göre işlemiş olduğu suçtan pişmanlık duyduğunu gösterir herhangi bir davranışının bulunmadığı gibi önceki sabıkası da nazara alınarak T.C.K.51/1. maddesinin uygulanmasına takdiren yer olmadığına” şeklindeki ifadelerin kullanıldığı, Sanığa verilen cezanın T.C.K.’nın 58/6 ncı maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine de karar verildiği, Anlaşılmaktadır.
01 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 Sayılı Türk Ceza Yasasının “Takdiri İndirim Nedenleri” başlıklı 62 nci maddesindeki; “fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı halinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmibeş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir. Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir” şeklindeki düzenleme, 765 Sayılı T.C.K.’nın 59. maddesindeki; “kanuni tahfif sebeplerinden ayrı olarak mahkemece her ne zaman fail lehine cezayı hafifletecek takdiri sebepler kabul edilirse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezası yerine müebbet ağır hapis ve müebbet ağır hapis yerine 30 sene ağır hapis cezası hükmolunur, diğer cezalar altıda birden fazla olmamak üzere indirilir” biçimindeki düzenlemeyle özde benzer olmakla birlikte 2. fıkra yönünden kısmen farklıdır. 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinin 2. fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin yasada sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hakimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 Sayılı T.C.K.’nın, tıpkı 765 Sayılı T.C.K.nda olduğu gibi takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir. Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hakime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hakim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hakim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır. 7.6.1976 gün ve 3-4 Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; yasa koyucu, hakime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme olanağı bulunmayan çeşitli halleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hakimin bu yetkisini kısıtlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 Sayılı T.C.K.nda da devam ettirmiştir. Ancak hakimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına dair kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kurallarıyla dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında da kuşku bulunmamaktadır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 27.9.2011 gün ve 122-187 Sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Birden fazla sabıkası olup, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilen ve aşamalarda çelişkili beyanlarda bulunan sanık hakkında, savunmasını tespit edip tutum ve davranışlarını bizzat gözlemleyen yerel mahkemece takdiri indirim nedenlerinin uygulanmamasına dair gösterilen “Nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından başkaca yasal veya takdiri sebeplerle arttırma veya indirim yapılmasına takdiren yer olmadığına” şeklindeki gerekçenin dosya içeriğine uygun, denetime elverişli, yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir. Öte yandan, Özel Daire bozma kararının 2. bendinde belirtildiği üzere yerel mahkeme hükmünde T.C.K.’nın 53. maddesinin 1. fıkrası uygulanırken, sanığın bu hakları kullanmaktan yoksunluğunun; 3. fıkra gereğince kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilmesine kadar, 2 nci fıkra gereğince ise diğer haklar ve yetkiler yönünden hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar süreceğinin gözetilmemesi yasaya aykırıdır. Bu itibarla; yerel mahkemenin sanık hakkında 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinin uygulanmamasına dair gerekçesi yasal ve yeterli olduğundan itirazın kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, yerel mahkeme hükmünün T.C.K.’nın 53. maddesi yönünden BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek ONANMASINA karar verilmelidir. Çoğunluk görüşüne katılmayan Genel Kurul Üyesi H.Y. Aktan, “Yerel mahkeme 6136 Sayılı Kanuna muhalefet suçundan hüküm kurduğunda ‘nedenleri bulunmadığından sanığın cezasından yasal veya takdiri sebeplerle arttırma veya indirim yapılmasına takdiren yer olmadığına’ biçimindeki gerekçeyle maddeden açıkça söz etmese de T.C.K.’nın 62 nci maddesini uygulamamış ve 8. Ceza Dairesi de ‘5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinde takdiri indirim nedeni olarak failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin üzerindeki olası etkileri gibi hususların düzenlenmesi karşısında, bu hususlar irdelenerek bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçeyle takdiri indirime yer olmadığına karar verilmesi’ni bozma gerekçesi yapmıştır. Cezanın bireyselleştirilmesiyle ilgili T.C.K.62 nci maddesinin uygulanmamasındaki ‘takdiren’ sözcüğü Daire kararında yetersiz gerekçe olarak nitelendirilmiştir. Anılan madde uygulandığında dahi gerekçe gösterilmesi zorunlu olup, hangi gerekçe ya da gerekçelere dayanılacağı maddede sayılı ve sınırlı olmamak kaydıyla örneklemeyle düzenlenmiştir. 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunun uygulanmaya başlandığı evrede aynı Daire süreklilik ve dolayısıyla istikrar kazanmış kararlarında ‘takdiren’ sözcüğünü yeterli görmemiş ve bu şekildeki kararları gerekçesizlikten bozmuştur. Yargıtay’ın diğer Ceza Dairelerinin de aynı yönde kararları mevcuttur. Örneklemek gerekirse:
1- ) ‘… Sanığın geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki etkileri gibi hususları içeren takdiri indirim nedenlerinin varlığı tartışılıp kararda gösterilmeden, yasal olmayan yetersiz gerekçe ile ‘sanığa verilen cezadan takdiren artırım ve indirim yapılmasına yer olmadığına’ biçiminde karar verilmesi’ ( 4. cd. 14.9.2009 tarih ve 2008/2173 E, 2009/14444 K )
2- ) a ) ‘T.C.K.’nın 62 nci madde ( si ) … hükmüne aykırı olarak bu hususlar irdelenmeden ‘duruşmada elde edilen kanaate göre’ denilmek suretiyle yasal olmayan gerekçe ile T.C.K.’nın 62 nci maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi’ ( 5. C.D. 15.3.2007 Tarih ve 2006/13979, 2007/1953 K)
b- ) ‘… düzenlemelere aykırı olarak, ‘takdiri indirim uygulanması için bir sebep bulunamamış ve T.C.K.’nın 62 nci maddesi… olmadığından, sanık hakkında bu maddenin uygulanması cihetine takdiren gidilmemiştir’ şeklindeki yasal olmayan gerekçeyle sanık hakkında 62 nci maddenin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesi’ ( 5 cd. 12.4.2007 Tarih ve 530/2789 E/K )
3- ) ‘Sanık savunmanının 22.3.2007 tarihli oturumdaki yasal ve takdiri indirim hükümlerinin uygulanması istemiyle ilgili olarak yasal ve yeterli gerekçe gösterilmeden ‘cezasından başkaca artırma ve indirmeye takdiren yer olmadığına’ biçiminde karar verilmesi” ( 6. cd. 3.2.2009 Tarih ve 2007/18290 E, 2009/984 K )
4- ) ‘Sanık müdafiinin 5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesinin uygulanması talebi hakkında, ‘suç vasfı gözetilerek’ şeklinde yasal olmayan gerekçeyle uygulanmadığına karar verilmesi” ( 10. cd. 4.12.2006 Tarih ve 12376/13602 E/K ) şeklindeki yetersiz gerekçeli kararların bozulduğu görülmektedir. Dahası ‘takdiren’ sözcüğü dışındaki bazı gerekçelerin dahi yetersiz olduğu saptanmıştır. Öte yandan Ceza Genel Kurulu da yerel mahkemenin ‘5237 Sayılı T.C.K.’nın 62 nci maddesi uygulamada bir atıfet maddesi olmayıp koşulları mahkeme heyetince oluştuğu kanaatine varıldığı takdirde uygulanan yasa maddesi olması karşısında mahkeme heyetince uygulama koşulları oluşmadığı kanaatine varıldığından sanık hakkında T.C.K.’nın 62 nci madde hükmünün uygulanmasına yer olmadığına’ şeklindeki gerekçesinin yetersiz olduğunu belirterek direnme kararını bozmuştur. ( 7.7.2009 Tarih ve 9-62/191 E/K )
Örneklenen karar örneklerinden de anlaşıldığı üzere yetersiz gerekçelerden ötürü T.C.K.62 nci maddesinin uygulanmaması sebebiyle verilen kararlar bozulmaktadır; ve ‘takdiren’ sözcüğü de yeterli bir gerekçe sayılmamaktadır. ‘İndirim yapılması halinde gerekçe gösterilmelidir, indirim yapılmaması halinde ise gerekçeye gerek yoktur’ şeklindeki düşüncenin ise esasen hukukta geçerliliği yoktur. Öğretide de ifade edilmiş olduğu üzere ‘Mahkemenin gerekçe gösterme yükümlülüğü takdiri indirim nedeni uygulanmamasına karar verdiği haller bakımından da geçerlidir’ ( Doç. Dr. Mahmut Koca-Doç. Dr. İlhan Üzülmez: Türk Ceza Hukuku- Genel Hükümler, Ankara, 2008, s. 532 ) Cezanın bireyselleştirilmesinde yargıca verilmiş değerlendirme yetkisinin yerinde, doğru ve yeterli bir gerekçeyle kullanılması gerektiğinden ve ‘takdiren’ sözcüğünü de bu bağlamda yetersiz gerekçe gördüğüm için kararın bu sebeple bozulması düşüncesiyle çoğunluğun görüşlerine katılmıyorum” görüşüyle, Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Genel Kurul Üyesi de; benzer düşüncelerle, Karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1- ) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne,
2- ) Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 14.06.2011 gün ve 4697-4814 Sayılı bozma kararının kaldırılmasına,
3- ) İzmir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 9.4.2007 gün ve 130-189 Sayılı hükmünün 5237 Sayılı T.C.K.’nın 53/3. maddesinin gözetilmemesi isabetsizliğinden BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda 1412 Sayılı C.Y.U.Y’nın, 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 322 nci maddesindeki yetkiye istinaden, hükümden 5237 Sayılı T.C.K.’nın 53. maddesinin uygulanmasıyla ilgili bölüm çıkarılarak, yerine “sanığın 5237 Sayılı T.C.K.’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde sayılan hakları kullanmaktan mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlayıncaya kadar, aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükmün, düzeltilerek ONANMASINA,
4- )Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 14.02.2012 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
E. 2011/11053
K. 2011/13416
T. 24.11.2011
• ADLİ PARA CEZASI ( Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejiminin Uygulanmasının Mümkün Olmadığı )
• PARA CEZASININ ERTELENEMEYECEĞİ ( 5237 S.K. Md.51’de Sadece Hapis Cezalarının Ertelenmesi ve Erteli Hapis Cezasının Aynen İnfazına İlişkin Düzenleme Olduğu)
• ATEŞLİ SİLAHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUNA AYKIRILIK ( Adli Para Cezasında Mükerrirlere Özgü İnfaz Rejiminin Uygulanmasının Mümkün Olmadığı ve Para Cezasının Ertelenemeyeceğinin Gözetileceği )
5237/m.51, 52, 58, 86, 87
5275/m.106, 108
6136/m.13
1412/m.305
765/m.456
ÖZET : Adli para cezalarında mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulamasının mümkün olmadığı ve para cezalarının ertelenmesi ve aynen infazı konusunun mümkün olmadığı gözetilmelidir.
DAVA : 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a aykırı davranmak suçundan sanık İ.Y.’nin, anılan Kanun’un 13/1-son, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 52/1-2. maddeleri gereğince 1 yıl hapis ve 600,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanığın para cezasından mükerrir sabıkalı olduğu anlaşıldığından 5237 sayılı Kanun’un 58. maddesinin uygulanmasına, Antalya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.02.2006 tarihinde kesinleşmiş, 15.12.2005 tarihli ve 2003/772 esas, 2005/908 sayılı erteli kararının aynen infazına ilişkin ( ANTALYA ) 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 27.05.2009 tarihli ve 2008/352 esas, 2009/653 sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;
1- Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 22.03.2007 tarihli ve 2006/10559 esas, 2007/4396 sayılı ilâmında da belirtildiği üzere, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 58, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 106 ve 108. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, adli para cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine imkân sağlayan bir düzenleme bulunmadığı gibi, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 8/1. maddesi uyarınca, hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun 305/1-1. bend ile 305/son maddelerine göre ikimilyar liraya kadar olan para cezalarının kesin olması ve tekerrüre esas alınamayacak olmaları karşısında, sanığın sabıkasına esas önceki para cezasının 342,00 Türk lirası olduğu nazara alındığında, cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilemeyeceğinin gözetilmemesinde,
2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinde sadece hapis cezalarının ertelenmesi ve erteli hapis cezasının aynen infazına ilişkin hususların düzenlendiği, anılan madde de para cezalarının ertelenmesi ve aynen infazı konusunda ise bir düzenleme bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkındaki Antalya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.02.2006 tarihinde kesinleşmiş, 15.12.2005 tarihli ve 2003/772 esas, 2005/908 sayılı erteli kararın aynen infazına karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 29.07.2011 gün ve 40717 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay C.Başsavcılığının 23.08.2011 gün ve KYB-2011/263183 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi: Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1- 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 58, 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 106 ve 108. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, adli para cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejiminin uygulamasının mümkün olmadığı gözetilmeden, yasaya aykırı olarak sanığın cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilmesi, 5320 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1. maddesi uyarınca hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK. nun 305/1-1 bend ile 305/son maddelerine göre ikimilyar liraya kadar olan para cezalarının kesin olması ve tekerrüre esas alınamayacak olması karşısında, sanığın sabıkasına esas mahkumiyetinin 765 sayılı TCK.nun 456/4. madde ve fıkrası uyarınca doğrudan verilmiş 342 Türk lirası para cezası olduğu nazara alındığında, cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine karar verilemeyeceğinin gözetilmemesi,
2- 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 51. maddesinde sadece hapis cezalarının ertelenmesi ve erteli hapis cezasının aynen infazına ilişkin hususların düzenlendiği, anılan madde de para cezalarının ertelenmesi ve aynen infazı konusunda bir düzenleme bulunmadığı gözetilmeden, sanık hakkındaki Antalya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.02.2006 tarihinde kesinleşmiş 15.12.2005 tarihli 2003/772 esas, 2005/908 sayılı erteli kararının aynen infazına karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve bu nedenle kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden Antalya 2. Asliye Ceza Mahkemesinin temyiz edilmeksizin kesinleşen 27.05.2009 tarihli ve 2008/352 esas, 2009/653 sayılı kararının CMK. nun 309. maddesi uyarınca ( bozulmasına ), anılan hükmün 4/d fıkrası uyarınca hüküm fıkrasında yer alan “sanığın Antalya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.12.2005 tarih, 772-908 sayılı yaralama suçundan 01.02.2006 tarihinde kesinleşmiş kararı ile para cezasından mükerrer sabıkalı olduğundan sanık hakkında TCK. nun 58. maddesinin uygulanmasına, sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına, sanığın Antalya 6. Asliye Ceza Mahkemesinin 01.02.2006 tarihinde kesinleşmiş kararı ertelenmiş ve kesinleşme kararının TCK. nun 58. maddesi uyarınca aynen infazına” ibaresinin hükümden çıkarılmasına, sair hususların aynen bırakılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığına gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılına tevdiine, 24.11.2011 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
E. 2008/18844
K. 2010/14089
T. 15.12.2010
• ATEŞLİ SİLAHLAR KANUNU’NA AYKIRILIK ( Ateşli Silahlar ve Bıçaklar İle Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 22. Md.sinde Yapılan Değişiklik Sonrasında Silahın Fatura Tarihinden İtibaren 60 Gün Süreyle Taşınabilmesine Olanak Verildiği )
• RUHSATSIZ SİLAH TAŞIMAK ( Yönetmeliğin 22. Md.sinde Yapılan Değişiklik Sonrasında Silahın Fatura Tarihinden İtibaren 60 Gün Süreyle Taşınabilmesine Olanak Verildiği )
6136/m.13/1
ÖZET : Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesinde yapılan değişiklik sonrasında, silahın fatura tarihinden itibaren 60 gün süreyle taşınabilmesine olanak verildiği gözetilmelidir.
DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Temyizin müsadereye hasredildiği anlaşılmakla suça konu silahın bilinen değeri itibariyle yapılan incelemede; 21.03.1991 tarihli ve 91/1779 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe giren Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Yönetmeliğin 22. maddesinde yer alan “silaha ait faturanın 7 gün süreyle yol belgesi yerine geçeceğine” ilişkin hüküm, 29.12.1999 gün ve 1999/13749 sayılı Yönetmelikle değiştirilerek “silaha ait faturanın silahın menşei belgesi olup, düzenlendiği tarihten itibaren 60 gün süre ile geçerli olacağı” belirtilerek, silahın fatura tarihinden itibaren 60 gün süreyle taşınabilmesine olanak verdiği, sanığın da 26.02.1999 tarihli fatura ile satın aldığı silahını 60 günlük süre dolmadan 22.03.1999 tarihinde taşırken yakalandığının anlaşılması karşısında, emanetin 1999/1178 sırasında kayıtlı tabanca ve şarjörünün sanığa iadesi yerine müsaderesine karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün istem gibi (BOZULMASINA), 15.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.