Medeni Kanuna ve Yargıtay’a Göre Boşanma Sebepleri
Boşanma davaları için özellikle Yargıtay’ın bakış açısı ve hangi davranışı boşanma için geçerli sebep saydığını, hangi davranışı boşanma için geçerli sebep saymadığını anlatacağım. Boşanma ve sebepleri kanunlarda açıkça tanımlanmış olsa da Yargıtay uygulamalarında hangi hususların boşanma sebebi sayılacağı her geçen gün değişerek geliştirilmektedir. Öncelikle boşanma sebeplerini kanunda geçen şekliyle anlatalım. Boşanma Sebepleri 22.01.2001 tarihinde çıkarılan 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 161 v.d maddelerinde anlatılmıştır. Bunlara kısaca değinecek olursak Medeni Kanuna göre boşanma sebepleri; –
TMK 161 ZİNA
Ceza kanunumuzda zina suç olmaktan çıkarılmış olsa da Türk Medeni Kanunu 161. Madde uyarınca “zina” geçerli bir boşanma sebebidir. Burada dikkat edilmesi gereken husus ise zina sebebiyle boşanma davası açmak için sürelere riayet etmektir. Bu süreler ise kanunda açıkça belirtildiği gibi zinanın öğrenilmesinden itibaren 6 ay her halükarda zina üzerinden beş yıl geçmekle sona erer. Eğer bu süreler geçirilmiş ise zina sebebiyle boşanma davası açılamaz. Affetme var ise bu süreler geçmese bile zina sebebiyle boşanma davası açılamaz. Uygulamada zina sebebiyle boşanma davası çok nadir açılmaktadır. Zira ispat yükü davacı tarafta olduğu için zinayı ispatlamak hiçte kolay olmayacaktır.
TMK 162 HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
Boşanma için kanunda öngörülen bir diğer geçerli sebepte eşlerden birinin diğerinin hayatına kastetmesi, kötü davranması ve ağır derecede onur kıracak davranışlarda bulunmasıdır. Bu tür davranışların neler olduğunu Yargıtay kararları ışığında bir sonraki hafta anlatacağım. Bu maddeye dayanarak boşanma davası açma için yine süreler boşanma sebebinin ortaya çıktığı tarihten itibaren 6 ay ve bu sebep bilinmese bile bu olay üzerinden 5 yıl geçmekle sona erecektir.
TMK 163 SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ HAYAT SÜRME
Boşanma için kanunda öngörülen bir diğer geçerli sebeplerden biri de “Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.” Maddesi olmaktadır. Bu madde gereğince dava açılabilmesi için haysiyetsiz yaşam sürmenin devamlı nitelikte olması gerekmektedir. Yüz kızartıcı suçun ise bir kere bile işlenmesi yeterlidir.
TMK 164 TERK
Uygulamada sıkça karşılaştığımız fakat hatalı olarak kullanılan bir yol olan boşanma sebeplerinden “terk” ibaresi Medeni Kanunun 164. Maddesinde tanımlanmıştır. Buna göre “Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.” Terk sebebiyle boşanma davası açılabilmenin şartları oldukça ağırdır. Öncelikle evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerin yerine getirilmemesi amacıyla konutun terki gerekmektedir. Bu şekilde terk etse bile haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediğinin de ispatlanması gerekecektir. Bunlar ispatlandığı takdirde ise terkin en az 6 ay sürmesi ve devam etmesi aranacaktır. Bu şartta mevcut ise hâkim tarafından konutu terk eden eşe ihtar çekilecek ve iki ay içerisinde konuta dönmesi için ihtarda bulunacaktır. İhtar üzerine iki ay geçmeden terk sebebiyle dava açılamayacaktır. Hal böyle olunca da uygulamada bir çok yanlış ve eksiklikle karşılaşılmaktadır. Terk sebebiyle açılan boşanma davalarının çoğunda sürelere riayet edilmediğinden ve hâkim tarafından gönderilmiş bir ihtar söz konusu olmadığından Yargıtay bu konuda boşanma sebebinin gerçekleşmemiş olduğu kararını vermektedir.
TMK 165 AKIL HASTALIĞI
“Akıl Hastalığı” kanunda tanımlandığı üzere eşlerden birinin akıl hastası olması ve bu hastalığın evlilik birliğini çekilmez hale getirmesi durumunda kullanılacak geçerli boşanma sebeplerindendir. Burada dikkat edilmesi gereken nüans ise akıl hastalığının geçici bir durum olmadığının sağlık kurulu tarafından ispatlanabilir olmasıdır. Bu tür ispat olmadan boşanma davası kabul edilemez.
TMK 166 EVLİLİK BİRLİĞİNİN SARSILMASI
Boşanma davalarında en çok başvurulan boşanma sebebidir. İspat yükü açısından ispatlanma ihtimali en kolay yöntem “Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması” sebebiyle boşanma davasıdır. Bu madde kapsamında evlilik birliğinin temelinden sarsılmış sayılması için yaşanan olayların taraflardan biri yada her ikisi içinde evliliği devam ettirmelerinin kendilerinden beklenemeyecek derecede etkili olmasıdır. Evlilik birliğinin yani ortak hayatın devam etmesi için tarafların belirli hususlarda anlaşma sağlaması gerekmektedir. Oysa gerek düşünce, gerek kültür, gerekse sosyal konum olarak birbirinden tamamen farklı olan eşlerde bu farklar evlilik birliği içerisinde zamanla evliliği çekilmez hale getirebilecektir. Bu durumda evlilik birliğinin temelinden sarsılması sebebiyle boşanma davası açılabilir. Kanun bu maddeye getirirken az kusurlu olan eşe boşanma konusunda karşı çıkma hakkı da tanımıştır. Bu hakkın reddedilmesi ise yapılan itirazın hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olması veya evlilik birliğinin devamında davalı ve çocukların korunacak yararının kalmaması şartlarına bağlıdır. Kanun burada hâkime takdir hakkı tanımıştır. Eğer yapılan itiraz yukarıda saydığımız “hakkın kötüye kullanılması” veya “davalı ve çocukların korunacak yararının kalmaması” kapsamında görülür ise mahkeme hâkimi takdir hakkını kullanarak boşanma kararı verebilir.
Medeni Kanunumuza sonradan giren anlaşmalı boşanma davaları da bu madde kapsamında ortaya çıkmıştır. Evliliğin bir yıldan fazla sürmüş olması durumunda eşlerin birlikte başvurması veya davalı eşin davayı kabul etmesi durumunda evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılacaktır. Fakat burada önemli olan husus boşanma kararı verilebilmesi için hâkimin tarafları bizzat dinlemesi ve iradelerini özgürce ortaya koyduklarına kanaat getirmesi olacaktır. Eğer hâkim bu yönde kanaat getirmezse boşanma kararı vermeyebilir. Bu da kanunda hâkime tanınan başka bir takdir hakkıdır.
Bu maddenin son fıkrasında belirtildiği şekliyle boşanma davasının reddedilmesi durumunda kesinleşmeden itibaren 3 yıl geçmesi halinde ortak hayatın yeniden kurulamamış olması şartıyla evlilik birliği hiçbir ispata gerek kalmadan temelinden sarsılmış sayılacak ve eşlerden herhangi birinin talebi üzerine mahkeme boşanmaya karar verecektir.