Alacağın Temliki Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/5588
K. 2011/8298
T. 22.6.2011
• KREDİ KARTI BORCUNDAN KAYNAKLANAN İTİRAZIN İPTALİ ( Banka Kredi Kartı Hamilinin Yasa Hükmünden Yararlanmak Üzere Süresinde Başvuruda Bulunup Bulunmadığı Bulunmuş İse Geçici 5. Maddede Öngörülen Koşulları Yerine Getirip Getirmediği Hususunda Araştırma Yapılacağı )
• BANKA KREDİ KARTI SÖZLEŞMESİ’NDEN KAYNAKLANAN DAVA ( İtirazın İptali – Kart Hamillerine Borcun Yeniden Yapılandırılması ve Takside Bağlanması Suretiyle Tasfiyesi Konusunda Birtakım Olanaklar Sağlandığı/Hamilinin Yasa Hükmünden Yararlanmak Üzere Süresinde Başvuruda Bulunup Bulunmadığının Araştırılacağı )
• BORCUN YENİDEN YAPILANDIRILMASI VE TAKSİDE BAĞLANMASI ( Yasa Hükmünden Yararlanmak Üzere Süresinde Başvuruda Bulunup Bulunmadığı Bulunmuş İse Geçici 5. Maddede Öngörülen Koşulları Yerine Getirip Getirmediği Hususunda Araştırma Yapılacağı – İtirazın İptali )
• KREDİ KARTI HAMİLİNİN BAŞVURUDA BULUNUP BULUNMADIĞI ( Başvuruda Bulunmuş İse Geçici 5. Maddede Öngörülen Koşulları Yerine Getirip Getirmediği Hususunda Araştırma Yapılacağı – Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanan İtirazın İptali )
• YASA HÜKMÜNDEN YARARLANMAK İÇİN MÜRACAAT ( Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanan İtirazın İptali – Başvurunun Yapıldığına Dair ( APS ) İnternet Çıktısı Eklendiği/Bankaya Yazılan Müzekkere Teyid Edilerek Karar Verilmesi Gerektiği )
• ALACAĞIN TEMLİK EDİLMESİ ( Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanan İtirazın İptali – Borcun Yeniden Yapılandırılması Konusunda Başvurunun Yapıldığına Dair ( APS ) İnternet Çıktısı Eklendiği/Bankaya Yazılan Müzekkere Teyid Edilerek Karar Verilmesi Gerektiği )
• İTİRAZIN İPTALİ ( Kredi Kartı Borcundan Kaynaklanan – Kart Hamillerine Borcun Yeniden Yapılandırılması ve Takside Bağlanması Suretiyle Tasfiyesi Konusunda Birtakım Olanaklar Sağlandığı/Hamilinin Süresinde Başvuruda Bulunup Bulunmadığının Araştırılacağı )
5464/m.Geç.5
2004/m.67
ÖZET : Dava, kredi kartı borcundan kaynaklanan itirazın iptali ve icra inkar tazminatı istemine ilişkindir. Dava konusu uyuşmazlık Banka Kredi Kartı Sözleşmesi’nden kaynaklanmaktadır. 7.7.2009 tarih ve 27281 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5915 Sayılı “Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca 5464 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 5. madde hükmüyle banka kredi kartı borcu bulunan kart hamillerine, borcun yeniden yapılandırılması ve takside bağlanması suretiyle tasfiyesi konusunda birtakım olanaklar sağlanmıştır. Bu durumda Mahkemece, banka kredi kartı hamilinin anılan yasa hükmünden yararlanmak üzere süresinde başvuruda bulunup bulunmadığı, başvuruda bulunmuş ise geçici 5. maddede öngörülen koşulları yerine getirip getirmediği hususunda araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmelidir.
Temlik eden Y. Bankası vekili dilekçesi ile davalının anılan yasa hükmü uyarınca müracaatının olmadığını bildirmiş ise de davalı vekili bilirkişi raporuna itirazlarını da içeren dilekçesinde bankaya başvuruda bulunduğunu belirtip başvurunun yapıldığına dair ( APS ) internet çıktısı eklemiştir. Mahkemece Y. Bankasına yazılan müzekkere teyid edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bozma ilamında belirtilen yönler giderilmeden eksik inceleme sonucu karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının bozma kararına uyularak yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili ile davalı vekilinin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, kredi kartı borcunu ödemeyen davalı hakkında yapılan icra takibinin vaki itiraz üzerine durduğunu belirterek, itirazın iptaline, takibin devamına, davalının alacağın %40’ından az olmamak koşuluyla icra inkar tazminatına mahkum edilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, gereğinden fazla uzun sözleşme metni hazırlayan bankanın hile yaptığını, sözleşme hükümlerinin taraflarca tartışılmamış olması sebebiyle bağlayıcı olmadığını, müvekkilinin 28.3.2006 tarihinde kredi kartını iptal edip hesabı kestiğini, tüketici mahkemesinde menfi tespit davası açıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davalının tüketici mahkemesinde açtığı menfi tespit davasının reddedilerek kesinleştiği, borcun ödenmemesi sebebiyle kredi kartı hesabının banka tarafından kat edildiği, 5915 Sayılı Yasasının 2. maddesi uyarınca davacının başvurusunun bulunmadığı belirtilerek bilirkişi tarafından hesaplanan alacak tutarı üzerinden davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Hükmüne uyulan bozma ilamında: “Dava konusu uyuşmazlık Banka Kredi Kartı Sözleşmesi’nden kaynaklanmaktadır. 7.7.2009 tarih ve 27281 Sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5915 Sayılı “Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun’un 2. maddesi uyarınca 5464 Sayılı Yasaya eklenen Geçici 5. madde hükmüyle banka kredi kartı borcu bulunan kart hamillerine, borcun yeniden yapılandırılması ve takside bağlanması suretiyle tasfiyesi konusunda birtakım olanaklar sağlanmıştır. Bu durumda Mahkemece, banka kredi kartı hamilinin anılan yasa hükmünden yararlanmak üzere süresinde başvuruda bulunup bulunmadığı, başvuruda bulunmuş ise geçici 5. maddede öngörülen koşulları yerine getirip getirmediği hususunda araştırma, inceleme ve değerlendirme yapılarak varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere hükümün bozulması gerekmiştir.” denilmiştir.
Nitekim mahkemece bozma ilamı doğrultusunda alacağını temlik eden Yapı ve Kredi Bankasına ve temlik alan Girişim Varlık Yönetim Şirketine 25.2.2010 tarihli müzekkere yazılmıştır. Anılan bankaca bu müzekkereye herhangi bir cevap verilmemiş, temlik alan Girişim Varlık Yönetim Şirketi tarafından verilen 8.10.2010 havale tarihli cevabi müzekkerede ise davalı tarafından 5465 Sayılı Kanun uyarınca Girişim Varlık Yönetim Şirketine yapılmış bir başvuru bulunmadığı, temlik öncesinde böyle bir başvurunun olup olmadığının Y. Bankasından sorulması gerektiği belirtilmiştir.
Temlik eden Y. Bankası vekili 5.10.2010 tarihli dilekçesi ile davalının anılan yasa hükmü uyarınca müracaatının olmadığını bildirmiş ise de davalı vekili bilirkişi raporuna itirazlarını da içeren 6.12.2010 havale tarihli dilekçesinde bankaya başvuruda bulunduğunu belirtip başvurunun yapıldığına dair ( APS ) internet çıktısı eklemiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece Y. Bankasına yazılan müzekkere teyid edilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bozma ilamında belirtilen yönler giderilmeden eksik inceleme sonucu karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeple hükümün BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davalı yararına takdir edilen 825,00.-TL. duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin harcın istenmesi halinde iadesine, 22.06.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/6558
K. 2010/2246
T. 19.4.2010
• ALACAĞIN TEMLİK BELGELERİNİN İPTALİ TALEBİ ( Davacı Tarafça Hangi Alacağın Temliki Sözleşmelerinin İptalinin İstendiği Bildirilmediği – Davacı ve Davalılar Arasındaki Akdi İlişkilerin Niteliklerinin ve İçeriklerinin Açıklanamadığı )
• İSTİCVAP ( Alacağın Temlik Belgelerinin İptali Talebi – Davacının İsticvap Olunarak Hukuksal Nitelendirme Yapılması Gerektiği )
• KARARDA GEREKÇE GÖSTERİLMEMESİ ( Mahkeme Kararında Hangi Maddi Olayların Hangi Hukuki Sebeplerle Davanın Reddini Gerektirdiği Açıklanmadığı – Gerekçe Gösterilmesi Gerektiği )
• DAVANIN REDDİNİ GEREKTİREN HUKUKİ SEBEPLERİN AÇIKLANMAMASI ( Hangi Maddi Olayların Hangi Hukuki Sebeplerle Davanın Reddini Gerektirdiği Açıklanmadığı )
818/m.162, 163
1086/m.179, 230, 388, 389
2709/m.141
ÖZET : Davalar, davalılara iş karşılığı temlik edilen alacakların temliki belgelerinin iptali istemine ilişkindir. Hangi alacağın temliki sözleşmelerinin iptalinin istendiği bildirilmediği gibi davalılarla davacı arasındaki akdi ilişkilerin nitelik ve içerikleri açıklanmamıştır. Davacı taraf, isticvap olunarak hukuksal nitelendirme yapılmamıştır. Hangi maddi olayların, hangi hukuki sebeplerle davaların reddini gerektirdiği açıklanmadığı gibi uygun gerekçe gösterilmemesi de hukuka aykırıdır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükümün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davalar, davalılara iş karşılığı temlik edilen alacakların temliki belgelerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, davalılardan E.Ö. hakkındaki davanın feragat sebebiyle; diğer davalılar hakkındaki davaların ise reddine karar verilmiş ve verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Asıl davada davacı vekili, P… Şti. adına E.Ö. ile sözleşme yapıldığını; alt yüklenici sıfatıyla A.H.K İnşaatının bazı işlerinin bu davalı tarafından yüklenilmiş olduğunu, işi tamamen yapmadığı halde diğer davalılara temliklerin yapıldığını ve iş sahibi İdare nezdindeki hakedişlerine haciz uygulandığını, Manisa 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/91 Esas ve 2006/65 Karar sayılı hükmüyle birleştirilen davada ise; aynı iddiaları ileri sürerek, N.Y. ile H.K. arasında yapılan temlikin iptalini istemiştir.
Borçlar Kanunu’nun 162. maddesi hükmü gereğince; yasa, sözleşme veya işin niteliği engel olmadıkça, alacaklı alacağını, borçlunun onayı aranmaksızın başka bir kimseye temlik edebilir. Aynı Yasa’nın 163. maddesi hükmü uyarınca da, alacağın temliki, yazılı biçimde yapılmış olmadıkça geçerli olmaz. Alacağın temliki, temlik eden alacaklı ile temlik alan kişi arasında yapılan bir sözleşmeye dayalı olarak meydana gelen tasarrufi, kazandırıcı ve soyut bir hukuksal işlemdir. Dava dilekçelerinde hangi alacağın temliki sözleşmelerinin iptalinin istendiği bildirilmediği gibi; davalılarla davacı arasındaki akdi ilişkilerin nitelik ve içerikleri dahi açıklanmamıştır. Oysa, H.U.M.K.nın 179. maddesi hükmü uyarınca; davacı tarafından, açık bir şekilde davanın konusunun; davacı iddiasının dayanağı olan bütün maddi olayların ve delillerin nelerden ibaret olduğunun açıklanması gerekmektedir. Somut olayda, davalılardan hangilerinin alt yüklenici oldukları, hangi hukuksal sebeple ve hangi yazılı sözleşmeler ile kimlerin alacaklarının temlik olunduğu davacı yanca yeterince açıklanmamış; mahkemece de H.U.M.K.nın 230 ve izleyen maddeleri hükümleri uyarınca davacı taraf, isticvap olunarak hukuksal nitelendirme yapılmamıştır ( H.U.M.K.md.75. 76 ).
Diğer yandan, mahkeme kararında hangi maddi olayların, hangi hukuki sebeplerle davaların reddini gerektirdiği H.U.M.K.nın 388-389. maddeleri hükümlerine uygun şekilde açıklanmadığı gibi; Anayasa’nın 141. maddesine uygun şekilde gerekçe gösterilmemiştir. Oysa taraflar, ancak, mahkeme kararında gösterilen gerekçe sayesinde hükmün, hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilirler. Yargıtay denetimi de kararın gerekçe içermesi halinde mümkün olabilir. Açıklanan tüm bu hukuksal sebepler gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış; kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüne, kararın davacı yararına BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek bulunmadığına, fazla alınan temyiz peşin harcının istenmesi halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 19.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
21. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/12255
K. 2011/3361
T. 11.4.2011
• TARAF SIFATI ( Taraf Ehliyetinde Farklı Olup Tarafların Kişilikleri ile İlgili Olduğu Subjektif Hakka İlişkin Olduğu – Mahkemenin Sıfat Yokluğunu Re’sen Gözetmesi Gerektiği Davacı Sıfatı Hakkın Sahibine Ait Olduğundan Vekil veya Temsilci Avukat Sıfatını Haiz Değilse Dava Açamayacağı )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Alacaklı Bir Borç İlişkisinden Doğan Alacağını Üçüncü Bir Kişiye Devrederken Borç İlişkisinden Çıktığı – Alacağın Temliki İşlemiyle Alacağı Devralanın Alacaklı Sıfatını Kazandığı )
• TIBBİ MALZEME VE İYİLEŞTİRME GEREÇLERİ TUTARININ KURUMDAN TAHSİLİ ( Alcağın Temliki – Geçerli Borç İlişkisi )
1086/m. 61
1136/m. 35
818/m. 162,172
ÖZET : Bir davada yanların taraf ve dava yeteneğine sahip olmaları yetmez, gerçekten o davada davacı ya da davalı olma niteliğini taşımaları gerekir. Taraf ehliyeti ve takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleri ile ilgili olduğu halde, taraf sıfatı davaya konu sübjektif hakka ilişkindir.
DAVA : Davacı, İskenderun 4. İcra Müdürlüğünün 2010/4179 takip sayılı dosyasındaki ilamsız icra takibinin durdurulmasına yönelik itirazın iptaliyle, takibin devamına ve inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir. Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Mehmet Beleç tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : Dava, İskenderun 4. İcra Müdürlüğünün 2010/4179 takip sayılı dosyasındaki ilamsız icra takibinin durdurulmasına yönelik itirazın iptali ile takibin devamına ve inkar tazminatın hükmedilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece, itirazın iptali ile takibin devamına, koşulları oluşmadığından tazminat isteminin reddine karar verilmiş ve bu karar süresinde davalı Kurum vekilince temyiz edilmiştir. Davanın çözümü için öncelikle davacının davada ve takipte aktif husumet ehliyetinin bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekmektedir.
Bir davada yanların taraf ve dava yeteneğine sahip olmaları yetmez, gerçekten o davada davacı ya da davalı olma niteliğini taşımaları gerekir. Taraf ehliyeti ve takip yetkisi davanın taraflarının kişilikleri ile ilgili olduğu halde, taraf sıfatı davaya konu sübjektif hakka ilişkindir. Mahkemenin sıfat yokluğunu kendiliğinden ( resen ) gözetmesi gerekir. Davacı sıfatı ( aktif husumet ) davaya konu hakkın sahibine ait olduğundan bu kişinin vekili veya temsilcisi olan kimse avukat sıfatına haiz değilse 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 35. madde ve H.U.M.K.nun 61. maddesi hükümlerince dava açamaz. Alacağın temliki ise B.K.nun 162-172. madde düzenlenmiş olup, alacaklı bir borç ilişkisinden doğan alacağını 3. bir kişiye devretmekte, alacak temlik edenden üçüncü kişiye geçerken borç ilişkisinin aktif süjesi değişmekte, temlik eden borç ilişkisinden çıkarak onun yerine alacaklı sıfatıyla alacağı devralan üçüncü kişi geçmektedir.
Dosyada mevcut sigortalı S. P.tarafından davacı E… İleri Sağlık Eğitim Merkezi ve Tic. Ltd. Şti’ne İskenderun 2. Noterliğinden verilen 25.7.2007 tarihli vekaletname 17.7.2007 tarihli sigortalının eşine ait rapordan dolayı tedavide kullanılan tıbbi malzeme ve iyileştirme gereçleri tutarlarının Kurumdan ya da Kurumun yönlendireceği merciiden tahsiline ilişkindir.
Davaya ve takibe konu fatura sigortalının eşi S. P. adına düzenlenmiş olup, adı geçenin tedavisi için gerekli görülen reçetedeki malzeme bedeli davacı şirket tarafından Kurumdan talep edilmiştir. Davacı şirketle, davalı Kurum arasında bir hukuki ilişki bulunmadığı gibi hak sahibi sigortalı tarafından da Kurumdan olan alacağının davacı şirkete temlik edildiğine ilişkin bir belge ya da takip ve dava açma yeterliliğini haiz bir vekaletname dosyada mevcut değildir.
İtirazın iptali davasının kabul edilmesi için usule uygun takip yapılmış olması gerektiğinden takipte aktif husumet yokluğu sebebiyle davalı Kurumun takibe itirazı haklıdır.
Mahkemece açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda inceleme yapılarak davanın reddine karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şeklide karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. O halde, davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının öteki temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 11.04.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2006/21-5
K. 2006/33
T. 1.3.2006
• ALACAK DAVASI ( Bütün Hak ve Borçların Temlik Edilmesi – Alacaklı İle Üçüncü Kişi ve Borçlu Bakımından Hüküm ve Sonuçları Ancak Sağlık Sigortasının Kapsam ve Koşullarını Düzenleyen Bağ-Kur Mevzuatı Çerçevesinde Belirlenebileceği )
• TIBBİ MALZEME SATIŞ BEDELİNİN TAHSİLİ ( Uyuşmazlığın Çözümünde İş Mahkemesinin Görevli Olduğu )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Alacaklı İle Üçüncü Kişi ve Borçlu Bakımından Hüküm ve Sonuçları Ancak Sağlık Sigortasının Kapsam ve Koşullarını Düzenleyen Bağ-Kur Mevzuatı Çerçevesinde Belirlenebileceği )
• GÖREVLİ MAHKEME ( Bütün Hak ve Borçların Temlik Edilmesi – Alacaklı İle Üçüncü Kişi ve Borçlu Bakımından Hüküm ve Sonuçları Ancak Sağlık Sigortasının Kapsam ve Koşullarını Düzenleyen Bağ-Kur Mevzuatı Çerçevesinde Belirlenebileceği )
1479/m.70, Ek.11
818/m.162, 172
ÖZET : Yargılama usulünden doğan haklarla birlikte temlik yapılması olanaklıdır. Belge metninde, davacının alacak haklarının davaya konu edildiği açıklandıktan sonra, bütün hak ve borçlarıyla temlik edildiğinin açıklanması, kullanılan sözlere göre çok geniş kapsamlı ve anlamlı olup, alacağın temlik anında mevcut durumu yargılama usulüne ilişkin bütün haklar dahil kapsamına aldığının benimsenmesi zorunludur Alacağın temlikinin, alacaklı ile üçüncü kişi ve borçlu bakımından, hüküm ve sonuçları ancak sağlık sigortasının kapsam ve koşullarını düzenleyen Bağ-Kur mevzuatı çerçevesinde belirlenebilir.
1479 sayılı Kanunda yer alan; “Bu Kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıklar, yetkili iş veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmü dikkate alındığında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmış olması karşısında, yerel mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; M. Asliye Hukuk ( İş ) Mahkemesince davanın reddine dair verilen 18.2.2004 gün ve 2003/339 Esas, 2004/72 Karar sayılı kararın incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin 8.12.2004 gün ve 5158-9409 sayılı ilamı ile;
( … Davacı şirket, Bağ-Kur sigortalısı A. B. ile N. İ. tarafından temlik edilen tedavi bedellerinin davalı Kurumdan yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme, davalı Kurumun kontrol ve yetkisinde olan sağlık harcamalarının Kurumdan karar alınmadan davacı şirket tarafından yapıldığından sonucuna katlanması gerektiği, Kurumca uygun görülmeyen sağlık giderinin ödenemeyeceği gerekçesiyle istemin reddine karar vermiştir.
İş Mahkemeleri 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikteki özel mahkemelerdir. 1479 sayılı yasa’nın 70. maddesi, “Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların İş Mahkemelerinde görüleceğini” kurala bağlamıştır. Sağlık yardımlarının kapsamı ve şartları ise aynı Kanunun Ek 11. ve devamı maddelerinde düzenlenmiş, sağlık yardımlarından sigortalı ile hak sahiplerinin yararlanacağı belirtilmiştir. Bu durumda sigortalı ile Kurum arasındaki ilişkinin düzenlenerek, Bağ-Kur Yasa’sından doğan uyuşmazlıkların özel mahkeme olan iş Mahkemelerinde görüleceği belirtildiğinden, aralarında Bağ-Kur Kanunundan kaynaklanan hukuki bir ilişki bulunmayan davalı Kurum ile davacı şirket arasındaki uyuşmazlığın İş Mahkemesinde görülemeyeceği, sigortalıların tedavi alacaklarını temlik etmiş olmalarının davacı şirkete sigortalı gibi hak ve yetki vermeyeceği, Kurum ile aralarında sağlık hizmeti yönünden bir sözleşmede bulunmadığına göre B.K’nun 162 ve devamı maddelerde yer alan alacağın temliki hükümleri itibariyle genel mahkemelerde görülmesi gerektiği açıktır.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular dikkate alınmaksızın yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı vekilinin bu yönleri ilişkin temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır… )
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, davacı şirketin Bağ-Kur sigortalılarına yaptığı tıbbi malzeme satış bedellerinin temlik sözleşmelerine dayalı olarak davalı Bağ-Kur’dan tahsili istemine ilişkindir.
Davacı vekilinin temyizi üzerine Özel Daire; yukarıda metni yazılı gerekçe ile yerel mahkeme hükmünün bozulmasına karar vermiş, yerel mahkemece göreve ilişkin bozma ilamına direnilmiştir.
Uyuşmazlık; görevli mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
Borçlar Kanununun 162-172. maddeleri arasında düzenlenen alacağın temliki, ister sözleşmeye, ister kanun hükmüne yada yargı kararına dayansın, üçlü ilişkiye dayanan hukuki bir yapıyı ifade eder. Yasa, temlik için yazılı şekil şartını yeterli görmektedir.
Alacaklı, bir borç ilişkisinden doğan alacağını üçüncü bir kişiye ( temlik alan/temellük edene ) devretmekte, alacak, temlik edenden üçüncü kişiye geçerken borç ilişkisinin aktif süresi değişmekte, temlik eden borç ilişkisinden çıkarak onun yerine alacaklı sıfatıyla, alacağı devralan üçüncü kişi geçmektedir.
Temlik, mevcut bulunan bir alacağın varlık ve tutarını üçüncü kişiye aktaran bir işlem olup, yeniden borç doğurmaz ( Yargıtay 4. HD. 13.4.1972 gün ve 1976 E-3333 K. ).
Temlik ile birlikte üçüncü kişi, alacağı tamamen veya kısmen, alacaklı ile borçlu arasındaki borç ilişkisinin koşullarıyla iktisap etmektedir. Burada değişen sadece borç ilişkisinin tarafı ( süresi ) olup, konusu ( objesi ) değildir. ( A. Kılıçoğlu-Borçlar Hukuku, 4. Bası, Syf.596 vd. )
Alacaklı, alacağını üçüncü kişiye olan borcunu ifa amacıyla temlik edebileceği gibi, borçludan olan alacağını tahsil amacıyla da temlik edebilir. Alacağın bir ivaz karşılığında temlik edilmesi halinde Yasa ( BK. 169/1. md. ) temlik edene bir garanti ( sağlama, tekeffül ) borcu yüklemektedir. Temlik eden, her şeyden önce alacağın temlik zamanındaki varlığından sorumlu bulunmaktadır. Alacağın tahsil amacıyla temlik edilmesi halinde de ( BK. 170. md. ) temlik edene bir garanti borcu öngörülmüştür.
Temellük eden ( üçüncü kişi ), borçluya karşı, alacağın kendisine temlik edildiğini ve alacağın varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Üçüncü kişi bunu ispat edebilmek için, alacaklının elinde bulunan ve alacağın varlığını gösterir bilgi ve belgelere dayanabilecektir. Üçüncü kişi ile borçlu arasındaki ilişki, alacaklı ile borçlu arasında borcun doğumuna yol açan borç ilişkisine dayanmaktadır.
Borçlu, temliki öğrendiği zaman temlik edene karşı haiz olduğu defileri üçüncü kişiye karşı da ileri sürebileceği gibi, alacak hakkının doğumunu önleyen olaylarla, alacak hakkını ortadan kaldıran olayları da itiraz olarak ileri sürebilir. Borçlunun ileri sürdüğü itirazlar sabit olduğu takdirde, yapılan temlik işlemi geçerli olmayacaktır.
Bir diğer ifadeyle, temlike rağmen borç ilişkisinin, özellikle sözleşmenin aktif süresi olarak ( temlik eden ) alacaklı sıfatını korumakta, bu nedenle de, borçlunun borç ilişkisiyle ilgili irade beyanlarının muhatabı, temlikten önce olduğu gibi temlikten sonra da alacağı temlik eden ilk alacaklı olmaktadır.
Bağ-Kur sağlık sigortasının yasal temeli 1479 sayılı Kanunun Ek-ll vd. maddeleri olup, somut olayda, sağlık malzemesi alımından kaynaklanan alacak temlik edilmekte, temlik sözleşmesi ile davacı şirket, Bağ-Kur alacaklısının ( sigortalısının ) yerine geçmektedir. Anılan belgenin, üçüncü kişiye alacağı talep etme, tahsil ve ahzu kabz yetkisi tanıdığı görülmektedir. Yargılama usulünden doğan haklarla birlikte temlik yapılması olanaklıdır.
Belge metninde, davacının alacak haklarının davaya konu edildiği açıklandıktan sonra, bütün hak ve borçlarıyla temlik edildiğinin açıklanması, kullanılan sözlere göre çok geniş kapsamlı ve anlamlı olup, alacağın temlik anında mevcut durumu yargılama usulüne ilişkin bütün haklar dahil kapsamına aldığının benimsenmesi zorunludur ( 4.HD. 9.7.1974 gün ve 5767 E. 4470 K ).
Alacağın temlikinin, alacaklı ile üçüncü kişi ve borçlu bakımından yukarıda açıklanan hüküm ve sonuçları ancak sağlık sigortasının kapsam ve koşullarını düzenleyen Bağ-Kur mevzuatı çerçevesinde belirlenebilir. Davacı Şirket, Bağ-Kur sağlık mevzuatı uyarınca davalı Kurum tarafından sigortalı ve hak sahiplerine yapılması gereken sağlık yardımlarına ilişkin alacak haklarının, ilgili sigortalılar tarafından kendisine temlik edilmesi üzerine iş bu davayı açtığına göre, uyuşmazlığın temelinde Kurumun sağlamakla yükümlü olduğu sağlık yardımlarının ödettirilmesi isteği vardır. Bu hakkın sigortalılar tarafından davacı şirkete temlik edilmesi, uyuşmazlığın 1479 sayılı Kanundan kaynaklanmış olması gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Uyuşmazlıkların çözüm yerini belirleyen 1479 sayılı Kanunun 70. maddesinde yer alan; “Bu Kanunun uygulanmasından doğan uzlaşmazlıklar, yetkili iş veya bu davalara bakmakla görevli mahkemelerde görülür” hükmü dikkate alındığında, taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümünde iş mahkemesinin görevli olduğu sonucuna varılmış olması karşısında, yerel mahkemenin bu yöne ilişkin direnme kararı usul ve yasaya uygundur.
Ne var ki, Özel Dairece davanın esasına yönelik temyiz itirazları bozma nedenine göre incelenmemiş olup, dosyanın bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesi için Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin, bu yöne ilişkin temyiz itirazlarının incelenebilmesi için dosyanın 21. Hukuk Dairesine gönderilmesine, 01.03.2006 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5099
K. 2011/7046
T. 30.11.2011
• ARSA PAYI KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİNDE TEMLİK YASAĞI BULUNDUĞU ( Yüklenici Kooperatif Tarafından Müdahile Yapılmış Geçerli Temlikin de Bulunmadığı/Temlik Nedeniyle Taraf Sıfatının Kalmadığından Bahisle Davanın Reddedilemeyeceği – Yüklenici Tarafından Açılan Davaların Esasının İnceleneceği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Arsa Payı Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Temlik Yasağı Bulunduğu/Yüklenici Kooperatif Tarafından Müdahile Yapılmış Geçerli Bir Temlikin de Bulunmadığı – Temlik Nedeniyle Taraf Sıfatının Kalmadığından Bahisle Davanın Reddedilemeyeceği )
• TEMLİK NEDENİYLE TARAF SIFATININ KALMAMASI ( Arsa Payı Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinde Temlik Yasağı Bulunduğu/Yüklenici Kooperatif Tarafından Müdahile Yapılmış Geçerli Bir Temlikin de Bulunmadığı – Taraf Sıfatı Kalmadığından Bahisle Davanın Reddedilemeyeceği )
• SIFAT YOKLUĞUNDAN DAVANIN REDDİ ( Vekalet Ücretinin Maktu Olduğu – Nispi Vekalet Ücretine Hükmedilemeyeceği )
818/m.162, 163
ÖZET : Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde temlik yasağı bulunduğu gibi, yüklenici kooperatif tarafından müdahile yapılmış geçerli bir temlikin de bulunmadığı dikkate alınarak yüklenici kooperatif tarafından açılan davaların esasının incelenmesi ve sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, temlik nedeniyle taraf sıfatının kalmadığından bahisle davaların reddi doğru olmamıştır. Kabule göre de; davanın sıfat yokluğundan reddi halinde verilecek vekâlet ücreti maktu olduğu halde nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru bulunmamıştır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı-k.davalı T…Yapı Kooperatifi vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık arsa sahibi Ş.Ş.A. ile yüklenici T… Yapı Kooperatifi arasında Kuşadası 1. Noterliğinde düzenleme biçiminde imzalanan 03.09.1999 tarih 15324 sayılı arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanmaktadır.
Yüklenici kooperatif tarafından açılan 2517 ( yeni 2004/29 ) esaslı dava tapu iptâli ve tescil, 2000/915 esaslı dava tapu devrinin gecikmesi nedeniyle tazminat, 2001/71 esaslı dava imalât bedeli, tazminat ve inşaatçı ipoteği tesisi, arsa sahibi tarafından açılan 2000/805 ve 2001/318 esaslı davalar ise gecikme tazminatı ve ecrimisil istemlerine ilişkindir.
Yüklenici kooperatif imalât bedeline ilişkin istemini 20.01.2006 tarihli dilekçesiyle ıslah ederek arttırmıştır.
Üçüncü kişi A.C. 01.02.2007 tarihli dilekçesiyle davaya müdahale talebinde bulunmuştur. Müdahale dilekçesinde; sözleşme konusu 871 ada 1 parsele yapılmakta olan inşaatın tüm haklarını yüklenici kooperatiften devir ve temlik aldığını, devir ve temlik bedeline karşılık yüklenici kooperatif tarafından 27.01.2006 günlü 1.700.000,00 TL bedelli fatura düzenlenip gönderildiğini, fatura bedelini tamamen ödediğini, kooperatifin herhangi bir hak ve alacağının kalmadığını, dolayısıyla kooperatif tarafından açılan davaların konusuz kaldığını, devir ve temlikten sonra arsa sahibiyle düzenleme biçiminde 27.01.2006 tarih 3663 sayılı sözleşme ve 08.03.2006 tarih 2040 sayılı ek sözleşme akdederek arsa payı karşılığı kalan inşaatın ikmalini üstlendiğini, inşaatın bitme aşamasına geldiğini savunarak kooperatif tarafından açılan davaların reddini istemiştir.
Müdahale talebine karşı yüklenici kooperatif, sözleşmeden doğan hakların hiçbir şekilde müdahale talep eden A.C. devredilmediğini, bu şahısla bir devir temlik sözleşmesi de imzalanmadığını, müdahilin arsa sahibinin ikinci yüklenicisi olup yaptığı 1.700.000,00 TL’lik ödemenin arsa sahibince yapılacak ödemelerin dışında kalan şantiye binası, malzemeler ve değer farkına ilişkin olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, yüklenici kooperatifin sözleşmeden doğan haklarının müdahil A.C. temlik edildiği, temlik bedeline karşılık temlik eden yüklenici kooperatif tarafından temlik alan müdahil A.C. hakkında 27.01.2006 tarihli 1.700.000,00 TL bedelli fatura kesildiği ve fatura bedelinin tamamen ödenmiş olduğu, bilirkişilerce saptanan imalât bedelleriyle karşılaştırma yapıldığında yüklenici kooperatifin temlik bedelini aşan bir alacağının bulunmadığı, yazılı olarak düzenlenmiş bir temlikname ibraz edilememiş ise de temlik bedeli ödenmiş olduğundan temlik sözleşmesinin yokluğunu ya da geçersizliğini ileri sürmenin hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olup korunamayacağı, temlik nedeniyle kooperatifin taraf sıfatının kalmadığı gerekçeleriyle yüklenici kooperatif tarafından açılan davaların reddine, arsa sahibi tarafından açılan davaların ise konusu kalmadığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, karar davacı ve davalı kooperatif vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Uyuşmazlık davaların açılmasından sonra yapılmış, geçerli bir temliğin bulunup bulunmadığı, temlik nedeniyle davacı ve davalı kooperatifin taraf sıfatını kaybedip kaybetmediği noktalarında toplanmaktadır.
Alacağın temliki BK’nın 162 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Alacaklı borçlunun rızasını aramaksızın alacağını üçüncü bir kişiye devredebilir. Alacağın devri ile birlikte alacaklı değişir, alacak devredenin mal varlığından çıkarak devir alanın mal varlığına girer. Alacağı devir eden artık borcun ifasını isteyemez, bu hak alacağı devir alan yeni alacaklıya aittir. BK’nın 163.maddesi uyarınca alacağın temliki yazılı şekle tabidir ve şekil sıhhat ( geçerlilik ) şartıdır. Temlik senedinde, alacaklının temlik iradesinin bulunması ve bunu imzası ile teyit etmesi zorunludur. Somut olayda dava dosyasına yazılı temlik sözleşmesi ibraz edilmemiştir. Yüklenici kooperatif tarafından, müdahil A.C. hakkında “Kuşadası K. D. H. F. Mahallesi 871 ada 1 parsel üzerinde yapılmakta olan inşaatın haklarının devir bedeli” açıklamasını içerir. KDV dahil 1.700.000,00 TL bedelli fatura kesilmiş olması ve fatura bedelinin ödendiğinin de kooperatifin kabulünde bulunması temlikin varlığını kabule yeterli olmadığı gibi, yasada öngörülen şekilde yapılmamış olması nedeniyle geçersiz olan temlik işlemini de geçerli hale getirmemektedir. Sözleşmeye dayalı temlikin şartlarından birisi de sözleşmede temlik yasağının bulunmamasıdır. Taraflar arasındaki 03.09.1999 tarihli sözleşmenin “Vl-Devir Yasağı” başlıklı maddelerinde sözleşmedeki hak ve yükümlülüklerin devredilemeyeceği belirtilerek yüklenici kooperatife temlik yasağı getirilmiştir.
Mahkemece; sözleşmede temlik yasağı bulunduğu gibi, yüklenici kooperatif tarafından müdahil A.C.’ye yapılmış geçerli bir temlikin de bulunmadığı dikkate alınarak yüklenici kooperatif tarafından açılan davaların esasının incelenmesi ve sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, temlik nedeniyle taraf sıfatının kalmadığından bahisle davaların reddi doğru olmamıştır.
Kabule göre de; davanın sıfat yokluğundan reddi halinde verilecek vekâlet ücreti maktu olduğu halde nispi vekâlet ücretine hükmedilmesi de doğru bulunmamıştır.
Açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın davacı ve davalı T… Yapı Kooperatifi yararına BOZULMASINA, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacı-k.davalı T…Yapı Kooperatifine geri verilmesine, 30.11.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/1690
K. 2008/4545
T. 10.3.2008
• CİRO ALACAĞI ( Çekin İbrazından Sonraki Ciro Alacağın Temliki Hüküm ve Sonuçlarını Doğurduğu )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Çekin İbrazından Sonraki Ciro Alacağın Temliki Hüküm ve Sonuçlarını Doğurduğu )
2004/m. 170
6762/m. 705
ÖZET : Çekin ibrazından sonraki ciro, çek niteliğini etkilemez. Ancak ibrazdan sonraki ciro, alacağın temliki hüküm ve sonuçlarını doğurur. Bu nedenle keşideci, önceki hamile yaptığı ödemeleri takip alacaklısına karşı ileri sürebilir. Açıklanan nedenlerle, ödeme definin incelenmesi gerekirken yazılı şekilde takibin iptaline karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklının kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takipte dayanak çek H.K. tarafından muhatap bankaya ibraz edilmiş, ibrazdan sonra H.K. tarafından takip alacaklısına ciro ile senetteki hak devredilmiştir. Anılan ciro TTK’nun 705/1. madde hükmü gereğince ibrazdan sonra yapılan ciro niteliğinde bulunduğundan alacağın temliki hükmünü ve böyle bir temlikin sonucunu doğurur. Bir başka anlatımla, ibrazdan sonraki ciro, çek niteliğini etkilemez, keşideci borçlunun somut olayda gözlendiği gibi önceki hamile yaptığı ödemeleri takip alacaklısına karşı da ileri sürebilme imkanını doğurur. Mahkemece borçlunun ödeme def’ i yukarıda açıklanan kurallar doğrultusunda değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 10.03.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2093
K. 2010/2560
T. 8.3.2010
• İHTİYATİ HACİZ ŞARTLARI ( İİK’nun 257. Md.sinde Düzenlenmiş Olup İbrazdan Sonra Çekin Ciro İle Devredilmesi ve Çekin Unsurlarını Etkilemeyip Defiler Yönünden Borçluya Hak Kazandıracağı )
• ÇEKİN İBRAZINDAN SONRA CİRO EDİLMİŞ OLMASI ( Senedin Çek Vasfını Kaybetmesine Sebep Olmayacağı – Bir Cironun Bu Şekilde Alacağın Temliki Hükümlerini Doğurmasının Alacaklının Yetkili Hamil Olmasını Engellemeyeceği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Çekin İbrazından Sonra Ciro Edilmiş Olması – Senedin Çek Vasfını Kaybetmesine Sebep Olmayacağı/Bir Cironun Bu Şekilde Alacağın Temliki Hükümlerini Doğurmasının Alacaklının Yetkili Hamil Olmasını Engellemeyeceği )
2004/m.257
ÖZET : Talep, ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İhtiyati hacze karar verilebilmesi için gereken şartlar İIK’nun 257. maddesinde düzenlenmiş olup, ibrazdan sonra çekin ciro ile devredilmesi, çekin unsurlarını etkilemeyip defiler yönünden borçluya hak kazandırır. Bu nedenle, kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılmasında yasal bir engel bulunmamaktadır. Çekin ibrazından sonra ciro edilmiş olması, senedin çek vasfını kaybetmesine sebep olmaz, ancak böyle bir ciro, alacağın temliki sonucunu doğurur. Bir cironun bu şekilde alacağın temliki hükümlerini doğurmasının, alacaklının yetkili hamil olmasını engellemeyeceği tabiidir. İhtiyati haciz talep eden H. A.’ın unsurları tamam olan çeke dayalı hakları kullanabilecek olmasına göre mahkemece bu husus nazara alınmadan sadece talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 12/11/2009 tarih ve 2009/1297-2009/1297 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi ihtiyati haciz isteyen vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : İhtiyati haciz talep eden vekili, müvekkilinin 10.10.2009 keşide tarihli 10.000,00 YTL bedelli çekten dolayı alacaklı olduğunu, çekin bankaya ibrazında karşılığı olmadığını, çek bedelinin ödenmediğini, alacağın rehinle teminat altına alınmadığını ileri sürerek, ihtiyati haciz kararı verilmesini istemiştir.
Mahkemece, iddia ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu çek, delil mahiyetindeki diğer belgeler ve evrak kapsamına göre talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, ihtiyati haciz talep eden vekili temyiz etmiştir.
Talep, ihtiyati haciz istemine ilişkindir. İhtiyati hacze karar verilebilmesi için gereken şartlar İİK’nun 257. maddesinde düzenlenmiş olup, ibrazdan sonra çekin ciro ile devredilmesi, çekin unsurlarını etkilemeyip defiler yönünden borçluya hak kazandırır. Bu nedenle, kambiyo senetlerine mahsus yolla takip yapılmasında yasal bir engel bulunmamaktadır. ( Bakınız, Prof. Dr. Seza Reisoğlu, Türk Hukukunda ve Bankacılık Uygulamasında Çek, 3. Baskı, syf.184 ). Çekin ibrazından sonra ciro edilmiş olması, senedin çek vasfını kaybetmesine sebep olmaz, ancak böyle bir ciro, alacağın temliki sonucunu doğurur. Bir cironun bu şekilde alacağın temliki hükümlerini doğurmasının, alacaklının yetkili hamil olmasını engellemeyeceği tabiidir ( Prof. Dr. Fırat Öztan, Kıymetli Evrak Hukuku, 2.Baskı, syf.1151 ). İhtiyati haciz talep eden H. A.’ın unsurları tamam olan çeke dayalı hakları kullanabilecek olmasına göre mahkemece bu husus nazara alınmadan sadece talebin yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile talebin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle ihtiyati haciz isteyen vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın ihtiyati haciz isteyen yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harem isteği halinde temyiz edene iadesine, 08.03.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/8674
K. 2011/26463
T. 5.12.2011
• HAMİLE YAZILI ÇEK ( Bankaya İbrazından Sonra Ciro Edilmeksizin Başkasına Elden Devrinin Olanaksız Olduğu – İbrazdan Sonra Alacaklının Çekte Hak Sahibi Olabilmesi İçin Adına Alacağın Temliki Sonucu Doğuran Bir Cironun Bulunması Gerektiği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Çekin İbrazından Sonra Alacaklının Çekte Hak Sahibi Olabilmesi İçin Adına Alacağın Temliki Sonucu Doğuran Bir Cironun Bulunması Gerektiği )
• ÇEKİN DEVRİ ( Hamile Yazılı Bir Çekin Bankaya İbrazından Sonra Ciro Edilmeksizin Başkasına Elden Devrinin Olanaksız Olduğu – İbrazdan Sonra Alacaklının Çekte Hak Sahibi Olabilmesi İçin Adına Alacağın Temliki Sonucu Doğuran Bir Cironun Bulunması Gerektiği )
6762/m.702,705
2004/m.170/a
ÖZET : Hamile yazılı bir çekin bankaya ibrazından sonra ciro edilmeksizin başkasına elden devri olanaksızdır. İbrazdan sonra alacaklının çekte hak sahibi olabilmesi için TTK’nun 705. maddesi uyarınca adına alacağın temliki sonucu doğuran bir cironun bulunması gerekir. O halde, takip alacaklısı yetkili hamil olmadığından İİK’nun 170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi isabetsizdir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : TTK’nun 702. maddesinde “Cirosu kabil bir çeki elinde bulunduran kimse, son ciro beyaz ciro olsa bile kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde selahiyedi hamil sayılır. Çizilmiş cirolar bu hususta yazılmamış hükmündedir. Bir beyaz ciroyu diğer bir ciro takip ederse, bu son ciroyu imzalayan kimse, çeki beyaz ciro ile iktisap etmiş sayılır.” düzenlemesi getirilmiştir. Somut olayda; takip yapan M. A.’un ibraz anında çeklerdeki ciro silsilesi içerisinde yer almadığı bankadan alınan çek fotokopilerinden anlaşılmaktadır. Çekleri ibraz eden H. K. olup bu kişinin ibrazdan sonra takip yapan hamile bir cirosu yoktur. Hukuk Genel Kurulu’nun 24.04.1996 tarih 1996/12-136 Esas, 1996/288 Karar sayılı kararında da açıklandığı gibi, hamile yazılı bir çekin bankaya ibrazından sonra ciro edilmeksizin başkasına elden devri olanaksızdır. İbrazdan sonra alacaklının çekte hak sahibi olabilmesi için TTK’nun 705. maddesi uyarınca adına alacağın temliki sonucu doğuran bir cironun bulunması gerekir. O halde, takip alacaklısı yetkili hamil olmadığından İİK’nun 170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde istemin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklının temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 05/12/2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/273
K. 2010/659
T. 25.1.2010
• İHTİYATİ HACİZ TALEBİ ( Hamiline Düzenlenmiş Olan Çekin Keşidecisi ve Lehdarı Hakkında/Çekin Süresinde İbraz Edildiği ve Karşılıksız Çıktığı – Alacaklının Çeki İbrazdan Sonra Ciro İle Devraldığı/Yetkili Hamil Olduğundan Talebinin Kabulüne Karar Verileceği )
• HAMİLİNE DÜZENLENEN ÇEKİN KARŞILIKSIZ ÇIKMASI ( Alacaklının Çeki İbrazdan Sonra Ciro İle Devraldığı/Yetkili Hamil Olduğu – Keşideci ve Lehdar Hakkındaki İhtiyati Haciz Talebinin Kabulü Gerektiği )
• İBRAZDAN SONRA YAPILAN CİRO ( Hamiline Çekte/Alacağın Temlikinin Hukuki Sonuçlarını Doğurduğu – Bununla Birlikte Çekin Kıymetli Evrak Niteliğinin Devam Edeceği/Çeki Temellük Edenin Lehdarın Tüm Haklarına Sahip Olacağı )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Hamiline Çekte İbrazdan Sonra Yapılan Cironun Alacağın Temlikinin Hukuki Sonuçlarını Doğurduğu – Bununla Birlikte Çekin Kıymetli Evrak Niteliğinin Devam Edeceği/Çeki Temellük Eden Yetkili Hamilin Lehdarın Tüm Haklarına Sahip Olacağı )
• MEŞRU HAMİL ( Süresinde İbraz Edilip Karşılıksız Çıkan Hamiline Çek – İbrazdan Sonra Teslim Alanın Meşru Hamil Olmayacağı )
• İBRAZDAN SONRA ÇEKİN TESLİM ALINMASI ( Süresinde İbraz Edilip Karşılıksız Çıkan Hamiline Çek – İbrazdan Sonra Teslim Alanın Meşru Hamil Olmayacağı )
• YETKİLİ HAMİL ( Hamiline Çekte İbrazdan Sonra Yapılan Cironun Alacağın Temlikinin Hukuki Sonuçlarını Doğurduğu – Bununla Birlikte Çekin Kıymetli Evrak Niteliğinin Devam Edeceği/Yetkili Hamilin İhtiyati Haciz Talep Edebileceği )
• VADESİ GELMİŞ ALACAK ( Alacak Muaccel ve Rehinle Temin Edilmemiş İse İhtiyati Haciz İstenebileceği )
6762/m.705
2004/m.257
ÖZET : İstem, hamiline düzenlenmiş olan çeklerin keşidecisi ve lehdarı hakkında ihtiyati haciz istemine ilişkindir. Lehdar süresinde çekleri bankaya ibraz etmiş ancak çekler karşılıksız çıkmıştır. İbrazdan sonra yapılan ciro alacağın temlikinin hukuki sonuçlarını doğurur ise de, çekin kıymetli evrak niteliği devam eder. Alacağın temliki yolu ile çeki temellük eden kişi, lehdarın tüm haklarına sahip olur ve kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurabileceği gibi, ihtiyati haciz de isteyebilir. Cironun temlik hükmü doğurması, alacaklının yetkili hamil olmasını engellemez, sadece borçlunun lehdara karşı ileri sürebileceği def ileri hamile karşıda ileri sürebilmesini sağlar. Teslim ile el değiştirme bu tür çeklerde ibraza kadar olup, ibrazdan sonra teslim alan meşru hamil değildir. İhtiyati haciz isteyen alacaklı teslim ile değil, ciro ile çeki devir almış olup, yetkili hamildir. Mahkemece alacaklının yetkili hamil olduğu kabul edilmelidir. Vadesi gelmiş alacaklar için ihtiyati haciz istenebilmesinin koşulları alacağın muaccel olması ve rehinle temin edilmemiş bulunmasıdır. İhtiyati haciz talebinin reddi isabetsizdir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nce verilen 19.11.2008 tarih ve 2008/1364-2008/1364 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi ihtiyati haciz isteyen ( alacaklı ) vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi Salih Çelik tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
KARAR : İhtiyati haciz isteyen alacaklı vekili, müvekkilinin karşı taraf borçluların keşidecisi ve lehdarı olduğu iki çek nedeniyle alacaklı olduğunu ileri sürerek, ihtiyati haciz kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece, dosya kapsamına göre, çeklerin bankaya ibrazından sonra ciro yolu ile çekleri devir alan alacaklının alacağı temlik almış olduğu gerekçesiyle, talebin reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı alacaklı vekili temyiz etmiştir.
1- İstem, çeklerin keşidecisi ve lehdarı hakkında ihtiyati haciz istemine ilişkindir.
Aleyhine ihtiyati haciz istenenlerden keşideci olan şirketin hamiline düzenlediği çeklerin lehdarı Veli K. tarafından bankaya süresinde ibraz edilip karşılığının çıkmadığının bankaca tespitinden sonra Veli’nin bir borcuna karşılık olmak üzere çekleri ihtiyati haciz isteyen alacaklı Orhan A.’a ciro ile devir ve temlik ettiği çeklerin arka yüzünden anlaşılmaktadır.
Mahkemece ibrazdan sonra yapılan ciro ile çekleri devir alan alacaklının ihtiyati haciz isteyemeyeceği sonucuna herhangi bir gerekçe gösterilmeden varılmıştır. Oysa ibrazdan sonra yapılan ciro TTK’nun 705 nci maddesi uyarınca alacağın temlikinin hukuki sonuçlarını doğurur ise de, çekin kıymetli evrak niteliği devam eder. Alacağın temliki yolu ile çeki temellük eden kişi, lehdarın tüm haklarına sahip olur ve kambiyo senetlerine mahsus takip yoluna başvurabileceği gibi, ihtiyati haciz de isteyebilir. Cironun temlik hükmü doğurması, alacaklının yetkili hamil olmasını engellemez, sadece borçlunun lehdara karşı ileri sürebileceği def ileri hamile karşıda ileri sürebilmesini sağlar.
Hamiline yazılı bir çekin ibraz süresinin geçmesinden sonra teslim ile değil, ancak alacağın temliki veya ciro ile devir edilebileceğinin kabulü gerekir. TTK’nun 705 nci maddesinde yer alan hüküm, çekin tabi olduğu kambiyo hukuku devir şekline göre tedavül kabiliyetinin ibraz süresinin sonuna veya ödememe hususunun tespitine kadar mevcut olabileceğine işaret etmektedir. Teslim ile el değiştirme bu tür çeklerde ibraza kadar olup, ibrazdan sonra teslim alan meşru hamil değildir. İhtiyati haciz isteyen alacaklı teslim ile değil, ciro ile çeki devir almış olup, yetkili hamildir. İİK’nun 257 nci maddesine göre, vadesi gelmiş alacaklar için ihtiyati haciz istenebilmesinin koşulları alacağın muaccel olması ve rehinle temin edilmemiş bulunmasıdır. Mahkemece alacaklının yetkili hamil olduğu kabul edilip, talebinin sadece anılan koşullar bakımından değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, hukuki dayanağı bulunmayan yazılı gerekçe ile alacaklının ihtiyati haciz talebinin reddi doğru olmamıştır.
2- Karardan sonra alacaklı vekili 12.10.2009 tarihli dilekçe ile borçlulardan Veli hakkındaki ihtiyati haciz talibinden vazgeçtiğini, mahkemeye bildirmiş olup, vazgeçme beyanının değerlendirilmesi ve karara bağlanması bakımından da kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, ihtiyati haciz isteyen vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün alacaklı Orhan A. yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcın isteği halinde temyiz edene iadesine, 25.01.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2862
K. 2011/15097
T. 1.12.2011
• İPOTEĞİN KALDIRILMASI TALEBİ ( Bankanın Temlik Sonucunda Alacakla ve İpotekle İlgisi Kalmadığından Bankaya Husumet Yöneltilemeyeceği/Alacağı Temlik Alan İpotekte Hak Sahibi Olduğundan ve Borç Ödenmediğinden Davanın Reddedileceği – İpoteğin Kaldırılmasının Şartları Gerçekleşmediği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( İpoteğin Kaldırılması Talebi – Alacağı Temlik Alan İpotekte Hak Sahibi Olduğundan ve Borç Ödenmediğinden Davanın Reddedileceği )
• BANKAYA HUSUMET YÖNELTİLEMEMESİ ( İpoteğin Kaldırılması Talebinde Davalı Bankanın Temlik Sonucunda Alacakla ve İpotekle İlgisi Kalmadığı )
818/m.162
ÖZET : Dava, ipoteğin kaldırılmasına ilişkindir. Davalı bankanın temlik sonucunda alacakla ve ipotekle ilgisi kalmadığından davalı bankaya husumet yöneltilemez. Alacağı temlik alan davalı şirket ipotekte hak sahibi olup, borç ödenmediğinden, ipoteğin kaldırılmasının şartları gerçekleşmediğinden ,davanın reddi hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki ipoteğin kaldırılması davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, dava dışı S.’nin davalı bankadan çekmiş olduğu kredi borcunun teminatı olarak dava dışı M.H.’ye ve müvekkiline ait iki taşınmazın ipotek olarak verildiğini kredi ödemeleri düzenli bir şekilde yapılmaya devam ederken davalı bankanın 08.10.2008 tarihinde kredi borçlusu S.’den olan bakiye 39,924,93 TL. alacağını diğer davalı H.’ye müvekkiline ait taşınmazdaki ipotek güvencesiyle birlikte temlik ettiğini, buna istinaden davalı H.’nin de Büyükçekmece 3. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13237 sayılı dosyasıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlattığını, bu arada M.H. tarafından verilen ipoteğin fek edilerek müvekkilinin durumunun ağırlaştırıldığını, kredi borcu taksitler halinde ödenirken temlik sonuca borcun tamamının bir seferde ödenmesi durumuyla karşı karşıya bırakıldığını, M.H.’nin kredi borçlusu S.’nin yetkilisi ve hâlihazırda tasfiye memuru olduğunu, adı geçenin aynı zamanda davalı H.’ nin de yetkilisi olduğunu, bu kişinin yapılan usulsüz temlikle taşınmazını ipotekten kurtarıp tasfiye memuru olduğu şirkete karşı takip yaptırarak müvekkiline ait gayrimenkulü muvazaalı bir şekilde sattırmak İstediğini belirterek müvekkiline ait taşınmaz üzerindeki ipoteğin kaldırılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı H. vekili, M.H.’nin verdiği ipoteğin kaldırılmadığını, davacının durumunun ağırlaştırıldığı iddialarının doğru olmadığını, iddia edilen hususların ipoteğin kaldırılmasını gerektirecek nitelikte bulunmadığını, alacağı temlik alan müvekkiline ödeme yapılmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Davalı vekili, temlik sonucu müvekkilinin ipotekte taraf ve alacaklı sıfatının kalmadığını, bu nedenle müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, davacının durumunun ağırlaştırıldığı iddialarının doğru olmadığını bildirerek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan delillere göre, davalı bankanın temlik sonucunda alacakla ve ipotekle ilgisi kalmadığı, bu itibarla davalı bankaya husumet yöneltilemeyeceği, alacağı temlik alan davalı H.’nin ipotekte de hak sahibi olup borcun ödenmediği, ipoteğin kaldırılmasının şartlarının gerçekleşmediği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, 01.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1410
K. 2010/10416
T. 29.9.2010
• İTİRAZIN İPTALİ DAVASI ( Davacının Belirtilen Tarih Aralığında Yer Alan Alacaklarını Devrettiği – Davacı Bankanın Davalılardan Teminat Mektubu Komisyonları Nedeniyle İlgili Tarihten Takip Tarihine Kadar Alacak Talebinde Bulunabileceği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( İtirazın İptali Davası/Davacının Belirtilen Tarih Aralığında Yer Alan Alacaklarını Devrettiği – Davacı Bankanın Davalılardan Teminat Mektubu Komisyonları Nedeniyle İlgili Tarihten Takip Tarihine Kadar Alacak Talebinde Bulunabileceği )
• TEMİNAT MEKTUBU ( İtirazın İptali Davası/Davacının Belirtilen Tarih Aralığında Yer Alan Alacaklarını Devrettiği – Davacı Bankanın Davalılardan Teminat Mektubu Komisyonları Nedeniyle İlgili Tarihten Takip Tarihine Kadar Alacağını Talep Edebileceği )
2004/m.67
ÖZET : İtirazın iptali davasında, davacı vekili, müvekkiline devredilen Toprakbank A.Ş. ile dava dışı Denizcilik Ltd. Şti. arasında yapılan genel kredi sözleşmesini davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, nakdi kredi alacağının tahsili ve teminat mektubu bedelinin depo edilmesi için yapılan icra takibinin davalıların haksız itirazı sebebiyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı bankanın belirtilen tarihe kadar olan nakit alacaklarını dava dışı Varlık Yönetim A.Ş.’ne devrettiği takip tarihi itibariyle davacı bankanın davalılardan teminat mektubu komisyonları sebebiyle bu tarihten takip tarihine kadar alacak talebinde bulunabileceği, bu tarihten öncesine ilişkin komisyon alacaklarının ise temlik edilmesi sebebiyle davacı bankanın bu dönem için aktif husumetinin kalmadığına karar verilmiştir. Karar hukuka uygundur.
DAVA : Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükümün süresi içinde taraf vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, müvekkiline devredilen Toprakbank A.Ş. ile dava dışı B…-Denizcilik Ltd. Şti. arasında yapılan genel kredi sözleşmesini davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak imzaladıklarını, toplam 31.949.40.-YTL nakdi kredi alacağının tahsili ve 9.975.20.-YTL teminat mektubu bedelinin depo edilmesi için yapılan icra takibinin davalıların haksız itirazı sebebiyle durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, %40 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili, kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacakların zamanaşımına uğradığını, davacının 9.3.2007 tarihinde nakdi alacaklarını dava dışı B… Varlık Yönetimi A.Ş.’ne devrettiğini, bu sebeple icra takibine konu edemeyeceğini, dava dışı B… Varlık Yönetimi A.Ş.’nin de müvekkillerini ibra ettiğini, kefalet akdinin geçersiz olması sebebiyle müvekkillerinin borçtan dolayı sorumlu olmadıklarını beyan ederek davanın reddini savunmuş, %40 tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda davacı bankanın 15.7.2004 tarihine kadar olan nakit alacaklarını dava dışı B… Varlık Yönetim A.Ş.’ne devrettiği takip tarihi itibariyle davacı bankanın davalılardan teminat mektubu komisyonları sebebiyle 15.7.2004 tarihinden takip tarihine kadar 821.15.-YTL alacak talebinde bulunabileceği, 15.7.2004 tarihinden öncesine ilişkin komisyon alacaklarının ise temlik edilmesi sebebiyle davacı bankanın bu dönem için aktif husumetinin kalmadığı, gayri nakdi alacaklar temlik edilmediğinden ve teminat mektubu riski halen davacı üzerinde bulunduğundan 9.975.20.-YTL’lik mektup bedeli deposu talebinin yerinde olduğu, davalı kefillerin kefalet limitlerinin borcun üzerinde bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalıların icra takip dosyasındaki itirazlarının nakit alacaklar yönünden 821.15.-TL üzerinden devamına, bu miktara takip tarihinden itibaren yıllık %130 temerrüt faizi uygulanmasına, gayri nakit alacaklar yönünden 9.975.20.-YTL teminat mektubu bedelinin davalılarca icra dosyasına depo edilmesine, nakit alacaklar yönünden %40 icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
SONUÇ : Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, taraf vekillerinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükümün ONANMASINA, 29.9.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. CEZA DAİRESİ
E. 2011/10353
K. 2011/1740
T. 23.9.2011
• KARŞILIKSIZ ÇEK KEŞİDE ETME ( Alacağın Temlik Edildiği – Davaya Konu Çekle İlgilisi Açıkça Görülecek Şekilde Düzenlenmiş Ayrı Bir Sözleşme veya Ek Beyanname Örneği Olup Olmadığının Şikayetçi Bankaya Sorulacağı )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçu – Davaya Konu Hak ve Alacaklar ile Kredilerden Doğan İcra Takiplerinin Bir Başka Tüzel Kişiye Devredildiğinin Gözetileceği )
• SUÇTA VE CEZADA KANUNİLİK ( Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçu / Davaya Konu Suçun Düzenlendiği Kanunun Kaldırıldığı – Suçun Unsurları ve Yaptırımlarının Farklı Biçimde Yeniden Düzenlendiği/ Sanığın Hukuki Durumunun Tekrar Değerlendirileceği )
• ZAMAN BAKIMINDAN UYGULAMA (Karşılıksız Çek Keşide Etme Suçu / Alacağın Temlik Edildiği – Sanığın Hukuki Durumunun Tekrar Değerlendirileceği )
5237/m.2, 7
5941/m.3
ÖZET : Somut yargılama karşılıksız çek keşide etme suçuna ilişkindir. Şikayetçi banka, davaya konu hak ve alacaklarını ile kredilerden doğan icra takiplerini bir başka tüzel kişiye devrettiğini ve davadan çekildiğini bildirmiştir. Davaya konu olan çekin bu kapsamda olup olmadığının anlaşılmaması karşısında, davaya konu çekle ilgilisi açıkça görülecek şekilde düzenlenmiş ayrı bir sözleşme veya ek beyanname örneği olup olmadığının şikayetçi bankaya sorulması gerekmektedir.
Davaya konu suçun düzenlendiği kanunun kaldırılması ve suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olmasından dolayı sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluktur.
DAVA : Karşılıksız çek keşide etme suçundan sanığın mahkûmiyetine dair hüküm sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
KARAR : Dosya kapsamına göre; Akbank T.A.Ş. vekilinin 16.9.2008 tarihli dilekçeyle bankanın davaya konu hak ve alacağını Girişim Varlık Yönetimi aş’ye devrettiğini ve davadan çekildiklerini bildirdiği ve ekte sunduğu 29.7.2008 tarihli temlik sözleşmesinde “Akbank T.A.Ş. ile G… Varlık Yönetimi A.Ş. arasında kredilerden doğan icra takipleri ve alacakların devir ve temlik edildiği belirtilmekte ise de, suça konu çeke dair alacağın da bu sözleşmenin kapsamında yer alıp almadığının anlaşılamaması karşısında; mahkemece davaya konu çekle ilgisi açıkça görülecek şekilde düzenlenmiş ayrı bir sözleşme veya ek beyanname örneği olup olmadığının şikayetçi Akbank T.A.Ş. den sorulmasıyla varsa bu temlik işlemine dair tüm belgelerin getirilmesinden sonra, çekle ilgili alacağın devredilmesi halinde katılanın şikayet hakkının sona ereceği hususu da dikkate alınarak, hukuki durumun buna göre tayin ve takdirinin gerektiğinin gözetilmemesi yasaya aykırı,
Kabule göre de;
20.12.2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren 5941 Sayılı “Çek Kanunu” ile 3167 Sayılı “Çekle Ödemelerin Düzenlenmesi ve Çek Hamillerinin Korunması Hakkında Kanun” yürürlükten kaldırılmış, davaya konu suçun unsurları ve yaptırımları farklı biçimde yeniden düzenlenmiş olduğundan; 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7 nci maddeleri de gözetilerek, sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, 23.09.2011 tarihinde yapılan müzakerede isteme uygun olarak oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/19566
K. 2010/934
T. 19.1.2010
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Ödenmeme Protestosundan Yahut Bu Protestonun Tanzimi İçin Muaayyen Olan Müddetin Geçmesinden Sonra Yapılan Ciro Temlik Hükümlerini Meydana Getirdiği )
• ÖDENMEME PROTESTOSU ( Yahut Bu Protestonun Tanzimi İçin Muaayyen Olan Müddetin Geçmesinden Sonra Yapılan Ciro Ancak Alacağın Temliki Hükümlerini Meydana Getirdiği )
• VADEDEN SONRAKİ CİRO ( Senetlerin Bu Tarihten Sonra Ciro Edilmeleri Kıymetli Evrak Niteliklerini Kaybetmesine Neden Olmadığı – Sadece Def’iler Yönünden Alacağın Temliki Hükümlerinin Uygulanmasını Gerektirdiği )
• KIYMETLİ EVRAK NİTELİĞİ ( Senetlerin Muayyen Müddetin Geçmesinden Sonra Ciro Edilmeleri Kıymetli Evrak Niteliklerini Kaybetmesine Neden Olmadığı – Sadece Def’iler Yönünden Alacağın Temliki Hükümlerinin Uygulanmasını Gerektirdiği )
6762/m.599/son,602,690
ÖZET : TTK.nun 602.madesinde; “….ödenmeme protestosundan yahut bu protestonun tanzimi için muaayyen olan müddetin geçmesinden sonra yapılan ciro, ancak, alacağın temliki hükümlerini meydana getirir.” hükmü öngörülmüştür. Senetlerin bu tarihten sonra ciro edilmeleri kıymetli evrak niteliklerini kaybetmesine neden olmaz. Sadece def’iler yönünden alacağın temliki hükümlerinin uygulanmasını gerektirir. TTK’nun 690.maddesi göndermesiyle hakkında da uygulanması gereken sözü edilen bu yasa hükmü vea ayrıca aynı Kanunun 599/son maddesi hükümleri uyarınca borçluların şikayet ve itirazlarının alacağın temliki hükümlerine göre mahkemece değerlendirilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü :
KARAR : TTK.nun 602.madesinde; “… ödenmeme protestosundan yahut bu protestonun tanzimi için muaayyen olan müddetin geçmesinden sonra yapılan ciro, ancak, alacağın temliki hükümlerini meydana getirir.” hükmü öngörülmüştür. Senetlerin bu tarihten sonra ciro edilmeleri kıymetli evrak niteliklerini kaybetmesine neden olmaz. Sadece def’iler yönünden alacağın temliki hükümlerinin uygulanmasını gerektirir. ( HGK.nun 13.3.1970 gün E-69 İİK 898-K.da bu doğrultudadır ) TTK.nun 690.maddesi göndermesiyle hakkında da uygulanması gereken sözü edilen bu yasa hükmü vea ayrıca aynı Kanunun 599/son maddesi hükümleri uyarınca borçluların şikayet ve itirazlarının alacağın temliki hükümlerine göre mahkemece değerlendirilmesi yerine yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK.366. ve HUMK.428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 19.01.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/15-279
K. 2008/277
T. 26.3.2008
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Sözleşmeden Doğan Şahsi Hakkın Temliki Yazılı Biçimde Yapılmış Olmadıkça Geçerli Olmadığı )
• KAT KARŞILIĞI İNŞAAT SÖZLEŞMESİ ( Tarafı Olduğu Bildirilen Arsa Sahibi Tarafından Alacak Hakkı Yazılı Olarak Temlik Edilmediğinden Yüklenici Tarafından Yapımı Yüklenilen Bağımsız Bölümün Bedelini Davacı Davalıdan İsteyemeyeceği )
• YAZILI SÖZLEŞME ( Alacağın Temliki Kapsamında Sözleşmeden Doğan Şahsi Hakkın Temliki Yazılı Biçimde Yapılmış Olmadıkça Geçerli Olmadığı – Arsa Sahibi Tarafından Alacak Hakkı Yazılı Olarak Temlik Edilmediğinden Yüklenici Tarafından Yapımı Yüklenilen Bağımsız Bölümün Bedelini Davacının Yükleniciden İsteyemeyeceği )
• BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN BEDELİNİN TAHSİLİ ( Kat Karşılığı İnşaat Sözleşmesinin Tarafı Olduğu Bildirilen Arsa Sahibi Tarafından Alacak Hakkı Yazılı Olarak Temlik Edilmediğinden Yüklenici Tarafından Yapımı Yüklenilen Bağımsız Bölümün Bedelini Davacı Yükleniciden İsteyemeyeceği )
818/m.163
ÖZET : Davacıların miras bırakanı, bedeli dava konusu olana ( 9 ) bağımsız bölüm numaralı meskeni, kayden dava dışı ve arsa sahibi olduğu bildirilen kişiden satın almıştır. Davalı yüklenici kooperatif ile davacı arasında sözü edilen meskenin yapılarak davacıya teslimine yönelik bir sözleşme yapılmamıştır. Başka bir anlatımla, yanlar arasında akdi ilişki kurulmamıştır. Davacı, arsa sahibinin halefi olarak bu davayı açma hakkının bulunduğunu ileri sürerek dava açmış ve açılan dava mahkemece yazılı şekilde kabul edilmiş ise de; sözleşmeden kaynaklanan hakların satıcı arsa sahibi tarafından davacıya temlik edilmiş olduğuna ilişkin yazılı sözleşme sunulmamıştır. Oysa, alacağın temliki kapsamında sözleşmeden doğan şahsi hakkın temliki, yazılı biçimde yapılmış olmadıkça geçerli olmaz. O halde, aralarında akdi ilişki kurulmadığından ve kendisine kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olduğu bildirilen arsa sahibi tarafından alacak hakkı yazılı olarak temlik edilmediğinden yüklenici tarafından yapımı yüklenilen bağımsız bölümün bedelini davacı, davalıdan isteyemez. Mahkemece davanın reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki “alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Tekirdağ 2.Asliye Hukuk Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 07.04.2005 gün ve 81-166 sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 15.Hukuk Dairesinin 23.11.2006 gün ve 7468-6797 sayılı ilamı ile;
( … Davacılar vekili, davalı ile dava dışı arsa sahibi arasında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapıldığını ve davalı yüklenicinin arsa sahibi Hüseyin Kıratlı’nın adına 1278 ada 546 parsel sayılı olarak tescilli bulunan Tekirdağ-Merkez Yavuz Mah. Sazlıdere Mevkiinde bulunan taşınmaza inşaat yapmayı yüklendiğini ve yapımı yüklenilen bloklardan ( G-Blok )’daki ( 9 ) bağımsız bölüm numaralı meskeni arsa sahibinden kayden satın aldığını, ancak yüklenici davalının G-Blokun inşaatına hiç başlamadığını ve dolayısıyla kendisine ait dairenin de yapılmadığını ileri sürerek toplam 28.819.000.000 TL. daire bedelinin davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı taraf, özetle arsa sahibi ile yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesinin 26/8/1988 tarihli olduğunu, işin teslim süresinin 6/2/1993 tarihi olarak kararlaştırıldığını; teslim tarihine göre davanın zamanaşımına uğramış bulunduğunu; taraflar arasında akdi ilişki bulunmadığını, arsa sahibi ile danışıklı olarak yapılan bedelsiz temlik sözleşmesine dayanarak talepde bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne ve 28.819.000 YTL alacağın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacılar miras bırakanı İslam Dinç adına kayıtlı bulunan G blok 8/1308 arsa paylı ( 9 ) bağımsız bölüm numaralı taşınmazın tapu kaydının iptali ile davalı adına tesciline karar verilmiş, verilen karar davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Davacıların miras bırakanı İslam Dinç, bedeli dava konusu olana ( 9 ) bağımsız bölüm numaralı meskeni, kayden dava dışı ve arsa sahibi olduğu bildirilen Hüseyin Kıratlı’dan satın almıştır. Davalı yüklenici kooperatif ile davacı arasında sözü edilen meskenin yapılarak davacıya teslimine yönelik bir sözleşme yapılmamıştır. Başka bir anlatımla, yanlar arasında akdi ilişki kurulmamıştır. Davacı, arsa sahibinin halefi olarak bu davayı açma hakkının bulunduğunu ileri sürerek dava açmış ve açılan dava mahkemece yazılı şekilde kabul edilmiş ise de; sözleşmeden kaynaklanan hakların satıcı arsa sahibi tarafından davacıya temlik edilmiş olduğuna ilişkin yazılı sözleşme sunulmamıştır. Oysa, Borçlar Kanununun 163. maddesi gereğince, alacağın temliki kapsamında sözleşmeden doğan şahsi hakkın temliki, yazılı biçimde yapılmış olmadıkça geçerli olmaz. O halde, aralarında akdi ilişki kurulmadığından ve kendisine kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olduğu bildirilen arsa sahibi tarafından alacak hakkı yazılı olarak temlik edilmediğinden yüklenici tarafından yapımı yüklenilen bağımsız bölümün bedelini davacı, davalıdan isteyemez. Varılan sonuç bu olunca da, mahkemece davanın reddi yerine, yazılı şekilde kabulüne karar verilmesi doğru olmamış ve kararın bozulması gerekmiştir… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere ve özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 02.02.2000 gün ve 2000/13-51 Esas, 2000/54 Karar sayılı; 22.03.2000 gün ve 2000/13-201 Esas, 2000/184 Karar sayılı; 27.09.2000 gün ve 2000/21-1158 Esas, 2000/1188 Karar sayılı ve 23.05.2007 gün 2007/15-296 Esas, 2007/289 Karar sayılı ilamlarının da bu görüşü desteklemiş bulunmasına göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 26.03.2008 gününde, oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/2084
K. 2011/3857
T. 17.3.2011
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Takibin İptali Talebi – Borçlunun Alacaklının Yetkili Hamil Olmadığı ve Çeke Dayalı Borcun Zamanaşımına Uğradığını İddia Ettiği/İspat Külfetinin Borçluda Olacağı )
• KAMBİYO SENETLERİNE MAHSUS HACİZ YOLU İLE TAKİP ( Alacağın Temlik Edildiği – Takibin İptaline İlişkin Davanın Temlik Eden Lehine Pasif Husumet Yokluğundan Reddedileceği )
• İSPAT KÜLFETİ ( Takibin İptali Talebi – Borçlunun Alacaklının Yetkili Hamil Olmadığı ve Borcun Zamanaşımına Uğradığını İddia Ettiği/İspat Külfetinin Borçluda Olacağı )
• PASİF HUSUMET YOKLUĞU ( Çeke Dayalı İcra Takibi/Alacağın Temlik Edildiği – Takibin İptaline İlişkin Davanın Temlik Eden Lehine Pasif Husumet Yokluğundan Reddedileceği )
• ÇEKİN ZAMANAŞIMINA UĞRAMASI ( Takibin İptali Talebi – Zamanaşımı İtirazı ve Tazminata İlişkin Talepler Hakkında Olumlu veya Olumsuz Bir Karar Verileceği )
6762/m.702
2004/m.169
ÖZET : Alacaklı tarafından çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı,takip alacağını temlik ettiği, borçluya muhtıra gönderildiği, ancak, muhtırada, temlik alacaklısının sehven farklı bir isimle yazıldığı, borçlunun İcra Müdürlüğünün yetkisine itiraz etmesi üzerine yetkisizlik kararı verildiği, dosyanın yetkili mahkemeye gönderildiği, borçlunun vekil aracılığıyla süresinde, alacaklının yetkili hamil olmadığı, alacağın zamanaşımına uğradığı ve borcu bulunmadığından bahisle takibin iptali talebi ile icra mahkemesine başvurduğu anlaşılmaktadır. İspat külfeti alacaklıda değil, borçlu olmadığını iddia eden borçludadır.
Mahkemece, temliken alacaklının isminin sehven yanlış yazıldığının ve itirazın gerçek alacaklıya yöneltildiğinin kabulü ile, yetkili hamil durumunda olması sebebiyle borçlunun bu yöndeki şikayetinin ve alacağını temlik etmekle takipte taraf sıfatı kalmayan temlik eden yönünden ise itirazın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekir. Borçlu vekilinin, başvuru dilekçesinde, zaman aşımı itirazında da bulunduğu ve ayrıca tazminata hükmedilmesini de talep ettiği halde, mahkemece, bu hususlarda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki alacaklı vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Alacaklı Göksel Ç. tarafından Erdemli İcra Müdürlüğünde çeke dayalı kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla takip başlatıldığı, Göksel Ç.’in 22.11.2007 tarihinde takip alacağını Hüsniye Ç.’e temlik ettiği, alacağın temlik edildiği hususunun bildirilmesi amacıyla borçluya muhtıra gönderildiği, ancak, muhtırada, temlik alacaklısının Hüsniye Ç. yerine sehven Hüseyin Ç. olarak yazıldığı, borçlu İsmail H. E.’in Erdemli İcra Müdürlüğünün yetkisine itiraz etmesi üzerine Erdemli İcra Mahkemesi’nin 22.7.2008 tarih ve 2008/3 E.-59 K.sayılı kararı ile Adana İcra Müdürlüğünün yetkili olduğuna karar verildiği, alacaklı vekilince H.U.M.K.nun 193. maddesi gereğince, takip dosyasının süresinde yetkili Adana İcra Müdürlüğüne gönderilmesinin talep edildiği. Adana 11. İcra Müdürlüğünün 2008/5521 E.sayılı dosyasından gönderilen ödeme emrinin borçlu İsmail H. E.’e 27.10.2008 tarihinde tebliğ edildiği, borçlunun vekil aracılığıyla süresinde, Hüseyin Çelik’in yetkili hamil olmadığı, alacağın zamanaşımına uğradığı ve borcu bulunmadığından bahisle takibin iptali talebi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, Hüseyin Çelik’in yetkili hamil olmaması ve Göksel Ç. yönünden ise, itiraz edenin borcunun bulunmadığı ve borcunun ispatlanamadığı gerekçesi ile takibin iptaline karar verildiği anlaşılmaktadır.
1-)Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde: Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de:
Kambiyo senetleri ile ilgili hak sahipliğini ispat külfeti hakkındaki T.T.K.nun 598 ve 702. maddelerinde “… senedi elinde bulunduranın kendi hakkı müteselsil ve birbirine bağlı cirolardan anlaşıldığı takdirde salahiyetli hamil sayılacağı …”öngörülmüştür. Anılan maddeler tedavülü sona ermiş senetler hakkında uygulanmaz. Tedavülün sona ermesinden sonraki ciroların alacağın temliki hükümlerini doğuracağı aynı kanunun 602 ve 705. maddelerinde ayrıca düzenlenmiştir. Tedavülü sona erip, ibraz edilen ve muhtelif cirolar görmüş senetlerde cirantalar atlanmak suretiyle müracaat borçlularına başvurularak senet bedelinin tahsili ile ona iadesi mümkündür. Bu halde, senet üzerinde ayrıca yeniden geriye dönüş cirosunun bulunması gerekmez. Ciro silsilesi içerisinde imzası olan ve senet elinde bulunan müracaat borçlusu yetkili hamil olduğundan takip hakkı mevcuttur. Ancak, vadesi veya ibraz günü henüz gelmemiş, başka bir anlatımla , ciro olanağı mevcut senetlerde cirantalar atlanmış ise bu takdirde bu kişi yetkili hamil sayılmaz.
Açıklanan durum karşısında, somut olayda, takip dayanağı çekin yasal süresinde bankaya ibraz edilmesi sebebiyle takibin , ciro silsilesinde yer alan ve yetkili hamil olan, ciranta Göksel Ç. tarafından, kendisinden önceki müracaat borçlusu ( itiraz eden ciranta ) ve keşideci hakkında yapılmasına yasal engel bulunmamaktadır. Dolayısıyla , dosya alacağını, yetkili hamil olan Göksel Ç.’ten temellük eden Hüsniye Ç., temlik edenin külli halefi olup, onun tüm yasal haklarına sahip olacağından yetkili hamil durumundadır.
O halde, mahkemece, temliken alacaklının Hüsniye Ç. iken sehven Hüseyin Ç. yazıldığının ve itirazın Hüsniye Ç.’e yöneltildiğinin kabulü ile, yukarda açıklandığı üzere yetkili hamil durumunda olması sebebiyle borçlunun bu yöndeki şikayetinin ve alacağını temlik etmekle takipte taraf sıfatı kalmayan Göksel Ç. yönünden ise itirazın pasif husumet yokluğu sebebiyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca gidilmesi isabetsizdir.
Kabule göre de:
İ.İ.K.nun 169/a, maddesine göre, icra mahkemesi, borcun olmadığının veya itfa veya imhal edildiğinin resmi veya imzası ikrar edilmiş bir belge ile ispatı halinde, borçlunun itirazını kabul eder. Burada, ispat külfeti alacaklıda değil, borçlu olmadığını iddia eden borçludadır. Mahkemece İ.İ.K.nun 169/a maddesi hükmüne aykırı şekilde, itiraz edenin borcunun bulunduğu ispat edilemediğinden takibin iptaline karar verilmesi de doğru değildir.
2-)Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Borçlu vekilinin, başvuru dilekçesinde, zaman aşımı itirazında da bulunduğu ve ayrıca tazminata hükmedilmesini de talep ettiği halde, mahkemece, bu hususlarda olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi isabetsizdir.
SONUÇ : Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulüyle mahkeme kararının yukarda ( 1 ) numaralı bentte yazılı sebeplerle alacaklı yararına , borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda ( 2 ) numaralı bentte yazılı sebeplerle borçlu yararına İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 17.3.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/21990
K. 2011/2356
T. 2.3.2011
• ÇEK ( Dava Açılması Takip Talebinde Bulunulması Davanın İhbarı ve Alacağın İflas Masasına Bildirilmesi ile Zamanaşımı Süresinin Kesileceği – Alcağın Temlik Edilmesinin Tek Başına Zamanaşımı Süresini Kesmeyeceği )
• ZAMANAŞIMI SÜRESİNİN KESİLMESİ ( Alacağın Temliki – Çekte Zamanaşımı Süresinin Dava Açılması Takip Talebinde Bulunulması Davanın İhbarı ve Alacağın İflas Masasına Bildirilmesi ile Kesileceği )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Tek Başına Zamanaşımı Süresini Kesmediği – Zamanaşımı Süresinin Dava Açılması Takip Başltılması Davanın İhbarı ve Alacağın İflas Masasına Yazdılmak Suretiyle Kesileceği )
6762/m. 662, 730
ÖZET : Çekler hakkında zamanaşımı, dava açılması, takip talebinde bulunulması davanın ihbar edilmesi ve alacağın iflas masasına bildirilmesi sebepleriyle kesilir. Başlatılan takipte zamanaşımı süresince, alacaklının, icra dosyasında takibin devamını sağlayıcı nitelikte taleplerde bulunması ve takibi işlemsiz bırakmaması gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : T.T.K.nun 730/18. maddesi göndermesi ile çekler hakkında de uygulanması gereken aynı kanunun 662. maddesine göre zamanaşımı, dava açılması, takip talebinde bulunulması davanın ihbar edilmesi ve alacağın iflas masasına bildirilmesi sebepleriyle kesilir. Başlatılan takipte zamanaşımı süresince, alacaklının, icra dosyasında takibin devamını sağlayıcı nitelikte taleplerde bulunması ve takibi işlemsiz bırakmaması gerekir.
Somut olayda zamanaşımı itirazında bulunan borçlu Ö… İnşaat Tesisat San.ve Tic. Ltd. Şti. hakkında 8.6.2009 tarihinde haciz isteminde bulunulduktan sonra, bu borçlu için 23.12.2009 tarihine kadar yapılmış bir takip işlemi bulunmamaktadır. Alacağın temlik edilmiş olması halinde temlik bildirimi takibin devamı için zorunlu bir işlem olmadığından, bir başka anlatımla temlik alan alacaklı, temlik bildirimini yapmamış olsa da takibe devam edebileceğinden 11.9.2009 tarihli temlik bildirimi işlemi zamanaşımını kesmez. Borçlu Ö… İnşaat Tesisat San.ve Tic. Ltd. Şti. hakkında zamanaşımı itirazının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 2.3.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8570
K. 2010/9187
T. 24.9.2010
• BAŞKASINA AİT OLDUĞU İDDİA EDİLEN ANONİM ŞİRKET PAYLARINI ALMAK ( Sözleşmenin Şirketin Henüz Pay Senedi İhraç Etmemiş Olması Sebebiyle Alacağın Temliki Hükümleri Uyarınca Payların İntikali Hususunda Geçerli Olacağı )
• ALACAĞIN TEMLİKİ ( Vekaletname İle Pay Almak – Tüm Paylarını Devreden Tasarruf Yetkileri Kalmadıktan Sonra Satıcılarla Vekaleten Noterde Yapılan İşlemlerin Alıcıları Bakımından Hak Bahşetmeyeceği/Daha Sonra Yapılan Sözleşmenin Geçerli Olacağı )
• ANONİM ŞİRKETTE PAY SENEDİ İHRAÇ EDİLMEMİŞ OLMASI ( Sözleşme İle Payların Devri – Sözleşmenin Alacağın Temliki Hükümleri Uyarınca Payların İntikali Hususunda Geçerli ve Yeterli Olduğu )
• SÖZLEŞME İLE ANONİM ŞİRKET PAYININ DEVRİ ( Alacağın Temliki Hükümleri Uyarınca Payların İntikali Hususunda Geçerli ve Yeterli Olduğu – Şirketin Henüz Pay Senedi İhraç Etmemiş Olması )
6762/m.394
ÖZET : Davacılar, davalı gerçek kişilerle birlikte davalı şirketin eski ortaklarından paylarını dava dilekçesinde belirtilen oranlarda satın aldıklarını, pay devrine dair şirket ve ticaret sicil memurluğu nezdinde yapılan işlemlerin gerçekleştirilmediğini, davalının hile ile dava dışı satıcılardan aldığı vekaletnamelerle bu kişilere ait payların devirleri yapılmak suretiyle davalının şirketin paylarının bir kısmını ele geçirdiğini ileri sürerek, davacıların şirkette ve dolayısıyla da şirketçe işletilen otelde pay sahibi olduklarının tesbiti ile buna bağlı tasfiye ve kar payının tahsilini istemişlerdir.
Davalı taraf ise davacıların sözleşme ile paylarını davalıya devrettiğini savunarak sözleşmeyi ibraz etmiştir. Mahkemece de kabul edildiği üzere bu sözleşme şirketin henüz pay senedi ihraç etmemiş olması sebebiyle alacağın temliki hükümleri uyarınca payların davalıya intikali hususunda geçerli ve yeterli olup, bu halde de şirkette hiç payı kalmamış olan ve bu nedenle de şirkete kural olarak bir hak ileri sürmesi mümkün olmayan davacılar bakımından hangi pay defterinin geçerli olduğu hususu önemi haiz değildir.
Sözleşme ile tüm paylarını devreden ve bu nedenle de paylar üzerinde tasarruf yetkileri kalmaması sebebiyle daha sonra satıcılarla vekaleten noterde yapılan işlemler alıcıları bakımından bir hak bahşetmez ise de, sözleşme geçerli olup, sözleşmede bir takım yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olması ayrı bir davanın konusu olabileceğinden gerçek kişi davalılar vekilinin bu yönlere ilişkin karar düzeltme itirazlarının kabulü gerekir.
DAVA : Taraflar arasında görülen davada Didim ( Yenihisar ) Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 30.04.2008 gün ve 2005/234 – 2008/232 sayılı kararı bozan Daire’nin 03.12.2009 gün ve 2008/10516 – 2009/12409 sayılı kararı aleyhinde davalılar vekili ile katılma yoluyla davacılar vekili tarafından karar düzeltilmesi isteğinde bulunulmuş ve karar düzeltme dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dosya için düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içersindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacılar vekili, tarafların bir aile şirketi olan M… Turizm A.Ş.’nin tüm hisselerini 01.05.1992 tarihli devir senedi ile şirketin önceki hissedarları olan Metin, Ayşe, Mete, Özlem T. ve Arzu Ö. isimli kişilerden 2.800,00 YTL bedel ile satın alındığını, devir sözleşmesine göre hisselerin %45’nin Esat’a, %45’nin Abdullah’a, %5’nin İsmet’e, %2,5’nun İsmail’e, kalan %2,5’nun ise Tuğrul A.’a devir edildiğini, hisselerini devir alan tarafların pay defterlerine kayıt ve Ticaret sicilindeki işlemleri yaptırmayıp sermaye artırımında bulunmadıklarını, şirkete ait otelin 1992-2005 yılları arasında her yıl 5-6 aydan oluşan sezonda davalı Esat’ın işletmeciliğinde adi ortaklık şeklinde çalıştırıldığını, bu nedenle M… A.Ş.’nin münfesih duruma düştüğünü, Esat ve Metin T. arasında düzenlenen 09.02.2005 tarihli sözleşme gereğince de tarafların şirket ortağı olarak göründüklerini, şirketin tasfiyesine ilişkin masrafların A. soyadını taşıyan taraflarca karşılanacağının kararlaştırıldığını, davalı Esat’ın sözleşmede M… A.Ş.’nin %45 hissesini almasına rağmen izinler ve tamir işlemleri için vekaletname gerektiğini belirterek, hile ve desise ile notere götürüp Metin T.’ın İzmir 18. Noterliği’nce düzenlenen oğlu Cuma A.’a Ayşe T.’ın ise İsmet A.’a M… A.Ş.’ndeki hak ve hisselerinin tamamını aldırdığını, alınan vekaletnameler ile A.Ş. hisse devir sözleşmesi ile Metin T.’a ait 435.000 adet hisse, 435,00 YTL karşılığında Ayşe T.’a ait 325.000 hisse 395,00 YTL bedel ile Esat A.’a devir edildiğini, M… A.Ş.’nin 760.000 hissesinin hile ve desise ile davalı Esat tarafından ele geçirildiğini, buna ilişkin Didim Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/70-173 sayılı ilamı ile davalıya genel kurulu toplantıya çağırma yetkisi verildiğini, toplantıya tek hissedar olarak katılmak sureti ile tasfiye memuru olarak kendi kendini görevlendirdiğini, Metin ve Ayşe’nin bu işlemlerden tesadüfen haberinin olduğunu, bu yapılan işlemler sırasında M… A.Ş.’nin hissedarı olan Mete ve Özlem’in Esat aleyhine genel kurul toplantısında tasfiye memuru olarak atanmasına ilişkin kararın iptali yönünde aynı mahkemede açılan davanın 2005/185 numarası aldığını, davalının M… A.Ş.’nin %90 hissesini haksız olarak elde ettiğini, otelin tamamını da diğer davalı hissedarlar ile birlikte haksız şekilde işlettiğini, yapılan tüm işlemlerin usulsüz olduğunu ileri sürerek davacıların M… A.Ş. adına kayıt ve tescilli A. Calipso otelin %47,50 hissedarı olduklarının tesbitine, aralarındaki adi ortaklığın tasfiyesi ile hisseleri karşılığı 9.500,00 YTL ile 2000-2005 yılları arasında işletmeden sağlanan kar payı karşılığı hisselerine düşen 26.000,00 YTL’nin davalılardan hisseleri oranında tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karar davacılar vekili tarafından temyiz edilmiş, Dairemizce 03.12.2009 günlü ilamda gösterilen nedenlerle davacılar yararına bozulmuştur.
Bu defa, davalılar vekili ile katılma yoluyla davacılar vekili karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
1- Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacılar vekilinin tüm karar düzeltme itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2- Davalılardan Esat, İsmet ve İsmail vekilinin karar düzeltme itirazlarının incelenmesine gelince; yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere davacılar, davalı gerçek kişilerle birlikte davalı şirketin eski ortaklarından paylarını dava dilekçesinde belirtilen oranlarda satın aldıklarını, pay devrine dair şirket ve ticaret sicil memurluğu nezdinde yapılan işlemlerin gerçekleştirilmediğini, davalı Esat’ın hile ile dava dışı satıcılar Metin T. ve Ayşe T.’dan aldığı vekaletnamelerle bu kişilere ait payların devirleri yapılmak suretiyle davalı Esat’ın şirketin 760.000 payını ele geçirdiğini ileri sürerek, davacıların şirkette ve dolayısıyla da şirketçe işletilen otelde %47,50 oranında pay sahibi olduklarının tesbiti ile buna bağlı tasfiye ve kar payının tahsilini istemişler, davalı taraf ise davacıların 23.05.2003 tarihli sözleşme ile paylarını davalı Esat’a devrettiğini savunarak 23.05.2003 tarihli sözleşmeyi ibraz etmiştir. Mahkemece de kabul edildiği üzere bu sözleşme şirketin henüz pay senedi ihraç etmemiş olması sebebiyle alacağın temliki hükümleri uyarınca payların davalı Esat’a intikali hususunda geçerli ve yeterli olup, bu halde de şirkette hiç payı kalmamış olan ve bu nedenle de şirkete kural olarak bir hak ileri sürmesi mümkün olmayan davacılar bakımından hangi pay defterinin geçerli olduğu hususu önemi haiz değildir. Her ne kadar 01.05.1992 tarihli sözleşme ile tüm paylarını devreden ve bu nedenle de paylar üzerinde tasarruf yetkileri kalmaması sebebiyle daha sonra satıcılarla vekaleten noterde yapılan işlemler alıcıları bakımından bir hak bahşetmez ise de, yukarıda açıklandığı üzere 23.05.2003 tarihli sözleşme geçerli olup, anılan sözleşmede bir takım yükümlülüklerin yerine getirilmemiş olması ayrı bir davanın konusu olabileceğinden ve sözleşmeyi hisse devirleri bakımından geçersiz kılmayacağından gerçek kişi davalılar vekilinin bu yönlere ilişkin karar düzeltme itirazlarının kabulüyle Dairemizin 2008/10516 E, 2009/12409 K sayılı ilamının ( 2 ) no’lu bendinin ortadan kaldırılarak yerel mahkeme kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) no’lu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm karar düzeltme itirazlarının REDDİNE, ( 2 ) no’lu açıklanan nedenlerle 03.12.2009 tarihli bozma ilamının ( 2 ) no’lu bendinin ortadan kaldırılarak yerel mahkeme kararının ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 03,15 YTL temyiz ilam harcının önceki temyizden dolayı temyiz eden davacılardan alınmasına, ödediği karar düzeltme harcın isteği halinde karar düzeltme isteyen davalılara iadesine, alınması gereken 35,50 TL karar düzeltme harcı peşin ödenmiş olduğundan yeniden alınmasına yer olmadığına, 3506 sayılı Yasa ile değiştirilen HUMK’nun 442/3. maddesi hükmü uyarınca, takdiren 172,00 TL para cezasının karar düzeltilmesini isteyen davacılardan alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 24.09.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/350
K. 2011/3156
T. 30.5.2011
• İLK DAVADA SAKLI TUTULAN HAKLARA İLİŞKİN MUNZAM ZARARIN TAHSİLİ DAVASI (Fazlaya İlişkin Saklı Tutulan Talep ve Hakların İki Kez Temlik Ediliği – İlk Temlikiğin Yapıldığı Şahsın İcazeti Olmaksızın İkinci Temlikin Yapılamayacağının Kabulü)
• ALACAĞIN TEMLİKİ (Davada Yargılama Devam Ederken Şahsa Yapılan Temlik Nedeniyle Daha Sonradan Davacı Şirkete İkinci Defa Alacaklar Üzerinden Temlik Yapılamayacağı – İlk Temlikin Yapıldığı Şahsın İcazeti Aranacağı/İcazete Dair Belge Alınması)
• İLK TEMLİK YAPILAN ŞAHISTAN İCAZETE DAİR BELGE ALINMASI (Davacıya Bu Belgeyi Alması İçin Süre Tanınması Gereği Ya Da İlk Temlik Alan Şahsın Mahkemeye Davet Edilerek Bu Konudaki Beyanının Alınacağı/Sonucuna Göre Hüküm Verilmesi Gerektiği)
• ALACAĞIN İLK TEMLİK EDİLDİĞİ ŞAHSIN İCAZET VERMEMESİ DURUMU (Alacağı İkinci Kez Temlik Alan Davacının Taraf Ehliyetinin Bulunmayacağının Mahkemece Re’sen Dikkate Alınacağı – Aktif Husumet Yokluğu Nedeniyle Davanın Reddedilmesi Gerektiği)
• ALACAĞIN İLK TEMLİK EDİLDİĞİ ŞAHSIN İCAZET VERMESİ DURUMU (Bu Durumda Temlik Nedeniyle Fazlaya İlişkin Alacakların Talep ve Dava Hakkının İlk Temlik Alan Şahıstan İkinci Temlik Alan Davacıya Geçmiş Olacağının Kabulü – Alacağın Temliki)
818/m. 38
ÖZET : Dava, ilk davada saklı tuttuğu haklara ilişkin munzam zararının tahsili istemine ilişkindir. İlk davada munzam zarara ilişkin alacağın bir kısmı dava konusu yapılmış, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları ise saklı tutulmuştur. Yargılama devam ederken dava konusu alacağın bir kısmı ile saklı tutulan kısma ilişkin talep ve dava hakları dava dışı şahsa devir ve temlik edilmiştir. Temlik nedeniyle ilk davada dava konusu yapılan kısım dışındaki alacakları talep ve dava etme hak ve yetkisi temlik alan şahsa geçmiştir. Daha sonra temlik edilmiş bulunan hak ve alacaklar aynı şirket tarafından bu defa temlikname ile eldeki davanın davacısı şirkete temlik edilmiştir. Temlik edilmiş olan hak ve alacaklar üzerinde temlik edenin tasarruf yetkisi kalmadığından dava dışı şahsa temlik edilen hak ve alacakların bu defa davacı şirkete temlik edilmesi mümkün değildir. Davacı şirkete yapılan temlik, tasarruf yetkisi bulunmayan kişi tarafından temsil hükümlerine göre başkası adına yapılmış temlik niteliğinde olduğundan 17.09.2001 günlü temliknamenin 13.04.2001 günlü temlikname kapsamında kalan kısımları askıda olup, geçerli hale gelebilmesi ilk temlik alan şahsın icazet vermesi gerekir. Mahkemece, icazet verdiğine dair ilk temlik alan şahıstan geçerli belge ibraz etmesi için davacı şirkete mehil vermek ya da ilk temlik alan şahsı davet ederek bu konuda beyanını almak, sonucuna göre şayet icazet verilirse askıdaki işlem temlik tarihinden itibaren geçerli hale geleceğinden ve temlik nedeniyle fazlaya ilişkin alacakları talep ve dava hakkı ve yetkisi ilk temlik alan şahıstan ikinci temlik alan davacı şirkete geçmiş olacağından şimdiki gibi davayı kısmen kabul etmek ve ticari temerrüt faizi yasal faizi ifade ettiğinden alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulamak, icazet verilmez ise taraf ehliyeti mahkemece re’sen dikkate alınacağından aktif husumet yokluğundan davayı reddetmek gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükümün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmal edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, yüklenici Ş… Entegre Tekstil İşletmeleri A.Ş. ‘den alınan Bakırköy 6. Noterliğinin 17.09.2001 tarih 19766 sayılı temliknamesine dayanılarak açılmış olup, davada temlik eden Ş… Entegre Tekstil İşletmeleri A.Ş. tarafından açılan ilk davada saklı tutulan fazlaya ilişkin munzam zararın tahsili istenmiştir. Mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Yüklenici davacı Ş… Entegre Tekstil İşletmeleri A.Ş. tarafından İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/2294 esas sayılı dosyası ile açılan ve bozma sonucu 2003/961 esas numarasını alan ilk davada fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı tutularak 15.500,00 TL munzam zarar ile uğranılan diğer zararların tahsili istenmiştir. Dava devam ederken davacı şirket Bakırköy 6. Noterliğinin 13.04.2001 tarih 8021 sayılı temliknamesi ile dava konusu alacağın 10.500,00 TL.’lik kısmı ile tüm ferilerini, ayrıca fazlaya ilişkin her türlü talep ve dava haklarını dava dışı P.A.’ya devir ve temlik etmiştir. Noterliğin tebligatı üzerine temlikname dava dosyasına girmiş, ancak temlik alan davaya iştirak etmemiştir. Davacı şirket Bakırköy 6. Noterliğinin 17.09.2001 tarih 19766 sayılı temliknamesi ile de dava konusu alacağın 27.500,00 TL.’lik kısmı ile tüm ferilerini ve fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep haklarını bu defa Z… Giyim San ve Tic. Ltd. Şti.’ye devir ve temlik etmiştir. Alacağı temlik alan Z… Giyim San ve Tic. Ltd. Şti. vekili mahkemeye verdiği 10.02.2006 tarihli dilekçesinde alacağı temlik aldığını belirterek davacı sıfatıyla davaya kabulünü istemiş, 28.04.2006 tarihli dilekçesi ile de davayı ıslah ederek talebini 124.917,30 TL.’ye yükseltip bu miktar munzam zararın ticari faiziyle tahsilini istemiştir. Mahkemenin 20.07.2006 tarihli kararı ile davanın kabulüne, 15.500,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalıdan alınıp temlik alan davacı Z… Giyim San ve Tic. Ltd. Şti.Ye verilmesine, bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün olmadığından ıslah talebinin reddine karar verilmiş ve karar temyiz edilmeksizin 18.12.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Alacağı temlik alan davacı Z… Giyim San ve Tic. Ltd. Şti. 30.03.2007 tarihinde eldeki ek davayı açarak ilk davada saklı tutulan fazlaya ilişkin hakları talep ve dava etmiştir.
Alacağın temliki BK. nun 162 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Alacağın temliki tasarrufi bir sözleşmedir. Alacağın temliki ile borçlunun herhangi bir iştiraki olmaksızın bir alacağın alacaklısı değiştirilmekte, temlik konusu alacak temlik edenin mal varlığından çıkıp temlik alanın malvarlığına girmektedir. Temlik sözleşmesinin yapılmasıyla birlikte temlik edenin temlik edilen alacak üzerindeki tasarruf yetkisi sona ermekte, temlik tarihinden itibaren tasarruf yetkisi temlik alana geçmektedir. Temlik edenin önceden temlik ettiği ve temlik nedeniyle tasarrufta bulunma yetkisinin kalmadığı bir hak ve alacağı kendi adına yeniden temlik etmesi mümkün değildir. Bu durumda başkasına ait hak ve alacak üzerinde başkası adına yetkisiz surette tasarrufta bulunulmuş olacağından tasarruf askıda olup, geçerli hale gelebilmesi tasarruf yetkisine sahip olan alacaklının icazet vermesine bağlıdır (BK. md. 38). Alacaklı icazet verirse temlik geçerli hale gelir ve temlik sözleşmesinin yapıldığı tarihten itibaren hüküm ve sonuç doğurur. Alacaklı icazet vermezse temlik baştan itibaren hükümsüz olur.
Somut olaya bakıldığında; ek davanın konusunu 1998/2294 esas sayılı ilk davada saklı tutulan fazlaya ilişkin talep ve dava hakları oluşturmaktadır. İlk davada munzam zarara ilişkin alacağın 15.500,00 TL.lik kısmı dava konusu yapılmış, fazlaya ilişkin talep ve dava hakları ise saklı tutulmuştur. Yargılama devam ederken dava konusu alacağın bir kısmı ile saklı tutulan kısma ilişkin talep ve dava hakları davacı Ş… Entegre tekstil İşletmeleri A.Ş. tarafından Bakırköy 6. Noterliğinin 13.04.2001 tarih 8021 sayılı temliknamesi ile dava dışı P. A.’ya devir ve temlik edilmiştir. Temlik nedeniyle ilk davada dava konusu yapılan 15.500,00 TL.’lik kısım dışındaki alacakları talep ve dava etme hak ve yetkisi temlik alan P. A.’ya geçmiştir. Dava dışı P.A.’ya temlik edilmiş bulunan hak ve alacaklar aynı şirket tarafından bu defa Bakırköy 6. Noterliğinin 17.09.2001 tarih 19766 sayılı temliknamesi ile eldeki davanın davacısı Z… Giyim San ve Tic. Ltd. Şti.,’ye temlik edilmiştir. Temlik edilmiş olan hak ve alacaklar üzerinde temlik edenin tasarruf yetkisi kalmadığından dava dışı Perihan Akyazıcı’ya temlik edilen hak ve alacakların bu defa davacı şirkete temlik edilmesi mümkün değildir. Davacı şirkete yapılan temlik, tasarruf yetkisi bulunmayan kişi tarafından temsil hükümlerine göre başkası adına yapılmış temlik niteliğinde olduğundan 17.09.2001 günlü temliknamenin 13.04.2001 günlü temlikname kapsamında kalan kısımları askıda olup, geçerli hale gelebilmesi BK. nun 38. maddesi uyarınca ilk temlik alan P.A.’nın icazet vermesine bağlıdır.
O halde mahkemece yapılacak iş; davaya dayanak teşkil eden Bakırköy 6. Noterliğinin 17.09.2001 tarih 19766 sayılı temliknamesinin “İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 1998/2294 esas sayılı dosyasında görülmekte olan davadaki fazlaya ilişkin her türlü dava ve talep haklarının da temlik edildiğine dair kısmına” icazet verdiğine dair ilk temlik alan P. A.’dan alınma geçerli belge ibraz etmesi için davacı şirkete mehil vermek ya da P.A’yı duruşmaya davet ederek bu konuda beyanını almak, sonucuna göre şayet icazet verilirse askıdaki işlem temlik tarihinden itibaren geçerli hale geleceğinden ve temlik nedeniyle fazlaya ilişkin alacakları talep ve dava hakkı ve yetkisi P.A.’dan davacı şirkete geçmiş olacağından şimdiki gibi davayı kısmen kabul etmek ve ticari temerrüt faizi yasal faizi ifade ettiğinden alacağa dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulamak, icazet verilmez ise taraf ehliyeti mahkemece re’sen dikkate alınacağından aktif husumet yokluğundan davayı reddetmekten ibarettir. Mahkemece değinilen hususlar üzerinde durulmadan ve icazete ilişkin eksikler giderilmeden yazılı şekilde karar verilmesi ve dava dilekçesinde talep edilen ticari temerrüt faizinden yasal faizin anlaşılması gerektiği halde talep aşılarak avans faizine hükmedilmesi doğru olmamış, açıklanan nedenlerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı İ… Giyim San. ve Tic. A.Ş. Yararına BOZULMASINA, fazla alınan temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, 30.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
bT.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11473
K. 2012/15401
T. 18.6.2012
• SATIN ALINAN DAİRENİN ŞARTNAMEYE AYKIRI OLMASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI (Davacıya Taşınmazı Davalından Vekaletnamesi Bulunan Yüklenicilerin Sattığı – Yüklenicilerin Davalı ile Olan Sözleşme Yükümlerini Yerine Getirmedikçe Davacının Davalıdan Haklarını Talep Edemeyeceği)
• YÜKLENİCİLERİN EDİMLERİNİ YERİNE GETİRMESİ (Yüklenicinin Haklarına Halef Olan Davacının Yüklenicilerin Davalı ile Olan Sözleşme Yükümlerini Yerine Getirmedikçe Davalıdan Haklarını Talep Edemeyeceği – Şartnameye Aykırılık/Maddi Tazminat Davası)
• YÜKLENİCİLER HAKKINDA BAŞKA BİR DAVANIN BULUNMASI (Bu Davanın Eldeki Davayı Etkilediği – Sonucunun Beklenmesi Gereği)
• ALACAĞIN TEMLİKİ (Davacının Taşınmazı Yükleniciden Alması Nedeniyle Alacağın Temliki Hükümlerine Göre Yüklenicinin Haklarına Sahib Olacağı – Yüklenicilerin Davalıya Karşı Edimlerini Yerine Getirdikten Sonra Davacının Haklarının Doğacağı)
• YÜKLENİCİLERİN HAKLARINA HALEF OLMA (Davacının Taşınmazı Yükleniciden Alması Nedeniyle Alacağın Temliki Hükümlerine Göre Yüklenicinin Haklarına Sahib Olacağı – Yüklenicilerin Edimlerini Yerine Getirdikten Sonra Davacının Haklarının Doğacağı)
818/m. 162,355
ÖZET : Daire satımı nedeniyle teknik şartnamenin gereğini yerine getirmeyen davalıya karşı maddi tazminat istemine ilişkin davada; Davacı, davalının vekili sıfatıyla hareket eden ve vekaletnamesi bulunan yüklenici şahıslardan taşınmazları satın almıştır. Bu durumda davacı, eser sözleşmesi gereğince yüklenicilere verilmesi gereken daireleri (yüklenicilerden) satın almış olmakla onların bu daireyle ilgili sözleşmeden doğan haklarına alacağın temliki hükümleri uyarınca halef olmuştur. Ancak, davacı bu hakkını, yüklenicilerin davalı ile sözleşmeden doğan edimlerini yerine getirmesi durumunda davalıdan talep edebilecektir. Yükleniciler hakkında başka bir mahkemede görülen davanın sonucunun bu davayı etkilemesi nedeniyle sonucunun beklenmesi gerekir. Daha sonra ortaya çıkacak sonuca göre karar verilmelidir.
DAVA : Dava dilekçesinde 2.668 TL alacağın faiz ve masraflarla birlikte davalı taraftan tahsili istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili; müvekkilinin, davalıdan iki adet daire satın aldığını, ancak davalının teknik şartnameye göre oturma ruhsatını alması ve su aboneliğini yaptırması gerekirken bu yükümlülüklerini yerine getirmediğini, bu nedenle müvekkilinin dairelerin oturma ruhsatının alınabilmesi ve buna bağlı olarak su aboneliğinin yaptırılabilmesi için 2.668 TL ödemek zorunda kaldığını ileri sürerek; davalı yerine müvekkilince ödenilen 2.668 TL nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; davaya konu dairelerin, müvekkilinin dava dışı yükleniciler B. A. ve H. S. ile imzaladığı eser sözleşmesi gereğince yapılacak işin karşılığı olarak verildiğini, yüklenicilerin müvekkilinin verdiği vekaletname ile daireleri davacıya sattıklarını bu sebeple davanın yüklenicilere yöneltilmesi gerektiğini, ayrıca yüklenicilerin sözleşme ile üstlendikleri işi eksik, kalitesiz ve uygunsuz yaptıklarını, bu nedenle müvekkili tarafından yükleniciler aleyhine İzmir 4. Asliye Hukuk mahkemesinde 2009/203 E sayılı davanın açıldığını savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalının vekili aracılığıyla sattığı dairelerden kaynaklanan borcunun davacı tarafından ödendiği gerekçe gösterilerek davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelerden; davalı ile dava dışı yükleniciler B. A. ve H. S. arasında imzalanan “Teknik Şartname” başlıklı sözleşme ile davalıya ait 11 adet dairedeki inşaat işlerinin yapımının yükleniciler tarafından üstlenildiği, davalının yapılacak işin karşılığında 8, 9, 11 ve 16 nolu daireleri yüklenicilere vermeyi ve dairelerin elektrik, su ve oturma raporu giderlerini karşılamayı taahhüt ettiği, davacının 8 ve 16 nolu daireleri davalının vekili sıfatıyla hareket eden B. A. ve H. S.’den satın aldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre davacı, eser sözleşmesi gereğince yüklenicilere verilmesi gereken daireleri (yüklenicilerden) satın almış olmakla onların bu daireyle ilgili sözleşmeden doğan haklarına alacağın temliki hükümleri uyarınca halef olmuştur (BK. md.162). Ancak, davacı bu hakkını, yüklenicilerin sözleşmeden doğan edimini yerine getirmesi durumunda davalıdan talep edebilecektir.
Şu durumda, davalı tarafından eser sözleşmesinden doğan edimlerini eksik ve kusurlu olarak yerine getirdikleri iddiasıyla yükleniciler aleyhine açılan davanın, bu davanın sonucunu etkileyeceği açıktır.
O halde mahkemece; davalı tarafından yükleniciler aleyhine açılan davanın sonucunun beklenilmesi ve ortaya çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK. nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 18.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/19172
K. 2010/1034
T. 19.1.2010
• TAKİBİN İPTALİ İSTEMİ (Hamiline Yazılı Bir Çek Üzerine Yapılan Bir Ciro Cirantayı Müracaat Hakkına Dair Hükümler Gereğince Mesul Kılarsa da Senedin Mahiyetini Değiştirerek Onu Emre Yazılı Bir Çek Haline Getirmeyeceği – Çeki Elinde Bulunduran Yetkili Hamil Sayılacağı)
• EMRE YAZILI ÇEK (Hamiline Yazılı Bir Çek Üzerine Yapılan Bir Ciro Cirantayı Müracaat Hakkına Dair Hükümler Gereğince Mesul Kılarsa da Senedin Mahiyetini Değiştirerek Onu Emre Yazılı Bir Çek Haline Getirmeyeceği)
• HAMİLİNE YAZILI ÇEK ÜZERİNE YAPILAN CİRO (Cirantayı Müracaat Hakkına Dair Hükümler Gereğince Mesul Kılarsa da Senedin Mahiyetini Değiştirerek Onu Emre Yazılı Bir Çek Haline Getirmeyeceği)
• TAKİP ALACAKLISI (Hamiline Yazılı Çeklerde Takip Alacaklısının Ciro Silsilesi İçerisinde Yer Alması Zorunlu Değil İse de Çekin Bankaya İbrazdan Sonra Ciro Edilmeksizin Başkasına Devrinin Mümkün Olmadığı)
• ALACAĞIN TEMLİKİ (Adı Geçene İbrazdan Sonra Son Hamilce Yapılmış ve Alacağın Temliki Hükümlerini Doğuracak Bir Cironun Olmadığı Nazara Alınarak Bu Çek Yönünden de İ.İ.K.nun 170/A Md. Gereğince Takibin İptaline Karar Verilmesi Gerektiği)
6762/m.703,705
2004/m.170/a
ÖZET : Dava, takibin iptaline ilişkindir. T.T.K.nun 703. maddesi gereğince hamiline yazılı bir çek üzerine yapılan bir ciro, cirantayı müracaat hakkına dair hükümler gereğince mesul kılarsa da, senedin mahiyetini değiştirerek onu emre yazılı bir çek haline getirmez. Çeki elinde bulunduran, yetkili hamil sayılır. Ancak T.T.K.nun 705. maddesi uyarınca, ibraz işleminden sonra alacaklının çekte hak sahibi olabilmesi için, ibraz eden son hamil tarafından ona alacağın temliki sonucunu doğuracak bir cironun bulunması şarttır.
Hamiline yazılı çeklerde takip alacaklısının ciro silsilesi içerisinde yer alması zorunlu değil ise de, çekin bankaya ibrazdan sonra ciro edilmeksizin başkasına devrinin mümkün olmadığı, ibraz işleminden sonra, alacaklının çekte hak sahipliği için, T.T.K.nun 705. maddesi uyarınca adına alacağın temliki sonucunu doğuracak bir cironun bulunmasının şart olduğu belirtilmiştir.
Mahkemece, adı geçene ibrazdan sonra son hamilce yapılmış ve alacağın temliki hükümlerini doğuracak bir cironun olmadığı nazara alınarak, bu çek yönünden de İ.İ.K.nun 170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar verilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-) Tarafların iddia ve savunmalarına, dosya içeriğindeki bilgi ve belgelere ve kararın gerekçesine göre alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının REDDİNE;
2-) Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Alacaklı Cafer Sözcü vekili tarafından, borçlu keşideci H. Y. aleyhinde, hamiline yazılı çeklere dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile icra takibine geçilmiş, keşideci borçlu vekili, süresi içerisinde icra mahkemesine başvurarak; çekler üzerine alacaklının ibrazdan sonra ismini ve imzasını sıkıştırdığını, ona alacağın temliki hükmünü doğuracak bir cironun da yapılmadığını, yetkili hamil olmadığını bildirerek takibin iptalini talep etmiştir.
T.T.K.nun 703. maddesi gereğince hamiline yazılı bir çek üzerine yapılan bir ciro, cirantayı müracaat hakkına dair hükümler gereğince mesul kılarsa da, senedin mahiyetini değiştirerek onu emre yazılı bir çek haline getirmez. Çeki elinde bulunduran, yetkili hamil sayılır. Ancak T.T.K.nun 705. maddesi uyarınca, ibraz işleminden sonra alacaklının çekte hak sahibi olabilmesi için, ibraz eden son hamil tarafından ona alacağın temliki sonucunu doğuracak bir cironun bulunması şarttır.
HGK’nun 24.4.1996 tarih ve 1996/12-136 E., 1996/288 K. sayılı kararında da; hamiline yazılı çeklerde takip alacaklısının ciro silsilesi içerisinde yer alması zorunlu değil ise de, çekin bankaya ibrazdan sonra ciro edilmeksizin başkasına devrinin mümkün olmadığı, ibraz işleminden sonra, alacaklının çekte hak sahipliği için, T.T.K.nun 705. maddesi uyarınca adına alacağın temliki sonucunu doğuracak bir cironun bulunmasının şart olduğu belirtilmiştir.
Somut olayda, takip dayanağı çekin bankaca gönderilen ibraz anındaki örneğinde, takip alacaklısı C. Sözcü’nün silsilesi içerisinde yer almadığı, ibraz edenin de İ. K. olduğu ve çekin bu kişiye bankaca teslim edildiği anlaşılmaktadır. Hamiline yazılı bu çekte, son hamil olduğu anlaşılan İ. K. tarafından alacaklıya yapılmış ve alacağın temliki hükümlerini doğuracak bir cironun da bulunmadığı, takip dosyasındaki çekten anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece, adı geçene ibrazdan sonra son hamilce yapılmış ve alacağın temliki hükümlerini doğuracak bir cironun olmadığı nazara alınarak , bu çek yönünden de İ.İ.K.nun 170/a maddesi gereğince takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçeyle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlu vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda (2) numaralı bentte yazılı sebeplerle borçlu yararına İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 19.1.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.