Anneye Velayet Verilmesi Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2012/2-302
K. 2012/287
T. 11.4.2012
• EVLAT EDİNME ( Sokağa Bırakılan ve Kurumca Koruyucu Aile Olarak Davacılara Verilen Küçüğün Davacılarla Duygusal Bağı Oluştuğu – Annenin Çocuğa Karşı Özen Yükümlülüğünü Yerine Getirmediği Babasının Kim Olduğunun Bilinmediği Annenin Evlat Edinmede Rızasının Alınmasına Gerek Olmadığı )
• KORUYUCU AİLE OLAN EVLİ ÇİFTİN EVLAT EDİNME İSTEMİ ( Sokağa Bırakılan ve Kurumca Aileye Verilen Küçük Hakkında – Davalı Annenin Çocuğa Karşı Özen Yükümlülüğünü Yerine Getirmediği Babasının Kim Olduğunun Bilinmediği Annenin Evlat Edinmede Rızasının Alınmasına Gerek Olmadığı )
• ÖZEN YÜKÜMLÜLÜĞÜ ( Sokağa Bırakılan ve Kurumca Koruyucu Aileye Verilen Küçük Hakkında Evlat Edinme İsteminde Davalı Annenin Rızasının Aranmayacağı – Davalı Annenin Çocuğa Karşı Özen Yükümlülüğünü Yerine Getirmediği )
• SOKAĞA BIRAKILAN VE KURUMCA KORUYUCU AİLEYE VERİLEN KÜÇÜK ( Korucuyu Ailenin Evlat Edinme İstemi – Davalı Annenin Gerek Yargılama Sırasında Gerek Davadan Sonraki Dönem İçin Küçük İle Şahsi İlişki Kurulması Yönündeki İsteminin Özel Dairece İnceleneceği )
• ANNE İLE KÜÇÜĞÜN KİŞİSEL İLİŞKİSİ ( Sokağa Bırakılan ve Kurumca Koruyucu Aileye Verilen Küçük Hakkında Evlat Edinme İsteminde Davalı Annenin Rızasının Aranmayacağı – İstemin Özel Dairece İnceleneceği )
4721/m.305, 306, 309, 311
ÖZET : Dava, koruyucu aile olan evli çiftin, küçüğü birlikte evlat edinmesi istemine ilişkindir. Sokağa bırakılan ve kurumca koruyucu aile olarak davacılara verilen küçüğün davacılar ile duygusal bağının oluştuğu; evlilik dışı ilişkisi sonucu küçüğü dünyaya getiren davalı annenin, küçüğün babasının kim olduğu yönünde açıklamada bulunmadığı, davalı annenin çocuğa karşı özen yükümlülüğünü yerine getiremediği anlaşıldığından, davalı annenin evlat edinmeye rızasının alınmasına gerek yoktur. Davalı anne gerek yargılama sırasında ve gerek davadan sonraki dönem için küçük ile şahsi ilişki kurulması yönünde karar verilmesi isteminde bulunmuş; bu istem bozma nedenine göre Özel Dairece incelenmemiştir.
DAVA : Dava; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ( TMK )’nun 306. maddesine dayalı, koruyucu aile olan evli çiftin, küçüğü birlikte evlat edinmesi istemine ilişkindir. Davacılar vekili; müvekkillerinin bebeği 13.01.2004 tarihinde Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile aralarında imzalanan Evlat Edinme Öncesi Bakım Sözleşmesi ile evlat edinmek üzere himayelerine aldıklarını; küçüğün annesi tarafından sokağa bırakıldığını ve polisler tarafından koruma altına alındığını; henüz bir aylık bebekken müvekkilleri tarafından koruyucu aile olarak aldıkları çocuğa büyük bir itina ile bakıldığını; müvekkillerinin yasal süreyi doldurup nüfuslarına geçirmeyi beklerken, davalının anneliğin tespiti davası açtığını; o davada davalının, küçüğün annesi olduğunun tespitine karar verilip kararın kesinleştiğini; küçüğün kurum tarafından kendilerine teslim edildiği tarihten bu yana yanlarında olduğunu; müvekkillerine annebaba dediğini,aralarında güçlü ve duygusal bir bağ oluştuğunu, evlat edinmenin küçüğün yararına olduğunu, TMK’nın 311. maddesinin 2. fıkrasına göre gerçek anne babası tarafından küçüğe karşı özen yükümlülüğü yerine getirilmediğinden, annenin evlat edinmede rızasının aranmamasına ve müvekkilleri tarafından evlat edinilmesine karar verilmesini, talep ve dava etmiştir. Mahkemece; küçüğün davacılar tarafından bir yıldan fazla bakıldığı ve 13.01.2004 tarihli bakım sözleşmesine göre dava tarihi itibariyle TMK’nın 305.maddesinde öngörülen bir yıllık sürenin dolduğu, davalı annenin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yerine getirmediği, bu nedenle karşı koymasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığı, ayrıca küçüğün neredeyse doğduğu tarihe çok yakın bir tarih olan 13.01.2004 tarihinde bakım sözleşmesi ile davacılara teslim edildiği tarihten itibaren davacılar ile bir aile halinde yaşantısını sürdürüp, bu aileyi kendi ailesi olarak benimsediği; küçüğün davacılardan ayrılmasının, kişilik gelişimine olumsuz etkisinin olabileceği de göz önünde tutularak evlat edinmenin küçüğün yararına olduğu gerekçeleri ile davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine Özel Dairece; ( … davalının küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmediğinin söylenemeyeceği, evlat edinmede asıl olanın anne-babanın rızasının aranması olduğu, küçüğün evlat edinilmesinde davalı annenin rızasının bulunmadığı, Türk Medeni Kanunu’nun 311. maddesindeki koşulların da oluşmadığı, gerçekleşen bu durum karşısında davanın reddine karar verilmesi gerektiği … ), gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Yerel Mahkemece; önceki kararda direnilmiştir.
Davalı vekilinin temyizi üzerine, Hukuk Genel Kurulunca:
KARAR : “… Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına,dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere somut olayın özelliğine ve dosya kapsamına göre, TMK’nın 311/2.maddesindeki koşulların oluşmadığı, davalı annenin çocuğuna karşı özen yükümlülüğünü yerine getirdiği, TMK’nın 309/1 maddesinde belirtildiği gibi,davalı annenin küçüğün evlat edinilmesine de rızasının bulunmadığı anlaşılmakla Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken,önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmadır.”gerekçesiyle,direnme kararı bozulmuştur.
Davacılar vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur.
Uyuşmazlık; davalı annenin,küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirip-getirmediği ve küçüğün evlat edinilmesine rızasının aranmasına gerek olup-olmadığı, noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır:
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ( TMK )’nun:
309. maddesinde;
“Evlat edinme,küçüğün ana ve babasının rızasını gerektirir. Rıza,küçüğün veya ana ve babasının oturdukları yer mahkemesinde sözlü veya yazılı olarak açıklanarak tutanağa geçirilir.”
Denilmekte;
311.maddesinde ise:
“… Aşağıdaki hallerde ana ve babadan birinin rızası aranmaz:
1. Kim olduğu veya uzun süreden beri nerede oturduğu bilinmiyorsa veya ayırt etme gücünden sürekli olarak yoksun bulunuyorsa,
2. Küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yeterince yerine getirmiyorsa.” hükmü yer almaktadır.
Görülmektedir ki, kural olarak küçüğün evlat edinilmesinde anne ve babanın rızasının aranması asıldır.Ne var ki,kanunda sayılan hallerde rıza aranmaz. Bu hallerden birisi de anne ve babadan birisinin küçüğe karşı özen yükümlülüğünü yerine getirmemesidir.
Hukuk Genel Kurulunda yapılan tartışmalar sonrasında; somut olayda, sokağa bırakılan ve kurumca koruyucu aile olarak davacılara verilen küçüğün davacılar ile duygusal bağının oluştuğu; evlilik dışı ilişkisi sonucu küçüğü dünyaya getiren davalı annenin,küçüğün babasının kim olduğu yönünde herhangi bir açıklamada bulunmadığı; babanın kim olduğunun dosyaya yansımadığı ve davanın hiçbir safahatına da katılmadığı, davalı anne yönünden yapılan değerlendirmede de çocuğa karşı özen yükümlülüğünü yerine getiremediğinin anlaşıldığı ve buna bağlı olarak da davalı annenin evlat edinmeye rızasının alınmasına gerek olmadığı,gerekçesiyle,direnme bu yönüyle oyçokluğu ile olmak üzere uygun bulunmuştur.
Ne var ki; davalı anne gerek yargılama sırasında ve gerek davadan sonraki dönem için küçük ile şahsi ilişki kurulması yönünde karar verilmesi isteminde bulunmuş; bu istem bozma nedenine göre Özel Dairece incelenmemiştir. Bu nedenlerle, davacıların karar düzeltme istemlerinin kabulü ile Hukuk Genel Kurulu’nun 21.09.2011 gün ve 2011/2-431 E. ,2011/533 K.sayılı bozma ilamının kaldırılması ve davalı annenin evlat edinmede rızasının aranmayacağına ilişkin direnme uygun olmakla, başta davalı anne ile küçük arasında şahsi ilişki kurulması istemine ilişkin hükme yönelik olmak üzere davalı vekilinin,daha önce incelenmeyen diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6217 Sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince yapılan karar düzeltme incelemesi sonunda davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile, Hukuk Genel Kurulu’nun 21.09.2011 tarih ve 2011/2-431 E.,553 K.sayılı kararın kaldırılmasına; yerel mahkemenin direnmeye ilişkin kararının UYGUN BULUNARAK, başta davalı anne ile küçük arasında şahsi ilişki kurulması istemine ilişkin hükme yönelik olmak üzere davalı vekilinin,daha önce incelenmeyen diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 2. HUKUK İDARESİNE GÖNDERİLMESİNE, 11.04.2012 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğuyla karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/12046
K. 2005/14219
T. 17.10.2005
• VELAYETİN KALDIRILMASI ( Davalı Annenin 2. Evliliğinden Olan Çocuğa Yükümlülüklerini Ağır Şekilde Savsakladığını Gösterir Delil Bulunmadığı – Hüküm Fıkrasında Yalnızca Diğer Çocuğu Kapsayacağına İşaret Edilmesi Gereği )
• ANNEDEN VELAYETİN KALDIRILMASI ( 2. Evliliğinden Olan Çocuğa Yükümlülüklerini Ağır Şekilde Savsakladığını Gösterir Delil Bulunmadığı – Hüküm Fıkrasında Yalnızca Diğer Çocuğu Kapsayacağına İşaret Edilmesi Gereği )
• VASİ TAYİN EDİLMESİ ( Velayetin Anneden Kaldırılması – Küçüğe Vasi Tayin Edilmesi İçin Vesayet Makamına “Sulh Mahkemesine” İhbarın Yapılması Gereği )
4721/m. 348/son, 404
ÖZET : 1-Medeni Kanunun 348/son maddesi; kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılmasının mevcut ve doğacak bütün çocukları da kapsayacağını hükme bağlamıştır. Toplanan delillerden davalının ikinci evliliğinden 28.02.2003 doğumlu bir çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır. Annenin bu çocuğa karşı ilgisizliği, yükümlülüklerini ağır bir şekilde savsakladığını gösterir herhangi bir delilde gösterilmemiştir. Mahkemece; hüküm fıkrasında velayetin kaldırılmasının yalnızca 4.7.1998 doğumlu Alperen’e ait olduğuna işaret edilmesi gerekir.
2-Velayet anneden kaldırıldığına göre küçük Alperen’e vasi tayin edilmesi için vesayet makamına ( Sulh Mahkemesine ) gerekli ihbarın düşünülmemesi de yerinde değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Medeni Kanunun 348/son maddesi; kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılmasının mevcut ve doğacak bütün çocukları da kapsayacağını hükme bağlamıştır. Toplanan delillerden davalının ikinci evliliğinden 28.02.2003 doğumlu bir çocuğunun olduğu anlaşılmaktadır.Annenin bu çocuğa karşı ilgisizliği, yükümlülüklerini ağır bir şekilde savsakladığını gösterir herhangi bir delilde gösterilmemiştir.
Mahkemece; hüküm fıkrasında velayetin kaldırılmasının yalnızca 4.7.1998 doğumlu Alperen’e ait olduğuna işaret edilmesi gerekirken yazılı şeklide karar verilmesi isabetsizdir.
3-Velayet anneden kaldırıldığına göre küçük Alperen’e vasi tayin edilmesi için vesayet makamına ( Sulh Mahkemesine ) gerekli ihbarın düşünülmemesi de yerinde değildir. ( MK. md. 404 )
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün iki ve üçüncü bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, kararın bozma kapsamı dışında kalan yönlerinin ise ONANMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.10.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/20742
K. 2010/20871
T. 13.12.2010
• VELAYETİN KALDIRILMASI TALEBİ ( Kesinleşen Boşanma Davası Sonucu Velayetin Anneye Verildiği – Davacı Babanın Çocukları Anneye Teslim Etmeyerek Teslimden Kaçındığı/Davalı Annenin Velayet Görevini Yerine Getirmekte İhmali Bulunduğu Kanıtlanamadığından Davanın Reddedileceği )
• ÇOCUK TESLİMİNİN GERÇEKLEŞMEMESİ ( Boşanma Davası Sonucu Velayetin Anneye Verildiği/Davacı Babanın Çocukları Anneye Teslim Etmeyerek Teslimden Kaçındığı – Davalı Annenin Velayet Görevini Yerine Getirmekte İhmali Bulunduğu Kanıtlanamadığından Velayetin Kaldırılması Talebinin Reddedileceği )
• ANNENİN VELAYET GÖREVİNİ YERİNE GETİRMEMESİ ( Boşanma Davası Sonucu Velayetin Anneye Verildiği/Davacı Babanın Çocukları Anneye Teslim Etmediği – Davalı Annenin Velayet Görevini Yerine Getirmekte İhmali Bulunduğu Kanıtlanamadığından Velayetin Kaldırılması Talebinin Reddi Gerektiği )
4721/m.348
ÖZET : Taraflar, kesinleşen kararla boşanmış ve müşterek çocuklarının velayeti anneye verilmiştir. Çocuk teslimine ilişkin icra dosyasında davacı babanın hazır olduğu çocukların bulunmadığı anneye teslim edilmediği anlaşılmaktadır. Davacının halen çocukları anneye teslimden kaçındığı, davalı annenin velayet görevini yerine getirmekte ihmalinin bulunduğu kanıtlanamamıştır. Bu durumda, davanın reddi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Taraflar, 13.01.2009 tarihinde kesinleşen kararla boşanmış ve müşterek çocuklar 13.03.2001 doğumlu Emine, 27.04.2002 doğumlu İrem, 24.02.2007 doğumlu Şevket’in velayetleri anneye verilmiştir. Davalı annenin, 29.02.2009 günlü çocuk teslimi için İzmir 10. İcra Müdürlüğünün 2009/4004 sayılı dosyası ile takip yaptığı, 29.04.2009 tarihli tutanakta davacı babanın hazır olduğu çocukların bulunmadığı anneye teslim edilmediği anlaşılmaktadır.
Davacının halen çocukları anneye teslimden kaçındığı, davalı annenin velayet görevini yerine getirmekte ihmalinin bulunduğu kanıtlanamamıştır. Bu durumda, davanın reddi gerekirken yazılı gerekçeyle kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.12.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/12283
K. 2012/17596
T. 25.6.2012
• KİŞİSEL İLİŞKİ TESİSİ ( Velayeti Davalı-Davacı Anneye Bırakılan Müşterek Çocuk İle Baba Arasında Her Hafta Pazar Günü Saat 09:00 İle 17:00 Arasında Kişisel İlişki Kurulması Annenin Velayet Görevini Gereği Gibi Kullanılmasına Engel Olacağı )
• VELAYET ( Kişisel İlişki Tesisi – Velayeti Davalı-Davacı Anneye Bırakılan Müşterek Çocuk İle Baba Arasında Her Hafta Pazar Günü Saat 09:00 İle 17:00 Arasında Kişisel İlişki Kurulması Annenin Velayet Görevini Gereği Gibi Kullanılmasına Engel Olacağı )
• ANNENİN VELAYET HAKKI ( Müşterek Çocuk İle Baba Arasında Her Hafta Pazar Günü Saat 09:00 İle 17:00 Arasında Kişisel İlişki Kurulması Annenin Velayet Görevini Gereği Gibi Kullanılmasına Engel Olacağı )
4721/m.323
ÖZET : Velayeti davalı-davacı anneye bırakılan müşterek çocuk ile baba arasında her hafta pazar günü saat 09:00 ile 17:00 arasında kişisel ilişki kurulması annenin velayet görevini gereği gibi kullanılmasına engel olacağı gibi onu eve bağımlı hale getireceği anlaşıldığından ayın belli haftalarında kişisel ilişki kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm, davacı-davalı koca tarafından; kusur belirlemesi, kadına verilen tazminatlar, kendi manevi tazminat istemi ve nafakalar yönünden; davalı-davacı kadın tarafından ise tazminat miktarları, nafaka miktarları ve kişisel ilişki yönünden temyiz edilerek; temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması istenilmekle; duruşma için belirlenen 03.04.2012 günü duruşmalı temyiz eden davacı-davalı Y. K. vekili ve karşı taraf duruşmalı temyiz eden davalı-davacı E. K. ile vekili geldiler. Gelelerin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, tarafların aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre kadın için takdir edilen yoksulluk nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
3-Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre çocuk için takdir edilen iştirak nafakası çoktur. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4. maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
4-Velayeti davalı-davacı anneye bırakılan müşterek çocuk Y. D. ile baba arasında her hafta pazar günü saat 09:00 ile 17:00 arasında kişisel ilişki kurulması annenin velayet görevini gereği gibi kullanılmasına engel olacağı gibi onu eve bağımlı hale getireceği anlaşıldığından ayın belli haftalarında kişisel ilişki kurulmak üzere hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle koca yararına, 4 nolu bentte gösterilen sebeple kadın yararına BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerin ise yukarıda 1. bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, duruşma için taktir olunan 900 TL. vekalet ücretinin Yener’den alınıp Ebru’ya verilmesine ve 900 TL vekalet ücretinin de Ebru’dan alınıp Yener’e verilmesine, istek halinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/10761
K. 2011/23988
T. 29.12.2011
• VELAYET DAVASI (Çocuğun Üstün Yararı Gözetilmeden Sadece Velayet Kendisine Bırakılan Ebeveynin Davranışına Göre Velayet Düzenlemesi Yapılması Çocuğa Zarar Vereceği)
• ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI (Velayet Düzenlemesinde Asıl Olduğu – Ortak Çocuk Çok Küçük Olup Emzirme Döneminde Olduğu/Annenin Velayet Görevini Üstlenmesine Önemli Bir Engel Bulunmadığı Takdirde Küçük Çocuğun Annesinin Velayetine Bırakılacağı)
• EMZİRME DÖNEMİNDEKİ ÇOCUK (Annenin Velayet Görevini Üstlenmesine Önemli Bir Engel Bulunmadığı Takdirde Küçük Çocuğun Annesinin Velayetine Bırakılması Onun Üstün Yararı Olduğu)
• ANNENİN VELAYET HAKKI (Çocuğun Üstün Yararı Gözetilmeden Sadece Velayet Kendisine Bırakılan Ebeveynin Davranışına Göre Velayet Düzenlemesi Yapılamayacağı – Emzirme Dönemindeki Çocuğun Velayetinin Anneye Bırakılacağı)
4721/m.182/2
ÖZET : Velayet düzenlemesinde asıl olan, çocuğun üstün yararıdır. Ortak çocuk çok küçük olup, emzirme dönemindedir. Çok küçük olan çocuklar anne bakım, sevgi, şevkat ve ilgisine daha çok muhtaçtır. Annenin velayet görevini üstlenmesine önemli bir engel bulunmadığı takdirde, küçük çocuğun annesinin velayetine bırakılması onun üstün yararıdır. Annenin kişisel ilişkiyi engelleyici davranışlarda bulunması ancak çocuğun belirli bir yaş ve olgunluğa erişmiş olması halinde; gerektiğinde velayetin değiştirilmesi nedeni olabilir. Çocuğun üstün yararı gözetilmeden, sadece velayet kendisine bırakılan ebeveynin davranışına göre velayet düzenlemesi yapılması; çocuğa zarar verme sonucunu doğurur. Mahkemece çocuğun üstün yararı gözetilmeden, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesi yerine, yazılı şekilde davalı-davacı babasına verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm kadın tarafından velayet ve katılma yoluyla tazminatlar, koca tarafından ise kusur, tazminatlar ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Davalı-davacı kocanın temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle boşanma davasıyla birlikte istenen boşanmanın fer’i (eki) olan maddi ve manevi tazminat taleplerinin reddi veya kabulü halinde ayrıca vekalet ücretine hükmedilemeyeceğinin anlaşılmasına göre; davalı-davacı kocanın temyiz itirazları yersizdir.
2-Davacı-davalı kadının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
a) Temyiz dilekçesi bir kez verilir. Davacı-davalı kadın hükmü önce sadece velayet yönünden temyiz etmiş; daha sonra davalı-davacı kocanın temyizi üzerine bu kez hükmü katılma yoluyla tazminatlar yönünden temyiz etmiştir. Açıklanan nedenle davacı-davalının katılma yoluyla temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
b) Tarafların ortak çocuğu 16.01.2009 doğumlu Yağız’ın velayeti babaya verilmiştir. Mahkeme velayetin babaya verilmesine gerekçe olarak; yargılama sırasında tedbiren velayetin anneye verilip çocukla baba arasında kurulan ilişkiyi engellemesi ve bu konuda üç kez tutanak tutulmuş olmasını göstermiştir. Velayet düzenlemesi yapılırken; çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararlarının esas tutulması gerekir. (TMK. md. 182/2) Velayet düzenlemesinde asıl olan, çocuğun üstün yararıdır. Ortak çocuk çok küçük olup, emzirme dönemindedir. Çok küçük olan çocuklar anne bakım, sevgi, şevkat ve ilgisine daha çok muhtaçtır. Annenin velayet görevini üstlenmesine önemli bir engel bulunmadığı takdirde, küçük çocuğun annesinin velayetine bırakılması onun üstün yararıdır. Annenin kişisel ilişkiyi engelleyici davranışlarda bulunması ancak çocuğun belirli bir yaş ve olgunluğa erişmiş olması halinde; gerektiğinde velayetin değiştirilmesi nedeni olabilir. Çocuğun üstün yararı gözetilmeden, sadece velayet kendisine bırakılan ebeveynin davranışına göre velayet düzenlemesi yapılması; çocuğa zarar verme sonucunu doğrur. Durum böyleyken, mahkemece çocuğun üstün yararı gözetilmeden, ortak çocuğun velayetinin anneye verilmesi yerine, yazılı şekilde davalı-davacı babasına verilmesi isabetsiz olmuş; bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2/b bendinde gösterilen sebeple davacı-davalı kadın yararına BOZULMASINA, davalı-davacı kadının katılma yoluyla temyiz dilekçesinin yukarıda 2/a bendinde gösterilen nedenle REDDİNE, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu bölümlerinin ise yukarıda l. bentte açıklanan nedenlerle ONANMASINA, aşağıda yazılı harcın Yiğit’e yükletilmesine, peşin harcın mahsubuna ve 90.00 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, temyiz peşin harcını yatıran Özlem’e geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.12.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/7465
K. 2012/9057
T. 10.7.2012
• DOĞRU NESEPLİ ÇOCUK ( Davacı Annenin Velayetindeki Çocuğun Kendi Soyadını Alması Talebi – Doğru Nesepli Çocuğun Reşit Olduktan Sonra Kendi Soyadını Açacağı Bir Dava Sonunda Verilecek Kararla Değiştirebileceği )
• ANNENİN VELAYETİNDE OLAN ÇOCUĞUN ANNENİN SOYADINI ALMASI TALEBİ ( Doğru Nesepli Çocuğun Reşit Olduktan Sonra Kendi Soyadını Bir Dava Sonunda Verilecek Kararla Değiştirebileceği )
• ÇOCUĞUN ADININ SOYADININ DEĞİŞTİRİLMESİ TALEBİ ( Davacı Annenin Velayetindeki Çocuğun Kendi Soyadını Alması Talebi – Doğru Nesepli Çocuğun Reşit Olduktan Sonra Kendi Soyadını Açacağı Bir Dava Sonunda Verilecek Kararla Değiştirebileceği )
4721/m.321
ÖZET : Doğru nesepli çocuk babanın (ailenin) soyadını taşır. Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe neden olamaz. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadını usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadı değişmez. Bu durumda, somut olayda olduğu gibi ananın velayeti altında bulunan çocuğun soyadının değiştirilmesi konusunda açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekir.
DAVA : Dava dilekçesinde, ad ve soyadı düzeltilmesi istenilmiş, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm nüfus idaresi tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı boşanma sonucu velayeti kendisine verilen 23.11.1996 doğumlu kızı F.’nın aile içinde çevrede M. T. adı ile bilinip tanındığı, F. isminin şimdiye kadar hiç kullanılmadığını, küçüğün babasının ise çocuğunu arayıp sormadığını, babalık görevini yerine getirmediğini belirterek, kızının adının M. T., soyadının ise kendi kızlık soyismi olan A. olarak düzeltilmesini istemiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasal gerektirici nedenlere ve özellikle kanıtların takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak;
4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 321. (743 Sayılı Yasanın 259.) maddesine göre, doğru nesepli çocuk babanın (ailenin) soyadını taşır. Boşanma veya ölüm üzerine velayetin annede olması soyadında herhangi bir değişikliğe neden olamaz. Babanın soyadı veya çocuk reşit olduktan sonra kendi soyadını usulüne uygun olarak açacağı bir dava sonunda verilecek kararla değişmedikçe, çocuğun da soyadı değişmez. Bu durumda, somut olayda olduğu gibi ananın velayeti altında bulunan Fatma İpek’in soyadının değiştirilmesi konusunda açtığı davanın reddine karar verilmesi gerekirken, kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 10.07.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/18862
K. 2011/18702
T. 16.11.2011
• VELAYET ( Kadının Çocuğa Bakacak Ekonomik Gücü Olmadığını Belirterek Babaya Verilmesini İstemesi – Uzman İncelemesine Başvurmadan Sadece Anne İlgisine Muhtaç Yaşta Olduğundan Bahisle Velayetinin İstemi Dışında Anneye Verilemeyeceği)
• ANNENİN VELAYETİ İSTEMEMESİ ( Çocuğa Bakacak Ekonomik Gücü Olmadığını Belirterek/Babaya Verilmesini İstemesi – Sadece Anne İlgisine Muhtaç Yaşta Olduğundan Bahisle Velayetinin İstemi Dışında Anneye Verilemeyeceği/Uzman İncelemesine Başvurulması Gereği)
• KÜÇÜĞÜN VELAYETİNİN VERİLMESİNDE UZMAN İNCELEMESİ GEREĞİ ( Kadının Çocuğa Bakacak Ekonomik Gücü Olmadığını Belirterek Babaya Verilmesini İstemesi – Sadece Anne İlgisine Muhtaç Yaşta Olduğundan Bahisle İstemi Dışında Anneye Verilemeyeceği)
4721/m. 337, 348
4787/m. 5
ÖZET : Kadın ortak çocuğun velayetinin bakacak ekonomik gücü olmadığını belirterek, davalı babaya verilmesini istemiş, bu istemi duruşmada yinelenmiştir. Çocuğun dava aşamasında davalı baba yanında kaldığı, babaanne tarafından bakıldığı anlaşılmaktadır. Durum böyleyken, mahkemece 4787 Sayılı Aile Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gözetilerek bir uzman incelemesine başvurmadan sadece anne ilgisine muhtaç olacak yaşta olduğundan söz edilerek çocuğun velayetinin istemi dışında davacı anneye verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm kusur, manevi tazminat, nafakalar, velayet, yargılama gideri ve vekalet ücreti yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği düşünüldü.
KARAR : 1- Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışındaki temyiz itirazları yersizdir.
2- Davacı kadın 2006 doğumlu Buse adlı ortak çocuğun velayetinin bakacak ekonomik gücü olmadığını belirterek, davalı babaya verilmesini istemiş, bu istemi duruşmada yinelenmiştir. Çocuğun dava aşamasında davalı baba yanında kaldığı, babaanne tarafından bakıldığı anlaşılmaktadır. Durum böyleyken, mahkemece 4787 Sayılı Aile Mahkemeleri Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 5. maddesi gözetilerek bir uzman incelemesine başvurmadan sadece anne ilgisine muhtaç olacak yaşta olduğundan söz edilerek çocuğun velayetinin istemi dışında davacı anneye verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarda 2. bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bu bozma nedenine göre iştirak nafakası, kişisel ilişki hakkındaki hükmün şimdilik temyiz incelemesinin yapılmasına yer olmadığına; bozma ve inceleme dışı bırakılan diğer temyize konu bölümlerinin ise yukarda 1. bentte açıklanan sebeplerle ONANMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle, 16.11.2011 tarihinde karar verildi.