Araç Sahibinin Kusuru Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
4. HUKUK DAİRESİ
E. 1990/7411
K. 1990/1867
T. 2.3.1990
• TAZMİNAT DAVASI ( Trafik Kazası Nedeniyle )
• TRAFİK KAZASI NEDENİYLE TAZMİNAT DAVASI ( Araç Sahibinin Kusursuz Sorumluluğu )
• KUSURSUZ SORUMLULUK ( Araç Sahibi )
• ARAÇ SAHİBİNİN KUSURSUZ SORUMLULUĞU ( Tamircinin Yaptığı Kaza Nedeniyle )
2918/m.85
1086/m.14
818/m.55
ÖZET : Tamircinin aracı kullanmasına izin veren araç sahibi, tamircinin yaptığı kazadan dolayı kusursuz sorumludur.
DAVA : Taraflar arasındaki trafik kazasından doğan karşılıklı tazminat davaları üzerine yapılan yargılama sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı 259.725 liranın G.A.`dan, 432.875 liranın C.K.`dan, 24.8.1986 olay tarihinden itıbaren % 30 faizleriyle birlikte alınarak M.K.`ya ödenmesine, M.K.`nın fazla istemi ile C.K.`ın M.K. hakkındaki karşılık davasının reddine, G.A.D. hakkındaki karşılık davasının ise açılmamış sayılmasına ilişkin hükmün süresi içinde davalı ve karşılık davacı C.K. avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine tetkik hakimi tarafından düzenlenen rapor okunduktan sonra dosya incelendi gereği konuşuldu:
KARAR : 1 – Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre aşağıdaki bendlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2 – Davacı M.K. boyanmak üzere arabasını G.A.`a teslim ederken aynı zamanda kullanabileceğini de söylemiş bulunmasına ve kazanın bu kullanma sırasında meydana gelmiş bulunmasına rağmen davalı C.K. tarafından açılan mukabil davanın, M.K.`nın işleten sıfatı bulunmadığı gerekçesiyle reddedilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
3 – Davalı C.K.`ın G.A.`a cevap dilekçesiyle yönelttiği mukabil talebinin, gerekli harcın yatırılmış bulunması karşısında karşılık bir dava niteliği taşıdığı dikkate alınmadan G.A. tarafından C.K. aleyhine daha önce açılmış bir dava bulunmadığı gerekçesiyle bu davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde de isabet bulunmamaktadır.
SONUÇ : Temyiz olunan kararın 2 ve 3. bentlerde gösterilen nedenlerle davalı C.K. yararına BOZULMASINA adı geçenin sair temyiz itirazlarının 1. bentte gösterilen nedenlerle reddine oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
19. HUKUK DAİRESİ
E. 1993/873
K. 1993/5720
T. 22.9.1993
• ÇALINAN ARACIN SEBEP OLDUĞU ZARAR ( Araç Sahibinin Sorumlu Tutulup Tutulamayacağı )
• ARAÇ SAHİBİNİN SORUMLULUĞU ( Aracın Çalındıktan Sonra Kazaya Karışması ve Zarara Sebep Olması )
• ARAÇ SAHİBİNİN KUSURU ( Aracın Çalınarak Kaza Sonucu Başkasına Verdiği Zarardan Araç Sahibinin Sorumlu Tutulabilmesi İçin )
2918/m. 107
ÖZET : 2918 sayılı Kanunun 107. maddesine göre; işleten, aracın çalınmasında kusursuz olduğunu kanıtlarsa sorumlu tutulamaz.
DAVA : Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı dilekçesinde; davalıya ait otonun kendisine ait otoya tam kusurlu şekilde arkadan çarpıp hasarına sebebiyet verdiğini, davalı aracındaki sürücünün kaçtığını, hasarını tespit ettirdiğini belirtip toplam 30.062.000 TL. zararın 6.11.1991’den itibaren yasal faizi ile birlikte tazminine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; otosunu evinin otoparkına park edip bıraktığını, otonun buradan çalındığını, durumu polise bildirdiğini, kusursuz olduğunu belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalının kusursuzluğunu ispat edememiş olduğuna dayalı olarak davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece olayın, aracın çalınması sonunda çalan kişilerce vukua getirildiğinin kabul edilmesine rağmen, hüküm, otonun çalınmasında davalının kusursuz olduğunun ispat edilemediğine dayandırılmıştır. Ne var ki, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme, çalınmada davalının 2918 sayılı Kanunun 107. maddesine göre kusurlu olup olmadığını göstermeye yeterli seviyede değildir.
Şöyle ki; 1. Poliste tutulan 6.11.1991 tarihli görgü tespit ve teslim tutanağında, otonun içinde teyp, kaset vs. gibi eşyalar ile birlikte ( anahtar ) görüldüğünün belirtilmesine rağmen bu anahtarın otonun kontak anahtarı mı yoksa davalıya veya kaçan kişilere ait alelade bir anahtar mı olduğu hususu açıklanmış olmayıp, mahkemece de bu konuya ilişkin olarak araştırma yapılmamış olmakla otonun; çalan şahıslar tarafından ne tür bir imkan elde edilip, ne tür bir yöntem kullanılarak çalınmış olduğu anlaşılamamaktadır.
2. Otonun, davacının park ettiği oto park yerinden çalınmış olduğu kabul edildiği halde bu otopark yerinin nitelikleri ve davacının park etmesi sırasında aldığı tedbirlerin neler olduğu da belirlenmiş değildir.
Bu durumda mahkemece yapılması gereken iş; taraflardan yukarıda açıklanan bentlerdeki hususlara ilişkin delilleri sorulup, bildirecekleri deliller toplanarak, bunların değerlendirilmesi zımnında otonun çalındığı yerde bir keşif yapılması suretiyle bu konularda uzman bilirkişi veya bilirkişilerden otonun çalındığı yerdeki çevresel şartlar ve çalınmayı önleme hususundaki objektif ve makul imkanlar itibarı ile otonun çalınmasında davacıya alfı kabil ihmal veya kusur bulunup bulunmadığı hususunda gerekçeli mütalaa veya rapor alınarak sonucuna göre karar vermekten ibaret iken aksine düşüncelerle yazılı şekikle hüküm oluşturulması isabetsiz olup, davalının temyiz itirazları bu sebeple yerinde olmakla hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda yazılı nedenlerle mahkeme kararının ( BOZULMASINA ), peşin harcın istek halinde iadesine; 22.9.1993 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 1988/327
K. 1988/505
T. 5.12.1988
• KAÇAK ORMAN MALLARININ TAŞINMASINDA KULLANILAN ARAÇ ( Sahibine Kusur Yüklenemeyen Aracın Müsadere Edilip Edilemeyeceği )
• MÜSADERE ( Kaçak Orman Emvalinin Taşınmasında Kullanılan Aracın Sahibinin Kusursuz Olması Halinde Müsadere Edilip Edilemeyeceği )
• ARAÇ SAHİBİNİN KUSURU ( Kaçak Orman Emvalinin Taşınmasında Kullanılan Aracın Müsaderesine Karar Verilebilmesi İçin )
• CEZAİ SORUMLULUĞUN ŞAHSİLİĞİ ( Sahibine Kusur Yüklenemeyen ve Kaçak Orman Emvalinin Taşınmasında Kullanılan Aracın Müsaderesine Karar Verilememesi )
765/m.11,36,45
ÖZET : İradesiyle yaptığı teslimde kusurlu sayılamayacak bir şahsa ait aracın, onun bilgi ve istemi dışında sanıklarca kaçak orman emvalinin kullanılması halinde zoralımına karar verilemez.
DAVA : Dosya içeriğine göre:
Polis, memuru olan sanık H.K., olay günü düğüne gideceğinden bahisle müdahil A.U.’dan aldığı kamyonla, yanında arkadaşı sanık Ö.D.olduğu halde düğünden dönerlerken yol kenarında gördükleri oraman emvalini bu kamyona yüklemişler, yolda yapılan aramada, suç konusu orman emvaliyle birlikte, hakkında kamu davası açılmayan müdahil A.U.’ya ait kamyona da el konulmuştur.
KARAR : Oluş ve sübutta yerel mahkeme ile Özel Daire arasında uyuşmazlık bulunmmaktadır. Uyuşmazlık konusu; idaresiyle yaptığı tesliminde kusurlu sayılamayacak bir şahsa ait aracın, onun bilgi ve istemi dışında sanıklarca kaçak orman emvalinin naklinde kullanılması halinde zoralımına karar verilip verilmeyeceğidir.
6831 sayılı Orman Kanununun 108/son maddesinde “Kaçak orman mallarının taşınmasında kullanılan canlı ve cansız bütün nakil vasıtaları kime ait olursa olsun idarece zapt ve mahkemelerce müsaderesine hükmolunur” denilmekte ise de; bu maddenin kabul edilmesinden sonra yürürlüğe giren 1961 Anayasa’nın 33, 2709 sayılı ve 7.11.1982 tarihli T.C.Anayasasının 38. maddesinde “ceza sorumluluğu şahsidir” hükmüne yer verilmiştir.
1961 Anayasasının 33. maddesinin gerekçesinde, konu ile ilgili olarak “insanları başkalarının fiilinden dolayı cezalandırmaya cüret edebilen totaliter rejimlerin insanlığa getirdiği acı tecrübelerden sonradır ki, bir kimsenin yalnız kendi fiil veya ihmalinden sorumlu olabileceği esasının Anayasalarda yer alması lüzumu bilhassa hissedildiğinden bu fıkra konmuştur”, 1982 Anayasasının 38. maddesinin gerekçesinde de “Ceza sorumluluğunun şahsi olduğu, yani failden gayri kişilerin bir suç sebebiyle cezalandırılamayacağı hükmü getirilmiştir. Bu ilke dahi ceza hukukuna yerleşmiş ve kusura dayanan ceza sorumluluğu ilkesine dahil, terki mümkün olmayan bir temel kuraldır” denilmektedir.
Gerek TCK.nun 36/1 ve gerekse 6831 sayılı Yasanın 108/son maddelerine göre verilen müsadere kararlarının, “fer’i ceza” olduğunda kuşku bulunmaktadır.
6831 sayılı Yasanın 108/son maddesinin anayasaya aykırı olduğu iddiasıyla açılan davada Anayasa Mahkemesi, 21.9.1966 gün ve 14/36 sayı ile ve “6831 sayılı Yasanın 108. maddesindeki hüküm, bir kimsenin eyleminden dolayı diğer bir kimseye ceza sorumluluğu yükletiliyor gibi görünmekte ise de; GERÇEKTE SORUMLULUĞUN HUKİKİ NEDENİ SORUMLU TUTULANIN KENDİ KURUSUNA DAYANMAKTADIR… Ceza sorumluluğu, kaçak malların bilerek taşınması halinde söz konusu olabileceğinden aracın çalınması, zor kullanılarak ele geçirilmesi, taşıyıcının gerçek bir yanılmaya düşürülmesi gibi KUSURUN GERÇEKLEŞMEDİĞİ HALLERDE ZORALIM CEZASININ UYGULANMAYACAĞI TABİİDİR. İtiraz konusu hüküm, bu nedenlerle Anayasanın 33. maddesinde belirtilen cezaların şahsiliği kuralına aykırı değildir” gerekçesiyle iptal istemini reddetmiştir.
Görüldüğü gibi, Anayasa mahkemesi müsadere ( zoralım ) cezasının üçüncü kişiler yönünden de kusurun aranması gerektiğini öngördüğünden ve aksine bir yorumun Anayasada yer alan “Ceza sorumluluğu şahsidir” kuralına aykırı sonuçlar doğuracağını belirttiğinden; Anayasa Mahkemesi kararında yer alan bu esaslara göre, değerlendirme yapılmasında hukuki zorunluluk vardır.
6831 sayılı Yasanın 108/son maddesinin uygulanmasında aranan kusur, en azından taksir şeklindeki kusurdur. Yani araç sahibi aracının kaçak orman mallarının taşınmasında kullanılmaması için gereken dikkat ve itinayı göstermekle yükümlü olduğu halde, bu yükümlülüğü yerine getirmezse müsadere ( zoralım ) cezası uygulanabilecektir Prop. Dr. KAYIHAN İÇEL, kaçakçılık kullanılan üçüncü kişilere ait taşıtların zoralımı, İ.Ü.H.F.M., 1980, S. 1-4 NİHAT RENDA, MUSTAFA R. KAYGANACIOĞLU, GALİP ONURSAN, Orman Kanunu, S. 497.
Olayımızda da, müdahil A.U polis memuru olduğunu bildiği sanık H.K’a güvenerek komyonunu teslim etmiştir. Sade bir vatandaşın polise güvenmesi ve olağan sayılacak bir isteğini geri çevirmemesi doğal bir davranış olup; kendisinden beklenen ve yerine getirmediği ileri sürülebilecek herhangi özen veya önlem eksikliği sağlamakla görevli bir kişidir. Bu nedenle, “kusuru” tesbit edilmeyen müdahilin sanıkların eylemlerinden dolayı sorumlu tutulmasına olanak bulunmadığından, müdahil idare vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile, direnme hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üyeler: ( Özel Daire bozma kararında etraflıca açıklanan nedenlerle, Yerel Mahkeme kararının bozulmasına karar verilmesi gerektiğini ) ileri sürerek bu yolda kullanmışlardır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, tebliğnamedeki isteme aykırı şekilde, Yerel Mahkeme direnme hükmünün onanmasına, konunun 7.11.1988 günü yapılan birinci müzakeresinde yasal çoğunluk sağlanamadığından, 5.12.1988 günü yapılan ikinci müzakerede ve oyçokluğu ile karar verildi.