Ayrı Yaşama Hakkında Yargıtay Kararları
T.C
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3837
K. 2010/16164
T. 5.10.2010
• NAFAKA İSTEĞİ ( Birlikte Yaşamaya Ara Verilmesi Haklı Bir Sebebe Dayanıyorsa Hakim Eşlerden Birinin İstemi Üzerine Birinin Diğerine Yapacağı Parasal Katkıya Konut ve Ev Eşyasından Yararlanmaya ve Eşlerin Mallarının Yönetimine İlişkin Önlemleri Almak Zorunda Olduğu )
• KONUT VE EV EŞYASI ( Tarafların Davalının Kusurlu Tutum ve Davranışları Sonucu Ayrı Yaşadıkları – Ayrılmalarından Önce Birlikte Oturdukları Konuttan ve Bu Konutta Bulunan Ev Eşyalarından Davacının Yararlanması İçin Uygun Önlemin Alınması Gerektiği )
• BİRLİKTE YAŞAMAYA ARA VERİLMESİ ( Haklı Bir Sebebe Dayanıyorsa Hakim Eşlerden Birinin İstemi Üzerine Birinin Diğerine Yapacağı Parasal Katkıya Konut ve Ev Eşyasından Yararlanmaya ve Eşlerin Mallarının Yönetimine İlişkin Önlemleri Almak Zorunda Olduğu )
• AYRI YAŞAMA ( Tarafların Davalının Kusurlu Tutum ve Davranışları Sonucu Ayrı Yaşadıkları – Ayrılmalarından Önce Birlikte Oturdukları Konuttan ve Bu Konutta Bulunan Ev Eşyalarından Davacının Yararlanması İçin Uygun Önlemin Alınması Gerektiği )
4721/m.197/2
ÖZET : Davacı, dava dilekçesinde nafaka isteği yanında Türk Medeni Kanunu’nun 197/2.maddesi gereğince konuttan ve ev eşyasından yararlanması için gerekli önlemlerin alınmasını da talep etmiştir. Sözü edilen hükme göre, birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya,konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri almak zorundadır. Tarafların davalının kusurlu tutum ve davranışları sonucu ayrı yaşadıkları ve davacının önlem alınmasını istemekte haklı olduğu anlaşıldığına ve mahkemece de böyle kabul edildiğine göre; ayrılmalarından önce birlikte oturdukları konuttan ve bu konutta bulunan ev eşyalarından davacının yararlanması için uygun önlemin alınması gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Tarafların geçrekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre; davacı yararına Türk Medeni Kanununun 197/2.maddesine dayanılarak takdir edilen tedbir nafakası azdır. Mahkemece Türk Medeni Kanununun 4.maddesindeki hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafaka takdir edilmesi ve nafakanın dava tarihinden geçerli olarak başlatılması gerekirken; yazılı olduğu gibi kararın kesinleşmesinden itibaren hükmolunması usul ve yasaya aykırıdır ( 28.11.1956 tarihli 15/15 sayılı İçt.Bir. Kararı ).
3-Davacı, dava dilekçesinde nafaka isteği yanında Türk Medeni Kanununun 197/2.maddesi gereğince konuttan ve ev eşyasından yararlanması için gerekli önlemlerin alınmasını da talep etmiştir. Sözü edilen hükme göre, birlikte yaşamaya ara verilmesi haklı bir sebebe dayanıyorsa hakim, eşlerden birinin istemi üzerine birinin diğerine yapacağı parasal katkıya,konut ve ev eşyasından yararlanmaya ve eşlerin mallarının yönetimine ilişkin önlemleri almak zorundadır. Tarafların davalının kusurlu tutum ve davranışları sonucu ayrı yaşadıkları ve davacının önlem alınmasını istemekte haklı olduğu anlaşıldığına ve mahkemece de böyle kabul edildiğine göre; ayrılmalarından önce birlikte oturdukları konuttan ve bu konutta bulunan ev eşyalarından davacının yararlanması için uygun önlemin alınması gerekirken, infazda duraksamaya yol açacak şekilde neredeki hangi eşyalardan ve ne suretle yararlanılacağı gösterilmeksizin yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda 2. ve 3.bentlerde gösterilen sebeplerle BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan bölümlerinin yukarıda 1.bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8569
K. 2010/12616
T. 12.7.2010
• TEDBİR NAFAKASINA AİT VEKALET ÜCRETİ ( Tedbir Nafakasının Kısmen Reddi Halinde Hükmedilmeyeceği – Tümden Reddi Halinde Maktu Vekalet Ücretine Hükmedileceği )
• AYRI YAŞAMA HAKKINA DAYALI OLARAK TEDBİR NAFAKASI ( Davacı Kadının Geliri Olmasının Davalı Kocayı Nafaka Yükümlülüğünden Kurtarmayacağı/Sadece Nafaka Miktarının Tayininde Göz Önünde Tutulacağı – Hakimin Eşlerin Birlikte Yaşarken Sürdürdükleri Hayat Seviyesini Ayrı Yaşamaları Halinde De Korumaları Gerektiğini Göz Önünde Tutacağı )
• EŞLERİN BİRLİKTE YAŞARKEN SÜRDÜRDÜKLERİ HAYAT SEVİYESİ ( Ayrı Yaşama Hakkına Dayalı Olarak Tedbir Nafakası/Hakimin Göz Önünde Tutacağı – Hakkaniyete Uygun Nafakaya Hükmedilmesi Gerektiği )
• HAKKANİYETE UYGUN NAFAKA ( Ayrı Yaşama Hakkına Dayalı Olarak Tedbir Nafakası/Hakimin Eşlerin Birlikte Yaşarken Sürdürdükleri Hayat Seviyesini De Göz Önünde Tutacağı – Davacı Kadının Gelirin Bulunmasının Tedbir Nafakası Almasını Engelemeyeceği )
4721/m. 186/3, 197
Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi m. 9
ÖZET: Davacı kadın ayrı yaşama hakkına dayalı olarak tedbir nafakası istemektedir. Davacı kadınının geliri bulunması, emekli olması, gelirlerinin davalıyla denk olması, hatta davalının gelirinden daha fazla olsa bile, davalı kocayı ortak giderlere katılma yükümlüğünden büsbütün kurtarmaz, sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir. Hakkaniyete uygun bir miktarda nafakaya hükmetmek gerekir.
Kabule göre de; nafaka davalarının kısmen reddi halinde vekalet ücretine hükmedilemez. Ancak, tümden reddi halinde maktu vekalet ücretine hükmedilmelidir.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Dava dilekçesinde; tarafların on yıldır evli oldukları, davalı kocanın müşterek çocuğun ölümü sonrasında dışa dönük hayat yaşamaya başladığı ve boşanma davası açtığı davanın retle sonuçlanmasına rağmen ayrı yaşamın devam ettiği ileri sürülerek, işi ve geliri bulunmayan davacı lehine tedbir nafakasına hükmedilmesi istenilmiştir.
Mahkemece; davacının tekstil işinde aylık 680 TL maaşla çalıştığı, davalının ise polis memuru olup başkaca geliri bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
TMK’nun 186/3. maddesinde; eşler birliğin giderlerine güçleri oranında emek ve mal varlıkları ile katılırlar, hükmü yer almıştır.
Aynı Yasanın 197. maddesinde de; ayrı yaşamada haklı olan eşin diğer eşten tedbir nafakası isteyebileceği düzenlenmiştir.
Somut olayda; davacı ( kadın ) ayrı yaşama hakkına dayalı olarak tedbir nafakası istemektedir. Tedbir nafakasının niteliği ve yasal düzenleme gereği, davalı ( koca ), birliğin giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır. Zira evlilik birliğinin korunması ve devamını sağlamak için eşlerin asgari ölçüde uyması gereken bazı yükümlülükler ve karşılamaları gerekli bazı ortak giderler mevcuttur. Bu giderlere örnek olarak, kira parası, yakıt parası, elektrik, telefon ve su parası gibi giderler gösterilebilir. Giderlere katılmada ise ölçü eşlerin “güçleri” esas alınmalıdır. Davacı ( kadın )nın geliri bulunması, emekli olması, gelirlerinin davalıyla denk olması, hatta davalının gelirinden daha fazla olsa bile, davalı ( koca )yı ortak giderlere katılma yükümlüğünden büsbütün kurtarmaz, bu durum sadece nafaka miktarının takdirinde etkili olabilir. Keza, davacı ( kadın )nın belirli ve sürekli bir gelirinin olması, ona, tedbir nafakası bağlanmasını engelleyici bir hal değildir.
Hakim, eşlerin birlikte yaşarken sürdürdükleri hayat seviyesini ayrı yaşamaları halinde de korumaları gerektiğini gözetmelidir.
Somut olayda; davalının açtığı boşanma davasının reddedildiği, davadan sonra tarafların bir araya gelmedikleri, davalının birlikte yaşamı yeniden tesis etmek için herhangi bir girişiminin olmadığı, dolayısıyla davacının ayrı yaşamakta haklı olduğu anlaşılmaktadır.
O halde; yukarıda açıklanan ilke ve esaslar gözetilerek hakkaniyete uygun bir miktarda nafakaya hükmetmek gerekirken, istemin tümden reddi doğru olmayıp, bozma nedenidir.
Kabule göre de; nafaka davalarının kısmen reddi halinde vekalet ücretine hükmedilemez. Ancak, tümden reddi halinde vekalet ücreti verilmelidir ( Av.As.Üc.Tr. md. 9 ). Davanın tümden reddedildiği gözetilerek kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ) ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 12.07.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/1912
K. 2009/5348
T. 23.3.2009
• TERK NEDENİYLE BOŞANMA ( Aleyhine Boşanma Davası Açılan Eş Dava Süresince Ayrı Yaşamakta Haklı Olduğu – Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• İHTAR ( Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesinin Sonuç Doğurmadığı )
• BOŞANMA ( Aleyhine Boşanma Davası Açılan Eş Dava Süresince Ayrı Yaşamakta Haklı Olduğu – Daha Önce Açılan Boşanma Davasının Reddinin Kesinleşmesinden İtibaren Dört Ay Geçmedikçe Terk Nedeniyle İhtar Çekilmesi Sonuç Doğurmadığı )
• AYRI YAŞAMA ( Aleyhine Boşanma Davası Açılan Eş Dava Süresince Ayrı Yaşamakta Haklı Olduğu )
4721/m.164
ÖZET : Aleyhine boşanma davası açılan eş, dava süresince ayrı yaşamakta haklıdır. Daha önce açılan boşanma davasının reddinin kesinleşmesinden itibaren dört ay geçmedikçe, terk nedeniyle ihtar çekilmesi sonuç doğurmaz.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda, mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dava, davalı eşe 15.09.2006 tarihinde tebliğ edilen 2006/46 değişik iş sayılı ihtar kararına dayanılarak açılan terk sebebiyle boşanma isteğine ilişkindir.
Davacı tarafından, aynı ihtar kararına dayanılarak 09.11.2006 tarihinde açılan terk sebebine dayanan 2006/811 esas sayılı boşanma davası, “iki aylık eve dönüş süresi dolmadan açıldığından” bahisle, 26.12.2006 tarihinde reddedilmiştir. Aleyhinde boşanma davası açılmış olan eş, dava süresince ayrı yaşamakta ve eve dönmemekte haklıdır. Bu süre zarfında Türk Medeni Kanunu’nun 164. maddesi kapsamında bir terkin varlığından ve haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmemekten bahsedilemez. Boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren dört ay bittikten sonra yeniden ihtar isteminde bulunulması gerekir. Bu yasal düzenlemeye göre terkin koşulları bulunmamaktadır. O halde, isteğin reddi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda gösterilen sebeple ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.03.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/21028
K. 2007/16522
T. 27.11.2007
• AYRI YAŞAMA HALİNDE BOŞANMA DAVASI ( Davacının İşe Girerek Orada Oturması Yerleşim Yerinin O Şehir Olduğunu Göstermediği – Tarafların Son Defa Altı Ay Birlikte Oturdukları Yerin Yetkili Mahkeme Olduğu )
• YERLEŞİM YERİ ( Davacı Dava Dilekçesinde Üç Aydır Ayrı Yaşadıklarını Belirttiği – Davacının İşe Girerek Orada Oturması Yerleşim Yerinin O Şehir Olduğunu Göstermediği/Tarafların Son Defa Altı Ay Birlikte Oturdukları Yerin Yetkili Mahkeme Olduğu )
• YETKİLİ MAHKEME ( Boşanma Davası – Davacının İşe Girerek Orada Oturması Yerleşim Yerinin O Şehir Olduğunu Göstermediği/Tarafların Son Defa Altı Ay Birlikte Oturdukları Yerin Yetkili Mahkeme Olduğu )
• BOŞANMA DAVASI ( Davacının İşe Girerek Orada Oturması Yerleşim Yerinin O Şehir Olduğunu Göstermediği – Tarafların Son Defa Altı Ay Birlikte Oturdukları Yerin Yetkili Mahkeme Olduğu )
4721/m.168
ÖZET : Davacı dava dilekçesinde üç aydır ayrı yaşadıklarını belirtmiştir. Taraflar 5.3.1996 tarihinde evlenmişler, bu dava ise 30.3.2005 tarihinde açılmıştır. Davacı 13.12.2004 tarihinde İstanbul’da işe başlamıştır. Taraflar evlilikleri süresince Malatya’da yaşamışlardır. Davacının 13.12.2004 tarihinden beri İstanbul’da işe girerek orada oturması yerleşim yerinin İstanbul olduğunu göstermez. Tarafların son defa altı ay birlikte oturdukları yer Malatya’dır. ( TMK. m.168 ) Yetki ilk itirazının kabulüne karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarıda tarih numarası gösterilen hükmün temyizen mürafaa icrası suretiyle tetkiki istenilmekle duruşma için tayin olunan bugün temyiz eden Hüseyin Bozkurt tebligata rağmen gelmedi. Karşı taraf vekili Av. Recep Semih Soylu geldi. Gelenin konuşması dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için duruşmadan sonraya bırakılması uygun görüldü. Bugün dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı dava dilekçesinde üç aydır ayrı yaşadıklarını belirtmiştir. Taraflar 5.3.1996 tarihinde evlenmişler, bu dava ise 30.3.2005 tarihinde açılmıştır. Davacı 13.12.2004 tarihinde İstanbul’da işe başlamıştır. Taraflar evlilikleri süresince Malatya’da yaşamışlardır. Davacının 13.12.2004 tarihinden beri İstanbul’da işe girerek orada oturması yerleşim yerinin İstanbul olduğunu göstermez. Tarafların son defa altı ay birlikte oturdukları yer Malatya’dır. ( TMK. m.168 ) Yetki ilk itirazının kabulüne karar vermek gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ : Hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, iş bu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/11355
K. 2012/16409
T. 28.6.2012
• TEDBİR NAFAKASI ( Ayrı Yaşamakta Haklı Olan Eş Diğer Eşten Tedbir Nafakası Talebinde Bulunabileceği )
• AYRI YAŞAYAN EŞ ( Haklı Olup Olmadığı Boşanma Davasındaki Olaylar da Değerlendirilerek İncelenmesi Gerektiği – Tedbir Nafakası )
• BOŞANMA ( Ayrı Yaşamakta Haklı Olan Eş Diğer Eşten Tedbir Nafakası Talebinde Bulunabileceği – Davacının Ayrı Yaşamakta Haklı Olup Olmadığı Boşanma Davasındaki Olaylar da Değerlendirilerek İncelenmesi Gerektiği )
4721/m.197
ÖZET : TMK’nun 197.maddesi gereği ayrı yaşamakta haklı olan eş diğer eşten tedbir nafakası talebinde bulunabilir. Somut olayda; davalı eş tarafından açılan boşanma davası ispat edilemediğinden reddedilmiş ise de, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi “davalının kocasının kişisel eşyalarını kapı önüne bıraktığı ve eşine yalan söyleyerek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.” gerekçesiyle kararı bozmuştur. O halde, davacının ayrı yaşamakta haklı olup olmadığı boşanma davasındaki olaylar da değerlendirilerek incelenmek gerekirken, bu davada ise davacı ayrı yaşamakta haklı olduğuna dair yeterli delil sunmadığı halde, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kısmen kabulü doğru görülmemiştir.
DAVA : Taraflar arasında görülen nafaka davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı kocanın sadakat yükümlülüğüne uymadığı, davacı ve müşterek çocuklara şiddet uyguladığı, bu nedenle halen ayrı yaşadıkları iddia olunarak, ayrı yaşamda haklılıktan dolayı davacı eş kadın için aylık 500 TL, müşterek iki çocuk için ayrı ayrı 500 TL tedbir nafakası talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacının ayrı yaşamakta haklı olmadığını, iddiaların asılsız olduğunu, kendisinin boşanma davası açtığını bu nedenle birleştirilmesini savunmuştur.
Mahkemece, davacı kadının ayrı yaşamakta haklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, TMK’nun 197.maddesi gereği ayrı yaşamakta haklı olan eş diğer eşten tedbir nafakası talebinde bulunabilir.
Somut olayda; davalı eş tarafından açılan boşanma davası ispat edilemediğinden reddedilmiş ise de, Yargıtay 2.Hukuk Dairesi “davalının kocasının kişisel eşyalarını kapı önüne bıraktığı ve eşine yalan söyleyerek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu anlaşılmaktadır.” gerekçesiyle kararı bozmuştur.
O halde, davacının ayrı yaşamakta haklı olup olmadığı boşanma davasındaki olaylar da değerlendirilerek incelenmek gerekirken, bu davada ise davacı ayrı yaşamakta haklı olduğuna dair yeterli delil sunmadığı halde, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davanın kısmen kabulü doğru görülmemiştir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 28.06.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
HUKUK GENEL KURULU
E. 2008/2-231
K. 2008/235
T. 5.3.2008
• BOŞANMA DAVASI ( Açılmakla Ayrı Yaşama Hakkı Kazanan ve Yeterli Geliri Olmayan Davalı Kadın Yararına Uygun Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gerektiği )
• TEDBİR NAFAKASI ( Boşanma Davası Açılmakla Ayrı Yaşama Hakkı Kazanan ve Yeterli Geliri Olmayan Davalı Kadın Yararına Uygun Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gerektiği )
• AYRI YAŞAMA ( Boşanma Davası Açılmakla Ayrı Yaşama Hakkı Kazanan ve Yeterli Geliri Olmayan Davalı Kadın Yararına Uygun Tedbir Nafakasına Hükmedilmesi Gerektiği )
4721/m.169,197
ÖZET : Dava, boşanma istemine ilişkindir. Somut olayda boşanma davası açılmakla, ayrı yaşama hakkı kazanan ve yeterli geliri olmayan davalı kadın yararına uygun tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yanlış gerekçelerle talebin reddi usul ve yasaya aykırıdır.
DAVA : Taraflar arasındaki “Boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Fatih 2.Aile Mahkemesince davanın ve tedbir nafakası isteminin reddine dair verilen 07.04.2005 gün ve 2004/169 E., 2005/260 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2.Hukuk Dairesinin 29.11.2005 gün ve 13232-16533 sayılı ilamı ile;
( … Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan özellikle eşlerin barınmasına ( TMK.md.186/1 )geçimine, ( TMK. md.185/3 )malların yönetimine ( TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215 )ve çocukların bakım ve korunmasına ( TMK.md.185/2 )ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden ( resen )almak zorundadır. ( TMK.md.169 )O halde dava tarihinden geçerli olmak üzere, herhangi bir işi ve geliri olmayan davalı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 185/3, 186/3 maddelerine uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırıdır… ),
Gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR : Dava, boşanma istemine ilişkindir.
Davacı Mustafa Lale vekili, taraflar arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle evliliğin her iki taraf için de çekilmez hal aldığını ileri sürerek, şiddetli geçimsizlik nedeniyle tarafların boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Fatma Lale vekili, açılan davanın tamamen haksız ve yersiz olduğunu, davalıya atfedilebilecek herhangi bir kusur olmadığını ileri sürerek davanın reddine, davanın kabulüne karar verilmesi halinde ise 30 milyar maddi, 10 milyar manevi tazminat ile aylık 500 milyon yoksulluk nafakasına hükmedilmesini talep etmiştir.
Yerel Mahkeme, “Davalının kusuruna dayanarak evlilik birliğinin temelden sarsıldığına dair mahkememizce vicdani kanaat oluşmadığından davanın bu nedenle reddine, davalı taraf her ne kadar tedbir nafakası talebinde bulunmuş ise de, davalı lehine tedbir nafakası koşulları oluşmadığından bu talebin reddine” karar vermiş, davalı vekilinin tedbir nafakası yönünden temyizi üzerine hüküm Özel Dairece yukarıdaki gerekçe ile bozulmuş, Yerel Mahkeme, “Davalının kendisini geçindirecek kadar gelirinin bulunması nedeniyle tedbir nafakası koşulları oluşmadığı” gerekçesi ile kararında direnmiştir.
Yerel Mahkeme ile Özel Daire arasındaki uyuşmazlık, çalışan davalı eş lehine boşanma davasının devamı süresince tedbir nafakasına hükmedilip hükmedilemeyeceği noktasındadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 169. maddesi “Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ve çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri resen alır.” şeklindedir.
4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 169. maddesi, yürürlükten kaldırılan 743 sayılı Medeni Kanunun 137. maddesindeki düzenlemede bir değişiklik yapmamış olup, madde metni sadeleştirilmek suretiyle aynen alınmış ve bu durum 169. maddenin gerekçesinde açıkça belirtilmiştir.
Bu durumda hakimin davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine ilişkin geçici önlemleri resen alması gerekir.
Her ne kadar Özel Daire bozma kararında “herhangi bir işi ve geliri olmayan davalı kadın” ifadesine yer verilmiş ise de bu durum dosya kapsamına uygun olmayıp “yeterli geliri olmayan davalı kadın” şeklinde değiştirilmesi gerekir.
O halde, somut olayda boşanma davası açılmakla, ayrı yaşama hakkı kazanan ve yeterli geliri olmayan davalı kadın yararına uygun tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yanlış gerekçelerle talebin reddi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda ve Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı HUMK.nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 05.03.2008 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8507
K. 2010/10920
T. 3.6.2010
• BOŞANMA ( Davalı Kadın Kocasına Karşı Bir Başka Mahkemede Boşanma Davası Açtığı – Devam Eden Bir Boşanma Davası Sırasında Tebliğ Edilen Terk İhtarı Hukuki Sonuç Doğurucu Nitelikte Olmayıp Buna Dayalı Olarak Boşanma Kararı Verilemeyeceği )
• TERK İHTARI ( Devam Eden Bir Boşanma Davası Sırasında Tebliğ Edilen Terk İhtarı Hukuki Sonuç Doğurucu Nitelikte Olmayıp Buna Dayalı Olarak Boşanma Kararı Verilemeyeceği )
• AYRI YAŞAMA ( Boşanma Davasının Mevcut Olduğu Durumda Tarafların Ayrı Yaşaması Doğal Beklenen Bir Davranış Olup Haklı Nedene Dayandığı Kabul Edilmesi Gerektiği )
4721/m.164
ÖZET : Davalı kadın, kocasına karşı bir başka mahkemede boşanma davası açmıştır, ihtar tebliğ tarihinde davalı kadının açtığı boşanma davasının devam ettiği anlaşılmaktadır. Boşanma davasının mevcut olduğu durumda tarafların ayrı yaşaması doğal, beklenen bir davranış olup, haklı nedene dayandığı kabul edilmelidir. O halde devam eden bir boşanma davası sırasında tebliğ edilen terk ihtarı hukuki sonuç doğurucu nitelikte olmayıp; buna dayalı olarak boşanma kararı verilemez.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda; mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle evrak okunup, gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Davacı koca, 03.04.2007 tarihinde terk ihtarı isteminde bulunmuş; ihtar davalıya 15.06.2007 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı kadın, kocasına karşı bir başka mahkemede 02.05.2007 tarihinde boşanma davası açmıştır, ihtar tebliğ tarihinde davalı kadının açtığı boşanma davasının devam ettiği anlaşılmaktadır. Boşanma davasının mevcut olduğu durumda tarafların ayrı yaşaması doğal, beklenen bir davranış olup, haklı nedene dayandığı kabul edilmelidir. O halde devam eden bir boşanma davası sırasında tebliğ edilen terk ihtarı hukuki sonuç doğurucu nitelikte olmayıp; buna dayalı olarak boşanma kararı verilemez. Açıklandığı gibi mahkemenin hukuki sonuç doğurucu nitelikte olmayan ihtara dayalı olarak boşanma kararı vermesi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 03.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.