İnternet Üzerinden Dolandırıcılık
Bu yazımızda sizin için iki farklı Yargıtay kararı inceleyeceğiz. Yargıtay Kararımızın konusu “İnternet Yoluyla Dolandırıcılık”. Özellikle Kredi Kartı üzerinden birçok dolandırıcılık eylemi yapıldığı için gerekli tedbirleri almanız için sık sık bu tür karar incelemelerini paylaşacağım. Bu incelememizin diğerlerinden farkı ise olayın hem cezai hem de hukuki boyutunu iki ayrı örnek kararla anlatıyor olmamızdır.
İnternet Yoluyla Dolandırıcılık eylemi Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil etmektedir. Bu suçu ve suça ilişkin örnek olayı Yargıtay karar incelemesinde anlatacağım. Fakat toplumumuzda çok da bilinmeyen ve bence asıl önemli husus ise bu şekilde dolandırıcılığa maruz kaldığınızda bankanın sorumlu olup olmadığı konusudur. Bu konuda bankanın sorumlu olduğuna dair bir Yargıtay kararı paylaşıyorum. Ve bu kararın ayrıntılarını da sizlerle bu yazımda paylaşacağım.
CEZA HUKUKU AÇISINDAN
Öncelikle olaya ceza hukuku açısından bakmak gerekirse “İnternet Yoluyla Dolandırıcılık” bilişim hukuku anlamında suç teşkil edecektir. Bilişim Sistemleri kullanılarak yapılan her suç normal işlenen suçtan daha nitelikli bir hal almaktadır. Bu sebeple kredi kartı bilgileri kopyalanarak yada çalınarak internet üzerinden yapılacak hırsızlık yada dolandırıcılık suçları bu mahiyette değerlendirilmeyip başına “Nitelikli” ibaresini alacak ve suçun cezası yükselecektir.
Kişilerin kredi kartı bilgilerine hileli yollarla ulaşıp kişinin bilgisi olmadan bunları kullanıp kendisine çıkar sağlayan kişilere ceza verilecektir. Bu eylem bilişim sistemleri vasıtası ile yapılırsa bu ceza artacaktır. Kredi kartı şifresini edinip özellikle belli yabancı ülkeler üzerinden işlem yapan kişiler tespit edildiği takdirde aşağıda örnek olarak verdiğimiz Yargıtay kararı çerçevesinde cezalandırılacaktır.
Yargıtay Kararındaki Ana Başlıklar
ETKİN PİŞMANLIK: Mağdurun zararının giderilmesinde ve sonrasında bu zararın bankadaki hesabından mahsup edilmesinde sanığın ne şekilde katkısı bulunduğu tespit edilerek etkin pişmanlık uygulanıp uygulanmayacağının tartışılması gerekmektedir.
BANKA VEYA KREDİ KARTLARININ KÖTÜYE KULLANILMASI: Mağdura ait kredi kartı bilgilerini haksız şekilde ele geçirerek internet üzerinden kendisine ait banka hesabına para aktaran sanığın eyleminin Banka ve Kredi Kartlarının Kötüye Kullanması suçunu oluşturmaktadır.
KREDİ KARTININ KÖTÜYE KULLANILMASI: Kart bilgilerini haksız şekilde ele geçirerek internet üzerinden kendisine ait banka hesabına para aktaran sanığın eylemini Kredi Kartını Kötüye Kullanma suçunu oluşturmaktadır.
YARGITAY KARARININ ÖZETİ: 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 3/e maddesi uyarınca, “kredi kartının, nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarasını” ifade etmesi karşısında, mağdur A. O.’a ait kredi kartı bilgilerini haksız şekilde ele geçirerek internet üzerinden kendisine ait banka hesabına . TL para aktaran sanığın eyleminin, TCK.nun 245/1. maddesinde öngörülen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı gözetilmeden ve sanığın olayın başından itibaren pişman olduğunu savunması, adı geçen mağdurun, şikayetçi olmadığını, banka görevlisi olan tanık G. A. A.’ın ise, olayın öğrenilmesi ile birlikte sanığın hesabına aktarılan paraya bankaca bloke konulduğunu ve bu paranın banka tarafından mağdur A. O.’a ödenip sanığın hesabından mahsup edildiğini beyan etmeleri karşısında, Bloke edilen paranın hesap sahibinin izni veya mahkeme kararı olmaksızın yatırana veya bir başkasına iade edilip edilemeyeceği adı geçen mağdurun zararının giderilmesinde ve sonrasında bu zararın bankadaki hesabından mahsup edilmesinde sanığın ne şekilde katkısı bulunduğu tespit edilip sonucuna göre etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadan eksik inceleme sonucu, eylemin bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğundan bahisle yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmolunması, yasaya aykırıdır.
İLGİLİ KANUN MADDELERİ:
5237 Sayılı Kanun Madde 158/1-f, Madde 245
5464 Sayılı Kanun Madde 3/e
CEZA YARGITAY KARARI
T.C
YARGITAY
11. CEZA DAİRESİ
E. 2010/7788
K. 2010/11083
T. 13.10.2010
DAVA: I-Sanığın, mağdur S. K. ile, adı geçen mağdurun yeğeni olan S. A.’ın e-mail bilgilerini kullanarak elektronik posta yolu ile iletişim kurmak suretiyle kendisini S. A. gibi tanıtıp, arkadaşından para geleceğini ancak hesabında problem olduğunu, bu nedenle kendisine ait banka hesap bilgilerini göndermesini istemesi üzerine adı geçen mağdurun banka hesap bilgilerini gönderdiği, bu hesapta para olmadığını öğrenen sanığın aynı yolla adı geçen mağdurun kredi kartı bilgilerini aldığı, ancak kredi kartı borcu ödenmediğinden kartın kullanıma kapalı olması nedeniyle bu hesaptan da para çekemediğinin anlaşılmış olması ve 5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 3/e maddesi uyarınca, “kredi kartının, nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarasını” ifade etmesi karşısında, sanığın sonraki eyleminin, TCK.nun 245/1. maddesinde öngörülen “banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılmasına teşebbüs”, ilk eyleminin ise, TCK.nun 158/1-f maddesinde öngörülen “bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılığa teşebbüs” suçlarını oluşturacağı ve bu suçların birbirlerinden ayrı ve bağımsız suçlar olduğu gözetilmeden, yazılı şekilde tek mahkûmiyet hükmü kurulması aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığa yüklenen, mağdurlar İ. D. ve S. A.’a yönelik “bilişim” ile mağdurlar A. M. ve S. K.’a yönelik “nitelikli dolandırıcılık” suçlarının sübutları, kabul, oluş, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin, cezaları azaltıcı sebeplerin nitelik ve dereceleri takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosya içeriğine göre mahkemenin kabulünde eleştiri dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin eylemlerin bir bütün halinde TCK.nun 244/4. maddesinde öngörülen suçu oluşturduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle anılan suçlardan kurulan hükümlerin istem gibi ONANMASINA,
II-Sanık müdafiinin, mağdur S. A.’a karşı “nitelikli dolandırıcılık” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde:
Dolandırıcılık suçunun oluşması için haksız bir çıkar sağlanması, suçun teşebbüs halinde kaldığının kabulü için de, hazırlık hareketlerinin sona erip haksız çıkar elde edilmesine yönelik icra hareketlerine başlanılması gerektiğinden, Sanığın, mağdur S. A. ile, adı geçen mağdurun arkadaşı olan İ. D.’in e-mail bilgilerini kullanarak elektronik posta yolu ile iletişim kurmak suretiyle kendisini İ. D. gibi tanıtıp, hastası olduğu ve bu nedenle paraya ihtiyacı olduğundan bahisle banka hesap numaraları ve şifrelerini göndermesini istediği, mağdurun şüphelenip seni arayacağım diyerek internet kanalıyla görüşmeyi bırakıp arkadaşı İdil’i arayarak gerçeği öğrendiği somut olayda, banka hesap numarasının istenmesi ve öğrenilmesi hazırlık hareketi olup, hesap numarasının öğrenilmesinden sonra bu numaranın kullanılarak çıkar sağlanmaya yönelik icra hareketlerinin başlaması gerektiği ve sanığın bu bilgileri öğrense bile her zaman dolandırıcılık suçunun icra hareketlerine başlanmaktan vazgeçmesinin mümkün bulunduğu, bu nedenle olayda dolandırıcılık suçuna kalkışmaktan söz edilemeyeceği, hazırlık hareketinin kişisel verileri elde etmek suçunu oluşturup oluşturmayacağı, bu konuda dava bulunup bulunmadığı tartışılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm hüküm kurulması,
III-Sanık müdafiinin, mağdur A. O.’a karşı “nitelikli dolandırıcılık” suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüne yönelik temyiz itirazlarına gelince:
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin eylemlerin bir bütün halinde TCK.nun 244/4. maddesinde öngörülen suçu oluşturduğuna ilişen ve yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine; ancak:
5464 sayılı Banka Kartları ve Kredi Kartları Kanununun 3/e maddesi uyarınca, “kredi kartının, nakit kullanımı gerekmeksizin mal ve hizmet alımı veya nakit çekme olanağı sağlayan basılı kartı veya fiziki varlığı bulunmayan kart numarasını” ifade etmesi karşısında, mağdur A. O.’a ait kredi kartı bilgilerini haksız şekilde ele geçirerek internet üzerinden kendisine ait banka hesabına 2.500 TL para aktaran sanığın eyleminin, TCK.nun 245/1. maddesinde öngörülen banka veya kredi kartlarının kötüye kullanılması suçunu oluşturacağı gözetilmeden ve sanığın olayın başından itibaren pişman olduğunu savunması, adı geçen mağdurun, şikayetçi olmadığını, banka görevlisi olan tanık G. A. A.’ın ise, olayın öğrenilmesi ile birlikte sanığın hesabına aktarılan paraya bankaca bloke konulduğunu ve bu paranın banka tarafından mağdur A. O.’a ödenip sanığın hesabından mahsup edildiğini beyan etmeleri karşısında, Bloke edilen paranın hesap sahibinin izni veya mahkeme kararı olmaksızın yatırana veya bir başkasına iade edilip edilemeyeceği adı geçen mağdurun zararının giderilmesinde ve sonrasında bu zararın bankadaki hesabından mahsup edilmesinde sanığın ne şekilde katkısı bulunduğu tespit edilip sonucuna göre etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadan eksik inceleme sonucu, eylemin bilişim sistemlerinin araç olarak kullanılması suretiyle dolandırıcılık suçunu oluşturduğundan bahisle yazılı şekilde mahkûmiyetine hükmolunması,
SONUÇ: Yasaya aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, anılan suçlardan kurulan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 13.10.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
ÖZEL HUKUK AÇISINDAN
Olayın hukuki boyutu ceza hukukuna göre farklı değerlendirilmektedir. Kredi kartının tüketicinin kullanımına sunan banka bunun da güvenliğini almakla yükümlüdür. Banka bu güvenliği sağlayamazsa bu eyleminden dolayı medeni hukuk anlamında zararı tazmin etmekle yükümlüdür.
Yargıtay Kararındaki Ana Başlıklar
MANEVİ TAZMİNAT DAVASI: Davacıya ait davalı banka nezdindeki hesaba internet dolandırıcılığı suretiyle yapılan EFT işlemi sebebiyle davacının şüpheli sıfatıyla ifade verdiği iddiasına dayalı, davacı hakkında başlatılan soruşturmadan dolayı davalı bankanın kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir.
KUSUR SORUMLULUĞU: İnternet dolandırıcılığı suretiyle yapılan EFT işlemi sebebiyle davacının şüpheli sıfatıyla ifade verdiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemi davacı hakkında başlatılan soruşturmadan dolayı, davalı bankanın kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir.
BANKANIN SORUMLULUĞU: Manevi tazminat/davalı bankanın kusur ve sorumluluğunun olup olmadığının değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekmektedir. Dava dışı bankada gerçekleşen internet bankacılığı işleminde davalı bankanın ne gibi bir kusur ve sorumluluğunun olduğu karar gerekçesinde açıklanmaması isabetsizdir.
İNTERNET DOLANDIRICILIĞI: Yapılan EFT işlemi sebebiyle davacının şüpheli sıfatıyla ifade verdiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemi – davacı hakkında başlatılan soruşturmadan dolayı davalı bankanın kusur ve sorumluluğunun olup olmadığı değerlendirilerek karar verilmesi gerekmektedir.
YARGITAY KARARININ ÖZETİ: Dava, davacıya ait davalı banka nezdindeki hesaba internet dolandırıcılığı suretiyle yapılan EFT işlemi sebebiyle davacının şüpheli sıfatıyla ifade verdiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir. Davacı hesabına dava dışı Yapıkredi Bankası’ndan internet bankacılığı suretiyle yapılan usulsüz EFT işlemiyle para yatırılmış olup, dava dışı bankada gerçekleşen internet bankacılığı işleminde davalı bankanın ne gibi bir kusur ve sorumluluğunun olduğu karar gerekçesinde açıklanmamıştır. Bu itibarla, mahkemece, dava dışı Yapıkredi Bankası’nda gerçekleşen internet bankacılığı suretiyle dolandırıcılık eylemi sebebiyle davacı hakkında başlatılan soruşturmadan dolayı davalı bankanın kusur ve sorumluluğunun olup olmadığının değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır.
İLGİLİ KANUN MADDELERİ:
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu Madde 24
HUKUK YARGITAY KARARI
T.C
YARGITAY
11. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/5197
K. 2012/9507
T. 31.5.2012
DAVA: Taraflar arasında görülen davada Sivas 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 21.9.2010 tarih ve 2009/64-2010/315 Sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi tarafların vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi İhsan Akgül tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili, müvekkilinin davalı bankanın müşterisi olduğunu, hesabındaki paranın tanımadığı kişiler tarafından ATM’den çekildiğini, aynı tarihlerde müvekkili hesabına internet bankacılığı suretiyle dava dışı şirkete ait hesaptan EFT yapıldığını, yapılan bu EFT işlemi sebebiyle müvekkili hakkında dolandırıcılıktan dolayı ceza kovuşturması başlatıldığını, müvekkilinin Sivas İdare Mahkemesi üyesi olduğunu, bankanın gerekli güvenlik önlemlerini almaması sebebiyle internet yoluyla yapılan havale sonucu müvekkilinin şüpheli sıfatıyla ifade vermek zorunda kaldığını, bu sebeple müvekkilinin manevi olarak zarara uğradığını ileri sürerek, 10.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, davalı bankanın gerekli güvenlik önlemlerini almaması sebebiyle davacının hesabı üzerinden yapılan internet yoluyla dolandırıcılıktan soruşturma geçirdiği ve şüpheli sıfatıyla ifadesinin alındığı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne. 6.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.
1-) Dava, davacıya ait davalı banka nezdindeki hesaba internet dolandırıcılığı suretiyle yapılan EFT işlemi sebebiyle davacının şüpheli sıfatıyla ifade verdiği iddiasına dayalı manevi tazminat istemine ilişkindir.
Somut olayda, davalı bankanın Sivas Şubesi’nde davacıya ait hesapta bulunan 840,00 TL davacıya ait ATM kartının kopyalanması suretiyle dava dışı kişi veya kişilerce 8.3.2008 tarihinde çekilmiş, aynı hesaba iki gün sonra dava dışı B… Kaborta A.Ş.’ye ait dava dışı Yapıkredi Bankası’nda bulunan hesaptan internet bankacılığı suretiyle 950,00 TL EFT işlemi yapılmış ve davacı tarafından 14.3.2008 tarihinde kendisine ait olan miktar ( 840,00 TL ) bankadan çekilmiştir. Davacı hakkında Tokat Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından dava dışı B. Kaborta aş.’ye ait hesaptan internet bankacılığı suretiyle dolandırıcılık yapıldığı iddiasıyla soruşturma başlatılmış, şüpheli sıfatıyla davacının ifadesi alındıktan sonra dolandırıcılık eyleminin davacı tarafından gerçekleştirilmediği gerekçesiyle kamu davası açılmamasına karar verilmiştir. Mahkemece, davacı hesabına internet bankacılığı suretiyle usulsüz yapılan EFT işleminde davalı banka gerekli güvenlik önlemlerini almadığı gerekçesiyle kusurlu bulunarak yazılı şekilde karar verilmiştir.
Oysa yukarda açıklandığı şekilde gerçekleşen somut olayda, davacı hesabına dava dışı Yapıkredi Bankası’ndan internet bankacılığı suretiyle yapılan usulsüz EFT işlemiyle para yatırılmış olup, dava dışı bankada gerçekleşen internet bankacılığı işleminde davalı bankanın ne gibi bir kusur ve sorumluluğunun olduğu karar gerekçesinde açıklanmamıştır.
Bu itibarla, mahkemece, dava dışı Yapıkredi Bankası’nda gerçekleşen internet bankacılığı suretiyle dolandırıcılık eylemi sebebiyle davacı hakkında başlatılan soruşturmadan dolayı davalı bankanın kusur ve sorumluluğunun olup olmadığının değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bu sebeple bozulması gerekmiştir.
2-) Bozma neden ve şekline göre, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda 1 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödenen temyiz peşin harcın istemi halinde temyiz edene iadesine, 31.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.