Yargıtay Kararı – Boşanma Protokolü Eşya İadesi
T.C
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/4905
K. 2011/6619
T. 14.6.2011
DAVA: Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı eşya iadesi davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davacı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde temyiz eden davacı vekili Av. Erdal Ulu geldi. Davalı vekili gelmedi. Hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü.
KARAR: Uyuşmazlık, ortak konutta bulunan ev eşyaları ile bir kısım ziynet eşyalarının aynen iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir:Mahkemece davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-) Dosya kapsamına, toplanan delillere, mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verilmiş olmasına, takdirde de bir isabetsizlik bulunmamasına göre temyiz eden davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Davacı vekilinin ev eşyalarının bedeliyle otuz adet küçük altına dair temyiz itirazlarına gelince ;
Davacı vekili, dava dilekçesinde, tarafların 17.3.2008 tarihinde verilen kararla boşandıklarını, aynı gün davalının davacıyı kandırarak ortak konutta bulunan çeşitli ev eşyaları ve ziynetleri daha sonra vermek üzere bir boşanma protokolü imzalattığını, fakat boşanma gerçekleştikten sonra davalının davacının payına düşen ev eşyaları ve ziynetleri teslim etmediğini, peşi sıra mahkeme aracılığıyla yaptırılan tespitte ev eşyalarının ve davacının kişisel eşyalarının ortak konutta bulunduğunun ancak davaya konu ziynetlerin olmadığının saptandığını, taraflar arasındaki protokolün geçerli olmadığını, bir ivaz karşılığı olmadığından ibraname niteliği taşımadığını, bu yönüyle davacının ilerde doğabilecek bir dava hakkından vazgeçtiği şeklinde yorumlanamayacağını belirterek, tespitte belirlenen ev eşyaları ile bir kısım ziynet eşyalarının aynen iadesini, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili, tarafların anlaşmalı şekilde boşanmalarına karar verilirken tarafların serbest iradeleri ile bir boşanma protokolü düzenlendiğini, tarafların bu belge içeriğini boşanma davasında hakim önünde de tekrarladıklarını, anılan protokolde ev eşyalarının paylaşılması konusunda anlaşıldığını, buna karşın altın ve takılardan hiç söz edilmediğini, davacının boşanmadan üç-dört hafta önce ortak konutu terk ederek babasının evine gittiğini, giderken de altın ve ziynetlerini de beraberinde götürdüğünü, bundan birkaç gün sonra da davalının onayıyla ortak konuta gelerek istediği tüm eşyaları aldığını, bununla birlikte boşanmadan sonra davacı ve ailesinin davalıdan verilenlerin dışında para ve mal alabilmek için harekete geçtiklerini ve davalının evinde tespit yaptırdıklarını, davalının davacıya ait eşyaları vermeye hazır olduğunu, istediği zaman eşyalarını alabileceğini, buna bir itirazlarının olmadığını, diğer yandan davacıya nişan ve düğün sırasında iddia edildiği miktarda ziynet takılmadığını, sadece beş adet bilezikle otuz adet küçük altın takılıp küçük altınların da düğünden sonra bozdurulup eşya ve düğün borçları için harcandığını, davanın bir dayanağının bulunmadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Taraflar 14.8.2001 tarihinde evlenmişlerdir. Bu evliliklerinden çocukları bulunmamaktadır. Taraflar arasında Keşan 2. Asliye ( Aile ) Mahkemesi’nin 2010 / 13-175 Sayılı dosyasında görülen boşanma davası sırasında hazırlanan boşanma protokolünde tarafların birbirlerinden herhangi bir maddi ve manevi tazminat taleplerinin olmadığı belirtildiği gibi, ev eşyalarının taraflar arasında rızai olarak paylaşılması sebebiyle tarafların birbirlerinden herhangi bir eşya ya da tazminat taleplerinin bulunmadığı beyan edilmiştir. Her ne kadar mahkemece tarafların anlaşmalı şekilde boşanmalarına karar verilmiş ise de hükmün o davanın davalısı kadın tarafından temyiz edilmesi üzerine davayı açan kocanın duruşmada beyanının alınmaması sebebiyle bozulmuş, bozma ilamına uyan mahkemece de davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar 27.10.2010 tarihinde kesinleşmiştir. Bu haliyle anlaşmalı boşanmaya dayanak yapılan boşanma protokolü hükümsüz kaldığı gibi, protokolde ev eşyalarının rızai olarak paylaşıldığının belirtilmesi söz konusu eşyaların fiilen davacıya teslim edildiği anlamına gelmez. Kaldı ki davacı kişisel eşyalarının iadesini her zaman isteyebilir. Açılan davada da davalı cevap dilekçesiyle davacının eşyalarını alabileceğini, buna bir itirazlarının olmadığını beyan ettiğine göre talep doğrultusunda ev eşyalarının yarısının aynen iadesine, mümkün olmadığı takdirde yarı bedelinin davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde boşanma protokolünden ve davacının boşanma davasında mahkeme huzurundaki beyanından söz edilerek bu konudaki istemin reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Öte yandan dosya kapsamı ve tanık beyanlarına göre davacının evden ayrılış biçimine göre davaya konu ettiği ziynet eşyalarını beraberinde götürebilecek koşullara sahip ise de davalı cevap dilekçesinde davaya konu edilen otuz adet küçük altının evlilik birliği içinde bozdurularak düğün ve eşya borçlarının ödemesinde kullanıldığını kabul etmiştir. Davalı ziynetlerin borç ödemesinde kullanıldığını savunduğuna göre davada ispat külfeti yer değiştirmiştir. Davalı iade edilmemek üzere söz konusu ziynet eşyasının kendisine verildiğini kanıtlamadıkça iade ve tazminle yükümlüdür. Davalı taraf ise otuz adet küçük altının iade edilmemek üzere aldığını kanıtlayamamıştır. Bu durumda mahkemece otuz adet küçük altın yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması yerinde değildir.
Hüküm bu sebeplerle bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün yukarıda (2) numaralı bentte yazılı sebeplerle BOZULMASINA, Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davacı yararına takdir olunan 825 TL vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine ve temyiz harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 14.6.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.