Yargıtay Kararı – Nafaka Artırımı
T.C
YARGITAY
3. HUKUK DAİRESİ
E. 2013/18061
K. 2014/2422
T. 18.2.2014
KAVRAMLAR
Nafaka Artırımı
Yoksulluk Nafakası
İştirak Nafakası
Dul Yetim Aylığı
DAVA: Taraflar arasında görülen nafaka artırımı, yoksulluk nafakasının kaldırılması davasının yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen hüküm davacı-k.davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR: Davacı vekili dilekçesi ile; tarafların 2005 tarihli kararla boşandıklarını, davacı için aylık 200 TL yoksulluk, çocukları için de 200’er TL iştirak nafakası bağlandığını; 8 yıldır aynı miktarların ödendiğini, müvekkillerinin ihtiyaçların değiştiğini ve arttığını; aldıkları nafakanın yetersiz geldiğini, davalının ekonomik durumunun ise iyi olduğunu ileri sürerek; yoksulluk ve iştirak nafakalarının aylık 500’er TL’ye çıkartılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiş; birleştirilen davasında ise, davalı kadının anne-babasından dul-yetim aylığı aldığını belirterek; yoksulluk nafakasının kaldırılmasını istemiştir.
Mahkemece; birleşen 2013/363 Esas numaralı davada, davanın kabulü ile; davalı kadına bağlanan yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, asıl davada davacının yoksulluk nafakasının artırılması talebinin reddine; müşterek çocuklar A. ve A. için talebin kısmen kabulü ile; A. C. K.’nin aylık iştirak nafakasının 150,00 TL artırılarak nafakanın 350,00 TL’ye çıkartılmasına, A.’nin aylık iştirak nafakasının 200,00 TL artırılarak nafakanın 400,00 TLye çıkartılmasına, davacının fazlaya dair talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı-karşı davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Ancak, T.M.K.nun 176/3. maddesi uyarınca; irat biçiminde ödenmesine karar verilen maddi tazminat veya nafaka, alacaklı tarafın yeniden evlenmesi ya da taraflardan birinin ölümü halinde kendiliğinden kalkar; alacaklı tarafın evlenme olmaksızın fiilen evliymiş gibi yaşaması, yoksulluğunun ortadan kalkması ya da haysiyetsiz hayat sürmesi halinde mahkeme kararıyla kaldırılır.
Davacı (birleşen davada); yukarıdaki yasa hükmü gereğince; davalının yoksulluğunun zail olduğu iddiasıyla nafakanın kaldırılmasını istemektedir. Bu durumda, öncelikle yoksulluk kavramı üzerinde durmak gerekir.
Yargıtay H.G.K.nun 7.10.1998 tarih ve1998/ 2-656-688 Sayılı kararında da kabul edildiği gibi yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür (eğitim) gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanları yoksul kabul etmek gerekir.
Hemen belirtmek gerekir ki; H.G.K.’nun yerleşik kararlarında “asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması” yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu kabul edilmediği gibi asgari ücretin üzerinde gelire sahip olunması da yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemiştir. (HGK.nun 7.10.1998 gün, 1998/2-656 E, 1998/688 K.,HGK.nun 26.12.2001 gün 2001/2-1158-1185 Sayılı ve HGK.nun 1.5.2002 gün 2002/2-397-339 Sayılı kararları). Bu durum, ancak, nafakanın miktarını tayinde etken olarak dikkate alınmalıdır.
Somut olayda; her ne kadar davalı kadının boşanmadan sonra anne-babasından dul ve yetim aylığı aldığı sabit ise de; mahkemenin gerekçesinde belirtildiği gibi davalının; aldığı aylığın, toplamda 1.035,43 TL olmadığı (aylık 763,48 TL olduğu); aldığı nafaka miktarıyla maaşı toplamının, onu, yoksulluktan kurtaracak mahiyette bulunmadığı; dolayısıyla, yoksulluk nafakasının kaldırılması şartlarının gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Ne var ki, tarafların mali durumlarının değişmesinin iradın artırılmasını veya azaltılmasını gerektireceği gözetilerek, davalının almış olduğu dul ve yetim maaşı nedeniyle, nafakada (çoğun için de az da var ilkesi gereğince) davacının gelir durumu da gözetilerek, uygun bir indirime karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde nafakanın kaldırılmasına karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 18.2.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.