Yargıtay Kararı – Kadastro Tespitine İtiraz
T.C
YARGITAY
20. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/13150
K. 2011/11634
T. 17.10.2011
DAVA: Taraflar arasındaki Kadastro Tespitine İtiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar Ş…. Y…. ve Ş…. D…. tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR: Kadastro sırasında Kaşıklı köyü 109 ada 4, 101 ada 34 ve 49, 110 ada 1, 34, 48 ve 61 parsel sayılı taşınmazlar, senetsizden Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılar, taşınmazların dedelerinden kalma 100 yılı aşkın bir süredir zilyet ettikleri iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın reddine ve davaya konu parsellerin kadastro tutanağında belirtildiği gibi tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar Ş…. Y…. ve Ş…. D…. tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, Kadastro Tespitine İtiraz a ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 Sayılı Kanunun 4 üncü maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; davacı gerçek kişiler tarla-çayır ve arsa niteliğiyle kimin tarafından kullanıldığı bilinemediğinden Hazine adına tespit edilen taşınmazlara yönelik olarak kazandırıcı zamanaşımıyla zilyetliğe dayanarak Kadastro Tespitine İtiraz davası açmışlardır. Ancak çekişmeli taşınmazların orman niteliğinde taşınmaza hudut olduğu saptanmasına rağmen, çekişmeli taşınmazların orman niteliğinde olup olmadığı hususunda bir araştırma yapılmamış, mahalli bilirkişiler kadastro öncesine kadar tarım arazisi olarak kullanıldığını, ancak terör sebebiyle 1992 yılında köyün boşaltıldığını ve 2002 yılında köye tekrar dönüş izni verildiğini, ziraat bilirkişi ise 2. sınıf tarım arazisi olduğunu ancak kullanılmadığını ve toprak işlemesi yapılmadığını açıkladığı halde mahkemece çelişkiler giderilmeden gerekçede davacıların köyü terklerinden öncesinde ve sonrasında ekonomik amaca uygun kullanımları olmadığı ve güvenlik sebebiyle köyün terk edilmesinin yasal anlamda iradi terk olmayacağı değerlendirilmemiş, bu sebeple köyün zorunlu olarak terkinden önceki davacıların zilyetlikleri ve sürdürülüş biçimi yeterince araştırılmamış, çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmazların kadastro tutanaklarında davalı olan varsa dava dosyaları getirtilerek çekişmeli taşınmazların konumu birlikte araştırılmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazların öncesinin orman niteliğinin ve hukuki durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için, yöreye ait bulunabilecek en eski memleket haritası, amenajman planı, hava fotoğrafıyla belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalarla varsa topografya haritalarıyla 1985-1990’lı yıllardan sonraki durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek bir orman, bir ziraat ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılarak memleket haritası, hava fotoğrafı, amenajman planı, münhanili harita ve topografya haritası çekişmeli taşınmaza ve çevresine uygulanarak haritalardaki konumu saptanıp, taşınmazın eğimi duraksamaya yer vermeyecek biçimde hesaplatılmalı, anılan belgeler, çekişmeli taşınmazla birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; çekişmeli taşınmaza komşu kadastro parsellerine ait kadastro tespit tutanaklarının dayanakları uygulanmalı, 3116, 4785 ve 5658 Sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu v e zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 Sayılı Kanunun 45 inci maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesi’nin 1.6.1988 sağlayan gün ve 31/13 E.K.;14.3.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.6.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararlarıyla iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 3.3.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Kanunun 14 üncü maddesiyle yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli;varsa üzerindeki ağaçların cinsleri yaşları, adetleri belirlenmeli, kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukuken ve bilimsel olarak ve H.G.K.nun 15.11.2000 gün ve 2000/20-1663/1694 Sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi %12’nin üzerinde olan toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 Sayılı Kanunun 1/j bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmelidir.
Yukarıdaki yöntemle yapılan araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın evveliyatının ve fiili durumunun orman olmadığının, ancak taşınmazlardan biri ya da birkaçının tüm yönlerde devlet ormanıyla çevrili orman içi açıklık olduğunun saptanması halinde 6831 Sayılı Kanunun 17/2 nci maddesi kapsamındaki yerlerden olduğu düşünülmeli, orman araştırması sonucunda davaya konu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu saptandığı taktirde, bu kez, zilyetlik yoluyla kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Öncelikle, 1985-1990’lı yıllara ait memleket haritası ve hava fotoğraflarında taşınmazın niteliğinin ne şekilde görüldüğü, zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı yönünde rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları, davalıysa dava dosyaları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişi ve varsa zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; köyün zorunlu olarak terkinden önce kadastro tespit tarihine kadar zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp, ekonomik amaca uygun bir zilyetlik olup olmadığı araştırılmalı, kadastro tutağında imzası bulunan tutanak tespit bilirkişileri dinlenmeli, oluşursa mubayenet giderilmeli, davacı gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli, zorunlu sebeplerle terkin iradi terk sayılamayacağı değerlendirilmeli; 3402 Sayılı Kanunun 14 üncü maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de Tapu Sicil ve Kadastro Müdürlükleriyle mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Kanunun getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacıların temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde yatıranlara iadesine 17.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.