Açık Artırma İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/6968
K. 2005/8098
T. 13.9.2005
• HUSUMET ( Önalım Davası – Açık Artırma İle Satılan Payın Açık Artırma Tarihi İtibariyle Doğan Önalım Hakkının Alıcıya Karşı Kullanılması Gereği/Satıcının Davalı Sıfatı Bulunmadığı )
• ÖNALIM DAVASI ( Açık Artırma İle Satılan Payın Açık Artırma Tarihi İtibariyle Doğan Önalım Hakkının Alıcıya Karşı Kullanılması Gereği – Satıcının Davalı Sıfatı Bulunmadığı )
• AÇIK ARTIRMA İLE SATILAN PAY ( Satış Sözleşmesi Açık Artırma Yapılmakla Gerçekleşmiş Olacağından Açık Artırma Tarihi İtibariyle Doğan Önalım Hakkının Alıcıya Karşı Kullanılması Gereği )
4721/m.732,733
818/m.225
3194/m.17
ÖZET : Borçlar Kanunu ‘nun 225/2. maddesi hükmü gereği satış sözleşmesi açık artırma yapılmakla gerçekleşmiş olacağından açık artırma tarihi itibariyle doğan önalım hakkının alıcıya karşı kullanılması gerekir. Dava ise payını satan paydaşa karşı açıldığından satıcı Maliye Hazinesi’nin bu davada davalı sıfatı bulunmamaktadır.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak Maliye Hazinesi tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davalı vekili Av. A. geldi. Davacı ve vekili gelmedi. Hazır bulunan davalı hazine vekilinin sözlü açıklamaları dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık, önalım hakkına konu edilen payın iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, imar uygulaması ve bedelsiz kamulaştırma sonucu davalı Maliye Hazinesi’nin. davacının maliki olduğu 3 parsel No’lu taşınmazda paydaş haline geldiğini, İmar Yasası’nın 17. maddesi hükmü gereği davalının payını takdir edilecek değer üzerinden müvekkiline teklif etmesi gerekirken ihale ile 18.8.2004 tarihinde 274.150.000.000 TL bedelle K. isimli şahsa sattığını, davacının da bu ihaleye girmesine rağmen fahiş teklifler karşısında geri çekilmek zorunda kaldığını, şimdi ön alım hakkını kullanmak istediğini, alıcı adına henüz tescil yapılmadığından davanın satıcı hazineye yöneltildiğini belirterek dava konusu edilen payın iptali ile davacı adına tescilini talep etmiştir.
Davalı Maliye Hazinesi vekili, ihalenin davacının isteği sonucu yapıldığını, ihaleye katılan davacının bir kez artırımda bulunduktan sonra çekildiğini, bu şekilde değerin yükselmesini istemediğini şimdi ise düşük bedelle payı alabilmek için kötü niyetle dava açtığını, ihaleden çekilmenin önalım hakkından feragat olarak yorumlanması gerektiğini, davanın da Medeni Kanunun 732 ve devamı maddelerine göre açılmış bir dava olmadığını, ihale ile satış yapılan alıcıya tapunun henüz devredilmediğini, davanın kendilerine yöneltilemeyeceğini belirterek haksız açılan davanın reddini savunmuştur.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisini veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılması ile de kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılabilir. Türk Medeni Kanunu’nun 733/3 maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
Olayımıza gelince; dava konusu edilen 3 parsel No’lu taşınmazdaki 423/2400 pay davalı paydaş Maliye Hazinesi tarafından 18.08.2004 tarihinde yapılan ve 09.09.2004 tarihinde kesinleşen isteğe bağlı açık artırma ile 274.150.000.000 TL bedelle dava dışı K. isimli şahsa satılmış, satışı takiben davacı tarafından satıcı paydaş Maliye Hazinesi aleyhine 23.08.2004 tarihinde işbu dava açılmıştır. İsteğe bağlı açık artırma suretiyle yapılan satışlarda diğer paydaşlar yönünden Borçlar Kanunu’nun 225/2. maddesi hükmü gereği satış sözleşmesi açık artırma yapılmakla gerçekleşmiş olacağından açık artırma tarihi itibariyle doğan önalım hakkının alıcıya karşı kullanılması gerekir. Dava ise payını satan paydaşa karşı açıldığından Maliye Hazinesi’nin bu davada davalı sıfatı bulunmamaktadır. Bu itibarla davanın husumet yönünden reddi ile yargılamada kendisini vekille temsil ettiren davalı lehine dava değeri üzerinden nispi vekalet ücreti takdiri gerekirken yargılama sırasında payın, alıcısı dava dışı K. tarafından davacıya satıldığından ve davanın konusuz kaldığından söz edilerek maktu vekalet ücretine hükmedilmesi doğru olmadığı gibi, vekalet ücretinin de kendisini vekille temsil ettiren davalı yerine davalı vekiline verilmesi hatalı görüldüğünden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarda yazılı nedenlerle hükmün BOZULMASINA ve Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen Hazine yararına 400.- YTL vekalet ücreti takdirine, 13.09.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
18. HUKUK DAİRESİ
E. 2001/9726
K. 2001/8865
T. 15.10.2001
• İMAR YASASINA GÖRE ORTAKLAŞTIRMA ( Ortaklığın Giderilmesi İçin Malikler Arasında Bir Anlaşmaya Varılamazsa Ortaklaştırılan Taşınmazlardan Herbirinin Önceki Geçer Değerinin Belirlenmesi )
• ORTAKLIĞIN GİDERİLMESİ ( İmar Yasasına Göre Ortaklaştırma Halinde Kat Mülkiyetinin Durumu )
• TOPTAN EŞYA FİYAT ENDEKSİ ( İmar Yasasına Göre Ortaklaştırılan Taşınmazlarda Ortaklığın Giderilmesi İçin Taşınmazlardan Herbirinin Önceki Geçer Değerinin Belirlenip Bu Endeksin Uygulanması )
• AÇIK ARTIRMA İLE SATIŞ ( Ortaklaştırılan Taşınmazların Tümünün Bedelinin Ödenmemesi )
634/m.54,46
ÖZET : İmar Yasasına göre ortaklaştırılan taşınmazlarda ortaklığın giderilmesi için malikler arasında bir anlaşmaya varılamazsa, ortaklaştırılan taşınmazlardan her birinin ortaklaştırmadan önceki geçer değerleri belirlenip, bu değerlere toptan eşya fiat endeksleri uygulanmak suretiyle dava tarihine ulaştınlıp uyarlanmasından sonra, bunlardan değeri en yüksek olan taşınmaz ınaliklerine öteki taşınmazları saptanan değeri ile satın almaları için teklife karar verilir ve teklif kabul edilip bedel ödenince ortaklık giderilmiş olur.
Belirlenen yasal sürede bedel ödenmez yada banka mektubu veya ayni teminat gösterilmez ise ortaklaştırılan taşınmazların tümü, imar durumuna göre mümkünse kat mülkiyetinin muhafazası ve diğer gayrimenkuller buna ilhak edilerek, mümkün değilse kat mülkiyeti kaldırılarak açık artırma yoluyla satılıp ortaklık giderilir. Satış bedeli, taşınmazların saptanmış olan değerleri arasındaki orana göre, maliklere paylaştınlır.
DAVA : Dava dilekçesinde İmar Yasası uygulaması sonucu oluşan ortaklığın giderilmesi istenilmiştir. Mahkemece davanın kabulü cihetine gidilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Temyiz isteminin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
KARAR : Dava, Kat Mülkiyeti Yasasının 54. maddesi gereğince ortaklığın giderilmesi istemine ilişkindir. Belediyece 14.12.1995 tarihinde yapılan imar uygulaması nedeniyle tapuda davalılar adına kayıtlı olup üzerinde kat mülkiyetine tabi ( kat irtifaklı ) yapı bulunan 296,25 m2 alanlı 8 parsel sayılı taşınmaz ile davacılar adına kayıtlı olan 267 m2 alanlı 49 parsel sayılı taşınmaz, İmar Yasasının 16. ve izleyen maddeleri uyarınca ortaklaştırılarak ( ve her iki parselden düzenleme ortaklık payı da düşülerek ) dava konusu 347 m2 alanlı 5 no.lu parsel oluşturulmuş; davacılar, bu ( 5 parsel sayılı ) taşınmazdaki ortaklığın giderilmesini istemişlerdir. Mahkemenin, Kat Mülkiyeti Yasasının 54. maddesi hükümleri çerçevesinde ortaklığın giderilmesine ilişkin ilk kararı, davacılar vekilinin temyizi üzerine Dairemizce bozulmuştur. Mahkemece, bozma ilamına uyulmuş ise de bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmediği gibi, Kat Mülkiyeti Yasasının 54. maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarında öngörülen esaslar da yeterince dikkate alınmadan hüküm kurulmuştur.
Şöyle ki;
1- İmar Yasası hükümlerine göre ortaklaştırılan 8 ve 49 parsel sayılı taşınmazlardan her birinin ( bu bağlamda 8 no.lu parsel üzerindeki kat irtifaklı yapının ) ortaklaştırmadan önceki geçer değerleri Kat Mülkiyeti Yasasının 54. maddesinin ikinci fıkrası gereğince ve Yargıtay uygulamaları doğrultusunda belirlenip, bu değerlere toptan eşya fiyat endeksleri uygulanmak suretiyle dava tarihine ulaştırılıp uyarlanmasından sonra, bunlardan değeri en yüksek olan taşınmazın ( alanı itibariyle daha büyük ve üzerinde yapı bulunan 8 no.lu parselin daha değerli olacağı kuşkusuzdur ) maliklerine, öteki ( 49 parsel sayılı ) taşınmazı -saptanan değeri ile-satın almalarını teklife karar verilmesi gerekirken; yalnızca ortaklaştırma sonucu oluşan 5 no.lu parselin değerinin belirlenmiş olması ve paydaşların bu parseldeki arsa payları nazara alınmak suretiyle en büyük pay sahibi ölan tek bir paydaşa teklifte bulunulması,
2- Ortaklaştırma sonucu oluşan 13099 ada 5 parsel sayılı taşınmazın imar durumuna göre üzerindeki kat mülkiyetini ( kat irtifakını ) koruma olanağı bulunup bulunmadığının ilgili belediyeden sorulması ve bilirkişi aracılığıyla incelenip saptanması gerektiğinin dikkate alınmaması,
3- Kabule göre de; taşınmazda en fazla pay sahibi olan ( 210/2960 arsa paylı ) paydaşa, öteki paydaşların paylarını satın almasının önerilmesine ilişkin kararın sonucu beklenmeden ( ödemesi gereken miktar açıkça belirtilip, öngörülecek belli süre içerisinde teklifi kabul edip parayı mahkeme veznesine ya da gösterilecek bir bankaya yatırması beklenip, bu konuda kesin sonuç alınmadan ) 54. maddenin üçüncü fıkrasının uygulanamayacağı düşünülmeden ve bu bağlamda HUMK. nun 388. maddesinin son fıkrası hükmü gözetilmeden infazda kuşku ve tereddüt uyandıracak biçimde hüküm kurulması, Doğru görülmemiştir. Mahkemece, hükmüne uyulan önceki bozma ilamı ile yukarıda açıklanan hususlar birlikte gözönünde tutulmak suretiyle;
a- Öncelikle, ortaklaştırılan 8 ve 49 parsel sayılı taşınmazların ortaklaştırmadan önceki geçer değerleri Kat Mülkiyeti Yasasının 54. maddesinin ikinci fıkrası gereğince belirlenip, Yargıtay uygulamaları doğrultusunda bu değerlere toptan eşya fiyat endeksleri uygulanmak suretiyle dava tarihine ulaştırılıp uyarlandırılmasından sonra, bunlardan değeri en yüksek olan taşınmazın maliklerine, öteki taşınmazı saptanan değeri karşılığında satın almalarını teklife karar verilmesi, bu kararda belirtilen bedel, yine kararda belirlenecek olan makul ve belli bir süre içerisinde mahkeme veznesine ( ya da hakimin göstereceği bir bankaya ) yatırıldığında ortaklık giderilmiş olacağından, bu yolda hüküm kurulması,
b- Yukarıda sözü edilen teklif kararı uyarınca öneri kabul edilmez ya da kararın kesinleşmesinden itibaren yapılacak tebligat üzerine en yüksek değerli taşınmaz maliklerince tebliğden başlayarak bir ay içinde bedel ödenmez ( banka heşabına ya da mahkeme veznesine yatırılmaz ) yahut banka mektubu veya ayni teminat gösterilmez ise ortaklıştırılan taşınmazların tümü ( yani 8 ve 49 no.lu parsellerin ortaklaştırılmasıyla oluşan 5 no.lu parsel ); imar durumuna göre üzerindeki kat mülkiyetine tabi ( kat irtifaklı ) yapının nitelikleri de dikkate alınarak kat irtifakının muhafazası mümkün işe o haliyle, mümkün değilse kat irtifakı kaldırılarak, açık artırma yoluyla satılıp ortaklığın giderilmesine ve satış bedelinin her taşınmazın 54. maddenin ikinci fıkrası uyarınca saptanmış olan değerleri arasındaki orana göre maliklere paylaştırılmasına karar verilmesi gerekir.
SONUÇ : Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince ( BOZULMASINA ), temyiz peşin harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 15.10.2001 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
13. HUKUK DAİRESİ
E. 2006/15447
K. 2007/2661
T. 27.2.2007
• AÇIK ARTIRMA SURETİYLE GÜMRÜKLÜK EŞYA SATIMI ( İki İhale Arasındaki Fark Bedelinin Tahsili – Tasfiye Tüzüğünde İkinci Satış Bedelinin Birinci Satış Bedelinden Az Olması Halinde Farkın Davacı İdareye Ödeneceğinin Hükme Bağlandığı )
• İKİ İHALE ARASINDAKİ FARK BEDELİNİN TAHSİLİ ( Açık Artırma Suretiyle Gümrüklük Eşya Satımı – Tasfiye Tüzüğünde İkinci Satış Bedelinin Birinci Satış Bedelinden Az Olması Halinde Farkın Davacı İdareye Ödeneceği Hükme Bağlandığı )
• SATIŞ BEDELİNİN SÜRESİ İÇERİSİNDE ÖDENMEMESİ ( Sözleşmenin Bozulacağı – Gümrüklük Eşyanın Yeniden Satışa Sunulacağı )
• KDV VE ARDİYE ÜCRETİNİN TAHSİLİ ( Satış Bedelinin Süresi İçerisinde Ödenmemesi Halinde Sözleşmenin Bozulacağı ve Gümrüklük Eşyanın Yeniden Satışa Sunulacağı )
1724 Sayılı Tasfiye Tüzüğü m. 19/c
ÖZET : Davacı, açık artırma suretiyle davalı şirkete gümrüklük eşya sattığını, sözleme imzaladıklarını, sözleşme öngörülen süre irisinde karalaştırılan satış bedelinin ödenmediğini, sözleşmeyi fesh edip, yeniden ihale açtıklarını bu kez farklı bedelle satışın gerçekleştiğini, iki ihale arasındaki fark bedelinin, KDV ücretinin ve ardiye ücreti ki toplam …TL.nın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
1724 sayılı Tasfiye Tüzüğünün 19/c maddesinde açıkça satış bedelinin süresi içerisinde ödenmemesi halinde, sözleşmenin bozulacağı gümrüklük eşyanın yeniden, satışa sunulacağı, ikinci satış bedelinin birinci satış bedelinden az olması halinde iki satış bedeli arasındaki, farkın davacı idareye ödeneceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümler tarafları bağlar. Bu durumda mahkemece iki ihale bedeli arasındaki farka hükmedilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne ve kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Davacı, açık artırma suretiyle davalı şirkete gümrüklük eşya sattığını, 4.10.2002 gününde sözleme imzaladıklarını, sözleşme öngörülen süre irisinde karalaştırılan 14.970.000.000 TL. satış bedelinin ödenmediğini, sözleşmeyi fesh edip, yeniden ihale açtıklarını bu kez 4.400.000.000 TL. bedelle satışın gerçekleştiğini, iki ihale arasındaki fark bedel olan 10.570.000.000 TL.nın, 285.500.000 TL KDV ücretinin ve 1.586.000.000 TL ardiye ücreti ki toplam 12.441.500.000 TL.nın tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, savunmada bulunmamıştır.
Mahkemece, davacının iki ihale arasındaki fark bedeli değil, ilk ihalede davalıdan sonra verilen en uygun teklif ile ikinci davalıdan sonra verilen en uygun teklif ile ikinci ihale arasıdaki fark bedelini isteyeceği gerekçe gösterilmek suretiyle 6.600.000.000 TL. ihale TL. ihale bedeli farkı, 1.586.000.000 TL. ardiye ücreti bedeli ve 285.500.000 TL. KDV ücreti alacağının tahsiline karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Gerek taraflar arasında düzenlenen 4.10.2002 tarihli sözleşmenin 1. maddesinde ve gerekse 24.10.2000 tarihli Resmi Gazetede yayımlanıp yürürlüğe giren 1724 sayılı Tasfiye Tüzüğünün 19/c maddesinde açıkça satış bedelinin süresi içerisinde ödenmemesi halinde, sözleşmenin bozulacağı gümrüklük eşyanın yeniden, satışa sunulacağı, ikinci satış bedelinin birinci satış bedelinden az olması halinde iki satış bedeli arasındaki, farkın davacı idareye ödeneceği hükme bağlanmıştır. Bu hükümler tarafları bağlar. Bu durumda mahkemece iki ihale bedeli arasındaki farka hükmedilmesi gerekirken kaçırılan fırsat esasına dayalı olarak davalıdan sonra en uygun teklifi veren şahsın teklif ettiği fiyatla ikinci ihalede gerçekleşen fiyat arasındaki fark bedele hükmedilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, 27.02.2007 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/30580
K. 2011/1869
T. 24.2.2011
• İHALENİN FESHİ (İlan Edilen Başlama ve Bitiş Saatleri Arasında Gerçekleştirilmemesi)
• AÇIK ARTIRMA TUTANAĞI (İhalenin İlan Edilen Başlama ve Bitiş Saatleri Arasında Gerçekleştirilmediğinin Tespit Edilmesi – Başlı Başına Fesih Nedeni Olduğu)
• İHALENİN BAŞLAMA VE BİTİŞ SAATLERİ (Arasında Gerçekleştirilmemesinin Başlı Başına İhalenin Feshine Neden Olacağı)
2004/m. 134
ÖZET : Satış ilanında ihalenin 16.15–16.25 saatleri arasında yapılacağı belirtilmesine rağmen, açık artırma tutanağında ihalenin 15.15–15.26 saatleri arasında yapıldığı tespit edilmiştir. Bu durumda ihale, ilan edilen başlama ve bitiş saatleri arasında gerçekleştirilmediğinden, bu eksiklik başlı başına fesih nedenidir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
Kural olarak ihalenin şartnamede ilan edilen saatlerde başlayıp ve bitirilmesi gereklidir. Ancak, artırmanın devam etmesi halinde ihale saatinin belirlenen saatten sonraya taşması durumu bu kuralın tarafların menfaatine uygun gelen istisnasıdır. Ne var ki, satış ilanında ihalenin 16.15–16.25 saatleri arasında yapılacağı belirtilmesine rağmen, açık artırma tutanağında ihalenin 15.15–15.26 saatleri arasında yapıldığı tespit edilmiştir. Bu durumda ihale ilan edilen başlama ve bitiş saatleri arasında gerçekleştirilmediğinden, bu eksiklik başlı başına fesih nedenidir.
O halde mahkemece bu husus re’sen nazara alınarak şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken istemin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), 24.02.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/10313
K. 2008/12711
T. 17.11.2008
• ÖNALIM HAKKINA DAYALI PAYIN İPTALİ VE TESCİL ( Yapılan Satış Davacıya Noter Aracılığıyla Bildirilmediğinden Dava İki Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Süresinde Açıldığı – Esasa Girilmesi Gereği )
• ÖNALIM HAKKININ KULLANILMASINDA SÜRE ( Satışın Hak Sahibine Bildirildiği Tarihin Üzerinden Üç Ay ve Her Halde Satışın Üzerinden İki Yıl Geçmekle Düşeceği – Bu Sürenin Hak Düşürücü Süre Olduğu )
• HAK DÜŞÜRÜCÜ SÜRE ( Önalım Hakkına Dayalı Payın İptali ve Tescil – Önalım Hakkı Satışın Hak Sahibine Bildirildiği Tarihin Üzerinden Üç Ay ve Her Halde Satışın Üzerinden İki Yıl Geçmekle Düşeceği )
• AÇIK ARTIRMA YOLUYLA SATIŞIN KURULMASI ( Önalım Hakkı – Yapılan Satış Davacıya Noter Aracılığıyla Bildirilmediğinden Dava İki Yıllık Hak Düşürücü Süre İçinde Süresinde Açıldığından Esasa Girilmesi Gereği )
4721/m.705, 733, 1022
818/m.225,231
ÖZET : Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
Önalım hakkının ilişkin bulunduğu taşınmazdaki 785/2400 pay önceki paydaş M. Belediye Başkanlığı tarafından ihale ile 20.11.2003 tarihinde davalı şirkete satılmıştır. Yapılan pay satışı tapu siciline 05.10.2006 tarihinde tescil edilmiştir. Bu durumda davacının da önalım hakkını kullanması için hak düşürücü süre bu tarihten itibaren başlamıştır. Yapılan satış davacıya noter aracılığıyla bildirilmediğinden dava iki yıllık hak düşürücü süre içinde süresinde açılmıştır. Mahkemece, işin esasının incelenerek oluşan sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair karar davacı tarafından süresi içinde duruşmalı olarak temyiz edilmiş ise de taraflar duruşma günü tebliği için pul eklemediğinden duruşma isteminin reddine karar verildikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık önalım hakkına dayalı payın iptali ve davacı adına tescili istemine ilişkindir. Mahkemece, istemin süre yönünden reddine karar verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, dava dilekçesinde, 18 Ada 1 parselde hissedar olduğunu, davalının diğer hissedardan payını satın aldığını, aynı bedelle kendisinin satın almak istediğini ileri sürerek davalı adına oluşan payın iptali ile adına tescilini istemiştir. Davalı vekili, dava konusu payı müvekkilinin ihale ile Belediye’den 20.11.2003 tarihinde satın aldığını, hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığını, hazine tarafından dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ve tescili için dava açıldığını, taşınmazın değerinin dava tarihi itibariyle arttığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla kullanılabilir hale gelir.
Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. TMK.nun 733/3. maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
B.K’nun 225/2. maddesi “herkesin iştirak edebildiği ihtiyari ve aleni müzayedelerde satımın, satıcının ihalesi ile münakit olur” hükmünü içermektedir. Madde hükmünden de açıkca anlaşıldığı üzere aleni ve herkesin katılabileceği ihtiyari artırmada satış sözleşmesi ihale memurunun veya devir edenin ihaleyi açıklamasıyla kurulmuş olur.Fakat taşınmazın mülkiyeti Borçlar Kanunu’nun 231. maddesi hükmü uyarınca ancak tapu siciline kaydedilmekle geçer. Dava konusu payın belediye tarafından 20.11.2003 tarihinde isteğe bağlı arttırma ile davalıya usulüne uygun olarak satıldığı ve bedelinin tahsil edildiği hususlarında yanlar arasında uyuşmazlık bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; TMK.nun 733. maddesinde öngörülen iki yıllık hak düşürücü sürenin, isteğe bağlı açık arttırmalarda ihale tarihinde mi yoksa, satışın tapu siciline tescil edildiği tarihte mi işlemeye başlayacağı buna göre davanın süresinde açılıp açılmadığı noktasında toplanmaktadır.
TMK. 705. maddesi hükmü uyarınca kural olarak taşınmaz mülkiyetinin kazanılması tescille olur.Diğer yandan aynı Yasanın 1022.maddesi gereğince ayni haklar kütüğe tescil ile doğar ve bundan sonra üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilir hale gelir.Önalım davalarında hak düşürücü süreyi düzenleyen TMK.nun 733.maddesinde; satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiş ve hakkın, satışın hak sahibine bildirildiği tarihten itibaren üç ay ve herhalde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşeceği öngörülmüştür. Maddedeki “satıştan” tapu memuru önünde yapılan ve tapu kütüğüne tescil edilen satış kasdedilmektedir. Çünkü ayni hak tapu kütüğüne tescil ile doğar. Önalım hakkının kullanılması için hak düşürücü sürenin ihalenin kesinleştiği tarihten itibaren başlatılması düşünülemez. Dava açma tasarrufi bir işlem olduğuna göre üçüncü kişiler yönünden mülkiyet, iktisabın tapu kütüğüne tescil edilmesi ile doğacağından ve ancak bundan sonra tapu sicilinin aleniyetinden söz edilebileceğinden bildirim yapılmayan hallerde iki yıllık hak düşürücü sürenin bu tescil tarihinden itibaren başlaması gerekir.
Olayımıza gelince; Önalım hakkının ilişkin bulunduğu 1 parsel No’lu taşınmazdaki 785/2400 pay önceki paydaş Mustafapaşa Belediye Başkanlığı tarafından ihale ile 20.11.2003 tarihinde 16.756.43 YTL bedelle davalı şirkete satılmıştır. Yapılan pay satışı tapu siciline 05.10.2006 tarihinde tescil edilmiştir. Bu durumda davacının da önalım hakkını kullanması için hak düşürücü süre bu tarihten itibaren başlamıştır. Yapılan satış davacıya noter aracılığıyla bildirilmediğinden dava iki yıllık hak düşürücü süre içinde 08.05.2007 tarihinde süresinde açılmıştır. Mahkemece, işin esasının incelenerek oluşan sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde süre yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru görülmediğinden hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile HUMK.nun 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 17.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/1584
K. 2010/3484
T. 18.2.2010
• AÇIK ARTIRMA YOLUYLA SATIŞIN İPTALİ ( Adı Geçenin İİK’nun 134. Md.sinde Belirlenen ( Tapudaki İlgili ) Sıfatı Bulunduğundan İhalenin Feshini İstemeye Hakkı Olduğu – Taşınmaz İhalesi Söz Konusu Olduğundan Adı Geçenin Ayrıca Satış İsteyen Alacaklı Sıfatının Bulunmasına Gerek Olmadığı )
• TAŞINMAZ İHALESİNİN SONUCU VE FESHİ ( Şikayetçinin Anılan Takibin Alacaklısı Olduğu/Tapudaki İlgili Sıfatı Bulunduğundan İhalenin Feshini İstemeye Hakkı Olduğu – Taşınmaz İhalesi Söz Konusu Olduğundan Adı Geçenin Ayrıca Satış İsteyen Alacaklı Sıfatının Bulunmasına Gerek Olmadığı )
• İHALENİN FESHİ ( Takip Dosyasından Haciz Şerhinin Bulunduğu ve Şikayetçinin Anılan Takibin Alacaklısı Olduğu/Tapudaki İlgili Sıfatı Bulunduğundan İhalenin Feshini İstemeye Hakkı Olduğu – Taşınmaz İhalesi Söz Konusu Olduğundan Adı Geçenin Ayrıca Satış İsteyen Alacaklı Sıfatının Bulunmasına Gerek Olmadığı )
818/m.226
2004/m.134
ÖZET : Somut olayda Kırıkhan İcra Müdürlüğü’nün dosyasından satışı yapılan tarla vasıflı parselin üzerinde Kırıkhan İcra Müdürlüğü’nün takip dosyasından haciz şerhinin bulunduğu ve şikayetçinin anılan takibin alacaklısı olduğu görülmektedir. Bu durumda adı geçen İİK. nun 134. maddesinde belirlenen ( tapudaki ilgili ) sıfatı bulunduğundan ihalenin feshini istemeye hakkı vardır. Taşınmaz ihalesi söz konusu olduğundan adı geçenin ayrıca satış isteyen alacaklı sıfatının bulunmasına gerek yoktur. O halde mahkemece şikayetin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi vekili tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : İİK.’nun 134/2. maddesinde; ihalenin feshini, Borçlar Kanunu’nun 226. maddesinde yazılı sebepler de dahil olmak üzere yalnız satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye iştirak edenler, yurt içinde bir adres göstermek koşulu ile icra mahkemesinde şikayet yoluyla ihale tarihinden itibaren 7 gün içinde isteyebilirler, hükmüne yer verilmiştir.
Somut olayda Kırıkhan İcra Müdürlüğü’nün 2007/8 esas sayılı dosyasından 19.09.2008 tarihinde satışı yapılan tarla vasıflı 6 nolu parselin üzerinde Kırıkhan İcra Müdürlüğü’nün 2008/984 esas sayılı takip dosyasından haciz şerhinin bulunduğu ve şikayetçinin anılan takibin alacaklısı olduğu görülmektedir. Bu durumda adı geçen İİK.’nun 134. maddesinde belirlenen ( tapudaki ilgili ) sıfatı bulunduğundan ihalenin feshini istemeye hakkı vardır. Taşınmaz ihalesi söz konusu olduğundan adı geçenin ayrıca satış isteyen alacaklı sıfatının bulunmasına gerek yoktur. ( HGK. nun 28.01.2004 tarih ve 12-2/36 sayılı kararı ) o halde mahkemece şikayetin esasının incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yasal olmayan gerekçelerle istemin husumetten reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Şikayetçi vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK. 366 ve HUMK.’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 18.02.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2007/4399
K. 2007/3915
T. 27.11.2007
• TASARRUFUN İPTALİ ( Davalının İcra İhalesinden Satın Aldığı Taşınmazı Aynı Gün Borçlunun Babasına Satmış Olması Tek Başına Davanın Kabulüne Yeterli Görülemeyeceği )
• İCRA İHALESİNDEN SATIN ALINAN TAŞINMAZ ( Davalının Alması – Taşınmazı Aynı Gün Borçlunun Babasına Satmış Olması Tek Başına Tasarrufun İptali Davasının Kabulüne Yeterli Görülemeyeceği )
• KÖTÜNİYET / MUVAZAA ( Davalının İcra İhalesinden Satın Aldığı Taşınmazı Aynı Gün Borçlunun Babasına Satmış Olması – Satın Alan Davalıların Bu Eylem ve İşlemlerinde Kötü Niyetle Hareket Ettikleri ve Borçlu İle Dayanışma İçinde Olduklarının Söylenemeyeceği )
• AÇIK ARTIRMADA ALINAN TAŞINMAZ ( Tasarrufun İptali – Davalının Satın Aldığı Taşınmazı Aynı Gün Borçlunun Babasına Satmış Olması Tek Başına Davanın Kabulüne Yeterli Görülemeyeceği )
6183/m.24,30
2004/m.277
ÖZET : Dava, tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Borçlunun dava konusu taşınmazı dava dışı 3. kişilerden satın aldığı sırada taşınmaz üzerine konulan ipotek nedeniyle 3. kişiler tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle yapılan icra takibi sonunda icra müdürlüğünce taşınmazın kıymet takdiri yaptırılarak açık artırmaya çıkarıldığı ve ihale suretiyle davalıya satıldığı, davalı tarafından davalılardan M’ye ondan da H’ye satıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda satın alan davalıların bu eylem ve işlemlerinde kötü niyetle hareket ettikleri ve borçlu ile dayanışma içinde oldukları söylenemez. Diğer bir deyişle resmi mercilerce usulüne uygun bir şekilde yapılan bu işlemlerin yasal olmadığı ve muvazaalı bulunduğu usulen kanıtlanmış değildir. Davalının icra ihalesinden satın aldığı taşınmazı aynı gün borçlunun babasına satmış olması tek başına davanın kabulüne yeterli görülemez. Mahkemece bu yön gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı ile davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalılardan Halil Güvener’in vergi borçlarının tahsiline imkan bırakmamak için kendisine ait taşınmazı cebri satış yolu ile M.Nuri Bayık’a, M.Nuri Bayık aynı gün borçlunun babası Murat Güvener’e, Murat’ında daha sonra Huriye Sömek’e sattığını öne sürerek satış işlemlerinin iptali ile taşınmazın Halil Güvener adına tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar davanın reddini istemişlerdir.
Mahkemece davanın kabulüne, satış işlemlerinin Halil Güvener hakkında 379910015 hesap nosu ile yürütülen vergi borcu tahsiline ilişkin takip konusu alacak ve ferileri miktarıyla sınırlı olmak üzere iptaline, davacı alacaklıya taşınmazın haciz ve satış isteme yetkisinin verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı ile davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
1- Davanın kabulüne karar verilip alacağı oranında kedisine cebri icra hakkı tanınmış olmasına göre davacı Hazinenin temyiz itirazları yerinde değildir. REDDİNE,
2- Davalıların temyizine gelince: Dava 6183 sayılı yasanın 24 ve devam eden maddelerine göre açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece borçlu davalı Halil Güvener’in ekonomik sıkıntı içinde olduğunun diğer davalılar tarafından bilindiği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmişse de varılan sonuç dosya içeriğine uygun düşmemektedir.
Davacı idare, davalılardan Halil Güvener’in vergi borcunun tahsiline imkan bırakmamak amacıyla kendisine ait taşınmazı muvazaalı olarak sattığını öne sürerek dava açmıştır. Gerek davacının iddiası gerekse toplanan deliller karşısında davaya konu edilen tasarruf 6183 sayılı yasanın 30. maddesinden kaynaklanmaktadır. Bu maddeye göre tasarrufun iptaline karar vermenin koşulu borçlu ile tasarrufta bulunan kişinin kamu borcunun bir kısmının veya tamamının tahsiline imkan bırakmamak için borçlunun tasarrufta bulunduğunu bilmesi veya bilmek durumunda olmasıdır.
Somut olayda borçlu Halil’in dava konusu taşınmazı dava dışı 3. kişilerden satın aldığı sırada taşınmaz üzerine konulan ipotek nedeniyle 3. kişiler tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi suretiyle yapılan icra takibi sonunda icra müdürlüğünce taşınmazın kıymet takdiri yaptırılarak açık artırmaya çıkarıldığı ve ihale suretiyle davalı M.Nuri Bayık’a satıldığı, M.Nuri tarafından davalılardan Murat Güvener’e ondan da Huriye Sömek’e satıldığı dosya içeriğinden anlaşılmaktadır. Bu durumda satın alan davalıların bu eylem ve işlemlerinde kötü niyetle hareket ettikleri ve borçlu ile dayanışma içinde oldukları söylenemez. Diğer bir deyişle resmi mercilerce usulüne uygun bir şekilde yapılan bu işlemlerin yasal olmadığı ve muvazaalı bulunduğu usulen kanıtlanmış değildir. M.Nuri Bayık’ın icra ihalesinden satın aldığı taşınmazı aynı gün borçlunun babasına satmış olması tek başına davanın kabulüne yeterli görülemez Mahkemece bu yön gözetilmeksizin davanın kabulüne karar verilmiş olması doğru değildir.
SONUÇ : Davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalılara geri verilmesine, 492 sayılı Harçlar Yasasının 13/J maddesi uyarınca davacı Hazineden harç alınmamasına, 27.11.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
2. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/19741
K. 2010/8423
T. 28.4.2010
• SATIŞA İZİN VERİLMESİ İSTEMİ (Mahkemece Küçüğün Bakım Yetiştirme ve Eğitimi Amacıyla Satışa İzin Verilmesine Karar İle Yetineceği Yerde Muhammen Bedelle ve Açık Artırma Yoluyla Satışa İzin Verilmesi ve Satış Parasının İlgili Bankaya Yatırılmasına Karar Verilmesinin İsabetsizliği)
• KÜÇÜĞÜN BAKIM YETİŞTİRME VE EĞİTİMİ (Amacıyla Satışa İzin Verilmesine Karar İle Yetineceği Yerde Muhammen Bedelle ve Açık Artırma Yoluyla Satışa İzin Verilmesi ve Satış Parasının İlgili Bankaya Yatırılmasına Karar Verilmesinin İsabetsizliği)
• AÇIK ARTTIRMA YOLUYLA SATIŞ (Küçüğün Bakım Yetiştirme ve Eğitimi Amacıyla Satışa İzin Verilmesine Karar İle Yetineceği Yerde Muhammen Bedelle ve Açık Artırma Yoluyla Satışa İzin Verilmesi ve Satış Parasının İlgili Bankaya Yatırılmasına Karar Verilmesinin İsabetsizliği)
1086/m.438
ÖZET : Mahkemece küçüğün bakım, yetiştirme ve eğitimi amacıyla satışa izin verilmesine karar ile yetineceği yerde, muhammen bedelle ve açık artırma yoluyla satışa izin verilmesi ve satış parasının ilgili bankaya yatırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. Ancak bu durum Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 438. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükümün bu yönlerden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
DAVA : Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda mahalli mahkemece verilen ve yukarda tarih numarası gösterilen hüküm satışa izin istemi yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Birleşen davanın davacısı anne Kaya T., eşinin ölümü üzerine tek başına velayetini üstlendiği 25.3.1995 doğumlu Gülsüm T. adlı çocuğunun ölen eşi Fikri T.’in mülkiyetinde ve adına kayıtlı 34 … … plakalı motorlu taşıt aracında mirasçı duruma geldiğini; çocuğun eğitim ve bakım giderlerinin karşılanması için; çocuğun miras payının satışına izin verilmesini istemiştir.
Mahkemece, kararda yazılı olduğu gibi, satışın açık arttırma ile yapılmasına ve çocuk payına düşecek bedelin gösterilen banka şubesine yatırılmasına karar verilmiştir.
Çocuk mallarında velinin satış konusundaki tasarruf yetkisi ile ilgili olarak Türk Medeni Kanunu’nun 342/3 ve 356/2. maddesi hükümlerini birlikte değerlendirmek gereklidir. Türk Medeni Kanunu’nun 342/3 ve Türk Medeni Kanunu’nun 462. maddesindeki vesayet kurumundan farklı olarak; velayeti üstlenen kişileri (veli) velayet altındaki küçüğün mallarını satarken hakim iznine tabi tutmamıştır. Türk Medeni Kanununun 356/2. maddesi ise, sadece küçüğün bakım, yetiştirme ve eğitimi için kullanma amacıyla satış izni istendiği takdirde hakimin bu gereksinimlerle sınırlı olarak izin vereceğini düzenlemektedir. Türk Medeni Kanunu’nun 356/2. maddesi hükmü, doğrudan bir izin hükmü olmayıp velinin sorumluluğunu düzenleyen bir hükümdür. Böylece veli izin alıp tasarruf işlem inde bulunduğu takdirde, çocuk ergin hale geldiğinde çocuğun sorumluluk davasından kendisini korumuş olacak; izinsiz işlem yaptığı taktirde sorumluluk davası ile karşılaşabilecektir.
Veli Kaya T.’in Türk Medeni Kanunu’nun 356/2. maddesindeki sorumluluktan kurtulmak için çocuk malına satış izni istediği kabul edilmelidir. Mahkemenin izin kararı doğrudur. Ancak açıklandığı gibi, buradaki izin vasinin satışına izni düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 462. maddesindeki izinden farklıdır. Ayrıca, Türk Medeni Kanunu’nun 444/son maddesindeki pazarlıkla satış için ayrıca “denetim makamı” izni de velinin satışında gerekmez. Özetle, velinin küçüğün taşınmazını satışı hiçbir koşula tabi tutulamaz. Bu gibi izin isteklerinde veliye satışa iznin Türk Medeni Kanunu’nun 356/2. maddesindeki bakım, yetiştirme ve eğitim amacıyla verildiğinin belirtilmesi gerekli ve yeterlidir. Veli buna rağmen satışı kötüye kullanırsa; ilerde çocuğa karşı sorumluluk davası ile karşılaşabileceği gibi; ihbar ve başvuru halinde hakim Türk Medeni Kanununun 360-361. maddelerinde belirtilen koruyucu önlemler de alabilir.
Bu açıklamalar gereğince, mahkemece küçüğün bakım, yetiştirme ve eğitimi amacıyla satışa izin verilmesine karar ile yetineceği yerde, muhammen bedelle ve açık artırma yoluyla satışa izin verilmesi ve satış parasının ilgili bankaya yatırılmasına karar verilmesi isabetsiz olup, bozmayı gerektirmiştir. Ancak bu durum Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438. maddesi gereğince yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hükümün bu yönlerden düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle gerekçeli kararın, hüküm fıkrasının 4. bendindeki “13.500.00 TL.muhammen bedelle ve açık arttırma yolu ile” cümlesinin hükümden çıkarılmasına, yerine “küçük Gülsüm T.’in bakım, yetiştirme ve eğitimi amacıyla” cümlesinin eklenmesine, yine hükümün 5. bendindeki “satış sonunda küçüğün payına düşecek bedelin ilgili Vakıfbank Şubesine yatırılmasına” cümlesinin hükümden çıkarılmasına, hükümün bu bölümlerinin DÜZELTİLMİŞ bu şekliyle ONANMASINA, temyiz peşin harcının istenmesi halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.4.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
12. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/29909
K. 2011/10608
T. 26.5.2011
• TÜRKİYE’DE YAYIN YAPAN GAZETEDE SATIŞ İLANI ( Açık Arttırmayla Satış İlanı – Satış İlanını Tirajı Ellibinin Üzerinde Olan Bir Gazetede Yapılması Gereği )
• AÇIK ARTTIRMAYLA SATIŞ İLANI ( Satış Kararında İlanın Türkiye’de Tirajı Ellibin ve Daha Yüksek Bir Gazeteyle Yapılmasına Karar Verildiği Halde Yerel Gazeteyle İlan Yapılamayacağı )
• YEREL GAZETEDE SATIŞ İLANI ( Açık Arttırmayla Satış İlanı – Satış Kararında İlanın Türkiye’de Tirajı Ellibin ve Daha Yüksek Bir Gazeteyle Yapılmasına Karar Verildiği Halde Yerel Gazeteyle İlan Yapılamayacağı )
2004/m. 114
ÖZET: Açık arttırmayla satışta ilanın şekli, artırmanın tarzı, yeri, günü ve gazeteyle ilanının yapılıp yapılmayacağı icra müdürlüğünce tarafların menfaatlerine uygun olacak şekilde tayin olunur. Satış kararında ilanın Türkiye’de tirajı 50.000 ve daha yüksek bir gazeteyle yapılmasına karar verildiği halde, gereğinin yerine getirilmeyerek yerel gazeteyle ilan yapılması yasaya aykırıdır.
DAVA : Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olmakla okundu ve gereği düşünüldü:
KARAR : İ.İ.K.nun 114/2 nci maddesine göre; ilanın şekli, artırmanın tarzı, yeri, günü ve gazeteyle ilanının yapılıp yapılmayacağı icra müdürlüğünce tarafların menfaatlerine uygun olacak şekilde tayin olunur. 25.05.2010 tarihli satış kararında ilanın Türkiye’de tirajı 50.000 ve daha yüksek bir gazeteyle yapılmasına karar verildiği halde, gereğinin yerine getirilmeyerek yerel gazeteyle ilan yapılması yasaya aykırıdır.
Açıklanan sebeple şikayetin kabulüyle ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçeyle istemin reddi isabetsizdir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulüyle mahkeme kararının yukarda yazılı sebeplerle İ.İ.K. 366 ve H.U.M.K.nun 428. maddeleri uyarınca ( BOZULMASINA ), 26.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.