Adam Kaçırma (Kaldırma) Suçu İle İlgili Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
8. CEZA DAİRESİ
E. 2009/1047
K. 2009/5306
T. 6.4.2009
• KİŞİYİ HÜRRİYETİNDEN YOKSUN KILMA ( Kaçırma Eylemin Katıldığı Bildirilen Kişinin Kimliği Tespit Edilip Dinlenmesi Gereği – Soruşturmaya Başlanmasından Önce Mağdura Zarar Vermeden Kendiliğinden Güvenli Bir Yerde Serbest Bırkıtıkları Gözetilerek Sanıklar Hakkında Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Tartışılması Gereği )
• ETKİN PİŞMANLIK ( Kaçırma Suretiyle Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma – Sanıkların Soruşturmaya Başlanmasından Önce Mağdurun Şahsına Zarar Vermeden Kendiliğinden Güvenli Bir Yerde Serbest Bırkıtıkları Gözetilerek Etkin Pişmanlık Hükümlerinin Uygulama Olasılığının Tartışılması Gereği )
• ADAM KAÇIRMA ( Kişiyi Hürriyetinden Yoksun Kılma – Etkin Pişmanlık )
5237/m. 109, 110
ÖZET : Sanıkların, soruşturmaya başlanmasından önce mağdurun şahsına zarar vermeden kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakmış olmaları dikkate alınarak etkin pişmanlığı düzenleyen 5237 sayılı TCK.nun 110. maddesinin uygulanma olasılığının tartışılması gerekir.
DAVA : Gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Yokluğunda verilen kararın sanıklar müdafiine tebliğ edilmediği, bu nedenle müdafiin ıttıla üzerine yaptığı temyiz süresinde kabul edilerek, yerel mahkemenin sanıklar müdafiinin temyiz talebinin reddine ilişkin 3.7.2008 gün ve 2006/520 esas 2007/845 sayılı ek kararı, oybirliği ile kaldırılarak hükmün esasına ilişkin yapılan incelemede;
1- Mağdurlar Y. B. ile N. N. B. duruşmada dinlenip beyanları arasındaki çelişki giderilerek ve mağdur Y.’ın hazırlık beyanında kendisine kaçırıldığını söylediğini iddia ettiği Söke Devlet hastanesinde görevli hasta bakıcının kimliği tespit edip dinlenerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Uygulamaya göre de;
Sanıkların, soruşturmaya başlanmasından önce mağdurun şahsına zarar vermeden kendiliğinden güvenli bir yerde serbest bırakmış olmaları dikkate alınarak etkin pişmanlığı düzenleyen 5237 sayılı TCK.nun 110. maddesinin uygulanma olasılığının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş sanıklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ) , bozma nedenine göre sanıklar hakkındaki ( İNFAZIN DURDURULMASINA ) , sanık H. E.’ün TAHLİYESİNE, başka suçtan tutuklu ya da hükümlü olmadığı takdirde derhal salıverilmesinin mahalline tel ile bildirilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılmasına, 06.04.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2005/13663
K. 2005/11286
T. 5.12.2005
• ADAM KALDIRMA ( 5237 Sayılı TCY’da 765 Sayılı TCK’nun 499/1. Maddesinde Düzenlenen Suçun Tam Karşılığının Bulunmadığı – Olayın Özellik ve Niteliğine Göre 148 ya da 149. Maddelerinin Fıkra ve Bentlerinin Uygulanması Gerektiği )
• DOLAŞIM ÖZGÜRLÜĞÜ ( 5237 Sayılı Yasanın 148 veya 149. Maddelerine Göre Yağma ve 109. Madde Uyarınca Kişiyi Özgürlüğünden Yoksun Kılma Suçlarından Ayrı Ayrı Hüküm Kurulması Gerektiği )
• KİŞİ ÖZGÜRLÜĞÜNDEN YOKSUN KILMA ( 5237 Sayılı TCY’da Dolaşım Özgürlüğünü Suçun Öğesi Olarak Öngören Bir Düzenleme Bulunmadığından 148 veya 149. Maddelerine Göre Yağma ve 109. Madde Uyarınca Ayrı Ayrı Hüküm Kurulması Gerektiği )
• HEMEN KARAR VERME OLANAĞI BULUNMASI ( Soruşturma Araştırma ya da Duruşma Yapılması Zorunlu Olduğu Takdirde Bunun Asıl Hakim veya Mahkemesince Yerine Getirilmesi Gerektiği )
5237/m.109,148,149
765/m.499/1
5271/m.271
ÖZET : 5237 sayılı TCY’da, 765 sayılı TCK’nun 499/1. maddesinde düzenlenen suçun tam karşılığının bulunmadığı, olayın özellik ve niteliğine göre; 148 ya da 149. maddelerinin fıkra ve bentlerinin uygulanması gerektiği; ayrıca 765 sayılı Yasanın 499/1.maddesindeki adam kaldırma suçu kişinin irade özgürlüğü yanında, dolaşım özgürlüğüne de yöneldiğinden ve 5237 sayılı Yasanın 148 ve 149. maddelerinin fıkra ve bentlerinde, dolaşım özgürlüğünü suçun öğesi olarak öngören bir düzenleme bulunmadığından; 499/1. maddenin karşılığı olarak 5237 sayılı Yasanın 148 veya 149. maddelerine göre yağma ve 109. madde uyarınca kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçlarından ayrı ayrı hüküm kurulması gerekmektedir.
5271 sayılı CMK’nun 271. maddesinin 2.fıkrasının itirazı inceleyen mahkemenin hemen karar verme olanağı bulunması durumunda uygulanabileceği, soruşturma, araştırma ya da duruşma yapılması zorunlu olduğu takdirde bunun asıl Hakim veya Mahkemesince yerine getirilmesi gerekir.
DAVA : Adam kaldırmak, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanuna aykırılık, sahte sürücü belgesi kullanmak suçlarından sanık Cemal Runa’nın 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 350/3, 59/2 ( üç kez ), 499/1, 522, 6136 sayılı Kanunun 13/1, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay ağır hapis, 4.546.235.015 Türk lirası ağır para, Bülent Demirkaya’nın 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 499/1, 522, 59/2. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay ağır hapis, 2.363.954.215 Türk lirası ağır para, Aytaç Dursun’un 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 499/1, 522, 59/2, 81/2. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay 1 gün ağır hapis cezaları ile cezalandırılmalarına dair Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 9.12.2002 gün, 2002/437-403 sayılı kararına konu cezaların infazı sırasında, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun adam kaldırmak suçu yönünden lehe hüküm getirdiğinden bahisle, mahkemenin 09/12/2002 gün ve 2002/437-403 sayılı kararında yağma suçu yönünden verilen hüküm kısmının kaldırılmasına, yağma amaçlı adam kaldırmak suçunun 5237 sayılı Kanunun 109 ve 148-149. maddelerinde kişi özgürlüğünü sınırlamak ve yağma olarak ayrı ayrı düzenlendiğinden sanıklar hakkında iki ayrı suçtan hüküm kurularak 5237 sayılı Kanunun 109/2-3-a-b, 62, 149/l-a-c, 62. maddeleri uyarınca ayrı ayrı 11 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına dair aynı mahkemenin 14.6.2005 gün, 2002/437-403, 2005/306 müteferrik sayılı ek kararına karşı sanıklardan Cemal Runa ve Aytaç Dursun vekilleri tarafından vuku bulan itirazın kabulü ile bahsi geçen kararın kaldırılmasına, gereğinin Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesince yerine getirilmesine ilişkin KARTAL 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 11.7.2005 gün, 2005/321-325 müteferrik sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 26.9.2005 gün ve 40142 sayılı kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay C.Başsavcılığının 12.10.2005 gün ve Y.E.2005176072 sayılı yazısı ile infaz dosyası 25.10.2005 tarihinde Dairemize gönderilmekle incelendi:
Anılan yazıda;
“Tüm dosya kapsamına göre itirazın yerinde görülerek Kartal 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen ek kararın kaldırılmasına karar verilmiş olunması karşısında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 271/2. maddesi uyarınca merci tarafından aynı zamanda itiraz konusu mesele hakkında da bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, gereğinin mahkemesince yerine getirilmesine dair yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiş olduğundan bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması” Dairemizden istenilmiştir.
Kartal 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 14.6.2005 tarih 437-403 sayılı ek kararının hükümlü Bülent Demirkaya’ya yerinde tebliğ edilmesi olanaklı kabul edilmiştir.
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanunun 98 ve 101/1. maddeleriyle 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 9/1. maddesi uyarınca kural; lehe yasanın belirlenmesi ve uyarlanmasına ilişkin kararların dosya üzerinden verilebilmesidir.
Ancak;
a )-Önceki yasaya göre sonraki yasa suçun öğelerinde değişiklik yapmışsa,
b )-Önceki yasanın türü veya süresi bakımından erteleme dışında bıraktığı ceza, yeni yasa tarafından erteleme kapsamına alınmışsa,
c )-Önceki yasaya göre temel ceza alt sınırdan belirlenmişken, yeni yasa uyarlanırken alt sınırın üzerinde ceza saptanması konusunda veya alt ve üst sınırlar konulmuş artırıcı ya da eksiltici bir hükmün uygulanmasında bir oranın belirlenmesi için mahkemece takdir hakkının kullanılması, böylece bireyselleştirme yapılması zorunluysa, duruşma açılmak suretiyle tüm bunların neden ve gerekçeleri de gösterilerek hüküm kurulması gerekir.
İnceleme konusu karara gelince;
KARAR : Sanıklar Cemal Runa, Bülent Demirkaya ve Aytaç Dursun ile kimliği belirlenemeyen bir kişinin, fikir ve eylem birliği içinde davranarak katılan İlkay Hacıoğlu’nu silah zoru ile gece vakti kaçırıp, zincirle bağlayarak önce bir emlak bürosunda, sonra sanık Bülent’in evinde alıkoyarak silah ile tehdit etmek suretiyle kendilerine 5000 dolar verilmesini istedikleri, katılanın ailesine telefon ederek parayı hazır ettiği ve kardeşlerinin sanık Cemal’in belirlediği yere gelerek parayı bu sanığa teslim ettiği, istedikleri yerine getirilen sanıkların 24 saat özgürlüğünden yoksun kıldıkları katılanı serbest bıraktıkları sabit görülerek, Kartal 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 9.12.2002 gün 437-403 sayılı kararı ile “yağma suçundan sanıklar Cemal ve Bülent’in 765 sayılı TCK’nun 499/1, 522, 59/2. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay; sanık Aytaç’ın aynı Yasanın 499/1, 522/1, 59/2, 81/2-3. maddeleri uyarınca 17 yıl 6 ay 1 gün ağır hapis cezaları ile cezalandırılmalarına ve 765 sayılı Yasanın 179. maddesinin uygulanması da istendiği halde bu Yasa maddesindeki eylemin 499. maddesinde düzenlenen suçun ögesi olduğundan ayrıca 179. maddeden uygulama yapılmasına yer olmadığı”na; sanıklar Cemal ve Bülent’in 6136 sayılı Yasaya aykırılık, sanık Cemal’in 765 sayılı TCK’nun 350/3, 59/2, 647 sayılı Yasanın 4.maddesi ile de cezalandırılmalarına karar verildiği; Yargıtay 6.Ceza Dairesi’nin 5.11.2003 günlü kararı ile adı geçen sanıklar için yağma suçundan kurulan hükmün onanarak kesinleştiği; sanık Bülent hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan kurulan hükmün sonuç ağır para cezası indirilerek düzelterek onandığı; sanık Cemal hakkında 6136 sayılı Yasaya aykırılık ve sahtecilik suçlarından kurulan hükmün bozulduğu; bozmadan sonra yapılan uygulamalarla ilgili belgelerin dosya içinde bulunmadığı anlaşılmıştır.
1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun sanık Cemal ve Bülent için yağma suçu ile sınırlı olarak uygulanması istendiğinde; Mahkemece dosya üzerinden inceleme yapılarak sanıklar Cemal, Bülent ve Aytaç’ın aynı Yasanın 109/2. maddesinin yollamasıyla 109/3-a-b, 62/1; 149/1-a -c, 62/1, 53. maddeleri uyarınca 11’er yıl 8’er ay hapis ile cezalandırılmalarına ve infazın durdurulmasına yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu karara karşı sanıklar Cemal ve Aytaç savunmaları itiraz etmişler; itirazı inceleyen Kartal 1.Ağır Ceza Mahkemesi 11.7.2005 gün 321-325 sayılı ek kararı ile dosya üzerinden inceleme yaparak, “sanıklar Cemal ve Aytaç savunmalarının itirazlarının kabulüne, Kartal 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 9.12.2002 günlü ilk kararında eylemin kül halinde 765 sayılı TCK’nun 499. maddesi kapsamında kaldığından, ayrıca özgürlüğü kısıtlama suçundan hüküm kurulmasına yer olmadığına karar verilmiş olup, bu kez ek kararla özgürlüğü kısıtlama suçundan hüküm kurulması yasaya aykırı olduğundan 5237 sayılı TCK’nun 109/2. maddesine göre verilen hükmün kaldırılmasına, gereğinin Mahkemesince yerine getirilmesine” karar vermiştir.
5237 sayılı TCY’da, 765 sayılı TCK’nun 499/1. maddesinde düzenlenen suçun tam karşılığının bulunmadığı, olayın özellik ve niteliğine göre; 148 ya da 149. maddelerinin fıkra ve bentlerinin uygulanması gerektiği; ayrıca 765 sayılı Yasanın 499/1.maddesindeki adam kaldırma suçu kişinin irade özgürlüğü yanında, dolaşım özgürlüğüne de yöneldiğinden ve 5237 sayılı Yasanın 148 ve 149. maddelerinin fıkra ve bentlerinde, dolaşım özgürlüğünü suçun öğesi olarak öngören bir düzenleme bulunmadığından; 499/1. maddenin karşılığı olarak 5237 sayılı Yasanın 148 veya 149. maddelerine göre yağma ve 109. madde uyarınca kişiyi özgürlüğünden yoksun kılma suçlarından ayrı ayrı hüküm kurulması gerekmektedir.
Somut olayda; sanıkların itiraza konu eylemlerinin 5237 sayılı Yasanın 109/2, 109/3-ab, 62, 149/1-a-c-h, 62/1. maddelerine uyan suçları oluşturduğu; önceki yasaya göre sonraki yasada suçun ögelerinde değişiklik yapıldığı, alt ve üst sınırlar konulmuş artırıcı ya da eksiltici hükümlerin uygulanmasında bir oranın belirlenmesi için Mahkemece takdir hakkının kullanıldığı, böylece bireyselleştirme yapıldığının anlaşılmış olması karşında, duruşma açılmak suretiyle tüm bunların neden ve gerekçeleri de gösterilerek hüküm kurulması gerektiği gözetilmeden, dosya üzerinden karar verilmesi,
Diğer yönden 5271 sayılı CMK’nun 271. maddesinin 2.fıkrasının itirazı inceleyen mahkemenin hemen karar verme olanağı bulunması durumunda uygulanabileceği, soruşturma, araştırma ya da duruşma yapılması zorunlu olduğu takdirde bunun asıl Hakim veya Mahkemesince yerine getirilmesi gerektiğinden,
SONUÇ : Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay C.Başsavcılığının gönderme yazısı, incelenen dosya içeriğine göre bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile yağma ve özgürlüğü kısıtlama suçlarından hükümlü Cemal Runa ile Aytaç Dursun hakkında Kartal 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nin 11.7.2005 tarih 321-325 sayılı ek kararının 5271 sayılı CMK.nun 309 ve 310. maddeleri gereğince BOZULMASINA, 05.12.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2003/6-212
K. 2003/267
T. 11.11.2003
• ZORLA SENET İMZALATMAK ( Sanıkların Şikayetçiden Olan Alacaklarını Almak İçin Onu Zorla Bir Yere Götürerek Ona Senet İmzalatmaları )
• SENET GASBI ( Sanıkların Şikayetçiden Olan Alacaklarını Almak İçin Onu Zorla Bir Yere Götürerek Ona Senet İmzalatmaları )
• ADAM KALDIRMA ( Sanıkların Şikayetçiden Olan Alacaklarını Tahsil Etmek İçin Onu Bir Yere Götürmeleri ve Elinden Zorla Senet Almaları )
• İMZANIN ŞİKAYETÇİYE AİT OLMASI ( Senet Altındaki İmzanın Şikayetçiye Ait Olmasının Zorla Senet İmzalatmak Suçunun Oluşmasına Engel Olmaması )
765/m.308,499
ÖZET : Katılanın kolluk makamlarınca saptanan beyanları ve bu beyanlara uygun duruşmadaki samimi anlatımları, bu beyanları doğrulayan rapor ve suç konusu senet ve protokollerin ele geçirilişine ilişkin tutanaklar, sanık Ercan Kanbur, Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili’nin müdafii huzurundaki kolluk ikrarları ve tüm dosya kapsamı ile, alacaklısı Yusuf Özbınar, borçlusu ise katılan Hüseyin Ödemiş olan toplam 176.000 DM. bedelli 4 adet bononun tahsilinin sağlanması amacıyla, alacaklı tarafından sanıklardan Ercan Kanbur’a ciro edildiği, sanık Ercan’ın diğer sanıklar Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili ile birlikte hareket ederek, katılan Hüseyin Ödemiş’i zorla bir büroya hapsedip, hukukça hüküm ifade eden, 300.000 DM. bedelli 4 adet senet ve toplam tutarı 439.500 DM olan, 4 adet iş makinası, 1 adet otomobil ve 1 adet gayrimenkul satış protokolünü zor kullanarak katılandan aldıkları, TCY.nın 499. maddesindeki suçun tüm ögeleriyle oluştuğu, yerel mahkemece senet ve protokollerdeki imzanın katılana ait olmadığı, bu nedenle atılı suçun oluşmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiş ise de, imzaların kendisine ait olmadığı yönünde katılan tarafından herhangi bir iddianın ileri sürülmeyip, aksine kendisi tarafından atıldığının kabul edildiği, ayrıca imzaların atıldığı ortam dikkate alındığında, normal bir zamanda atılan imza ile benzerlik göstermemesinin de olağan kabul edilmesi gerektiği, ayrıca bu suçun oluşmasında senetlerin bizzat katılan tarafından imzalanması ve imzanın ona ait olmasının gerekmediği anlaşılmakla, isabetsiz olan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
DAVA : Zorla senet gasbı suçundan açılan kamu davasında, değişen suç vasfı uyarınca sanıklar Ercan Kanbur ve Bohaç Bora Satı’nın TCY.nın 308/3 ve 59. maddeleri ile 7 ay 15’er gün hapis ve 216.666’şar lira ağır para, Hakan Salim Bilgili’nin ise, TCY.nın 308/3, 55/3, 59 ve 647 sayılı Yasanın 4. maddeleri ile 891.110 lira ağır para cezası ile cezalandırılmalarına, Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili’nin cezalarının 647 sayılı Yasanın 6. maddesi uyarınca ertelenmesine, suçta kullanılan tabanca ve diğer aletlerin zoralımına, senet ve belgelerin dosyada kanıt olarak saklanmasına, sanık Salih Kuran’ın beraetine ilişkin Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 24.10.1995 gün ve 144-186 sayıl hüküm, cezalandırılmalarına karar verilen sanıklar aleyhine katılan vekili tarafından temyiz olunmakla, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 4.7.1996 gün ve 7801-7645 sayı ile; “Tanık Yusuf Özbınar’ın müdahilden bonoya dayalı yasal alacağı olan 176.050 Alman Markını tahsil etmesi için ciro ederek sanıklardan Ercan Kanbur’a verdiği, Ercan’ın da diğer sanıkların iştiraki ile müdahili hapsederek zorla hukukça hüküm ifade eden 300.000 Alman Markı meblağlı 4 adet bono ve toplam tutarı 439.500 Alman Markı olan gayrimenkul, otomobil ve iş makinalarının bedelinin ödenerek satıldığına dair satış protokollerini tehdit ve zor kullanarak müdahile imzalattıklarının oluşa uygun kabulden anlaşılması karşısında; sanıkların eylemi TCK.nun 499/1-2 ve 522. maddelerine uyarınca suçu oluşturduğu halde, yazılı şekilde karar verilmesi,
Kabule göre de;
Sanık Hakan Bilgili’ye TCK.nun 59. maddesinin uygulanması sırasında hesap hatası sonucu eksik para cezası tayini” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 4.3.1999 gün ve 180-40 sayı ile; Bozmaya uyulduğu belirtilmekle birlikte, senet ve protokoller üzerinde bilirkişi incelemesi yapılarak, bilirkişi raporlarındaki tesbitlerle dava konusu bonolar ile satış protokollerindeki imzaların müdahile ait olmadıkları ve dolayısıyle bu imzaların sanıklar tarafından zorla attırıldıklarını kabulü mümkün bulunmadığı gerekçesiyle bu kez oyçokluğuyla sanıkların beraatine, katılan hakkında iftira suçundan, sanıklar hakkında ise sahte bono ve satış protokolleri düzenlemek suçundan C.Başsavcılığına suç ihbarında bulunulmasına karar verilmiştir.
Katılan vekili ve O Yer C.Savcısı tarafından temyiz edilen bu hükme de, dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 30.1.2001 gün ve 810-676 sayı ile;”Oluşa, dosya içeriğine ve mevcut delillere göre sanıkların yüklenen suçları sabit olduğu halde beraatlerine karar verilmesi” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel Mahkemece 14.5.2002 gün ve 142-129 sayı ile; senet ve protokoller üzerinde yapılan bilirkişi incelemesinde, imzaların katılana ait olmadığının saptandığı, bu durumda zorla senet imzalattırıldığının kabulüne olanak bulanamayacağı, gerekçesi ile önceki hükümde direnilmiştir.
Bu hükmün de Katılan vekili ve C.Savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya, Yargıtay C.Başsavcılığının ‘bozma” istekli 1.7.2003 gün ve 160381 sayılı tebliğnamesi ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulunca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Sanıkların zorla senet imzalatmak suçundan beraatine karar verilen olayda Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasındaki uyuşmazlık suçun sübutuna ilişkindir.
Katılan Hüseyin Ödemiş Müracaat Tutanağında: 25.5.1994 günü Yusuf Özbınar, telefon açarak, 44.000 mark borcunu öde, yoksa almasını bilirim dedi, şu anda gücüm yok, ödeme kolaylığı göster dedim, 2.6.1994 günü, Ömer Oğuz ve Yusuf Özbınar ile tekrar konuştum, satın aldığım 4 adet makinayı vererek borcumun kapanmasını istedim, çok az bir borcum kalıyor, bunu da 1995 Nisan’ından itibaren ödeyeyim, yada iki makinayı iade ederek, 1994 temmuz ayında 70-100.000 mark ödeme yapayım dedim, teklifimi kabul ettiler, 7.6.1994 tarihinde Tarsusta iken telefonla arayıp tehdit ettiler, aynı gün Yusuf ile Ömer Oğuz büroma gelip makinaları zorla götürmek istemişler kardeşim Feyzullah’a, makineleri vermemelerini söyledim durumu polise bildirdim, ertesi gün ise 2 adet makinayı günü gelmiş senetlere karşı almışlar ve ileri tarihli senetleri iade etmişler, ayrıca kardeşim ile makine alım satım ve teslim protokolü yapmışlar, aradan 7-10 gün geçtikten sonra, tehdit telefonları gelmeye başladı, borcunu öde, yoksa çocuklarını öldürürüz diyorlardı, 15 gün önce sanık Ercan Kanbur, makine satın almak üzere işyerime geldi, Keçiören’de bulunan evi ile takas edebileceğimizi söyledi, ancak anlaşamadık, birkaç gün sonra, Akdere semtindeki arsası ile takas teklifinde bulundu, arsayı beğenip takası kabul ettim, arsanın babasının üzerinde olduğunu, babasını ikna etmek için bir iki günlük süre tanımamı istedi, 25.6.1994 günü buluşmamamızı protokol yapmamızı istedi ertesi Pazar günü Keçiören’de buluştuk, bir apartmanın 16 numaralı dairesine girdik, girdiğimiz yerin büro tipinde döşendiğini görünce tedirgin oldum, salonda otururken iki kişi geldi, birisi Yusuf’u tanıyor musun diye sordu, hangi Yusuf diyince, Hollandalı Yusuf diyerek üzerime çullandılar, vurmaya başladılar, o anda biri sol kolumu arkaya bükerek kelepçeledi, el ve ayaklarımı bantladılar, Ercan korkmamam gerektiğini, bir şey yapmayacaklarını, bağlı olduğu kişiler böyle emrettikleri için yapmak zorunda olduklarını söyledi, boğuşma esnasında biri belinden çıkardığı silaha mermi verip, boynuma dayadı, rahat durmazsam öldüreceğini söyledi, diğeri ise sırtıma bıçak dayadı, gürültü yapma, yoksa yok ederiz dediler, elim kolum bağlı olarak binanın üst katına, karanlık bir odaya kapattılar, ağzımı bantladılar, yanıma da önceki iki şahsı bıraktılar, Ercan yanımızdan ayrıldı, üst kata çıkarırken 9 milyon lira paramı ve saatimi zorla aldılar, Ercan da bürodaki kasamın ve otomun anahtarını almıştı, yaklaşık bir saat sonra gelip, toplam borcumun 1.200.000 DM civarında olacağını 475.000 marklık senetlerin yanında olduğunu, ayrıca Yusuf’ta da diğer borçların senetlerinin olduğunu söyledi, gece yarısı Ercan başka bir şahısla geldi, bu şahıs Ercan’a, öldüreceğim şahıs bu mu diye sorunca o da evet dedi, şahıs tabancasını çıkarıp, namluyu şakağıma dayadı, paralar nerde, diye sordu, işlerimin bozuk olduğunu, söyledim, seni öldürmek için 1030 km yoldan geldim, geriye boş dönmem dedi, Ercan söze girerek, biraz zaman tanıyalım, belki konuşur dedi, gelen şahıs ailemi getirmelerini, tümünü ortadan kaldıracağını, geride iz bırakmayacağını söyledi, bana da bir mermi gösterip, senin değerin bu kadar dedi, ikisi birlikte odadan ayrıldılar, sabah saat 10.00’da Ercan gelip, kelepçelerimi ve ağzımın bandını çözdü, kalan üç kişi, böyle ucuz kurtulamayacaksın diyerek, tarihsiz senet imzalayacağımı söylediler, önceki iki silahlı kişi enseme silah dayayarak, dört adet ayrı ayrı 75.000 marklık, tarihsiz, Ercan Kanbur adına zorla senet düzenletip, imzalattılar, ayrıca arabamı Ercan’a sattığıma ilişkin satış protokolünü, Mersin’de bulunan bir arsamı, 1985 model marka kanal makinesini, 1981 model eder marka lastikli kanal makinesini, 1978 model Liber marka kanal makinesini, Ercan Kanbur’a sattığıma ilişkin, protokol yazdırıp imzalatıp aldılar, ve bürodan ayrıldılar, 27.6,1994 günü saat 21.30 civarında Ercan gelerek, seni serbest bırakacağım ama, şikayetçi olursan seni ve aileni yok ederiz diye tehdit etti, devamlı bu iş beni aştığı için son kararı dayı ve ortağı verecek dedi, bu esnada dayı denilen şahıs telefon etti, Ercan telefonu bana uzattı, Ercan kefil olduğu için bırakacaklarını, yanlış yaparsam, Ercan’ı ve ailemi öldüreceklerini, ellerinden kurtulamayacağımı söyledi, daha sonra beni aşağıya indirip, bir ticari taksiye bindirip evime yakın bir yerde indirdiler, şikayetçiyim.
Duruşmada: Kolluk beyanına benzer anlatımda bulunarak, senetleri ve protokolleri Ercan’ın imzalattığını, diğer şahısların da sanığın yanında bulunduğunu, Yusuf Özpınar’a borcunun olduğunu, ancak 90.000 mark değerinde iki adet makinasını iade ederek borcunu kapattığını, protokol ve senetlerdeki yazı ve imzaların kendisine ait olduğunu, beyan etmiştir.
Sanık Ercan Kanbur Kollukta Müd. Hazır: Yaklaşık 1 ay önce, Salih Kuran aracılığıyla Yusuf Özbınar geldi, 4 adet bono vererek, tahsilinin sağlanmasını istedi, borçlu ile temasa geçtik, senet bedellerini ödeyemeyeceğini, iş makinası vermeyi teklif etti, kabul etmedim, borçlu ile birlikte Sanatoryum caddesindeki daireye gittik, aramızda münakaşa oldu, senetleri icraya koyacağım diyerek uyardım, kaçmasın diye ellerini kelepçeleyip, ayaklarını bağladık, senetleri icraya koymamaya karşılık, 75.000’er DM.lik dört senet ve 6 adet protokol imzaladı, paralar ödenene kadar şahsa ait aracın anahtarını ve ruhsatını aldım, şahsı götürdüğümde aynı yerde çalışan arkadaşlarım Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili bulunuyordu, gaz tabancalarından bir tanesi Bohaç Bora’da idi, silahı şahısın kafasına dayadı, olay bundan sonra gelişti, merdivenlerden çıkarken, şahsın kolundaki saat paralar ve zati eşyalar da düşmüştü, bunları aldım, şahıs elleri kelepçeli ve ağzı bantlı olduğu halde büroda 24 saat kaldı, bu işleri yaparken Bohaç Bora ve Hakan Salim yardımcı oldular, aşağıya indikten sonra Bohaç kafasına bir şapka geçirerek ve sesini kalınlaştırarak şahsın yanına çıkıp, öldüreceğim, bir mermi kadar değeri var, bu para bulunacak yoksa işkence yapacağım diyerek tehditlerde bulundu. Mağduru 25.6.1994 günü telefonla arayıp, bir dairemizin olduğunu, babamı ikna ettiğimi, daireyi göstereceğimi söylemiştim, olay bundan sonra meydana geldi, 26.6.1994 günü elini kolunu çözüp birlikte yemek yedik, evine götürüp bıraktık, paraları ödemesi halinde senetleri ve protokolleri iade edecektik, bu şekilde anlaşmıştık, amacımız korkutmak ve asıl alacağın ödenmesini sağlamaktı.
Olay olduktan sonra alacaklılarımız geldi, ödeme yapamayacağım için yanımda çalışan Bohaç Bora ve Hakan Salim’e büroyu dağıtmaları ve daha sonra da bunu karakola bildirmelerini söyledim, dediklerimi yapmışlar, amacım borçlulardan kaçmaya kılıf hazırlamaktı, daha önce de tehdit edildiğime ilişkin C.Savcılığına 24.6.1994 tarihinde dilekçe vermiştim, bu olay farklıdır.
Sulh Ceza Mahkemesinde: Hollanda’da çalışan samimi dostum Yusuf Özpınar’ın müştekiden alacağı varmış, senetleri tahsil etmem için bana ciro etti, toplam 475.000 DM bedelli bu senetleri ödemesini kendisinden birkaç kez istedim, bir aylık süre vermemi istedi, hatta bir seferinde yanında birkaç kişi olduğu halde büroma uğrayıp gözdağı verdi, borcun hepsini ödeyemeyeceğini söyledi, büromda Bohaç Bora ve Hasan Salim vardı, kendisi ile bir protokol yaptık, 29.6.1994 Çarşamba günü 175.000 mark vereceğini söyledi, geçmiş borçlarına karşılık da 4 adet 75’er bin marklık senet verdi. Teminat olarak arabasını ve 4 makinayı devrettiğine dair kağıt verdi, aslında devir sözkonusu değildir. O gün bürom tanımadığım kişiler tarafından basılıp, dağıtılınca şahsın ifadesine başvurulmuş, müşteki bizden bahsetmiş, suçlamaları kabul etmiyorum, emniyet ifadem baskı ve işkence ile alınmıştır, şikayetçinin İzmir Emniyetinde bulunan kayınbiraderinin müdahalesi ile olayı kabullenmem konusunda baskı yapıldı.
Duruşmada da benzer şekilde anlatmıştır.
Cezaevinden Gönderdiği 25.10.1994 Tarihli Dilekçesinde: Müşteki ile iş makinaları alışverişi yapan Yusuf Özbınar’ın, bölgesel yayın yapan radyosunu Türkiye genelinde yayın yapacak hale getirmek ve bu işin finansmanını kendisini karşılayacağı yönündeki ortaklık teklifini kabul etmesi üzerine, şahsın senetleri ciro ederek kendisine verdiğini, tahsil için Hüseyin’in bürosuna gittiğini, Hüseyin’in kardeşi Emrullah ile görüşüp, bedellerin ödenmemesi halinde icra işlemlerine başlayacağını söylediğini, birkaç gün sonra Hüseyin’in gelip süre istemesi üzerine 2 hafta süre verdiğini, bir daha kendisini aramaması üzerine oyalandığını düşünerek 23.6.1994 günü tekrar işyerine gittiğini, tartıştıklarını, tehdit edilmesi üzerine işyerinden ayrıldığını, 24.6.1994 günü Hüseyin’in 3 adamı ile birlikte işyerini basıp, senetleri istediklerini, avukata verdiğini, söylemesi üzerine, küfürler ve tehditlerle büroyu terk ettiklerini, bu olaya Bohaç Bora Satı, Hakan Salim Bilgili ve iş görüşmesi için bekleyen şahısların tanık olduklarını, bu olay üzerine polis karakoluna müracaat ettiğini, savcılığa başvurduğunu, bu şahısların sürekli telefonla arayıp, görüşmek istemesi üzerine, radyoda buluşmayı kararlaştırdıklarını, bu olay nedeniyle korunmak için yanına aldığı gaz tabancası ile birlikte Hüseyin ile buluşarak radyo istasyonuna geldiklerini, kendisi ile 2 saat konuştuklarını, şahsın burada da kendisine sinkaflı bir şekilde küfürler ederek, tehditlerini sürdürdüğünü, sonuçta 29.6.1994 günü 175.000 dm, diğer borçlarını da ödeme planı içinde ödeyeceğini söyleyip, 4 adet 75. 000 dm.lik senet ve makinaların satış protokolünü verdiğini, makinaları kaçırabileceği söylenince, depo ve arabasının satış protokolünü verdiğini ve bürodan ayrıldığını, ertesi gün radyosunun sürekli aranarak tehditlere başlandığı, ailesine yönelik tehditler ve baskıların arttığını, bürosunun basıldığını, polis karakolunda, daha önce babasının evini basan ve Hüseyin Ödemiş’in, İzmir’de komiser olarak görev yapan şahsın diğer polislerle birlikte kendisini tehdit edip döverek, hazırladıkları tutanak ve ifadeleri imzalattıklarını söylemiştir.
Sanık 24.12.1996 Tarihli dilekçede, şikayetçinin bazı arkadaşlarına, senetlerdeki yazı ve imzaların kendisine ait olmadığını, hazırlattıktan sonra götürüp verdiğini, söylediğini, senetler ve belgelerin yanında hazırlanmadığını, bu nedenle belgelerin incelenmesini istemiştir.
Sanık Bohaç Bora Satı Kollukta Müd. Hazır: Radyo evinde Ercan Kanbur ve Hakan Salim Bilgili ile çalışıyorum, olaydan bir hafta önce Recep gelerek, elimde Hüseyin Ödemiş isimli bir şahsın düzenlediği senetler var, bu şahısta çok para var diyerek, tahsilat için yardım istedi, kabul ettim, kurusıkı tabancayı verdi, nasıl davranacağımızı kararlaştırdık, büroda Salim’le birlikte otururken, Ercan Kanbur ve Hüseyin Ödemiş geldiler, daha önce konuştuğumuz gibi, müştekinin kolunu büküp kelepçeledik, sonra üst kata çıkarıp, ellerini ve ayaklarını bantladık, şahsı orada bırakarak aşağıya indik, çok kalabalık görüntüsü vermek için, kılık değiştirerek yanına çıktık, sesimi değiştirerek duvara dönmesini söyledim, yüzü duvara dönük halde iken, parayı nereye sakladın, diyerek, silahın namlusuna mermi verdim, kafasına dayayıp, ölümün benim elimden olur, ailene işkence ederiz diye tehditlerde bulundum, senetlerin imzalandığını görmedim, saat ve parasını almadım, Mercedes otonun da nasıl alındığını ve nereye götürüldüğünü görmedim, amacım korkutmaktı, Ercan’ın talimatı üzerine büroyu dağıttık, amacımız bize dışarıdan bazı zarar verici davranışlarda bulunulduğunu göstermekti.
Sulh Ceza Mahkemesinde: bir gün önce müşteki yanında 7 kişi olduğu halde geldi, Ercan ile senet mevzuunu konuştular, Ercan senetleri icraya verdiğini avukata gidip görüşmelerini söyledi, daha sonra büroda iken müşteki geldi, konuşup aralarında protokoller yaptılar, emniyet ifademi kabul etmiyorum, işkence ve baskı altında alındı,
Duruşmada: suçlamaları red ederek, karakola gittiğinde olayı öğrendiğini, sanık Ercan’a işkence yaptıklarını, kendisine de aynı şeylerin yapılacağı söylenince ifadeyi imzaladığını, söylemiştir.
Sanık Hakan Salim Bilgili Kollukta Müd. Hazır: Radyoda çalışırım, bir hafta önce Ercan bizi yanına çağırıp, Hüseyin Ödemiş’ten bahsederek, borcunu ödenmesini sağlanması gerekiyor dedi, Bora ile birlikte nasıl hareket edeceğimizi kararlaştırdık, 26.6.1994 günü Hüseyin Ödemiş getirildi, ellerini kelepçeledik, Ercan paraların ödenmesi konusunda 4 adet senet imzalattı, diğer konuşmalar Ercan ile Hüseyin arasında oldu, Hüseyin borcunu Çarşamba günü ödeyeceğini söyleyince serbest bıraktık, olay 24 saat sürdü, Ercan bana 7 milyon verdi, bu paralar boğuşma esnasında yere düşen paralardı, Ercan’ın talimatı üzerine büroyu dağıttık, o da durumu karakola bildirmiş.
Sulh Ceza Mahkemesinde ve Duruşmada: Sanık Bohaç Bora’nın, sulh ceza mahkemesindeki anlatımına benzer anlatımda bulunarak, kolluk beyanının baskıya dayalı olarak alındığını söylemiştir.
Hakkında Ek İddianame İle Dava Açılıp Verilen Beraat Kararı Kesinleşen Salih Kuran Kollukta Ve Duruşmada benzer şekilde; Yusuf Özbınar’ı 15 yıldır tanırım, Türkiye’ye iş makinaları gönderir, Yusuf’un gönderdiği makinaları pazarlar, 6-7 ay kadar önce Yusuf APS ile Hollandadan bir senet gönderip, bu senedin bedelini müştekiden tahsil etmemi istedi, bürosuna gittim, ortağı olan ve Hacı olarak tanınan şahsa durumu izah ettim, Hacı ile bir bankaya gittik, 46.000 mark çekerek verdi, senetlerini iade ettim, bunun dışında bir olaya karışmadım, Ercan Kanbur isimli şahsı tanımam.
Savunma Tanığı Satılmış Kanbur Duruşmada ( sanığın babası ) şikayetçinin kayınbiraderi olan bir şahsın kendisine telefon açarak, tehdit ettiğini, senetleri iade edip, Ercan’ın bu senetlerin tahsilinden vazgeçmesini, yoksa sizi harcarım, kaybederim, şeklinde sözler söylediğini, bu konuşmaları oğluna söylemek için aradığını, oğlunun 2 gün eve gelmediğini, daha sonra da bu olayların olduğunu söylemiştir.
Savunma Tanığı Murat Yenidünya Duruşmada: Sanık Ercan’a ait radyo istasyonunda reklam müdürü olarak görev yapmaktayım, radyonun ülke genelinde yayın yapmasına karar verilince ilanlar verildi, gelenlerle görüşüyorduk, sonradan ismini Hüseyin olarak öğrendiğim şahıs yanında iki kişi ile birlikte içeri girdi, Ercan’a, bağırıp çağırmaya başladı, iki kişi ise kapıda bekliyordu, Ercan, senetlerle ilgisinin kalmadığını, avukata verdiğini, onunla görüşmelerini söyleyince gittiler, bu olay Cuma günü olmuştu, Cumartesi günü 7-8 kez telefonla Ercan bey arandı, ancak radyoda olmadığı için görüşülemedi, Pazar günü geldiğimde Salim ve Bora radyoda idi, Ercan beyin de geleceğini söylediler, odama çıktım, öğle üzeri Ercan bey şikayetçi Hüseyin ile geldi, ikinci kata çıktılar, bağırıp çağırmaları işitince aşağı indim, Ercan bey benden matbu şekilde borç senetleri istedi, 4 adet senet verdim, sonra Ercan bey Bora’yı gönderdi, hep beraber oturduk, saat 16.00 civarında Ercan ve Hüseyin radyodan ayrıldılar.
Savunma Tanığı Arzu Asi: 24 Haziran günü radyoda iken şikayetçinin geldiğini, tartışma olduğunu, küfürlü konuşmalar olunca eniştesi Ercan’ın kendisini eve gönderdiğini, daha sonra neler olduğunu bilmediğini söylemiştir.
Savunma Tanığı Raim Asi Duruşmada: Cuma günü içlerinde şikayetçinin de bulunduğu 3-4 kişinin radyoya baskın yaptığını, şikayetçinin senetleri istediğini, küfürleşmeler olduğunu, oradan ayrıldığını, daha sonra telefonla sorduğunda, olayın yatıştığının söylendiğini,
Savunma Tanığı Fırat Kurt Duruşmada: Pazar günü saat 16.30’a kadar radyoda bulunduğunu, anormal bir durumun olmadığını söylemiştir.
Tanık Feyzullah Ödemiş Duruşmada: 6.6.1994 günü ağabeyime ait yazıhanede otururken, Salih Turan ve Hakan Salim isimli şahıslar gelip, makinaları götüreceklerini söylediler, ağabeyimin olmadığını, vermeyeceğimi söyledim, gelen kişiler, senetler bizim elimize geçti, istesen de istemesen de almasını biliriz dediler, karakola telefon edince şahıslar gitti, bir daha da gelmediler.
Tanık Mehmet Karakaş’da, Feyzullah Ödemiş’e benzer beyanda bulunmuştur.
Tanık Fazıl Ceylan Duruşmada: Şikayetçinin köylüsü olduğunu, tıp fakültesi gece vardiyasında çalıştığını, müştekinin eşinin doğumu nedeniyle devamlı olarak hastaneye gelip gittiğini, iki gün gelmediğini, geldiğinde perişan bir halde olduğunu gördüğünü, yüzünde ve elinde dövüldüğüne ilişkin izler bulunduğunu, olayı Hüseyin’den duyduğunu, söylemiştir.
Tanık Hacı Bekir Mermer Duruşmada: Yusuf Özpınar ile ortak olarak, iş makinaları ithal edip satıyorduk, Hüseyin’e de iş makinaları satmıştık, sonra Yusuf’tan ayrıldım, Yusuf’un Hüseyin’den, 100 bin markdan fazla, benim ise 40 bin mark alacağım vardı, haziranın ilk haftasında Hüseyin ile buluşup konuştuk, borcunu ödeyeceğini, ancak sıkışık durumda olduğunu söyleyip, süre istiyordu, Pazartesi buluşmak üzere kendisinden ayrıldık, Yusuf’la otelde kalıyorduk, Pazartesi gelmediğini öğrenince telefon irtibatı kurup, görüştük, bu esnada Salih Kuran yanımıza geldi, Yusuf, müştekiye senetlerin mafyaya geçecek ona göre dedi, Hüseyin, yapma, mafyalık iş değil, borcumu ödeyeceğim ancak sıkışık durumdayım diye cevap verdi, telefonu Salih Kuran aldı, şu andan itibaren senetlerin bana geçti, kilometre işlemeye başladı diye Hüseyin’e söyledi, Hüseyin km. kaç lira ise öderiz dedi, Yusuf senetleri Salih’e verip Hollanda’ya gittiği zaman tahsil edilmesini istiyordu, ancak benim yanımda senet verilmedi, sonra ayrıldık, daha sonra olanları bilmiyorum.
Tanık Yusuf Özbınar Duruşmada: Türkiye’ye ortağım Ömer Oğuz ile birlikte iş makinaları satıyoruz, bunları müşteki Hüseyin Ödemiş vasıtasıyla pazarlıyorduk, 1994 yılının Haziran ayında izinli olarak Türkiye’ye geldiğim zaman, Hüseyin’den 176.000 mark civarında alacağım vardı, Ömer ile birlikte Hüseyin’in bürosuna gittik, bir miktar ödeme yapmasını istedim, süre tanımamı, söyledi, 10 gün sonra Hüseyin’i aradığımda, Mersinde olduğunu söylediler, işim icabı Hollanda’ya dönmem gerekiyordu, Hüseyin’den alacağıma ilişkin 4 adet senedi önceden tanıdığım Ercan Kanbur’a bıraktım, Ercan o sıralarda radyo istasyonu kurmuştu, senetleri tahsil ettiği zaman uydu kiralayalım, ortak olalım demişti, ben de kabul ettim. Sonra Salih Kuran ile temasa geçtiğimde, onun da adının bu olaya karıştırıldığını, Ercan ile Hüseyin arasında bu meselenin çıkmış olduğunu öğrendim, esasında Hüseyin’e verdiğim iki tane iş makinasını bir protokol ile geri almıştım, Hüseyin ile telefonla görüştüğümüzde ödeme yapamayacağını, iki makinayı geri almamı söylemişti, ben de kabul ettim, ortağım Ömer Oğuz ile Hüseyin’in bürosunda bulunan bir yetkili arasında protokol yapılmış, Hüseyin’in bende açık çeki vardı, açık çeki ortağım Ömer’e bıraktım, Ömer bu çeki Hüseyin’in adamına iade edip, iş makinalarını geri almış, bununla ilgili de protokol yapmışlar, bu itibarla makinaların geri alınmasında zor kullanılmış değildir. Ercan’a bıraktığım 4 adet senet tahsil edilmedi, hatta bu olay olduktan sonra Hüseyin babamla diyaloğa girip, lehine ifade verdiğim taktirde senetleri iade edeceğini söylemiş, benim Ercan’a tahsil için verdiğim senetlerde, bu olay nedeniyle zapt edilmiştir. Ayrıca bana gönderdiği bir notta lehine ifade verdiğim taktirde senetleri iade edeceğini söylüyordu, ben de mahkemeye ibraz edilmek üzere Talat isimli bir arkadaşla avukata verilmek üzere Türkiye’ye göndermiştim, ancak bu arkadaş notu kaybetmiş, bu notun içeriğini Talat ve Hacı Bekir isimli şahıslar bilmektedir.
Şikayetçi Hüseyin Ödemiş’e ait olduğu bildirilen saat, sanık Ercan Kanbur’un beyanları üzerine, bırakıldığı bildirilen zücaciyeciden sanık Ercan tarafından alınmış, görevlilerce zapt edilmiştir.
1.7.1994 gün, saat 18.00’da polis memurlarınca düzenlenen teslim ve tesellüm tutanağı: 26.6.1994 günü Ercan Kanbur ve arkadaşları tarafından kaçırılarak iki gün alıkonulduğunu ve zorla senet imzalattırılıp, adına ruhsatlı 06 MRS 07 plakalı Mercedes otosunu sattığına ilişkin kendisinden protokol alındığını, ayrıca kol saatinin de gasp edildiğini bildiren Hüseyin Ödemiş’in müracaatı üzerine, yapılan çalışmalar sonucu Ercan Kanbur ve Bohaç Bora Satı ile Hakan Salim Bilgili yakalanmışlar, gasp edildiği bildirilen saat ile oto elde edilmiş ve şikayetçiye tam ve sağlam olarak teslim edilmiştir.
29.6.1994 günü saat 14.05’te, Ercan Kanbur’a ait radyo istasyonuna bilinmeyen kişilerce girilip, içerisinin dağıtıldığı bildirilmiş, Emniyet görevlilerince belirtilen yere gidilmiş, olayın bizzat istasyon sahibi tarafından planlandığının saptandığı belirtilerek, sanık Ercan Kanbur yakalanmış, sanıklar Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili’de aynı gün saat 14.00 sıralarında aynı yerde olayla ilgili olarak beyanlarına başvurulmak üzere göz altına alınmışlardır.
29.6.1994 Tarihli Zaptetme Tutanağında: sanık Ercan Kanbur’un olayı müteakip yakalandığı, yapılan ön sorgusunda olayı doğrulayıp; zorla aldığı senetleri ve protokollerin yerini söyleyeceğini beyan etmiş, bunun üzerine sanığın ikamet ettiği konuta gidilmiş, senetleri bırakmış olduğu yerden,
3 adet 75.000 DM değerinde, borçlusu Hüseyin Ödemiş, alıcı ismi olmayan tarihsiz senet, 1 adet tarihsiz 75.000 DM. bedelli, alacaklısı Ercan Kanbur, borçlusu Hüseyin Ödemiş olan senetler zapt edilmiş,
06 MSR 07 plakalı Mercedesin, Ercan Kanbur’a 80.000 DM. bedelle satıldığı ve bedelinin alındığına ilişkin protokol, Mersin, Kazanlıda bulunan taşınmaz ve soğuk hava deposunun 250.000 DM. bedelle Ercan Kanbur’a satıldığı ve bedelinin alındığına ilişkin protokol, çeşitli iş makinalarının Ercan Kanbur’a satıldığı ve bedellerinin alındığına ilişkin 4 adet makine satış protokolü başlıklı belgeler ele geçirilmiş, senetlerde, borçlu olarak Hüseyin Ödemiş’in adı ve adresinin bir senette alacaklı olarak Ercan Kanbur’un adının belirtildiği, ayrıca bedellerinin yazı ve rakamla yazıldığı, pulun üzerine ve açığa imzaların atıldığı, 4 adet protokolde, satıcı olarak Öz İşmak San. Tic. Ltd. Şirketi Hüseyin Ödemiş, 2 adet protokolde ise satıcı olarak sadece Hüseyin Ödemiş’in belirtildiği, tüm protokollerin imzalandığı, alıcı olarak Ercan Kanbur’un belirtildiği, bu şahsa ait imzanın protokollerde yer almadığı saptanmış, yine aynı olayla ilgili olarak, suçta kullanıldığı belirtilen, 1 adet kelepçe, 2 adet kurusıkı tabanca, bu tabancalara ait şarjör ve 8 adet dolu kurusıkı mermisi, aynı yerde ele geçirilerek zapt edilmiş,
Sanık Ercan Kanbur’un üzerinde ise; kendisine tahsil için verildiğini söylediği; 15.4.1994 tarihli 44.000 Dm, bedelli, alacaklısı Ömer Oğuz ve Oğuz Özbınar olar, Yusuf Özbınar tarafından ciro edilen, borçlusu Öz İşmak kaşeli şirkete ait senet, 22.6.1994 tarihli 75.000 dm bedelli, alacaklı Yusuf Özbınar tarafından ciro edilmiş, borçlusu Hüseyin Ödemiş olan senet, Yusuf Özbınar tarafından ciro edilmiş 12.550 dm. bedelli, borçlusu Hüseyin Ödemiş olan senet, 30.5.1994 tarihli 44.500 dm. bedelli, alacaklı Yusuf Özbınar tarafından ciro edilmiş, borçlusu Öz İşmak olan senetler ele geçirilmiştir.
İlk bozmadan sonra yapılan bilirkişi incelemesi sonucu; Muhittin Kaya tarafından düzenlenen raporda: İnceleme konusu 6 adet protokol ve dört adet senet içeriğindeki yazı ve rakamların mevcut mukayese el yazılarına kıyasla, Hüseyin Ödemiş elinden çıkmış olduklarının beyanının mümkün olamayacağı,
İmzaların da Hüseyin Ödemiş elinden çıkmadıkları, inceleme konusunda imzalardaki titreklik, el kaldırma, monotonluk, rötüş gibi çeşitli arıza ve emarelerin varlığı, bu imzaların hakiki imza modeline benzetilme suretiyle takliden atıldıkları,
Üç adet bonoda, alacaklının ad soyadı gibi yasal unsurların bulunmaması nedeniyle kambiyo senedi niteliğinde olmayacakları, protokoller ve senetlerdeki sahte imzaların kolaylıkla anlaşılabilir ve ilk nazarda dikkati çeken nitelikte herhangi bir sahtecilik arıza ve emaresi bulunmadığından iğfal kabiliyetine haiz olduğu bildirilmiştir.
Jandarma Kriminal Dairesi Başkanlığı uzmanları Levent Yılmaz ve Mesut Demirağ tarafından düzenlenen raporda; inceleme konusu belgelerdeki tüm yazı ve rakamların aynı şahıs eli ürünü olduğu, yazı ve rakamların Hüseyin Ödemiş eli mahsülü olduğu yönünde olumlu veya olumsuz bir kanaat bildirmenin mümkün bulunmadığı, imzaların Hüseyin Ödemiş eli ürünü olamayacağı belirtilmiştir.
Katılan 1.7.1994 tarihinde; elleri ve ağzı bağlı olarak 2 gün alıkonulduğu yeri göstermiş, 30.6.1994 tarihli ifadeli teşhis tutanağında, Ercan Kanbur, Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili’yi teşhis etmiştir.
Katılan Hüseyin Ödemiş hakkında Adli Tıp Kurumu, Ankara Şube müdürlüğünce düzenlenen raporda; boyunda yarım ay şeklinde 1,5 cm.lik kurutlu yara, sağ yanakta hafif ödem, sağ göz dış kenarında eskiye ait ekimoz, sağ kolda lazerasyonlar, her iki el bileğinde 5X1 cm uzunluğunda muhtemelen ası izine bağlı hemetomlu bölgeler, sol kolda hassasiyet saptanmış olup, hayati tehlike doğurmayan arızasının 3 gün iş ve güçten engel teşkil edeceği bildirilmiştir.
2.7.1994 tarihli adli raporda; Ercan Kanbur’da, çenede hareket kısıtlılığı ve hassasiyet, sağ kalçada ekimoz, sol kulakta çınlama ve duymama bulgularının mutad iştigaline engel teşkil etmeyeceği,diğer sanıkların vücudunda ise haricen darp ve cebir asarına rastlanmadığı bildirilmiştir.
Ufuktepe Polis Karakolunca gönderilen yanıtta; Ercan Kanbur tarafından 24.6.1994 tarihinde C.Savcılığına verilen dilekçenin, Ufuktepe Polis Karakoluna sevk edildiği, asayiş şubesince işlem görerek 2.7.1994 tarihinde C.Savcılığına sevk edildiği, C.Savcılığının 1994-56962 hazırlık sayısına kayıt edildiği bildirilmiş, bu olay nedeniyle Ercan Kanbur ve diğer iki sanık hakkında Asliye Ceza Mahkemesine resmi mercileri iğfal suçundan kamu davası açıldığı, tutanaklardan anlaşılmaktadır.
Sanık Ercan Kanbur’un, 26.12.1991 tarihinde işlediği hırsızlık suçu nedeniyle Ankara 8. Asliye Ceza Mahkemesince TCY.nın 493/1 ve 522. maddeleri uyarınca 4 yıl 6 ay hapis cezasına mahkûm edilip, cezasının 8.2.1994 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Katılanın 29.6.1994 tarihinde kolluk makamlarınca saptanan beyanları ve bu beyanlara uygun duruşmadaki samimi anlatımları, bu beyanları doğrulayan rapor ve suç konusu senet ve protokollerin ele geçirilişine ilişkin tutanaklar, sanık Ercan Kanbur, Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili’nin müdafii huzurundaki kolluk ikrarları ve tüm dosya kapsamı ile, alacaklısı Yusuf Özbınar, borçlusu ise katılan Hüseyin Ödemiş olan toplam 176.000 DM. bedelli 4 adet bononun tahsilinin sağlanması amacıyla, alacaklı tarafından sanıklardan Ercan Kanbur’a ciro edildiği, sanık Ercan’ın diğer sanıklar Bohaç Bora Satı ve Hakan Salim Bilgili ile birlikte hareket ederek, katılan Hüseyin Ödemiş’i zorla bir büroya hapsedip, hukukça hüküm ifade eden, 300.000 DM. bedelli 4 adet senet ve toplam tutarı 439.500 DM olan, 4 adet iş makinası, 1 adet otomobil ve 1 adet gayrimenkul satış protokolünü zor kullanarak katılandan aldıkları, TCY.nın 499. maddesindeki suçun tüm ögeleriyle oluştuğu, yerel mahkemece senet ve protokollerdeki imzanın katılana ait olmadığı, bu nedenle atılı suçun oluşmadığı gerekçesiyle önceki hükümde direnilmiş ise de, imzaların kendisine ait olmadığı yönünde katılan tarafından herhangi bir iddianın ileri sürülmeyip, aksine kendisi tarafından atıldığının kabul edildiği, ayrıca imzaların atıldığı ortam dikkate alındığında, normal bir zamanda atılan imza ile benzerlik göstermemesinin de olağan kabul edilmesi gerektiği, ayrıca bu suçun oluşmasında senetlerin bizzat katılan tarafından imzalanması ve imzanın ona ait olmasının gerekmediği anlaşılmakla, isabetsiz olan direnme hükmünün bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : Yerel Mahkeme direnme hükmünün, yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın yerine gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 11.11.2003 günü tebliğnamedeki düşünceye uygun olarak oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2004/6-179
K. 2004/209
T. 30.11.2004
• GASP SUÇUNUN OLUŞMAMASI ( Fidye Almak Amacıyla Tenha Bir Yere Kaçırılan Mağdurun Para ve Eşyalarını Alan Sanıkların Eyleminin Adam Kaldırma Suçunu Oluşturacağı )
• ADAM KALDIRMA SUÇU ( Fidye Almak Amacıyla Kaçırdıkları Mağdurdan Para ve Eşyalarını Alan Sanıkların Eyleminin Gasp Suçunu Oluşturmayacağı )
• FİDYE ALMAK AMACIYLA KAÇIRDIKLARI MAĞDURU PARASINI VE EŞYALARINI ALAN SANIKLAR ( Gasp Suçundan Değil Adam Kaldırmaktan Cezalandırılmaları Gereği )
• YAĞMA SUÇUNUN DEĞİL ADAM KALDIRMA SUÇUNUN OLUŞMASI ( Fidye Almak Amacıyla Tenha Bir Yere Kaçırdıkları Mağdurun Parasını ve Eşyalarını Alan Sanıkların Eylemi )
765/m.495,496,499/1
ÖZET : Fidye almak için mağduru tenha bir yere kaldıran sanıklar, mağdurun para ve eşyalarını almışlardır. Adam kaldırma suçu, para veya eşya veya hukukça hükmü haiz bir senet almak için bir kimsenin hapsedilmesi veya tenha mahalle kaldırılması ile oluşur. Sanıkların kastı ve eylemin gerçekleşme şekli dikkate alındığında sanıkların eylemi yağma suçunu değil, adam kaldırma suçunu oluşturur. Çünkü sanıklar başlangıçta fidye almak amacıyla hareket etmişlerdir. Olayın gelişim sürecinde ise mağdurdan bir miktar para ve eşya almakla amaçlarına ulaşmışlardır. Alınan değerlerin başlangıçta planlanmamış olması veya mağdurun annesi yerine mağdurun kendisinden alınması suçun niteliğini değiştirmez.
DAVA : Sanık E’nin TCK’nun 499/1,59,31,33 ve 40. maddeleri ile 12 yıl 6 ay ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasına, ek iddianame ile açılan kamu davasının CYUY’nın 253/3. maddesi uyarınca reddine, hürriyeti tahdit suçundan beraatine,
Sanık H’nin TCK’nun 497/2,59,81/2-3,31,33, 179/2-son, 59, 81/1-3, 71/1 ve 75/2. maddeleri uyarınca sonuçta 19 yıl 12 ay 2 gün ağır hapis ve 5.396.666.-TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına ve ceza süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına, Doğanhisar Asliye Ceza Mahkemesi’nce verilen 26.12.1994 gün ve 85-65 sayılı erteli ilamdaki cezasının TCK’nun 95/2. maddesi gereğince aynen infazına,
Sanık F’nin TCK’nun 497/2,59,81/2-3,31,33, 179/2-son, 59, 81/1-3, 71/1 ve 75/2. maddeleri uyarınca sonuçta 19 yıl 12 ay 2 gün ağır hapis ve 5.53I.ooo.-TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, ceza süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına,
Sanık M’nin TCK’nun 497/2,59,31,33, 179/2-son, 59, 71/1 ve 75/2. maddeleri uyarınca sonuçta 19 yıl 12 ayağır hapis ve 5.066.666.-TL ağır para cezasıyla cezalandırılmasına, ceza süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmasına,
İlk iddianame ile yağma için adam kaldırmak suçundan sanıklar hakkında açılan kamu davasının CYUY’nın 253/3. maddesi gereğince reddine, haklarında TCK’nun 40. maddesinin uygulanmasına, tutukluluk hallerinin devamına ilişkin Akşehir Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 14.12.2000 gün ve 6-107 sayılı hüküm, kısmen re’sen temyize tabi olmasının yanında, sanıklar M., H. ve E. vekilleri tarafından da temyiz edilmekle dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi’nce 09.05.2001 gün ve 52737827 sayı ile;
Sanık E. hakkında TCK’nun 499. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesi yerine, 1. cümlesi ile uygulama yapılmasındaki isabetsizlik aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmayıp hakkındaki hüküm onanmış,
Sanıklar E, H. ve M. haklarında kurulan hükümlerin,
1-.Hürriyeti tahdit eyleminin TCK’nun 499. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine uyan suçun unsuru bulunduğu gözetilmeyerek sanıklar hakkında ayrıca bu suçtan da yazılı şekilde hüküm kurulması,
2- Kabule göre de;
Hürriyeti tahdit eyleminden kurulan hükümde, karardan sonra 22.12.2000 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren 4616 Sayılı Yasanın 1. maddesinin 4, 5 ve 6. bentleri hükmü karşısında, yeniden takdir ve değerlendirme yapılarak hüküm kurulması,
İsabetsizliğinden bozulmasına, sanıkların kazanılmış haklarının gözetilmesine, bozmanın hükmü temyiz etmeyen sanık F’ye de teşmiline karar verilmiştir.
Kabule göre yapılan bozmaya uyan yerel mahkeme, ( 1 )nolu bozma nedenine karşı ise 13.07.2001 gün ve 79/124 sayı ile; sanıkların hakkındaki hüküm kesinleşen, sanık E’nin azmettirmesiyle, yağma için dağa kaldırma şeklinde başladıkları eylemin, ilerleyen safhalarda, üç sanığın geceleyin yolda silahla şikayetçinin bir kısım eşyalarını ve parasını almaları ile TCY’ nın 79. maddesi gözetilerek geceleyin silahlı gasp ve hürriyeti tahdit suçuna dönüştüğü, haklarında TCK’nun 499. maddesinden değil 497/2. maddesi uyarınca hüküm kurulduğu, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 17.11.1998 tarih ve 6-246/342 sayılı kararında da vurgulandığı üzere geceleyin silahlı gasp suçu ile hürriyeti tahdit suçunun ayrı suçlar olduğu, birinin diğerinin unsuru ya da ağırlatıcı sebebi olmadığı, yargılamaya konu olaya benzer bir olaya ilişkin olarak verilen bu kararda,” … başlangıçta fidye almak amacıyla başlanan ve mağdurların paralarının gaspıyla sonuçlanan olayda netice ve dolayısıyla fiil tek olduğundan, sanıklar hakkında TCK’nun 79. maddesi yollamasıyla aynı fasıl içinde yer alan gasp suçlan nedeniyle sanıklar hakkında TCK’nun 497/2. madde ve fıkrasının uygulanması, TCK’nun 497 ve 179. maddelerindeki suçlar arasında yasanın 78. maddesinde belirtilen biçimde bir bağlantı bulunmaması da nazara alındığında ayrıca 179. maddesi uyarınca da cezalandırılmaları gerektiği” belirtilmiştir. Alman uyruklu mağduru fidye almak amacıyla dağa kaldırmak üzere diğer sanıkları azmettiren sanık E’nin. mağdurun annesi olan tanık B’den 1 ile 3 milyon mark arasında bir parayı almayı amaçladığı, bu maksadı uğruna sanıklar M., H. ve F’yi 500.000.000.-TL ücret karşılığı tuttuğu, ancak olayın ilerleyen safhalarında sanıklar M., H. ve F’nin yolda mağdurun bir kısım eşyalarını ve bir kısım parasını gasp ettikleri, sanık E’nin fidye için dağa adam kaldırmak suçunun planlayıcısı ve diğer sanıkların azmettiricisi olduğu, ancak maksadına nail olamadığı, bunun tabii sonucu olarak diğer sanıkların da maksatlarına nail olmadıkları, sanıklar H., F. ve M’nin, mağduru tatil süresince kalacağı otelin görevlileri gibi karşılayıp, önceden kiraladıkları araca bindirip, Alanya istikameti yerine Konya istikametine yöneldikleri, saat 23:00 sıralarında da şüphelenmeye başlayan mağdura silah çekip ellerini ve ayaklarını bağlayıp, bir kısım eşya ve parasını zorla gasp ettikleri, suç mahalli olan bağ evine götürüp bağladıkları, olayın ertesi günü mağdurun bir fırsatını bulup elindeki ipi çözerek olay yerinden kaçıp, güvenlik kuvvetlerine müracaat ettiği, böylece fidye için adam kaldırmak suçunun azmettirici olan sanık E’nin ve dolayısıyla diğer sanıkların fidye alma amacına ulaşamadıkları, ancak geceleyin yolda eklenen bir kasıtla mağdurun bir kısım eşyalarını ve bir miktar parasını gasp ettikleri olay süresince de mağdurun hürriyetini tahdit ettikleri gerekçesiyle ilk hükümde sanıklar H., F. ve M’nin TCK’nun 497/2 ve 179/2. maddeleri uyarınca ayrı ayrı cezalandırılmalarına, sanıklar hakkında verilen ilk karardan sonra yürürlüğe giren 4616 sayılı Yasa hükümleri ve TCK’nun 2. maddesi gereğince haklarında hürriyeti tahdit suçundan verilen kararlar kesinleşmeyen, H. ve M. hakkında bu suçtan açılan kamu davalarının ayrı ayrı ertelenmesine, F. hakkında hürriyeti tahdit suçundan kurulan hüküm kesinleştiğinden, bu sanık hakkında 4616 Sayılı Yasa hükümlerinin infaz aşamasında uygulanabileceği ne karar verilmiştir.
Sanıklar vekili tarafından temyiz edilen bu hüküm de, Yargıtay C.Başsavcılığı’nın “Sanık H. için TCY’nun 95. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün karardan çıkarılarak hükmün onanmasına karar verilmesi” istekli 140198 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay 1. Ceza Dairesi’ne, bu dairece de 10.12.2002 gün ve 3491-4572 sayılı karar ile Yargıtay 6. Ceza Dairesi’ne, özel dairece de 01.06.2004 gün ve 242197141 sayı ile Birinci Başkanlığa gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca müzakere yapılıp, aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR : Olayın planlayıcısı ve azmettiricisi olup, hakkında adam kaldırmak suçundan TCK’nun 499/1. maddesi uyarınca verilen mahkumiyet hükmü özel dairece eleştirilmek suretiyle onanan hükümlü E’nin, şikayetçinin annesi olan Alman uyruklu B’yle tatile geldiği tarihlerde sanıkla birlikte Otel B’de kaldığı, 23.10.1998 günü otelden ayrılıp Almanya’ya dönen B’den, oğlu mağdur Jurgen’in Antalya’ya geleceği saati ve tarihi öğrenen sanık E’nin, mali durumu iyi olan B’den yüklü bir fidye istemek için oğlunu kaçırmayı planladığı, 22.10.1998 günü sanıklardan F. ile irtibat kurup fidye amacı ile J’yi kaçıracaklarını, kendisine de beşyüzmilyon TL para vereceğini söyleyip mağdur J’yi Antalya havaalanından alarak Doğanhisar’a getirmesi hususunda anlaşıp, 200 DM ve 30.000.000.-TL para verdiği, sanık F’nin de diğer sanıklar M. ve H’ye durumu anlatıp anlaşmaları üzerine her üç sanığın 23.10.1998 günü yola çıkıp, Konya’dan kiraladıkları araçla Antalya Havaalanı’na gittikleri, sanıklardan F. ve H’nin şikayetçiyi karşılamak için havaalanına girdikleri, sanık H’nin mağdurun ismi yazılı olan tabela ile beklemeye başladığı, şikayetçinin isminin yazılı tabelayı görmesi üzerine rezervasyon yaptırdığı otel görevlileri olacağı düşüncesi ile sanık H’ye yaklaşıp tabelada adı yazan kişinin kendisi olduğunu söylediği, üç sanığın mağdurla birlikte saat 20.00 sıralarında Alanya istikametine hareket ettikleri, bilahare Konya yoluna saptıkları, geceleyin saat 23.00 sıralarında aracın arızalandığı söylenerek arabayı durdurdukları, mağdurun bu durumdan şüphelenip tepki göstermesi üzerine, sanık M’nin ele geçirilemeyen tabancayı mağdurun başına dayayıp etkisiz hale getirdiği, diğer sanıklar H. ve F’nin de mağdurun ellerini ve ayaklarını bağlayıp, mağdurun üzerinde bulunan 660 DM., 16.000.000.-TL, cüzdan, uçak bileti, saat ve kredi kartlarını zorla alıp, bir poşetin içine koydukları, mağdurun kafasına tişört geçirip araçla yola devam edip, D. ilçesi, T. Köyü İnlidere Mevkiine gittikleri, sanıklardan M. ve H’nin mağdurun yanında kaldıkları, sanık F’nin araçla sanık E’yi almaya gidip, bu sanığı alıp diğer sanıkların bulunduğu yere getirdiği, sanık E’nin mağdurun kendisini tanıyabileceğini düşünerek mağdurun yanına gitmeyip, sanıklardan, mağduru Argıthanı yolu üzerindeki bağ evine götürmelerini istediği, diğer sanıkların da istenileni yaptıkları, burada mağduru elleri ve ayaklarından direğe bağladıkları, sanıklar E. ve F’nin ise tekrar ilçe merkezine döndükleri, diğer sanıkların mağdurla birlikte geceyi bu kulübede geçirdikleri, ertesi günü sanıklar H. ve M’nin kulübeden uzaklaşıp yol kenarında bekledikleri esnada mağdurun kendisini bağlayan iplerden kurtularak kaçıp, yolda bulduğu bir kamyona binerek kolluk makamlarına müracaat ettiği, sanıklar M., H. ve F’nin kiraladıkları araç ile Uşak ilinde bulunan sanık F’nin abisinin yanına gittikleri, sanık F’nin gasp ettikleri eşyaların bir kısmını ve kiraladıkları aracı ağabeyine bırakarak oradan ayrıldığı, bilahare gasp ettiği bir kısım eşyalarla birlikte D. İlçe Jandarma Komutanlığı’na bağlı ekiplerce, diğer sanıklar H. ve M’nin daha sonra ise sanık E’nin ise hakkında kamu davası açıldıktan sonra yakalandıkları, sanıklar M., H. ve F’nin hazırlık anlatımları, olay yeri görgü ve tespit tutanağı, tanık B’nin beyanları, bağ evinde ele geçirilen eşyalar, 30.10.1998 tarihli keşif tutanağı, mağdur tarafından güvenlik kuvvetlerine teslim edilen kravat ve bez parçası, 03.11.1998 tarihli el koyma tutanağı, sanık F’nin yakalanışı sırasında ele geçirilen eşyalar, sanıkların kiraladıkları araca ait kiralama belgeleri, 09.11.1998 tarihli teşhis tutanağı, mağdurun anlatımları ile sabit olmuş, esasen bu oluş ve kabulde yerel mahkeme ile Yargıtay 6. Ceza Dairesi arasında herhangi bir uyuşmazlık bulunmayıp, çözümlenmesi gereken hukuki sorun, sanıklar M., H. ve lehteki bozmanın teşmili suretiyle kamu davasına dahil edilen F’nin eylemlerinin TCK’nun 499. maddesi kapsamında gelişen fiil sürecinde mağdur J’nin bir kısım para ve eşyalarının geceleyin ve silahlı olarak gasp edilmesi nedeniyle TCK’nun 78 ve 79. maddeleri mucibince daha fazla cezayı gerektiren TCK’nun 497/2 ve 179/2-son maddelerine uyan iki ayrı suç niteliğinde mi yoksa. TCK’nun 499/1. maddesinin 2. cümlesindeki para, eşya veya hukukça hükmü haiz senet almak için dağa veya tenha bir mahalle adam kaldırma suçunu mu oluşturduğu noktasında toplanmaktadır.
Ancak uyuşmazlık konusunun incelenmesine geçilmeden önce, sanıklardan F. hakkında hürriyeti tahdit suçundan verilen ilk hükmün. bu sanık tarafından temyiz edilmediği, dolayısıyla kesinleştiği, yerel mahkemece de bozmaya uyulmaması nedeniyle CYUY’nın 325. maddesi uyarınca bu suçtan yapılan bozmanın sanık F’ye sirayetine yasal olanak bulunmadığından sanık vekilinin bu hükme yönelik temyiz isteminin CYUY’nın 317. maddesi uyarınca reddine karar verilmiş, diğer sanıklar hakkında ise hürriyeti tahdit suçundan verilen hükmün. suç vasfı ve kabule göre bozulması üzerine, suç niteliği yönündeki bozmaya direnilerek her iki sanık hakkında hürriyeti tahdit suçundan açılan kamu davalarının 4616 Sayılı Yasanın 1. maddesinin 4. fıkrası uyarınca ertelendiği, 4616 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca verilen erteleme kararlarına yönelik başvuru, ceza miktarı, suç tarihi veya vasıflandırma gibi yargılama konusu suçu 4616 Sayılı Yasada öngörülen erteleme kapsamı dışına çıkaracak hususlara yönelik olmadığı taktirde, temyize değil itiraza konu olabileceği, bu suçtan kurulan hükmün ancak eylemin özel daire ilamında belirtildiği şekilde TCK’nun 499. maddesi kapsamında değerlendirilmesi dolayısıyla TCK’nun 179. maddesinde düzenlenen hürriyeti tahdit suçunun ise TCK’nun 499. maddesindeki suçun unsuru olduğu kabul edildiği taktirde zorunlu olarak değerlendirilebileceği nazara alınarak, öncelikle temyiz incelemesinin silahlı gasp suçu ile sınırlı yapılmasına karar verilmiştir.
Olayda hukuki bir çözüme ulaşabilmek için TCK’nun 179,495,497 ve 499. maddeleri üzerinde durmak bu maddelerde düzenlenmiş olan suçlan tartışıp somut olayı bu tartışmadan çıkan sonuçlara göre ele alıp değerlendirmek gerekir.
TCK’nun 179. maddesinde düzenlenen hürriyeti tahdit suçu, bir kimsenin gayri meşru surette hürriyetinden mahrum bırakılması ile oluşur. Suçta korunan hukuki yarar kişilerin hareket serbestileridir. 11.06.195’6 gün ve 5/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Genel Kurulumuzun süreklilik gösteren uygulamalarına göre, hürriyeti kısıtlama suçunun oluşabilmesi için genel kastın yanında kişi hürriyetini kısıtlamaya yönelik özel kastın da bulunması gerekir. Saikin niteliğine göre suçun vasfı değişir; örneğin şehvet veya evlenme maksadıyla kaçırma ve alıkoyma hallerinde TCK’nun 429 veya 430. maddelerindeki, maddi bir yarar sağlamak amacıyla işlenmesi halinde ise 499. maddesindeki suçlar oluşur. Özgürlüğü kısıtlama suçu mütemadi bir suçtur; maddede korunan hukuki yarar kişilerin hareket özgürlüğü olduğundan, özgürlüğü kısıtlanan kişi adedince suç oluşacaktır. Maddenin 2’nci fıkrasında failin bu fiili işlemeden önceki veya işlendiği sıradaki davranış biçimleri ile amaçlarına göre suçun nitelikli hali düzenlenmiş, 3. fıkrasında ise cezada artırım nedeni gösterilmiştir.
TCK’nun 2. kitap, 10. bab, 2. faslının 495. maddesinde düzenlenen yağma suçunun basit hali, menkul malın faydalanmak kastı ile, cebir ve şiddet kullanılarak veya tehdit edilerek alınmasıyla oluşmaktadır.
TCK’nun 495. ve 496. maddelerinde düzenlenen yağma suçunun ortak ağırlatıcı nedenleri ise yasanın 497. maddesinde gösterilmiş olup, fiilin geceleyin, silahla tehdit ederek, yol kesmek suretiyle, içlerinden birisi görünür suretle silahlı bulunan ikiden çok kimse tarafından veya kıyafetleri değiştirilmiş olan kimseler tarafından işlenmesi halinde sanıklar hakkında TCK’nun 497. maddesi uyarınca ceza tayin edilecektir.
Yağma suçunun bir başka şekli olan adam kaldırmak suçu ise TCK’nun 499/1. maddesinde; “Her kim, para veya eşya veya hukukça hükmü haiz bir senet almak için bir kimseyi hapseder yahut dağa veya tenha bir mahalle kaldırırsa, maksadına nail olmamış ise onbeş seneden yirmi seneye kadar ağır hapis cezası ile cezalandırılır. Maksadına nail olmuş ise cezanın yukarı haddi hükmolunur” biçiminde tanımlanmış ve yaptırımı öngörülmüştür.
Hem kişi özgürlüğüne hem de malvarlığına yönelen bu suçun maddi unsurunun hareket kısmı, bir kimsenin hapsedilmesi yahut dağa veya tenha bir mahalle kaldırılmasıdır. Bu fiiller para, eşya veya hukukça hükmü haiz bir senet almak için yapılmalıdır.
Hapsedilmek tabiri ile kastedilen, bir kimsenin hürriyetini tamamen sınırlayarak o kişinin bir yere kapatılmasıdır. Dağa kaldırmak tabiri ile anlatılmak istenen ise, bir kişinin bulunduğu yerden alınıp meskun olmayan bir yere götürülmesidir.
Kaldırmak tabiriyle götürülen kişinin hürriyetinin tahdit edilmiş bulunmasının belirtildiği muhakkaktır. Fakat yalnız olarak muhafaza edilmesi yahut bir ev ve sair kapalı bir yerde tutulması şart değildir. Kişi götürüldüğü yerde serbest olarak dolaşabilmekle birlikte oradan ayrılması imkanı fiilen yok edilmişse, kaldırılmış sayılmak gerekir. ( Sulhi Dönmezer, Kişilere ve Mala Karşı Suçlar, 13. bası, Sy. 382 )
Bu suç, genel kasıt yanında özel kasıt ( saik )altında işlenebilen bir suçtur. Fail, sözü edilen fiilleri para, eşya veya hukukça haiz bir senedi almak için yapmış olmalıdır. Başka amaçlarla hareket etmişse eylemi de başka suçları ( örneğin; kaçırma yahut hürriyeti kısıtlama suçlarını )oluşturur. Adam kaldırma suçu yağma ve hürriyeti kısıtlama suçlarını içeren mürekkep ( bileşik )suç olup aralarında tüketen tüketilen norm ilişkisi söz konusudur.Mağdurun para, eşya veya hukukça hükmü haiz bir senedin alınması maksadıyla hapsedilmiş veya kaldırılmış olması halinde suç tamamlanmış olur. Ayrıca para, eşya veya hukukça hükmü haiz senedin alınması şart değildir. Ancak bu sayılanlar alınmışsa, başka bir ifade ile fail maksadına nail olmuşsa 499. maddenin 1. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca cezanın üst haddi verilir.
Para, eşya veya hukukça hükmü haiz bir senedin alınması maksadıyla hapsedilmiş veya kaldırılmış olan mağdurdan maddede sayılanlardan her hangi birinin alınması veya başlangıçta kararlaştırılanlar dışında başka bir şeyin alınmış olması ya da alınması öngörülen miktardan daha az veya fazla miktarda para veya eşyanın alınması halinde de failin maksadına ulaştığını kabul etmekte zorunluluk bulunmaktadır. Bu suç seçimlik hareketli bir suç olduğundan, maddi unsur içinde yer alan değerlerden birinin alınması maksada ulaşıldığının kabulü için yeterlidir. başka bir deyişle 200 milyar fidye almak maksadıyla hapsedilen veya tenha bir yere kaldırılan mağdurdan bu miktardan daha az miktarda bir paranın alınmasında veya başlangıçta planlanmamış olsa dahi fiilin gerçekleşmesi süreci içinde bu suçun maddi unsurları içinde yer alan başkaca değerlerin alınması halinde de TCK’nun 499. maddesinde yazılı cürmün gerçekleştiği ve 2. fıkra kapsamında failin maksadına nail olduğu kabul edilmelidir, burada önemli olan husus bu süreçte yapılan hareketlerin ve alınan değerlerin suçun maddi unsurları içinde yer almasıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, fidye almak amacıyla mağduru dağa veya tenha bir yere kaldırmak şeklinde başlayan eylemde, sanıklar tarafından mağdurun bir miktar para ve eşyalarının alınması sanıkların kastı ve eylemin gerçekleşme biçimi dikkate alındığında TCK’nun 497/2. maddesinde düzenlenen yağma suçunu değil, TCK’nun 499. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesine yer alan adam kaldırma suçunu oluşturmaktadır. Zira sanıklar eyleme fidye almak amacıyla başlamışlar, olayın gelişim sürecinde de mağdurdan bir miktar para ve eşya almakla da amaçlarına ulaşmışlardır, alınan değerlerin başlangıçta planlanmamış olması veya istenenden daha az miktarda bulunması ya da annesi yerine mağdurun kendisinden alınması suçun niteliğini değiştirmemektedir.
Bu nedenle eylemleri, TCK’nun 499. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesindeki suçu oluşturduğu halde, TCK’nun 497/2 ve 179. maddesi kapsamında değerlendirip, sanıkların TCK’nun 497/2. maddesi ile cezalandırılmasına ve TCK’nun 179. maddesi kapsamında değerlendirdiği eylem nedeniyle haklarındaki kamu davasının 4616 Sayılı Yasanın 1. maddesinin 4. bendi uyarınca kesin hükme bağlanmasının ertelenmesine ilişkin yerel mahkeme direnme hükmü isabetsizdir.
Diğer yönden, 4721 sayılı Türk Medeni Yasasının 471. maddesindeki hüküm nazara alınmaksızın, TCK’nun 33. maddesi uyarınca sanıkların hapis halinin sona erinceye kadar yasal kısıtlılık altında bulundurulmaları yerine, ceza süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmalarına ve koşulları oluşmadığı halde sanık H’nin erteli mahkumiyetinin TCK’nun 95/2. maddesi uyarınca aynen infazına karar verilmesi de isabetsiz olup, direnme hükmünün bu nedenlerle de bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ : 1- Açıklanan nedenlerle;
A- Sanıklar M., H. ve F. haklarında silahlı yağma suçundan verilen hükmün, eylemleri TCK’nun 499/1. maddesinin 2. cümlesindeki suçu oluşturduğu halde TCK’nun 497/2. maddesi ile cezalandırılmalarına,
B- TCK’nun 33. maddesi ve TMY’nın 471. maddeleri uyarınca, sanıkların hapis hali sona erinceye kadar yasal kısıtlılık altında bulundurulmaları yerine, ceza süresince yasal kısıtlılık altında bulundurulmalarına,
C- 4616 Sayılı Yasa kapsamında bulunması nedeniyle TCK’nun 95/2. maddesi uyarınca aynen infaz koşulları gerçekleşmeyen sanık H. hakkındaki erteli mahkumiyetin aynen infazına,Karar verilmesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
2. Sanıklar M. ve H. haklarındaki hürriyeti tahdit suçuna ilişkin hükmün ise, bu suçun TCK’nun 499. maddesindeki adam kaldırma suçunun unsuru olması nedeniyle silahlı yağma suçuna bağlı olarak BOZULMASINA, hürriyeti tahdit suçundan verilen bozma kararının sanık F’ye de teşmiline, 30.11.2004 günü yapılan müzakerede tebliğnamedeki isteme kısmen aykırı olarak oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2004/6742
K. 2005/1145
T. 10.2.2005
• ADAM KALDIRMAK ( Aslına Uygunluğu Onaylanmamış Fotokopi Soruşturma Belgeleriyle Yetinilerek Hüküm Kurulmasının Bozmayı Gerektirdiği )
• SORUŞTURMA BELGELERİ ( Aslına Uygunluğu Onaylanmamış Fotokopi – Yetinilerek Hüküm Kurulamayacağı )
• ASLINA UYGUNLUĞU ONAYLANMAMIŞ FOTOKOPİ ( Soruşturma Belgeleri – Yetinilerek Hüküm Kurulamayacağı )
765/m. 499
ÖZET : Aslına uygunluğu onaylanmamış fotokopi soruşturma belgeleriyle yetinilerek hüküm kurulması yasaya aykırıdır.
DAVA : Adam kaldırmak suçundan sanık ve tutuklu Zafer ve arkadaşları hakkında yapılan duruşma sonunda: Sanıklar Zafer ve Şahin’in beraatine, diğer sanıkların mahkumiyetine ilişkin KONYA 2.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 16.1.2004 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi O Yer C.Savcısı ile sanıklar Yılmaz, Arif ve duruşmalı olarak sanık Orhan savunmanları tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından kısmen onama ve kısmen bozma isteyen 24.5.2004 tarihli tebliğname ile 15.6.2004 tarihinde daireye gönderilmekle tayin edilen günde sanık Orhan ve savunmanının duruşma gününden usulen haberdar edildikleri halde duruşmaya gelmedikleri ve bir mazeret de bildirmedikleri anlaşılmakla duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR :
Aslına uygunluğu onaylanmamış fotokopi soruşturma belgeleriyle yetinilerek hüküm kurulması,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, C.Savcısı ile sanıklar Yılmaz, Arif ve Orhan savunmanlarının temyiz itirazları ile tebliğnamedeki düşünce bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, 10.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
1. CEZA DAİRESİ
E. 2004/1555
K. 2004/3953
T. 29.11.2004
• ADAM ÖLDÜRMEK ( Gasp İçin Adam Kaldırmak – Ölüme Mucip Yaralar/Maktülün Atladığı Pencereye Gitme İktidarında Olup Olamıyacağının Adli Tıp Kurumundan Sorularak Suç Vasfının Tayin Edilmesi Gereği )
• ÖLÜME MUCİP YARALAR ( Maktülün Atladığı Pencereye Gitme İktidarında Olup Olamıyacağının Adli Tıp Kurumundan Sorularak Suç Vasfının Tayin Edilmesi Gereği – Gasp İçin Adam Kaldırmak )
• HAKSIZ TAHRİK ( Karşılıksız ve Çalıntı Çekleri Vererek Borcunu Ödemeyen ve Oyalama Yolunu Tercih Eden Maktül – Şirket Ortağının Tahsil İçin Para Karşılığı Anlaşma Yapması )
• GASP İÇİN ADAM KALDIRMAK ( Sanıkların Alacaklarını Tahsil Edemeyen Sanıklar ve Ortaklarınca Para Karşılığı Anlaşarak Maktülün Hürriyetini Tahdit ve Tehdit Ederek Senet Tahsil Etmeleri )
• ADAM KALDIRMAK ( Gasp İçin – Sanıkların Alacaklarını Tahsil Edemeyen Sanıklar ve Ortaklarınca Para Karşılığı Anlaşarak Maktülün Hürriyetini Tahdit ve Tehdit Ederek Senet Tahsil Etmeleri )
• HÜRRİYETİ TAHDİT ( Sanıkların Alacaklarını Tahsil Etmek Maksadıyla Maktülü Araçlarıyla Kapalı Mekana Götürerek İki Gün Süreyle Zorla Tutmak )
• ZORLA SENET DÜZENLETMEK ( Sanıkların Alacaklarını Tahsil Etmek Maksadıyla Maktülü Araçlarıyla Kapalı Mekana Götürerek – Gasp İçin Adam Kaldırmak )
765/m. 51, 179, 308, 451, 495, 499
ÖZET : 1- Sanıklar F., Y. ve Y. haklarında adam öldürmek suçundan kurulan hükümlerle ilgili incelemede;
aa ) Ölüme mucip yaraların hepsinin atlama sonucu olup olamıyacağı, olamıyacağı bildirildiği takdirde bir veya bir kısmının ikaından sonra bu yaralar nedeniyle maktülün atladığı pencereye gitme iktidarında olup, olamıyacağı ve boşluğa kendisini atıp atamıyacağının Adli Tıp Kurumundan sorularak sonucuna göre suç vasfının tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
bb ) Karşılıksız ve çalıntı çekleri vererek borcunu ödemeyen ve sürekli olarak oyalama yolunu tercih ederek maktül H.den kaynaklanan davranışların şirketin ortağı olan sanık F. lehine hafif haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının gerektiğinin gözetilmemesi,
2 ) Sanıklar F., Y., Y., K. ve S. haklarında hürriyeti tahdit suçundan kurulan hükümlerle ilgili incelemede;
Sanıkların alacaklarını tahsil etmek maksadıyla maktül H.yi araçlarıyla kapalı mekana götürerek iki gün süreyle zorla hürriyetini tahdit ettikleri sanıkların savunmaları, iddia, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer delilleri sübut bulduğu halde, hürriyeti tahdit suçundan mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
3 ) Sanıklar Ş.H. ve T. haklarında hürriyeti tahdit ve ihkak-ı hak suçlarından kurulan hükümlerle ilgili incelemede;
Sanıklar Ş.H. ve T.nin, alacaklarını tahsil edemeyen sanıklar F. ve ortakların kendilerini bulup para karşılığı anlaşarak, maktül H.nin hürriyetini tahdit ederek ve tehdit etmek suretiyle senet tahsil ettikleri dosya kapsamından anlaşıldığı ve eylemleri kül halinde gasp için adam kaldırmak suçunu oluşturduğu halde TCK.nun 499. maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekirken yazılı şekilde hürriyeti tahdit suçundan beraatlerine ve ihkak-ı hak suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi, Yasaya aykırıdır.
DAVA : Öldürmek kastı olmaksızın müessir fiil sonucu H.V.nun ölümüne sebebiyet vermekten sanıklar F.A., Y.A. ile Y.M., zorla hak alma suçundan adları geçen sanıklar F.A., Y.A., Y.M. ile diğer sanıklar S.B., K.B., Ş.H. ile T.D.nin yapılan yargılanmaları sonunda; hükümlülüklerine ve adları geçen sanıkların üzerlerine atılı diğer suçtan sanık N .A.nın üzerine atılı müsnet suçtan, sanık S.C.A.nın tüm suçlardan beraatlerine ilişkin ( Bakırköy ) Beşinci Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 31.03.2003 gün ve 129/65 sayılı hükmün Yargıtay’ ca incelenmesi sanıklar ile müdahiller taraflarından istenilmiş, sanıklar F.A., Y.M. ile Y.A. duruşma da talep etmiş olduğundan dava dosyası C. Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: sanıklar Y.M., Y.A. ile F.A. haklarında duruşmalı, diğer sanıklar ile müdahillerin temyizleri veçhile incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
KARAR : 1- a ) Sanık S.C.nin adının iddianamede sadece S. olarak yazılması,
b ) Hürriyeti tahdit suçundan kurulan hükümde TCK.nun 59. maddesinin tatbiki sırasında hapis cezasının yazılmaması ( 647 sayılı Yasanın 4. maddesi uyarınca paraya çevrilen ceza miktarının 1 ay 20 gün hapis olduğu anlaşıldığından ), hususundaki eksiklikler mahallinde tamamlanabilir yazım hatası olarak kabul edilmiş, bozma nedeni yapılmamıştır.
2- A ) Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar F., Y. ve Y.nin adam öldürmek, F, K., S., Y. ve Y.nin ihkak-ı hak suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde adam öldürmek suçunun vasfı hariç suçların niteliği tayin, cezayı azaltıcı takdiri tahtif sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, sanıklar S.C. hakkında ihkak-ı hak ve hürriyeti tahdit, sanık N. hakkında eşyayı cürmiyeyi satın almak suçlarından elde edilen delillerin mahkumiyetlerine yeter nitelik ve derecede görülmediğinden beraatlerine karar verilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bozma ve eleştiri sebepleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar F., Y. ve Y. müdafii Av. G.nin duruşmalı incelemede savunma hakkının kısıtlanmasının usule aykırı olduğuna, ihkak-ı hak suçunun unsurları oluşmayıp şikayette bulunulmadığından beraatlerine karar verilmesi gerektiğine, öldürme suçunun sübut bulmadığına vesaireye, sanıklar Y., S. ve K. müdafii Av. K.nin duruşmalı incelemede Y., S. ve K.nin suçlarının sübut bulmadığına vesaireye ilişen, müdahil R. vekilin ve müdahiller F. ve arkadaşları vekilinin eksik incelemeye ve sanıklar S.C. ve N.nin suçlarının sübut bulduğuna yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle sanıklar F., Y., Y., K. ve S. hakkındaki ihkak-ı hak, sanık S.C. hakkında hürriyeti tahdit ve ihkak-ı hak ve sanık N. hakkında eşyayı cürmiyeyi satın almak suçlarından kurulan hükümlerin kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi ( ONANMASINA ),
B ) Olayın oluş ve delillere göre;
Sanıklar F. ve K.nin resmi ve S.nin gayriresmi ortağı oldukları S. Şirketinde sanıklar Y. ve Y.nin da işçi olarak çalıştıkları, maktül H.nin bu şirketten aldığı 32.500.000.000.- liralık mala karşılık olarak müşteri çekleri ciro ederek verdiği, malların teslim edilmesine rağmen vadesi geldiğinde bankaya ibraz edilen çeklerin bir kısmı karşılıksız, bir kısmı da çalıntı çıktığından alacağın tahsil edilemediği, F. ve şirket ortaklarının birçok kez alacaklarını istemesine karşın maktül H.nin borcunu ödemeyerek sürekli oyaladığı, borca karşılık olarak yakınları tarafından gösterilen taşınmazların da ya ipotekli ya da borcu karşılamakta yetersiz olduğu, bir türlü alacağı tahsil edemeyen F., K. ve S.nin olaydan önceki bir zamanda alacağı tahsil etmek amacıyla işçileri Y. ve Y.nin bir çıkarları olmaksızın, çek – senet tahsili ile iştigal eden sanıklar Ş.H. ve T.nin çıkar karşılığı olmak üzere hep birlikte maktülü araçla evinden alarak mekanda hürriyetini 2 gün süreyle tahdit ederek ve tehditte etmek suretiyle 32.500.000.000.-liralık senet imzalattıkları ve maktülün yakınlarından vekaletname verilmesini sağladıkları, alacak yinede tahsil edilemeyince, bu kez olay günü sanıklar F., Y. ve Y.nin maktülün borcunu ödemesini sağlamak için getirdikleri, tatil günü olması nedeniyle kapalı olan iş merkezindeki işyerlerinde tekme tokatla ( künt travmayla ) uzun süre darp ettikleri, sanık F.nin “arabadaki jopu da getirin pazartesiye kadar dövelim ona işkence edeceğiz” dediği, sanık Y.nin da arabada jopu alıp getirdiğini gören maktülün kendisini yaklaşık 7 -8 metre yükseklikteki 3. kattaki pencereden aşağı asfalt zemine atması sonucu ağır yaralandığı, sanıklar tarafından hastaneye götürülmesine rağmen kurtarılamayarak öldüğü; Adli Tıp Kurumu raporlarına göre, ölümünün genel beden travmasına bağlı kafatası, ekstermite, pupis ile iliak kemik kırıkları ile müterafik beyin kanaması ve iç organ yırtılmasından gelişen iç kanamadan meydana geldiği; keza kişide çok sayıda künt travmatik lezyon bulunduğu, bu lezyonların dağılımları ve lokalizasyonları gözönüne alındığına lezyonların tamamının yüksekten düşme sonucu meydana gelemeyeceği, kişinin künt ve sert cisim travmalarına sorulduğu üzere tekme, jop vesaireye maruz kaldığının bildirildiği olayda;
a ) Sanıklar F., Y. ve Y. haklarında adam öldürmek suçundan kurulan hükümlerle ilgili incelemede;
aa ) Ölüme mucip yaraların hepsinin atlama sonucu olup olamıyacağı, olamıyacağı bildirildiği takdirde bir veya bir kısmının ikaından sonra bu yaralar nedeniyle maktülün atladığı pencereye gitme iktidarında olup, olamıyacağı ve boşluğa kendisini atıp atamıyacağının Adli Tıp Kurumundan sorularak sonucuna göre suç vasfının tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
bb ) Karşılıksız ve çalıntı çekleri vererek borcunu ödemeyen ve sürekli olarak oyalama yolunu tercih ederek maktül H.den kaynaklanan davranışların şirketin ortağı olan sanık F. lehine hafif haksız tahrik hükümlerinin uygulanmasının gerektiğinin gözetilmemesi,
b ) Sanıklar F., Y., Y., K. ve S. haklarında hürriyeti tahdit suçundan kurulan hükümlerle ilgili incelemede;
Sanıkların alacaklarını tahsil etmek maksadıyla maktül H.yi araçlarıyla kapalı mekana götürerek iki gün süreyle zorla hürriyetini tahdit ettikleri sanıkların savunmaları, iddia, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer delilleri sübut bulduğu halde, hürriyeti tahdit suçundan mahkumiyetleri yerine yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
c ) Sanıklar Ş.H. ve T. haklarında hürriyeti tahdit ve ihkak-ı hak suçlarından kurulan hükümlerle ilgili incelemede;
Sanıklar Ş.H. ve T.nin, alacaklarını tahsil edemeyen sanıklar F. ve ortakların kendilerini bulup para karşılığı anlaşarak, maktül H.nin hürriyetini tahdit ederek ve tehdit etmek suretiyle senet tahsil ettikleri dosya kapsamından anlaşıldığı ve eylemleri kül halinde gasp için adam kaldırmak suçunu oluşturduğu halde TCK.nun 499. maddesi uyarınca cezalandırılmaları gerekirken yazılı şekilde hürriyeti tahdit suçundan beraatlerine ve ihkak-ı hak suçundan mahkumiyetlerine karar verilmesi,
d ) Kabule göre;
1136 sayılı Avukatlık Yasası hükümleri uyarınca hükmedilen vekalet ücretinin müdahiller yerine vekillerine verilmesine, karar verilmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı ve sanıklar müdafilerinin duruşmalı incelemede sundukları temyiz itirazları ile müdahiller vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden sanıklar F., Y. ve Y.nin adam öldürmek, sanıklar F., Y., Y., K. ve S.nin hürriyeti tahdit ve sanıklar T. ve Ş.H.nin hürriyeti tahdit ve ihkak-ı hak suçlarıyla ilgili hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ( BOZULMASINA ) 29.11.2004 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2004/4281
K. 2004/8778
T. 5.7.2004
• ADAM KALDIRMAK ( Sanığın Mağduru Issız Bir Yer Olan Çöplük Yakınındaki Depoya Zorla Götürüp Bağladıktan Sonra Cüzdanından Parasını Alması – Cezanın Yukarı Haddine Hükmolunacağı )
• CEZANIN YUKARI HADDİNE HÜKMOLUNMASI GEREĞİ ( Sanığın Mağduru Issız Bir Yer Olan Çöplük Yakınındaki Depoya Zorla Götürüp Bağladıktan Sonra Cüzdanından Parasını Alması – Adam Kaldırmak )
765/m.499/1
ÖZET : Sanığın, mağdur C.A.yı fidye almak için yerleşim birimi dışındaki ıssız bir yer olduğu anlaşılan, çöplük yakınındaki depoya zorla götürüp, bu yerde bağladıktan sonra mağdurun cüzdanından 50 dolar ile 10.000.000 lira parasını aldığının anlaşılması karşısında; eyleminin kül halinde TCK.nun 499. maddesinin 1.bendinin son cümlesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden hüküm kurulması, Yasaya aykırıdır.
DAVA : Yağma suçundan sanık ve tutuklu C.U. ve M.S.T. haklarında yapılan duruşma sonunda, mahkumiyetlerine ilişkin Çanakkale Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 14.11.2003 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi O Yer C. Savcısı ile duruşmalı olarak sanık C. savunmanı tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C. Başsavcılığından onama isteyen 11.3.2004 tarihli tebliğname ile 18.3.2004 tarihinde daireye gönderilmekle tayin edilen günde sanık savunmanının duruşuma gününden usulen haberdar edildiği halde duruşmaya gelmediği ve bir mazeret de bildirmediği anlaşılmakla duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda dosya okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli delillere, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; C. Savcısının sanık M.S.T.ye yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiş, olduğundan reddiyle, adı geçen sanık hakkındaki usul ve yasaya uygun bulunan hükmün istem gibi ONANMASINA,
C. Savcısının sanık C.U.ya yönelik temyizi ile adı geçen sanık savunmanının temyizine gelince;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Sanığın, mağdur C.A.yı fidye almak için yerleşim birimi dışındaki ıssız bir yer olduğu anlaşılan, çöplük yakınındaki depoya zorla götürüp, bu yerde bağladıktan sonra mağdurun cüzdanından 50 dolar ile 10.000.000 lira parasını aldığının anlaşılması karşısında; eyleminin kül halinde TCK.nun 499. maddesinin 1.bendinin son cümlesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması;
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, C. Savcısı ve sanık C.U. savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 5.7.2004 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
6. CEZA DAİRESİ
E. 2002/16752
K. 2003/8182
T. 6.11.2003
• ADAM KALDIRMAK ( Yakınanın Zorla Issız Bir Yere Götürülüp Alacağından Çok Fazla Miktarda Senet İmzalatılması Eyleminin TCK’nın 499/1 Maddesini İhlal Ettiği – Senet Almak İçin Adam Kaldırma Suçu )
• SENET ALMAK İÇİN ADAM KALDIRMAK ( Zorla Issız Bir Yere Götürülen Yakınana Senet İmzalatılıp Parasının Alınmasıyla Sanığın Maksadına Nail Olduğunun Kabulü Gereği – Issız Yere Kaldırılarak Senet İmzalatılmasının TCK’nın 499.Maddesini İhlal Ettiği )
765/m.499/1
ÖZET : Sanıkların yakınanı zorla ıssız bir yere götürüp dövmek suretiyle alacaklarından çok fazla miktarda senet imzalatıp parasını almaktan ibaret eylemlerinin TCK.nun 499.maddesinin 1.fıkrasının 2.cümlesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmelidir.
DAVA : Yağma suçundan sanık Rahmi ve Nurhan haklarında yapılan duruşma sonunda: Mahkumiyetlerine ilişkin KADIKÖY 1.Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 10.7.2001 tarihli hükmün Yargıtay’ca incelenmesi sanık Nurhan savunmanı ile sanık Rahmi tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından bozma isteyen 2.7.2002 tarihli tebliğname ile 10.7.2002 tarihinde daireye gönderilmekle okunarak gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR : Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Sanıkların yakınanı zorla ıssız bir yere götürüp dövmek suretiyle alacaklarından çok fazla miktarda senet imzalatıp parasını almaktan ibaret eylemlerinin TCK.nun 499.maddesinin 1.fıkrasının 2.cümlesine uyan suçu oluşturduğu gözetilmeden yerinde olmayan gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ : Sanık Nurhan savunmanı ile sanık Rahmi’nin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle istem gibi BOZULMASINA, ceza süresi yönünden kazanılmış hakkın gözetilmesine, 6.11.2003 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.