Alacaklılara Zarar Vermek Amacıyla Malvarlığını Azaltma Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/2945
K. 2010/5291
T. 8.6.2010
• TASARRUFUN İPTALİ ( Davalı 3. Kişinin Borçlu Davalının Mali Durumu İle Alacaklılarına Zarar Verme Kastını Bilebilecek Kişilerden Olduğunun Anlaşılması Nedeniyle Davanın Kabulü İle Yapılan Tasarrufun İptaline Karar Verilmesi Gerektiği )
• ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTI ( Davalı 3. Kişinin Borçlu Davalının Mali Durumu İle Alacaklılarına Zarar Verme Kastını Bilebilecek Kişilerden Olduğunun Anlaşılması Nedeniyle Davanın Kabulü İle Yapılan Tasarrufun İptali Gerektiği )
• ZARAR VERME KASTINI BİLEBİLECEK KİŞİLERDEN OLMA ( Tasarrufun İptali – Davalı 3. Kişinin Borçlu Davalının Mali Durumu İle Alacaklılarına Zarar Verme Kastını Bilebilecek Kişilerden Olduğunun Anlaşılması Nedeniyle Davanın Kabulü Gerektiği )
2004/m.277,280
ÖZET : Dava İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece tasarrufun iptali koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun düşmemektedir. İİK.nun 280/1 maddesinde “malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir” hükmünü, aynı maddenin 2. fıkrasında “üçüncü şahıs borçlunun karı veya kocası, usul veya füru ile üçüncü dereceye kadar ( bu derece dahil ) kan ve sihri hısımları evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farzolunur” hükmünü içermektedir. Borçlu davalı Ülkü B.’un üçüncü kişi konumunda bulunan diğer davalı Necmettin M.’in halası olduğu dosya içeriğinden anlaşılmakla davalılar arasında İİK.nun 280/2 maddesinde belirtilen derecede yakınlıkları olduğu belirlenmiştir. Ayrıca davalı Necmettin cevap dilekçesinde borçlu davalı Ülkü’nün ticari hayatta batmış olduğunu da beyan etmiştir. Bu durumda davalı üçüncü kişi Necmettin’in borçlu davalı Ülkü’nün mali durumu ile alacaklılarına zarar verme kastını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılması nedeniyle İİK.nun 280/1 ve 2 maddesi uyarınca davanın kabulü ile yapılan tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hükmün duruşmalı olarak temyizen tetkiki davacı vekilince istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen 8.6.2010 Salı günü davacı Hasan Hüseyin A. vekili geldi. Davalılar Necmettin M. ve Ülkü B. tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı vekili dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili davalılardan Ülkü B.’un müvekkiline olan borcu nedeniyle hakkında yaptıkları icra takibi sırasında borcuna yetecek haczi kabil malının bulunmadığını ancak alacaklılardan mal kaçırmak amacı ile kendisine ait taşınmazı yeğeni olan diğer davalı Necmettin M.’e sattığını öne sürerek yapılan tasarrufun iptalini talep etmiştir.
Davalılardan Necmettin M. davanın reddini savunmuş, diğer davalı cevap vermemiştir.
Mahkemece alacaklılardan mal kaçırma amacı bulunmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK.nun 277 ve devamı maddeleri uyarınca açılan tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Mahkemece tasarrufun iptali koşullarının oluşmaması nedeniyle davanın reddine karar verilmiş ise de verilen karar toplanan delillere ve dosya içeriğine uygun düşmemektedir. İİK.nun 280/1 maddesinde “malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebilir” hükmünü, aynı maddenin 2. fıkrasında “üçüncü şahıs borçlunun karı veya kocası, usul veya füru ile üçüncü dereceye kadar ( bu derece dahil ) kan ve sihri hısımları evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada beyan olunan durumunu bildiği farzolunur” hükmünü içermektedir. Somut olayda borçlu davalı Ülkü B.’un üçüncü kişi konumunda bulunan diğer davalı Necmettin M.’in halası olduğu dosya içeriğinden anlaşılmakla davalılar arasında İİK.nun 280/2 maddesinde belirtilen derecede yakınlıkları olduğu belirlenmiştir. Ayrıca davalı Necmettin cevap dilekçesinde borçlu davalı Ülkü’nün ticari hayatta batmış olduğunu da beyan etmiştir. Bu durumda davalı üçüncü kişi Necmettin’in borçlu davalı Ülkü’nün mali durumu ile alacaklılarına zarar verme kastını bilebilecek kişilerden olduğunun anlaşılması nedeniyle İİK.nun 280/1 ve 2 maddesi uyarınca davanın kabulü ile yapılan tasarrufun iptaline karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu davanın reddine karar verilmiş olması doğru bulunmamıştır.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazları yerindedir, kabulü ile hükmün BOZULMASINA ve 750, 00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 08.06.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5290
K. 2010/6374
T. 5.7.2010
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Malvarlığı Borçlarına Yetmeyen Borçlunun Alacaklılarına Zarar Verme Kastıyla Yaptığı İşlemler – Borçlunun İçinde Bulunduğu Mali Durumu ve Zarar Verme Kastını Bilen veya Bilmesi Gerekenlerin Yaptığı İşlemlerin İptal Edilebileceği )
• ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTI İLE YAPILAN İŞLEMLER ( Tasarrufun İptali Davası – Borçlunun İçinde Bulunduğu Mali Durumu ve Zarar Verme Kastını Bilme veya Bilmesi Gerekenler )
2004/m. 280
ÖZET : Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı Ö. S.aleyhine takip yaptıklarını borcu karşılayacak malı bulunamadığını ileri sürerek davalı borçlunun İzmir, Çeşme İlçesi Dalyan Mahallesi Topburnu mevkii 1426 parselde kain, dubleks dairesini diğer davalı Al.’e satışına ilişkin tasarrufun iptali ile taşınmaz üzerinde cebri icra yetkisi tanınmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı Ö. S.vekili mali durumun bozuk olmasından dolayı satışın yapıldığını, satışta muvazaanın bulunmadığını, bedelin de düşük olmadığını aynı taşınmaz için başka bir alacaklı tarafından açılan davanın reddedildiğini ve kararın onandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı A. de cevabında bedelin düşük olmadığını, taşınmazı alacak mali gücü bulunduğunu dava konusu edilen yerden başka daire de satın aldığını, satışta muvazaa olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davalılar arasında akrabalık ilişkisi bulunduğuna ve 3. kişi Al.’in borçlunun durumunu bildiğine dair davacı tarafça hiçbir delil sunulmadığı gibi bu yönlerin ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, İİK.277 ve devamı maddelerine dayanılarak açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Davacı tarafın iddia ettiği, 3. kişi Al.’in sigortalı çalıştığı şirketin ortağı ve yetkilisi M. E. Ö. ile borçlu Ö. S. K.’ün G… Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş’de hissedar oldukları ticaret sicili kayıtları ile belirlenmiştir. 3. kişi Al.’in ise SSK kayıtlarında gösterilen ve davalı borçlu ile G… Elektronik Sanayi ve Ticaret A.Ş’de ortak olan M. E. Ö.’in ortağı ve yetkilisi olduğu şirketlerde çalıştığı anlaşılmıştır. İİK.’nun 280/I. fıkrasına göre malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Bu durumlara nazaran 3. kişi Al.’in borçlunun mali durumu ve alacaklılardan mal kaçırmak kastını bilebilecek durumda olup olmadığı belirlenmeden, davalılar arasındaki aynı ilişkilerin ileri sürülmediği başka bir davada verilen red kararı da gerekçe gösterilerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 05.07.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
17. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/10429
K. 2010/1360
T. 22.2.2010
• TASARRUFUN İPTALİ ( Kanun Hangi Tasarrufların İptale Tabi Olduğu Hususunun Tayinini Hakimin Takdirine Bıraktığı – Davacı Tarafından İ.İ.K.Nun 278, 279 ve 280. Md.lerden Birine Dayanılmış Olsa Dahi Mahkeme Bununla Bağlı Olmayıp Diğer Maddelerden Birine Göre İptal Kararı Verebileceği )
• MALVARLIĞI BORÇLARINA YETMEYEN BORÇLU ( Alacaklılarına Zarar Verme Kastıyla Yaptığı Tüm İşlemler Borçlunun İçinde Bulunduğu Mali Durumun ve Zarar Verme Kastının İşlemin Diğer Tarafınca Bilindiği veya Bilinmesini Gerektiren Açık Emarelerin Bulunduğu Hallerde İptal Edilebileceği )
• ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA YAPILAN İŞLEMLER ( Borçlunun İçinde Bulunduğu Mali Durumun ve Zarar Verme Kastının İşlemin Diğer Tarafınca Bilindiği veya Bilinmesini Gerektiren Açık Emarelerin Bulunduğu Hallerde İptal Edilebileceği )
2004/m.277,278,279,280,281
ÖZET : Dava, İ.İ.K.nın 277 vd, maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir. Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İ.İ.K.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır ( İ.İ.K.md.281 ). Bu yasal sebeple de, davacı tarafından İ.İ.K.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir.
İ.İ.K.nın 280/I fıkrasında öngörülen malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceği ve buna ilaveten İ.İ.K.279/2 bendinde para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemelerin de batıl sayılmış olduğu nazara alınarak davanın kabulü ne karar vermek gerekir.
DAVA : Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükümün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR : Davacı vekili, davalı Mehmet aleyhine icra takibi yaptıklarını, borcu karşılayacak malı bulunmadığını ileri sürerek borçlunun davaya konu taşınmazını davalı Yaşar’a satışına ilişkin tasarrufun iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalılar vekili davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalılar arasında yapılan satışlarda bedel farkının bulunmadığı ve işlemin muvazaalı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İ.İ.K.nın 277 vd. maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufları, üç grup altında ve İ.İ.K.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlenmiştir. Ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarruflar, sınırlı olarak sayılmış değildir. Kanun, iptale tabi bazı tasarruflar için genel bir tanımlama yaparak hangi tasarrufların iptale tabi olduğu hususunun tayinini hakimin takdirine bırakmıştır ( İ.İ.K.md.281 ). Bu yasal sebeple de, davacı tarafından İ.İ.K.nun 278, 279 ve 280. maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkeme bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebilir ( Y.H.G.K.25.11.1987 Tarih. 1987/15-380 Esas ve 1987/872 Karar sayılı ilamı )
Somut olayda davalılar arasında yapılan tasarrufta bedeller arasında fahiş fark bulunmamaktadır. Ancak davalılar vekili tarafından verilen 12.7.2008 tarihli dilekçede de belirtildiği gibi davalı Mehmet’in amcasının oğlu Yusuf, davalı Yaşar’ın kız kardeşi ile evlidir. Aynı zamanda dava dışı Yusuf ile Yaşar aynı şirkette ortaktır. Bu şirketin muhasebe işi, davalı Yaşar vekilinin 31.5.2007 tarihli dilekçesine göre davalı borçlu Mehmet tarafından yürütülmektedir. Aynı dilekçe ekinde sunulan ve 25.1.2007 tarihli protokole ve dosya kapsamına göre de davaya konu taşınmaz, davalı Yaşar tarafından borca karşılık olarak borçlu Mehmet’ten devir alınmıştır.
Bu durumda, İ.İ.K.nın 280/I fıkrasında öngörülen malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde iptal edilebileceği ve buna ilaveten İ.İ.K.279/2 bendinde para veya mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemelerin de batıl sayılmış olduğu nazara alınarak davanın kabulü ne karar vermek gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ : : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve yasaya aykırı bulunan hükümün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 22.2.2010 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
15. HUKUK DAİRESİ
E. 2005/8010
K. 2006/364
T. 31.1.2006
• TASARRUFUN İPTALİ ( Yakın Hısımların Borçlunun Alacaklılarına Zarar Verme Kastını Bildikleri Varsayıldığı )
• ALACAKLILARA ZARAR VERME KASTIYLA YAPILAN TASARRUF ( Borçlunun Yakın Hısımları Aleyhine Bir Karine Konmuş Olup Maddede Saptanan Derecede Yakınlığı Bulunanların Borçlunun Zarar Verme Kastını Bildiği Varsayıldıkları )
• YAKIN HISIMLAR ALEYHİNE KARİNE ( Maddede Saptanan Derecede Yakınlığı Bulunanların Borçlunun Zarar Verme Kastını Bildiği Varsayıldıkları – Tasarrufun İptali )
2004/m.277,280
ÖZET : Borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tasarruflar, borçlunun içinde bulunduğu mali durumunun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin ( karinelerin )bulunduğu hallerde iptal edilebilir. İİK’nın 280. maddesinde, borçlunun yakın hısımları aleyhine bir karine konmuş olup maddede saptanan derecede yakınlığı bulunanların borçlunun zarar verme kastını bildiği varsayılır. Eldeki davada davalı üçüncü kişi, borçlunun amcası olup karinenin aksini ispat edememiştir. Hak düşürücü süre geçmemiş ve diğer iptal koşulları da olmasına rağmen davanın reddine karar verilmesi hatalıdır.
DAVA : Hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kâğıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Dava, İİK’nun 277 vd. maddelerine göre açılan tasarrufun iptali davasıdır.
Davalı borçlu sevk ve yönetimindeki .. … … plakalı araçla 19.02.1998 günü davacıların murisine çarparak ölümüne neden olmuş, bu nedenle Edirne Asliye 2. Hukuk Mahkemesi’nde açılan dava sonucu maddi ve manevi tazminata hükmedilmiştir.
Mahkeme kararına istinaden alacaklılar tarafından Edirne 2. İcra Müdürlüğü’nün 2002/7089 sayılı dosyası ile borçlu hakkında icra takibi yapılmış, takip sırasında 10.12.2002 ve 08.05.2003 tarihlerinde borçlu adresinde yapılan hacizler sırasında borçlunun haczi kabil malı bulunamamıştır. Haciz zabıtları İİK’nun 105/II. maddesine uygun geçici aciz vesikası niteliğindedir.
Davalı borçlu kaza tarihi olan 19.02.1998 tarihinden hemen sonra maliki olduğu, kazaya karışan .. … … plakalı aracı 02.03.1998 tarihinde amcası olan davalı O’ya trafikte devretmiştir. Borçlu tarafından yapılan bu tasarrufun iptali için açılan dava sonucu mahkemece İİK’nun 278/2. maddesine göre icra takibi ile aracın devir tarihi arasında 2 yıldan fazla süre geçmiş olması nedeniyle dava reddedilmiştir.
İİK’nun 278. maddesi ivazsız tasarrufların, 279. maddesi aciz halinde iken yapılan tasarrufların, 280. maddesi ise zarar verme kasdından dolayı yapılan hileli tasarrufların iptalini düzenlemiştir. Borçlunun alacaklılarına zarar verme kastıyla yaptığı tasarruflar, borçlunun içinde bulunduğu mali durumun ve zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin ( karinelerin )bulunduğu hallerde iptal edilebilir ( Madde 280/1 ). Sözü edilen maddenin ikinci fıkrasında borçlunun yakın hısımları aleyhine bir karine konulmuş olup maddede saptanan derecede yakınlığı bulunanların borçlunun alacaklılarına zarar verme kasdını bildiği farz olunur. Somut olayda davalı üçüncü kişi borçlunun amcası olup yasal karinenin aksini kanıtlayamadığından ve tasarruf tarihi ile takip tarihi arasında 280/1. maddede öngörülen 5 yıllık hak düşürücü sürede gerçekleşmediğinden diğer iptâl koşullarının da gerçekleşmiş olması nedeniyle davanın kabulü ve davaya konu tasarrufun iptâline karar verilmesi gerekirken uygulanacak yasa maddesinin tayininde hataya düşülerek yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 31.01.2006 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2008/5567
K. 2008/6353
T. 20.10.2008
• İİK. 333/a MADDESİNE MUHALEFET ( Şirket Yöneticisinin Alacaklıları Zarara Sokmak Suçundan Cezalandırılabilmesi İçin Şirketin Ödeme Gücü Olmasına Rağmen Kasten Ödeme Yapılmamış Olması Gerektiği )
• TİCARET ŞİRKETLERİ ( Şirket Yöneticisinin Alacaklıları Zarara Sokmak Suçundan Cezalandırılabilmesi İçin Şirketin Ödeme Gücü Olmasına Rağmen Kasten Ödeme Yapılmamış Olması Gerektiği )
• ALACAKLILARI ZARARA SOKMAK ( İİK Md. 333/a’ya Muhalefet – Şirket Yöneticisinin Cezalandırılabilmesi İçin Şirketin Ödeme Gücü Olmasına Rağmen Kasten Ödeme Yapılmamış Olması Gerektiği )
• KASTEN ÖDEME YAPMAMA ( İİK Md. 333/a’ya Muhalefet – Şirket Yöneticisinin Cezalandırılabilmesi İçin Şirketin Ödeme Gücü Olmasına Rağmen Kasten Ödeme Yapılmamış Olması Gerektiği )
• ŞİRKET YÖNETİCİSİ ( Alacaklıları Zarara Sokmak Suçundan Cezalandırılabilmesi İçin Şirketin Ödeme Gücü Olmasına Rağmen Kasten Ödeme Yapılmamış Olması Gerektiği )
2004/m. 333/a
ÖZET : Ticaret şirketlerinde yönetim yetkisine sahip olanlar, alacaklıları zarara uğratmak amacıyla işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktuğu takdirde, alacaklıların şikayeti üzerine cezalandırılırlar. Şirket yöneticilerinin anılan suçtan cezalandırılabilmesi için şirketin ödeme gücü bulunmasına rağmen kasten ödeme yapılmamış olması gerekir. Dosya kapsamından, şirketin ödeme gücünün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda sanığın beraatine karar verilmelidir.
DAVA : İİK’nun 333/a maddesine muhalefet etmek suçundan sanıklar Muhterem, Cem ve İnayet’in İİK’nun 333/a maddesi gereğince ayrı ayrı 6 ay hapis ve 3.600,00.- YTL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanıklar vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığı’nın bozma istemli tebliğnamesiyle dosya daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak, Gereği görüşüldü:
KARAR : Sanıklara isnat edilen suç İİK’nun 333/a maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre “Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması halinde, alacaklının şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” hükmü karşısında, atılı suçun oluşabilmesi için, ticari işletmenin borcu ödeyebilecek ekonomik güce sahip olması ve yönetim yetkisine sahip olan sanıkların kasıtlı olarak ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara sokmaları gerekmektedir. Dosya içerisinde bulunan bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere anılan şirketin 2004 yılı zararının 12.570,88.-YTL, 2005 yılı dönem zararının da 120.586,66.-YTL olması karşısında, şirketin ödeme gücünün bulunmadığı anlaşıldığı halde, sanıkların beraatleri yerine mahkumiyetlerine karar verilmesi isabetsizdir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle, sanıklar vekilinin temyiz itirazı yerinde görülmekle hükmün istem gibi BOZULMASINA, 20.10.2008 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/4405
K. 2010/5568
T. 27.9.2010
• ALACAKLILARI ZARARA UĞRATMAK ( Ticaret Şirketlerinde Hukuken veya Fiilen Yönetim Yetkisine Sahip Olanların/Ticari İşletmenin Borçlarını Kısmen veya Tamamen Ödemeyerek – Suçun Oluşması İçin Ticari İşletmenin Borcu Ödeyebilecek Ekonomik Güce Sahip Olması Gerektiği )
• TİCARET ŞİRKETLERİNDE HUKUKEN VEYA FİİLEN YÖNETİM YETKİSİNE SAHİP OLANLAR ( Alacaklıları Zarara Uğratmak Kastiyle Ticari İşletmenin Borçlarını Kısmen veya Tamamen Ödemeyerek Zarara Neden Olma Suçunun Oluşması İçin Ticari İşletmenin Borcu Ödeyebilecek Ekonomik Güce Sahip Olması Gerektiği )
• TİCARİ İŞLETMENİN BORÇLARINI KISMEN VEYA TAMAMEN ÖDEMEME ( Ticaret Şirketlerinde Hukuken veya Fiilen Yönetim Yetkisine Sahip Olanların – Alacaklıları Zarara Uğratma Suçunun Oluşması İçin Ticari İşletmenin Borcu Ödeyebilecek Ekonomik Güce Sahip Olması Gerektiği )
2004/m.331,333/a,351
ÖZET : Sanıklara isnat edilen suç İİK.nun 333/a maddesinde “Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması halinde, alacaklının şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlendiği dikkate alındığında atılı suçun oluşabilmesi için, ticari işletmenin usulüne uygun olarak tebliğ edilen ödeme/icra emrinde borcu ödemesi için tanınan sürenin son günü itibariyle borcu ödeyebilecek ekonomik güce sahip olması ve yönetim yetkisine sahip olan sanıkların kasıtlı olarak ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara sokmaları, ayrıca sanıkların eyleminin başka bir suç oluşturmaması gerekmektedir.
DAVA : Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödememesi suçundan sanıklar Caner K. ve Cengiz K.’ in İİK’ nun 333/a maddesi gereğince ayrı ayrı 6 ay hapis ve 100.00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiş; hüküm, yasal süresi içerisinde sanıklar vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak Gereği görüşüldü:
KARAR : Müşteki taraf şikayet dilekçesiyle; Borçlu şirket hakkında devam eden takipte, öncelikle borçlunun ticaret sicilinde değişiklik yapmadan önceki müseccel adresine hacze gidildiğinde adreste D… Gıda Ürünleri ve Turizm Tic. Ltd. Şti’nin faaliyette bulunduğunu, borçluların borçlarını ödememek için muvazaalı olarak asıl borçlu şirketin bu şirkete devredildiğini, daha sonra ticaret sicilinde kayıtlı son adresine hacze gidildiğinde de adresin boş olduğunun anlaşıldığını ileri sürerek sanıkların İİK.nun 333/a maddesi gereğince cezalandırılmalarına karar verilmesini talep etmiştir.
Sanıklara isnat edilen suç İİK.nun 333/a maddesinde “Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması halinde, alacaklının şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlendiği dikkate alındığında atılı suçun oluşabilmesi için, ticari işletmenin usulüne uygun olarak tebliğ edilen ödeme/icra emrinde borcu ödemesi için tanınan sürenin son günü itibariyle borcu ödeyebilecek ekonomik güce sahip olması ve yönetim yetkisine sahip olan sanıkların kasıtlı olarak ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara sokmaları, ayrıca sanıkların eyleminin başka bir suç oluşturmaması gerekmektedir.
SONUÇ : Şikayet dilekçesinde sanıklara isnat edilen eylemlerin ispatlanması halinde İİK.nun 331. maddesinde düzenlenen alacaklılarını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltme suçunu oluşturacağının anlaşılması ve İİK.nun 351. maddesi uyarınca şikayetinin dilekçe veya beyanındaki delillerle bağlı olması karşısında, sanıkların beraatleri yerine yazılı şekilde cezalandırılmalarına karar verilmesi isabetsiz olduğundan temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün kısmen istem gibi BOZULMASINA, 27.09.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/583
K. 2009/927
T. 23.2.2009
• İCRA CEZALARINDA YARGILAMA USULÜ ( Sanıklara Yöneltilen Suç Hakkında İddianame İle Dava Açılmasının Gerekmediği – İcra Mahkemesine Verilecek Dilekçe İle veya Şifahi Beyanla Yargılamaya Başlanacağı )
• TİCARİ İŞLETMENİN BORÇLARINI ÖDEMEYEREK ALACAKLILARI ZARARA UĞRATMAK ( Yapılacak Olan Şikayetin İcra Mahkemesine Yapılması Gerektiği )
• ALACAKLILARI ZARARA UĞRATMAK ( Ticaret Şirketlerinde Hukuken veya Fiilen Yönetim Yetkisine Sahip Olanların Ticari İşletmenin Borçlarını Kısmen veya Tamamen Ödemeyerek – Şikayetin İcra Mahkemesine Yapılması Gerektiği )
• ŞİKAYETİN İCRA MAHKEMESİNE YAPILMASI ( Ticaret Şirketlerinde Hukuken veya Fiilen Yönetim Yetkisine Sahip Olanların Alacaklıları Zarara Uğratmak Maksadıyla Ticari İşletmenin Borçlarını Kısmen veya Tamamen Ödemeyerek Alacaklıları Zarara Uğrattıkları Takdirde )
2004/m.333, 346, 349
ÖZET : Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak maksadıyla ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara uğrattıkları takdirde, İİKm.333/a maddesi gereğince yapılacak olan şikayetin İcra Mahkemesine yapılması gerekir. Sanıklara yöneltilen suç hakkında iddianame ile dava açılması gerekmez. İcra Mahkemesine verilecek dilekçe ile veye şifahi beyanla yargılamaya başlanacaktır.
DAVA : Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödememesi suçundan sanıklar Barış D., İbrahim D. ve Ralit H. D.’nın beraadlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak,
Gereği görüşüldü:
KARAR : Sanıklara isnat edilen suç hakkında suç ve karar tarihi itibarıyla iddianame ile dava açılması gerekmekte ise de hüküm tarihinden sonra 01.06.2005 tarihinde 2004 sayılı İİK’nun 333/a maddesinde 5358 sayılı Yasa’nın 4. maddesi ile yapılan düzenlemeye göre, “Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması hâlinde, alacaklının şikâyeti üzerine cezalandırılacağı” hükmünün getirilmiş olması, yine anılan Kanun’un 349.maddesinde muhakeme usulüne yer verilmiş olup, buna göre şikayetin dilekçe ile veya şifahi beyanla İcra Mahkemesine yapılacağı, öte yandan 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 346. maddesinin son fıkrasına göre de “Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara İcra Mahkemesinde bakılır” hükümleri karşısında, sanıklara yöneltilen suç hakkında iddianame ile dava açılmasının gerekmediği, İcra Mahkemesine verilecek dilekçe ile veye şifahi beyanla yargılamaya başlanacağının gerekmesi, diğer taraftan usul hükümlerinin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren uygulanması zorunluluğu ile somut olayda da dilekçe ile İcra Mahkemesine başvurulduğunun anlaşılması karsısında Yargıtay C.Başsavcılığının bu yöndeki bozma istemine iştirak edilmemiştir.
SONUÇ : Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere, yapılan yargılama ve uygulamada isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün İİK.’nun 366, maddesi uyarınca ONANMASINA, 23.02.2009 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7567
K. 2011/7
T. 24.1.2011
• ALACAKLILARI ZARARA UĞRATMAK KASTIYLA TİCARİ İŞLETMENİN BORÇLARINI ÖDEMEME ( Ticaret Şirketlerinde Yönetim Yetkisine Sahip Olanların – Suçunun Oluşabilmesi İçin Ticari İşletmenin Borcu Ödeyebilecek Ekonomik Güce Sahip Olması Gerektiği )
• TİCARET ŞİRKETLERİNDE YÖNETİM YETKİSİNE SAHİP OLANLAR ( Alacaklıları Zarara Uğratmak Kastıyla Ticari İşletmenin Borçlarını Ödememesi Suçunun Oluşabilmesi İçin Ticari İşletmenin Borcu Ödeyebilecek Ekonomik Güce Sahip Olması Gerektiği )
• TİCARİ İŞLETMENİN BORÇLARINI ÖDEMEME ( Ticaret Şirketlerinde Yönetim Yetkisine Sahip Olanların – Suçunun Oluşabilmesi İçin Ticari İşletmenin Borcu Ödeyebilecek Ekonomik Güce Sahip Olması Gerektiği )
2004/m.333/a,351
ÖZET : Ticaret şirketlerinde yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastıyla ticari işletmenin borçlarını ödemeyerek alacaklıları zarara uğratma suçunun oluşabilmesi için, ticari işletmenin borcu ödeyebilecek ekonomik güce sahip olması ve yönetim yetkisine hukuken veya fiilen sahip olan sanığın kasıtlı olarak ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara sokmaları, ayrıca bu eylemlerinin başka suçu oluşturmaması gerekir.
DAVA : Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödememesi suçundan sanığın beraatine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığı’nın bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü:
KARAR : Sanığa isnat edilen suç İİK’nın 333/a maddesinde, “Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde, bu işlem ve eylemlerin başka bir suç oluşturmaması halinde, alacaklının şikayeti üzerine, altı aydan iki yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.” şeklinde düzenlendiği dikkate alındığında atılı suçun oluşabilmesi için, ticari işletmenin borcu ödeyebilecek ekonomik güce sahip olması ve yönetim yetkisine hukuken veya fiilen sahip olan sanığın kasıtlı olarak ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara sokmaları, ayrıca bu eylemlerinin başka bir suçu oluşturmaması gerekmektedir. Diğer taraftan aynı Yasa’nın İİK’nın 351. maddesi gereğince de şikayetçi dilekçe ve beyanında göstermiş olduğu delillerle bağlı olup, şikayet dilekçesinde borçlu şirketin borcu ödeyebilecek güçte olup borcu ödemediğine dair bir iddiada bulunulmamış, aksine sanığın yetkilisi olduğu borçlu şirketi sermayesinin çok üzerinde miktarlarda borç altına soktuğunu beyan ederek şikayette bulunmuştur. Bu durumda suçun sübutu halinde eylem şikayet dilekçesinde gösterilen suçtan başka bir suçu oluşturması, anılan Yasa’nın 351. maddesi uyarınca şikayetçinin dilekçesinde göstermiş olduğu delillerle bağlı olması ve şikayet dilekçesinde ileri sürülen suçtan sanığın cezalandırılabilmesi için atılı eylemin başka bir suçu oluşturmamasının gerekmesi karşısında tebliğnameye iştirak edilmemiştir.
SONUÇ : Dosya içeriğine, toplanan delillere, kararda yazılı gerektirici nedenlere, yapılan yargılama ve uygulamada isabetsizlik bulunmadığına göre yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun bulunan hükmün İİK’nın 366. maddesi uyarınca ( ONANMASINA ), 24.01.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.