Alacaklısını Zarara Uğratma Amacıyla Mevcut Eksiltme (Azaltma) Suçu Hakkında Yargıtay Kararları
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3030
K. 2010/4769
T. 5.7.2010
• ALACAKLISINA ZARAR VERME KASTI İLE MEVCUDU AZALTMA SUÇU ( Şikayet Hakkının Fiilin Öğrenildiği Tarihten İtibaren Üç Ay ve Her Halde Bir Yıl İçinde Kullanılması Gereği – Yasanın İki Maddesi Arasında Çatışma Olması Halinde Dava Açma Şartını Düzenleyen Maddeye Öncelik Verileceği )
• AYNI KANUNUN İKİ AYRI MADDESİNİN BİRBİRİYLE ÇATIŞMASI ( Dava Açma Şartını Düzenlelen Maddesine Önem ve Öncelik Verileceği – Mevcudu Azaltma Suçunda Şikayet Süresinin Fiilin Öğrenildiği Tarihten İtibaren Üç Ay ve Halde Bir Yıl Olduğu )
• ŞİKAYET SÜRESİ ( Alacaklısına Zarar Verme Kastı ile Mevcudu Azaltma Suçu – Fiili Öğrenme Tarihinden İtibaren Üç Ay ve Her Halde Bir Yıl Olduğu )
2004/m. 331, 347
ÖZET : Aynı Kanunun iki ayrı maddesinin birbiriyle çatışması halinde, dava açma şartını düzenleyen maddesine önem ve öncelik verilmelidir.
DAVA : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanıklar Ö. F. S. ve H. S.’ın ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden. Yargıtay C. Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak, GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
KARAR : Her ne kadar İİK.nun 331. maddesinin birinci fıkrasında, haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlunun alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu suni şekilde eksilten tasarruflarından dolayı cezalandırma öngörülmekte ise de, aynı Yasanın “Şikayet süresi” başlıklı 347. maddesindeki, “Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikayet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer” amir hükmü karşısında, şikayetin fiilin işlendiği tarihten itibaren her halde bir yıl içerisinde kullanılmış olması gerekmektedir. Eş anlatımla, İİK.nun 331. maddesinin birinci fıkrasındaki düzenlemeye uygun olarak, borçlunun, haciz yolu ile takip tarihinden iki yıl önceki alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu suni surette eksiltmeye yönelik tasarrufları şikayete konu olamayacaktır. Burada İcra ve İflas Kanunu’nun ceza hükümlerinin düzenlendiği Onaltıncı Bap’taki iki ayrı maddesinde suçun işlenmesine ve şikayete ilişkin süreler yönünden çatışma bulunmaktadır. Şöyle ki. İİK.nun 331. maddesinin birinci fıkrası haciz yolu ile takip tarihinden iki yıl önceki tasarrufu suça konu yapabilirken, dava açma şartını düzenleyen İİK.nun 347. maddesinde de, şikayet hakkının, her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşeceği hükmü yer almaktadır. Aynı Kanunun iki ayrı maddesinin birbiriyle çatışması halinde, dava açma şartını düzenleyen maddesine önem ve öncelik verilmelidir. Somut olaya bakıldığında borçlu şirkete ait Havran İlçesi Tekke Mah. Mezarlıkaltı Mevkiindeki 10.478 m2 yüzölçümündeki 310 ada 75 ve 76 numaralı parsellerin 01.06.2007 tarihinde satılmalarına karşılık 27.04.2009 havale tarihli dilekçe ile şikayette bulunulmuş ise de, söz konusu dilekçede anılan taşınmazların satışının şikayete konu edilmediği gözetildiğinde bu hususun araştırılmasına gerek bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle Yargıtay C. Başsavcılığınca düzenlenen tebliğnamenin ( 1 ) nolu bendindeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Ancak;
Borçlu şirkete ait 34 G… …, 34 T… … ve 34 B… … plaka sayılı araçların üzerine dosya borcundan dolayı haciz konulmakla birlikte bu araçlar üzerinde başka icra takipleri nedeniyle haciz ve rehinlerin bulunduğunun anlaşılması karşısında, 16.3.2009 tarihinde borçlu şirkete ait işyerinde haczedilen malların başka borçlardan dolayı hacizli olduğunun ileri sürülmesi nedeniyle, hacizli dosya alacakları ile mahcuz araçların değerleri belirlenerek, satışı halinde haciz ve rehin alacaklarını karşıladıktan sonra bu takibe konu dosya borcu yönünden alacaklıyı tatmin edebilecek bir miktarda paranın kalıp kalmayacağı yönünde araştırma yapılarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir edilmesi gerekirken,
SONUÇ : Eksik inceleme ile sanıkların beraatlerine karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükmün kısmen istem gibi BOZULMASINA, 05 07.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/146
K. 2011/2834
T. 23.5.2011
• ALACAKLISINI ZARAR SOKMAK KASDİYLE MEVCUDUNU EKSİLTMEK SUÇU ( Olayın Oluş Şekli ve Sanığın Eylemi Dikkate Alınarak 5237 S.K 37 ve 41. Maddelerindeki Suça İştirake İlişkin Hükümlerin Mahkemece Gözetileceği – Tayin Edilen Cezada Çelişkinin Bulunduğu )
• TAYİN EDİLEN CEZADA ÇELİŞKİ ( Sanık Hakkında Hapis Cezasının Asgari Hadden Tayin Edildiği Halde Aynı Gerekçeyle Gün Para Cezasının Asgari Hadden Ayrılmak Suretiyle Tayin Edilmesinin Hatalı Olduğu – Ceza Tayininde Çelişkiye Düşülemeyeceği )
• SUÇA İŞTİRAK KOŞULLARI ( Olayın Oluş Şekli ve Sanığın Eylemi Dikkate Alınarak 5237 S.K 37 ve 41. Maddelerindeki Suça İştirake İlişkin Hükümlerin Mahkemece Gözetileceği – Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek Suçu/İştirak )
5237/m. 37,41
2004/m. 331/1
5320/m. 8
ÖZET : Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık hakkında, olayın oluş şekline ve suça iştirak ederek katıldığı iddia edilen sanığın eylemine göre, 5237 S.K 37-41. maddelerinde düzenlenen suça iştirake ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği nazara alınmadan sanık hakkında yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi ve diğer sanık hakkında ise hapis cezası asgari hadden tayin edildiği halde, aynı gerekçeyle gün para cezasının asgari hadden ayrılmak suretiyle tayin edilerek ceza tayininde çelişkiye düşülmesi de hatalıdır.
DAVA : Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık B. A. U.’nun İ.İ.K.nun 331/1, 5237 Sayılı T.C.K.nun 62, 50/1-a, 52/4 maddeleri gereğince 3.000,00TL ve 1.000,00TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, diğer sanık Mustafa U.’nun beraatine karar verilmiş, hüküm sanıklardan B. A. U., müşteki vekili ve Yerel C. Savcısı tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak, gereği görüşüldü:
KARAR : Müşteki vekilinin huzurunda yapılan 7.10.2008 tarihli son duruşmada, kararın tefhim veya tebliğinden itibaren yedi gün içinde temyiz yasa yoluna tabi olduğu bildirilmesine ve temyiz süresinin tefhimden itibaren başlayacağının müşteki vekili tarafından bilinmesi gerekmesine karşın, 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı C.M.U.K.nun 310. maddesinde belirtilen bir haftalık süre geçtikten 4.12.2008 tarihinde temyiz talebinde bulunan müşteki vekilinin temyiz isteminin REDDİNE,
Sanık B. A. U. ve yerel C. Savcısının temyizi yönünden yapılan incelemede:
1- ) Sanık M. U. hakkında kurulan hükümün temyiz incelemesi sonunda.
4949 Sayılı Kanun ile değişik İcra ve İflas Kanununun 331. maddesinin suça iştirak edenlere yönelik yaptırım içeren “son” fıkrasına, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 Sayılı Kanunun 1. maddesiyle değişik İcra ve İflas Kanununun 331. maddesinde yer verilmemiş ise de, olayın oluş şekline ve suça iştirak ederek katıldığı iddia edilen sanığın eylemine göre, 5237 Sayılı T.C.K.nun 37-41. maddelerinde düzenlenen suça iştirake ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği nazara alınmadan sanık hakkında yazılı gerekçe ile beraatine karar verilmesi,
2- ) Sanık B. A. U. hakkında kurulan hükümün temyiz incelemesi sonunda: Sair temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
Hapis cezası asgari hadden tayin edildiği halde, aynı gerekçeyle gün para cezasının asgari hadden ayrılmak suretiyle tayin edilerek ceza tayininde çelişkiye düşülmesi,
SONUÇ : Yasaya aykırı olduğundan temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümün istem gibi BOZULMASINA, 23.05.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2009/5424
K. 2009/7198
T. 2.11.2009
• ALACAKLISINI ZARAR UĞRATMAK MAKSADIYLA MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( Hak Düşürücü Süreler Geçtikten Sonra Şikayet – Müştekinin Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verilmesi Gereği/Beraat Kararı Verilemeyeceği )
• ŞİKAYET ( Hak Düşürücü Süreler Geçtikten Sonra/Alacaklısını Zarara Uğratmak Maksadiyle Mevcudunu Eksiltmek – Beraat Kararı Verilemeyeceği/Müştekinin Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verilmesi Gereği )
• İCRA CEZALARINDA ŞİKAYET ( Hak Düşürücü Süreler Geçtikten Sonra Yapılan – Müştekinin Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verilmesi Gereği/Beraat Kararı Verilemeyeceği )
2004/m. 347
ÖZET : Alacaklısını zarara uğratmak maksadiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanıklar hakkında verilen beraat kararı şikayetçi vekili tarafından temyiz edilmiştir. Şikayetçinin hak düşürücü süreler geçtikten sonra şikayetçi olduğu anlaşılmakla açılan davada müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, beraat kararı verilmesi isabetsizdir.
DAVA : Alacaklısını zarara uğratmak maksadiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanıklar S.E. ve H.E.R’ın ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak, gereği görüşüldü:
KARAR : Müştekinin 25.12.2003, 16.1.2004, 18.1.2004, 28.3.2005 tarihlerinde tasarrufun iptali davası açmak suretiyle sanıkların üzerine atılı bulunan suçtan haberdar olmasına rağmen İİK.nun 347.maddesinde öngörülen üç aylık ve her halde bir yıllık hak düşürücü süreler geçtikten sonra 23.6.2006 tarihinde şikayetçi olduğu anlaşılmakla açılan davada müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde beraat kararı verilmesi isabetsiz olduğundan,
SONUÇ : Hükmün BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden hüküm fıkrasından “…sanıkların ayrı ayrı beraatlerine” ifadesinin çıkarılarak, yerine “müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine” ifadesi yazılmak suretiyle hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi ile yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesi gereğince kısmen isteme uygun olarak düzeltilerek ONANMASINA, 02.11.2009 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/5141
K. 2010/5105
T. 22.7.2010
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASDİYLE MEVCUDU EKSİLTME (Sanıkların Aynı Büroda Aynı İsimle Hem Anonim Şirket Hem de Limited Şirket İle Ticari Faaliyette Bulundukları – Şikayet Dilekçesinde İddia Edilen Hususların Sübutu Durumunda Suçun Oluşacağı)
• TİCARİ FAALİYET (Alacaklısını Zarara Sokmak Kasdiyle Mevcudu Eksiltme – Sanıkların Aynı Büroda Aynı İsimle Hem Anonim Şirket Hem de Limited Şirket İle Ticari Faaliyette Bulundukları/Şikayet Dilekçesinde İddia Edilen Hususların Sübutu Suçun Oluşacağı)
• HACİZ İŞLEMİ YAPAMAMA (Şirket Yetkilisi Sanıkların Alacaklıları Zarara Uğratmak Kastiyle Şirket Mallarını Sakladıklarını İleri Sürerek Sanıkların Şikayet Dilekçesinde İddia Edilen Hususların Subutu Durumunda Sanıkların Eylemi Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek Suçunu Oluşturacağı)
2004/m.331, 333/A, 351
ÖZET : Müşteki vekili tarafından kaleme alınan şikayet dilekçesinde, O. İnşaat Taahhüt Ticaret A.Ş.’ni temsil ettiğini belirttiği sanıkların aynı büroda aynı isimle hem Anonim Şirket hem de Limited Şirket ile ticari faaliyette bulunduklarını, İnşaatı O. Ltd. Şti. yapmasına rağmen satışını O. A.Ş.’nin yaptığını, dairelerin şirkete ait olmaması nedeniyle haciz işlemi yapamadıklarını şirket yetkilisi sanıkların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle şirket mallarını sakladıklarını ileri sürerek sanıkların İİK.’nun 333/a maddesiyle cezalandırılmalarını talep ettiği dikkate alındığında şikayet dilekçesinde iddia edilen hususların subutu durumunda sanıkların eylemi İİK.’nun 331. maddesinin birinci fıkrasında yaptırıma bağlanan alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçunu oluşturacaktır. Halbuki müşteki, sanıkların İİK.’nun 333/a maddesiyle cezalandırılmaları isteminde bulunmuştur. İİK.’nun 351. maddesinin birinci fıkrasında da belirtildiği üzere şikayetçinin dilekçe veya beyanında gösterdiği delillerle bağlı olduğu dikkate alındığında sanıkların atılı suçtan beraatlerine karar verilmelidir.
DAVA : Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödememesi suçundan sanıklar A.E., A.C. ve S.A.’ın ayrı ayrı İİK.’nun 333/a maddesi gereğince ay hapis ve 100.00 TL adli para cezasıyla cezalandırılmalarına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanıklar vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığı’nın bozma istem tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü:
KARAR : Sanıklara isnat edilen suç İİK.’nun 333/a maddesinde, “Ticaret şirketlerinde hukuken veya fiilen yönetim yetkisine sahip olanların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle ticari işletmenin borçlarını kısmen veya tamamen ödemeyerek alacaklıları zarara soktukları takdirde cezalandırılma öngörüldüğüne göre, takibin kesinleştiği tarih itibariyle borçlu şirketin borcu ödeme gücüne sahip olması ve yönetim yetkisine sahip olan sanıkların da alacaklılarını zarara uğratmak kastiyle şirket borcunu ödememesi ve atılı suçun başka bir suçu oluşturmaması gerekmektedir. Müşteki vekili tarafından kaleme alınan 01.06.2004 havale tarihli şikayet dilekçesinde, O. İnşaat Taahhüt Ticaret A.Ş.’ni temsil ettiğini belirttiği sanıkların aynı büroda aynı isimle hem Anonim Şirket hem de Limited Şirket ile ticari faaliyette bulunduklarını, İnşaatı O. Ltd. Şti. yapmasına rağmen satışını O. A.Ş.’nin yaptığını, dairelerin şirkete ait olmaması nedeniyle haciz işlemi yapamadıklarını şirket yetkilisi sanıkların alacaklıları zarara uğratmak kastiyle şirket mallarını sakladıklarını ileri sürerek sanıkların İİK.’nun 333/a maddesiyle cezalandırılmalarını talep ettiği dikkate alındığında şikayet dilekçesinde iddia edilen hususların subutu durumunda sanıkların eylemi İİK.’nun 331. maddesinin birinci fıkrasında yaptırıma bağlanan alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçunu oluşturacaktır. Halbuki müşteki, sanıkların İİK.’nun 333/a maddesiyle cezalandırılmaları isteminde bulunmuştur. İİK.’nun 351. maddesinin birinci fıkrasında da belirtildiği üzere şikayetçinin dilekçe veya beyanında gösterdiği delillerle bağlı olduğu dikkate alındığında sanıkların atılı suçtan beraatlerine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle temyiz itirazları yerinde görülmekle hükmün istem gibi BOZULMASINA, 22.07.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/3030
K. 2011/1823
T. 11.4.2011
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASDİYLE MEVCUDU EKSİLTMEK ( Satış Tarihi İle Satışa İlişkin Kayıtların Tapudan Getirtilerek Dosyaya Konulması ve Borç Alınmışsa Bu Para İle Hangi Borçların Ödendiği Hususları Araştırılıp Sonucuna Göre Sanıkların Hukuki Durumlarının Takdiri Gerektiği )
• MEVCUDU EKSİLTMEK ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle – Satış Tarihi İle Satışa İlişkin Kayıtların Tapudan Getirtilerek Dosyaya Konulması ve Borç Alınmışsa Bu Para İle Hangi Borçların Ödendiği Hususlarının Araştırılması Gerektiği )
• SATIŞA İLİŞKİN KAYITLAR ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Mevcudu Eksiltmek – Satış Tarihi İle Satışa İlişkin Kayıtların Tapudan Getirtilerek Dosyaya Konulması ve Borç Alınmışsa Bu Para İle Hangi Borçların Ödendiği Hususları Araştırılıp Sonucuna Göre Sanıkların Hukuki Durumlarının Takdiri Gerektiği )
2004/m.331
ÖZET : Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçundan yargılanmıştır. Aynı gün birlikte icra dairesine giderek ödeme emrini tebellüğünü müteakip sürelerden de feragat ederek haczi kesinleştirdiği ve maaşına haciz tatbik edilmesine muvafakat etmek suretiyle asıl olmayan borç ikrar ederek alacaklılarını zarara soktuğunun iddia edilmesi nedeniyle, savunmaları doğrultusunda sanığın hangi taşınmazlarını kime ve ne kadarlık bir fiyatla satarak sanık M. A. A.’a borç para verdiği, satış tarihi ile satışa ilişkin kayıtların tapudan getirtilerek dosyaya konulması, borç alınmışsa bu para ile hangi borçların ödendiği hususları araştırılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri yerine eksik inceleme ile beraatlerine karar verilmesi, yasaya aykırıdır.
DAVA : Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanıklar M. A. A. ve N. Y.’in beraatlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak Gereği görüşüldü:
KARAR : Müştekinin alacağını tahsil için başlattığı icra takibi nedeniyle çıkarılan ödeme emrinin 24/8/2009 tarihinde tebliğinden kısa bir süre sonra 3/9/2009 tarihinde sanık M. A. A.’ın, kayın biraderi diğer sanık N. Y. ile aralarında düzenledikleri bonoya dayanarak icra takibi başlattırıp, aynı gün birlikte icra dairesine giderek ödeme emrini tebellüğünü müteakip sürelerden de feragat ederek haczi kesinleştirdiği ve maaşına haciz tatbik edilmesine muvafakat etmek suretiyle asıl olmayan borç ikrar ederek alacaklılarını zarara soktuğunun iddia edilmesi nedeniyle, savunmaları doğrultusunda sanık N. Y.’in hangi taşınmazlarını kime ve ne kadarlık bir fiyatla satarak sanık M. A. A.’a borç para verdiği, satış tarihi ile satışa ilişkin kayıtların tapudan getirtilerek dosyaya konulması, borç alınmışsa bu para ile hangi borçların ödendiği hususları araştırılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdiri yerine eksik inceleme ile beraatlerine karar verilmesi,
Kabule göre de; suçun oluşumu için aciz belgesinin alınması zorunlu olmayıp, alacaklının alacağını alamadığını ispat etmesi halinde de suçun oluşabileceği gözetilmeden aciz belgesi alınmadığı gerekçesiyle sanıkların beraatlarına hükmedilmesi,
SONUÇ : İsabetsiz olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün istem gibi BOZULMASINA, 11.04.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2009/16-154
K. 2009/282
T. 8.12.2009
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASDİYLE MEVCUDUNU EKSİLTME ( Müşteki Vekilinin Oturuma Herhangi Bir Mazeret Bildirmeden Katılmamasından Dolayı Yerel Mahkemece Müştekinin Şikayet Hakkının Düşmesine Karar Verilmesi Gerektiği )
• ŞİKAYET HAKKININ DÜŞMESİ ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kasdiyle Mevcudunu Eksiltme – Müşteki Vekili Oturuma Herhangi Bir Mazeret Bildirmeden Katılmadığından Müştekinin Şikayet Hakkının Düşmesine Karar Verilmesi Gerektiği )
• DURUŞMAYA KATILMA ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kasdiyle Mevcudunu Eksiltme – İki Taraf Tayin Olunan Gün ve Saatte İcra Mahkemesinin Huzuruna Gelmeğe veya Vekil Göndermeye Mecbur Oldukları/Aksi Halde Müştekinin Şikayet Hakkının Düşeceği )
• OTURUMA MAZERETSİZ KATILMAMA ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kasdiyle Mevcudunu Eksiltme – Müşteki Vekili Katılmadığından Müştekinin Şikayet Hakkının Düşmesine Karar Verilmesi Gerektiği )
2004/m.331, 349
ÖZET : İİY’nin 331. maddesi uyarınca açılan davada 5271 sayılı CYY kurallarının değil, İcra ve İflas Yasası’nın 349. maddesindeki usul kurallarının uygulanması gerekeceğinden, anılan maddenin 2. fıkrasındaki, “iki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeğe veya vekil göndermeye mecburdurlar” hükmü ile 6. fıkrasındaki, “şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer” biçimindeki düzenleme karşısında, müşteki vekilininoturuma herhangi bir mazeret bildirmeden katılmamasından dolayı yerel mahkemece müştekinin şikayet hakkının düşmesine karar verilmelidir.
DAVA : Müşteki vekilinin şikayeti üzerine Manisa C.Başsavcılığı’nca açılan kamu davasının yapılan yargılaması sonunda sanığın, 2004 sayılı İİY’nin 331/1, 765 sayılı TCY’nın 522 ve 59. maddeleri uyarınca 2 ay 22 gün hapis cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin, ( İzmir Onuncu İcra Ceza Mahkemesi )’nce verilen 26.03.2007 gün ve 2569-833 sayılı hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle, dosyayı İnceleyen Yargıtay Onaltıncı Hukuk Dairesi’nce 13.05.2008 gün ve 1408-3416 sayı ile;
“… Sanığa isnat edilen suç, 2004 sayılı İİK’nın 331. maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddenin 6. fıkrasında “bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur” yine anılan Kanun’un 349. maddesinde muhakeme usulüne yer verilmiş olup, 5358 sayılı Yasa ile 349. maddede değişiklik yapılmadığından, buna göre şikayetin dilekçe ile veya şifahi beyanla İcra Mahkemesine yapılacağı, öte yandan 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Kanun’un 18. maddesiyle değişik 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 346. maddesinin son fıkrasına göre de” Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara İcra Mahkemesinde bakılır.” hükümleri karşısında, bu usulün sanığın eylemi hakkında da geçerli olduğu gözetilmeksizin, 07.02.2006 tarihli celseye katılıp, duruşmanın 12.05.2006 tarihine bırakıldığından haberi olan müşteki vekilinin 12.05.2006 tarihli celseye katılmadığı gibi, mazeret dilekçesi de vermediğinden, açılan davada müştekinin şikayet hakkının İİK’nın 349/5. maddesi gereğince düşürülmesi yerine, sanığın cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kabule göre de;
5252 sayılı TCK’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 9/3. maddesinde yer alan “lehe olan hüküm, önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenir.” hükmü karşısında, suç tarihinde yürürlükte olan Kanun ile 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren Kanun’un ilgili bütün hükümleri olaya uygulanıp, leh ve aleyhteki hükümleri ayrı ayrı ele alınarak, ortaya çıkan sonuçların birbiriyle karşılaştırılması, cezanın bireyselleştirilmesine ilişkin hükümlerin de kararın gerekçe bölümünde tartışılıp sonucuna göre lehe yasanın belirlenmesi gerekirken, denetime olanak vermeyecek şekilde hüküm tesisi…” isabetsizliğinden bozulmuştur.
Yerel mahkeme ise 16.12.2008 gün ve 2474-3605 sayı ile;
“…CMK’da yapılan genel nitelikteki düzenlemenin tarih ve kapsamı dikkate alındığında İİK’nın 349. maddesi gereğince özellikle hürriyeti bağlayıcı cezayı veya adli para cezasını gerektiren suçlar hakkında doğrudan dava açılmasına ilişkin yasa hükmü 11 no’lu protokole göre hazırlanan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6, CMK’nın 158 ve devam eden maddeleri doğrultusunda uygulama kabiliyetini yitirdiğinden bir suç isnadı ile özgürlüğü bağlayıcı cezaya hükmedilmesi için doğrudan dava açılması ve hatta sanığın yokluğunda yargılama yapılarak hüküm verilmesi mümkün bulunmamış, bu hal Ceza Muhakemesi Kanunu ile Sözleşmenin ihlali niteliğinde kabul edilmiştir.
Kaldı ki görülmekte olan dava Manisa Cumhuriyet Başsavcılığının 19.06.2003 gün ve 2003/2 sayılı iddianamesi ile açılmış olup, 5271 sayılı CMK’da şahsi dava yolunun öngörülmeyip özel yasalarda şahsi dava olarak görüleceği belirtilen davaların kamu davasına dönüşeceği, yasanın yürürlüğe girdiği anda görülmekte olan şahsi davaların kamu davası olarak yürütüleceği, derdest davalarda bu değişiklik nedeniyle görevsizlik kararı verilemeyeceği açıktır. Dolayısıyla iddianame ile açılmış bulunan davada şikayetçi tarafın duruşmada hazır bulunmadığı gerekçesiyle İİK’nın 349. maddesi gereğince şikayet hakkının düşmesine karar verilmesi uygun bulunmamıştır…” gerekçesiyle ilk hükümde direnerek sanığın 2004 sayılı İİY’nin 331/1, 765 sayılı TCY’nin 522, 59 ve 647 sayılı Yasa’nın 4. maddeleri uyarınca 574 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar vermiştir.
Bu hükmün de sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya Yargıtay C.Başsavcılığının 22.06.2009 gün ve 73395 sayılı “bozma” istemli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilmekle, Ceza Genel Kurulu’nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:
KARAR : Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; İcra İflas Yasası’nın 331. maddesine aykırı davranma suçundan iddianame ile açılan bir davada, müştekinin mazeretsiz olarak herhangi bir oturuma katılmaması halinde 2004 sayılı İİY’nin 349/6. maddesi uyarınca şikayet hakkının düşmesine karar verilip verilemeyeceğine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Müşteki vekilinin C.Savcılığı’na verdiği 30.05.2003 tarihli şikayet dilekçesi üzerine Manisa C.Başsavcılığınca Manisa İcra Ceza Mahkemesi’ne iddianame ile dava açıldığı, verilen görevsizlik kararları nedeniyle dosyanın önce Manisa Birinci Asliye Ceza Mahkemesi’ne, bilahare Manisa İcra Ceza Mahkemesi’ne, bu mahkemenin de verdiği yetkisizlik kararıyla İzmir Onuncu İcra Ceza Mahkemesi’ne gönderildiği, yargılamanın İzmir Onuncu İcra Ceza Mahkemesi’nde devam ettiği aşamada müşteki vekilinin 07.02.2006 tarihindeki oturuma katılmasına karşın 12.05.2006 tarihli oturuma herhangi bir mazeret bildirmeden katılmadığı anlaşılmaktadır.
2004 sayılı İİY’nin “Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksilten borçluların cezası” başlıklı 331. maddesinin suç tarihinde yürürlükteki hali; “Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu, alacaklısını zarara sokmak maksadiyle, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yolu ile başkasının uhdesine geçirerek veya aslı olmıyan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi istihsal edildiği veya alacaklı alacağını istifa edemediğini ispat ettiği takdirde, üç aydan üç yıla kadar hapis ile cezalandırılır.
… Bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur…”şeklinde olup, maddedeki yaptırım 4949 sayılı Yasa’nın 89. maddesiyle “altı aydan üç yıla kadar hapis ve bir milyar liradan yüz milyar liraya kadar ağır para”, 5358 sayılı Yasa’nın 1. maddesiyle de “altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para” cezası olarak değiştirilmiştir.
İİY’nin şikayet süresini düzenleyen 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa’nın 20. maddesiyle değişik 347. maddesi; “Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikayet hakkı, fiil’in öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten itibaren bir yıl geçmekle düşer”,
Yetkiyi düzenleyen 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa’nın 20. maddesiyle değişik 348. maddesi; “Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir”,
Muhakeme usulünü düzenleyen 349. maddesi; “Şikayet dilekçe İle veya şifahi beyanla yapılır. Dilekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi duruşma için hemen bir gün tayin edip şikayetçinin imzasını alır ve maznuna celpname gönderir. Şahit gösterilmişse o da celbolunur.
İki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeğe veya vekil göndermeğe mecburdurlar.
İcabında merci, tarafların bizzat hazır bulunmasını emredebilir.
Maznun başka yerde ikamet ediyorsa istinabe yoluyla sorguya çekilir.
Maznun, şikayeti alan veya istinabe edilen icra mahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi göndermezse yahut bizzat bulunmasına lüzum görülürse zabıta marifetiyle getirilir. Bu suretle de bulundurulamazsa muhakeme gıyabında görülür.
Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer.
Gelmeyen şahitlere yapılacak muamele İle borçlunun gıyabında verilen karara karşı eski hale getirme talebi hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda yazılı hükümler tatbik olunur.
“Duruşma” başlıklı 350. maddesi; “İcra mahkemesi iki tarafı ve delillerini dinler ve gerek tarafların gerek şahitlerin İfadelerini duruşma tutanağına geçirir.
Cumhuriyet Savcısı hazır bulundurulmaz” biçimindedir.
Ayrıntısı Ceza Genel Kurulu’nun 13.02.2007 gün ve 16-28 sayılı kararında da vurgulandığı üzere;
5237 sayılı TCY’de, cürüm-kabahat ayrımı ve buna bağlı olarak da yaptırım sisteminde yer alan ağır-hafif hapis ayrımına son verilmesi üzerine, yasada kabahat olarak öngörülen bir kısım eylemler 5326 sayılı Kabahatler Yasası ile idari yaptırımı gerektiren eylemler olarak düzenlenmiş, bir kısım eylemler ise suç haline getirilmiştir. Bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel yasalardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Yasa’ya uyarlanması amacıyla 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe konulan 5252 sayılı Türk Ceza Yasası’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 7. maddesi ile yasalarda, yaptırımı hafif hapis ve hafif para cezası olarak öngörülen eylemler ve buna bağlı olarak İcra ve İflas Yasası’nda yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen eylemler idari para cezası gerektiren kabahatlere dönüştürülmüştür.
Ancak, bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören yasa koyucu, 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 sayılı Yasa ile İcra ve İflas Yasası’nın 16. bab kapsamındaki fiilleri İkili bir ayrıma tabi tutarak, bir kısım eylemleri suç olarak, diğer bir kısım eylemleri ise kabahat olarak düzenlemiştir. Bu kapsamda 337, 338/2, 339, 340, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmıştır. 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b maddelerindeki eylemler ise suç kapsamında sayılmış ve yaptırım olarak hapis cezası veya adli para cezası getirilmiştir. Bir kısım suçların re’sen takibi öngörülmüş, diğer bir kısım suçların takibi şikayet koşuluna bağlanmıştır. Bu husus suç tanımının yer aldığı maddelerde, “Bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur”, “alacaklının şikayeti üzerine”, “ilgilinin şikayeti üzerine”, “zarar gören alacaklının şikayeti üzerine” ibareleriyle açıkça belirtilmiştir.
Bu düzenlemelere karşın İcra İflas Yasası’nın, bu yasadaki suçlara ilişkin muhakeme usulünü düzenleyen 349. maddesinde herhangi bir değişiklik yapılmamıştır. Bu nedenle, bu yasada öngörülen şikayete bağlı suçlar açısından kendine özgü muhakeme usulü yeni dönemde de uygulanmak zorundadır.
Bu açıklamalar bakımından varılan sonuçları şu şekilde belirtmek mümkündür;
1-İcra İflas Yasası’nda yer alan şikayete tabi kılınan suçlar dolayısıyla yapılan şikayet İİY’nin 347. maddesinde belirtilen süreler içinde, aynı Yasa’nın 348 ve 349. maddeleri uyarınca yetkili İcra Mahkemesine yapılmalıdır.
2-Bu suçlarla ilgili dava açma yöntemi, İİY’nin 349. maddesinde açıkça belirtilmiş bulunduğundan, şikayet, Yasa’nın 346. maddesi uyarınca yetkili kılınan İcra Ceza Mahkemesine yapılmalı ve bu suçlarla ilgili soruşturmalarda 5271 sayılı Yasa hükümleri değil, İİY hükümleri uygulanmalıdır.
3-Şikayete tabi olduğu belirtilen bu suçlarla ilgili olarak, şikayetin doğrudan İcra Ceza Mahkemesine yapılması gerektiğinden, 5271 sayılı Yasa’nın 170. maddesi uyarınca iddianame düzenlenmesine gerek bulunmamaktadır.
Bütün bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
İcra İflas Yasası’nın 331. maddesinde düzenlenmiş bulunan ve kovuşturması şikayete tabi olan alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçunda, şikayetin İcra İflas Yasası’nın 347. maddesinde belirtilen süreler içinde ve 348 ve 349. maddelerde yetkili mahkeme olarak gösterilen İcra Ceza Mahkemesine yapılması gerektiği ve dava açma ile davayı yürütme yönteminin de 5271 sayılı CYY hükümleri uyarınca değil, Yasa’nın 349. maddesinde belirtilen usule göre belirlenmesi gerekeceği açıktır.
Şikayete tabi olan bu suçtaki şikayetin doğrudan İcra Ceza Mahkemesine yapılması gerekli olup, 5271 sayılı CYY’nin 170. maddesi uyarınca iddianame düzenlenmesine gerek bulunmadığından, somut olayda davanın iddianame ile açılmış olmasında isabet bulunmamaktadır. Bununla birlikte, müştekinin C.Savcılığı’na verdiği şikayet dilekçesinin İcra Ceza Mahkemesine gönderilmek yerine iddianame düzenlenerek dava açılmış olması müşteki aleyhine sonuç doğurmayacaktır. Ancak, şikayet dilekçesiyle açılması gereken davanın usulüne uygun olmayacak bir biçimde iddianame ile açılmış olması, davayı kamu davası niteliğine de dönüştürmeyecektir.
Bu nedenle, İİY’nin 331. maddesi uyarınca açılan bu davada 5271 sayılı CYY kurallarının değil, İcra ve İflas Yasası’nın 349. maddesindeki usul kurallarının uygulanması gerekeceğinden, anılan maddenin 2. fıkrasındaki, “iki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeğe veya vekil göndermeye mecburdurlar” hükmü ile 6. fıkrasındaki, “şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer” biçimindeki düzenleme karşısında, müşteki vekilinin 12.05.2006 tarihli oturuma herhangi bir mazeret bildirmeden katılmamasından dolayı yerel mahkemece müştekinin şikayet hakkının düşmesine karar verilmesi gerekirken, direnme kararı verilmesinde isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nin 322. maddesi gereğince Ceza Genel Kurulu’nca da karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, müştekinin şikayet hakkının düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-İzmir Onuncu İcra Ceza Mahkemesi’nin 16.12.2008 gün ve 2474-3605 sayılı direnme hükmünün BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasa’nın 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 1412 sayılı CYUY’nin 322. maddesi gereğince Ceza Genel Kurulu’nca da karar verilmesi olanaklı bulunduğundan, İcra ve İflas Yasası’nın 349/6. maddesi uyarınca müştekinin ŞİKAYET HAKKININ DÜŞMESİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.12.2009 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3535
K. 2010/4742
T. 5.7.2010
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASTIYLA MEVCUDU EKSİLTMEK ( Taşınmazların Satış Tarihi İtibariyle Gerçek Değerleri Belirlenip Değerinin İpotek Bedelinin Üzerinde Olduğunun Saptanması Halinde Satışların Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Yapılıp Yapılmadığının Tartışılmamasının İsabetsiz Olduğu )
• TAŞINMAZIN SATIŞ DEĞERİ ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kastıyla Mevcudu Eksiltmek – Taşınmazların Satış Tarihi İtibariyle Gerçek Değerleri Belirlenip Değerinin İpotek Bedelinin Üzerinde Olduğunun Saptanması Halinde Satışların Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Yapılıp Yapılmadığının Tartışılmamasının İsabetsiz Olduğu )
• SUÇA İŞTİRAK ( Sanıkların Eylemine Göre 5237 S. T.C.K.nun 37-41. Md.de Düzenlenen Suça İştirake İlişkin Hükümlerin Uygulanması Gerektiği Nazara Alınmadan Sanıklar Hakkında Yazılı Gerekçe İle Beraat Hükmü Kurulmasının Doğru Olmadığı )
2004/m.331
ÖZET : Suça konu borçlu şirkete ait taşınmazların üzerinde bulunan ipotek ve intifa haklarıyla birlikte devrinin yapıldığının beyan edilmesi karşısında; taşınmazların satış tarihi itibariyle gerçek değerleri belirlenip, değerinin ipotek bedelinin üzerinde olduğunun saptanması halinde satışların alacaklısını zarara sokmak kastiyle yapılıp yapılmadığının tartışılmaması,
4949 Sayılı Kanun ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesinin suça iştirak edenlere yönelik yaptırım içeren “son” fıkrasına, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 Sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesinde yer verilmemiş ise de, olayın oluş şekline ve suça iştirak ederek katıldığı iddia edilen sanıkların eylemine göre, 5237 Sayılı T.C.K.nun 37-41. maddelerinde düzenlenen suça iştirake ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği nazara alınmadan sanıklar hakkında yazılı gerekçe ile beraat hükmü kurulması, doğru değildir.
DAVA : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanıklardan Halil K.’nın İ.İ.K.nun 331/1. maddesi gereğince 6 ay hapis ve beher günü 20.00 TL’den 5 gün adli para cezasıyla ( iki kez ) cezalandırılmasına, diğer sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık Halil K. vekili ve müşteki vekili tarafından temyiz edildiğinden. Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak Gereği görüşüldü:
KARAR : 1-) İcra takip dosyalarının içeriğine göre sanıklara isnat edilen suça konu, hisse devirleri, araç ve taşınmazların satışları ile ilgili olarak Denizli Asliye Ticaret Mahkemesine 2008/38, 2008/70 ve 2008/40 esas sayılı dosyalarla tasarrufun iptali davalarının açıldığının ileri sürülmesi karşısında bu dosyalar getirtilerek, suça konu tasarruflar hakkında açıldığının saptanması halinde bu davaların sonuçlarına göre sanıkların hukuki durumlarının takdir edilmesi gerekirken eksik inceleme ile hüküm tesisi,
Kabule göre:
2-) Sanıkların alacağın ipotekle teminat alındığına yönelik savunmaları ile müşteki tarafın ise alacaklarının 3.417,990,00 TL olduğu halde ipotekli taşınmazın 399.000 TL’ye satıldığını, bu konuda rehin açığı belgesi aldıklarını beyan etmeleri karşısında, taşınmazın satışının yapıldığı iddia edilen Denizli 7.İcra Müdürlüğünün ilgili dosyasının temini yoluna gidilerek, ne şekilde satıldığı, satıştan elde edilen paranın ne olduğu, ipoteği karşılayıp karşılamadığı hususları incelenmeksizin.
3-) Borçlu sanık Hürmet K. hakkında başlatılan Denizli 7.İcra Müdürlüğünün 2008/484 esas sayılı takip dosyasında alacaklı vekili 1.2.2008 tarihinde takip talebinde sanığın adının sehven geçtiğinden bahisle bu takip yönünden feragat etmiş ise de; borçlu sanık Hürmet K. hakkında şikayete konu Denizli 7.İcra Müdürlüğünün 2008/244 esasında kayıtlı devam eden başka bir takibin olduğu gözetilmeksizin bu gerekçe ile beraat kararı verilmesi,
4-) Suça konu borçlu şirkete ait taşınmazların üzerinde bulunan ipotek ve intifa haklarıyla birlikte devrinin yapıldığının beyan edilmesi karşısında; taşınmazların satış tarihi itibariyle gerçek değerleri belirlenip, değerinin ipotek bedelinin üzerinde olduğunun saptanması halinde satışların alacaklısını zarara sokmak kastiyle yapılıp yapılmadığının tartışılmaması,
5-) 4949 Sayılı Kanun ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesinin suça iştirak edenlere yönelik yaptırım içeren “son” fıkrasına, 1.6.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 Sayılı Kanunun 1. maddesi ile değişik İcra ve İflas Kanunu’nun 331. maddesinde yer verilmemiş ise de, olayın oluş şekline ve suça iştirak ederek katıldığı iddia edilen sanıkların eylemine göre, 5237 Sayılı T.C.K.nun 37-41. maddelerinde düzenlenen suça iştirake ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği nazara alınmadan sanıklar hakkında yazılı gerekçe ile beraat hükmü kurulması,
6-) Hürriyeti bağlayıcı ceza yanında tayin olunacak adli para cezasının “gün adli para cezası” olarak tayini ve 5237 Sayılı T.C.K.nun 50/2. maddesi uyarınca saptanacak miktar ile çarpımı sonucu netice cezanın belirlenmesi yerine yazılı şekilde hüküm tesisi,
SONUÇ : İsabetsiz olduğundan temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükümün istem gibi BOZULMASINA, 5.7.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2012/3411
K. 2012/5430
T. 18.6.2012
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASTIYLA MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( Müşteki Vekilinin Mazeret Dilekçesinin Duruşma Hakimince Havale edildiği – Dilekçe Hakkında Olumlu veya Olumsuz Bir Karar Verilmeksizin Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verilemeyeceği )
• MAZERET DİLEKÇEŞİ ( Müşteki Vekilinin Mazeret Dilekçesinin Duruşma Hakimince Havale edildiği – Dilekçe Hakkında Olumlu veya Olumsuz Bir Karar Verilmeksizin Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verilemeyeceği )
• ŞİKAYET HAKKININ DÜŞÜRÜLMESİ ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kastıyla Mevcudunu Eksiltmek – Mazeret Dilekçesi Hakkında Olumlu veya Olumsuz Bir Karar Verilmeksizin Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verilmesinin Hukuka Aykırı Olduğu )
2004/m.349
ÖZET : Alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçunda; duruşma günü için müşteki vekili tarafından verilen aynı havale tarihli mazeret dilekçesinin, duruşma hakimi tarafından havale edilmesine rağmen, dosyasına konulmadan duruşması yapılıp, mazeret dilekçesi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin, müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi isabetsizdir.
DAVA : Alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık M.B. hakkındaki davada İİK’nun 349/6. maddesi uyarınca müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
KARAR : 28.04.2011 tarihli duruşma günü için müşteki vekili tarafından verilen aynı havale tarihli mazeret dilekçesinin, duruşma hakimi tarafından havale edilmesine rağmen, dosyasına konulmadan duruşması yapılıp, mazeret dilekçesi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmeksizin, İİK’nun 349/6. maddesi uyarınca müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi isabetsiz olup,
SONUÇ : Temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün istem gibi BOZULMASINA, 18.06.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8883
K. 2011/3083
T. 30.5.2011
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASTİYLE MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( Suça Konu Aracın Satışına Yönelik Noter Satış Sözleşmesi Örneği Getirtilip Satış Tarihi ve Satım Bedeli Tespit Edilmeden ve Satışın Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Olup Olmadığı Tartışılmadan Beraatlerine Karar Verilmesinin İsabetsizliği )
• NOTER SATIŞ SÖZLEŞMESİ ( Satış Tarihi ve Satım Bedeli Tespit Edilmeden ve Satışın Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Olup Olmadığı Tartışılmadan Beraatlerine Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu – Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek )
• SATIŞ TARİHİ VE SATIM BEDELİ ( Tespit Edilmeden ve Satışın Alacaklıdan Mal Kaçırmaya Yönelik Olup Olmadığı Tartışılmadan Beraatlerine Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu – Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek )
2004/m.331
ÖZET : Sanıklara isnat edilen suç, İ.İ.K.nun 331. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre: “Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu, alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef eder veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde cezalandırılacağı” şeklinde düzenlendiği dikkate alındığında suça konu aracın satışına yönelik noter satış sözleşmesi örneği getirtilip satış tarihi ve satım bedeli tespit edilmeden ve satışın alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olup olmadığı tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi isabetsizdir.
DAVA : Alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak Gereği görüşüldü:
KARAR : Sanıklara isnat edilen suç, İ.İ.K.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre: “… Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu, alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef eder veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde cezalandırılacağı…” şeklinde düzenlendiği dikkate alındığında suça konu 26 … … plaka sayılı aracın satışına yönelik noter satış sözleşmesi örneği getirtilip satış tarihi ve satım bedeli tespit edilmeden ve satışın alacaklıdan mal kaçırmaya yönelik olup olmadığı tartışılmadan eksik inceleme ile yazılı şekilde sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi isabetsiz olduğundan;
SONUÇ : Hükmün istem gibi BOZULMASINA, 30.5.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/8800
K. 2011/2837
T. 23.5.2011
• ALACAKLISINI ZARARA SOKMAK KASTİYLE MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( Hisse Alımı Yapılıp Yapılmadığının Tespit Edilebilmesi İçin Her İki Şirkete Ait Ticari Defter ve Belgeler Üzerinde Karşılaştırmalı Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gerektiği )
• HİSSE ALIMI ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek – Hisse Alımı Yapılıp Yapılmadığının Tespit Edilebilmesi İçin Her İki Şirkete Ait Ticari Defter ve Belgeler Üzerinde Karşılaştırmalı Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gerektiği )
• BİLİRKİŞİ İNCELEMESİ ( Alacaklısını Zarara Sokmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek – Hisse Alımı Yapılıp Yapılmadığının Tespit Edilebilmesi İçin Her İki Şirkete Ait Ticari Defter ve Belgeler Üzerinde Karşılaştırmalı Bilirkişi İncelemesi Yaptırılması Gerektiği )
2004/m.331
ÖZET : Sanıkların, yetkilisi oldukları borçlu Ltd. Şti’ni, alacaklıları zarara uğratmak kastiyle aynı adreste faaliyet gösteren Ltd. Şti’den hisse devraldıklarının iddia edilmesi karşısında, böyle bir hisse alımı yapılıp yapılmadığının tespit edilebilmesi için her iki şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, borçlu Ltd. Şti.’nin üretim tesislerini Ltd. Şti.’ne kullandırıp, kullandırmadıkları araştırılmalı, her iki şirket ortaklarının aynı kişiler olması, hisse devralınan Ltd. şti’nin, borçlu Ltd. Şti’ne ait adreste ve aynı iş kolunda faaliyet göstermesi de dikkate alınarak, yapılan işlem de muvazaa bulunup bulunmadığı, muvazaanın saptanması halinde ise şikayetin süresinde olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayini gerekir.
DAVA : Alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanıklar S. T. ve H. S.’ın ayrı ayrı beraatlerine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak Gereği görüşüldü:
KARAR : Sanıkların, yetkilisi oldukları borçlu S… Fide Tarım Hayvancılık Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti’ni, alacaklıları zarara uğratmak kastiyle aynı adreste faaliyet gösteren Se… Fide Tarım Hayvancılık Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti’den hisse devraldıklarının iddia edilmesi karşısında, böyle bir hisse alımı yapılıp yapılmadığının tespit edilebilmesi için her iki şirkete ait ticari defter ve belgeler üzerinde karşılaştırmalı bilirkişi incelemesi yaptırılmalı, borçlu S. Fide Ltd. Şti.’nin üretim tesislerini Se… Fide Ltd. Şti.’ne kullandırıp, kullandırmadıkları araştırılmalı, her iki şirket ortaklarının aynı kişiler olması, hisse devralınan Se… Fide Tarım Hayvancılık Turizm San. ve Tic. Ltd. şti’nin, borçlu S. Fide Tarım Hayvancılık Turizm San. ve Tic. Ltd. Şti’ne ait adreste ve aynı iş kolunda faaliyet göstermesi de dikkate alınarak, yapılan işlem de muvazaa bulunup bulunmadığı, muvazaanın saptanması halinde ise şikayetin süresinde olup olmadığı tespit edilerek sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayini gerekir.
SONUÇ : Eksik inceleme ile yazılı şekilde sanıkların ayrı ayrı beraatlerine karar verilmesi isabetsiz olduğundan hükümün istem gibi BOZULMASINA, 23.5.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2011/8364
K. 2012/3676
T. 24.4.2012
• ALACAKLISINI ZARARA UĞRATMA SUÇU ( Suça Konu Bulunan Şikayet Konusu Taşınmaz Hakkında Tasarrufun İptali Davası Açılmış Olduğu – Bu Davanın Sonucu Beklenerek Sanığın Hukuki Durumun Değerlendirilmesi Gerektiği/Bekletici Mesele )
• TASARRUFUN İPTALİ DAVASI ( Bekletici Mesele – Şikayet Konusu Taşınmaz Hakkında Tasarrufun İptali Davası Açılmış Olduğu/Bu Davanın Sonucu Beklenerek Sanığın Hukuki Durumun Değerlendirilmesi Gerektiği/Alacaklısını Zarara Uğratma Suçu )
• BEKLETİCİ MESELE ( Alacaklısını Zarara Uğratma Suçundan Sanık Hakkında/Şikayet Konusu Taşınmaz Üzerindeki Tasarrufun İptali Davasının Sonucu Beklenerek – Sanığın Hukuki Durumunun Değerlendirilmesi Gerektiği/Alacaklısını Zarara Uğratma Suçu )
• CEZA TAYİNİNDE ÇELİŞKİ ( Sanık Hakkında Hapis Cezasının Asgari Hadden Tayin Edildiği – Aynı Gerekçeyle Gün Para Cezasının da Asgari Hadden Tayin Edilmesi Gerektiği/Yerel Mahkemenin Ceza Tayininde Çelişkiye Düşmesinin Hatalı Olduğu )
• SUÇA İŞTİRAK ( Diğer Sanık Hakkında 5237 S.K. İştirake İlişkin Hükümlerinin Uygulanması Gereği – Taşınmazı Satın Alan Konumunda Olduğu Gerekçesiyle Beraate Karar Verilemeyeceği )
5237/m. 37,41,50,52
2004/m. 331
ÖZET : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık hakkındaki şikayet konusu taşınmaz üzerinde tasarrufun iptali davası açılmış olması nedeniyle bu davanın kesinleşmesi beklenerek sonucuna göre sanığın hukuki durumu değerlendirilmelidir.Ayrıca, kabulü göre de; sanık hakkında hapis cezası asgari hadden tayin edildiği halde, aynı gerekçeyle gün para cezasının asgari hadden ayrılmak suretiyle tayin edilmesi de hatalıdır.Diğer sanık hakkında ise 5237 sayılı kanunun suça iştirake ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekirken beraatine karar verilmesi de hukuka aykırıdır.
DAVA : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık M. A’in İİK.nun 331, 5237 sayılı TCK 50 ve 52. maddeleri gereğince 3.600,00 TL ve 600,00 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, sanık M.A.T.’un beraatine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili ve sanık M. A. müdafii tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığının bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak; GEREĞİ GÖRÜŞÜLDÜ:
KARAR : 1- Sanık M. A. hakkında kurulan hükmün temyiz incelemesi sonunda;
Şikayete konu 2485 parsel sayılı taşınmazın satışına ilişkin olarak açılan ve Söke Asliye 1. Hukuk Mahkemesinin 2010/107 Esasında kayıtlı tasarrufun iptali davasının kesinleşmesi beklenerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdiri yerine, eksik inceleme ile yazılı şekilde sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,
Kabule göre de; sanık hakkında hapis cezası asgari hadden tayin edildiği halde, aynı gerekçeyle gün para cezasının asgari hadden ayrılmak suretiyle tayin edilerek ceza tayininde çelişkiye düşülmesi,
2 – Sanık M.A.T. hakkında kurulan hükmün temyiz incelemesi sonunda;
Suç tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 2004 sayılı İİK’nun 331. maddesinde düzenlenen suçlara iştirak edenler yönünden, madde metninde ayrı bir düzenleme bulunmamakta ise de, olayın oluş şekline ve suça iştirak ederek katıldığı iddia edilen sanığın eylemine göre, 5237 sayılı TCK’nun 37-41. maddelerinde düzenlenen suça iştirake ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiği gözetilmeden, sanığın icra dosyasında borçlu olmayıp, taşınmazı satın alan konumunda olduğu gerekçesiyle beraat kararı verilmesi,
SONUÇ : İsabetsiz olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün istem gibi BOZULMASINA, 24.04.2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7239
K. 2011/18
T. 24.1.2011
• ALACAKLISINI ZARARA UĞRATMAK KASDİYLE MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( İ.İ.K. Md. 347 ve 349 Gereğince Şikayet Hakkının Düşürülmesi Yerine Davanın Düşürülmesine Karar Verilmesinin İsabetsiz Olduğu )
• ŞİKAYET HAKKININ DÜŞÜRÜLMESİ ( Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek – İ.İ.K. Md. 347 ve 349 Gereğince Davanın Düşürülmesine Karar Verilmesinin İsabetsizliği )
• ŞİKAYET SÜRESİ ( Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek – Şikayetin Cumhuriyet Savcılığı’na Yapılması/Yanlış Merciye Verilen Dilekçenin Hak Kaybına Yol Açmayacağı )
• C. SAVCILIĞINA YAPILAN ŞİKAYET ( Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek – Yanlış Merciye Verilen Dilekçenin Hak Kaybına Yol Açmayacağı/Şikayetin Varlığı ve Süresinde Olduğu )
2004/m. 331, 346, 347, 349
ÖZET : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık hakkında açılan davanın İ.İ.K.’nun 347 ve 349. maddeleri gereğince düşürülmesine karar verilmiştir. Şikayet hakkının düşürülmesi yerine davanın düşürülmesine karar verilmesi isabetsizdir.
Şikayet Cumhuriyet Savcılığı’na yapılmıştır. Bu durumda yanlış merciye verilen dilekçenin hak kaybına yol açmayacağı dikkate alındığında şikayetin varlığı ve süresinde olduğunun kabulü gerekir.
DAVA : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık T. hakkında açılan davanın İ.İ.K.’nun 347 ve 349. maddeleri gereğince düşürülmesine karar verilmiş; hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığı’nın bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü:
KARAR : Sanığa isnat edilen suç, 2004 Sayılı İ.İ.K.’nun 331. maddesinde düzenlenmiş olup, aynı maddenin 6. fıkrasında “bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur” yine anılan kanunun 349. maddesinde muhakeme usulüne yer verilmiş olup, buna göre şikayetin dilekçeyle veya şifahi beyanla icra mahkemesine yapılacağı, öte yandan 1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5358 Sayılı Kanunun 18. maddesiyle değişik 2004 Sayılı icra ve iflas Kanunu’nun 346. maddesinin “son” fıkrasına göre de “Bu bapta yer alan suçlarla ilgili davalara icra mahkemesinde bakılır” hükümleri karşısında, sanığa yöneltilen suç hakkında iddianame ile dava açılmasının gerekmediği, icra mahkemesine verilecek dilekçeyle veya şifahi beyanla yargılamaya başlanacaktır.
Dosyanın incelenmesinden şikayetin 30.11.2006 tarihinde Cumhuriyet Savcılığı’na yapıldığı, bu durumda yanlış merciye verilen dilekçenin hak kaybına yol açmayacağı dikkate alındığında şikayetin varlığı ve süresinde olduğunun kabulü gerekmesi karşısında, farklı gerekçelerle sanık hakkında açılan davanın İ.İ.K.’nun 349. maddesi gereğince düşürülmesine karar verilmesi,
Kabule göre de; İ.İ.K.’nun 347 ve 349. maddeleri gereğince şikayet hakkının düşürülmesi yerine davanın düşürülmesine karar verilmesi isabetsiz olduğundan,
SONUÇ : Temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükümün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 24.01.2011 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
CEZA GENEL KURULU
E. 2007/17-16
K. 2007/28
T. 13.2.2007
• ALACAKLISINI ZARARA UĞRATMAK KASTIYLA MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( Eylemin Müeyyidesi Hapis ve Adli Para Cezasına Dönüştürülmüş İse de Yargılamanın Şikayet Prosedürüne Uygun Olarak Yapılması Zorunlu Olduğu )
• İİK SUÇLARINDA İDDİANAME GEREKMEDİĞİ ( Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastıyla Mevcudunu Eksiltmek Suçu – Yargılamanın Şikayet Prosedürüne Uygun Olarak Yapılması Zorunlu Olduğu )
• İCRA VE İFLAS SUÇLARINDA ŞİKAYET ( Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastıyla Mevcudunu Eksiltmek Suçu – Yargılamanın Şikayet Prosedürüne Uygun Olarak Yapılması Zorunlu Olduğu )
• HAPİS VE ADLİ PARA CEZASI ( Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastıyla Mevcudunu Eksiltmek Suçunun Müeyyidesi Hapis ve Adli Para Cezasına Dönüştürülmüş İse de Yargılamanın Şikayet Prosedürüne Uygun Olarak Yapılması Zorunlu Olduğu )
2004/m.331,346,347,348,349
ÖZET : İİY’nin 331. maddesinde yazılı alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçu ile ilgili; İİY’nin 5358 sayılı Yasa ile değişik 346 ve 349. maddeleri hükümleri gözönüne alındığında, anılan suç türleriyle ilgili soruşturmanın C.Başsavcılığı’nca yapılmasına yasal olanak bulunmamaktadır. Bu nedenle İİK’nın 331. maddesindeki eylemin müeyyidesi, hapis ve adli para cezasına dönüştürülmüş ise de suçun tabi olduğu yargılama usulüne ilişkin 349. maddede herhangi bir değişiklik yapılmadığından, anılan suça ilişkin yargılamanın şikayet prosedürüne uygun olarak yapılması zorunludur.
DAVA : İİY’nin 331. maddesinde yazılı alacaklısını zarara uğratmak kastıyla mevcudunu eksiltmek suçunun takibinin İİY’nin 346. ve devamı maddeleri uyarınca İcra Mahkemesine başvuru ile yapılması gerektiği gerekçesiyle ( Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca 11.11.2005 gün ve 2005/21150 sayı ile verilen kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karara, şikayetçi vekilince yapılan itirazın ( Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı ) ‘nca, 30.12.2005 gün ve 1028/1295 sayılı müteferrik karar iie kabulü İle kovuşturmaya yer olmadığına kararının kaldırılmasına ve şüpheliler hakkında Adana Cumhuriyet Başsavcılığınca iddianame düzenlenmesine ilişkin karara karşı,
Adalet Bakanınca yasa yararına bozma isteminde bulunulması üzerine, dosyayı inceleyen Yargıtay Onyedinci Hukuk Dairesi’nce 21.03.2006 gün ve 12336 sayı ile;
01 Haziran 2005 tarihinde kabul edilip aynı günlü mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair 5358 sayılı Kanun’un 1. maddesi ile İİK’nın 331. maddesindeki eylemin müeyyidesi, hapis ve adli para cezasına dönüştürülmüş ise de suçun tabi olduğu yargılama usulüne ilişkin 349. maddede herhangi bir değişiklik yapılmadığından, anılan suça ilişkin yargılamanın şikayet prosedürüne uygun olarak yapılması zorunlu olduğundan, Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi’nin 30.12.2005 tarihli ve 2005/1028-1295 müteferrik sayılı kararının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca bozulmasına, sonraki işlemlerin mahallinde yerine getirilmesine, karar verilmiştir.
Yargıtay CBaşsavcılığı’nca 10.01.2007 gün ve 60772 sayı ile;
“Borçlunun alacaklısını zarara sokmak kastiyle mevcudunu eksiltme suçu, ÎİY’nin 331. maddesinin 5. fıkrası uyarınca şikayete tabi ise de, anılan suç alacaklının şikayeti üzerine Cumhuriyet Savcısınca soruşturularak, iddianame ile açılacak davada kovuşturma CMY’nin genel hükümlerine göre yapılacaktır.
Bu itibarla, kovuşturmaya yer olmadığı kararına yönelik itirazın Tarsus Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı’nca kabulüne karar verilmesi yasaya uygun olup, yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi yerine kabulüne karar verilmesi yasaya aykırılık oluşturacaktır”gerekçeleriyle itiraz yasa yoluna başvurularak, Özel Daire’nin yasa yararına bozma isteminin kabulüne ilişkin kararının kaldırılmasına, Adalet Bakanı’nın yasa yararına bozma isteminin reddine karar verilmesi isteminde bulunulmuştur.
Dosya Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilmekle, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nca okundu, gereği konuşulup düşünüldü:
KARAR : Uyuşmazlık konusu somut olaydaki uyuşmazlıklar; İİY’nin 331. maddesinde düzenlenmiş bulunan, alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksiltmek suçundan,
a- Şikayetin C.Başsavcılığı’na mı, yoksa İcra Ceza Mahkemesi’ne mi yapılacağı,
b- Bu suçla ilgili soruşturmanın C.Başsavcılığı’nca mı, yoksa yetkili İcra Ceza Mahkemesince mi yerine getirileceği,
c- Yetkili İcra Ceza Mahkemesi’ne verilen dilekçenin dava açılması yönünden yeterli sayılıp sayılamayacağı ve 5271 sayılı CMY’nin 170 vd. maddelerine uygun olarak iddianame düzenlenmesinin gerekip gerekmediği,
Noktalarında toplanmaktadır.
2004 savılı İİY’nin uyuşmazlıkla Haili hükümleri’.
Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksilten borçluların cezası:
Madde 331- ( Değişik: 17/7/2003-4949/89 md.; 31.5.2005-5358/1 md. )
Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.
Bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur.
Görev ve birleştirme yasağı:
Madde 346- ( Değişik: 3/7/1940-3890/1 md.; 31.5.2005-5358/18 md. )
Bu Kanun hükümlerine göre disiplin veya tazyik hapsine icra mahkemesi karar verir.
Bu Bapta yer alan suçlarla Haili davalara, icra mahkemesinde bakılır.
Şikayet süresi:
Madde 347- ( Değişik: 18/2/1965-538/138 md.; 31.5.2005-5358/19 md. )
Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı şikayet hakkı, fiilin öğrenildiği tarihten itibaren üç ay ve her halde fiilin işlendiği tarihten İtibaren bir yıl geçmekle düşer.
Yetki:
Madde 348- ( Değişik: 31.5.2005-5358/20 md. ) Bu Bapta yer alan fiillerden dolayı yetkili icra mahkemesi, icra takibinin yapıldığı yerdeki mahkemedir.
Muhakeme usulü:
Madde 349- Şikayet dilekçe ile veya şifahi beyanla yapılır. Dilekçeyi veya dava beyanını alan icra mahkemesi duruşma için hemen bir gün tayin edip şikayetçinin imzasını alır ve maznuna celpname gönderir. Şahit gösterilmişse o da celbolunur.
İki taraf tayin olunan gün ve saatte icra mahkemesinin huzuruna gelmeğe veya vekil göndermeğe mecburdurlar.
İcabında merci, tarafların bizzat hazır bulunmasını emredebilir.
Maznun başka yerde ikamet ediyorsa istinabe yoliyle sorguya çekilir.
Maznun, şikayeti alan veya istinabe edilen icra mahkemesinin huzuruna gelmez veya müdafi göndermezse yahut bizzat bulunmasına lüzum görülürse zabıta marifetiyle getirilir. Bu suretle de bulunduruiamazsa muhakeme gıyabında görülür.
Şikayetçi muayyen zamanda gelmez ve vekil de göndermezse şikayet hakkı düşer.
Gelmeyen şahitlere yapılacak muamele ile borçlunun gıyabında verilen karara karşı eski hale getirme talebi hakkında Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununda yazılı hükümler tatbik olunur.
Duruşma:
Madde 350- İcra mahkemesi iki tarafı ve defiiierini dinier ve gerek tarafların gerek şahitlerin ifadelerini duruşma tutanağına geçirir.
Cumhuriyet Savcısı hazır bulundurulmaz.
Tahkikat;
Madde 351- Şikayetçi dilekçe veya beyanında gösterilmiş olduğu delillerle bağlıdır.
Maznun müdafaası için tahkikatın tevsi’mi ancak bir kere isteyebilir.
KARAR :
Madde 352- İcra mahkemesi iki tarafın ifadelerini ve bütün delillerini ve iddia ve müdafaalarını dinledikten sonra nihayet beş gün içinde kararını verir ve hulasasını Cumhuriyet Savcısına bildirir.
( Ek fıkra: 17/7/2003-4949/99 md. ) Takibi şikayete bağlı suçlarda dava ve cezanın 354. maddede yazılı sebeplerle düşeceği kararda belirtilir.
Şeklindedir.
İİY’de 5358 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikler ve yeni yaptırım sistemi:
5237 sayılı TCY’de, cürüm-kabahat ayrımı ve buna bağlı olarak da yaptırım sisteminde yer alan ağır-hafif hapis ayrımına son verilmesi üzerine, yasada kabahat olarak öngörülen bir kısım eylemler 5326 sayılı Kabahatler Yasası ile idari yaptırımı gerektiren eylemler olarak düzenlenmiş, bir kısım eylemler ise suç haline getirilmiş, bu sistem ve yaptırım değişikliğinin zorunlu sonucu olarak, özel yasalardaki yaptırım sisteminin de 5237 sayılı Yasa’ya uyarlanması amacıyla 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe konulan 5252 sayılı Türk Ceza Yasası’nın Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Yasa’nın 7. maddesi ile yasalarda, yaptırımı hafif hapis ve hafif para cezası olarak Öngörülen eylemler ve buna bağlı olarak, İcra ve İflas Yasası’nda, yaptırımı hafif hapis olarak öngörülen eylemler idari para cezası gerektiren kabahatlere dönüştürülmüştür.
Ancak bu genel uyarlama hükmünün yetersiz olduğunu gören yasa koyucu, 01.06.2005 gün ve 25832 sayılı mükerrer Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren, 31.05.2005 gün ve 5358 sayılı Yasa ile İcra ve İflas Yasası’nın 16. bab kapsamındaki fiilleri ikili bir ayrıma tabi tutarak, bir kısım eylemleri suç olarak, diğer bir kısım eylemleri ise, kabahat olarak düzenlemiştir. Bu kapsamda 337, 338/2, 339, 340, 341, 343 ve 344. maddelerdeki eylemler kabahat olarak düzenlenip, disiplin hapsi veya tazyik hapsi şeklinde yaptırımlara bağlanmış, 331, 332, 333, 333/a, 334, 335, 336, 337/a, 338/1, 342, 345/a, 345/b maddelerindeki eylemler ise suç kapsamında sayılmış, hapis cezası veya adli para cezası biçiminde yaptırımlara bağlanmıştır. Bir kısım suçların re’sen takibi öngörülmüş ise de, diğer bir kısım suçların takibi şikayet koşuluna bağlanmış, bu husus suç tanımının yer aldığı maddelerde, “Bu suçlar alacaklının şikayeti üzerine takip olunur”, “alacaklının şikayeti üzerine”, “ilgilinin şikayeti üzerine”, “zarar gören alacaklının şikayeti üzerine” ibareleriyle açıkça belirtilmiştir.
Bu açıklamalar ışığında varılan sonuçları şu şekilde belirtmek mümkündür;
1-İcra İflas Yasasında yer alan şikayete tabii kılınan suçlar dolayısıyla ve bu kapsamda anılan Yasa’nın 331. maddesinde düzenlenmiş bulunup da, kovuşturmasının şikayete tabii olduğu yönünde kuşku bulunmayan alacaklısını zarara sokmak kasdiyie mevcudunu eksiltmek suçundan, yapılan şikayet İİY’nin 347. maddesinde belirtilen süreler içinde, aynı Yasa’nın 348 ve 349. maddeleri uyarınca yetkili İcra Mahkemesine yapılmalıdır.
2-Bu suçlarla ilgili dava açma yöntemi, İİY’nin 349. maddesinde açıkça belirtilmiş bulunduğundan, şikayet Yasa’nın 346. maddesi uyarınca yetkili kılınan İcra Ceza Mahkemesine yapılmalı ve bu suçlarla ilgili soruşturmalarda 5271 sayılı Yasa hükümleri değil, İİY hükümleri uygulanmalıdır.
3-Şikayete tabi olduğu belirtilen bu suçlarla ilgili olarak, şikayetin doğrudan İcra Ceza Mahkemesine yapılması gerektiğinden, 5271 sayılı Yasa’nın 170. maddesi uyannca iddianame düzenlenmesine gerek bulunmadığı gibi, anılan Yasa’nın 170. ve devamı madde hükümlerinin de bu suçlar yönünden uygulanmasına olanak bulunmamaktadır.
4- Yargıtay C.Başsavcılığı’nca ileri sürülen ve bu suça ait soruşturmanın C.Savcılığı’nca yapılması gerektiğine ilişkin olan görüşe yasal dayanak olarak gösterilen, 5320 sayılı Yasa’nın 9. maddesi hükmü, 1412 sayılı Yasa’nın 344 vd. maddelerinde düzenlenen şahsi dava türleriyle ilgili olup, bu hükmün İİY’de yer alan suçlarda uygulama alanı bulunmamaktadır.
Anılan yasal düzenlemeler ve açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde ve özellikle İİY’nin 5358 sayılı Yasa ile değişik 346 ve 349. maddeleri hükümleri gözönüne alındığında, anılan suç türleriyle ilgili soruşturmanın C.Başsavcılığı’nca yapılmasına yasal olanak bulunmadığından, suçların ağırlığı ve adalet düşüncesiyle de olsa, yasakoyucu tarafından öngörülmeyen bir yöntemin uygulanması veya verilmeyen bir yetkinin kullanılmasının hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmayacağı sonucuna ulaşılmakla, yasal bir düzenleme konusu yapılabilecek bu hususta, Özel Daire’ce verilen kararda bir isabetsizlik bulunmadığından, yerinde görülmeyen Yargıtay C.Başsavcılığı İtirazının reddine karar verilmelidir.
SONUÇ : Açıklanan nedenlerle;
1-Yargıtay C.Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
2-Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay C.Başsavcılığı’na tevdiine, 13.02.2007 günü yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/3478
K. 2010/4400
T. 21.6.2010
• ALACAKLISINI ZARARA UĞRATMAK KASTİYLE MEVCUDUNU EKSİLTMEK ( Alacaklının Alacağını Alamadığının İspatlanamaması Nedeniyle İsnat Edilen Suçun Unsurlarıyla Birlikte Oluşmadığı )
• SANIĞA TEBLİĞ EDİLEN DURUŞMA DAVETİYESİ ( Yokluğunda Duruşma Yapılabileceğine İlişkin Açıklamanın Bulunmadığı Göz Ardı Edilerek Yokluğunda Yargılama Yapılarak Savunma Hakkının Kısıtlanması Suretiyle Mahkumiyetine Karar Verilemeyeceği )
• YOKLUKTA YARGILAMA YAPILMASI ( Sanığa Tebliğ Edilen Duruşma Davetiyesinde Yokluğunda Duruşma Yapılabileceğine İlişkin Açıklamanın Bulunmadığı Göz Ardı Edilerek Yokluğunda Yargılama Yapılarak Savunma Hakkının Kısıtlandığı )
2004/m.331
5237/m.52
ÖZET : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanığın ceza davasının dayanağı olan 3. İcra Müdürlüğü’nün icra dosyasında alacaklının borçlunun maaşı ve gayrimenkulleri üzerine konulan hacizlerin fekkini talep ettiği dikkate alındığında, alacaklının alacağını alamadığının ispatlanamaması nedeniyle isnat edilen suçun unsurlarıyla birlikte oluşmadığı gözetilmeksizin sanığın beraatı yerine cezalandırılmasına karar verilmesi,
Sanığa tebliğ edilen duruşma davetiyesinde, yokluğunda duruşma yapılabileceğine ilişkin açıklamanın bulunmadığı göz ardı edilerek yokluğunda yargılama yapılarak savunma hakkının kısıtlanması suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi, yasaya aykırıdır.
DAVA : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık İrfan’ın İİK’nun 331, TCK’nun 52. maddeleri gereğince 6 ay hapis ve 10.00.-TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde sanık vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C. Başsavcılığı’nın bozma istemli tebliğnamesiyle dosya daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak gereği görüşüldü:
KARAR : Sanığa isnat edilen suç, İİK’nun 331. maddesindeki, “Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır” hükmü çerçevesinde, borçlu sanık vekili tarafından 04.12.2008 havale tarihli dilekçe ekinde sunulan 10.10.2007 tarihli ibraname ile ceza davasının dayanağı olan Küçükçekmece 3. İcra Müdürlüğü’nün 2005/8533 Esas sayılı icra dosyasında alacaklının 15.02.2009 tarihinde borçlunun maaşı ve gayrimenkulleri üzerine konulan hacizlerin fekkini talep ettiği dikkate alındığında, alacaklının alacağını alamadığının ispatlanamaması nedeniyle isnat edilen suçun unsurlarıyla birlikte oluşmadığı gözetilmeksizin sanığın beraatı yerine cezalandırılmasına karar verilmesi,
Kabule göre de; sanığa tebliğ edilen duruşma davetiyesinde, yokluğunda duruşma yapılabileceğine ilişkin açıklamanın bulunmadığı göz ardı edilerek yokluğunda yargılama yapılarak savunma hakkının kısıtlanması suretiyle mahkumiyetine karar verilmesi,
SONUÇ : İsabetsiz olduğundan temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün istem gibi BOZULMASINA, 21.06.2010 gününde oybirliği ile karar verildi.
T.C.
YARGITAY
16. HUKUK DAİRESİ
E. 2010/7601
K. 2010/7802
T. 27.12.2010
• ALACAKLISINI ZARARA UĞRATMAK KASTİYLE MEVCUDUNU EKSİLTMEK SUÇU ( Dava Dosyalarının Büyük Çoğunluğu İçin Tek Duruşma Saati Verildiği – Tarafları Gelmeyen Davaların Duruşmalarının Bitmesi Muhtemel Olan En Son Saat Beklenerek Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verileceği)
• ŞİKAYET HAKKININ DÜŞÜRÜLMESİ ( Alacaklısını Zarara Uğratmak Kastiyle Mevcudunu Eksiltmek Suçu – Dava Dosyalarının Büyük Çoğunluğu İçin Tek Duruşma Saati Verildiğinden Tarafları Gelmeyen Davaların Duruşmalarının Bitmesi Muhtemel Olan En Son Saat Beklenerek Karar Verilmesi Gerektiği)
• DURUŞMA SAATLERİNİN TEK SAATE VERİLMESİ ( Yaratılan Belirsizlik Nedeniyle Taraflardan Biri Aleyhine Haksız Sonuca Sebebiyet Verilmemesi İçin Tarafları Gelmeyen Davaların Duruşmaları İçin Bitmesi Muhtemel veya Mümkün Olan En Son Saatin Bekleneceği)
• TARAFLARI GELMEYEN DAVALARIN DURUŞMALARI ( Dava Dosyalarının Büyük Çoğunluğu İçin Tek Duruşma Saati Verildiği/Bitmesi Muhtemel veya Mümkün Olan En Son Saatin Bekleneceği – Sonucuna Göre Şikayet Hakkının Düşürülmesine Karar Verileceği)
2709/m. 36
2004/m.349
Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmelik/m. 46/d, 50, 81
ÖZET : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık hakkında açılan davada müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmiştir. Mahkemenin her dava dosyası için değişik saatler belirleyerek duruşmalara devam etmesi gerekirken, büyük çoğunluğu için tek saat verilmek suretiyle yaratılan belirsizlik nedeniyle taraflardan biri aleyhine haksız sonuca sebebiyet verilmemesi açısından, tarafları gelmeyen davaların duruşmalarının bitmesi muhtemel veya mümkün olan en son saat beklenerek, sonucuna göre şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmesi hukuka aykırıdır.
DAVA : Alacaklısını zarara uğratmak kastiyle mevcudunu eksiltmek suçundan sanık H. hakkında açılan davada İİK’nın 349. maddesi gereğince müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmiş, hüküm yasal süresi içerisinde şikayetçi vekili tarafından temyiz edildiğinden, Yargıtay C.Başsavcılığı’nın bozma istemli tebliğnamesiyle dosya Daireye gönderilmiş olmakla, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okunarak, gereği görüşüldü:
KARAR : 01.06.2005 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren Cumhuriyet Başsavcılıkları ile Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetlerinin Yürütülmesine Dair Yönetmeliğin “Adli Yargı İlk Derece Ceza Mahkemeleri Kalem Hizmetleri” başlıklı “Üçüncü Kısım’ın” “Birinci Bölüm”ünün 46/d maddesi uyarınca tutulması zorunluluğu bulunan “duruşma günleri defteri”, aynı Yönetmeliğin 50. maddesinin birinci fıkrasında, “mahkemelerin iş durumlarına göre duruşma yapılacak gün ve saatlerin bir sıra dahilinde yazıldığı defter” olarak tarifi yapılmış, yine aynı Yönetmeliğin “Duruşma listesi” başlıklı 81. maddesinde de, “Duruşmalı işlerde mübaşir tarafından mahkemesi; mağdur, şikayetçi ve sanık ile vekillerinin isimleri ve duruşma tarih ve saati yazılmak suretiyle bir liste düzenlenir ve bu liste duruşma salonu dışında herkesin görebileceği bir yere asılır. Bu listelerin bir sureti ayrı bir dosyada saklanır.” hükümleri dikkate alındığında, mahkemenin her dava dosyası için değişik saatler belirleyerek duruşmalara devam etmek, böylelikle taraflara ve vekillerine Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 36. maddesindeki “…meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahip…” olduğu güvencesini vermek ve tarafların usul hükümlerine riayet edip etmediklerinin denetimini mümkün kılmak yerine, büyük çoğunluğu ( 1. sıradan 42. sıradaki dava dosyasına kadar) için tek saat verilmek suretiyle ( 14.00) yaratılan bu belirsizlik nedeniyle taraflardan biri aleyhine haksız bir sonuca sebebiyet verilmemesi açısından, tarafları gelmeyen davaların duruşmalarının bitmesi muhtemel veya mümkün olan en son saat beklenerek, sonucuna göre müştekilerinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmesi gerektiğinin düşünülmesi gerekirken,
SONUÇ : Yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz olup, temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle hükmün istem gibi BOZULMASINA, 27.12.2010 gününde oybirliğiyle karar verildi.